Gönderi tarihi: 17 Mart , 2007 18 yıl Din – Sanat – Kültür Yıllardır çeşitli sanat dallarına konu olan “din”i, dinlerin dünya kültürü bakımından önemini ve farklı dinlerden olan insanların birbirlerine karşı olan saygı ve sevgilerini, geçmişten günümüze ne derece değiştiğini incelemek yerinde olacaktır. Din de sanat dediğimiz zaman, akla ilk gelen çoğunlukla film veya tiyatro gösterileridir. Fakat dini vecibelerin yapıldığı yerlere baktığımızda sanat ve din kavramını anlamak daha kolay olacaktır. Kiliselerin duvarlarını süsleyen yağlı boya resimler, Meryem ana heykelleri… Camiiler de ise hat ve tezhip çalışmaları… Neredeyse tüm dinlerde okunan ilahiler ve bu ilahilerin makamları, hepsi din ve sanatın birlikteliğini ortaya koyarlar. Ayrıca Allah’ın, 99 isminden birisi de Sanat dır. Müslümanlar için inandıkları İlahenin bile adlarından birinin sanat olmasına rağmen, zamanın da sanatın Müslümanlarca günah olarak kabul görmesi de düşündürücüdür. Fakat bu düşünceleri geride bırakıp, özellikle son dönemlerde Türk sinemasında dini unsurlar içerin filmlerin çekilmesi de bir o kadar güzel ve insanlar için dinin önemini ve belli eden din içerikli yapıtlardır. Son bir örnek vermek gerekirse Karagöz perdesinde oyun; “Hak dostum Hak” diyerek açılır. Yani “Allah dostum Allah” bu ayrıntı da din ve sanat ilişkisi üzerine din’in insanlar için önemi anlatan bir unsurdur. Kimilerine göre *****lik, saçmalık olan din savaşları esasında insanların, inandıkları dine karşı duydukları sevgidir. O dini korumalarıdır. Hal böyle olunca insan hayatında din’in önemi de ortaya çıkmış oluyor. İnsanların dinlerine verdikleri bu hassasiyet normal olarak kültürlerini de değiştirmeye başlar. Ve neredeyse tüm dinlerin özelliği olan “sevgi-saygı”dır. Çeşitli dinlere mensup insanların bir arada yaşaması da bu özelliğin vermiş olduğu, insanlık adına bir güzelliktir. Fakat gerektiğinde inandıkları değerler uğruna savaşıp, can verip, sahip çıkmışlardır da. Sanırım inanmayanların da kafalarında takılı olan sorulardan biri de budur. Mademki sevgi-saygı dinlerin ortak özelliği neden savaşmışlar? Bu sorunun cevabını, bazen en yakın arkadaşımızla nasıl kavga ediyorsak, o insanlarda savaşmışlardır. Cevabını vermek doğrumudur bilmem. Karar sizin… Ateist olarak bilinen bazı kişiler, kutsal kitaplardan alıntılar yaparak yazılanların ne kadar saçma ve yanlış olduğu göstermeye can atıyorlar. Kendi çevreme de baktığımda ateistlerin nedense “entelektüel” bir hava da olduklarını görüyorum. Sanırım bundan dolayı da insanlara doğruyu göstermeyi bir görev edinmişler kendilerine. Fakat bu görevlerini yerine getirirken, kutsal sayılan değerleri de küçük görmeleri evvela insanlık adına ayıptır. Kimse kimsenin değerlerini küçük göremez. Bu durum geçmişimizde de aynıydı. Geçmiş den günümüze değişen bir şeyler olduğunu görmedim. Hala dünya üzerinde milyarlarca inançlı insan var. Bu durum da esasında ateizm felsefesinin, milyarlarca insan için geçersiz olduğu ve yıkıldığının ispatı olabilir. Aynı komünizmin yıllar önce yıkılmasına rağmen, birkaç partizanıyla hayat bulmaya çalışması gibi. Birçok kez düşündüm dünya üzerinde ki insanlar inançsız olsaydı ne olurdu? Aklıma hiç olumlu, güzel cevaplar gelmedi. Toplumsal ahlak görüşünün olmadığı, insanlığın dibe battığı bir hayat vardı cevaplarımda. Çünkü dinler insanlara engeller koyar ve bu engeller tüm dinlerde insanlığın hayrına olacak şekildedir. Günümüzde bu söylediklerim saçma gelebilir. Ama unutmayın ki bizler şuanda hırsızlık, tecavüz vs. gibi şeylerin günah dan öte, kötü olduklarını bildiğimiz için yapmıyoruz. Çok gerilere gittiğimizde insanların din sayesinde bu tip davranışların kötü olduğunu algılayıp, gelecek nesillere kadar getirmişlerdir. Ve sonuç olarak dünya kanunlarında hepsi bir suç olarak görünmektedir. Ama bu şu demek; Artık insanlık dinlerden öğreneceklerini öğrendiler, neyin kötü neyin iyi olduğunu biliyorlar, gelecek nesiller bizlerden öğrenecekler demek değildir. Aksine dinlerin kayboluşu insanlığı geriletecektir. Arkadaş çevremde söz konusu din olduğunda sürekli tartışırız. “Namaz kılmazsın, oruç tutmazsın, dinlere inanmazsın ama Allaha inanırsın, dinleri savunursun, tasavvufi hayatın güzelliğinden bahsedersin, bütün dinlerin ilahilerini dinlersin sen ne biçim adamsın? Amacın ne?” gibisinden birçok sorular sorup duruyorlar. Bende hepsine gülerek “Boş veeeeeer” diyorum. Benim için esas olan, dinlerin kültür mirası olmasıdır, kutsal değer olmalarıdır. Bu sayede de birlikte yaşamanın önemi savunmaktır.
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.