Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

CHP 1940'LARI MI ÖZLÜYOR ?


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

CHP'ye ne oluyor ?

 

CHP nin son bir yıldır izlediği politika gitgide partinin ikinci dünya savaşında izlediği, ve türkiyenin tüm aydınlarınca dünya savaşından etkilenip bir Faşist Partiye dönüşen CHP tipini hatırlatıyor.

 

CHP nin tavır değişikliğinin sebebi ne. Türkiyede derin devlet yani Kontrgerilla kavramını ortaya atan, ve bunu tartışan sorgulayan parti CHP değilmiydi, ve onun genel başkanı aynı zamanda başbakan olan Bülent Ecevit değilmiydi. Bu gün CHP derin devlet yoktur diyor.

 

Kontrgerilla değil miydi, türkiyede 1970 li yıllarda CHP hükümetlerine karşı, ve onları düşürmek için organizasyonlar düzenleyen. iki kez Bülent Ecevit'e suikast düzenleyen. Sıkıyönetim ilanı için çorum olayları gibi olayları tetikleyen.

 

CHP ye ne oluyorda açıkalamalarıyla MHP yi savunuyor ?

 

İkinci Dünya savaşı yıllarında tüm avrupayı saran Hitler Nasyonal Sosyalizminin, Türkiyedeki savunucuları, Nihal Atsızın öğretilerini benimseyenler, Berlinde Nazi üniversitelerinde eğitim alan CHP kadrolarıyla gitgide bir faşist parti modeline yaklaşan CHP için o dönem yükselen ırkçı dalgadan etkilenmişti denir. Hem politik çizgisiyle, hem Savaşta almanları desteklemesiyle, hemde icraatlarıyla tam bir Faşist prototipi çizen Şükrü Saracoğlu nu başbakan yapan chp, 1950 lerden sonra DP iktidarının koyu sağcı politikalarıyla kendini mecburen sol kulvarda bulmuştur.

 

1960 larda tüm dünyasa esen sol rüzgarla da CHP 60 ların ve 70 lerin sol partisi olmuştu Türkiyede. Şüphesiz bunda, Türkiye İşçi Partisinin yakaladığı başarıdan ders alıp. Sol'un lider partisi olma gayesi vardı.

 

Ve şimdi ne oluyor, CHP hangi kulvara oynuyor. Kendini siyasi yelpazenin neresinde görmek istiyor. 70 lerde ve 80 lerde derin devletle yani Kontrgerillayla mücadele ettiğini söyleyen CHP şimdi onun savunucusu olarak mı görüyor kendisini ?

 

Rüzgargülü bir parti mi yoksa.

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

chp 1940ları mı özlüyor ?

 

öncelikle günaydın 40 yıldır 40 kere anlattık, chp adındaki gibi bir halk partisi değildir chp aslında cdp dir yani cumhuriyet devlet partisidir. halkla bir ilgisi yoktur, ümraniyede seçim kazanmaz ama bağdat caddesi chpye oy verir çünkü onlar çarktan yararlanmaktadır ve bu parti o çarkın partisidir. ce de pe, cumhuriyet devlet partisi yökçüdür, özgürlüklere önem vermez, baskıcıdır, halkatan kopuktur neden mi ?

çünkü türkiyede batının tersine bir durum söz konusudur, bu ülkede solcu batıdaki sağ partilerin görevini yapar yani baskıcıdır sağcı ise batıdaki sol partiler gibi özgürlükçüdür, bu hep böyle olmuştur yeter ki at gözlüklerini çıkaralım.

 

bozan

Gönderi tarihi:
chp 1940ları mı özlüyor ?

 

öncelikle günaydın 40 yıldır 40 kere anlattık, chp adındaki gibi bir halk partisi değildir chp aslında cdp dir yani cumhuriyet devlet partisidir. halkla bir ilgisi yoktur, ümraniyede seçim kazanmaz ama bağdat caddesi chpye oy verir çünkü onlar çarktan yararlanmaktadır ve bu parti o çarkın partisidir. ce de pe, cumhuriyet devlet partisi yökçüdür, özgürlüklere önem vermez, baskıcıdır, halkatan kopuktur neden mi ?

