Gönderi tarihi: 22 Eylül , 2006 18 yıl Peygamberimiz, kabilelerin İslamiyete bağlanmalarını temin, ayrıca kadınlara ait hükümleri kadınlar vasıtasıyla yaymak, bazılarını sefaletten kurtarmak, bazılarının ise iffet ve namuslarını korumak için onlarla evlenmiştir. Asıl hikmet ve gaye kadınlar vasıtasıyla İslam'ı yaymaktır. peki diğer sebepler nelerdir? Peygamberimizin 53 yaşından sonra evlenmesinin sebep ve hikmetlerinin bazılarını sayarımsınız? saygılarımla....
Gönderi tarihi: 22 Eylül , 2006 18 yıl Çok evlilik Hz. Peygamber’in ilk olarak uyguladığı bir tatbikat değildir. O’ndan önce de pek çok peygamber, aynı uygulamayı yapmıştır. Aynı zamanda savaşlarda esir düşen kadınların da, eş olarak alınması yine İslâm’dan önceki dinlerde uygulanan bir prensiptir ve bu bir noktada gereklidir de. Bununla ilgili olarak Tevrat’ta şu tavsiye vardır: "Düşmanlarına karşı cenge çıkacağın ve Allah’ın onları senin eline vereceği ve onları esir olarak götüreceğin zaman, esirler arasında bakılışı güzel bir kadın görüp onu arzu eder ve karı olarak kendine almak istersen; o zaman onu evinin içine getireceksin; ve o başını tıraş edecek, tırnaklarını kesecektir; esirliğin esvabını üzerinden atacak, senin evinde oturacak, babasına ve anasına tam bir ay ağlayacak, ondan sonra da kendisine yaklaşacak ve onun kocası olacaksın, o da senin karın olacak..." Yine Tevrat’ta Hz. İbrahim’in pek çok kadınla evli olduğu, Hz. Davud’un çok sayıdaki hanımının yanında, bir çok cariyesinin olduğu , Hz. Süleyman’ın yedi yüz hanımının, üç yüz de cariyesinin bulunduğu nakledilmektedir. Kur’ân da, çok evliliğin yeni bir şey olmayıp, diğer peygamberlerin de bir uygulaması olduğunu haber vermektedir: "Andolsun, Biz senden önce de elçiler gönderdik, onlara da eşler ve çocuklar verdik .." (13, Ra’d:38). Evet, çok kadınla izdivaç, bilhassa ahkâmla gelen Enbiyâ için bir bakıma zaruridir. Zirâ, dinin, aile mahremiyeti içinde cereyan eden pek çok yönleri vardır ki, ona ancak bir insanın nikahlısı muttali olabilir. Binaenaleyh, dinin bu yönlerini anlatmak için herhangi bir istiâre ve kinayeye başvurmadan -ki çok defa bu türlü anlatma tarzı anlamayı bulandırır ve istinbatı zorlaştırır- her şeyi alabildiğine açık bir şekilde anlatacak, mürşidelere ihtiyaç vardır. İşte, her şeyden evvel, nübüvvet hanesinde bulunan bu temiz zevceler, kadınlık âlemine karşı, irşad ve tebliğ vazifesinin sorumluları ve nakilcileri olma itibariyle, peygamber için de, peygamberlik için de; kadınlık âlemi için de gerekli, hattâ elzem olur. Bununla beraber, söz konusu olan peygamber, Allah tarafından insanlığa gönderilen, hattâ sadece insanlara değil, aynı zamanda cinlere de gönderilen nebilerin sonuncusu olursa, durum daha da ehemmiyet kazanır. Kıyamete kadar gelecek olan insanların ihtiyaçları, istekleri, karşı karşıya kalacakları problemler durumu daha da hassaslaştıracaktır. Bütün bunların aktarılması, hem de en hassas ve mahrem meselelere kadar, peygamberin her hâline şahit olan bir kısım kimselerin -ki bunlar da ancak hanımları olabilir- bulunmasına bağlıdır. bu mesele hakkında daha çok uzun yazılan çizilen eserler var ...