Gönderi tarihi: 3 Ocak , 2007 18 yıl Bu dünya hayatı yalnızca bir oyun ve (eğlence türünden) tutkulu bir oyalanmadır. Gerçekten ahiret yurdu ise asıl hayat odur. Bir bilselerdi. (Ankebut Suresi, 64) Dünya üzerindeki herşeyin bir amaç üzerine yaratıldığını unutmayın. Etrafınızda gördüğünüz herşeyin bir varoluş sebebi olduğu kesin bir gerçektir. Herşey gibi sizin ve sizle beraber tüm insanların da yeryüzünde bulunuşunun bir amacı vardır: O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır. (Mülk Suresi, 2) Yukarıdaki ayette de görüldüğü gibi Allah insanları denemek için yaşamı yaratmış ve insanları dünyaya geçici olarak yerleştirmiştir. Burada karşımıza çıkan olaylarla bizi denemekte; inkarcıların ortaya çıkması, inananların kötülüklerden arınması ve cennet ahlakına ulaşması için hayatı devam ettirmektedir. Yani dünya sadece Allah'ın hoşnutluğunu kazanabilmeniz için bir sınanma, bir eğitim yeridir. Allah, insanlara korumaları gereken sınırları, hoşnut olacağı davranışları ve Kendisini razı etmeyecek herşeyi açıkça bildirmiştir. Buna göre, insan dünyada gösterdiği tavırlarla ebedi hayatında ceza görecek veya mükafata kavuşacaktır. Bu durumda yaşadığımız her saniye, bizleri ya cennete veya cehenneme yaklaştırmaktadır. Öyleyse siz de şu an denenmekte olduğunuzu, bu denemenin sonucunun sonsuz yaşamınızı belirleyeceğini ve bu sonucun çok yakın olduğunu sakın unutmayın. Allah bu gerçeği kullarına pek çok ayette hatırlatır ve o güne karşı onları şöyle uyarır: Ey iman edenler, Allah'tan korkun. Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın. Allah'tan korkun. Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. (Haşr Suresi, 18) Allah dünyanın geçici ve aldatıcı süslerine tutkuyla bağlanmaktan insanları sakındırır. Çünkü kişinin ne malı, ne güzelliği, ne de makamı, kısacası dünyada sahip olduğu hiçbir şey kendisine ahirette fayda sağlamayacaktır. İnsan bedeni de dahil sahip olduğu herşeyi dünyada bırakıp ahirete gidecektir. Toprağa konan bedeni çürüyüp gidecek, dünyada hırsla sahiplendiği malı, mülkü zamanla yerle bir olacaktır. Ama kendisi yapayalnız, tıpkı diğer tüm insanlar gibi sorguya çekilmek üzere Rabbimizin huzuruna gelecektir. Ama bu açık gerçeğe rağmen, insanların büyük bir kısmı günlük işlerine dalarak ölümü, ahireti unuturlar; bütün hayatlarının bu dünyadaki yaşam olduğunu zannederler. Kuran'da insanların bu psikolojisi şöyle açıklanmıştır: Dediler ki: "(Bütün olup biten,) Bu dünya hayatımızdan başkası değildir, ölürüz ve diriliriz; bizi "kesintisi olmayan zaman' (dehrin akışın)dan başkası yıkıma (helake) uğratmıyor." Oysa onların bununla ilgili hiçbir bilgileri yoktur; yalnızca zannediyorlar." (Casiye Suresi, 24) Oysa insanların göz ardı ettiği çok önemli bir gerçek vardır; dünyadaki hayat çok kısadır. Şu an 30 yaşında olan bir insan için düşünelim. Kendisine 30 yılın nasıl geçtiğini sorsanız muhtemelen "o kadar hızlı geçti ki anlayamadım" diyecektir. Yaptıklarını anlatmasını isteseniz en fazla birkaç saatte, geçen 30 yılı özetleyecektir. Ve bu insanın önünde en fazla 30 yıl kadar daha ömrü vardır. Önündeki zaman da geçmişteki zaman kadar hızla geçip gidecektir. Allah dünyada yaşanan bu sürenin kısalığına pek çok ayette dikkat çekmiş, insanların