Φ deniz_kizi Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2008 gerçekten güzel bır yazıydı teşekkür ederim. içimden eskiden geçenlerdi ... Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2008 Şimdi aşk kaçmiş bir ilmektir gövdenin örgüsünde, Uykusuz bir gecenin çitlerine takilan. Sokulur durmadan uzayan ipligiyle, Sarilir mekigine sabahin Ürkek bir güvercin halinde. Ve sen eksildikçe o güvercin tamlanir, Kanatlanir böylece köpüren özlemiyle. Uçar gider geçmiş bir günün ardindan, Bir tüy kalir geriye senin bittigin yerde. Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2008 Hani "Zamanı yok" demişlerdi bize "sevmenin..." Ondandır, her daim Güler yüzümüz, Ölürken bile... "Yıkılmaz"ı yok sevdaların, Düşlerden uzak yaşamasını bilene. Kaç kez kovaladıysam baharı, Takvimler kışı erken yazdı... Ölümsüz aşkı ararken, Bir ömür "yok"a yazdı. Varsın olsun... Üç günlüğüne de olsa, Seni bana yazdı ya... Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2008 Sus pus olmus, puslu bir Istanbul'muydu yüzün, yoksa çok bildik hüzünler mi tasinmisti yüzüne Dolmabahçe da çay tadinda.... Divit ucuyla yazilmis bir askin sureti vardi avuçlarinda, tarih bir baska iklimin kivamini gösteriyordu. Ben rehnedilmis yelkovan gibi... hani akrep'i seven ama yüregi takvim yokuslarinda...Sinemada elinin elimde terleyisinin bir anlami olmali, sesinin sesimde yankilanmasinin... sanki perdedekine üzülmüs ya da sevinmissin de tesadüfen akmis yüzün içime... Yalan! Sen perdeye bakiyorsun, fikrin benim seyir defterimde.. ve ben amerikanca bir filmi kürtçe seyrediyorum... Kadin Beyoglu'nun bir kis aksaminda, üstündeki deri montun sahibine küs, soguklugundan muzdarip yürüyordu... Adam da... Yürümek hiçbir seyi çözmüyordu, bazi Aralik aksamlarinda... Parmaginda yarali bir öyküyü tasiyordu adam... Kadinin yüzünde bir hüzün... Hüzünlü aralik aksaminda bir yüzük... Yüzügün yüzünde dünya güzeli bir kadinin kehaneti... ... Sogugun ve karanligin vehameti! Hayati, bir baskasinin pantolonu gibi, küçültülmüs, daraltilmis... Ilk sahibinin o pantalonla yasadigi seyler, yani pantalonu pantalon yapan anilar, bazi ilkbahar bereleri yüzünden yapilan yamalar, ter tüketen yazlar... Hepsi daraltilmis... Yasananlara bir beden büyük geliyor artik hayat! Bir aski paylasmak için çok geç, bir paylasima asik olmak içinse erken... Beni sevda yerimden vurdu yine zaman... Simdi sana söylenecek tek cümle: Bende sana yetecek kadar ben kalmadi... Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2008 Ne zaman seni görsem, O günün gecesinde bir keder... Bakışlarında ki dünün kokusu var, Artık benim bu günüme gel! Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2008 Yoklamaya Geldim Toplamaya geldim; lacivert gözlerine düşürdüğüm yıldızlarımı! Toplamaya geldim... Ve göz yaşlarım gibi onları biriktirip avuçlarımda; Koklamaya geldim! .. Geldim... Geldim işte; Lacivert gözlerine düşürdüğüm yıldızlarımı toplamaya geldim... Geldim! .. Gözünün bebeği gibi kalıp kalmadığımı... Ve yani; Enginliğinin ortasında beni sarıp sarmadığını hâlâ, bir küçük karacık gibi; Yoklamaya geldim! .. Fırtınalar koptukça içinde; tutulmaz... Ve sen çıldırmış gibi döndükçe etrafımda, başımı döndürerek... Ve