Gönderi tarihi: 10 Aralık , 2006 18 yıl Nasıl bir çelişki gördüğünüzü anlamıyorum bir türlü... Şöyle gideyim o zaman... Ben Bilim'in "Soyut" kavramları ispatlamaya yönelik bir çabasının olduğunu düşünmüyorum.:Bilim Soyut kavramları araştırır mı peki? Melek, Şeytan vs gibi Dini açıdan soyut olarak nitelendirilmiş kavramları açıklayabilir mi, ispatlayabilir mi yada ispatlamaya yönelir mi? "Şeytan Nedir" adı altında bir bilimsel araştırma var mı? Evet gidiyosun ama sayın boşiq, Pek gerçekçi olmuyor. Yine çelişkilerle gidiyorsun. Çalışıp/okumalısın. Çelişkilerin (altlarını çizdim) inançlarından geliyor. Çelişki 1- Daha önce söyledim di ; Bilim doğa kaynaklı (maddesel) soyut kavramları deneye tabi tutar ve yasalaştırır. Materyalist Felsefe varlığı "Madde"yi temel olarak ele alır... Kaldı ki, bunu amaç edinen Felsefe'de zaten Bilim değildir...: Burada anlatımından dolayı gerçekten bir çelişki var, doğru. Bunu şöyle açayım, Felsefe bir bilim değildir, bir düşünce çabasıdır, insanın dünyayı anlamaya yönelik düşünsel faaliyetleridir, Deneysel ve Laboratuvar ortamından ispatlanabilirliği yoktur. Çelişki 2- Hayır bilimdir. (Pozitif bilim değildir.) İsmi de "bilim felsefesi"dir. Nasıl bir çelişki gördüğünüzü anlamıyorum bir türlü... Melek falan sadece Sezgilerle algılanabilen soyut kavramlar, yani bunu, sorduğunuz sorudaki gibi aklı başında hiç bir insan ele alıp, ispatlamaya çalışmaz ve çalışamaz ki zaten: Melek ve Şeytan gibi kavramlar Soyuttur, ilk maddede ima ettiğim gibi, kimse bunları bilimsel olarak ele alıp ispatlayamaz. Aynı doğrultuda bir niteleme bu... Çelişki 3- Allahı kur'a'nı ve içindekileri "peki bu kadar şeyi yaratan kimdir ?" diye başlayıp, bizlere ispata çalışan sen ve inançlılar "aklı başında insanlar değil"siniz demekki. Nasıl bir çelişki gördüğünüzü anlamıyorum bir türlü... İnançların ve buna bağlı olarak Dünya Görüşlerinin doğduğu Zeka ise "Sezgisel Zeka"dır...: Doğrudur bu da, Dinsel Ritüellerin hepsi "Soyut" kavramların geliştiği "Sezgisel Zeka" ile kavranabilen kavramlardır. Biliyorsunuz ki, İnsanın dünyayı algılamasında inançlı olup olmadığı önemli yer tutar. Eğer Sezgisel Zeka'nız sizi İnançlı yapmaya yetiyorsa, siz bir Dine mensub olurdunuz ve dünya görüşünüz, şu an kabullendiğiniz dünya görüşünden çok daha farklı olurdu... Ancak inanmadığınız için Materyalistsiniz, yanlış mıyım? Çelişki 4- Evet yanlış. İddia ediyorum ki (halen) sezgi bilinçle mümkündür. Ne kadar çok bilinç kazanmışsan, sezgilerin o denli fazladır. Bilinç te eğitim ve öğrenimle kazanılır. Nasıl bir çelişki gördüğünüzü anlamıyorum bir türlü... Algılarının yettiği kadar anlamlandırabilir dünyayı... Bu süreci dışarıdan gelen hiç bir etki değiştiremez Dünyayı, Bilişsel Algıların yanında Sezgilerimle de değerlendirerek, kendime daha anlamlı kılabiliyorum: Evet, gerçektende öyle... Bakın size şöyle kaynaklandırayım o zaman; "Bireyel farklılıklar çeşitli kişisel özellikleri ifade etmektedir. Bireysel farklılık deyince akla gelenler zeka, yetenekler, kişilik özellikleri, bilişsel stiller gibi özellikler akla gelmektedir. (Gelişim ve Öğrenme, Hasan Bacanlı, sf120)." "Benlik Bilgisi: Kişinin kendini tanıması, içsel durumlarının farkında olması, kendisi ile ilgili düşünceleri ve metakognisyonları (nasıl düşündüğünü düşünme), manevi duyguların farkındalığı gibi özellikleri içerir. (aynı eser, sf122)." "Bilişsel Stil Farklılıkları: Algılama Stilleri; Öğrenciler, çevrelerinde meydana gelen olayları aynı şekilde algılamazlar. Bazı öğrenciler olayları çevrelerinden soyutlayarak ele alırken, diğer bazı öğrenciler olayları meydana geldikleri çevre içinde