(alıntıdır) kısaca bu kadarı yeterlidir... saygılar ayrıca kur'andaki aile kavramıyla ilgili bir çok ayet medinede nazil olmuştur...bunların açıklanması mümin kadınlara öğretilmesi hikmetlerinide taşımaktadır.ahmet şahinin araştırmasını aşağıya alıyorum. Peygamberimizin eşleri şunlardır. Hz. Hatice ®; Hz. Sevde binti Zem’a ®; Hz. Aişe ®; Hz. Hafsa binti Ömer ®; Hz. Zeynep binti Huzeyme ®; Hz. Zeyneb binti Cahş ®; Hz. Ümmü Seleme ®; Hz. Ümmü Habîbe (Remle binti Ebî Süfyan) ®; Hz. Cüveyriye binti Hâris ®; Hz. Safiyye binti Huyey ®; Hz. Mâriyetü’l-Kıbtiyye (Ümmü İbrahim) ®; Meymûne binti Hâris ® Peygamberimizin evliliklerini nefsanî ve şehevanî telâkki eden, eski zaman münafıkları gibi, yeni zamanın ehl-i dalaletine verilen kesin ve susturucu cevap, Üstad Bediüzzaman’ın izahıyla özetle şudur: Evliliğin iki ana gayesi vardır.. Biri neslin çoğalması, diğeri şehevanî duyguların meşru dairede tatmin edilmesidir.. Neslin çoğalması evliliğin illeti, yani en öncelikli gayesidir. Nefsanî arzuların tatmini ise o vazifeyi gördürmek için yaratıcı tarafından verilmiş cüzi bir ücrettir. Tıpkı şahsi hayatın devamı için yemeğin içine konulan lezzet gibi. Gerek tarihî açıdan, gerekse insan yaratılışı açısından Peygamberimizin evliliklerini incelediğimizde karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor. 25 yaşına kadar, gençliğinin en heyecanlı çağında kavmi içinde bekar yaşamış ve hiçbir kadınla ilişkiye girmemiş, iffet sahibi olduğu, dost ve düşmanın ittifakıyla sabit olmuştur. Hatta kavmi ona her yönüyle güvenilen biri olarak “Muhammedül-Emîn” unvanını vermişlerdi. Oysa içinde bulunduğu toplum, çok kadınla münasebeti normal addediyordu; Buna rağmen o, gerek 25 yaşına kadar ve gerekse daha sonraki hayatında pek çok hem de bakire kızla hayatını birleştirebilirdi. Ancak o, böyle yapmayıp kendisinden 15 yaş büyük, 40 yaşında dul bir kadınla evlenmiştir. Hem de bu evliliği eşi vefat edene kadar tam 25 yıl sürmüştür. Yani elli yaşına kadar tek ve dul bir hanımla yetinmiştir. Onun evliliklerinde nefsaniyet olmadığının bir delili de, müşriklerin davasından vazgeçmesi için yaptıkları teklife verdiği cevapta saklıdır. Müşrikler, amcası Ebu Talip’e gelip, “yeğenin eğer başımıza reis olmak istiyorsa onu reis yapalım veya en güzel kız ve kadınlarımızı ona verelim. Ta ki, bu davadan vazgeçsin.” dediler. Amcası bu teklifi ilettiğinde Efendimiz (a.s.m) şu karşılığı verdi: “Ey amca! Eğer sağ elime güneşi, sol elime de ayı koysalar ‘vallahi ben bu davadan yine vazgeçmem.” Bu cevap onun neyin peşinde olduğunu, kadın gibi, reislik gibi insanların değerli addettikleri şeylerin onun nazarında ne kadar değersiz olduğunu ispata yeter. İkinci evliliği ise Hz. Hatice’nin vefatından sonra yine yaşlı ve dul bir kadınla, Hz. Sevde ile olmuştur. Hz. Sevde ile de üç yıl yaşadıktan sonra, yaklaşık 54 yaşına kadar hep tek kadınla yaşamıştır. İlginçtir ki, onun çok kadınla evliliği hayatının bundan sonraki son on yılı