Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

İNANMAK ve BİLMEK


editor

Önerilen İletiler

İNANMAK ve BİLMEK

 

Başlangıçta bilmekle inanmak arasında büyük bir fark yoktu. Görmek demek inanmak, inanmak demek bilmekti. Atılan nesnenin yere geri düşeceği, güneşin doğuşu ve batışı, yıldızların gökteki yerleri ve bunun gibi olaylar görünür ve dolayısıyla bilinirlerdi. Güneş veya ayın tutulması, kasırga, zelzele ve bu gibi “normal” olmayan doğa olayları ise inançlarla açıklanırdı. Bu sistemde inançla bilim arasında fazla bir çelişki yoktu.

 

Binlerce yıl süregelen bu denge, iki-üç bin yıl önce sarsılmaya başlamıştı. Hafif titremelerle başlayan bu sarsılma, gün geçtikçe ivme kazanmış, ve kesin tarihi belli olmasa bile, sistem çökmüştür. Çöken enkazdan, inanmak ve bilmek ikilisinden oluşan sistem iki ayrı nesne olarak ortaya çıkmıştır: İnanç ve bilim. O oluşumdan sonra inançla bilim bir çok defa çelişecek ve yüzlerce yıl bilim, insan belleğinde inançların yerini alacaktır.

 

Bilimin başlangıçtaki bu başarısının en büyük nedenleri arasında, bilimin açıkladığının herkesçe kavranilabilecek nesneler olduğudur. Örneğin, küremizin güneş etrafında ve ayın da dünya etrafında döndüğü herkesin anlayabileceği basit bir şekilde açıklanabilecek olaylardır. Insanlığın bu “yeni” bilimsel açıklamaları benimsmelerinin en büyük nedenleri arasında, bu açıklamaların insanlığın temel inançlarına dokunmaması da sayılabilir.

 

Gün geçtikçe bilim ivme kazanmış ve 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra, anlaşılması gittikçe zorlaşan bilgiler sunmaya başlamıştır. Temel bilim dalları bölünmeye başlamış, fakat daha önemlisi bilimle inanç arasında uyumluluk arayan, birini öbürüyle açıklamaya çalışan felsefenin yolu bilimden ayrılmıştır. 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra, Sir Francis Bacon veya Rene Descartes gibi hem bilimle ve hem de felsefeyle uğraşanların sayısı büyük bir düşüşe geçmiştir. “Fiziğin altın çağı” veya “fiziğin yarım asrı” diye adlandırılan 20. yüzyılın ilk yarısından sonra, bilim, halkın anlayamayacağı çok karmaşık bir nesne olmuştur. (Değil halkın anlaması, hata bazı fizikçilerin bile Einstein’in teoremlerini tam anlamadığı savunulmuştur.) Eskiden fizik, kimya ve biyoloji gibi temel dallardan oluşan bilim şimdi nerdeyse sayılamayacak dallara bölünmüştür. Tıpta örneğin, kalbin elektrik sistemi bile, ayrı bir bilim dalıdır. Hızla ilerleyen bilim, 20. yüzyılın sonlarına doğru, her iki yılda bir insanlığın bilgi hazinesini iki misli arttırmaya başlamıştır. Böylece bilim, bir bakıma insanlıktan ayrılmış ve kendi başına yürümeye başlamıştır.

 

Öbür yandan inanç her zaman olduğu yerde kalmış ve benimsenmesi, binlerce yıl önce olduğu gibi şimdi de, yüksek eğitim ve yüksek zeka gerektirmemiştir.

 

İnancın sabit kalması ve bilimin hızla ilerlemesi, bilim inançla çelişmediği sürece, büyük bir sorun yaratmamıştır. Fakat, evrim, ruhun varlığı veya yokluğu, dini inançlarla çelişkiler (arkeolojiye göre Musa, tarihçilere göre İbrahim efsanedir), ve gibi savlar, bilimle inancı karşı karşıya getirmişlerdir. Bilimin ne dediğini anlamayan insanlığın, temel inançlarını yerle bir edecek yeni bilimsel bulguları kolaylıkla benimseyeceği düşünülemez.

