Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2006 18 yıl Selamlar... Konu bana ithaf olunarak açıldığı için sürekli olarak dikkatle burayı takip ediyorum. Ama doğrusunu isterseniz; girişle-gidişat pek uymuyor. Evet bir ilinti var ama anlaşılmaya pek elvermiyor...Ya da ben tam olarak anlayamadım...Her ne ise,,, 1998 yılında ilk defa kaldığım öğrenci evine Yenişafak Gazetesi alıyorduk. ondan önceki gazete alışkanlığım genelde ya resimli gazetelerdi veya spor sayfasıyla alakalıydı. Ancak İdris ÖZYOL ve Gökhan ÖZCAN adlı iki yazar yüzünden gazeteye tersten dalarak okumaya alışmıştım. İşte o yazarlardan İdris olanı (pazar günleri yazıları çıkıyordu ve köşesinin adı LANETLİ SINIF'tı)ndan şimdi bir alıntı yapacağım. O kadar muhteşem bir dille yazılar yazıyor, o kadar enteresan cümleler kurabiliyordu ki, "dünyanın en kalabalık otobanına düşmüş bir kedi ölüsüdür aşk" cümlesi garip gelmiyordu o söyleyince. İdris Özyol: Portakal Sandığı, Çakı Bıçağı ve pencere camının Meselesi 'Benim meselem mühim mesele' diyor Müslüm Gürses bir şarkısında ve aklımızın ince kıvrımlarında dolaştırıp bu sözü, meselenin vehametini tartıyoruz. bizim meselemiz dünyanın en kadim meselesidir. yeşil seccadelerimiz, ezan okuyan saatlerimiz, duvarlarımızdaki resimler, vitrinlerimizin oymaları, çekyatlarımızın kumaşı, duvar halılarımızın geyikleriyle dalga geçenlerle aramızdaki kültürel, sosyal, politik ve ekonomik uçurum her iki tarafın aklına başka dünyalar koymuştur. bu, sokak kedisiyle ciğercinin kedisi arasındaki devasa boşluktur ki, atılan bütün tiradların sonunda birini soğuk sokaklar, diğerini sıcak soba önleri bekler. biz ki 'mühim mesele'nin en mühim tarafı olarak, anlaşma masalarında, siyaset zirvelerinde, ekonomi pazarlıklarında toplam sonuç, okuma oranı, doktor başına düşen hasta sayısı, mevsimlik işçi oranı olarak zikredilip geçtik. oy verdiğimiz partiler, çocuklarımızı gönderdiğimiz okullar, zeytin peynir aldığımız bakkallar, tezgahlarına dokunduğumuz fabrikalar, imdat istediğimiz gazeteler, okuduğumuz yazarlar, dinlediğimiz şarkılar, çözdüğümüz bulmacalar lanetlendi. para uzmanları için 'kayıtdışı ekonomi, siyasetçiler için 'kararsız seçmen kitlesi', marksistler için 'lumpen proleterya', sosyologlar için 'kent yoksulu', telefon idaresi için ' sayın abone', bankalar için 'mudi', emniyet teşkilatı için 'eşkali belirsiz şahıs', entellektüeller için 'yığın' ağalar için 'maraba' ve çay içmeye gittiğimiz yerlerde 'adisyon'duk biz. bile isteye lidersiz, bile isteye kayıtdışı, bile isteye lumpen, bile isteye maraba, bile istatistiki bir veri olarak bırakıldık. marks okusak suç, Kur'an okusak suç, Hazreti Ali ve hayber cengi okusak suç, rüya tabiri okusak suç oldu. dokunduğumuz herşeye, oy verdiğimiz bütün partilere, ardından yürüdüğümüz bütün liderlere, mırıldandığımız bütün şarkılara,girdiğimiz bütün evlere sıtımızdaki kadim laneti de bulaştırdık. meydanlarda sekerek yürüyen evlatlarımızı vurdular bizim. mum ışığında gizlice, müslüman bir ülkede gizlice Kur'an okuduk ve mumun karanlık yerlerinden gelip vurdular bizi.arka odalarda, soğuk gecelerde gizlice, bir fikre inanmanın bütün gizliliğiyle marks okuduk, satırların arasından çıkarak vurdular bizi. ergenekon destanının içinden çıkarak vurdular bizi. pir sultan türkülerinin içinden çıkarak vurdular bizi. hatta teksas-tommikslerin çizgilerinden çıkarak vurdular bizi.neye inansak, neyi hayal etsek, kime baksak vurdular bizi.meydanlarda sekerek yürüyen evlatlarımızı vurdular. kestiğimiz kurbanları, içtiğimiz çayları, bayramlarımızı, oturduğumuz portakal sandıklarını vurdular. bütün gece Müslüm Gürses dinledim ve daha dinlenmeden vurulan bir şarkının üzerindeki gazete kağıtlarını kaldırdım usulca. kan görmek ürkütmüyor beni. bir hayale inanmak için kan görmeye alışmak gerekiyor demek ki. Devletimize göre tehlikeli olmayan şey ne acaba...Tehlikeli olmayan düşünce, hayat, insan, yaşantı hangisidir aceba...Şahsen ben, hangi hareketim neticesinde koğuşturmaya uğrayacağım hakkında bir malumat sahibi değilim ve her an başıma bir devlet işi veya kuşu (bu kuşu bir şahin olarak anlayın) konup konmayacağını bilmiyorum. Aynı dönem içerisinde komünistide, islamcıyı da sürgünde gezdiren, hapishanelerde dolaştıran bu devlet. Biz ikisinden de değiliz diyip de kurtulacağınızı pek düşünmeyin, ikisinden olmadığınızı siz değil onlar tespit edecekler daha önce olduğu gibi. İkisinden olmak da suçluluk için nasıl bir neden oluyorsa bu da ayrıca tartışılır... Kendi adıma korkmuyorum desem yalan olur herhalde... Kendinize iyi bakın...
Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2006 18 yıl dokunduğumuz herşeye, oy verdiğimiz bütün partilere, ardından yürüdüğümüz bütün liderlere, mırıldandığımız bütün şarkılara,girdiğimiz bütün evlere sıtımızdaki kadim laneti de bulaştırdık. meydanlarda sekerek yürüyen evlatlarımızı vurdular bizim. mum ışığında gizlice, müslüman bir ülkede gizlice Kur'an okuduk ve mumun karanlık yerlerinden gelip vurdular bizi.arka odalarda, soğuk gecelerde gizlice, bir fikre inanmanın bütün gizliliğiyle marks okuduk, satırların arasından çıkarak vurdular bizi. ergenekon destanının içinden çıkarak vurdular bizi. pir sultan türkülerinin içinden çıkarak vurdular bizi. hatta teksas-tommikslerin çizgilerinden çıkarak vurdular bizi.neye inansak, neyi hayal etsek, kime baksak vurdular bizi.meydanlarda sekerek yürüyen evlatlarımızı vurdular. kestiğimiz kurbanları, içtiğimiz çayları, bayramlarımızı, oturduğumuz portakal sandıklarını vurdular. bütün gece Müslüm Gürses dinledim ve daha dinlenmeden vurulan bir şarkının üzerindeki gazete kağıtlarını kaldırdım usulca. kan görmek ürkütmüyor beni. bir hayale inanmak için kan görmeye alışmak gerekiyor demek ki. son zamanlarda okuduğum en iyi cümleler... teşekkürler...
Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2006 18 yıl HİÇ SENİ KIRARMIYIM SEVGİLİ CYRANO "Osmanlý'da ilk grev" 3 Aðustos 1910 tarihinde koza fabrikalarýnda çalýþanlar valiliðe bir yazýlý baþvuru yaparak 16 saatlik çalýþma saatlerinin saðlýklarýný bozduðu gerekçesiyle 'iþi tatil ettiklerini' belirtmiþler. Ayrýca, kadýn iþçilerdeki ilk grev de Bursa'da yaþanmýþ... Zonguldak bölgesinde toplu olarak ilk işi bırakma — grev, 1908 — de yapılmıştır. Grev o zaman en büyük üretim bölgesi olan Gelik ocaklarında başlamış ve hızla gelişerek bütün kömür bölgesine ve demir yollarına da yayılmıştır. O zaman da son Zonguldak olaylarında olduğu gibi işçilerin en ilkel hakları uğrundaki bu direnişleri, idari çevreleri, kömür ocaklarını ellerinde tutan yabancı şirketleri son derece korkutmuş ve derhal İstanbul’dan Zonguldak bölgesinde Musul Gombotu ile «Avcı taburları» gönderilerek, ülkemiz kömür ocakları işçi hareketinin başlangıcı sayılan bu ilk grev de son grev gibi silâh zoruyla bastırılmıştır. Bundan sonra Zonguldak bölgesinde birisi, 1923-de, ötekisi de 1936-da patlayan iki büyük grevle, 12 saat-tan fazla çalıştırılan kömür işçileri fazla ücret almak hakkını kazanmışlardır. DEMEK Kİ BİRŞEYLERE BAKINCA BİRŞEYLER GÖRÜNMÜYOR.ŞİMDİ SORACAKSIN YAHU BUNLAR NEREDEN ÇIKTI? Arkadaşım sen git gide ilginçleşmeye başladın. Bir eliniz google da bir eliniz burada tartışmaya kalkmayın. Osmanlıda ilk grev, 1910 da falan olmamıştır. 1863 te ereğli kömür madenlerinde grev düzenlendi. 1872 de Tersane işçileri Grev düzenledi. 1872 Beyoğlu Telgraf geçici işçileri greve gitti. 1872 de hasköy tersane işçileri greve gitti. 1872 Ömerli Yarımburgaz demiryolu inşaatı işçileri greve gitti. 1876 yılında. Haydarpaşa, izmit demiryolu işçileri 1 yıldır ödenemyen maaşları için greve gitti. 