Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

ÇEÇEN MÜLTECİLER


Misafir CYRANO

Önerilen İletiler

"dört yıl önce tehlikeli yollardan geçerek istanbul'a vardılar. kimlikleri, mültecilik statüleri, çalışma izinleri; hatta varlıklarını kanıtlayacak bir "belge"leri yok. "resmi" olarak türkiye'de gözükmüyorlar, fiziki olarak da vatanlarında değiller. bütün yaşam alanları küçük kamplardan ibaret.

 

savaştan kaçmak, rahat bir nefes almak için geldikleri türkiye'de büyük bir hayalkırıklığı içindeler. önce metruk barakalarla dolu fenerbahçe kampı, sonra ümraniye'deki bir caminin zemin katları, ardından da beykoz'daki bir binaya yerleştiriyorlar. 1999'da başlayan ikinci çeçenistan-rusya savaşının mağdurları.

 

dört yıldır istanbul'da yaşamalarına rağmen türkçe'yi konuşamıyorlar. çünkü onların dışarıyla, dışarının da onlarla bağlantısı-ilişkisi yok denecek ölçüde az. yalnızca okula gidebilen çocukları türkçe'yi öğrenebilmiş. iletişimi de onların yardımıyla sağlayabiliyoruz. içlerinde savaşı, işkenceyi, çatışmaları görmeyen yok gibi. bir tek 4-5 yaşındaki çocuklar savaştan bihaberler. ancak, buradaki yaşamlarının da herhangi bir savaştan aşağı kalır yanı yok. kendilerine yardım olarak gelen kimi gıdaları satıp çocuklarına süt alacak kadar yoksullar. veya şu sözü sarfedecek kadar: "biz büyükler bayat ekmek yiyip karnımızı doyurabiliriz peki çocuklara ne yedireceğiz ?"

 

aralarında hastalığı olmayan yok gibi. çoğunun hastalığı kış mevsiminden kalma. tüpgaz'a para yetiştiremiyorlar, çünkü tüpgaz aynı zamanda hem soba, hem şofben işlevi görüyor onlar için.

 

oturma izinleri olmadığı için çocuklar da diploma alamıyor, "misafir öğrenci" statüsünde öğrenim görüyor. tabi, bu sadece fenerbahçe ve beykoz kampları için geçerli. ümraniye'deki çocuklar okula dahi alınmıyor. bunun için de kendi imkanlarıyla küçük iki odaya derslik kurmakta bulmuşlar çözümü.

 

1999'da geldiklerinden bu yana çok sayıda çeçen sığınmacı ülkesine geri dönmüş. türkiye'den dönenlerin yüklüce para kazandıklarına inanılıyormuş. iddia ettiklerine göre bu nedenle geri dönenlerin çoğu rus askerleri tarafından öldürülüyor. şimdi kendilerinde de bu kaygı hakim. geri dönmeye de çekiniyorlar.

 

kamptakilerin çoğunda savaştan kalma "iz"ler var. 44 yaşındaki havva dadayeva, tanesini 120 bin liraya diktiği kazağını elinden bırakmadan sesleniyor: "erkekler dil bilmiyor, iş bulmaları zor. buraya gelen herkes hasta veya yaralı. güç gerektiren işler için çağırıyorlar. günlüğü en çok 20 milyona oluyor. ama biz savaştan geldik, yaralarımız, hastalıklarımız bu işleri yapmamıza izin vermiyor. geri dönmek istiyoruz. artık savaşın bitmesini bekleyecek gücümüz kalmadı. hep yarın olacak, yarın gideceğiz diyorum ama bir türlü yarın olmadı. herkes savaş bitince gidecek. kimse kalmak istemiyor. ama böyle yaşamaktansa çeçenistan'da bir yıl yeter."

 

çeçenlerin yaşadıklarını 60 yaşındaki baba akayevin sözleri özetliyor: "60 yaşındayım. çeçenistan'da büyük bir aile olarak yaşardık. büyük sürgünde sibiryaya gittim, 14 yıl sonra çeçenistana döndüm. 4 yıl önce türkiye'ye geldim. o kadar çok şey yaşadım ki hafızamı yitirdim. söylenecek söz bitti."

