Zıplanacak içerik

NASIL BİR CUMHURBAŞKANI!... KİM CUMHURBAŞKANI OLMALI?... (ABD'nin, AB'nin kuklası değil, Medya patronlarının ve sermaye baronlarının maşası değil;...)

Featured Replies

Gönderi tarihi:

Nasıl Bir Cumhurbaşkanı!...

Kim cumhurbaşkanı olmalı?

 

Bu soruyu herkes kendine soruyor! Günler geçtikçe bu soru daha önem kazanıyor. Doğal olarak, yanıtı da!..

Necmettin Erbakan yanlısı bir dergi "Milli Çözüm"... Eksik olmasınlar, her sayıyı gönderiyorlar. Günün anlamını veren ilginç yazılar okuyorum. AKP iktidarını ağır biçimde eleştiren, hatta yeren yorumlar...

"Milli Çözüm" kendine göre bir cumhurbaşkanı örneği sunmak istemiş. Muhafazakâr, milliyetçi, vatanını seven, bağımsız bir ülkenin yurttaşı olsun demiş!

 

"ABD'nin, AB'nin kuklası değil;

Medya patronlarının ve sermaye baronlarının maşası değil;

Sahte rakamların ve rüşvet dalyalarının ve sistem dolaplarının değil;

Milli duruş ve şuur ehli, birikimli ve becerikli,

Yüksek irfan ve örnek bir izan sahibi, sadece Müslümanların değil, tüm mazlum ve mağdur insanların tensip ve tasvip edeceği,

Milletimizden, tarihimizden içimizden birisi,

Yavuz'ların ve Oğuz'ların varisi,

Asri ve insani gereksinmelere çareler üretecek, hidayet ve feraset sahibi,

Türk toplumundan kopuk, tarihine ve töremize soğuk olmayan..."

Dergi bütün bu özellikleri saydıktan sonra şu sonuca varıyor: "Moonların müridi, Fethullahçıların, Amerikancı, Avrupacı tarikatların müntesibi bir kişi artık asla ve kat'a Mustafa Kemal'in makamına oturamayacak."

Muhafazakâr kesimin bir temsilcisi "Milli Çözüm" dergisinin, yeni seçilecek cumhurbaşkanında aradığı nitelikler hepimizin, tüm demokrasi ve özgürlüğe, tam bağımsızlık ilkesine bağlı insanların da benimsediği, desteklediği görüşler değil midir?

c011500wq0.jpg

 

______________________________________________

Sevgili O. Akbal'a yürekten teşekkürler... 18 / 01 / 07 C

Gönderi tarihi:
  • Yazar

Cumhurbaşkanlarının

Siyasi ve Hukuki Sorumluluğu

Anayasada cumhurbaşkanları için öngörülen siyasi, hukuki ve cezaî sorumluluğun kapsamına bakılmadan yapılacak bir oldubitti seçimi, nihai olarak ülkeyi olduğu kadar seçilen kimseyi de ciddi hukuki sorunlarla karşı karşıya bırakacaktır.

 

16 Mayıs 2007 tarihinde görev süresi sona erecek olan Ahmet Necdet Sezer 'in, yerine T.B.M.M.'nin seçeceği isim; ülkenin içinde bulunduğu koşullar dikkate alındığında, yaşamsal önemdedir. Ulusal, bölgesel ve küresel sorunlarımız ile rejime yönelen tehditlere ek bir sorun eklemeyecek, ülkenin tarihsel değerleri, devletin dayandığı temel nitelikleri özümsemiş ve her kesim tarafından saygı duyulacak bir kimsenin belirlenmesi gerektiği açıktır. Siyasi farklılaşmalar bir yana bırakılıp hukuksal açıdan yaklaşılır ve anayasanın cumhurbaşkanlarına yüklediği görev - yetki - sorumluluk alanı göz önüne alınırsa; 11. cumhurbaşkanının kim olacağı değilse bile kimlerin olmayacağını ortaya koyabiliriz. Şu halde, seçimde dikkate alınması gereken tek parametre yasama organındaki milletvekili dağılımı değildir. Esasen böyle bir kısır değerlendirme ve anayasada cumhurbaşkanları için öngörülen siyasi, hukuki ve cezaî sorumluluğun kapsamına bakılmadan yapılacak bir oldubitti seçimi, nihai olarak ülkeyi olduğu kadar seçilen kimseyi de ciddi hukuki sorunlarla karşı karşıya bırakacaktır.