 

Bilim kalesinin dışında kalan insanlığın, batıl olsada, inançlarına sarılması doğaldır. Sosyologlara göre, inanç büyük diriliş içindedir. Bence bunun en büyük nedeni, bilimin artık “normal” bir kişinin açamayacağı karmaşık bir kutu gibi oluşudur. Evrim teoremini, ne yaparsa yapsın anlamayacak birinin, “inanmıyorum” demesi çok daha kolay, çok daha doğaldır. Uzun yıllar önce köy odasında benim bilimsel açıklamalarımı (yağmur nasıl yağar, güneş nasıl tutulur, vs.) ilgiyle dinleyen köylüler, evrim hakkında kendilerine sunduğum bilgilere “saçma” diye karşı çıkıyorlar. Bu, bilmekle inanmak arasında “demokratik” bir ortama geldiğinin bir belirtisidir. Genelde pekte demokratik olmayan Avrupa’da da güçlenen bilim, gittikçe demokratikleşen dünyada yerini inanca bırakmaktadır. Acaba demokratikleşmek demek, inanmayla bilmeyi sandık başında milletin oyuna sunmak mı demektir?

 

Son zamanlardaki gelişmelere bakılırsa bu sorunun yanıtı evettir. Son Amerikan seçimlerinde Bush, Hiristiyan inancı olanların büyük çoğunluğunu alarak tekrar seçilmiştir. Irak’ta Şiiler tasarlanan seçimlerde kendi gibi inanların oylarıyla yönetimi ele geçirmeyi planlamaktadır. İran zaten 25 yıldır Şiilerin denetimi altındadır. Suudi Arabistan ise 70 yılı aşkındır, “Vahabi” ülkesidir.

 

Aydınlanma çağının başladığı Avrupa’da bilim henüz inanca kaybetmemiştir. Fakat son yılların gelişmeleri inancın Avrupa’da da çıkışa geçeceğini göstermektedir. İstatistikçilerin bulgularına göre Gayri-Müslüm Avrupalıların düşük doğum oranı, nüfüslarının gittikçe azalacağı ve sonunda Avrupa’da Hiristiyanların yok olacağıdır. Doğum oranları çok yüksek olan Avrupa Müslümanları, şimdiden, başta Fransa olmak üzere, bütün Avrupa ülkelerinde çoğunluğu elde edeceklerini iddia etmektedirler. Bu iddialara karşı Hiristiyan Avrupa’nın, inanca bağlı bazı önlemler almaya kalkması bence doğaldır. Böylece uzun yıllardır sosyologların öne sürdüğü “inanç” kutuplaşması hemen hemen bütün dünyayı kapsayacaktır.

 

Uzmanlara göre, bir tekrar olan insanlık tarihi, tekrar karanlık bir çağa mı girecektir? Bundan yüzlerce yıl sonra, okullarda ikinci “aydınlanma” dönemi mi anlatılacaktır?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 8 ay sonra...

Sayın edütörüm fikirlerinize saygı duyuyorum fakat anlmadığım ve işaret etmek istediğim bir kaç nokta var. "Öbür yandan inanç her zaman olduğu yerde kalmış ve benimsenmesi, binlerce yıl önce olduğu gibi şimdi de, yüksek eğitim ve yüksek zeka gerektirmemiştir", acaba inanç meseleleri nasıl genişler? En son din islamdır ve son peygamberle birlikte ikmalini tamamlamıştır. Ondan öte daha yeni şeylermi beklenir ki olduğu yerde kalmıştır diyorsunuz. Hadi bilimi anlıyoruz hergün yeni yeni keşifler, bulgular ekleniyor. Tabiki bilim gelişecektir ama bu gelişmesi " daha bilmediğiniz nice şeyleri yaratmaktadır" meali gereğince gene Allahın kudreti, bilgisi ve yaratması dahilindeki olaylardır. Köy odalarında köylülerin evrime inanmadıklarına hak veriyorum, inanacak bir tarfımı var. Varsa onuda yazarmısınız .

 

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.