 

ümraniye kampi:

 

ümraniye kampı, halilürrahman camii'nin iki zemin katından oluşuyor. kampta toplam 125 kişi kalıyor. bunların 62'si çocuk, 32'si kadın, 31'i erkek. kamp 2001'de kurulmuş. önceden kur'an kursu olarak kullanılan kamp'ta her ailenin "ev"i bir odadan ibaret. "ev"ler koridor boyunca ilerliyor. hemen her ailenin üç-dört çocuğu bulunuyor. kampta tam bir aydır tuvalet boruları patlamış durumda. bu nedenle alt zemin katın önemli bir kısmında tavandan su akıyor. tam bir aydır kamp sakinleri bu sorunlarına çözüm bulamıyor. çözüm için gerekli para ise sadece 2 milyar. bir defasında aralarında para toplamaya yeltenmişler ama, boşuna. hiçbirinin dışarıda çalışamadığı kampta para, ismi en az telaffuz edilen kelime gibi.

 

diğer iki kamptan farklı olarak burdaki çocuklar okula gidemiyor. kamp başkanı aslan soltaliev bunun nedenini ümraniye kaymakamlığı'nın olumsuz tutumuna bağlıyor. çözüm olarak iki küçük odada derslik açmışlar. minik sınıflarda çeçenlerin tarihsel direniş sembolü olan şeyh şamil'in bir portresinin olduğu fotoğraf ve çeçen bayrağı altında ders gören çocuklar hallerinden memnun gözüküyor. dört ders veriliyor: ingilizce, rusça, matematik ve çeçen adetleri.

 

fakat çocukların hiç ders kitabı yok. sadece bir tane rusça dilbilgisi kitapları var. öğretmenleri maidat dadayeva turistlerle iletişim kurup kitap getirmelerini istiyor. derslik zaten çok küçük bir odada yapılıyor. çocukların iki öğretmeni var. sınıfta karşılaştığımız maidat dadayeva rusça dersleri veriyor. maidat dadayeva, çeçenistan'da da öğretmenlik yapmış. istanbul'a bir yıl önce kardeşiyle birlikte kaçmış. ailesi çeçenistan'da. pasaportu olduğu için gelişte bir sorun yaşamamış.

 

kamptaki insanların dışarıyla bağlantısı, dışarının da kamptakilerle bağlantısı yok denecek kadar az. erkekler çalışma izni olmadığı için sürekli kampta kalıyor. kadınların da başka bir seçeneği yok. kamp başkanı aslan soltaliev kamptakilerin bir gününün nasıl geçtiğini ançlatçıyor: "yapacak bir işimiz olmadığı için sabaha kadar konuşuyoruz, oynuyoruz, spor yapıyoruz. gündüzleri de uyuyoruz." kamptaki kadınlar ise en fazla dini bayramlarda öbür iki kampa giderek yakınlarını ziyaret ediyor. en büyük "sosyal aktivite"leri bu kadınların. erkekler ayrıca küçük bir salonu spor "kompleksi"ne dönüştürmüş. gençler küçük bidonların içine koydukları betonla kendilerine halter yapmış. kum torbalarını ise yorganları iple bağlayarak yapmışlar. genç erkekler orda vücut çalışıyor...

 

 

fenerbahçe kampi:

 

kadıköy'deki fenerbahçe kampı devlet demir yollları'na ait metruk bir alana kurulu. kamping alanındaki barakalar yaz mevsiminde kullanılmak üzere yapıldığı için kış'ın buradaki insanların hayatı daha da zorlaşıyor. barakalar çeçenler gelmeden önce de kullanılmadığı için barındırma işlevini yitirmiş durumda. barakaların her biri 20 metrekare büyüklüğünde. normalde en fazla bir kişinin kalabileceği bu barakalarda şu anda dört-beş kişilik aileler yaşıyor. çevirmenliğimizi yapan albek'in söylediğine göre geldikleri ilk üç yıl elektrik hiç verilmemiş. kendileri kaçak yollardan elektrik sağlamaya çalışmış. bir yıldır verilen elektriğin ise bir düzeni yok. günde birkaç defa kesiliyormuş. su da aynı şekilde çoğu kez kesiliyor. en önemli sorunlardan biri de banyo için bile suyu tüple ısıtmak zorunda kalmaları. bu nedenle de tüpleri bir ay bile dayanmıyor. en büyük masraflarından biri tüpe oluyor.

