Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2007 Artık gerçek ve uydurma hangisi siz kararverin... Senin söylediklerin uydurmadır. Çünkü hiçbir kanıtın yok. Öylesine varsayıyorsun işte. Varsayımlarla gerçek şudur diyemeyiz. Gerçek, ancak kanıtlarla gösterilir. Diğerleri uydurmadır. Bir şey uydurursun ve uydurduğun şeyi kanıtlamaya çalışırsın, kanıtlamayı becerince o uydurduğun şey gerçek olarak kabul edilir. Ama kanıtlamadıkça uydurmadır. Benim şu an buraya yazdıklarımı okuyabilecek her insan kainatın sırrının ve herşeyin bilimsel olarak hiç bir zaman tamamen çözülemeyeceğini bilir. Bu forumda yazılanları okuyanlarda, kainatın sırrının varsayımlarla, uydurmalarla çözülmeyeceğini bilir. Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2007 ilk olarak, benim anlatmak istediğim şuydu, eğer doğada bulunan atomlar basitlik sıralamasına göre fazla bulunuyorsa peryodik cetvel aynı zamanda atomların en çok bulunma miktarlarının sıralaması olurdu. Ama böyle birşeyden bahsetmek mümkün değil. İkincisi, bileşiklerin doğada bulunma miktarları, tam da insana hizmet eder şekilde. Üçüncü olarak bilimsel yayınlar incelendiğinde tuzlu su va tatlı su ayrımını çok rahat görülür, bunlar kullanılabilir ve kullanılamaz su kaynakları diye geçer. Dördüncü olarak, yönteminizi nasıl buldunuz, yoksa o rastlantı eseri oluşan doğamı öğretti. Vaybe nasıl rastlantı ki o kadar evreden geçip çeşmaden akıyo. Ne güzel açıklamayı yapmışsınız. Gelelim artı eksi meselesine, bu konu dünyanın sonuna kadar açıklanamayacak bir bulgudur. Bu tip bulgular bilimin her bölümünde bolca vardır. Bunlar bilimin yeni gelişen bölümleri olmayıp tamamen bilimin üzerine kurulu olduğu noktalardır. Yani şundan herkes emin olabilir bu konularda hiç bir bilimsel araştırma yapılmaz, yapılamaz ancak bilim bunların üstüne kuruludur. Eğer bulunacak olsaydı 100 yıllar önce bulunması gerekirdi. Bnlardan biride S ve N kutupların manyetik çekim kuvvetidir. Görüldüğü üzere bilim rastlantıyı tamamen red eder. Sayın casulu25; Evrende en çok bulunan elementlerin aynı oranda doğada bulunmadığını size örneğiyle birlikte göstermiştim. Hala bunun üzerine yorum yapıyor olmanızı anlamış değilim. Üstelik periyodik cetvel benzer özellikteki elementleri sınıflandırmak için oluşturulmuştur. Periyodik cetveldeki sıralamanın doğada bulunma oranlarıyla alakası yoktur. Elementler büyük oranda yıldızlardaki nükleer reaksiyonlar sonucu meydana gelir. Yıldız evrimi dışında elementlerin oluşumu ile ilgili başka kozmik olaylar olsa bile, etkinliği ve önemi yıldız evrimi yanında hesaba katılmayacak kadar küçüktür. Hiç bir yıldız evriminde de helyumdan sonra demir üretilmez. Yıldız evriminde her zaman bir alt kademeden bir üst kademeye geçilir. "bileşiklerin doğada bulunma miktarları, tam da insana hizmet eder şekilde." olan cümleniz çok dogmatik olmuş. Bunu neye dayanarak, neye göre iddia ediyorsunuz? Ben size bunun tersini gösteren çok basit bir örnek vereyim; Eğer hidrojen doğada serbest halde de bulunabiliyor olsaydı, şu an Dünya'da enerji ile ilgili bir sıkıntı kesinlikle olmazdı. Hidrojen enerjisinin maliyetli olmasının tek nedeni, bileşiklerinden ayrıştırılması için gerekli olan maliyettir. İçme suyu ile ilgili yöntemimi merak etmişsiniz... Evet kesinlikle bu yöntemi doğa öğretti. Zira bu yöntem yağmur olayının benzeridir. Yağmurun kaynağının ne olduğunu sanıyorsunuz? Okyanuslardan yükselen su buharı bulutları oluşturur. Bunlar da daha sonra yeryüzüne yağmur olarak döner. Buharlaşma sonucu su, tuzdan ayrılmıştır. Buyrun size tuzdan arındırılmış içilebilir su... Artı eksi meselesinde ne kadar da iddialı konuşmuşsunuz öyle... İnanın bu söylemin "İcad edilebilecek hiçbir şey kalmadı" söyleminden bir farkı yok. Dinler her zaman için bilinemeyenlerin arkasına sığınmışlar, bilinenler arttıkça bir adım geriye çekilmişlerdir. Mikail örneğini her zaman veririm. Sizce şu an Mikail ne görev yapıyor? Eskiden doğa olaylarından Mikail'in sorumlu olduğuna inanılırdı. Halbuki artık doğa olaylarını açıklamak için Mikail'e ihtiyaç duymuyoruz; tıpkı bugün hiç bir olayı açıklamada bir tanrıya ihtiyaç duymadığımız gibi... Alıntı