değerlendirme eğilimi gösterirler.... Messel algılama biçimlerini "düşünsel" (reflective) ve "tepisel" (impulsive) olmal üzere iki grupta ele almıştır. Düşünsel kişiler mantığı ön planda tutma ve ayrıntılı belirleme eğilimi gösterirken, tepisel kişiler sezgilerine güvenme ve içlerinden geldiği gibi davranma, yani içlerinden gelen tepilere güvenme özelliği gösterirler (aynı eser sf129)." "Bilişsel Stil Farklılıkları: Bilgi İşleme Stilleri; Karşı karşıya gelinen olay veya nesneler önce algılanır, sonra elde edilen algılar bilgi işlem sürecinden geçirilerek "Anlaşılır". Kişiler arası Algılamada farklılıklar olduğu gibi, algılanan olayların ele alınıp işlenmesinde de farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılıklarla ilgili gruplamalar; Benzerlikçi-Farklılıkçı, Soyut-Somut, Bilişsel Karmaşıklık gruplamalarıdır.... Somut-Soyut bilgileri veya kanıtları tercih etmekle ilgili gruplamada, Bazı kişiler somut, birbirleriyle olan ilişkilerine göre bilgiyi işlerken, diğer bazı kişiler soyut, birbirinden bağımsız bilgi edinme özelliği gösterirler (aynı eser, sf130)." "Bilişsel Stil Farklılıkları: Düşünme Stilleri; Kişiler genelde düşünme stileri açısından da farklılıklar göstermektedir. birbirlerinden farklı şekilde düşünürler, düşünürken farklı yollardan giderler, farklı araçlara dayanırlar. Welsh, kişilerin iki boyutta ele alınabileceğini öne sürmüşştür: Orjinallik (Origance) ve Eğitilmiş Zeka (İntellectence). dolayısıyla dört grup insandan bahsedilebilir: Hayalci: Orijinallik Yüksek - Eğitilmiş Zeka Düşük Sezgici: Orijinallik Yüksek - Eğitilmiş Zeka Yüksek Geleneksel: Orijinallik Düşük - Eğitilmiş Zeka Düşük Analitik: Orijinallik Düşük - Eğitimiş Zeka Yüksek. (aynı eser 131)" Çelişki 5- Senin çelişkin sezgilerin eğitimden geldiğine inanMAmaktan (hayalcilik görmekten) kaynaklanıyor. Çelişkini alıntınla çıkarmış oluyorsun. Ama ne yazıkki anlamıyorsun. "Hayalci: Orijinallik Yüksek - Eğitilmiş Zeka Düşük Sezgici: Orijinallik Yüksek - Eğitilmiş Zeka Yüksek Geleneksel: Orijinallik Düşük - Eğitilmiş Zeka Düşük Analitik: Orijinallik Düşük - Eğitimiş Zeka Yüksek." Gördüğün gibi "eğitilmişliğin düşüklüğü" olarak, sezgicilği değilde ,hayalci ve gelenekçiliği gösteriyor. Biz bunlara "bilimsel mantıklı düşünMEme" (fizik ötesi inançlar) diyoruz. Nasıl bir çelişki gördüğünüzü anlamıyorum bir türlü... Bilim yaparken o gözlüğü takabilir diye düşünüyorum... Bakın burada siz haklı çıktınız bir manada, sanırım ve haklısınız, Böyle yaparak, yani İnançlı insan, Bilim yaptığı sürece "Materyalist Gözlüğü" takarak bir şekilde çift kişilik oluşturuyo olabilir, yani sizin tabirinizle "Bulunduğu Ortamın Hatırına" Materyal bir görüş sağlıyor olmalıdır ama bu kendisinde bir çelişki yaratmaz diye düşünüyorum.: ? Çelişki 6- Çelişkiyi görüyorsun çelişki yaratmaz diyorsun. Nasıl bir çelişki gördüğünüzü anlamıyorum bir türlü... Yani herkes kendinin bir parça yada büyük oranda haklı olduğunu düşünüyor ve karşısındakini ikna etmeye çalışıyor Öncelikle şunu söyleyeyim; kimseyi düşüncelerime ikna etmek gibi bi amacım ve niyetim yok... Buradan devam edelim... Evet herkes kendi haklılığını düşünüyor ve karşısındakini iknaya çalışıyor. Bende kendi doğrularımı yazıyorum ama temelde kimseyi ikna etmek amacı ile yazmıyorum. Size şimdiye kadar "Niçin bana inanmıyorsunuz, yanlış düşünüyorsunuz" gibi tanımlamalarda bulunduğumu ve yazdıklarımı "Tebliğci" bir anlayışa sunduğumu hatırlamıyorum... Ben sadece bazı bilgilere açıklık getirmek için yazıyorum ve kimsenin inanıp inanmaması umrumda değil... Bu açıdan söylediğim şey pekte çelişkili değil... Şu var ki, belki bir