çünkü türkiyede batının tersine bir durum söz konusudur, bu ülkede solcu batıdaki sağ partilerin görevini yapar yani baskıcıdır sağcı ise batıdaki sol partiler gibi özgürlükçüdür, bu hep böyle olmuştur yeter ki at gözlüklerini çıkaralım.

 

bozan

 

hımm Türkiyede sağ partiler özgürlükçüdür dimi :)

 

Mesela Demokrat Parti dönemi bu ülkede özgürlüğün en üst seviyeden yaşandığı dönem olmutşur dimi. Bu arada sen yine daha önce bu forumda türkiyede sağ partilerin, ana geleneği olan Demokrat Parti için "Despot" diyordun. ama şimdi özgürlükçü oldu öylemi.

 

Mesela, Milliyetçi Cephe hükümetleri ve partileri hep özgürlükçü olmuşlardır dimi.

 

Mesela Refah Partiside çok özgürlükçü bir parti olmuştur, tarihi boyunca. Tek kusuru vardır. Kendilerinden olmayanlara karşı tahammülsüzdürler. Hatta kendilerinden olmayan 38 kişinin diri diri yakılmasını bile meclis kürsüsünden "gazanız mübarek" olsun diye kutlamışlardır. Özgürlükçülük açısından bu büyük bir hamledir tabi.

 

MHP nin özgürlüklükçülüğünden sanırım bahsetmeme gerek yok :)

 

Anavatan partiside çok özgürlükçü bir partidir geçmişinde. ama onunda kusuru vardır. Özal hariç bütün siyasi liderlerin siyasete katılamaması için referandum düzenlemiştir. Türkiyede, 1950-1960 arası dönemden sonra özgürlüklerin tabana indirildiği 80 ler döneminin hakim partisidir. ama bunlar ufak kusurlardır özgürlükçülük açısından.

 

tabi türkiyede sağ partilerin özgürlükçülüğü vardır. ama nedense bu hiç halka ve ülkeye yansımamıştır.

 

ne kadar komik aslında ya Bugün sağ partilerin söylediğine göre özgürlüğün önündeki en büyük engel olan YÖK ün kurucusu ve bu gün sahip olduğu yetkileri ona verenlerin sağ partiler olması. Ve hatta kendini Yök e karşı mücadeleye adamış erbakanın partisinin. Yök e bu yetkileri veren parti olması.

  • 1 ay sonra...
Gönderi tarihi:

Baykal Çankaya çıkmazında

 

 

Baykal'ın en son söylediği “Asker konuşmasın diye konuşuyorum” sözü durumu gayet iyi özetliyor aslında. Bu seçimden sonra, varlığına gerek kalmayacak bir siyasi parti ve siyasi liderden de bunun ötesinde bir performans beklemek doğru olmayacaktır.

 

Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştıkça, beklentilerini kriz çıkarmak üzere kuranların gerginliği dikkat çekiyor. ABD ve AB gibi dış aktörlerin Türkiye'de demokratikleşmeyi ve istikrarı desteklediklerini, kriz istemediklerini belli etmeleri, kriz çıkarmak isteyenlerin kimyasını bozdu. Bekledikleri krizin çıkmayacağını, Türkiye'deki kamuoyunun ve ana aktörlerin kriz değil istikrar istedikleri anlaşıldıkça kriz politikası izleyenlerin kendileri krize giriyorlar. Bu kesimin en tipik örneği CHP Genel Başkanı Deniz Baykal. Baykal, Cumhurbaşkanlığı seçiminde kriz çıkarmayan her siyasi ve toplumsal aktörle kavga ediyor. DYP ve Anavatan Partisi'yle, basınla, işadamlarıyla ve bilhassa TÜSİAD ile. Bu süreç, CHP'nin tecrit edilme ve marjinalleşme eğilimi olarak dikkat çekiyor. Baykal, bu durumu algılayarak, kamuoyunun beklentilerine uyum göstererek kriz yerine istikrar istemeyi hazmedemiyor, kriz politikasında ısrar etmeye devam ediyor.