Kamuoyu doğal olarak, rejimle barışık olmayan ve hatta hakkında yasama dokunulmazlığı zırhından ötürü bir türlü yargılaması yapılamayan onlarca adi suç iddiası bulunan bir milletvekilini devletin tepesinde görmek İstememektedir.

Tartışmalarda sürekli olarak gözden kaçırılan nokta, Anayasanın 83. maddesi çerçevesinde milletvekillerine tanınan yasama dokunulmazlığı ile cumhurbaşkanlarına tanınan sorumsuzluk çerçevesi arasındaki farklılıktır.

 

1952 tarihli T.C. Anayasası ve hukuk devletinin olmazsa olmaz ilkeleri dikkate alındığında, cumhurbaşkanlarının siyasi - hukuki ve cezai sorumluluğu konusunda şu saptamaları yapmak mümkündür: (1)

 

- Siyasal sorumsuzluk:

Parlamenter rejimin temel prensiplerinden birisi devlet başkanlarının siyasal sorumsuzluğunun kabul edilmesidir. Buna paralel olarak anayasamız, yasama organı tarafından seçilen cumhurbaşkanının - kabinenin aksine - "yasamanın güvenine sürekli olarak mazhar olmasını" öngörmemiştir. Bu anlamda cumhurbaşkanının siyasal denetimi mevcut değildir. Anayasa madde 105/1'de öngörülen karşı imza kurumu sayesinde cumhurbaşkanının tek başına yapabileceği belirtilen işlemler dışındaki bütün kararları başbakan ve ilgili bakanca imzalanır. Sorumluluk da bu kimselerin üzerindedir. Anayasamız cumhurbaşkanının; karşı - imza gerektirmeyen, tek başına yapma yetkisi bulunan işlemler için yargı yolunu kapalı tutmaktadır.

 

- Hukuksal sorumsuzluk:

Cumhurbaşkanı göreviyle ilgili işlem ve eylemlerinden ötürü hukuksal anlamda sorumsuzdur. Ne var ki cumhurbaşkanı, anayasada tanımlanan görev alanına ilişkin olmayan nitelikteki eylem ve işlemlerinden ötürü kişilere verdiği maddî ve manevî zararlar bakımından tüm yurttaşlar gibi sorumludur. Bu sorumluluk, verilen maddi - manevi zararın tazmini yönünde olduğu kadar cezai sorumluluğu da kapsar. O anlamda hukukumuz. cumhurbaşkanına milletvekili dokunulmazlığı tipinde bir hukuki koruma getirmiş değildir.

 

- Cezai sorumluluk:

Anayasamızın hiçbir maddesi cumhurbaşkanına, milletvekillerine tanınan genişlikte bir dokunulmazlık bahşetmiş değildir. Doktrinde bazı hukukçular bu konuda Meclis dışından atanan bakanlara uygulanan dokunulmazlığın, kıyasen uygulanması gerektiğini ileri sürmektedirler (2). Bu görüşü paylaşmamız olanaklı bulunmuyor. Bir defa, anayasanın 112. maddesinin 4. fıkrası Meclis dışından atanacak bakanların tabi oldukları hukuki statüyü açık ve özel olarak düzenlemiştir. Anayasa koyucu şayet cumhurbaşkanları için böyle bir dokunulmazlığı öngörmek isteseydi 1924 Anayasası'nın 41. maddesinin. 2. fıkrasında yapmış olduğu üzere bu durumu anayasa metninde açıkça belirtirdi. Oysa 1961 ve 82 Anayasaları. 1924 Anayasası'nda cumhurbaşkanlarına tanınan dokunulmazlığı öngörmemiştir. Öte yandan 1982 Anayasası'nın Geçici 2. maddesinde Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyelerine tanınan "dokunulmazlık" mevcut cumhurbaşkanı için geçerli değildir.