hataydı, bildiklerini kabullendirme açısından herkesi bir kefeye koyup, herkesi Tebliğci ilan edip, kendimi ayrı kefeye koymuşum, tabi bu bir hata, yanlış bi düşünce... Çelişki 7- İnsanlar burada "bilgi açıklama" oyunu oynamıyor. Doğrularını açıklıyor. Amaçları yanlış düşünenleri, düşüncelerinden vazgeçirmek. Toplumun yanlışlardan zarar görmemesi için yapıyorlar. Nasıl bir çelişki gördüğünüzü anlamıyorum bir türlü... O yüzden, istediğiniz kadar Eğitim verin, istediğiniz şekilde eğitim kurumu kurun, insanların dünyayı nasıl algıladığı konusunda bir şey yapamazsınız.. Daha çok bilgi edindikçe daha çok şey anlamlandırmış oluyorsunuz... Eğitim ve Öğretimin bu açıdan yararı vardır. Algılarının yettiği kadar anlamlandırabilir dünyayı... Bu süreci dışarıdan gelen hiç bir etki değiştiremez Bakın bunuda şöyle maddelendireyim: 1-Algılarımızın işleyişini değiştiremezsiniz, Beynin Nörolojik işleyişi bile kişiden kişiye farklılık gösterir ve bu bile Zeka üzerinde farklılıklara neden olur. Doğum sırası, Anne karnındaki süreç bile Zeka üzerinde etkilidir. unları değiştiremezsiniz, bunları değiştiremediğiniz gibi bu yüzden insanların Algılarındaki farklılıklarıda değiştiremezsiniz. 2-Daha çok bilgi edinçe, daha çok materyali anlamlandırmış oluyor, peki bunun ilk madde ile çeliştiği nokta nedir? Ben Algıların değişebildiğini ima etmedim ki? Yada yeni öğrenilenlerin bunları değiştirdiğini ima etmedim ki? Bakın, en basitinden şöyle açıklayayım: Bugün bir kitap okudunuz ve onu anlamlandırdınız ve bunun sonucunda öğrenebildiniz. Yarın yeni bir kitap daha okudunuz, yani yeni bilgiler edindiniz... Bu nasıl oldu, o ikinci kitabı okudunuz ve onu anlamlandırdınız ve bu sizin için anlamlı bir bilgi olarak öğrenme sürecinize girdi... Yani "Bilgi Edinme" Anlamlandırmadan sonraki bir süreç olarak, kendinden önceki süreç olan "Algılama"yı değiştiremez... Önce "Algılarsınız", sonra "Anlamlandırırsınız", en son olarak ta "Bilgi Edinmiş" olursunuz yani "Öğrenirsiniz"... Yani daha çok bilgi edindikçe, daha çok şey anlamlandırmış olursunuz... 3-Algılarının yettiği kadar anlamlandırabilir dünyayı... Bu süreci dışarıdan gelen hiç bir etki değiştiremez: bunu yukarıda açıkladım. Çelişki 8- En büyük çelişkin bu zaten. İnsanların biyolojik farklılığından farklı (değişik) anladığı yanlıştır. Kısa zamanda algılayıp algılamaması söz konusudur. Edinilen her yeni bigi, eskisini yanlışlar veya doğrular. Bu yenilenmiş (gelişmiş) bir bilgidir. Dünya görüşü bu şekilde belirlenmiş olur. Selamlar.
Gönderi tarihi: 10 Aralık , 2006 18 yıl Evet gidiyosun ama sayın boşiq,Pek gerçekçi olmuyor. Yine çelişkilerle gidiyorsun. Çalışıp/okumalısın. Çelişkilerin (altlarını çizdim) inançlarından geliyor. Çelişki 1- Daha önce söyledim di ; Bilim doğa kaynaklı (maddesel) soyut kavramları deneye tabi tutar ve yasalaştırır. Çelişki: Konumuzla ilgili olarak en basit tanımı ile birbiriyle zıt veya karşıt anlamlı kavramların savunulması olarak tanımlayalım isterseniz... Peki sizin bu söylediğinizle, benim tanımım arasındaki çelişki nerede? Yada bunun aksini söylediğim bir tanımımı alıntılar mısınız? Bilim'in soyut kavramlarını araştırdığını iddia etmişliğim var mı? O zaman yazdığınız alıntı bir çelişki değildir... Sadece zoraki bir çaba içerisindesiniz o kadar... Çelişki 2-Hayır bilimdir. (Pozitif bilim değildir.) İsmi de "bilim felsefesi"dir. Bakın, Felsefe bir devinimdir, çabadır... Bakın, en basit şekilde tüm kaynakları bırakın bir yana vikipedi'den alıntılayım... Şu an hızlı cevap verebilmem için bu var elimin altın ama araştırırsanız, bir çok makale bulabilirsiniz... Bilim felsefesi; bilimin