Yapılan anketlerde AK Parti'nin oy kaybetmek bir yana oyunu arttırdığının ve CHP'nin oy oranını dahi muhafaza etmekte zorlandığının anlaşılması, CHP'yi ve Baykal'ı daha da hırçınlaştırdı. Baykal'ın “Erdoğan Cumhurbaşkanı olmasın, oldurmayın... Zaten Genelkurmay'ın buna izin vermeyeceğini seziyorum... Cumhurbaşkanı aynı zamanda başkomutandır, ordu bu seçimde tarafsız kalamaz” şeklinde basına sızdırılan açıklamaları bu hırçınlığın ürünüdür. Baykal'ın adları bir takım darbe teşebbüslerine karışmış emekli generallerle görüşmesi CHP'ye şüpheyle bakılmasına yol açtı. Bu bağlamda Baykal'ın, durup dururken PKK karşısında Hizbullah'ın himaye edilmesinin yanlışlığını dile getirmesi fevkalade mühimdir. Bu açıklama yerinde olmakla beraber, zamanlaması ilginçtir. Bu bahiste şimdiye kadar susan, hatta Hizbullah'ı laikliğin tehlikede oluşuna karine gösteren Baykal'ın şimdi, Hizbullah'ın devlet tarafından desteklendiğini hatırla(t)ması, orduya yönelik hırçınlığının sonucu bir sürçü lisan mıdır, yoksa bir tür tehdit midir, bilemiyoruz. Fakat bu çıkış, bir kopuşun ifadesidir. Vaktiyle Fazilet Partisi, Hizbullah'la ilgili TBMM'de soruşturma komisyonu kurulmasını talep etmiş, sonra parti kapatılınca önerge kadük olmuştu. Baykal ve CHP, derhal bu istikamette bir önergeyi TBMM'ye vererek, orduya yönelik bir şantaj peşinde olmadığını göstermelidir. Böylece Fazilet Partisi'nin bu önerge yüzünden kapatıldığı iddiaları da test edilmiş olur.

 

ORDUYU KIŞKIRTIYOR

 

Baykal'ın bütün bu kışkırtmaları, yalnız kaldığı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde işe orduyu karıştırma gayretinden doğmaktadır. Ordu komuta kademesini zor durumda bırakmak, ordu içinde orta ve alt kademelerde bir rahatsızlık yaratarak orduyu açıklama yapmaya yöneltmek stratejisi, şimdilik başarısız olmuş gibi görünüyor. Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ve komuta kademesi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ve siyasi partilerin arasındaki mücadeleye karışmamaya azami gayret sarfediyor. Böyle bir gelişmenin orduyu ne kadar zor durumda bırakacağının farkında görünüyorlar. Bu vadide Genelkurmay Başkanı'nın basına sızdırılan “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin C'sini konuşmak istemiyorum” sözü anlamlıdır. CHP, artık ordudan da tecrit olarak, tamamen yalnız kalmıştır. Orduyu ve Harp Okulu öğrencilerini CHP flamaları altında yürüttükleri Milli Şef günlerinin, 27 Mayıs darbesi öncesi CHP Kadın Kolları'nın Harbiye önündeki tahriklerinin artık çok geride kaldığını anlayamayacak kadar gerçeklikten kopan Baykal ve CHP, demokrasi için ciddi bir tehlike teşkil etmektedir. TBMM ordusunu, CHP ordusu haline getirmek isteyen zihniyetin 27 Mayıs darbesinde demokrasiye, CHP'ye ve orduya verdiği zararın hâlâ telafi edilemediği düşünülürse, tehlikenin büyüklüğü meydana çıkar. Ancak artık kamuoyu sahici “tehlikenin farkında”. CHP'nin bu tahriklerine karşı, AK Parti'ye düşen görev, krizi soğutmak, kontrol etmek ve istikrarı devam ettirmektir. Gerisini seçmen seçimlerde, sosyal demokratlar ise seçimlerden sonra CHP dışında yeni bir yol ve parti arayarak halledeceklerdir. CHP karşısında “demokratik sabır” gereki-yor.

