Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2006 18 yıl BU YAZIMDA, HRİSTİYANLARIN:’’BİZ İSAYI KUR’ANIN DEMESİNE GÖRE , TANRI ADDETMİYORUZ’’SÖZLERİNİN NE KADAR BOŞ BİR İDDİA OLDUĞUNU, ONLARIN KAYNAKLARI ÜZERİNDE GÖSTEREREK İZAH EDEĞİM Çoğu Müslüman, Kur'an'da yer alan diğer metinlerden Hıristiyan inanışındaki Tanrı'nın Baba ve İsa'nın ise oğulluğundan, bunun Tanrı'ya eş koşmak olduğu anlamını çıkarıyorlar. Yoksa, bir kadından başkası nasıl olur da bir çocuk sahibi ve bir baba olabilir? Hıristiyanlar, Tanrının şirk – eş koşma – anlamında oğlu olmadığı üzerine Müslümanlarla tamamiyle aynı görüştedirler. Öte yandan, acaba Tanrı'nın Baba niteliği ile İsa'daki Oğul özelliğinden değişik bir bağlamda söz etmek mümkün olamaz mı? En azından, pek çok Müslüman bu fikirlerin İslam'a bütünüyle de yabancı olmadığını kabul ederler. Özellikle Tasavvufta olmak üzere, kimi İslam erbabı Tanrı'yı Baba, insanları ise O'nun çocukları olarak nitelerler. Dahası, genel olarak Müslümanlar bu "Baba ve Oğul olma" olgularının çeşitli şekillerde kullanılmış olduğunun da farkındadırlar: Mahatma Gandhi Hint ulusunun babası olarak adlandırılır. Bir ulusu oluşturan insanların tümü anavatanın çocukları sayılır. Kötülükle dolu birine 'Şeytanın Oğlu' da denebilir. Tabii Şeytanın bir de karısının olduğu düşünülmeden! Bir yolcu için Kur'an, yolun oğlu anlamında 'ibnu's sabil' terimini ve göksel Kitap yerine de kitabın anası anlamında olmak üzere 'ummu'l kitap' kelimelerini kullanır. Yani Kur'an, bu göksel kitabın bir kopyasıdır. İncil'de tekrar tekrar Tanrı için "Göksel Baba" sözleri yer alır. Tanrı, ruhsal anlamda bir Babadır. O'nun Babalığı Meryem ya da İsa ile başlamış da değildir. O, sonsuzluk boyunca Göksel Baba'dır. Bu "Göksel Baba" adı, O'nun yarattıklarıyla arasındaki mevcut ilişkiyi belirlemek ya da O'nun bu ilişkinin varlığını istediğini ifade edebilmek için kullanılır. Hal böyle olunca da bu, O'nun tüm diğer harika isimlerinin bir özeti ve temeli olarak ortaya çıkmaktadır. Benzer şekilde, yine İncil İsa'nın Oğul olmasından da sık sık ve çok özel bir anlamda söz eder: Sevgili Oğlum budur; O'ndan hoşnudum! (Matta 3:17). Müslümanlar olarak bizler biliyoruz ki, kitabımızda defalarca,farklı ayetlerde Allah’ın bir olduğu, ama bunun hristiyanların izah ettiği anlamda sadece ‘’ zati ‘’ birlik olmadığı, esas itibariyle bu birlik, hüküm ve tasarruf,kanun koymak yetkisi,işlerin kendisinde bittiği ve hatta ‘’peygamber’’ in dahi , bu nokta-i nazarla bakıldığında Allah’a ait bütün işlerde Allah’a tabi olduğunu görmekteyiz. Mesela ümmi mektum adlı sahabenin, peygamberimize gelip bana dini tebliğ et , dediğinde, peygamberimiz aleyhisselamın, o an yanına gelmiş bulunan ‘’ nufuz ve kuvvet ‘’ sahibi bazı kimselere tebliğ yaparken,gözleri görmeyen bu ama insanın ümmi mektumun ‘’ bana tebliğ et ‘’ isteğini hafife alması ve bu itibarlı kimselere tebliğe öncelik vermesi hadisesi üzerine, ‘’abese vetevelle , ence ehul a’ma….ayetleri gelmiş, ve