sen, çırpındıkça ayaklarımın, dizlerimin dibinde... Ve sanki yutmak istercesine beni, ve içine almak istercesine üzerime abanıp; savrulan ıslak saçlarını kaçırdıkça omuzlarıma... ...Oklamaya geldim; zamanı gözlerinden!.. İşte o an; Bütüüün,,, sesler,,, vuruldu,,, canevinden!.. İşte o an; Karaya kesen âlemden bir tek yıldız damladı bitmeyen bir düşüşle... Bir tek yıldız damladı; Masmavi!.. Aslında ben ağlamayı bilmiyordum, biliyor musun; Sen, öğretinceye kadar! Aslında ben; yıldızlarımın ışığından çekeceksin sanıyordum kendini, tırmanacaksın sanıyordum göğsüme doğru... Sen, tencerenin kapağında sanıp her ışıltıyı, üstelik gördüğün parıltıları da içindekilerin buharından bildin... Kaynadın sonra bu yüzden; Üstünde ve altımda ateşten bulutlar uçuştu, yakıcı!.. Seni değil, senden gelenleri zaptedemedim! Biliyorsun... Sonunda döküldüm üstüne pırıl pırıl; Ama ben “kara”ya kestim!.. Biliyorsun; Geldim işte yine sana... Geldim, ama; Lacivert gözlerine düşürdüğüm yıldızlarımı toplamaya geldim... Sadece yolumu görecek kadar; Gözlerine dökülen yıldızlarımdan toplamaya geldim... Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2009 Derinden sesler geliyor Durduramaz beni aşkın Bekle geçinceye kadar Yayı daha germe Kıracaksın. Karanlıkta kımıldayan düşünceyi Göremez sendeki göz Örtülere büründüğüm şu anda Düşmüş senden kumaşlar Çıplaksın. Eser serin bir rüzgâr Sen çok sıcaksın Koptu senden ellerim, köprü yıkıldı Seni benim tarafa nasıl alabilirim Uzaksın. Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 8 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 8 Ocak , 2009 Sen İstanbul gibisin İstanbul gibi uzak Ve yaşamaya tuzak gibisin… Sen İstanbul gibisin Ellerin soğuk mu soğuk Marmara’dan çıkmış gibi Bakınca gözlerine anlıyor insan Gözlerin hüzün mavisi…. Sen İstanbul gibisin, Korkak ve ürkek duruşum ondan; Sana karşı. Ve yakınlaştıkça bana Uzaklaştığını düşünmem de bundan; Bana karşı…. Sen İstanbul gibisin Yedi tepeden bakıyorsun aşka Hem yüreğin sevda dolu Hem de hüküm yemiş mahkûm gibi Ondan uzak Düşündüğün yok aslında Kendinden başka… Sen İstanbul gibisin, Bazen toprağı kadar fedakar Bazen insanı gibi bencilsin. Sen İstanbul gibisin Onun gibi uzak Onun gibi karışıksın, Bir o kadar güzel Bir o kadar albenili Ve bir o kadar da şıksın… Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2009 yitirdiğim bir şey var sende arıyorum yüreğim madenci feneri yol uçurum yaklaşma diyorsan peki umudum bir daha kimseden sormayacağım seni söz olsun... akrep tutmuş gibi kirpiklerinin ucundan beni görünce üşüyorsun, tamam uğramam bir daha kamçılasa da kan sana kör bakacağım görmeyeceğim seni söz olsun... dağlara doğru uçan kuşlarla tüm sırları çözülmüş nemli düşlerle öfke çiçekleri getiren kışlarla korkma, yokuşlarda yormayacağım seni söz olsun... kurtlar gibi ulusa da gönlüm ardından sormayacağım yüzünü, izini yollardan silahımın namlusunun ucuna konan kınalı keklik olsan da vurmayacağım seni söz olsun... bir kuvvet iksiridir masamdaki fotoğrafın bakışların konuşur kilitlense de dudakların şimdi bunalımlardayız bakın af çıkmazsa artık sarmayacağım seni söz olsun... anla artık dönüştür bu ağıtı serenatlara düş atları uçursun bizi bulutlara iki