Φ casalu25 Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2007 Bir şey uydurursun ve uydurduğun şeyi kanıtlamaya çalışırsın, kanıtlamayı becerince o uydurduğun şey gerçek olarak kabul edilir. Ama kanıtlamadıkça uydurmadır. Bu forumda yazılanları okuyanlarda, kainatın sırrının varsayımlarla, uydurmalarla çözülmeyeceğini bilir. Hadi o zaman bilimle rastlantıyla kainatın sırrı açıklansın. Asıl varsayım bilimin de inkar ettiği rastlantıdır, ortada ne kanıt var ne de doğru birşey.Bu arada ,yam yam, son yaptığın yorumda şu görülüyor ya anllatmak istediğimi pek anlamamışsın yada anlamak istememişsin. Bunun takdirini başlığı takip edenler rahatça verebilir . Artık bakıp da görmüyorsanız, duyup da anlamıyorsanız, Tarafsız ve yam yam, için elimden sanırım bişe gelmez. Ama yaratandan ümit kesilmez. Ben sadece tavsiye verebilirim taktir yaradana kalmıştır. Dediğim gibi ben burda hakkı(gerçeği) görmek isteyenler için varım, inkar etmek isteyenler için değil. Şu halde tarafsız ve yam yam ı bu başlıkta muhattap kabul etmiyorum. Şunu belirtmek isterimki onun (haşa) savunulmaya ihtiyacı yok. Eğer gerçeği(hakkı) anlamak istiyorsanız size en acizane şekilde yardım edebilirim. Bu msn adresim: [email protected] SAYGILAR... Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2007 Dediğim gibi ben burda hakkı(gerçeği) görmek isteyenler için varım, inkar etmek isteyenler için değil. casalu25, varsayımlarla hareket ediyorsun ve sonrada gerçek budur diyorsun. Bilimin varsayımlarıyla hareket ediyorsun ve gerçek bu değildir diyorsun. Varsayımlar, teoriler, tezler, hipotezler, delil ve kanıt, konusunda biraz daha çalışmanı tavsiye ediyorum. Ortada bir gerçek varsa bu duyu organlarıyla algılanmak zorundadır, aksi halde uydurma mantığıdır. Alıntı
Φ casalu25 Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2007 Kur’an-ı Kerim’e Göre Akıl ve Duyu Organlarının Önemi a) Hiç bir şey bilmeden anne karnından çıkan insana Allah’ı hakkıyla tanıyıp şükretmesi için (düşünme ve bilgiyi yorumlama aracı) kalp ve duyu organları verilmiştir. (Bkz. 16/Nahl, 78) bb) Allah’dan ğafil olanlar, kendi iradeleriyle duyu organlarını ve kalplerini fıtratları doğrultusunda kullanmadıkları için Allah onların kulak ve kalplerini mühürlemiş ve gözlerine perde çekmiştir. (Bkz. 2/Bakara, 7; 16/Nahl, 108) c) Duyu organlarını ve düşünce sistemini gereği gibi kullanıp Allah’a teslim olamayanlar, insanlıklarını kaybederler, hayvandan daha aşağı derekeye düşerler. (Bkz. 7/A’raf, 179) d) Aklın merkezi kalp ve duyu organları, yaptıklarından (ve yapmak zorunda olup yapmadıklarından) sorumludur. (Bkz. 17/İsrâ, 36) e) Gerçek körler, kafa gözü görmeyenler değil; kalp gözlerini, basiretlerini kaybedip, tarihten ibret almayan ve geçmiştekilerin işlediği hataları tekrar edenlerdir. (Bkz. 22/Hacc, 46). LÜTFEN KUR'AN AYETLERİNİ YALANLAMAYALIM, BUNU GEREK İNANCA SAYGI GEREKSE HERKESİN HAYRI İÇİN İSTİYORUM. KABUL ETMİYOR OLABİLİRSİNİZ... Kur'an, insanları akıllarını kullanmaya dâvet ederken, direkt veya dolaylı olarak aklın hüccet/delil olduğunu ortaya koyar. Meselâ karşı taraftan aklî delil getirmesini ister: "(Ey Rasülüm!) onlara de ki, eğer doğru söylüyorsanız delilinizi getirin (ortaya koyun bakalım)." (2/Bakara, 111) Yaratıcının