 

BÜROKRATİK DEVRİMCİLİĞİN ÇIKMAZLARINA DÜŞMEK

 

Artık solda meselenin, Ecevit veya Baykal gibi bir şahıs ve lider meselesi olmadığı net bir şekilde anlaşılıyor. Mesele, liderleri aşan CHP zihniyeti, ideolojisi, tarihi ve kadrosundan kaynaklanıyor. Yoksa daha 1970'lerde Ecevit ve Baykal, sonradan paylaştıkları hataları kendileri eleştiriyorlardı. 1970'lerin CHP'sine “Özgür İnsan”ı öneren aynı isimli derginin Temmuz 1972 tarihli nüshasında siyaset bilimi doçenti Deniz Baykal “Bürokratik Devrimciliğin Çıkmazı” adlı yazısında, CHP'nin bugünkü çıkmazının kökeni de ortaya koyuyor: “Yeni Türkiye'yi biçimlendirenler, yürütenler hep başkaları. İlerici aydınlar da başarısız denemelerin onları getirdiği noktada tehlikeli bir karamsarlığın ve umutsuzluğun eşiğinde.

 

Yanıltıcı toplumsal çözümlemelerin ve sonuç vermeyen, umut kırıcı siyasal girişimlerin temelinde çoğu zaman, gerçeklik değerini yitirmiş kavramlarla düşünme ya da eylem yapma yanlışı vardır. Bu açıdan gözden geçirilmesi gereken ilk nokta, zihnimizdeki Türkiye tablosu ile gerçek Türkiye arasındaki ilişkidir. Acaba, devrimci düşüncenin Türkiye varsayımı ile günümüzün Türkiye gerçeği birbirini tutuyor mu? Bürokratik devrimci düşün-ceye yön veren Türkiye anlayışı, bugünden çok l930'ların Türkiye gerçeğinden esinlenmiştir”

 

Baykal 1970'lerin Türkiye'sinde demokrasiyi hazmedemeyen solcu aydınları eleştirirken, bugün aynı yanlışa kendisi düşmektedir. Baykal ve CHP, Türkiye'nin gerçeklerinden kopmuşlardır. Bu kopuş, CHP'yi yalnızlaştırmakta ve küçültmektedir. Aynı Baykal, Siyasal Katılma: Bir Davranış İncelemesi (Ankara 1970) çalışmasında yine genel oya karşı çıkan bürokratik devrimcilere karşı, demokrasiyi ve genel oyu savunacaktır.

 

“Buna karşılık azgelişmiş ülkelerde çok parti sistemine dayanan genel oy daha devrimci bir nitelik taşımaktadır. Bu yolla siyasal hayata katılan geniş halk kitleleri, bir önceki devrenin, feodal ya da bürokratik güçlerinin hakimiyetine dayanan toplumsal dengesini sarsmaktadırlar. Gerçi...yeni şartlar altında ayakta kalmanın yollarını aramaktadırlar. Fakat önemli bir değişme olmuştur. Halk kütlelerinin mukabil ağırlığını dikkate almak zorundadırlar.”