ahirette bunu açıkça itiraf edeceklerini bildirmiştir. Bu ayetlerden bazıları şöyledir: Gündüzün bir saatinden başka sanki hiç ömür sürmemişler gibi onları biraraya toplayacağımız gün... (Yunus Suresi, 45) Kıyamet saatinin kopacağı gün, suçlu-günahkarlar, tek bir saatin dışında (dünya hayatı) yaşamadıklarına and içerler. İşte onlar böyle çevriliyorlardı. (Rum Suresi, 55) Allah insanların dünyaya hırsla bağlanmamaları için yeryüzünde güzelliklerin yanı sıra pek çok eksiklik, çirkinlik de yaratmış ve dünyanın geçiciliğini de tekrar tekrar gözler önüne sermiştir. Ancak bu, üzerinde detaylıca düşünülmesi gereken konulardan biridir. Şöyle bir düşünün; en değer verdiğiniz, en güzel gördüğünüz şeyler kısa sürede eskimekte, sevdikleriniz birer birer ölmekte, çevrenizdeki en güzel insanlar yaşlanmakta, hastalıkların biri bitip öteki başlamaktadır. Şimdiye kadar yaşadığınız en mutlu anlarınız da, gelmesini sabırsızlıkla beklediğiniz anlar da, çok sıkıntılı olduğunuz anlar da hepsi geçti, tarihe karıştı. İşte bundan sonra da böyle olacak ve siz bu sırada, göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir süre içinde hep deneneceksiniz. Bu imtihan ta ki ölüm gelip sizi buluncaya kadar devam edecek... Sonra ise yeryüzünde tarih boyunca gelmiş geçmiş bütün insanlar gibi yaptıklarınızın karşılığını eksiksizce göreceksiniz, buna göre sonsuz hayatınız başlayacak. Oysa insan hiçbir güzelliğin, hiçbir mutlu anının geçici olmasını istemez. Fakat çarçabuk geçen dünyada ne kadar uğraşsa da bu imkansızdır. O zaman bu arzulara nasıl ulaşacaktır? İşte cennet, insanın tüm bu isteklerine tahmin edilenden de fazlasıyla kavuşacağı tek yerdir. Siz de içinizdeki tüm bu istekleri yaşayabileceğiniz yerin dünya olmadığını; eğer gerçekten sonsuz nimetleri istiyorsanız dünya hayatının peşine düşmemeniz, aksine ahiret için hazırlık yapmanız gerektiğini unutmayın. Bu gerçeklerden gaflet içinde olan inkarcılar ise, yaşamın ölümle bittiğine dair sapkın inançları nedeniyle hedefledikleri herşeyi dünyadaki kısa sürecin içine sığdırmaya çalışırlar. Tüm güzelliklere ve zevklere dünyada ulaşmaya çalışırlar. Ölümle birlikte herşeyden mahrum kalacakları endişesiyle, bu dünyadan olabildiğince yararlanmaya çalışırlar. Oysa bu boşa harcanmış bir çabadır, dünya son derece eksiktir. Herşeyin daha güzeli ve bitip tükenmeyeni ahirettedir; ne var ki bu nimetler yalnızca Allah'a kulluk eden salih müminler içindir. İnkar edenlerin ise görecekleri nimetler ancak bu dünyadaki kadardır. Bu kişilerin ahirette ateşe sunuluşlarını Allah şöyle bildirir: İnkar edenler ateşe sunulacakları gün, (onlara şöyle denir:) "Siz dünya hayatınızda bütün 'güzellikleriniz ve zevklerinizi tüketip-yok ettiniz, onlarla yaşayıp-zevk sürdünüz. İşte yeryüzünde haksız yere büyüklenmeniz (istikbarınız) ve fasıklıkta bulunmanızdan dolayı, bugün alçaltıcı bir azab ile cezalandırılacaksınız." (Ahkaf Suresi, 20) Görüldüğü gibi dünya üzerindeki hiçbir iş, cehennemden kurtulmak için yapılacak işlerden önemli olamaz. Bir öğrenci okulunu bitirebilmek, bir başkası para kazanıp servet edinebilmek, bir başkası ise iyi bir mevkiye gelebilmek için tüm gücüyle çalışır. Ancak hiç unutmamalıdır ki, kişi okulunu bitireceği günü göremeyebilir veya kazandığı parayı harcayacak kadar yaşayamayabilir. Ama kesin olarak yaşayacağı bir gerçek vardır ki, o da din günü Allah'a hesap vereceğidir. Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olanlar ve bununla tatmin olanlar ve Bizim ayetlerimizden habersiz olanlar; işte bunların, kazandıkları dolayısıyla barınma yerleri ateştir. (Yunus Suresi, 7-8) Aslında Allah'ın insanları, sık sık tevbe etmelerine, öğüt alıp-düşünmelerine sebep olacak hastalık, kaza, yaşlanma gibi olaylarla karşılaştırması, düşünenler için dünyanın eksik yaratılmış ve bağlanılacak bir yer olmadığını açıkça ortaya koyar: Görmüyorlar mı ki, gerçekten onlar her yıl, bir veya iki defa belaya çarptırılıyorlar da sonra tevbe etmiyorlar ve öğüt alıp (ders çıkarıp) düşünmüyorlar. (Tevbe Suresi, 126) "... Siz dünyanın geçici yararını istiyorsunuz. Oysa Allah (size) ahireti istemektedir..." (Enfal Suresi, 67) ayetinde de belirtildiği gibi Allah kullarının ahirette en güzel makama ulaşmaları için dünyanın eksikliklerle dolu olduğunu sürekli hatırlatır. Siz de bu hatırlatmaları sakın göz ardı etmeyin ve sonsuz mutluluk için dünyada Allah'ı hoşnut etmeniz gerektiğini unutmayın. Allah ayetinde kısa olan dünya hayatına bağlananların sonsuz hayatı kaybettiklerini tüm açıklığıyla şöyle bildirmiştir: Kim ahiret ekinini isterse Biz ona kendi ekininde arttırmalar yaparız. Kim dünya ekinini isterse ona da ondan veririz; ancak onun ahirette bir nasibi yoktur. (Şura Suresi, 20) Allah ayetlerinde insanlara ahiret nimetlerinden istemeyi öğütler. Çünkü onlar daha hayırlı ve daha süreklidirler. (Taha Suresi, 131) Ancak tüm bunların yanında, Allah'ın, kendisinden ahireti isteyen salih iman sahiplerini dünyada da en güzel hayatın içinde yaşatacağını unutmayın. Müminler hem dünya nimetlerinin hem de ahiret nimetlerinin en güzeline kavuşanlardır: Müjde dünya hayatında ve ahirette onlarındır... (Yunus Suresi, 64)
Gönderi tarihi: 3 Ocak , 2007 18 yıl Yazar Elif, Lam, Ra. Bu bir Kitap'tır ki, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura, O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarman için sana indirdik. (İbrahim Suresi, 1) Kuran, insanların Allah'ı tanımaları, O'nun bir tek ilah olduğunu bilmeleri, Rabbimize nasıl kulluk edeceklerini öğrenmeleri ve akıl sahiplerinin iyice öğüt alıp düşünmeleri için Allah Katından gönderilmiş bir kitaptır. Yol göstericimiz olan Kuran'da Allah bize ihtiyaç duyacağımız herşeyi açıklamakta, Kendisinin razı olacağı yolları göstermekte ve Kendisine kulluk etmenin güzel sonucunu müjdelemektedir: ... Biz Kitab'ı sana herşeyin açıklayıcısı, Müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik. (Nahl Suresi, 89) Kuran, Allah'ın kullarına gönderdiği Hak kitabıdır. İnananlar için Allah'tan bir öğüt, şifa ve rahmettir. Bu önemli gerçeği kavrayabilen müminler, Kuran'ın her ayetini derin derin düşünerek tüm hayatlarını ona uygun olarak yaşarlar. Allah müminlerin vicdanlarında cevabını aradıkları her sorunun karşılığını Kuran'da açıklamıştır: Andolsun, Biz onlara bir Kitap getirdik; iman edecek bir topluluğa bir hidayet ve bir rahmet olmak üzere bir bilgiye dayanarak onu çeşitli biçimlerde açıkladık. (Araf Suresi, 52) Allah hoşnut olacağı ahlakı Kuran'da tarif