 

Cumhurbaşkanlarının görevleriyle ilgili bulunmayan "adi" suçlar bakımından herhangi bir yurttaşın hukukî statüsünü paylaşmasına şaşırmamak gerekir. Milletvekillerine tanınan ve artık bir ayrıcalığa dönüşen dokunulmazlık zırhının cumhurbaşkanlarına tanınmamış olması, sanırız o önemli makama gelmek isteyenlerin temiz bir sicile sahip olan ve sahip kalacağı düşünülen kimselerden seçilmesine yönelik olarak alınmış bir tedbirdir.

Şu halde; hakkında, mahkûmiyeti halinde yeniden milletvekili seçilmeye dahi engel olacak iddiaların bulunduğu bir milletvekili cumhurbaşkanı seçilirse ne olacaktır? Bu kimsenin kazanacağı cumhurbaşkanı statüsü, kendisine yalnızca devlet başkanlığı görevi nedeniyle yaptığı eylem ve işlemler bakımından bir sorumsuzluk getirecek, ancak yeni statüsü ile hiçbir ilgisi bulunmayan geçmiş eylem ve işlemlerinden ötürü cumhurbaşkanlığı görevi esnasında yargılanabilmesi söz konusu olacaktır. Cumhurbaşkanı gerekirse mahkeme önüne çıkacak; gelmemekte direnirse kolluk marifetiyle getirilecektir.

 

Cumhurbaşkanının bu davalardan ötürü kişisel hürriyetinin kısıtlanmasına neden olacak bir kararla mahkûm edilmesi halinde ne olacaktır? Bilindiği üzere anayasanın 101. maddesi cumhurbaşkanının taşıması gereken nitelikler arasında "Milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olma" koşulunu aramaktadır. Bu koşul, cumhurbaşkanının sadece göreve başlarken değil görev süresi boyunca korunması gereken önemli bir niteliğidir.

 

Anayasanın 76. maddesi 2. fıkrasında yer alan ve somut durumda cumhurbaşkanının da görev süresi boyunca taşıması gereken özellikler dikkate alındığında:

 

... (K)ısıtlılar... kamu hizmetinden yasaklılar, taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar; zimmet, ihtilas, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma, terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar, affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilemezler.

Cumhurbaşkanının aleyhinde görülmekte olan davaların sonunda, yukarıda bahsedilen cezalardan biri ile mahkûm olması halinde, cumhurbaşkanı niteliğini kaybedeceği ortadadır. Böyle bir kimsenin Cumhurbaşkanı görevini sürdürebilmesi ise sadece etik olarak değil ve fakat hukuken de olanaksızdır.

 

DİPNOT_______________________________________________________________________

"Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku ABD Öğretim Üyesi

" Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku ABD Ar. Gör.

(1) Cumhurbaşkanlarının siyasi hukuki-cezai hakkında Bknz... TANÖR Bülent - YÜZBAŞIOĞLU Nemel, 1982 Anayasası'na Göre Türk Anayasa Hukuku, YKY, İstanbul, 2000, ss. 301 317; GÖZLER Kemal, Türk Anayasa Hukuku, Ekin Yayınları, Bursa, 2000, SS. 531 554; Ergun ÖZBUDUN, Türk Anayasa Hukuku, Yetkin Yayınları, 8. Baskı, Ankara, 2004, ss. 311-318.

(2) Bknz. Ergun ÖZBUDUN, Türk Anayasa Hukuku s. 317.

___________________________________________________________________________________

Dr. İur. Yusuf YAŞAR * - Emrah KIRIT **

Gönderi tarihi:
  • Yazar

Dünyada nasıl seçiliyor?