 

1970'lerde böyle düşünen ve yazan bir siyasetçinin bugün orduyu siyasete müdahale etmeye çağırması nasıl açıklanabilir? Baykal'ın suçlamak için severek kullandığı takiyeyle mi? Yoksa CHP'nin demokrasiden uzaklaştırıcı, dönüştürme kabiliyetiyle mi? Gerçeklikten kopuş, halkı ve kamuoyunu muhatap almaktan uzaklaşmayı da beraberinde getiriyor. Baykal bu yüzden, CHP'nin muktedir olamama halinin bir sonucu olarak orduyu göreve çağırıyor. Bu da 1960'lardan itibaren CHP'nin kurtulamadığı bir hastalıktır. Bakın bu hastalıkla mücadele eden Bülent Ecevit Özgür İnsan dergisinin Nisan 1973 tarihli sayısında “Ordu ve Siyaset” adlı yazısında bu durumu nasıl değerlendiriyor: “Siyasette en az ordunun müdahaleciliği kadar, bazı güçsüz siyaset adamlarının veya siyaset heveslilerinin orduya dayanarak siyaset yapma çabaları da sakıncalıdır. Böyle kimseler partilerin yönetim mevkilerinde yer alıyorlarsa etkili ve tehlikeli olabilirler. Varlıklarını demokrasiye bağlı gören partiler, bu eğilimdeki kimseleri içlerinde, hele etkili olabilecek mevkilerde barındırmaktan kaçınmalıdır.”

 

Ecevit'in bu sözleri, ordunun Genelkurmay Başkanı Faruk Gürler'i Cumhurbaşkanı yapmak için TBMM'ye baskı yaptığı bir dönemde, TBMM'nin bu baskıya boyun eğmeyişini de ifade etmektedir. TBMM'nin kendisine emanet edilen milli iradeye sahip çıktığı ve şerefini koruduğu bu demokratik performansdan sonra, Gürler'in yerine Genelkurmay Başkanı olan Semih Sancar ve komuta heyeti TBMM'ye saygı duyarak geri çekilmek durumunda kalmışlardır. Bu demokratik tecrübenin üzerinden 30 yıl geçtikten sonra, bugünün CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın orduyu Cumhurbaşkanlığı seçiminde tavır almaya zorlaması, Türkiye demokrasisi bakımından da CHP bakımından da tam bir irticadır. Esasen bu irtica bugün değil, 28 Şubat 1997 pot-modern askeri müdahalesinden sonra başlamıştır. Ecevit'in 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbeleri karşısındaki demokratik tavrı, 28 Şubat 1997 askeri müdahalesiyle değişmiştir. Darbeci olmamakla beraber, demokratik demekte de zorlanacağımız bu tavrın benzerinin şimdi Deniz Baykal'da tecelli etmesi meselenin şahsi olmadığını anlatıyor. Yeni Siyaset Girişimi sözcüsü Ertuğrul Günay, Baykal'ın son çıkışlarını seçimle başbakan olamayacağı için ara rejim başbakanı olmaya çalışıyor şeklinde değerlendirirken, sadece bizi değil bilhassa demokrasiye inanan CHP'lileri uyarıyor. Dileriz Günay haksız çıkar, ancak Baykal'ın gidişatı pek hayra alamet değil. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kriz çıkarmaya çalışan Baykal ve CHP'nin, AK Parti'nin oylarının neden düşmediğine ilişkin izahları demokrasiye ve sosyal bilimlere inananların kanını donduracak nitelikte... Baykal'ın orduyu çağırması, bu analizlerindeki garipliğin bir sonucudur. Halkın tercihlerini anlamaya çalışmayan her siyasetçinin varacağı yer ister istemez cuntacılıktır. 3 Kasım 2002 seçimlerinde ortay çıkan iradeyi anlamak yerine, gerçeklerden kaçmanın hazin sonucu CHP'de tezahür ediyor.

 

CHP NEDEN OY ALAMIYOR?

 