etmiştir. Dolayısıyla her insan Kuran'ı yaşamakla yani hükümlerini uygulamakla yükümlüdür. İnsanlar, dünya hayatında yaptıklarının hesabını verecekleri gün, Kuran'dan sorulacaklardır. Bu nedenle tüm davranışlarınızın, düşünce yapınızın, aldığınız kararların kısacası yaşam şeklinizin toplumun çoğunluğuna değil, sadece Kuran'a uygun olması gerektiğini unutmayın. Kuran'a göre yaşamak insanı kurtuluşa götürecek yegane yoldur. Ancak dini Kuran'a göre yaşayabilmek için elbette onu okumak ve anlamak gereklidir. Çevrenizdeki insanlar bunu uygulamıyor olabilirler. İnsanların çoğu Kuran ayetlerini bilmiyor, bilenler de anlamlarını düşünmeden sadece Arapça okunuşlarını ezberliyor olabilirler. Hatta Kuran'ı kendi batıl inançlarıyla değerlendirip (Allah'ı tenzih ederiz), bir nevi muska kitabı olarak görüyor, evlerinde sadece dolap üstlerinde tutuyor olabilirler. Eğer kurtuluş bulmak istiyorsanız siz bu çoğunluğa değil Rabbimiz’in emrine uyun; Allah'tan bir öğüt ve uyarı olarak indirilen Kuran'ı okuyun ve hükümlerini öğrenin. Çünkü Allah ayetlerinde Kuran'ın insanlara gönderiliş sebeplerini bize şöyle bildirmektedir: İşte bu (Kur'an) uyarılıp korkutulsunlar, gerçekten O'nun yalnızca bir tek ilah olduğunu bilsinler ve temiz akıl sahipleri iyice öğüt alıp düşünsünler diye bir bildirip-duyurma (bir belağ)dır. (İbrahim Suresi, 52) (Bu Kur'an) Ayetlerini, iyiden iyiye düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. (Sad Suresi, 29) Yukarıdaki ayetlerde de görüldüğü gibi Allah ancak Kuran'a göre iman eden temiz akıl sahiplerinin öğüt alabileceklerini bildirmiştir. Ve unutmayın ki Kuran, öğüt alıp düşünebilmemiz için kolaylaştırılmıştır. Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır: Allah'tan başka bir hakem mi arıyayım? Oysa O, size Kitab'ı açıklanmış olarak indirmiştir. Kendilerine Kitap verdiklerimiz, bunun gerçekten Rabbinden hak olarak indirilmiş olduğunu bilmektedirler. Şu halde, sakın kuşkuya kapılanlardan olma. (Enam Suresi, 114) İşte Biz onu (Kuran'ı) apaçık ayetler olarak indirdik; şüphesiz Allah, dilediğini hidayete yöneltir. (Hac Suresi, 16) Tüm bunların yanısıra unutulmaması gereken çok önemli bir gerçek daha vardır: Kuran inananlar için doğru yolu gösterici olduğu gibi, inkarcılar için de saptırıcı olabilmektedir. Hesap günü Allah'ın huzuruna çıkacağına inanmayan, Kuran'ın Rabbimiz’den tüm insanlara indirilen hak kitap olduğunu kavrayamayan bazı kişiler ayetlerdeki hikmetleri de anlayamazlar. Ayetlerle karşılaştıklarında kör ve sağır gibi davranırlar. Bu kişilerin durumları Kuran'da şöyle haber verilmiştir: Kur'an okuduğun zaman seninle ahirete inanmayanlar arasında görünmez bir perde kıldık. Ve onların kalpleri üzerine, onu kavrayıp anlamalarını engelleyen kabuklar, kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Sen Kur'an'da sadece Rabbini "bir ve tek" (ilah olarak) andığın zaman, 'nefretle kaçar vaziyette' gerisin geriye giderler. (İsra Suresi, 45-46) Kuşkusuz inkarcıların içine düştükleri bu durum samimiyetsizliklerinden, Allah'ın emirlerini unutup kendi istek ve tutkularına göre davranmalarından kaynaklanmaktadır. İnkarcılar kavrayış eksikliklerinden dolayı şöyle misaller verirler: Biz o ateşin koruyucularını meleklerden başkasını kılmadık. Ve