o büyük peygamber,’’itab’’ azarlama, uyarı ayetlerine muhatab olmuştu.Neydi bu ayetler: Yanına kör bir kimse geldi diye, peygamber yüzünü çevirdi, sen ne biliyorsun (ey Muhammed) beklide o arınacaktı.Ama sen , kendini arınmaktan müstağni görenleri uyarmaya çalışıyorsun.abese/1-10 ayetleri. Hatta peygamber hayatının sonuna kadar , ne zaman bu ama sahabiyi görse, ona: ‘’Ey Rabbimin, kendisi sebebiyle , beni uyardığı kimse’’demişti. Bir peygamber dahi olsa Muhammed aleyhisselamı , Allah’ın hüküm ve tasarrufunun önünde değil, bilakis ardında ve ona tabi olarak görmekteyiz.Hatta Muhammed aleyhisselamın ashabına karşı:’’ Ben geldiğim zaman bana tazim için ayağa kalkmayınız’’demesi yine göstermektedir ki, Allah’a ortak koşmak ,sadece Zatı ilahinin birden çok olduğunu söylemek kadar basit ve sığ bir iddia değildir. İddia sahibi hrıstiyan demiş ki: ‘’Özellikle Tasavvufta olmak üzere, kimi İslam erbabı Tanrı'yı Baba, insanları ise O'nun çocukları olarak nitelerler’’. Sormak lazım, acaba bir dinin mensubu olan ‘’mutasavıf ‘’ zevat örnek verilerek, bu dinin anlayışında bu vardır demek, tutarsız bir misal değil midir?Bu gün öyle tasavvuf ehli kimseler geldiler ki , mesela bunlardan , hallac-ı mansur:’’enel hak’’ ben hakım, dedi.Ama kuranda hallacın fikrinin doğru olduğuna dair bir tek nas olmadığı gibi, söylenen sözün zahiren bir ‘’küfür’’ olduğu bir çok alim tarafından izah edildi.Hatta mansur ve başkası, bu kim olursa olsun,sözü söyleyen sonuçta bir ‘’insan’’ olduğu ve bu sözlerin kurandan birer ayet olmadığı ortada olup, böyle saçma ve boş bir iddia ile ‘’bakın İslamda da böyle ifadeler var’’ demek ne kadar boş ve anlamsız olduğunu buyurun siz takdir edin. Başka bir misal veren hristiyan yazar :’’ Dahası, genel olarak Müslümanlar bu "Baba ve Oğul olma" olgularının çeşitli şekillerde kullanılmış olduğunun da farkındadırlar: Mahatma Gandhi Hint ulusunun babası olarak adlandırılır. Bir ulusu oluşturan insanların tümü anavatanın çocukları sayılır. Kötülükle dolu birine 'Şeytanın Oğlu' da denebilir. Tabii Şeytanın bir de karısının olduğu düşünülmeden! Bir yolcu için Kur'an, yolun oğlu anlamında 'ibnu's sabil' terimini ve göksel Kitap yerine de kitabın anası anlamında olmak üzere 'ummu'l kitap' kelimelerini kullanır. Yani Kur'an, bu göksel kitabın bir kopyasıdır. ‘’demiş. Dikkat edilirse, kurandan misaller vererek ne anlatmak istediğini ya unutmuş veya karşısındakini anlayışsız sanmıştır.Bakıldığında rahatlıkla göze çarpan misallerden biri,kuranın , yolun oğlu dediği misaldir ki kuran ‘’Allah’ın oğlu ‘’ değil, yolun oğlu demiştir.Zira siz birisine yolun oğlu derseniz , bu bir ‘’kutsallık’’belirtmez ama ‘’Allah’ın oğlu’’ derseniz, bu bir kutsallık anlamı içerecektir.Kurandan misal vermeye çalışan yazar acaba kuranın neresinde ,Muhammed aleyhisselamın ‘’oğul’’ tabiriyle anıldığını gösterebilecek midir?Hayır ! Dahası peygamberimize hitaben ‘’ eğer kurana kendinden bir şey eklemeye kalksan seni kavrar ve şah damarını