Kendisi de kamuoyu anketleri yapan CHP Milletvekili Bülent Tanla, AK Parti'nin oylarının beklediklerinin tersine artıyor olması karşısında bir rapor hazırlamış. Buna göre AK Parti yoksullara yardım etmek suretiyle seçmenlerin kendisine oy vermesini temin ediyormuş. Bu durumu sadaka karşılığında sadakat kültürü yaratma olarak tanımlayan Tanla'nın partisinin sosyal demokrat iddiasıyla Sosyalist Enternasyonal'e üye olması memleketimize has garabetlerdendir. Yoksulluk var dedikten sonra, bir siyasi partiyi yoksullara yönelik yardım kampanyası yürütüyor diye suçlamak anlaşılır gibi değil. Üstelik halkı bir partiye oy veriyor diye, “sadaka karşılığında sadakatini satıyor” manasına gelen bir şekilde tahkir etmek “demokrasi oyununun kuralları”nı bilmemek demektir. Kamuoyu anketi uzmanı CHP milletve-kili Bülent Tanla'yı ve siyaset bilimi doçenti olan Genel Başkanı Deniz Baykal'ı bu derece gerçeklerden koparan sebepler anlaşılmadan CHP'nin neden seçimle iktidara gelemediği ve karşısındaki partilerin seçimleri daima kazanması anlaşılamaz.

 

Tuhaftır, Baykal'ın vaktiyle siyasete giriş sebebi seçim sonuçlarını tahlilde gösterdiği başarıyken, siyaset içinde kaldıkça bu başarının yerini halkı suçlamada gösterdiği ısrar aldı. Baykal CHP'nin barajın altında kalmasından sonra istifa etmek zorunda kalmıştı. Yeniden siyasete dönerken yaptığı açıklamada, özeleştirisini bir hikâyeyle anlatmıştı. Hikâye şöyle: Mimar Sinan Selimiye'yi bitirir, cami tam açılacakken orada bulunan bir çocuk “şu minare eğri” der. Mimar Sinan çocuğun uzaklaştırılmasına mani olarak halatlarla minareyi çocuğun söylediği şekilde düzeltmiş gibi yapar ve şöyle der: “Çocuğu ikna etmesek caminin adı eğri minareli cami olurdu.” Baykal kendisini Mimar Sinan, halkı ve kendisini eleştirenleri de çocuk ye-rine koyarak, ben geçmişte bunu yapmadım, şimdiden sonra yapacağım diyor. Tabiî ortada bir Selimiye olmayınca kendini Mimar Sinan zannedenlere halk değil, çocuklar dahi inanmıyor... Erdoğan'ın fıtık olmasından sonra, “Fıtık olanlar Çankaya!ya çıkamaz” sözünü telaffuz eden Baykal'ın medeni üslup kaybı, aynı zamanda ciddiyet kaybını da ifade ediyor. Deniz Baykal, Refah Partili eski Rize milletvekili ve “asrın hatibi” Şevki Yılmaz'ın, kelimedeki “çan” kısmını vurgulayan “Çankaya” takıntısını andırır bir şekilde sakalsız bir Şevki Yılmaz olma yolunda hızla ilerlerken, Şevki Yılmaz'ın eski konuşmalarındaki hataları kabul edecek bir noktaya gelmesi Türkiye'deki değişimi gözler önüne seriyor. Bu yüzden CHP ve Baykal, artık siyaset yerine mizahın konusu oluyor... Baykal'ın en son söylediği “Asker konuşmasın diye konuşuyorum” sözü durumu gayet iyi özetliyor aslında... CHP ve Baykal giderek, ana medyadan ayrılan ve saldırganlaşan Kanaltürk ve Tuncay Özkan'ın marjına düşüyor. Bu seçimden sonra, varlığına gerek kalmayacak, bir siyasi parti ve siyasi liderden de bunun ötesinde bir performans beklemek doğru olmayacaktır. “Yılkı atını” önümüzdeki kış çok kötü günlerin beklediğini bilerek, şimdiden şefkat hislerimizi CHP ve Baykal için rezerve edebiliriz.

 

Murat Yılmaz ; Siyaset Bilimci

Yeni Şafak Gazetesi

Gönderi tarihi:

CHP Atatürk'cü bir parti olmaktan ta yillar önce cikmistir ve sayin Ecevitte bu nedenle ayri bir parti kurmustur.Sag söyle yapti sol böyle yapti bunlarin hepsi demagojiden öte gecmeyen laflardir.Türkiyede ne tam anlamiyla sol vardir nede sag.Türkiyede sadece iktidara gelmek icin cirpinan sag ve sol takiyyeciler vardir.Kim daha iyi takiyye yaparsa halkta maalesef onu secmektedir.RTE gibi.