tek olduğunu ispatlamak için kıyasa baş vurmuştur, bu da akıl yürütmenin delil olduğunu gösterir: "Eğer gökte ve yerde Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, yer ve gök ikisi de (bunların nizamları) muhakkak fesâda uğrar, bozulup giderdi." (21/Enbiyâ, 22) Nihayet yaklaşmakta olan kıyamet günü, yer ve göklerin düzeni Onun emriyle bozulacak. O gün kainattaki her şeyin onun emri altında olduğu anlaşılacak ve iman etmeyenler tarifi imkansız bir pişmanlık içinde olacaklar. Unutmayalım ki kıyametin eşiğindeyiz. İman etmeyenlerde dünyanın sonun yakın olduğunun farkındadırlar. Kur'an, akıl üzerinde bu kadar durup aklın önemini vurgulayarak, bazı muharref veya uydurma dinlerin "iman akıldan uzaktır; iman akılla bağdaşmaz; Dine girmek ve anlamak için aklı kapıda bırakıp buraya öyle gireceksiniz; Mü'min olabilmek için aklı bir kenara bırakıp sadece kalpten yararlanmak gerekir" şeklindeki anlayışların yanlışlığını belirtiyor. Unutmayalımki akıl insanı hayvandan ayırır, ama algılamak yetmez muhakeme ve mukayese yapılmalı çokça düşünülmeli. Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2007 casalu25 akıl ve düşünme merkezi kalp ve duyu organları değildir, beyindir vücuttaki herşeyden beyin sorumludur bu nedenle daha en baştan yazacak bir şey kalmadı. Alıntı
Φ casalu25 Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2007 Herşey ayetlerde çok güzel açıklanmış, ayetlerden yana şüphe içinde olanlar lütfen bidaha okusunlar, anlıyamazlarsa tekrar tekrar, hala anlıyamazlarsa akılla ilgili ayetlere ve hadislere bidaha baksınlar. Eğer bildiğimiz manada aklı olan herkes iman etseydi, belli geri zekalılar hariç imansız kalmazdı. Bu da dünyayı imtahan yeri yapmaktan uzak yapardı. İşte bahsedilen aklın bizim bildiğimiz geri zekalı olmama durumu olduğu açık. Hala inkar ediyorlarsa ve iman etmeyide kendilerine çok uzak görüyorlarsa 'b' ve 'c' deki ayetleri bidaha okusunlar... Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2007 Herşey ayetlerde çok güzel açıklanmış, ayetlerden yana şüphe içinde olanlar lütfen bidaha okusunlar, anlıyamazlarsa tekrar tekrar, hala anlıyamazlarsa akılla ilgili ayetlere ve hadislere bidaha baksınlar. Eğer bildiğimiz manada aklı olan herkes iman etseydi, belli geri zekalılar hariç imansız kalmazdı. Bu da dünyayı imtahan yeri yapmaktan uzak yapardı. İşte bahsedilen aklın bizim bildiğimiz geri zekalı olmama durumu olduğu açık. Hala inkar ediyorlarsa ve iman etmeyide kendilerine çok uzak görüyorlarsa 'b' ve 'c' deki ayetleri bidaha okusunlar... casulu25 sen şşu aşağıda yazılı şeyi anlayıncaya kadar tekrar tekrar oku. Kalbinle anlamaya çalışma, beyninle anlamaya çalış. İnsan aklı ile düşünür, akıl beyin fonksiyonlarının tümüne verilen isimdir. Yani insan beyni ile düşünür. Kalp ile düşünmez. İnsanın kafası kesilse, makineye bağlanıp, hayatta tutulamaz. Ama kalbi çıkarılsa, makine ile yaşatılabilir. Saygılar. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2007 casulu25 sen şşu aşağıda yazılı şeyi anlayıncaya kadar tekrar tekrar oku. Kalbinle anlamaya çalışma, beyninle anlamaya çalış. İnsan aklı ile düşünür, akıl beyin fonksiyonlarının tümüne verilen isimdir. Yani insan beyni ile düşünür. Kalp ile düşünmez. İnsanın kafası kesilse, makineye bağlanıp, hayatta tutulamaz. Ama kalbi çıkarılsa, makine ile yaşatılabilir. Saygılar. Kalbi makinaya bağlı insan nasıl yaşar? bitkisel hayat değilmi Akıl beyinde tamam düşünür fikr eder peki deli ise nasıl yaşar bitkisel hayattan farkı ne birdesoyut olan akıl yani görünmeyen nereden beslenir İnkâr edilemeyecek hakikat şu: hem maddî (beden), hem de maddeötesi (ruh) bir yanımız var. Fizikî bir âlemde yaşıyoruz. Maddeyi inkâr