onların sayısını inkar edenler için yalnızca bir fitne (konusu) yaptık ki, kendilerine kitap verilenler, kesin bir bilgiyle inansın, iman edenlerin de imanları artsın; kendilerine kitap verilenler ve iman edenler (böylece) kuşkuya kapılmasın. Kalplerinde bir hastalık olanlar ile kafirler de şöyle desin: "Allah, bu örnekle neyi anlatmak istedi?" İşte Allah, dilediğini böyle şaşırtıp-saptırır, dilediğini böyle hidayete erdirir. Rabbinin ordularını kendisinden başka (hiç kimse) bilmez. Bu ise, beşer (insan) için yalnızca bir öğüttür. (Müddessir Suresi, 31) İnananlar ise bambaşka bir ruh hali içindedirler. Onlar Allah'tan kendilerine indirilen ayetleri dinlediklerinde hemen sözün en güzeline uyarlar ve dünyada da ahirette de kurtuluşa ererler. Onların ayetlere karşı bu örnek tutumları da Kuran'da şöyle bildirilmiştir: Allah, müteşabih (benzeşmeli), ikişerli bir kitap olarak sözün en güzelini indirdi. Rablerine karşı içleri titreyerek-korkanların O'ndan derileri ürperir. Sonra onların derileri ve kalpleri Allah'ın zikrine (karşı) yumuşar-yatışır. işte bu, Allah'ın yol göstermesidir, onunla dilediğini hidayete erdirir. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için de bir yol gösterici yoktur. (Zümer Suresi, 23) Unutmayın ki, Allah'tan korkup sakınıyorsanız sizin de O'nun ayetlerini dinlediğinizde kalbinizin yumuşayıp yatışması gerekir. Çünkü Allah samimi olarak iman edenlerin, Kuran'ın Hak olduğunu anlayabileceğini bize bildirmiştir. Kuran'ın Hak olduğundan yana şüphe içinde olanlar ise yalnızca inkarcılardır. Allah ayetlerinde şöyle buyurmaktadır: (Bir de) Kendilerine ilim verilenlerin, bunun (Kuran'ın) hiç tartışmasız Rablerinden olan bir gerçek olduğunu bilmeleri için; böylelikle ona iman etsinler ve kalpleri ona tatmin bulmuş olarak bağlansın. Şüphesiz Allah, iman edenleri dosdoğru yola yöneltir. İnkar edenler ise, kıyamet-saati onlara apansız gelinceye veya kesintiye uğramış (akim, verimsiz) bir günün azabı onlara yetişinceye kadar ondan (Kuran'dan) yana şüphe içinde sür-git kalacaklardır. (Hac Suresi, 54-55) Siz de hesap günü Kuran'dan sorulacağınızı unutmayın. Allah bu gerçeğe; "Şu halde, sana vahyedilene sımsıkı-tutun; çünkü sen dosdoğru bir yol üzerindesin. Ve şüphesiz o (Kur'an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız." (Zuhruf Suresi, 43-44) ayetleriyle dikkat çekmiştir. İnsanların çoğunun Kuran'dan uzaklaşmış, adeta onu terk etmiş olması sakın sizi aldatmasın. Çünkü birçok insan 60-70 yaşına kadar yaşayacakları garantiymiş gibi, Kuran'ı okuyup, öğrenmeyi yaşlılık yıllarına bırakmayı uygun görürler. Gençlik yıllarında dine uygun yaşamanın, kendilerini birçok şeyden mahrum bırakacağını düşünürler. Oysa bu samimiyetsiz mantık örgüleriyle kendi kendilerine kötü bir son hazırlarlar. Allah'a nasıl kulluk edeceğinizi size açıklayan ve yegane rehberiniz olan kitap Kuran'dır. Tüm yaşamınızı onun hükümlerine uygun şekilde düzenlemeniz şarttır. Çünkü iman etsin veya etmesin, herkes hesap günü Kuran'dan sorgulanacaktır. Unutmayın ki, ancak samimi olarak onun hükümlerini uyguladığınız takdirde sonsuz azaptan kurtulmayı ve cennete kavuşmayı umabilirsiniz.