ne olduğunu, bilimsel kuramların özgül yapısını, bilimsel bilginin epistemolojik statüsünü, bilimsel yöntemin (ya da yöntemlerin) anlamını, bilim alanı ve bilimsel bilginin nesnesini, bilimin gelişiminin anlamını, özet olarak bir bütün bilimin konumu, gelişimi ve iç-yapısını değerlendiren, bunu kuramsal düzlemde ortaya koymaya çalışan felsefe bölümüdür.Anlamından da çıkarabileceğiniz gibi "Bilim Felsefesi" bir bilim değil, bir düşünme çabasıdır... Bakın kesin bir gerçektirtir ki ilk çağ filozoflarından itibaren her filozof "Bilim Adamı" "Din Adamı" kimlikleri taşırlardı. Ancak Bilimler "İspatlanarak" tek başlarına otorite oldukça Felsefeden ayrılmışlardır. Yani Çalışmalısınız/okumalısınız arkadaşım... Peki burada, söylediğim manada konu ile ilgili çelişki nerede? Gerçi şunu da itiraf etmeliyim, Felsefe'nin bilim olup olmadığı hala tartışılmaktadır. Tıpkı "Zeka"nın ne olduğu konusunda hala tartışmaların olması gibi. Yada hala Tarih'in ve Sosyoloji'nin "Bilim" olup olmamasının tartışılması gibi... Ama temel olarak şunu söyleyebilirim, Düşünme eylemi, Bilim değil, en fazla Bilime gidebilecek bir adımdır... Felsefe bir düşünme eylemi/çabası olarak Bilim değildir, bir adımdır... Çelişki 3-Allahı kur'a'nı ve içindekileri "peki bu kadar şeyi yaratan kimdir ?" diye başlayıp, bizlere ispata çalışan sen ve inançlılar "aklı başında insanlar değil"siniz demekki. Ben "Bu kadar şeyi yaratan Kimdir?" sorusu ile başlamadım anlamaya? "Kimim Ben" diye başladım... İnsanların Yaşam'ı direkt olarak Allah'a bağlamış olmaları beni ilgilendirmiyor. Herşeyi Allah'ın yarattığına inanıyorum ama ben hiç bir zaman Allah'ın varlığını ispatlama gibi bir çabam olmadı. Çünkü kimin neye inandığı umrumda değil... Kimseyede o kastettiğiniz soruyu sormuşluğum yoktur... Ama diyorum ki, ben herşeyin Tanrı'dan (meydana) geldiğine inanıyorum... Ama aksini kanıtlamaya çalışan her Bilimsel yada Düşünsel çabanında arkasındayım... Ayrıca bakın, zorlama bir çaba içerisindesiniz, ben o yazımda "Bilimsel olarak ispatlayamaz ve ispatlamaya çalışamaz" demiştim... Melekleri Bilimsel olarak kanıtlamaya çalışan kaç İlahiyatçı profesör var? Yani bakın, eksik yada kasıtlı olarak çelişki yaratmaya çalışmayın. Benim orada ne demek istediğim açıktır ve yine söylüyorum; Hiç bir insan, Soyut kavramları (Melek, Şeytan, Allah) Bilimsel olarak kanıtlayamaz, kanıtlama çabası boş bir çabadan başka bir şey değildir. Zİra bu kavramlar "Bilişsel Zeka"nın değil, "Sezgisel/Duyusal Zeka"nın yani "İçTepisel Devinimlerin" kavrayabileceği kavramlardır... Yeterince açık oldu mu arkadaşım? Çelişki 4-Evet yanlış. İddia ediyorum ki (halen) sezgi bilinçle mümkündür. Ne kadar çok bilinç kazanmışsan, sezgilerin o denli fazladır. Bilinç te eğitim ve öğrenimle kazanılır. Siz iddia ediyor olabilirsiniz ama Sezgilerin içsel olduğu ve doğuştan getirildiği hakkında bir çok kuram var ve hepside kabul edilmiş kuramlar. Sizde bu konuda bir otorite olmadığınıza göre, tesbitleriniz sanırım pekte bağlayıcı değil... Bir çok kuramcı ismi verebilirim size ve tüm dünyada "Eğitim ve Öğretim Sürecinde" yani okullardaki eğitimde bu kuramlara göre eğitim verilmesi tavsiye edilir. Eğitimde bile ilk olarak dikkat edilmesi gereken en önemli husus "Her öğrencinin farklı algıladığı"dır... Gelişim ve Öğrenme" adı ile bir çok yayın bulunmaktadır. Emin olun ki insanlar fabrikasyon olarak yetiştirilemiyor. İstediğiniz kadar aynı bilgileri verin, aynı şekilde ve aynı okulda, aynı eğitim durumlarını kullanarak eğitin yinede kişisel farklılıkların meydana gelmesini, farklı anlamlandırmaların meydana gelmesini kesinlikle