edemeyiz. Maddî birer gerçeklik olan beş duyu ile beyin arasında anatomik ve fizyolojik irtibat var, ve bu duyular ancak fizikî âlemi algılayabilir (ruhun pencereleri). Dışarıdan beş duyu vasıtasıyla aldığımız bilgiler beyinde tâbi tutuldukları fizikî işlemleri takiben, algılayamadığımız şekillerde, şuur, akıl ve irade sahibi ruha iletilir. Bu bilgileri fizikî âlemdeki dar şekil ve mânâlarının ötesinde değerlendirip anlamlandıran, aklî ve iradî olarak cevaplandıran da "ruh" olur; bir miktar su ve hücre değil. Fakat bu değerlendirme neticesindeki tepki, "düşünme" safhasını takiben eğer beden üzerinden çeşitli mimik ve hareketler yoluyla gözükecekse (beden dili), ruh bunu bedene beyin (ve kalb) yoluyla iletir. Yani "ruhun beden ile irtibatı en başta beyin (ve kalb) üzerinden oluyor" denebilir. Sebebler âleminde ise, insan bedeninde maddî bir araistasyonun varlığı gereklidir. İşte bu, beyindir. Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2007 Kalbi makinaya bağlı insan nasıl yaşar? bitkisel hayat değilmi Akıl beyinde tamam düşünür fikr eder peki deli ise nasıl yaşar bitkisel hayattan farkı ne birde Yapay kalp takılan biri yada kalp nakli yaptıran biri normal hayatına devam eder. Beyinde en ufak bir tahribat insanın bütün merkezi sistemlerini olumsuz etkiler, düşünme yeteneğini kaybeder. Tıpta beyin ölümünü inceleyiniz. Bitkisel hayatta kalan birinin ölmemesinin sebebi beyin ölümünün gerçekleşmemesidir. Mecazi anlamda kalp duyguları temsil eder, cesareti korkuyu temsil eder. Aklı, mantığı ve düşünceyi uygulayan beyindir. Hiçbir şekilde kalp, düşünmez akletmez. Ayetteki bilgiler yanlıştır, bunu okuyan biri dinden çıkar. Tıpkı benim ve benim gibiler gibi. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2007 Kalbi makinaya bağlı insan nasıl yaşar? bitkisel hayat değilmi Akıl beyinde tamam düşünür fikr eder peki deli ise nasıl yaşar bitkisel hayattan farkı ne birde Sevgili TARAFSIZ yanıtlamış. soyut olan akıl yani görünmeyen nereden beslenir İnkâr edilemeyecek hakikat şu: hem maddî (beden), hem de maddeötesi (ruh) bir yanımız var. Fizikî bir âlemde yaşıyoruz. Maddeyi inkâr edemeyiz. Maddî birer gerçeklik olan beş duyu ile beyin arasında anatomik ve fizyolojik irtibat var, ve bu duyular ancak fizikî âlemi algılayabilir (ruhun pencereleri). Dışarıdan beş duyu vasıtasıyla aldığımız bilgiler beyinde tâbi tutuldukları fizikî işlemleri takiben, algılayamadığımız şekillerde, şuur, akıl ve irade sahibi ruha iletilir. Bu bilgileri fizikî âlemdeki dar şekil ve mânâlarının ötesinde değerlendirip anlamlandıran, aklî ve iradî olarak cevaplandıran da "ruh" olur; bir miktar su ve hücre değil. Fakat bu değerlendirme neticesindeki tepki, "düşünme" safhasını takiben eğer beden üzerinden çeşitli mimik ve hareketler yoluyla gözükecekse (beden dili), ruh bunu bedene beyin (ve kalb) yoluyla iletir. Yani "ruhun beden ile irtibatı en başta beyin (ve kalb) üzerinden oluyor" denebilir. Sebebler âleminde ise, insan bedeninde maddî bir araistasyonun varlığı gereklidir. İşte bu, beyindir. " Yazdığın şeyler tamamaen hayal ürünü. Hiçbir kanıta dayanmayan sallamasyonlar. Duyu organlarının Ruhun penceresi olduğunu nasıl tespit ettin? Algılayamadığın şekillerde diyorsun, yani algılayamıyorsun, sonra algılayamadığımız şekillerde şuur, akıl ve irade sahibi ruha iletilir diye sallıyorsun, bu nasıl olabiliyor? Hem algılayamıyorsun, hem ilettiğinden eminsin. "Bu bilgileri fizikî âlemdeki dar şekil ve mânâlarının ötesinde değerlendirip anlamlandıran, aklî ve iradî olarak cevaplandıran da "ruh" olur" derken kanıtın ne? Tek bir örnek ver. "Yani "ruhun beden ile irtibatı en başta beyin (ve kalb) üzerinden oluyor denilebilir" mi? Neye dayanarak? Sallayarak mı? Saygılar. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2007 Yapay kalp takılan biri yada kalp nakli yaptıran biri normal hayatına devam eder. Beyinde en ufak bir tahribat insanın bütün merkezi sistemlerini olumsuz etkiler, düşünme yeteneğini kaybeder. Tıpta beyin ölümünü inceleyiniz. Bitkisel hayatta kalan birinin ölmemesinin sebebi beyin ölümünün gerçekleşmemesidir. Mecazi anlamda kalp duyguları temsil eder, cesareti korkuyu temsil eder. Aklı, mantığı ve düşünceyi uygulayan beyindir. Hiçbir şekilde kalp, düşünmez akletmez. Ayetteki bilgiler yanlıştır, bunu okuyan biri dinden çıkar. Tıpkı benim ve benim gibiler gibi. Mecazi anlamda kalp "duyguları,cesareti,korkuyu" temsil eder. duygu nedir?cesaret nedir?korku? nedir. birde mecaz, müteşabihat. muhkem nedir?. Akıl mı,zeka mı,? Mantık ı üreten düşüncemi? Hangi ayet i örnek veriyorsun. "Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir. Size ancak az bir bilgi verilmiştir." (Isra Suresi 85) Ruh; insana hayat veren ve onu düşünen, anlayan, idrak eden bir kişi haline sokan maddi olmayan, ölümsüz varlık. İnsanlık tarihinin belki de ilk dönemlerine kadar uzanan ve insanları üzerinde düşündürmeye sevkeden ruh. Peki İslamdan önce ve hala İslam dışındaki inanışlarla başlayalım ruh hakkında bilinenlere, bilindi sanılanlara. * Eski Mısır ve Çinliler ikili ruh inancına sahiptiler. * Mısırlılar, ölümden sonra bir ruhun cesedin yanında kaldığına, diğerinin ise ölüler diyarına gittiğine inanırlardı. * Çinliler, insanın ölümüyle birlikte kaybolan bir ruhu yanınd ölümden sonrada yaşayan ve kendisine tapınılması gereken üstün bir ruhun (Hun) varlığına inanmaktaydılar. * Yunan felsefesinde ruh kavramının içerdiği anlam, dönmelere ve felsefi akımlara göre değişmiştir. Epikuruscular ruhun beden gibi atomlardan meydana geldiğini ileri sürerlerken, Platoncular ise, ruhu ilahlarla soy birliğine sahip, madde ve cisimden soyut bir tözsel ilke olarak kabul ediyorlardı. * Hristiyanlıktaki ruh anlayışı, antik batının putperest etkisiyle vahiy gerçeğinden farklı bir platforma oturtulmuştur. Mesela, Allah bir ruh olarak telakki edilir ve Ruhul Kudüs (Cebrail), teslis inacının bir unsuru olarak Allah'a şirk koşulur. Öte taraftan, insanlara ait ruhlar konusunda da bir takım gerçek dışı ve mesnetsiz iddialar ortaya atılmıştır. Misal olarak vermek gerekirse, İncil'de "Ruh, rüzgar gibi, istediği yere eser. Rab ile birleşen onunla bir ruh olur" (P.Janet G.Seallies # # Bazı dinlerde, ölümsüz olan ruhların bir beden den başka bir bedene geçtiğine inanılmaktadır. Ruh göçü (Reenkarnasyon) denilen bu inanışa göre, ölen bir kimsenin ruhu tekrar bir bedenle dünyaya döner ve bu sonsuza dek böyle sürer. Hint inançlarında yer etmiş bu düşünce Mısurda da yaygındı. Anmtik Yunan filozoflarından Pyhtagoras, ruj göçüne inanmakta, Platon ise bilginin önceki yaşamdan kalan bir birikim olduğu iddiasını desteklemek için ruh göçünü delil olarak ileri sürmekteydi. # Mutlu olmak istiyorsak, hayatın cisimde değil, ruhta olduğuna inamalıyız. (Tolstoy) # Bizi şartlardan çok, ruh yapımız mutlu kılar. (Voltaire) # Ruhu öldürmek, cismi öldürmekten daha büyük bir cinayettir. (Gerhart Hauptmann) # İnsan ruha bakmalı, güzel bir vücutta güzel bir ruh olmazsa neye yarar. (Euripidies) # Gören, duyan yalnız ruhtur, geri kalan herşey sessiz ve sağırdır. (Epicharm) # Ruhun da vücut gibi ihtiyaçları vardır. (Rousseau) # Basit bir ruh mutluluklarla övünür, felaketlerle de yere serilir. (Epicure) Allah Teala, Hz.Adem'le başlayıp Hz.Muhammed (s.a.s) ile son bulan vahiy süreci içersinde insan oğluna bir çok gaybi meselede bilgilendirmiştir. Madde dışı aleme dair bilgilerden sağlıklı ve güvenilir olanı sadece Allah'ın peygamberleri aracılığıyla insanlara ulaştırmış olduğu bilgilerdir. Kur'an-ı Kerim'de ruh kelimesi değişik bir kaç anlamda kullanılmıştır. 