 

ABD ve Avrupa ülkelerinde Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda farklı sistemler uygulanıyor. Bu ülkelerde seçim yöntemi ve adaylarda aranacak koşullar şöyle:

 

ABD : Devlet başkan adaylığı için doğuştan ABD vatandaşı olmak, ABD'de en az 14 yıl ikamet etmiş olmak ve 35 yaşını doldurmuş olmak koşulları aranıyor. Her seçim döneminde (dört yılda bir) partilerin aday adaylarının belirlenmesi için bir önseçim yapılır. Ayrıca Aday Belirleme Kurultayı'nda partinin başkan ve başkan yardımcısı adayını seçecek delegeler için de bir önseçim yapılır. Bu kurultayda önseçimle gelen delegelerin ve partinin yerel seçim komitelerinin kullandığı oyların çoğunluğunu alan liste, partinin Başkan ve Başkan Yardımcısı adayı olur. ABD'de seçmenler doğrudan başkana değil, onu seçecek ikinci seçmenlere oy verirler. Her eyaletin kongredeki üye sayısı kadar ikinci seçmeni vardır. Yapılan genel seçimlerde o eyalette oyların basit çoğunluğunu alan partinin ikinci seçmen listesi bir bütün olarak seçilir. İkinci seçmenlerin çoğunluğunun oyunu alan adaylar başkan ve yardımcısı olurlar.

 

FRANSA: 23 yaşını dolduran, mecburi askerlik hizmetini yerine getirmiş Ulusal Meclis'e seçilme yeterliliğine sahip her Fransız vatandaşı cumhurbaşkanlığına aday olabilir. Cumhurbaşkanlığına bir adayı, parlamento ve bölge genel meclisi üyeleri ile en az 30 ili temsil eden il genel meclisi ve belediye meclisi üyeleri arasından en az 500 kişi önerir. Cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından, geçerli oyların salt çoğunluğuyla seçilir. Cumhurbaşkanı 5 yıl için seçilir, tekrar seçilebilmek mümkündür.

FİNLANDİYA: Finlandiya doğumlu ve Temsilciler Meclisi'ne seçilme şartlarını taşıyan herhangi bir Fin vatandaşı devlet başkanlığına aday olabilir. (Askerlik hizmetini yapmakta olanlar ve vesayet altındakiler hariç.) Bir önceki genel seçimde parlamentoya en az 1 milletvekili sokabilmiş siyasi partiler veya seçme hakkına sahip en az 20 bin Finlandiya vatandaşı imza ile cumhurbaşkanlığına birini aday gösterebilirler. Eğer cumhurbaşkanlığına sadece bir kişi aday olduysa, seçim yapılmaz, aday doğrudan atanır. Adaylar birden fazla ise ilk turda oyların çoğunluğunu alan, eğer ilk turda çoğunluğu sağlayan aday çıkmamışsa ilk turda en çok oyu almış olan 2 adayın katıldığı 2. turda oyların çoğunluğunu alan aday cumhurbaşkanı seçilmiş sayılır. Cumhurbaşkanı 6 yıl için seçilir, süresi en fazla 2 dönemle sınırlıdır.

İRLANDA: 35 yaşını dolduran her İrlanda vatandaşı cumhurbaşkanlığına aday olabilir. (Akli rahatsızlıkları olanlar, ibra edilmemiş iflas borcu olanlar ve 6 aydan fazla hapis cezası almış olanlar aday olamazlar.) Adaylar, cumhurbaşkanlığına parlamentonun en az 20 üyesi veya il düzeyinde en az 4 yerel yönetim meclisi tarafından imza ile gösterilmek zorundadır. Eski veya mevcut cumhurbaşkanları bir desteğe ihtiyaç duymadan doğrudan aday olabilirler. Cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından, gizli oyla, nispi temsile dayanan, devredilebilir tek oy yöntemiyle seçilir. Görev süresi 7 yıldır, en fazla iki dönemle sınırlıdır.

 

RUSYA FEDERASYONU: Rusya Federasyonu'nda aralıksız olarak en az 10 yıldır yaşayan ve 35 yaşını doldurmuş her Rus vatandaşı devlet başkanlığına aday olabilir. Duma'da temsilcisi bulunan partilerin gösterdiği adaylar dışında devlet başkanlığına aday olmak isteyen herhangi bir Rus vatandaşının en az 2 milyon imzalı destek bulması gerekmektedir. İlk turda geçerli oyların çoğunluğunu alan aday, devlet başkanı seçilir.