 

aynı zamanda barakaların duvarları çok ince olduğundan kamptakilerin en büyük korkusu gelecek soğuk günler. kış'ın sobaları sürekli açık tutmak zorunda kaldıklarını anlatıyorlar. örneğin bundan bir yıl önce yaşlı bir çeçen ısınmak için açık bıraktığı mutfak tüpünden zehirlenerek yaşamını yitirmiş. bu da dayanılması zor bir rutubete neden oluyor. yağmur yağdığında tavan akıyor. bunun önüne geçmek için de tavanlara naylon yapıştırmışlar. aynı zamanda barakaları naylonlarla sararak rüzgarın etkisini azaltmaya azaltmaya çalışmışlar.

 

10 yaşındaki heda daudova'nın söyledikleri ahvali özetliyor: "buraya gelirken çok güzel yollardan geçtik. deniz kenarından yürüdük. denize yakın bir yere geldiğimiz için çok sevinmiştim. ama sonra havalar soğuduğunda herkes hastalanmaya başladı. kardeşimin boğazında şişlikler oluştu. annem ameliyat olmak zorunda kaldı. ve artık burayı hiç sevmiyorum."

 

kampta 135 kişi yaşıyor. bunların 43'ü çocuk. tek kişilik küçük barakalarda mutfak ve banyo yok. bu ihtiyaçları da ortak bir odada gidermeye çalışıyorlar. çoğunun yatağı dahi yok. tahta ranzalar üzerinde yatıyorlar.

 

 

beykoz kampi:

 

beykoz kampı bir cami vakfına ait binadan oluşuyor. tek odadan oluşan ''ev''lerde 5-6 kişilik aileler yaşıyor. bazı aileler odalarını perdelerle ayrırarak kendilerine özel alanlar yaratmaya çalışmış. kadınlar çamaşırlarını terasa taşıyor, yemeklerini dar koridorlarda pişiriyor. binanın yarım kalan korkuluklarına tahtalar bağlayarak çocuklarının güvenliğini sağlamaya çalışmışlar. kampın sakinleri daha önce yaşadıkları gece baskınlarından, çevredeki insanların tepkilerinden ve çeçenistan'da kalan akrabalarına zarar gelmesinden endişe duydukları için fotoğraf çektirmek istemiyor. birçoğu isminin kullanılmasını da istemedi. kampta yaşayan çocuklar okula gidebiliyor, ama kimlikleri olmadığından diploma alamıyorlar. isınma sorunu kamptaki hastalık nedenlerinin başında. çeçen dayanışma komitesi kampın oluşturulduğu ilk aylarda her aileye tüpgaz getiriyormuş, ancak bu da bir süre sonra kesilmiş. banyo için sıcak su imkanları yok. çoğu soğuk suyla yıkandığını söylüyor. bazen de suyu tüpgazlarda ısıtmak zorunda kalıyorlar. tuvaletlerin önemli bir kısmı da sorunlu. kamp başkanı dokka amagov 1996'da milletvekilliği yapmış. başkan dokka amagov, kamptaki ailelerin eline ayda en fazla 30-40 milyon liranın geçtiğini söylüyor. bu para da çocuklara alınan bezlere, suya ve tüpgaza harcanıyor. çoğu aile ilk geldiklerinde yanlarında getirdikleri mücevherleri satarak geçinmeye çalışmış. bir başka denedikleri yol da dışarıdan gelen gıdaları satıp ihtiyaç duydukları eşya almak. mesela pirinç satıp çocuklara süt alıyorlar..."

 

Hamza Aktan

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

çeçenler bizim kardeşlerimizdir..onlar la hem tarihi hem kültürel hemde ırki birliğimiz var..burda söylenenler doğruysa devletimiz çok büyük ayıp etmiştir...kahrolası ruslardan kaçan yüce şeyh şamil in torunlarına devletimizin sahip çıkması lazımdır elin pkk lısını besleyeceğine

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"çeçenler bizim kardeşlerimizdir..onlar la hem tarihi hem kültürel hemde ırki birliğimiz var..burda söylenenler doğruysa devletimiz çok büyük ayıp etmiştir...kahrolası ruslardan kaçan yüce şeyh şamil in torunlarına devletimizin sahip çıkması lazımdır elin pkk lısını besleyeceğine"