engelleyemezsiniz... Bunlar içseldir... Çelişki 5-Senin çelişkin sezgilerin eğitimden geldiğine inanMAmaktan (hayalcilik görmekten) kaynaklanıyor. Çelişkini alıntınla çıkarmış oluyorsun. Ama ne yazıkki anlamıyorsun. Bakın bir İlahiyatçıda "Eğitilmiş Zeka"ya sahiptir, Ateist Bir Bilim adamı da... Zorlama bir şekilde, kelime aralarına sığınarak yorum yapmayın isterseniz... O vermiş olduğum sınıflandırmayı şu şekilde açabiliriz isterseniz, gerçi eğer yeterince araştırırsanız bu konuyu zaten anlarsınız: Hayalci: Orijinallik Yüksek - Eğitilmiş Zeka Düşük (Sıradan Müslüman olarak adlandırılmış Doğmatik kimseler. Siz Beni bu kategoriye koyuyorsunuz.) Sezgici: Orijinallik Yüksek - Eğitilmiş Zeka Yüksek (Bir İlahiyatçıyı örnek alabiliriz bu açıdan. Yana ben size rağmen kendimi bu kategoriye koymak isterdim.) Geleneksel: Orijinallik Düşük - Eğitilmiş Zeka Düşük (Buda Törelere bağlılığı kabullenmiş, Cahil olarak niteleyebileceğimiz kimselerdir. İnanç açısından Yobaz olarak nitelendirilebilir.) Analitik: Orijinallik Düşük - Eğitimiş Zeka Yüksek. (Belkide siz bu açıdan bu kategoriye gidiyor olabilirsiniz.) Sezgi ile Eğitim bağıntısını kurabilmişsinizdir umarım... "Hayalci: Orijinallik Yüksek - Eğitilmiş Zeka DüşükSezgici: Orijinallik Yüksek - Eğitilmiş Zeka Yüksek Geleneksel: Orijinallik Düşük - Eğitilmiş Zeka Düşük Analitik: Orijinallik Düşük - Eğitimiş Zeka Yüksek." Gördüğün gibi "eğitilmişliğin düşüklüğü" olarak, sezgicilği değilde ,hayalci ve gelenekçiliği gösteriyor. Biz bunlara "bilimsel mantıklı düşünMEme" (fizik ötesi inançlar) diyoruz. Siz ona ne anlam yüklüyorsunuz bilmiyorum ama "Zoraki bir anlam" yüklediğiniz belli. Sezgilerin Değiştirilemeyeceğini savunmam, insanların eğitilemeyeceğini savunmam manasına gelmiyor. Sezgilerinizi Geliştirebilirsiniz o ayrı tabi... Bakın, sürekli "Çelişkiniz Var" ithamı ile, kafanıza göre yorumlamalarda bulunuyorsunuz ama sizde biliyorsunuz ki "İnsanların Eğitilemeyeceğini" ima etmiyorum. Bir insanın yetileri dünyayı "Sezgisel/Duyusal Zeka" ile yorumlamaya, anlamaya mı yetebiliyor? bunu değiştiremezsiniz... Siz "Bilişsel Olarak" mı algılıyorsunuz, bunu değiştiremem? Anladınız mı? Kasmayın isterseniz... Çelişki 6-Çelişkiyi görüyorsun çelişki yaratmaz diyorsun. E öyle düşünüyorum. Bakın bu gerçeği ifade etmeyebilir, bilmiyorum. Bir bilim adamı değilim çünkü... Ama ben yaratmayabileceğini düşünüyorum... Ha gerçekte o adamın içinde bir çelişki olabilir, ama öyle olsa o adamda onu hisseder değil mi? Bu benim öznel bir kanım... Çelişki 7- İnsanlar burada "bilgi açıklama" oyunu oynamıyor. Doğrularını açıklıyor. Amaçları yanlış düşünenleri, düşüncelerinden vazgeçirmek. Toplumun yanlışlardan zarar görmemesi için yapıyorlar. "Bilgi Açıklama" oyunu gibi bir oyun yok Valla sizi yada başkalarını bilemem ama benim kimseyi bilgisinden vazgeçirme gibi bir huyum ve amacım yok. Siz diğer insanların bilgilerine güvenmiyor olabilirsiniz ama bakın sizinle ne kadar tartışsak bile, sizin düşündüklerinizde doğruluk payı yüksek şeylerin olduğuna inanıyorum... Sadece dünyayı farklı algılıyoruz o kadar. Zaten farklı algıladığımız için, sizinle tartışmaya önem veriyorum. Çünkü bakamadığım bir açıdan bakmaya çabalıyorum. Ama siz böyle bir çaba içersinde değilsiniz anlaşılan. Kimin nasıl gördüğü değil, sadece sizin nasıl gördüğünüz önemli size göre... Olsun, buda bi bakış açısı tabi... Saygı duyarım... Çelişki 8- En büyük çelişkin bu zaten. İnsanların biyolojik farklılığından farklı (değişik) anladığı yanlıştır. Kısa zamanda algılayıp algılamaması söz konusudur. Arkadaşım, bakın "Afrodizyak" diye adlandırılan şeyler bile insanlarda