içinde gerçekleşmiştir Bu gerçekler karşısında evliliklerinde şehvani ve nefsanî arzuların tatmin gayesini aramak insan tabiatını ve tarihî gerçekleri inkar etmekle mümkündür. Ve bu yaklaşım asla insaflı ve mantıklı bir yaklaşım sayılamaz. Olsa olsa kasıtlı bir karalama maksadı taşır. Hayatının son yıllarına rastlayan evliliklerinde yukarda zikredilen evliliğin dayandığı her iki gayenin, îslin çoğalması ve nefsanî arzuların tatmininin bulunmadığını görürüz. Zira nesli, ilk eşi Hz. Hatice’den devam etmiştir. Daha sonraki evliliklerinde çocuğu olmamıştır. Sadece Mısır’lı Mariye’den rahim dünyaya gelmişse de bir buçuk yaşında vefat etmiştir. Görüldüğü gibi evliliklerin ana gayesi olan neslin çoğalması, tarihî bir gerçek olarak Hz. Hatice’nin dışındaki evliliklerinde yoktur. Geriye evliliğin ikinci derecedeki gayesi kalıyor, Yani nefsanî ve şehevanî duyguların tatmini. Peygamberimizin çok kadınla evliliğinde gerek fıtrat ve gerekse tarihî gerçekler açısından bu gayenin aranamayacağını gördük. Zira bir insanın nefsanî ve şehevanî arzularının en ateşli ve uyanık bulunduğu şüphesiz 15-45 yaş dönemidir. Şayet Hz. Peygamber, bu dönemde birçok güzel kadınla evlenmiş, sonradan onları terkedip daha başka genç güzel kadınlar almış olsaydı, şehvanî hisleri tatmin yolunda ileri sürülen iddialar bir dereceye kadar haklılık kazanmış olurdu. Oysa o böyle yapmamış, tam tersine hayatının son on yılı içinde (53-63) aralarında Ümmü Seleme gibi yaşça ilerlemiş, ve birçok çocuğu olanlar da dahil, aldığı hanımları ileri yaşlarda ve dul olarak almıştır. Meselâ, Hz. Sevde 53 yaşında ve dul. Hz. Zeyneb binti Huzeyme, 5O yaşında ve dul. Ümmü Seleme 4 çocuklu ve 65 yaşında bir dul. Ümmü Habibe dul ve 55 yaşında, Meymune 2 çocuklu ve dul. Bir başka tarihî gerçek de şudur. Bu hanımlardan eceli gelip ölenlerin dışında hiçbirisinden de ayrılmayı düşünmemiştir. Gençlik çağı geçtikten sonra nefsanî ve şehvani arzularda gerileme olduğu inkar edilemez bir fıtrat kanunu ve yaratılış gerçeğidir. İşte Peygamber Efendimizin çok evliliklerini tahlil ettiğimizde karşımıza bu ibretli tablo çıkmaktadır. Özetle ifade edecek olursak, 15-45 yaş dönemindeki evliliklerde nefsanî ve şehevanî gaye aranabilir. Oysa Efendimiz, bu dönemde genç ve bakire kızlar ve kadınlarla evlenmemiştir. Tam tersine 40 yaşında, üstelik dul bir kadın olan, Hz. Hatice ile evlenmiştir. Ve bu evliliği Hz. Hatice’nin vefatına kadar sürmüştür. Çok evlilikleri, nefsanî duyguların büsbütün gerilemeye yüz tuttuğu 53 yaşından sonraki dönemde gerçekleşmiş olduklarına göre, bu evliliklerde mantığın gereği olarak başka gayeler aramak zaruridir. Bu sadece aklın ve mantığın değil, insan tabiatının ve insaflı bir değerlendirmenin de zorunlu bir gereğidir. bu alıntılarımla umarım kimsenin canını sıkmamışımdır... saygılarımla...
Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2006 18 yıl savaşlar dolayısıyla ortaya çıkan düşmanlık ve kini onlar arasında evlenerek bertaraf etmek diye okumuştum
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.