 

Sayın yalnız ağaç pkk besliyen devlet niye hergün şehitler veriyor. Cevaplar mısın. pkk yı kim besledi doyurdu. Bu yazılanlar vatana küfrandır. Üslubumuza dikkat edelim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"çeçenler bizim kardeşlerimizdir..onlar la hem tarihi hem kültürel hemde ırki birliğimiz var..burda söylenenler doğruysa devletimiz çok büyük ayıp etmiştir...kahrolası ruslardan kaçan yüce şeyh şamil in torunlarına devletimizin sahip çıkması lazımdır elin pkk lısını besleyeceğine"

 

Sayın yalnız ağaç pkk besliyen devlet niye hergün şehitler veriyor. Cevaplar mısın. pkk yı kim besledi doyurdu. Bu yazılanlar vatana küfrandır. Üslubumuza dikkat edelim.

 

hımm, Bu ülke topraklarında peşmerge mültecilere kamplar açılmadı mı. O kamplarda PKK militanları yetişmedi mi. Peşmergelerle beraber binelrce PKK militanı sınırı geçmedi mi. Bu gün o peşmerge kamplarında eğitilenler Türkiye aleyhinde değil mi ?

 

Not : Hamza Aktan'ın yazısında anlattıklarının doğru olup olmadığının en iyi teyit yolu. yolumuz düşünce o kamplara bir uğramaktır. Kampların kapısından içeri girdiğinizde göreceğiniz manzara " yazıklar olsun" dedirtecek cinstendir.

 

O kamplarda kalanların dedeleri, Rus Ordusu Sarıkamışa ilerlerken Enver Paşa'ya zaman kazandırmak için, canlarını verdiler gerilla saldırıları yaparak. Sarıkamışa ilerleyen Rus ordusunu dağistanda , kurtkalede, çeçen sınırlarında 6 ay oyaladılar saldırılarıyla.

 

Birazcık Vefa borcunu hakediyorlar.

 

Sanırım senin türkiyenin yakın tarihiyle pek ilgin yok.

 

hımm, Bu ülke topraklarında peşmerge mültecilere kamplar açılmadı mı. O kamplarda PKK militanları yetişmedi mi. Peşmergelerle beraber binelrce PKK militanı sınırı geçmedi mi. Bu gün o peşmerge kamplarında eğitilenler Türkiye aleyhinde değil mi ?

 

bir olay ya olmuştur ya olmamıştır.

 

PKK birinci körfez savaşından sonra Türkiyede etkin teröre ulaşmıştır. Bu savaşta Irak'tan kaçan Peşmergeleri güneydoğu anadoluda kamplar açıldı. Peşmergelerle birlikte mületcilerle PKK militanlarıda sınırı geçti ve kamplara yerleşti.

 

Mülteci kampları kapatıldığında artık bu kamplar, bölgedeki terör faaliyetlerinde önemli üslerden birisi haline gelmişti.

 

benim ideolojimi değil bildiğini tartış.

 

Bu devlet içinde çok kelleler alındı. çok uçaklar düştü, çok kalp krizi geçirenler oldu. Çok ta erken emekli olanlar.

 

Arkadaşım sen neden bahsediyorsun ne kanıtı ya.

 

Türkiyede ki Peşmerge kamplarını bilmiyor musun ?

 

sen bu ülkede yaşamıyor muydun o zaman ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Cyrano umarım bu iletin gerekli yerlere ulaşır.Bu kadarcık çeçen kardeşimize kol kanat geremiyecek

kadar aciz olmamız ne acı. Bari devletin bir yetkilisi çıkıp banka hesap numarası falan versin. Biz yardım

ederiz dostlarımıza. Onlarda yolsuzluklarına kaldıkları yerden devam etsinler.Yazıklar olsun :excl:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

arkadaşlar yakın zamanda bir kampanya başlatılacak büyük bir ihtimalle ramazan ayı içerisinde organizasyon tamamlandığında buradan duyurmayı düşünüyorum gıda giyecek ilaç ve banka hesap no netleşince katılımlarınızı bekliyoruz o zamana kadar dua larınızı eksik etmeyin herkese teşekkürler.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

arkadaşlar yakın zamanda bir kampanya başlatılacak büyük bir ihtimalle ramazan ayı içerisinde organizasyon tamamlandığında buradan duyurmayı düşünüyorum gıda giyecek ilaç ve banka hesap no netleşince katılımlarınızı bekliyoruz o zamana kadar dua larınızı eksik etmeyin herkese teşekkürler.