koparırız’’hakka/44 demekle , Muhammed aleyhisselamın , Allah’ın yanındaki acziyetini en güzel bir ifadeyle anlatmıştır.Nerede kaldı kuranın anlattığı ‘’kulluk ‘’, nerde kaldı muharref incildeki ‘’ baba oğul ‘’bahsi.Bunlar zerre kadar örtüşmeyen ve dahası teville kurtarılamayacak kadar sarih beyanlardır. Yine Allah’ın katındaki, kitapların anası tabir edilen ‘’ ümmül kitap’’ kelimesinden yola çıkarak , bakın benzer ifade kuranda da var demek gafletini gösteriyor.Çok rahat görülecektir ki; kitabın anası demiş ve az evvelki yolun oğlu misalindeki gibi cansız varlıklar gösterilmiş, ayrıca mesela kitabın anası demekle, kurana kaynak olan manasındaki, ‘’anası’’ kelimeside ‘’kaynak’’ olmak anlamında kullanılmıştır.Şimdi Allah’ın oğlu demekle, Allah’ı ,kaynak isa nebiyi ( haşa ) ondan çıktı demeye getirmiş olmuyorlar mı?Bu verdikleri misalle , yapılan şirki tevil kurtarmıyor maalesef. Allah için söylenen bir söz ile, Uluhiyete haiz olmayacak, konu olmayacak bir söz arasında, dağlar kadar fark vardır.Kitap için, yol için, hatta şeytan için (ki şeytan cindir ve çoğalırlar-melek değildir) ve başka başka , hatta peygamber için bile olsa, birisi ‘’ baba’’ tabirini kullansa, bu kullandığı kelime ve anlattığı konuya verdiği misal anlaşılabilir, ancak Allah için böyle bir benzetme yapılırsa iş mecrasından çıkar, çok daha farklı yerlere gider.Zira nebiye tapılmaz ve nebi, Allah’ın vasfıyla vasıflı olmadığı için , kullanılan ‘’baba ‘’ ifadesi , uluhiyet ifade etmez.Ama nebiye tutupta Allah’ın oğlu veya genel manada çocuğu derseniz, bu durumda işler değişir. Sevgili Oğlum budur; O'ndan hoşnudum! (Matta 3:17). Burada kullanılan kelime çok açık bir şekilde , İsa nebi için ‘’evlat ‘’ anlamında kullanılmıştır.Biz biliyoruz ki, peygamberimiz Muhammed aleyhisselam , insanların Allah’a karşı bir şirk koşma fiilini irtikap etmemesi maksadıyla, bir çok tazim ve aşırı hürmet ifade eden davranış ve sözleri yasaklamıştır.Tüm bunlardan maksat tevhit inancının hakim olması ve insanların uluhiyet noktasındaki nazarlarını, sadece Allah’a atfetmelerini sağlamaktı.Muhammed aleyhisselamın bunca tedbirine rağmen, bu gün İslam olduğunu iddia eden , öyle insanlar geldiler ki , bir çok hususta şirk işler oldular.Bunlara , türbelerde yaşanan ‘’ mum dikme ‘’ ‘’ bez bağlama ‘’ gibi , ölüyü yüceltmeye yönelik olayları örnek gösterebiliriz.Kaldı ki , muharref İncil-i şerifte sonradan eklenen ‘’ baba oğul ‘’ inancı, insanlarca nereden alınıp nerelere götürülecek ve İsa aleyhisselamın (haşa) Allah’ın evladı olarak görülmesi meselesi , nasıl büyük bir şirk halini alacak, bunu kestirmek zor olmasa gerektir.Buna rağmen yukarda incilden alınan , ‘’Sevgili Oğlum budur; O’ndan hoşnudum’’ cümlesi, zamanla işlenecek bir ‘’yanlış anlamaya ‘’ fırsat vermeyecek kadar ortadadır. İsa da kendisi için "Tanrı'nın Oğlu" der: Baş kahin O'na yeniden, "Yüce olanın Oğlu Mesih sen misin?" diye sordu. İsa, "Ben'im" dedi (Markos 14:61, 62). Burada ki , açık ve net olan : ‘’Tanrının oğlu’’ , cümlesi bakın nasıl izah edilmeye çalışılmış:
Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2006 18 yıl Yazar Bu sıfatı Hıristiyanlar sonradan uydurmadılar. Aslında onlar, sıradan bir peygamberi, İsa'yı, Tanrı'nın Oğlu haline getirmeye de karar vermediler. Onu yaşayan Tanrı'nın mevkiine yüceltmek ya da Tanrı'nın yanı sıra bir tanrı yapmaya da kalkışmadılar. Müslümanlara göre Tanrı yarattığı dünyaya ebedi sözünü Kur'an aracılığı ile iletmekte. Bu yüzden de çoğu Müslüman tarafından Tanrı'nın ebedi sözü olarak Kur'an kabul edilir. Onlar için ebedi Söz sonsuza değin, hem Tanrı'nın varlığında ve belirli bir yer ve zamana bağlı olarak da Kur'an sayfalarında mevcuttur. Tanrı ile daima birlikte olan Tanrı Sözü bir kitabın sayfalarında yazılmış Arapça sözcüklerde ya da onu ağızdan ağıza yayan kişilerin kalp ve zihinlerinde şekillendi. Böylelikle, Müslümanlara göre hemen hemen ondört yüzyıl önce Muhammet'e bildirilen Arapça Kur'an'da ebedi olan gelip geçici – fani olanla buluşmuş oldu. Hıristiyanlara göre ise, yarattığı dünyaya Tanrı, kendi ebedi Sözünü İsa isimli bir kişi aracılığı ile açıklar. O nedenledir ki, İncil ebedi sözden ya da Tanrı'dan, "Söz vücut buldu" ifadesini kullanarak bahseder. O, insan olan İsa'dır. Hıristiyanlar için İsa, Tanrı'nın kendi sonsuzluğunun bu geçici dünyaya belli bir yer ve zamanda açıklanışıdır. Biz Müslümanlar İsa nebi hakkında inanırız ki, O mübarek nebi, Allah’ın kelimelerinden ‘’ayetlerinden’’(delillerinden) bir tanesidir.Ve kesinlikle Zat-ı Akdes olan Allah ile bir düşünülemez.Zira böyle bir düşünce şirktir, Allah’a ortak koşmaktır.Ama muharref incilde İsa nebi için ‘’oğul’’kelimesi kullanılarak, hatta O’na uluhiyet atfedilerek büyük bir şirk işlenmiştir.Ve yazar bunu tevil ederken Kuranı örnek gösterip,’’Kuranda, Allah’ın ezeli kelamı olarak biliniyor ‘’ ‘’bizlerde İsa’yı , Allah’ın ezeli bir kelamının insan şeklini almış’’ hali olarak biliyoruz ‘’ demekle , bu batıl itikatı kurtarmaya çalışıyor. Oysa Allah madde değildir, ve yarattıklarına benzemez, zira yaratılan her şey sınırlı ve acizdir. Allah sonsuz güç , kudret ve ilim ile bilinir.Aksi bir durum söz konusu olsaydı , yani zatında eksiklikler olsaydı, bu takdirde buna ‘’ilah ‘’ diyemezdik.Bu nokta-i nazarla meseleye baktığımızda göreceğiz ki, İseviler , Allah’ın oğlu olarak söyledikleri isa nebiyi onun kendinden bir parçası ve ezelde söylediği sözünün , insan şeklini aldığını söylemekle, Allah’ı tecsim (cisimlendirme) işine girişmektedirler.Böyle bakarsak eğer İsa aleyhisselamın , yemesi , içmesi, uyuması gibi tamamen insani ameliyeleri acaba hangi babda değerlendirilecektir. Yani İsa nebi ,Allah’ın vucut bulmuş sözü ise, Allah’tan bir parça olarak yeryüzünde olması, Allah’ı cüzlere ayırmak , parçalara bölmek değilde nedir? Dahası kuran, Allah’ın ezeli kelamı olmakla , sözlerin nakli ve kaydı olarak yapılan ‘’ yazı ‘’ ile , bir tecsim (cisimlendirme) işine konu olmuyor ki.Allah’ın ezeli sözlerinin anlatımı olarak , ‘’manasının kayıt altına alınması’’ için bir nakil vesilesi oluyor.Hem bugün kimse kalkıpta Kurana , ‘’Allah’ın oğlu veya ondan kopan bir parçası veya onun mahluku’’ gibi bir nazarla bakmıyor ki, ‘’oğul’’ kelimesiyle Kuranın arasında bir benzetme kurulabilsin. Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrıyla birlikteydi ve söz Tanrı'ydı. Başlangıçta O, Tanrı'yla birlikteydi. Her şey O'nun aracılığı ile var oldu... Söz, insan olup aramızda yaşadı. Biz de O'nun yüceliğini, Baba'dan gelen lütuf ve gerçekle dolu olan biricik Oğul'un yüceliğini gördük (Yuhanna 1:13; 14).Bu nedenle İsa da Yuhanna 14:9'da şöyle der: Beni görmüş olan Baba'yı görmüştür. Yukarıda incilden alınan bu cümleye bakan , rahatlıkla İsa nebiye ‘’Allah’ın oğlu’’denildiğini anlayabilir. ‘’ Biricik oğlu’’ kelimesi acaba tevile yer bırakıyor mu?Birisi kalkıpta İsa nebiye tapsa ve Allah’ın oğludur dese, bu durumda bu adam mazur görülmelidir.Zira incildeki bu cümleyi okuyan birisi , kesinlikle İsa nebinin Allah’ın oğlu olarak anlatıldığına hükmeder.İsa’nın , Allah’ın (haşa) cinsel bir münasebet yoluyla edindiği bir evlat olarak telakki edilmese dahi, sonuçta O’ndan gelen ve o’nun oğlu olduğu manası , O’ndan bir parça olduğunu ifade etmek noktasında yeterli bir söylemdir.Hatta ‘’beni gören babayı görmüştür’’ demek, açıkça ben Allah’ın parçasıyım ‘’ demekten başka bir şey değildir. Gerçekten de Müslümanlar olsun, Hıristiyanlar olsun, doğru olarak İsa'nın bir insan, Tanrı'nın mesajını alan ve ileten bir hizmetli, bir peygamber olduğunu ısrarla belirtirler. Ancak Hıristiyan açıklamasında Tanrı Sözü ve Oğul olarak İsa, aynı zamanda Tanrı mesajını sadece iletmekle yetinen bir peygamber olmanın ötesindedir. O, kendisi Tanrı'nın mesajı ya da Sözüdür! Müslümanlar için Kur'an da bir kitap olmakla birlikte, Tanrı Sözü de olması nedeniyle kitaptan da öte sayılmaz mı? Kur’an Allah’ın sözlerinin kaydedildiği ve bu kayıt işinin yazıyla sadece nakil ve/veya anlatım olarak yapıldığı bir kitabıdır.Bu iddia sahibi , aklı sıra kur’andaki yazının maddi bir şekli olmasıyla, İsa nebinin Allah’ın oğlu olması arasında benzerlik kurmaya çalışıyor.Oysa Kur’an mesela :Yazılı bir metne bakmaksızın da okunabiliyor, ve bu okunanada biz Kuran diyoruz ki Muhammed aleyhisselam ‘’ümmi’’ (okuma yazma bilmeyen ) bir zattı ve Kuran ona vahyedildikçe, O’da insanlara söylüyordu.Hani nerde iddia edilen ‘’tecsim’’(cisimlendirme)?Kaldı ki bu gün yazıya Allah’tan bir parça ve/veya onun mahluku olarak bakmanın ne büyük bir küfür olduğu , hem alken ve hemde ilmen sabitken, İseviler acaba bu ‘’ şirklerini ‘’ nereye oturtacaklardır bilmiyorum doğrusu?Hıristiyanlar açısından, Tanrı'nın ebedi sözünün İsa'da somutlaşmasının hareket noktası, ruhsal bakımdan hasta durumdaki insanlığa duyduğu sevgidir. Tanrı, yazılı bir mesaj göndermekle yetinmek istemedi. İsa Mesih'in kişiliğinde onları bizzat tedavi edecek kişi olarak kendini sunma yolunu seçti. En Kutsal ve