kılıç gibi çarpışırken akla kara adak olsan da kurban vermeyeceğim seni söz olsun... söz olsun... söz olsun... Galip Can Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2009 İkimiz yıllardır Hep ayrı tellerden çaldık Senin makamın başka Benim ki başka Ve mevsimler boşuna geçti bak Büyümedik daha Çünkü Sen kendine inanıyorsun Ben hala aşka Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2009 Bunca yıkılmış dağlar üstüne Kalbimin kanını buharlaştırdı gözlerin Oysa kaç güvercin havalanmıştı içimden Konarak pervazlarına gülüşlerinin Kaç mermi sıyırmıştı ruhumu Acımasız yürüyüşlerinin mevzilerinde Dayanmıştım Ağlamıştım saatlerce parçalanan düşlerime Ta ki sevgilim Kızaran bir gök bulutu Ölümü Bir yıldırımla düşürdüğün ana değin Kalbimin haritasına Artık ilgilenmiyorum seninle Demiştin barut kokan kelimelerle Demiştin de hayat ölü bir bıldırcın gibi Tutuşup yanmıştı yanan bir tahta içinde Tarla küllerle dolu, ortasında yumurta Çatladıkça yeniden doğuruyor kanımdan Fışkıran harflerle kalbim olan cümleyi: Ben ancak bir tarih kitabı kadar İlgileniyorum seninle... Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2009 Aşkların YetimRengi Yalnızlığımda seni büyüttükçe kalabalıklaşacağım; Sen kendi kalabalığında hep yalnız olacaksın… I Kapattım ucu kıvrılı yerinden bir defteri Bir defter adınla hükümlü şimdi... Sen kendinin pası, kilidi. Gençliğin kendine savurur seni, Esmersin, cehennemin dibinde doğmuşsun, baban iki karılı; evlerde, erkenlerde bekler seni. Sen feodalizmin kara dilberi, gündüzlerin gölgesindeydi sevgi. Gölgesinden gündüzlerin iklimler geçti… Sesin şimdi kanayan bir gül gibi: Kangren... II Sen orda kendi manastırının huysuz müridi. Sen orda bir korkuda, bir şarkıda, ölüm susan uğultuda… Sen orda düşlerine leş kargası tüneyen! Elleri ayazlarda sen orda, esmerliğine rehin feodal şatolarda.. Uyurken sen hasretin avlusunda, gündüzlerin gölgesinde oturuyordum. Sonra boşuna çizdim karanlığa resmini. Boşuna... Ezberleyip hasreti… Oysa nasıl istersen öyle gebertebilirdin beni. Nasıl istersen! Artık sulara k(atalım) aşkların yetim rengini... Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2009 Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik, Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden. Martılar konuyor omuzlarıma, Gözlerin İstanbul oluyor birden. Akşamlardan, gecelerden, senden uzağım Şiirlerim rüzgardır uzak dağlardan esen Durgun sular gibi azalacağım Bir gün, birdenbire çıkıp gelmesen. Şarkılarla geleceksin, duygulu, ince Yalnız gözlerime bak diyeceksin. Ellerim usulca ellerine değince Kaybolup gideceksin Bir elim seni çizecek bütün pencerelere Bir elim seni silecek. Kalbim: Ebemkuşağı; günde bin kere Senin için yeni baştan can kesilecek. Ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde Sonra seni kaybetmek hemen her yerde Ne güzel bineceğim vapurları kaçırmak Yapayalnız kalmak iskelelerde. Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik, Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden. Martılar konuyor omuzlarıma, Gözlerin İstanbul oluyor birden. Alıntı