1) Allah Teala, Hz.adem (a.s.)'ın cesedini topraktan şekillendirdikten sonra ona kendi ruhundan üflemiş ve böylece Adem (a.s.) hayat kazanmıştır. Yine insanı ana rahminde yarattıktan sonra, ona kendi ruhundan üflemiş ve onu ruh sahibi bir insan haline getirmiştir. * O (Allah) ki, yarattığı her şeyi güzel yapmış ve ilk başta insanı çamurdan yaratmıştır. Sonra onun zürriyetini, dayanıksız bir suyun özünden üretmiştir. Sonra onu tamamlayıp şekillendirmiş, ona kendi ruhundan üflemiştir... (Secde Suresi 7-9) * Hani Rabbin meleklere demişti ki: "Ben çamurdan bir insan yaratmaktayım." "Onu tesviye edip, düzeltip de ruhumdan ona üfledim mi derhal ona secdeye kapanın." (Sad Suresi 71-72) 2) Ruh kelimesi Cebrail (a.s.)'ın karşılığı olarak kullanılmaktadır. Bu anlamda "Ruhul-Kudüs" ve "Ruhul-Emin" terkipleri ile geçmektedir. * Andolsun biz Musa'ya Kitab'ı verdik. Ondan sonra ardarda peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da mucizeler verdik. Ve onu, Rûhu'l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. .....(Bakara Suresi 87) * Muhakkak ki o (Kur'an) âlemlerin Rabbinin indirmesidir. (Resûlüm!) Onu Rûhu'l-Emîn (Cebrail) indirdi..Senin kalbine; uyarıcılardan olman için. (Şura Suresi 192-194) 3) Ruh kelimesi ile Allah Teala'nın vahyi yani ayetleri kastedilir. * Allah meleklerini, vahyi (ruh) ile kullarından dilediğine göndererek...(Nahl Suresi 2) ALINTI. İsteyen inanır istemeyen inanmaz ama "SALLAMA,UYDURMA.ÇARPITMA"bize yakışmaz düşüncemizi,inandığımızı olduğu gibi yazar eğer hata yaparsak hatada ısrar etmez hatayı düzeltiriz. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2007 Evrim teorisi, adı üstünde sadece bir teoridir, kanıtlanmadıkça gerçek olarak kabul edilemez. Bilimsel teorilerin hiçbiri ispatlanamaz. Yani matematikte olduğu gibi ispatları mümkün değildir. Ancak bilimsel teorilerin ispatlanamaz oldukları gerçek olarak kabul edilmeyecekleri anlamına gelmez. Bu gün dünyanın güneşin etrafında döndüğüde ona bakarsan sadece bir bilimsel teoridir. Alıntı
Φ casalu25 Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2007 casulu25 sen şşu aşağıda yazılı şeyi anlayıncaya kadar tekrar tekrar oku. Kalbinle anlamaya çalışma, beyninle anlamaya çalış. İnsan aklı ile düşünür, akıl beyin fonksiyonlarının tümüne verilen isimdir. Yani insan beyni ile düşünür. Kalp ile düşünmez. İnsanın kafası kesilse, makineye bağlanıp, hayatta tutulamaz. Ama kalbi çıkarılsa, makine ile yaşatılabilir. Saygılar. Herşey güzelde sence bahsettiğimiz kalp, 4 odacıktan oluşan, atar ve toplar damarların mükemmel uyumuyla çalışan şey değilki makina örneğini vermişsin. Doğrusu saçma olmuş. Bu arada ( nasıl rastlantı, öyleki bahsettiğiniz akıl mantık, bilim hadi kalp te olsun hepsiyle ters düşüyor) yoksa sizden birimi sağlıyo bu mükemmelliyeti, ben yapmıyorum sizden birimi yapıyor? kim!. Vicdanınızı rahat bırakın yahu! Nedir esir almışsınız. İnkar edenlerin psikolojik sorunları olduğu ve vicdanen rahat olmadıkları araştırmalarda ortaya çıkmıştır. Bilimsel teorilerin hiçbiri ispatlanamaz. Yani matematikte olduğu gibi ispatları mümkün değildir. Ancak bilimsel teorilerin ispatlanamaz oldukları gerçek olarak kabul edilmeyecekleri anlamına gelmez. Bu gün dünyanın güneşin etrafında döndüğüde ona bakarsan sadece bir bilimsel teoridir. Şunu söylemek istedim. en başta gözlem sonucu oluşan bilgiler beyinde toparlanarak başlayan süreç hipotez, teori ve gerçek olarak sırasıyla gerçekleşir. hipotezin teori olması için az da olsa kanıt gerekir. teorinin gerçek olması