 

Eğer ilk turda hiçbir aday çoğunluğu sağlayamazsa, birinci turda en yüksek oyu alan iki adayın katıldığı 2. turda oyların çoğunluğunu alan aday devlet başkanı olur. Görev süresi 4 yıldır, iki dönemle sınırlıdır.

Gönderi tarihi:

Nasıl bir cumhurbaşkanı olmalı?

 

Gerçekten düşünülmesi gereken bir soru Türkiye'yi bölmeye yönelik değil, birleştirmeye yönelik bir dünya görüşüne sahip, demokrasiyi özümsemiş, tarafsız, laikliği benimsemiş, yenilikçi, Türkiye'nin sorunlarına karşı duyarlı, aydın, ulusalcı, kültürel birikimi olan, sanata saygılı, siyasi ağırlığı olan bir Cumhurbaşkanı olmalı... Atatürk'ün kurduğu cumhuriyete ve onun ilkelerine, göstermiş olduğu hedeflere bağlı ve bu uğurda mücadele edecek biri...

 

Ve Cumhurbaşkanlığı seçimini halk yapmalı, meclis değil...

Gönderi tarihi:
  • Yazar
Nasıl bir cumhurbaşkanı olmalı?

 

Gerçekten düşünülmesi gereken bir soru Türkiye'yi bölmeye yönelik değil, birleştirmeye yönelik bir dünya görüşüne sahip, demokrasiyi özümsemiş, tarafsız, laikliği benimsemiş, yenilikçi, Türkiye'nin sorunlarına karşı duyarlı, aydın, ulusalcı, kültürel birikimi olan, sanata saygılı, siyasi ağırlığı olan bir Cumhurbaşkanı olmalı... Atatürk'ün kurduğu cumhuriyete ve onun ilkelerine, göstermiş olduğu hedeflere bağlı ve bu uğurda mücadele edecek biri...

 

Ve Cumhurbaşkanlığı seçimini halk yapmalı, meclis değil...

 

Duyarlılğınız, dününceniz ve yorumunuz için çok teşekkür ederim sevgili sardunya... :clover:

 

Hakikaten bu ülkede yaşıyor olmamızın vermiş olduğu bilinç ile konunun toplumsal barışa hizmet etmesi açısından ne büyük bir önem taşıdığı ortada...

Bana göre;

Halkın önünde "yerel ve geleneksel değerlere bağlı biri değil fakat geleneksel değerleri çağdaş değerlerle güçlendiren,

Kararlı, bir büyük mutabakatın üzerinde birleştiği,

Özgüveni olan, toplumuyla bütünleşen,

Moral değerleri yadsımayan ama toplumun moral değerlerini çağdaş değerlerle birleştiren ,

Uygar ve çağdaş olmaldır...

Ve hızla gelişen, büyüyen ve geleceği yer almak isteyen / yakalayan bir Türkiye'ye de ancak böyle bir Cumhurbaşkanı yakışır...

Sevgi ve saygılarımla... :clover:

Gönderi tarihi:
  • Yazar

Cumhurbaşkanı en az yüzde 51'i temsil etmeli

 

8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal 'ın oğlu Ahmet Özal , zaman zaman aktif siyasette de yer aldı. Ahmet Özal, "Nasıl bir cumhurbaşkanı" sorusunu yanıtlarken şu görüşleri dile getirdi:

"Öncelikle cumhurbaşkanı, Cumhuriyeti ve devleti şahsında temsil eden kişidir. Başbakan ise hükümeti şahsında temsil eder. Cumhurbaşkanı olmak için üniversite mezunu ve 40 yaşını doldurmanın yeterli olmasını yazan anayasa maddesi sadece eşitlik kavramını temsil eder. Bu, bir cumhurbaşkanı olmaya kesinlikle yeterli olamaz. Milletvekili olmak için ilkokulu bitirmek anayasaya göre yeterlidir ama çoğunluğu gençlerden oluşan bu ülkeyi ve gelişen dünyayı temsil ve ilzam edebilir mi, hayır. İngiltere'nin anayasası yoktur. 1299 Magna Carta, anayasa gibi kabul edilir. Zaten devletler anayasa ile idare edilmez, kanunlarla idare edilir. Çünkü zaman değiştikçe, insanlar ve devletlerin ihtiyaçları ve dolayısı ile şartlar değişir ve bununla beraber kanunlar değişir. Ama anayasalar değişmez, anayasalar basit ve kısa olmalıdır. Ve sadece temel prensipleri, insan hakları ve eşitlikleri hedef alır."