farklı etkilerde bulunuyorlar ve zihinde farklı algılar uyandırıyorlar. Zira bir takım ilaçlar insanların "Özgüvenini" artırmasına yönelik olarak ABD ordusunda kullanılıyor. Yada "Korkma" eğilimini ortadan kaldırmak için bir çok ilaç üretiliyor. Keza sakinleştiriciler dahi bu tür kategorilere sokulabilir. Bu ilaçlar hep "Beynin kimyasal işleyişini" temel alarak üretilmiş ilaçlardır. Yani bir veridir bu: Beynin Kimyasal Dengesi Düşünme Üzerinde etkilidir... Yani boşuna zorlamayınız isterseniz... İçki içtiğinizde Mantıksal hesaplamalarda başarısız olursunuz. Esrar içtiğinizde Hayal görürsünüz belki halüsinasyonlarınızı gerçek bile sanabilirsiniz. Nikotin Beynin işleyişini, zekanın performansınız değiştirir. Yapmayın, rica ederim... yine de Kimyasal etkiler Zeka'nın işleyişini etkilese bile, Dünyaya hangi açıdan baktığınız gerçeğini yani Zeka yapınızı değiştiremez. Ama şu var ki Biyolojik farklılıklar, Zeka'nın işleyişi üzerinde etkilidir... Yani İlaçların bile Zekanın işleyişinde etkili olduğu apaçık ortadayken, bunu kabullenememeniz ilginç... Zeka üzerinde Kalıtımın payı büyük oranda vardır, hiç merak etmeyin... Herkesin Kalıtımı, bildiğiniz gibi farklı farklıdır... Bu tesbit edilmiş bir gerçektir. Edinilen her yeni bigi, eskisini yanlışlar veya doğrular.Bu yenilenmiş (gelişmiş) bir bilgidir. Dünya görüşü bu şekilde belirlenmiş olur. Selamlar. Yeni öğrendiğiniz her şey, sadece Anlamlandırdığınız, yani öğrenmenize kattığınız şeyin sayısını arttırır... Bakın, en kısa tabiriyle şöyle özetleyeyim. Burada İnanan insanlar, kendilerinin inanmaları için yeterli olan bilgileri size sunuyorlar. Siz bu bilgileri algılıyorsunuz, öğreniyorsunuz ama kendi algılarınız düzeyinde anlamlandırıp "Saçma" olarak değerledirip, öğrenmenize katıyorsunuz... Öğrendiniz ama Zekanızda bi değişme oldu mu? Başkasının "İnanç" olarak anlamlandırdığını, siz "Saçmalık" olarak anlamlandırdınız? Sizin bir dine inanmamanız için yeterli olan bilgileri de siz sunuyorsunuz, İnanan insanlar algılıyorlar, anlamlandırıp öğreniyorlar ama onlarda yine sizin "Materyalizm" olarak adlandırdığınız şeyleri "Saçmalık" olarak niteliyorlar... Öğrenme oldu ancak yine Algıda değişme olmadı... Son derece açık va basit... Bakın algılarınızı geliştirebilirisiniz, nasıl kullanacağınızı öğrenebilirsiniz, algılarınızın neye yönelimli olduğunu da öğrenebilirsiniz ama algılarınızı değiştiremezsiniz. Bakın, Bilimsel verileri zoraki kabul edip, İnanamayıp, ama Sezgisel Zeka'ya sahip olupta Ateist olma eğilimindeki insanlar, eninde sonuda "Huzursuz" olmaktadırlar. Bu şekilde yeniden inanma sürecine giren bir çok tanıdığım Ateist arkadaşım var. Hemde kimsenin telkinine yada yönlendirmesine maruz kalmadan yeniden inanma sürecine girdiler. Özellikle şüphe ediyorsanız söyleyeyim, hep söylediğim gibi, ben bu insanların neye niçin inanıp, inanmadıklarını tartışmadım bile hiç, çünkü öyle bir huyum yok... Sezgisel Zeka'ya sahip olupta Ateist olmak tatmin etmiyor onları, dünyayı sizin gibi "Bilişsel Olarak" algılamıyorlardı çünkü. Ama şöyle insanlarda var, Bilişsel Zeka'ya sahip ama eğitilmemiş, sadece kendisine doğmalar öğretilmiş ve inandırılmış. İşte bu tür insanlarda ne kadar inansalarda dini hiç bir ritüeli anlamlı bulmuyorlar, sadece inanıyorlar. Böyle insanlarda var, özellikle eğitilmemiş ama inanmış insanların arasına eğilirseniz mutlaka rastlarsınız. Bu adamlarda Bilişsel Zeka'ya sahip ve bir süre sonra kendileri olgunluğa erişince İnanma eğiliminden geçip doğmalarını kırabilirler. Yani Öğrenmeleriniz var olan algılarınızı geliştirmenize yarar, değiştirmenize değil... Saygılarımla...
