Gönderi tarihi: 11 Aralık , 2006 18 yıl Düşün Bakalım Neden?.. Özgür düşüncenin sorusu budur: ''Düşün bakalım' neden?". Özgür düşünce, düşünmeye, nedenleri aramaya, yanıtları bulmak için çaba harcamaya dayanır. Özgür düşünce eğitiminin soruları vardır, yanıtları yoktur. Yanıtları arayıp bulmak bilimin işidir. Onun için de daha doğrusu bulununca eski yanıtlar değişir. Bilimsel gelişme dediğimiz de bu değişimdir. Dogma ise düşünmeye, tartışmaya, değişmeye kapalı olan bilgidir. Dogmatik bilginin soruları yoktur, yanıtları vardır, bu yanıtlar da değişmez. Din kökenli dogma da, gelenek kökenli dogma da, önyargı kökenli dogma da böyledir. Hikmet Çetinkaya 16 Eylül tarihli Cumhuriyet'te çok önemli bir konuyu açıkladı. Bakırköy'de (İstanbul), Bakırköy Belediyesi ile bir dershanenin ortak çalışması olarak okul çocuklarına dağıtılan bir çanta içinde iki kitap ve okul malzemeleri bulunuyor. Bu iki kitap, ''Çocukça Allah'a Mektuplar'' ve ''Çocukça Hayatın Kıyısında'' adlarını taşıyor. Birinci kitaptan bir satırda çocuk Allah'a sesleniyor: ''Sen bizi yarattın ama bu dünyada her şey bozuk... Allahım sen yardım et lütfen, her şey düzelsin...'' İkinci kitapta da ''çocuk düşünce ve duygularını'' anlatıyor: ''Ben Allah'ı görmek için ölmek istedim. Bir gün kanser oldum, doktora gittim ve doktor dedi ki: 'Sen bir hafta sonra öleceksin.' Ben sevindim, çünkü ilk işim Allah'ı görmek olacaktı.'' Bu kitaplara bir önsöz yazan Bakırköy'ün CHP'li başkanı Ateş Ünal Erzen nasıl bir düşünceyle bu kitapları dağıttırıyor, anlaşılır gibi değil. Anlaşılır gibi olan ise artık ülkemizde dogmatik bilgilerin küçük çocuklardan başlayarak yaygınlaştırılması. Bu kitaplardaki ana düşünce, ''her şeyin Tanrı'nın isteği ve iradesi ile olduğu, insanın kendi başına hiçbir şey yapamayacağı'' dır. Din kaynaklı dogmatik düşünce de budur. Uygarlık tarihinin dönüm noktaları olan ''rönesans ve aydınlanma'' , işte bu din kaynaklı dogmatik düşüncenin değişmesi için yaşanmıştır. Yüzyıllar süren bir uğraş ile insanlık ''kendi kaderini kendi dışındaki güçlerin elinden kendi ellerine almıştır'' . Atatürk 'ün Türkiye'ye çizdiği yol ''aydınlanma'' nın yoludur. Türkiye Cumhuriyeti'nin laik eğitim felsefesi, bu yolun eğitime yansımasıdır. Şimdi görünen odur ki eğitimin her kademesinde ''din kaynaklı dogmatik düşünce'' daha da artarak yer alacaktır. Ahlak dinle özdeşleştirilmektedir, bu da çok önemli bir konudur. Din kavramının dışında bir ahlakın olmadığı, daha doğrusu din dışı düşüncenin bir anlamda ahlaksızlığı çağrıştırması büyük bir yanıltmadır. Asıl ahlak, din korkusunun dışında, bireyin kendi bilinciyle kazandığı kurallardır ki doğruluk, dürüstlük, başkasının hakkını da kendi hakkı gibi korumak gibi insanlığın evrensel doğrularına sahip çıkmaktır. Küçük çocuklara ''kendi irade ve güçleri ile hiçbir şey yapamayacakları'' , ancak Tanrı isterse dileklerinin olacağını anlatmak, eğitim değildir, telkindir ve koşullamadır. Hani, özgür düşünce eğitimi yapılacaktı? Ezberci eğitim kaldırılacaktı da eleştirel düşünce eğitimi yapılacaktı, öyle mi? Medrese devrine geri dönmekten söz etmek daha doğru görünüyor. Türkiye, yol ayrımındasın. Ya şimdi uyan ya da hiç yakınma. _________________________________________ Sayın Dr. E. Atabek'e teşekkür ve saygılarımızla...
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.