 

Babası için "alışamadım", "indireceğiz" tartışmaları eksik olmayan Ahmet Özal, bu itirazların engellenmesi için "cumhurbaşkanının, Türkiye'de yaşayanların en az yüzde 51'inden fazlasını temsil edebilen biri olması gerektiği" görüşünde. Bunun için de anayasa değişikliği yapılarak cumhurbaşkanının halkın oyuyla seçilmesi gerektiğine inanıyor:

 

"İki turlu bir seçimde, kesinlikle 2. turda bir aday muhakkak yüzde 51'den fazla oy alacaktır. O zaman, rahmetli Özal döneminde başlayan, 'Cumhurbaşkanını tanımam' diyebilen belde belediye başkanları olmayacaktır. Mesele Özal, Erdoğan veya herhangi birisi değildir. Önemli olan, en yüksek olan Cumhurbaşkanlığı makamının siyasi olarak yıpratılmasını engellemektir. Cumhurbaşkanını seçme görevini halka iade etmek istemeyenler halktan korkanlardır. Görülüyor ki birçok parti şu anda halktan çok korkuyor. Ben şahsen, Özal'ın yaşadığı sıkıntıları başka bir cumhurbaşkanının yaşamasını, Türkiye'nin istikrarı açısından istemiyorum. Dolayısı ile erken seçim yapmak sadece cumhurbaşkanlığı açısından yeterli değildir. Halkın cumhurbaşkanını seçebileceği ortamı iki turlu bir sistemle meydana getirmektir."

 

Ahmet Özal, Recep Tayyip Erdoğan'ın adaylığıyla ilgili itirazlar anımsatıldığında "Sayın Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığına anayasal olarak herhangi bir engel yoktur. Aday olabilir ve kazanabilir. Cumhurbaşkanı olursa kıyamet mi kopar? Hayır. Ancak doğru veya yanlış, türbanın bir siyasi simge olarak iddia edildiği Türkiye'de, kendisinin bu hassasiyeti dikkate alarak aday olacağını düşünmüyorum. Türban bir siyasi simge midir? Olmasa bile o hale gelmiştir, getirilmiştir" diyor.

 

Ahmet Özal, "Çankaya'da türbanlı first lady" ye itirazlar konusunda da şu görüşleri dile getiriyor:

"Cumhurbaşkanı eşi meselesi istisna tutularak, gerek üniversitelerde gerekse kamusal alanda, hiç kimsenin başörtüsüne karşı olmadığını biliyoruz. O zaman Osmanlı'dan bu yana Anadolu kadını belki 35 çeşit değişik başörtüsü kullanmıştır. Ve Cumhuriyetten itibaren de belki 13 çeşit başörtüsü şeklinden birisi veya birkaçı üzerinde mutabakat sağlamalıyız. Laiklik bir kavramdır. Devletler böyle idare edilmelidir. Çünkü özellikle Türkiye gibi bir imparatorluğun bakiyesi olarak her tür etnik, din, mezhebi içinde barındıran Cumhuriyetin kuruluşundaki asli unsurların arasında farklılık olamaz, olmamalıdır. Sonuç olarak evrensel özgürlükler ve insan hakları ve laiklik, her kesimi içinde bütünleştiren ortak paydadır. Herkes için söylüyorum, inatlaşmak ve uzlaşma kültüründen yoksun olmak, sadece tarih sayfalarına utanacağımız yeni sayfalar yazdırır. En azından ben, kendi neslim içerisinde geçmişteki yanlışları tekrarlayarak gelecek nesle utanacağımız çirkin sayfalar bırakmak istemiyorum."

Gönderi tarihi:

Sayın sezer gibi bürokrat kökenli olmasında kim olursa olsun, siyasetçinin en az yararlısı bence daha makul...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.