 

Dualarımız ve gönülbirliğimiz dostlarımızla daima baki kalacak....Sevgilerimizi ilet o yüce soydaşlarımıza... :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 yıl sonra...
"çeçenler bizim kardeşlerimizdir..onlar la hem tarihi hem kültürel hemde ırki birliğimiz var..burda söylenenler doğruysa devletimiz çok büyük ayıp etmiştir...kahrolası ruslardan kaçan yüce şeyh şamil in torunlarına devletimizin sahip çıkması lazımdır elin pkk lısını besleyeceğine"

 

Sayın yalnız ağaç pkk besliyen devlet niye hergün şehitler veriyor. Cevaplar mısın. pkk yı kim besledi doyurdu. Bu yazılanlar vatana küfrandır. Üslubumuza dikkat edelim.

Sevgili vatan pkk besleyen devlet neden şehit veriyor biliyormusun?

Uyguladığı yalnış politikadlardan dolayı bu kadar şehit veriyor kimin umrunda şehit verilmiş, gazi verilmiş kimin umrunda....

.......

Barzaninin türkiyedeki şirketlerini bu devlet beslemiyormu....

pkk teröristlerine kardeşlerimiz diyen

Leyla zanalar ve arkadaşları ,sebahat tuncelleri Osman baydemirleri kim besliyor?bu devlet beslemiyormu?

hala devletten maaşlarını almıyorlarmı....

 

Bu yapılan haksızlik sadece çeçen kerdeşlerimize değil aynı zamanda AHISKA TÜRKLERİNE de yapılmıştır.

saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

verilen şehitler fukaranın evladı olunca kimsenin meselesi olmaz.

 

Çeçenlere yardım etmemize Amerika ve Avrupa izin vermez tabi onların buradaki emirerleride onları görmezler.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

verilen şehitler fukaranın evladı olunca kimsenin meselesi olmaz.

 

Çeçenlere yardım etmemize Amerika ve Avrupa izin vermez tabi onların buradaki emirerleride onları görmezler.

 

Benim anlamadigim birilerine yardim edilirken izinmi aliniyor .. sonra cecenler onurlu birhalk onlarin yardima degil destege ihtiyaci olabilir onlar mütavazi bir halkdir yani geri kalmis bir halki yoktur..

 

sonra neden hemen avrupa cecenlerin sorunu avrupaylami yoksa eski imparator sovyetlerlemi .. rusyada demiyecegim

 

cecen dostlarimin elleriyle hazirladiklari cecen mantisini unutmayacagim..

 

cecen halki yurdumuza geldiyse onlar mülteci degildir onlar bu ülkeninde sahipleridir.. cecen halkini yakindan tanimadan konusmak biraz yurdunu tanimayanlarin sinifina girmekle esdegerdir.. vede ulusal devletin varligini bir türlü kavrayamamaktir.!

 

:shuriken: yamyam frankfurt

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi burada iki ayrı başlık bir arada görülüyor. Ve ikisi aynı anlamda kullanıldığı için kavram kargaşası yaşanıyor anladığım kadarıyla.

 

Türkiye'nin Çeçen direnişini lojistik veya siyasi olarak destekleyip desteklememesi bambaşka bir konudur. Ayrı bir tartışmanın konusudur. Ki Çeçenlerle konuştuğunuzda onlar "biz Ruslar Kars'a ilerlerken size vakit kazandırmak için ölmüştük" diyerek vefa göndermesi yapsalarda. Türkiye'nin hassas durumunu, Pkk'nın varlığını, bölgede Türkiye'nin komşularıyla hassas ilişkilerini ve Rusya gibi bir ülkeyi açıktan karşıya almak gibi bir lükse sahip olmadığınıda bilirler.