Φ nyx-fallen angel Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2009 Burda dertlesenler kendi siirlerini mi yaziyor yoksa istedigini mi ? dertlesmeye baslasay iki gun gecer yazmayim ben en iyi'si ama Sn Sedelina tebrikler bugun yazdiklarin guzel en cok ilk hosuma gitti nedense Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2009 istediğin şiiri yazabılırsın,ben buraya yazdığımda kendımı ıyı hıssedıyorum..ama şiirler bana ait değil Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2009 -zeynep- zeynep söylesene neden açmayıp yaktın sevgilinin gönderdiği mektubu oysa biliyordun onat kutlar’ın “yanmış bir giysinin küllerinden bir ipekböceğine ulaşılamaz” dediğini sırtımızı neden birbirimize değil de duvarlara dayıyoruz zeynep kitap kurtlarımızı neden zehirliyorlar okullarda ve sorularımıza neden doğru yanıt vermiyor öğretmenler zeynep söylesene neden yaralı kartalların düştüğü dağlara çıkıyoruz ------------------------------------kıyı kahveleri dururken ve nasıl yitiriyoruz analarımızı babalarımızın hoyratlığında zamanın kestiği geri dönüşsüz bir bilet mi gençliğimiz -------------------ya da içimizde başka birileri mi var niçin ağaç görünce kuşlardan utanıyoruz zeynep “kafesin biri, bir kuş mu aramaya çıkmış”, kafka’nın dediği gibi yoksa “her öten kuş, yardımcı olmuyor mu gerçekten göğe” bunu sana değil, erich fried’e soruyorum ve kimden söz ediyor nietzsche, “uçurumu sevenin kanatları olmalı” derken aşktan niçin korkuyoruz zeynep aşık olduklarımıza hem tapıyor hem boğmaya çalışıyoruz bir kaşık suda paylaşılacak bir ekmeğin arasında yuva denen hapishaneye gizlice soktuğumuz bir törpü müdür aşk bizi yakaladıkça hırpalayan bir yürek kabadayısı mıdır geçmek için gölgesini arayan yaban atları mıdır aşıklar yalnız sana değil kendime de soruyorum soruyorum ve bellek evreninde başka soru yağmurlarıyla karşılaşıyorum kim olduğumu anlamak için uçurumlara ve kanatlara bakıyorum savaşlara ve barışlara elmaslara ve buğdaylara tekerleğe ve bilgisayara bakıyorum anlamak için kim olduğumu senin gözlerine bakıyorum zeynep yanlış anlama ama neden yakmayıp açtın sevgilinin gönderdiği mektubu akgün akova Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 26 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 26 Şubat , 2009 Adı Ne; Olmadığın Mevsimin? Üşüdükçe, uzuyor gece... Sis çöküyor içime! .. Uzadıkça, üzüyor gece! .. Mevsimleer, dökülüyor kurşun rengi ağaçlardan; kavruk sarı! .. Topraktan kök... Ve çeneden diş sökülür gibi koptu elin avucumdan; bir beyaz güvercin gibi oturuyorken parmaklarımın arasında! .. Böceklere terkedilmiş yuvalar gibi, şimdi boomboş avuçlarım... Korkuyorum; İçime bakmaktan! Sen olsaydın, ne koyardın yokluğunun adını? .. Üşüdükçe, uzuyor gece... Üzüyor üşüdükçe ve içimi sis bastıkça, hatırlıyorum; sen ve ben 'bir' olurduk... Bir 'bütün'lüktü bu birlik, çokluktu; yokluk değil... Az değildik bir iken; fazlaydık, ve yoğunduk... Çoğulduk, ve zengindik... Çoktuk bir'ken! Ya şimdi?.. Topluyorum, topluyorum, toplayıp duruyorum kendimi yalnızlığımla... Ben, bir... Ve bir de yalnızlığım, asla "iki" etmiyor!.. Lokmamı kırsam bile paylaşmak için; avucumda kalıyor... Sözüm, dudağımda kalıyor ve gözüm; kucağında kapanıyor yine, yalnızlığımın!.. Toplanmaya çalışsam da olmuyor... Doksandokuz parçamın her biri bir köşede; boncuklarım saçılmış