Gönderi tarihi: 10 Aralık , 2006 18 yıl Sayın boşiq, Söylenildiği ve senin de kabul ettiğin gibi, kişiler doğayı yorumlamaya hem bilimsel hem de dogmacı gözlüklerle bakarsa, elbette çelişkilere düşecektir. Çelişkilerle açıkladığın 8 maddeyi bilimsel kalıplarda vermeye çalışacağım. Kabul edip etmemek senin mantığına kalmıştır. 1)Doğa kaynaklı (maddesel) soyut kavramlar, deneye tabi tutularak doğrulandığında somutlaşır/yasallaşır. Sadece fizik ötesi kavramlar, hurafe/uydurma soyut bilgiler olduklarından, bilimce dikkate alınmazlar. Sadece, Bilim=somut inanç=soyut kavramdır görüşü yanlıştır. 2)Felsefe bir soyut bilim dalıdır. Buna benzer maddeyi kaynak alan Birçok bilim dalları vardır. Bilimsel olduğu felsefe sözlüklerinden ve kaynaklardan öğrenilebilir. Kaynak çoktur. 3)İnançlar ve içindeki Melek, şeytan, kavramları madde kaynaklı, bilimsel olmayan soyut kavramlardır. Bu gibi kavramlar uydurma ve hurafedir. 4)İnançların ve buna bağlı dünya görüşünü oluşturan zeka tipi sezgisel değildir. Sezgisel zeka, bilincin oluşturduğu “önsezi/tahmin”dir. Objektif bilgilerle oluşmuş bilinç’in sezgileri genelde doğrudur. 5)Doğayı ve yaşamı tanımak/bilmek bilimsel verilerle mümkündür. Metafizik (inanç) bilgilerle doğayı tanımlamak, fizik ötesi olguları/varlıkları tanımak anlamındadır. İki inancı yürütmek çift kişilikli, çelişkili insan olmak demektir. 6)İnsanların dünya görüşlerinin farklı olması,farklı bilgilendirilmiş olmalarındandır. Biyolojik yapılarından dolayı farklı dünya görüşüne sahip olduklarını iddia etmek, bilime aykırıdır. Bu forum için, kendime ayırdığım süre burada bitmiştir. Tüm forum arkadaşlarıma selamlar, bol şanslar.
Gönderi tarihi: 10 Aralık , 2006 18 yıl Sayın boşiq,Söylenildiği ve senin de kabul ettiğin gibi, kişiler doğayı yorumlamaya hem bilimsel hem de dogmacı gözlüklerle bakarsa, elbette çelişkilere düşecektir. Çelişkilerle açıkladığın 8 maddeyi bilimsel kalıplarda vermeye çalışacağım. Kabul edip etmemek senin mantığına kalmıştır. 1)Doğa kaynaklı (maddesel) soyut kavramlar, deneye tabi tutularak doğrulandığında somutlaşır/yasallaşır. Sadece fizik ötesi kavramlar, hurafe/uydurma soyut bilgiler olduklarından, bilimce dikkate alınmazlar. Sadece, Bilim=somut inanç=soyut kavramdır görüşü yanlıştır. 2)Felsefe bir soyut bilim dalıdır. Buna benzer maddeyi kaynak alan Birçok bilim dalları vardır. Bilimsel olduğu felsefe sözlüklerinden ve kaynaklardan öğrenilebilir. Kaynak çoktur. 3)İnançlar ve içindeki Melek, şeytan, kavramları madde kaynaklı, bilimsel olmayan soyut kavramlardır. Bu gibi kavramlar uydurma ve hurafedir. Nasıl yani? İnanç'ın ispatlanamaz soyut kavramlarla ilgilendiği konusunda mutabıktık değil mi? Soyut kavramken "Somutlaşan" bir Somut bir kavram gösterir misiniz? Yada Mitokondri Soyutken somutlaşmış mıdır? Melek falan Somutlaşmış mıdır? İlginç... Bilim var olanı yani zaten Somut olanı inceler... Soyut olanı Somutlaştırma eğilimde değildir. En azından ben bunu böyle biliyorum... Cin, Şeytan, Melek falan gibi Soyut kavramları yada Vicdan, Huzur, Sevgi, Aşk gibi Soyut kavramları Somutlaştırmaya çalışmaz... Zaten Somut olan, Var olan Atom, Hücre vs gibi Materyalleri inceler... İsterseniz daha fazla zorlamayın... Bilim, Somut Materyallerle ilgilenir; İnanç Soyut Kavramlarla... Soyut: 1 -Soyutlama ile elde edilen, varlığı ancak eşyada (Maddede) gerçekleşen, mücerret, abstre, "somut" karşıtı. 2 -Anlaşılması, kavranılması güç. Somut: 1 -Beş duyudan biri ya da bir kaçıyla gerçekliği algılanabilen, müşahhas, konkre, soyut karşıtı. Taş, su, hava somut birer varlıktır. 