için büyük kabul görmesi gerekir. Evrim ise 18. yy karanlığında da teori olarak kabul edilse de hiçbir zaman gerçek olmayıp ilerleyen bilim sayesinde yapılan araştırmalar sonucu artık teori olarak bile görülmüyor. Araştırmaları incelerseniz bunu açıkça görürsünüz. Günümüzün bilimi rastlantıyı red ediyor. Rastlantı diyenlerin getirdikleri ŞEYLER zoraki oradan buradan bulupnup hiçbir dayanağı olmayan şeylerdir. Dikkatinizi şuna çekmak isterim ki günümüz ateistlerinin düşünce yapısı yalanlama üzerine kuruludur, çünkü bilim artık savunabilecekleri birşeyin kalmadığını söylüyor. Gerçekten onlara üzülüyorum ve hakkı(gerçeği) anlayın artık diyorum . Artık uyanma vakti geldi de geçiyor. İnanın bu güne kadar söylenen şeyler ceviz kabuğunu doldurmuyor. (kesinlikle küçümsemiyorum hakikat bu). Bu arada Çeçen direnişci kardeşlerede hakkı(gerçeği) bilenler olarak hep birlikte dualarımızı kavuşturalım. Zafere ulaşaçaklar inşallah. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2007 arkadaşım evrim teorisi alanında kabul edilen tek bilimsel teoridir. Bilim reddediyor vs tarzı söylemler altı boş ve yazdıkları şeyler bu güne kadar herhangi bir üniversite tarafından kabul edilmeyen adamların söylediği şeylerdir. Nereden duyuyorsunuz bunları, bu gün bilim adamları evrim teorisini tartışmıyor bile. Adamlar ters evrimi deniyorlar şu anda. ki bir fareyi 500 yıl önceki haline getirerek bunuda yaptılar. Tekrar söylüyorum şu anda, alanında kabul edilen tek teori evrim teorisidir. Evrim teorisini çürüttüğünü iddia eden, veyahıt bu alanda başka bir teori yazanların yazdıkları ise. dünyanın hiç bir üniversitesince kabul görmemiştir. sizde yazdığı şeyler kültür bakanlığı tarafından kütüphanelere bile sokulmayan. iki satırlık yazısı bile herhangi bir ünviersite yada bilim çevresi tarafından kabul edilmeyen HY gibi adamlardan üç satır okuyup bunları söylemeyin. Harvard'dan, Odtü'ye, Oxford'dan dünyanın tek islam üniversitesi El-Ezher'e bu konuda sadece evrim teorisi kabul edilir. Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2007 Dikkatinizi şuna çekmak isterim ki günümüz ateistlerinin düşünce yapısı yalanlama üzerine kuruludur, çünkü bilim artık savunabilecekleri birşeyin kalmadığını söylüyor. Gerçekten onlara üzülüyorum ve hakkı(gerçeği) anlayın artık diyorum . Artık uyanma vakti geldi de geçiyor. İnanın bu güne kadar söylenen şeyler ceviz kabuğunu doldurmuyor. (kesinlikle küçümsemiyorum hakikat bu). casalu25 biz uyandık, umarım sende bir gün uyanırsın. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2007 arkadaşım evrim teorisi alanında kabul edilen tek bilimsel teoridir. CYRANO, kızma ya ben de sana katılıyorum: Evrim tek bilimsel teoridir. Yaratılış efsanesi bir inançtır. Teoris düzeyine bile erişememiştir. Bilim doğal olarak evrim üzerinde durur, yaratılış üzerinde duramaz. Çünkü bilim madde ile veya mevvcut/test edilebilin, gözlemlenebilen soyut kavramlarla ilgilenir. Test edilemeyen kavramlarla ilgilenmez. Bilim kemik toplar, fosil bulur, karbon testi yapar ve evrim üzeinde çalışır. Ama aynı bilim, ruh, cin, melek yakalayamadığı için bu tür inançlar üzreinde durmaz. Saygılar. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2007 # Mutlu olmak istiyorsak, hayatın cisimde değil, ruhta olduğuna inamalıyız. (Tolstoy)# Bizi şartlardan çok, ruh yapımız mutlu kılar. (Voltaire) # Ruhu öldürmek, cismi öldürmekten daha büyük bir cinayettir. (Gerhart Hauptmann) # İnsan ruha bakmalı, güzel bir vücutta güzel bir ruh olmazsa neye yarar. (Euripidies) # Gören, duyan yalnız ruhtur, geri kalan herşey sessiz ve sağırdır. (Epicharm) # Ruhun da vücut gibi ihtiyaçları vardır. (Rousseau) # Basit bir ruh mutluluklarla övünür, felaketlerle de yere serilir. (Epicure) Alıntıladığın metinlerin hiçbirinde "metafizik ruhtan" bahsedilmiyor. Fizik dışında kişiyi oluşturan davranış, ahlak, akıl gibi vasıfların toplamını kastetmişler. "kaşı gözü güzel ama ruhu güzel değil" deyince, "metafizik bir ruh"tan bahsedilmediğini, sadece ahlaki yapıdan, karakterden bahsedildiğini anlarız. Saygılar. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2007 Alıntıladığın metinlerin hiçbirinde "metafizik ruhtan" bahsedilmiyor. Fizik dışında kişiyi oluşturan davranış, ahlak, akıl gibi vasıfların toplamını kastetmişler. "kaşı gözü güzel ama ruhu güzel değil" deyince, "metafizik bir ruh"tan bahsedilmediğini, sadece ahlaki yapıdan, karakterden bahsedildiğini anlarız. Saygılar. Ekleme: Psikoloji Bilimi'nin diğer bir adı "Ruh Bilim"dir. Ancak ele aldığı "Ruh", İnançların kavradığı veya betimlediği "Ruh" değildir kesinlikle. Yani Dinlerin işlediği "Ruh" bilgisi bir "İnanç"tır, soyut bir kavramdır ve Bilim'in alanına girmez. Bilim'in ilgilendiği "Ruh", inançların betimlediği "Ruh" değildir. Alıntılanan insanlarda sanıyorum ki "Ruh"u bu açıdan ele almışlardır... Bu açıdan haklısınız... Saygılarımla... Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2007 Ekleme: Psikoloji Bilimi'nin diğer bir adı "Ruh Bilim"dir. Ancak ele aldığı "Ruh", İnançların kavradığı veya betimlediği "Ruh" değildir kesinlikle. Yani Dinlerin işlediği "Ruh" bilgisi bir "İnanç"tır, soyut bir kavramdır ve Bilim'in alanına girmez. Bilim'in ilgilendiği "Ruh", inançların betimlediği "Ruh" değildir. Alıntılanan insanlarda sanıyorum ki "Ruh"u bu açıdan ele almışlardır... teşekkürler, katılıyorum. Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Ekleme: Psikoloji Bilimi'nin diğer bir adı "Ruh Bilim"dir. Ancak ele aldığı "Ruh", İnançların kavradığı veya betimlediği "Ruh" değildir kesinlikle. Yani Dinlerin işlediği "Ruh" bilgisi bir "İnanç"tır, soyut bir kavramdır ve Bilim'in alanına girmez. Bilim'in ilgilendiği "Ruh", inançların betimlediği "Ruh" değildir. Alıntılanan insanlarda sanıyorum ki "Ruh"u bu açıdan ele almışlardır... Lütfen biri bana bilim adamlarının ilgilendiği ruhu yazabilir mi..? Yani psikolojinin betimlediği ruh nedir.. Beyinden bağımsızmıdır.. Beynin işlevimidir.. Nedir bu ruh psikolojide..? Saygılar.. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Psikoloji bilimi insanın bedenden fazlası olduğunu kabul etmeseydi onun iç dünyasını araştırma gereği duyarmıydı... Ruhu hasta olarak kabul edilenlere bedeni bir tedavi uygulamadıkları zaman onların zihinlerine/bilinçlerine hitab ediyorlar bilim insanın duygu ve derinlik taşıdığını kabul ediyor ki bu yöndede araştırma yapılıyor. acaba birileride ruhu ve bilimi istedikleri gibi mi yorumluyorlar? Alıntı
Φ enes.34 Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2007 Lütfen biri bana bilim adamlarının ilgilendiği ruhu yazabilir mi..?Yani psikolojinin betimlediği ruh nedir.. Beyinden bağımsızmıdır.. Beynin işlevimidir.. Nedir bu ruh psikolojide..? Saygılar.. nefis bilimi diyelim olsun sedat saygılar Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2007 Psikoloji “ruh bilimi” demektir. Burada kavram kargaşasına neden olmamak için teolojik bir kavram olan “Spirit” kelimesi yani ruhtan; insan beyninin fonksiyonlarını ifade eden “psi” yi ayırmak gerekir. Psi kelimesi canlıların, özellikle insan beyninin nasıl davrandığını, nasıl düşündüğünü, nasıl duygulandığını, nasıl etkilenip, nasıl tepki verdiğini inceleyen ve bunun yasalarını ortaya çıkaran bir bilim dalıdır. İnsanın organik yapısı; elle tutulur, gözle görünür, laboratuvarda incelenebilir bir yapıdır. alıntıdır Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.