Gönderi tarihi: 3 Ocak , 2007 18 yıl Sevgili zamansız_ölüm, Size göre imtihanda olabilirsiniz ama Kuran pek öyle söylemiyor. Kurana göre, inanmışlar ve inanmamışlar zaten baştan belli. imtihan konusuda geçiyor ama o zaten çelişkilerle dolu bir kitap, bu ilave çelişkininde olması gayet tabidir. Kurana göre cennetlikler ve cehennemlikler zaten baştan yazılı. imtihan meselesi ise sadece ortalığı karıştırmak için bahane. Sistem nasıl işliyor ben size anlatayım: 1- Allah cehennemlikleri onların doğru yoldan sapacaklarını ispat etmek için dünyaya gönderiyor. 2- Sonrada dünyadaykende iyice sapıttırıyorki, yanlışlıkla cennet yolcuları arasına karışmasınlar diye. 3- Ve en sonunda da "bak gördünmü sen zaten sapacaktın ve saptın" diyerek onları cehennemine buyur ediyor. Mesele bundan ibaret. Bakın imtihan değilde, nasılda ispat için gelmişsiniz bir göz atın: A'RÂF SÛRESİ/198: Eğer onları, doğru yola çağırırsanız işitmezler. Sen onların sana baktıklarını görürsün, halbuki onlar görmezler. Gördüğünüz gibi, cehennemlikleri doğru yola çevirmeye imkan dahi yok. Onlar cehenneme abone, biletleride ceplerinde. TEVBE SÛRESİ/55: Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Allah bununla ancak onlara dünya hayatında azap etmeyi ve canlarının kâfir olarak çıkmasını istiyor. E tabi yani cehennemi en baştan yaratmış olan Allah tabiki onu boş bırakmaz değilmi? Boşunamı yanıp duracak o cehennem? YÛNUS SÛRESİ/13: Andolsun, sizden önceki nice nesilleri peygamberleri, kendilerine apaçık deliller getirdikleri halde (yalanlayıp) zulmettikleri vakit helâk ettik. Onlar zaten inanacak değillerdi. İşte biz suçlu toplumu böyle cezalandırırız. Gördünüzmü? onlar zaten inanacak değilllermiş. kimin nereye giceceği baştan belli yani, sadece ispat için dünyaya cehennemlikler gönderilmişler. YÛNUS SÛRESİ/99: Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi elbette topyekün iman ederlerdi. Böyle iken sen mi mü’min olsunlar diye, insanları zorlayacaksın? Gördünüz dimi? Peygambere bile boşuna uğraşıp dil dökme diyor. Onlar allah isteseymiş herkez zaten topyekün iman edermiş. istememiş demekki. bazılarını özel olarak cehennemlik göndermiş. Besela ben ve benim gibilerin hepsi cehennemlik. Allah bizi buraya cehennemlik olduğumuzu ispatlamak için göndermiş, yargısız infaz olmasın diye sadece. Peki sizi niçin gööndermiş olabilir? sizlerde nasıl olsa inanacaklar listesindesiniz. Demekki sizide bize örnek gösterebilmek için göndermiş. Yani allah bize diyecekki, "bak inananlarda vardı, onları cennete gönderdim, görün işte herkezi cehenneme atmıyorum". Yani sizler sırf bize gösterilecek örnekler olma açısından, bizim sayemizde bu dünyaya gelmişsiniz. Biz olmasak sizde olamazdınız. Bize teşekkür ederseniz, birşey değil. Şimdi şu ayeti pür dikkat okuyunuz: YÛSUF SÛRESİ/118-119: Rabbin dileseydi insanları (aynı inanca bağlı) tek bir ümmet yapardı. Fakat Rabbinin merhamet ettikleri müstesna, onlar ihtilafa devam edeceklerdir. Zaten onları bunun için yarattı. Rabbinin, “Andolsun ki cehennemi hem cinlerden, hem insanlardan (suçlularla) dolduracağım” sözü kesinleşti. Ne diyor? Zaten onları bunun için yarattı. Niçin yaratmış? Cehenneme atmak için. Demekki imtihan filan, hepsi hikaye, herkezin yeri şimdiden belli. En iyi dileklerimle
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.