1908 te İstanbul Cibali Tütün Fabrikası işçileri greve gitti. Google da ilk gördüğünüz "result"u buraya copy pastelemeden önce. En basiti bir kronolojiye bakın. Yada www.icisleri.gov.tr den olaylar doc dosyalarını inceleyin. En basiti mantığınızı kullanın. Tatil-i Eşgal yasasıyla Osmanlı ülkedeki tüm sendikaları ve grevleri yasaklamışken. İlk grevin 1910 yılında düzenlenmiş olacağına nasıl inandın. 1909 yılında çıkan Tatil-i Eşgal yasası olmayan grevleri ve sendikaları mı kapattı yasakladı. Hey benim güzel dostum birşeyi eleştiriyorsan içine bakın diye boşa söylemedim. İzmir AYDIN demiryolunun inşaasında geçen bu vakaa nasıl oluyor da 1923 de cereyan ediyor? İddia ediyorsun ya Yoksa ; "Robert Wilkin adlı İzmirli İngiliz tüccar ile dört ortağı 1855'te İzmir-Aydın demiryolu için imtiyaz talebi ile Osmanlı Hükümeti'ne başvurmuş ve 1856'da imzalanan sözleşme ile bu imtiyazı almışlardı." Bu muhteremler almış oldukları imtiyazı bir kenara atıp Cumhuriyet kurulduktan sonra mı hayata geçirdiler? Yani 67 yıl sonra (Burada İzmir Aydın demiryolları tesisisindeki grev'i esas alıyorum) Arkadaşım yine aynı noktadasın. Gerçekten bilmiyor musun kapitulasyon nedir ? neden kaldırılmıştır ? Demiryolunda inşaat haricinde işçi olmaz mı ?. Demiryolunun inşaatı bitince, işçi olmadan mı işler demiryolları. Cidden, git gide komikleşiyorsun farkında mısın ? Bu şirket 1856 yılında aldığı imtiyazla inşaata başladı. 1866 da inşaat bitti ve İzmir-Aydın Demiryolu hizmete açıldı. Şirket Lozan Antlaşmasıyla Kapitulasyonlar kaldırılana kadar. Demiryolunu işletti. Bu demiryolunun işçileri 1923 te grev düzenlediler. [/b] bu konuda Erkan Serçe "1923 İzmir-Aydın demiryolu grevi: Siyasal iktidar, sermaye ve işçi sınıfı üçgeni üzerine bir deneme." adlı kitabında grevi tüm yönleriyle incelemiştir. Sen yazdıkça bizde birşeyler yazıyoruz Sen bilgileri atıyorsun biz araştırıyoruz.Harikaaa Hiç bilmediğim neler öğreniyorum sayenizde. Dilerim enerjin hiç bitmez CYRANO. Arkadaşım görüyoruz yukarıda "atan" tarafı. Şehzadeler arasında toprak paylaştırılır dedin. yazdık doğrusunu. Şehzadelerin kendine has birlikleri olur dedin. yazdık doğrusunu. Osmanlıda ilk grev 1910 da olmuştur dedin yazdık doğrusunu. 1923 izmir-aydın demiryolu grevi için yalan dedin yazdık doğrusunu. Devlet kendisi için sanayi kuruluşu ancak, sosyalsit ülkelerde açar dedin. Yazdık sana devletin açtığı dev sanayi kuruluşlarını. yani bunlar en sonları. ama sen. ben her yanlışını düzelttiğimde. laf cambazlığıyla daldan dala atlıyorsun. Sevgili Bozan'ın yazılarındaki sırları buldukça hem bizler birşeyler öğreniyoruz geçmişle ilişkili hemde sevgili bozan anlaşılmanın tadını yaşıyor. Dilerim ki öyle şeyler öğreneceğiz ve paylaşacağız ki bu nefaseti hiçbirşey vermez. Sevgilerimle ve saygılarımla, Evet "sevgili bozan" gerçektende. 1923 yılında gerçekleşen bir grevi 1860 yılında gerçekleştiğini söylüyor. Bununlada kalmıyor. 1860 yılında Osmanlı'nın grevden habersiz olduğunu. Bu hiç olmayan grevden sonra. Grevin ne olduğunu öğrendiğini ve grev yapmayı yasakladığınıda söylüyor. Oysa 1845 Polis Nizamnamesinde "işçilerin, cemiyet kurmalarının ve greve gitmelerinin " yasaklandığını da bilmiyor. Kısacası Osmanlı tarihini bilmeyen "sevgili bozan" sana göre bizi bu konuda aydınlatıyor. Hayali arkadaşlarının hayali tezleriyle. Şimdi, ya yukarıda alıntı yaptığım yazılarındakilerin senin tabirinle " atma " olduğunu kabul edeceksin. Yada yok doğru diyorsan, koyacaksın ortaya doğrunu. Smileylarla bezenmiş laf cambazlıklarına başvurmadan. benim gibi tane tane
Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2006 18 yıl CYRANO 'dan tarihe geçecek iddia Resmen şaşkınlığa düşürdün beni.Bu yazının cevabına binlerce smiley yetmez. Devlet zatiallerinizin sayesinde bu işletmeleri kuracak ülkede BURJUVAJİ dogacak. İktisat pröfesörleri Devlet yatırımlarının nasıl burjuvaji ürettiği konusunda kapınızı muhakkak çalacaktır.emin olun. Tarihe geçiyorsun haberin yok dostum. A Şuna şöyle diyelim. Sen kendi bilmediğin herşeyi yok sanıyorsun Arkadaşım ben kamu yönetimi mezunuyum. Türkiyede iktisat derslerinin olduğu bölümlerde ders konusu olan konuları, tarihe geçicek yeni iddialar sanmanın başka bir yorumu yok. Ki sana Devletçilik ilkesinden büyük harflerle yazarak bahsetmiştim. Zira biraz genel kültür olsa sorun kolayca hallolur ya. "Nitekim, "Devletçilik" politikası esas olarak "ulusal burjuvazi" yaratma modeli olarak düşünüldü Bir yandan yabancı sermayeli işletmelerin satın alınması, öte yandan devlet eliyle ekonomik yatırımların yapılması ve özel kesimin "koruyucu bir gümrük politikası" çerçevesinde krediler, vergi bağışıklıkları ve benzeri yöntemlerle desteklenmesi "milli sermaye sınıfı (burjuvazi)" yaratmaya yönelik etkinliklerdi." Emre Kongar, Burjuvazi İslamcılaşırken. evet arkadaşım, bin smiley yerine, biraz okuma çözer sorununu.
Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2006 18 yıl İşte benim tam da anlatmak istediğim buydu... Malesef tarihimizi bilmiyoruz, malesef Türk tarihini 1920'lerde başlayan 1940'larda zirve yapan ve dempkrat parti ile düşüşe geçen 40 yıllık bir tarihten ibaret zannediyoruz. Tez okumak hele ki arşivden hazırlanmış tez okumak netameli iştir, keçi boynuzu yemeğe benzer fakat yine de bilmemek değil öğrenmemek ayıptır. Ali kardeşimin ( prof ,akyıldız, marmara ünv.) izmir aydın demiryolu adlı yüksek lisans tezini ya da tez okumayı sevmeyenler için yumuşatılmış ankanın sonbaharı adlı kitabını okuduğumuzda bize tarihimizle ilgili derinlik kazandıracaktır. Niyetim ve maksadım sen bilmiyorsun ben biliyorum değildir, amacımız okuduklarımızı paylaşmaktır, söylenen herşeye sadece söyleyenden dolayı karşı çıkmak mantıklı ve tutarlı bir yaklaşım olmaz... bozan sende uzatma istersen. 1860 lar da İzmir-Aydın demiryolunda grev falan olmamıştır. İzmir-Aydın Demiryolu Grevi 1923 yılında olmuştur. Ayrıca dediğin gibi, Osmanlı 1860 lar da grevin ne olduğunu bilmiyor falan değildi. Yine senin dediğin gibi, Osmanlı o hayali greve bakıpta grevi yasaklamamıştır 1845 Yılında Çıkan Polis Nizamnamesiyla Osmanlıda "işçilerin cemiyet vs kurması ve grev yapması" yasaklanmıştır. Ayrıca içinde böyle bir iddia olan bir tez de olamaz Hiç bir prof kalkıp olmayan bir greve olmuş deyip. Birde Osmanlı 1845 te Grevleri yasaklamışken. 1860 larda osmanlı grevi bilmiyordu demez.
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.