en çok seven olması nedeniyle en yüce olan Tanrı için böyle kişisel bir geliş pek mi aykırı gözüküyor? Yazar , Kur’an sahifelerinin yazılmış bir halde, Allah katından indiğini sanıyor.Kur’an Allah’ın vahyettiği , ve bunu Allah resulune öğrettiği bir kelamıdır ki, ne maddeden müteşekkil bir tablet ve nede Allah’tan kopan bir parçadır.Hatta vahiy gelirken Muhammed aleyhisselam unutmamak için , Cebrail’le birlikte Kur’anı tekrar edince Allah o’nun vahyi sana gelip tamamlanmadan evvel kur’anı okumada acele etme!Deki :Rabbim ilmimi arttır.Taha/114 demiştir. Hal bu iken kalkıpta Kur’ana , tıpkı İsa nebinin Allah’ın ‘’oğul dediği’’ gibi bir sözüdür demek, Kur’ana yapılan büyük bir iftiradır.Zira görmekteyiz ki , Kur’an ‘’ cisim’’ olarak değil ‘’ öğreti-vahy-tebliğ-beyan-açıklama-anlatım-zikir ‘’ gibi ifadelerle yerini bulmaktadır.Ve bunların yazıyla , bir yerde kayıt altına alınması ‘’mananın-beyanın’’ unutulup gitmesini önlemek içindir.Dolayısıyla beyan kayda girince cisim olmuyor,zira yazıya sadece maddi bir nazarla bakacaksak , o yazıyı ‘’kağıt ve mürekkepten’’ ibaret görmek durumunda kalırız.Kağıt ve mürekkepten ibaret baktığımızda ise bunların içerdiği manaya bakmamız, maddeci bir nazarla ‘’hata-çelişki’’ olacaktır.Oysa muharref İncilde anlatılan ‘’İsa’’ nebi böyle midir? Kesinlikle hayır! Kim olduğunu soranlara ‘’Allah’ın oğluyum ‘’ diyerek dolaşan birisi gibi anlatılmaktadır.Şimdi bunun neresini tevile çalışıyor bu insanlar , anlamak mümkün değil yani. Yine bu konuya ilaveten İncil’den : Kim beni severse sözümü tutar ve babam onu sever ve biz ona gelip yanında mesken tutarız.yuhanna.14/23 Dikkat buyuruyor musunuz bahsi geçen ‘’ biz ona gelip ‘’ kelimesi, acaba apaçık bir şekilde Allah’ın oğlu ve Allah’tan ayrıca bir ‘’ varlık-evlat’’ olarak gösterilmemiş midir? Bunun teville kurtarılmaya çalışılacak bir yönü var mıdır? Mesken tutmaya gelecek Allah ise, oğul diye onunla birlikte gelen kimdir?Buna Allah kendi kelamıyla birlikte gelecektir, anlamına geliyor demek, bir handikap değilde nedir? Acaba bu söylediklerine kendileri ne kadar inanıyor? İsa Mesih , Yuhanna 14/16-17 : Bende babadan dileyeceğim ve O sonsuza dek sizinle birlikte olsun diye size bir başka yardımcı, gerçeğin ruhunu verecek. Burada yine ‘’ ayan beyan’’ Allah’tan başka bir kimse ‘’ oğul’’ konuşuyor ve Allah’tan dileyeceğim demekle , Allah’tan ayrı bir kimse olduğunu göstermiş oluyor! Eğer iddia edildiği gibi , ‘’İsa Mesih ‘’ Allah’ın ezeli kelamının cisim olmuş şekliyse, bu takdirde Allah’tan dileyeceğim ifadesi neyin nesidir?Allah’ın yanında ‘’açıkça’’ bir başka kişi olarak zikredilmektedir ve buda (haşa) ‘’ Allah’ın oğludur’’.İsevi kaynaklara baktığımızda konuyu kurtarmak için yapılan tevillerden birinde şöyle denmektedir: Bir odada yanan üç tane mum düşünelim, odayı aydınlatan bu üç mum, ışıkları itibariyle aynı odada kaynaşmış oluyorlar, yani mumlar üç tane olsa bile , ışıklar bir oluyor. işte ‘’ baba-oğul ve kutsal ruh ‘’ ilişkiside böyledir.Denilmektedir. Bunun mantığına birlikte bakalım o zaman.