Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 18 yıl KURT ISYANLARI, ASIRETLER, PKK, DTP UZERINE!.. ETNIK MILLIYETCILIK CIKMAZI 1925 Şeyh Sait isyanı tam bastırılmak üzereyken Fethi Okyar kabinesi değişti ve İsmet Paşa yeni hükümeti kurdu. İlk işi Takrir-i Sükûn Kanunu'nu çıkarmak oldu. Tarih daha sonra bu kanun çerçevesinde 17-18 Kürt isyanının daha bastırıldığını yazıyor. Tüm bu isyanları bastırırken devletin amaçları defalarca ilan ediliyor: Aşiretler arasındaki çatışmaları önleyerek, asayişi tesis etmek, Kürtleri askere almak, Kürtleri vergiye tabi tutmak, Kürt çocukların okula gitmesini sağlamak, Kürt aşiretleri yerleşik hale getirmek. Yani kanunlar çerçevesinde gerçekleştirilen bu harekâtlar, merkezi otoritenin tesisi, Kürtlerin ulus-devlet inşasına katılmasını ve toplumla bütünleştirilmesi için aşiret yapısının dağıtılmasını amaçlıyordu. Aslında bu isyanları bastırmak çok zor değildi. Osmanlı, aşiret yapısını imhaya yönelmediğinden, Tanzimat uygulamalarına karşı çıkan Bedirhan isyanını 1860'larda kolayca bastırmış ve ağa ailesini paşalık unvanlarına gark ederek İstanbul'a yerleştirmişti. Oysa aşiret yapısı; ilkel, ama çok güçlü, klan, kan bağı, geniş aile kavramlarıyla iç içe geçmiş, değerleri çevresiyle sürekli çatışma ve kahramanlık üzerine kurulmuş, katı bir hiyerarşiye sahip ve dış etkilere kapalı. Seyit denen din adamları rakip aşiretler arasında işbirliğini sağladığından din çok önemli. Hz. Muhammet, İslam'ı aşiret dışına çıkarıp evrensel din yapmıştı. Bu aşiretlerse, dini içeri hapsederek aşırı mutaassıp bir inanç sistemi yarattılar. Bu yapı, bugün bile Türkiye'nin laiklik sorununa olumsuz etkide bulunuyor. Öte yandan bu yapı, çokeşlilik, töre cinayetleri vb. örflerle kadını eziyor. Şimdi her alanda çok sayıda yetenekli Kürt var. Oysa aşiret yapısı dolayısıyla Kürtler tarihte kültür yaratacak simalar yetiştiremediler. Dilleri yeterince gelişemedi. Ekonomik faaliyetleri göçebe hayvancılığa inhisar etti. Bazı küçük ve kısa ömürlü emirlikler dışında siyasi varlıkları olmadı. Aşiret yapısı, şimdi Irak'ta da görüldüğü üzere, değil demokrasiye, millet ve devlet yaratmanın ilk adımlarını atmaya bile elverişli değil. Aşiret mensubu aşiretine çok güçlü aidiyet duygularıyla bağlı. Dış düşman karşısında diğer aşiretleri de kardeş görebiliyor. Ama bu bugünkü anlamıyla milliyetçilikten farklı bir duygu. İlk kez bir dış gücün büyük desteğiyle Irak’ın kuzeyinde aşiret yapısına dokunmadan girişilen devlet/millet inşasının geleceği ise henüz bilinmiyor. Cumhuriyet Türkiyesi, “isyanları” bastırmak suretiyle işte bu yapıyı kırmayı amaçladı. Bu politikanın saptanması ve uygulanmasında İstiklal Savaşı'na katılmış çok sayıda yüksek düzey Kürt de görev aldı. Ve çok zor bir mücadeleye rağmen aşiret yapısı ancak kısmen tahrip edilebildi. Bugün okumuş-yazmış, ekonomide başarılı, siyasette aktif Kürtler gibi, çoğu PKK ve siyasi uzantısı DTP'nde toplanan Kürt etnonasyonalistleri de bu mücadele sonucunda oluşturulan yerleşik toplumun ürünleri. Kürtler için çok acılara mal olan bu mücadeleden dolayı Cumhuriyet'e minnet duymalarını beklemesek de, tarihi olduğu gibi kabul edip birlikte geleceğe yönelecek olgunluğu umabilmeliyiz. Birçok yabancı araştırmacının da belirttiği gibi, Türk halkında Kürtlere karşı düşmanlık yok. Ancak son yapılan anketlerin de ortaya koyduğu gibi, Türkiye kamuoyunun büyük çoğunluğu “Kürt sorunu” veya “Güneydoğu sorunu”nun dış güçler tarafından kışkırtıldığını düşünüyor ve sorunların çözümü için PKK terörünün bitirilmesi için güvenlik güçlerine her türlü desteği veriyor. PKK ve uzantısı oluşumlar için tarihi doğru okumak, olmayacak taleplerden vazgeçmek ve kendilerine çok daha fazla zarar verecek bir felaketten hepimizi kurtarmak açısından belki de son fırsat diye düşünüyorum. Eğer PKK, şiddet politikasını sürdürme yönünde tercih kullanırsa, bunun yaratacağı sonuçları şimdiden kestirmek zor. Ancak şu biliniyor ki, PKK’nın şiddet eylemleri karşı milliyetçilik duygularını tahrik ediyor, şiddet yanlısı kesimlerin güçlenmesine yardım ediyor. Bunun farkına varan Kürtler de, “PKK’nın şiddet politikasına” daha gür bir sesle karşı çıkıyor. Bugün Türkiye’de Kürtlerin siyasi ve demokratik taleplerini barışçı yöntemlerle dile getirmeleri imkanı mevcuttur. Bu imkanı kullanmaları, Türkiye’nin demokratikleşmesine de katkıda bulunacaktır. PKK’nın önkoşulsuz silah bırakarak, anayasal düzen içerisinde demokrasinin gereklerini yerine getirmesi, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini kolaylaştıracak, demokratikleşmenin hızlanmasını sağlayacak, böyle bir gelişmeden sadece PKK değil, Türkiye’de yaşayan herkes yararlanacaktır. Unutulmaması gereken en önemli nokta, ne Güneydoğu, ne Doğu Anadolu, ne de Türkiye’nin başka bir yerinde artık kimse silah sesi duymak istemiyor. Nail Amudi Nail Amudi
Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 18 yıl Sayin Nail Amudi,gercekten cok güncel ve önemli ve yni zamanda aydinlatci bir calisma,tebrikler,selamlar. saygilarla
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.