2 -Soyuta karşı olan, doğrudan gerçeğe yönelen. Bilim: 1 -Evrenin ya da olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneysel yöntemlere ve gerçekliğe dayanarak yasalar çıkarmaya çalışan düzenli bilgi, ilim. Felsefe: 1 -Varlık, evren, insan ve bilgiyle ilgili düşüncelerin bütünü. 2 -Bir bilimin ya da bilgi alanının temelini oluşturan ilkeler bütünü. Tarih felsefesi. Hukuk felsefesi. 3 -Bir filozofun, bir felsefe okulunun, bir çağın öğretisi. Sokrates felsefesi. 4 -Evreni, dünyayı, yaşamı yorumlama biçimi, dünya görüşü, ideoloji. 5 -Bir konuda soyut düşünüş. Felsefe yapma! Melek: Tanrı ile insan arasında aracılık yaptığına ve nurdan olduğuna inanılan tinsel varlık. 4)İnançların ve buna bağlı dünya görüşünü oluşturan zeka tipi sezgisel değildir. Sezgisel zeka, bilincin oluşturduğu “önsezi/tahmin”dir. Objektif bilgilerle oluşmuş bilinç’in sezgileri genelde doğrudur. 5)Doğayı ve yaşamı tanımak/bilmek bilimsel verilerle mümkündür. Metafizik (inanç) bilgilerle doğayı tanımlamak, fizik ötesi olguları/varlıkları tanımak anlamındadır. İki inancı yürütmek çift kişilikli, çelişkili insan olmak demektir. Sezgi: 1 -Sezme yeteneği, feraset. 2 -Gerçeğin deneye ya da usa vurmadan, doğrudan doğruya kavranması. Sezgicilik: Bilginin sezgiyle elde edilebileceğini savunan öğretilerin genel adı. Biliş: 1 -Canlının, bir nesne ya da olayın varlığına ilişkin bilgili ve bilinçli duruma gelmesi, vukuf. 2 -Bildik, tanıdık, dost. ----------------------------------------------------------------- Bilimin Kapsamı: Bilim temel olarak ikiye ayrılmaktadır: 1. Bilmektir: Eşya ve olaylar arasında varolan ilişkiler sistematiğine ilişkin bilinmesi gereken şeylerin hepsine bilim denir. Buna göre Alim (bilim adamı) cahil olmayan kimse demektir. Bu anlamda matematik, ahlak, dilbilgisi, ekoloji (çevre bilimi), astronomi, iktisat hepsi de bilimdir. Bunlardan birini veya birkaçını bilene alim ya da bilim adamı denir. İngilizce'de Knowledge, Fransızca'da Connaissance bu anlamda bilimin karşılığıdır. 2. Doğrudan duyumlar ve deney yoluyla elde edilen bilgiler bilimin ikinci anlamını oluşturmaktadır: Bu yönüyle bilim, doğrudan deney yoluyla elde edilemeyen bütün bilgilerin karşısındadır. Metafizik (mutlak varlıkla ilgili olayların bilgisi), ahlak (iyinin ve kötünün bilgisi), irfan (kişisel ve içsel deneyimlerin bilgisi), mantık ve metodoloji bilimin dışındadır. Bilimin bu anlamı dikkate alındığı zaman Fransızca ve İngilizce'deki karşılığı science dir. Kaynak: vikipedi'dir ---------------------------------------------------------------- 6)İnsanların dünya görüşlerinin farklı olması,farklı bilgilendirilmiş olmalarındandır. Biyolojik yapılarından dolayı farklı dünya görüşüne sahip olduklarını iddia etmek, bilime aykırıdır. Nörobiyolojik Yaklaşım: Sinir isisteminin davranış, duygu ve düşünceleri anlamada önemli rol oynadığını öne sürer. Beyin incelemelerinin ağırlık kazandığı bu yaklaşım biyoloji ve tıp alanına yakın bir psikoloji yaklaşımıdır. (Gelişim ve Öğrenme : Prof. Hasan Bacanlı, sf15), Ayrıca bakınız: gata’nın resmi sitesinden "DahiliBilimler" alt bölümünün "ÇocukRuh" adlı alt bölümünde "Neurobiyoloji" adı ile ve ilgili olarak yazılmış diğer makalelerden faydalanabilirsiniz, gerekli bilgileri içermektedir. Zeka'nın işleyişi yada kapasitesi ile ilgili "Kalıtımın Zeka'ya Etkisi" adı ile yaptığınız araştırmalardan verimli bir sonuç elde edebilirsiniz... ------------------------------------------------------------------- Bu forum için, kendime ayırdığım süre burada bitmiştir. Tüm forum arkadaşlarıma selamlar, bol şanslar. Benden de Sevgiler ve Saygılar...
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.