 

(Tabi Çeçenistanın kurucusu ve büyük komutanı Cevher Dudayev'in Türk başbakanın hediye ettiği cep telefonu sinyali üzerinden suikaste uğramasınıda anlıyamazlar ya ayrı konu)

 

Ama buradaki konu başkadır. Her şeyden önce mültecilerin, ırkı, vatanı, nereden geldikleri gibi konular önemsizdir. Bu herşeyden önce işin insani boyutudur. Ancak ne yazıkki günümüz dünyasında insani yardım bir şov malzemesi haline geldi. Türkiye Endonezya'daki tsunami faciasından sonra uçaklarla gemilerle yardım göndermiştir Endonezya'ya, tabiki çok güzel bir şeydir bu. Ancak kaba mantıkla bir çıkarıma varılabilir. Tüm dünya medyasının doluştuğu Endonezya'ya yardım gönderen Türkiye kendi metropolunde Çeçen mültecilerin gayri insani koşullarda yaşamasına nasıl izin vermektedir. Nedir sebep Çeçen mültecilerin dünya medyasında populeritesinin olmamasımı?. Yani dünyanın öbür ucundaki bir bölgeye çadırlar sahra hastaneleri gönderip. Kendi metroplundeki mültecilerin bir göz odada yirmi kişi kalmalarını seyretmek ?

 

Fonda hüzünlü bir melodi eşliğinde başka ülkelerdeki yoksullara yardım malzemesi götüren tv programları. Çeçen mülteci kamplarını görmezden geliyor. Bu ne kadar samimi, yani "yardımseverlik" leri.

 

Yani bir düşünün, ailelerinden birisi direnişçi olduğu için Rus askerlerinin köyü bombardımana tuttuğu bir günde üstlerine yüzlerce Katyuşa roketi yağan. Yada Rus askerlerinin "şu kadar para ödemezseniz bu köyden şu kadar kişiyi tutuklayacağız" tehditleri karşısında ülkelerini terkeden insanlar. Rus askerlerinin "yarına kadar burayı boşaltmazsanız şafakla topa atışına başlayacağız" teditleriyle ölümden kaçan insanlar. Türkiye'de mülteci kamplarında kaldıktan sonra Oraya geri dönmeye karar veriyorlar. Yazarın belirttiği gibi bir çoğu geri dönünce Rus askerler tarafından öldürülüyor. İnsanlar bunu biliyor, bu tehlikenin farkındalar ancak Türkiye'de ki kamplardaki koşullar öyle haldeki, ve bu onlar için o kadar aşağılayıcıki ölümün ortasına geri dönmeyi göze alıyorlar.

 

Bu insanlar bir şey istiyor devletten "kamplar dışında çalışmamıza, para kazanıp ailemize bakmamıza izin verin" bu izin verilmiyor. Aralarında her meslekten insanlar var. Araba tamirciliğinden, kimyagere kadar. Ancak Türkiye'de çalışmalarına izin yok.

 

Efendi Türkler, ne yazıkki Çeçen mülteciler Türkiye'de mülteci. Hemde nijeryalı mültecilerden daha kötü durumda mülteciler.

 

Sovyetler Birliği ile Çeçenistan arasında ufak çaplı çatışmalar olsada işin ironik tarafı. Çeçenlerin en rahat oldukları dönem 70 yıllık SSCB dönemiydi. Lenin'in koyu "anti ırkçı" politikaları Stalin döneminde rafa kaldırılmış olsada. İkinci dünya savaşında çeçen tümenlerininin Çeçen Avar Türkü Momuşuli ve Çeçen İslamikov komutasında Moskovayı 3 yıl boyunca müdafe etmeleri (Alexander Bek'in en ünlü dünya klasiği "Moskova Önlerinde" romanı bu tümenleri ve bu komutanları anlatır). Almanların Rusya harekatının baş komutanı Mareşal Wermacht'ın Kartal Yuvası'ındaki evinde Amerikan askerlerinin bulduğu ve karısına yazdığı mektupta "Tanrı hiçbir orduyu bu topraklarda bu adamlarla savaşmakla cezalandırmasın. Ruslar bu adamların şehrine ilahi yakıştırmayla bir isim vermişler (Grozny "korkunç" anlamına gelir) sevgili Gerta şimdiden Fransa'yı arıyorum" yazdıracak kadar kuzey step saldırılarında kahramanca savaştıkları için. İkinci dünya savaşından sonra Stalin'in etnik saldırganlık politikalarına dahil edilemediler. Çünkü savaş sonrası Rusya'da "kahraman" imajları vardı. Çeçen direnişinin bütün büyük komutanlarıda eski kızılordu subayıdır.