Türkiyede cikan gazeteler bugün icin ya Tayyipcidir yada dincidirler.Bunlarin hicbirisi olmayan varsa oa Türkiyenin degilde baska yerlerin gazetesi gibi yazarlar.Hürriyet gazetesini elestirenler haklidirlar ama Hürriyeti elestirenlerin Yeni Safak gibi bir gazeteyi referans vermeleri Türkiye icin gercekten bir talihsizliktir.Yeni Safak gazetesi Tayyip Erdogan'i savunmak icin mümkün olan her yolu deneyen bir gazetedir.Tipki Türkiye gazetesi gibi.Iflas etmis olan Ihlas holdingi tekrar dirilten Tayyip Türkiye gazetesi icin bir velinimettir.Onun her yalanini her yanlisini savunmaya hazir bir Lanzalot'tur.

Yani gazetenin birini elestirirken öbürünü zemzemle yikanmis gibi göstermeye kalkismayin.

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

değerli cyrano tüm olumsuzluklarına rağmen chp ye faşist yakıştırması çok aşırı.chp nin deniz baykal ve hizbi ile yetersiz bir yönetim sergilediği muhakkak.konjonktüre göre parti bir bakıyorsunuz blair ci olmuş,bir başka seçimde ulusalcı.her şeye rağmen içinde en demokrat unsurları taşıyan parti genede chp.bu partinin sorunu avrupadaki tüm sosyal demokrat partilerin temel sorunu aslında.serbest piyasa ekonomisi ve küreselleşme koşullarında merkez sağ partilerden çok farklı politikalar sergileyemiyorlar.farklılıkları bazı ayrıntılarda kalıyor sadece avrupada.türkiye koşullarında chp nin son dönemde gemiyi azıya almış ulus karşıtı ve sömürgeci rüzgarlar karşısında mhp ile bazen aynı söylemde buluşmalarını faşistlikle açıklayamayız.tabii bazı komik durumlar yaşanmıyorda değil.parti içi demokrasinin esamesinin okunmadığı,hiç bir seçim öncesinde ön seçimle aday belirlemeyen,genel merkezin belirlediğinin dışında idareci seçen yönetimlerin görevden alındığı.tarikatlardan dincilerden beslenen,aşiret oyları için pazarlık yapan, içinde muhalif kanatların olmadığı, kışla gibi idare edilen, sağ partilerin özelliklede akp nin demokrasi istiyor gibi gösterilmesi gerçekten tuhaf.hemen oltaya atlayanlardanda belli olduğu gibi

Gönderi tarihi:
değerli cyrano tüm olumsuzluklarına rağmen chp ye faşist yakıştırması çok aşırı.chp nin deniz baykal ve hizbi ile yetersiz bir yönetim sergilediği muhakkak.konjonktüre göre parti bir bakıyorsunuz blair ci olmuş,bir başka seçimde ulusalcı.her şeye rağmen içinde en demokrat unsurları taşıyan parti genede chp.bu partinin sorunu avrupadaki tüm sosyal demokrat partilerin temel sorunu aslında.serbest piyasa ekonomisi ve küreselleşme koşullarında merkez sağ partilerden çok farklı politikalar sergileyemiyorlar.farklılıkları bazı ayrıntılarda kalıyor sadece avrupada.türkiye koşullarında chp nin son dönemde gemiyi azıya almış ulus karşıtı ve sömürgeci rüzgarlar karşısında mhp ile bazen aynı söylemde buluşmalarını faşistlikle açıklayamayız.tabii bazı komik durumlar yaşanmıyorda değil.parti içi demokrasinin esamesinin okunmadığı,hiç bir seçim öncesinde ön seçimle aday belirlemeyen,genel merkezin belirlediğinin dışında idareci seçen yönetimlerin görevden alındığı.tarikatlardan dincilerden beslenen,aşiret oyları için pazarlık yapan, içinde muhalif kanatların olmadığı, kışla gibi idare edilen, sağ partilerin özelliklede akp nin demokrasi istiyor gibi gösterilmesi gerçekten tuhaf.hemen oltaya atlayanlardanda belli olduğu gibi