Üç tane mum bir odada yanarken , mumların üç tanesi bir kere ayrıdır, ışıkları birleşse bile, sonuçta ışık kaynakları ayrıdır . Ayrıca mumlardan her biri, odanın aydınlatılmasında ‘’ ayrı ayrı’’ kaynak olmaktadır.Yani diyelim ki mumlardan ikisi sönse bir tane mum kalsa, bu takdirde odanın ışığında bariz bir azalma söz konusu olacaktır.Buda demek oluyor ki bu teville dahi işin içinden çıkılamamaktadır.Yani amiyane bir tabirle, İseviler beni mazur görsünler ama, aynı şarkıyı söyleyen üç kişiden söz edilmektedir.Söylenen şarkı aynı bile olsa, söyleyenler ayrı ayrı kişilerdir. Yazar sözlerini İslam hakkındaki ‘’ bilgisizliğiyle’’ şöyle diyerek son vermiş: Üçlük sözünün İncil'de yer almadığı doğrudur. Yine de Elçilerin İncil'deki yazılarında bu üçlük, Tanrı'nın kendini açıklayışının bir özeti olarak kaydedilmiştir. Kimi Müslümanlarca anlaşıldığı üzere, eğer bu konu yalnızca metafizik bir bilmeceden – ya da sırdan – başka birşey değilse, o zaman Tanrı'nın birliği şeklindeki kesin İslam öğretisinin Tanrı'nın ebedi niteliklerinin karşılıklı ilişkileri ve Tanrı'nın sonsuzluğu ile münasebeti şeklinde ifadelendirilişine ne demeli? Yani demek istemiştir ki , İslam esaslarından olan tevhit ve Allah’ın ezeliyeti nasıl olurda ‘’Meryem anaya’’ İsa nebinin evlat olarak verilmesi gibi, zamana tabi bir işle ve beşerle mukalemesi( konuşması-vahyi) de zatının tekliğiyle örtüşür izah edilir. 1. Sizler Allah için ezeli dediğiniz halde , ezelden ( yani başlangıcı olmayandan) fani olan dünyaya bir ‘’ oğul ‘’ göndermeyi aklınıza sığdırıyorsunuz da , aynı konuyu benzer bir ifadeyle , ama işin içine şirk karıştırmaksızın nakleden Kur’an için neden ‘’çelişki’’ sayıyorsunuz? Aradaki tek fark, Kur’an Allah’ın oğlu demiyor, sizler Allah’ın oğlu diyorsunuz. 2. Bununla beraber , Allah’ın bir olmasıyla ‘’çelişiyor’’ dediğiniz , İsa aleyhisselamın ‘’ babasız’’ dünyaya gelişinin, Allah’ın birliği ve tevhit akidesiyle tezat halinde bulunan en küçük bir konusu var mıdır? Allah sizin sandığınız gibi, bir evlat edinmemiştir, dahası Kur’anda nakledilen İsa nebinin babasız dünyaya teşrifi tevhitle zerre-i miskal çelişmemektedir.Allah zaman üstü ( Zatı zamandan beridir) olduğu halde zamanında ‘’Rabbi’’ olarak , zamana tabi olan kullara gayet tabi müdahale edebilir.Eğer müdahale edemeseydi bu takdirde ‘’kudretiyle’’ bir çelişki söz konusu olacaktı.Böylece son sözünüzün aslında muhatabı siz olduğunuz halde, içinden çıkamadığınız meseleyi de biz halletmiş olalım. Böylece siz hristiyanlar , istediğiniz kadar tevil ve yorumlarla durumu kurtarmaya çalışın, Kur’anda sizler için söylenen ‘’Allah üçün üçüncüsüdür , dediler ‘’ tanımı haktır ve siz üstünü örtmek istesenizde , inancınız böyledir. Sonuç olarak derim ki: Andolsun , ‘’Allah üçün üçüncüsüdür’’ diyenler küfre düşmüştür.Oysa tek bir ilahtan başka ilah yoktur.Maide/73 himyata
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.