 

Buda gerçekten ezber bozan bir ironidir. Dünyada alkışlarla başlayan ve herşeyin daha iyi olacağı söylenen Glasnos dönemi aynı zamanda "Çeçenya trajedisi" nin başlangıç dönemidir.

 

Avrupa'ya gelince. Avrupa'nın bu konudaki değerlerinin ne kadar içten pazarlıklı, nekadar gayri samimi ve çıkarcı olduğunun bir göstergesidir Çeçenistan. Avrupa Çeçenistan'ı yok saymaktadır. Böyle bir toprak yoktur, burada hiçbir şey olmamaktadır. Çeçenistan'da görev yapan Avrupalı gazeteci sayısı kaçtır ? ben söyliyeyim 0. Zira Avrupa'nın Çeçenistan üzerinden yapacağı bir politika yoktur. Rusya ile ılımlı bir ilişki içinde oldukları için. Putin İngiltere'de kraliçenin kraliyet faytonuna binen ilk Rus lider olduğu için. Çeçenlerin güdümlü hale getirilip kullanılabilecek insanlar olmadıkları için. Çeçenistanda yaşanan insanlık dramının, katliamların Avrupa için hiçbir önemli tarafı yoktur. Çeçen direnişi başlatığında Batının direnişe olan ilgisi ve Çeçen yöneticilerle görüşmelerinin ardından Dudayev bir demeç vermişti "Kendimize efendi arıyor olsaydık, Yeltsinle savaşmazdık. En azından komşumuz"

 

Aynı Avrupa, Kırgızistan söz konusu olduğunda, kendilerine yakın bir siyasi hareket olduğu için. Demokrasi ve insan hakları konusunda hergün "kaygı" duymaktaydılar. Yüzlerce Avrupalı basın mensubu sokak sokak Kırgızistandaki gelişmeleri izliyordu. Bir Kırgız devlet polisi birine tokat atsa. Bu AB parlementosunda acil başlıklı görüşmelere konu oluyordu. Çünkü destekledikleri bir "Turuncu Devrim" vardı orada. Ancak bunun yanında Öldürülen çeçen direnişçilerin cesetlerinin çeçen köylerine helikopterlerden atıldığı. İşkence ve katliamların BM denetçileri tarafından rapor edildiği Çeçenistan'da batıcı bir siyasi hareket olmadığı için ilgiye mazhar değildi.

 

Çeçenler gerçekten kendilerine taktıkları adla "Yalnız Kurt" lardır. Onlar ABD nin ve AB 'nin "insani şefkati" ve "yardım" larını haketmek için ödenmesi gereken bedeli ödemeyecek kadar onurlu oldukları için yalnız kurtlardır. Direniş Liderleri herhangi bir ülkeye siyasi sığınmacı olup. O ülkenin güdümüne girmeyi reddedip sonuna kadar vatanında kalıp öldüğü için yalnız kurtlardır.

 

Onların gerçek kardeşlik gördükleri kişiler bu dünyada sadece bin yıllık kardeşleri Dağıstanlı Türkler, çerkes kadarbeyler ve nartlardır. Çeçenistan'dan zorla çıkartılanlar dağıstan köylerine geldiklerinde, onları kamplarda değil evlerinde kendi odalarında ağırlayan. Onların kendilerini "sığıntı" gibi hissetmemesi için kız alıp kız verip akrabalık hukuğu kuran gerçek kardeşleri vardır.

 

Gerisinde ne yazıkki bir batılı devleti "abi" olarak kabul etmedikleri için. Yaşadıkları, maruz kaldıkları dünyayı ilgilendirmemektedir. Çünkü Çeçenler Çeçenistanı hiç bir büyük devletin mücadele sahası haline getirmemişlerdir.

 

NOT: Efendi Türkler'e katılıyorum. Çeçen mülteci kamplarında yaşayan çeçenlerin insan onuruna yakışır bir şekilde yaşamasını sağlamak için herhangi bir devletten izin almaya gerek yok.

 

Ama sanırım Black Cady'de bunu değil. Siyasi veya askeri desteği kastetti. Yazımın başında dedim ya. Kavram karmaşası diye.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.