 

Sayin denizz,demokrasi istemek güzel birseydir.Demokrasi ya tüm toplum icin istenir yada belirli bir zümre icin.AKP nin istedigi demokrasi tüm toplumu kapsamayan,sadece dinci ve bölücü kesimi öne cikaran bir demokrasidir.tehlikeli olanda budur.AKP yanlis bir secim sisteminin sagladigi avantaj ile bütün imkanlari kullanmaktan geri adim atmayan bir partidir.Ve demokrasiyi kullanarak Türkiye üzerinde hesaplari olan icteki bölücülerin ve onlarin uzantilarinin oylarina göz dikmistir.Tayyip Erdogan'in kullandigi uslüba dikkat ederseniz hangi kesimin oylarini hedefledigini görürsünüz.

Türkiyede hicbir partide ic demokrasi yoktur,olsa idi Türkiye bugünkü durumundan biraz daha ilerde olurdu.Parti baskanlarinin istekleri tartismasiz kabul gören yanlisi dogrusu tartisilamayan veya en azindan tartisan birisi var ise partiden ihraci ile sonuclanan,bir durumdadir.Iste bu örnek gösteriyorki kendilerini milletvekili sectirenler halk icin degil,kendi cikarlari icin milletvekili olma savasi verirler,ve baskana en cok yardakcilik yapanlar kazanilacak bir secimde bakan olma sanslarini arttirirlar.Bu nedenle Türkiyede gercek anlamda halka dönük bir siyasi parti yoktur.

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın modası geçmiş politikalar üretmeye devam ettiğini belirterek, “Baykal'ın genel başkanlığındaki CHP dünyada gelişen olaylardan habersiz vizyonunu yitirmişbir parti haline geldi” dedi.

TV NET'te yayınlanan Kırmızı Çizgi programına katılarak ilginç tespitlerde bulunan Sarıgül, kadrolarını yenilemekten ve alternatif program üretmekte uzak olan CHP'nin iktidar değil, baraj hesabı yaptığını söyledi. Cumhuriyeti kuran bir partinin, aşiret yöntemiyle yönetilmeye çalışıldığını vurgulayan Sarıgül şöyle konuştu: “Mustafa Kemal'ın mirası üzerine yan gelip yatmak yok. Eger yan gelip yatarsanız o mirası gelip elinizden alırlar. Mustafa Kemal'ın mirasına iyi bakacaksın, geliştireceksin, çağdaş dünyaya uygun hale getireceksin. Mirası 1930 larda, 1970 lerde bırakamzsın. Halkını çağdaş dünyaya taşıyacaksın. İşte devrimcilik budur, işte ilericilik budur, işte sosyal demokratlık budur”.

 

SİYASET İŞGALDEN KURTULMALI

 

Konuşmasında cumhurbaşkanlığı seçiminin önemine değinen Sarıgül, seçim sonunda siyasetin yeniden yapılanmak zorunda kalacağını söyledi. Bu seçim sürecini yaşamadan siyasetteki mevcut arayışların başarılı olacağını düşünmediğini anlatan Sarıgül, “Biz başından beri mevcut düzen içindeki arayışların içinde olmadık. Önce siyasi cuntaların kırılmasını, siyasetin işgalden kurtulmasını istiyoruz. Bu yüzden siyaset yaparken dogrudan halkımıza gittik. Öyle yapmaya da devam ediyoruz. Halk bu yapıyı mutlaka kıracaktır” diye konuştu. Sarıgül, cumhurbaşkanlığı seçiminin sadece iktidar partisi açısından degil, ana muhalefet partisi açısından da bir sınav niteliğinde olduğunu ifade etti.

Yasin Yılmaz.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.