bir araya gelmiyor!.. Üşüyorum... Üşüyor gece... Üşüdükçe, uzuyor; uzadıkça üzüyor ve sis çöküyor içime!.. Mevsimler dökülüyor kurşun rengi ağaçlardan; kavruk sarı, ve savruk sarı bir yel esiyor içimde!.. Fırınlar tutuşmuyor çırasız, kaynamıyor tencereler ocaksız... Ben, üşüyorum; şöminede kül gibi... Bilerek, yokluğundan soğuk mevsim olmadığını!.. Adı var da her şeyin; ne deniyor olmadığın mevsime?.. Bilmiyorum... Yokluğundan daha soğuk bir mevsimi tanımadım ki... Bilmiyorum sensizlikten daha soğuk bir mevsim...Muammer Erkul Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 22 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 22 Mart , 2009 Hani Bir An Gelir... Hani bir ân gelir... Ve söylenmez sözler söylenir olur! Hani bir ân gelir... Mutluluk pembe bir ipek mendil gibi savrulur loş odada! Hani bir ân gelir... Bir ân gelir... Hani bir göz bir göze gelir. Hani, öyle bir ân gelir ki; En “gelinmez” yollarla en “varılmaz” yolların, senle ben arasındaki yarda boyun büktüğünü görürsün... Bu yar; iki yâr arasıdır!.. Her yar iki yâr arasıdır!.. Ve üstelik; Yaralar yara benzer, Her yar yaraya benzer! Yar başında duruşum; Yâre nâraya benzer!... Halbuki gök yerin... Halbuki gök yarın... Halbuki gök yârin içindedir bu mesafelerde!.. Veya gök, mavi bir hançer gibi dalıvermiştir de toprağın içine; şimdi toprak, kendi içindeki kocca bir yarayı yâr bilmiş... Kendini parçalayan kooskoca bir yar başına türbedar olmuştur!!! Halbuki hep... Hep iki yârdır; Bir yar başında duran... Her yar, yâri gördüğüm rüyadır!.. Yolun biri gözlerinden başlaar senden içeri gider; diğeri gözlerimden, benden içeri... Bir yar oluşur her yârin arasında kalan boşlukta!.. Ben, yarın bir duvarı olup sana bakarım bu yandan... Sen yarın bir duvarı olur, o yandan bana bakarsın!.. Ve en derinimden gelip en derinine gidebilecek olan yol ile, en derininden çıkıp en derinime inebilecek olan gökkuşağı “bakışlarımızda” kopar!.. Biz, sarılmadıkça... Yarlar kaldıkça yârlar arasında!.. Hani bir ân gelir... Ve söylenmez sözler söylenir olur! Hani bir ân gelir... Mutluluk pembe bir ipek mendil gibi savrulur loş odada! Hani bir ân gelir... Bir ân gelir... Hani bir göz bir göze gelir... Hani bir ân gelir... Bir ân... Bakışlar düğümlenir; Bütün yarlar silinir, Sıra söylenmezlere gelir... Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 13 Eylül , 2009 Gönderi tarihi: 13 Eylül , 2009 şiirlerini okumak için arkan sıra kalan parmağımı tüm gücümle yukarıya kaldırıyorum; tek inancım farkedilmek senden yana. sana aitlediğim,senden sakladığım,seni ayıkladığım, senden gayrisini unuttuğum, bir vurulup bin öldüğüm ıslak şarkılar var şu an heybemde Öğle vaktini beklemeden çıkarıp seriyorum güneşine.. Salı pazarında görücüye çıkarıyorum.. (mehmet seyyah) Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 13 Eylül , 2009 Gönderi tarihi: 13 Eylül , 2009 KAVANOZDA..AŞIRI DOZDA..NARKOZDA...Büyüğünden değil benimkisi.. Minik bir kavanozda Bir lepistes yalnızlığı..Ama içimdeki kalabalığı.. Yaşatmak nihayetsiz narkozda...Yaşamanın en pisi Kaldırsam bu sisi.. Yaşamak aşırı dozda..Delirtir ikimizi...Hem deniz......lere uyanan..Balığı..Hem..damlada uyuyan..İçimdeki kalabalığı. Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 13 Eylül , 2009 Gönderi tarihi: 13 Eylül , 2009 Şimdi telleri külden saçlarımızı kırbaçlamasın rüzgar, beynimizi okuyacaklar! Kentlerce mahşer provası.. gözlerimiz cilbapsız alalade ortalarda.. farkında dahi değiliz farkına varamadıklarımızın! Ne utanmaz’ız! Aşk adıyla başlıyorsa her küfür mübah d...ilimize.. nasıl oluyor, helalken yar’e, sevdaya haram kılınışımız? Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 13 Eylül , 2009 Gönderi tarihi: 13 Eylül , 2009 Zuleyhanın elındekı elmayım gözlerin sır'at köpürüsü.. deliliğimi sınıyorum! gözlerim kapalı geçeceğim üstünden, düşersem aşkımdan kuduracak cehennem, sarhoşlıktan kangren olan gözlerimi kaybedeceğim geçersem... hangi uzak şehre kaçsam; yine kenan ilindeyim. nasıl tırmansam hayata, yine yusufun kuyuları... ne kadar soysam yalnızlığımı, züleyhâ'nın elindeki elmayım! rüyalarımı kime yorumlatsam, yedi yıl gözlerinin kuraklığında... gönlünün sultanlığından sürüldüm sevgili, bir ömür yokluğunun tahtındayım! sahrayı ufalasam önünde, yine kum tanesi, yine serâbındayım... ne kadar içsem hayyam'ın kadehinden, yine gözlerinin kadehine müptelâyım! zerdüşün ateşidir gözlerin, ne kadar bana yanmasa da, ben 'ateşine yazgılı pervaneyim'... hangi diyara gitsen sevgili, adım adım peşindedir hayatımın anlamı, cabilka'dan cabilsa'ya tüm yolları deneyecek 'varma'nın adı... 'mim, vâv, lâm' sırları isminde taşıyan kelam! mihrâbımda salınacak tek hecem! gözbebeğimdeki noktadan, yedi kat kainata yayılacak emârem! , âminlerimin içini deşen bilmecem, aşkı, âyine dönüştüren muhteşem! âyîneleri ağlatan hüsn-ü sitârem! senin için bir anlamı yok fakat, derûnumdaki ummandan katre katre damıtacak seni aşiyân... sen onu sev ben seni... bakalım kim daha çok deşecek, yüreğindeki membâdan aşk iksirini...? kim kaf dağına talip, kim daha cesur? insan içine çıkamayan hayatta, kim daha uzun yaşayacak aşk illetiyle? sana meydan okuyorum sevgili, aşkıma rağmen! ya yaşatarak öldür, ya öldürerek yaşat beni... üçüncü bir ihtimal olmayacak ............. Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 Bazen yıldızları süpürürsün farkında olmadan.Güneş kucağındadır bilemezsin..Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür./.. Ciğerinde kurulur da orkestra, duyamazsın //Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun.Anlamazsın./.Uçar gider, Koşsan da.. tutamazsın. W.Shakespeare Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 Gerçek Sevgili.. Şunu iyi bilmeli ki, sevgilinin sureti, şekli yoktur. Sevilen onun manasıdır. İster bu dünyaya ait aşk olsun, ister o dünyaya yani mana alemine ait aşk olsun bu böyledir. Eğer sen, sevgilinin sadece bedenini sevsen, eğer şekle, surete aşık isen, bir güzelin ruhu bedeninden ayrılınca neden onu bırakıyorsun? Neden onu götürüp gömüyorsun? Bir ölünün bedeni, sureti, şekli yerindedir. Senin ona karşı duyduğun bu soğukluk, bu vazgeçiş nedendir? Ey aşık! Bir ara bakalım, senin gerçek sevgilin kimdir? Alıntı
Φ seviyeli Gönderi tarihi: 30 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 30 Aralık , 2009 gerçekten duygu yüklü ifadeler. emeğinize yüreğinize sağlık Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.