Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Aşk Dediğin

 

sen ellerimde büyüdün

herkesin dilinde öyküydün

masaldın belkide

ben anlamadım

güvercin sandım

kanadı kırık

cami avlusunda

atılan yemlere yetişemeyen

çaresiz bir köşede

gözlerin parlak camsı

 

hayalet bir akşam iniyordu

istanbula

karınca telaşında insanlar

seni ne tanıyan

ne bilen var

ne de dikkat eden yalnızlığına

kırığına kanadının

buna telaşe diyorlar yanından geçenler

 

bir ben telaşsız

ortasında koca bir kentin

önce çaresizliğini

sonra seni sevdim

sen benim ellerimde büyüdün

 

başka bir kentin kordon boyunda

deniz kokan sokaklarda

kanatlarını onarıyordun son gördüğümde

uçmak telaşındaydın

sevinçliydin

ellerin üşümüyordu

aşıktın belliydin

 

yanına yaklaştığımda tanımadın

çünkü

aşkın kollarında artık kördün

kanatların uçmaya hazırken

yolunu kaybetmiştin aşkın ormanında

çıkmaya niyetli değildin

görmeye hevesli değildin

böyle yaşanırdı aslında

aşk dediğin...

 

Oğuzkan Bölükbaşı

  • Cevaplar 1b
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:

YIKICILAR GELDILER

 

Ve evin yüzü burkuldu

Bir kipirti vardi şakaklarinda.

Yikicilar geldiler, çatidan başladilar.

Kiremitleri topladilar birer birer.

Tahtalari söktüler, kanirtip çivileri

Ellerinde keserler.

 

Animsar misin denize karşi oturmuştuk.

Ikimizde arkamizi dönmek istememiştik kiyiya.

Susmuştuk uzun bir hesaplaşmayla.

Iki sevgili vardi yan masada;

Umurlarinda bile degildi deniz,

Alinlari birbirine degecekti az daha.

 

Yikicilar geldiler,

Çikardilar kapi ve pencerelerin pervazlarini.

Kör gözleri ve açilmiş agziyla

Kaldi temelleri üstünde umarsiz ev.

Sira balyozlardaydi artik,

Çelik iskeletini evin ortaya çikarmak için.

 

Benim gögüs kafesimde bir iskete,

Iskeletimin bekçisi, içten bagli kemiklerime.

Siçrayip duruyordu ordan oraya,

Duyuyordum kipirtisini içimde.

Bir bulut geçiyordu senin gözlerinden.

Oturuyorduk; ben kizgin çölüm, sen yildizsin gögünle.

 

Yikicilar geldiler;

Düştü gürültüsüyle yüzü köhne evin,

Göründü bazi odalari ve iç duvarlari.

Ayni renklerle boyanmiş sofasi, isli mutfagi.

Bir kesit kalmişti geriye şimdi o evden

Eski bir yaşantiyi simgeleyen

 

Çikip yürümüştük kiyi boyu

Benim sivasi dökük yüzüm, senin çocuk gözlerinle.

Oysa sen yürümeyi sevmezsin.

Nasil da degişmişti görünüşü

Yillardir görmedigimiz kentin

Yürümüştük anisiyla eski cumbali evlerin.

 

Yikicilar geldiler, yiktilar bütün duvarlari.

Yalniz temel kaldi geriye ve birkaç tugla kirigi.

Iş araçlarinda artik,

Bir canavar agziyla deşmek için topragi.

Ve temizleyecekler kazilan yerlerde

Bizden kalan balçigi.

Gönderi tarihi:
YIKICILAR GELDILER

 

 

Animsar misin denize karşi oturmuştuk.

Ikimizde arkamizi dönmek istememiştik kiyiya.

Susmuştuk uzun bir hesaplaşmayla.

Iki sevgili vardi yan masada;

Umurlarinda bile degildi deniz,

Alinlari birbirine degecekti az daha.

 

Yikicilar geldiler,

Çikardilar kapi ve pencerelerin pervazlarini.

Kör gözleri ve açilmiş agziyla

Kaldi temelleri üstünde umarsiz ev.

Sira balyozlardaydi artik,

Çelik iskeletini evin ortaya çikarmak için.

 

bu benım şiirimdır bılıyomusun :(

Gönderi tarihi:
k hp kahkahalar şehrimin kaldırımlarında

 

Bir tek ışık yanmıyor karşı evlerde

 

Akrep ile yelkovanın

 

Alelacele,

 

Kaçarcasına,

 

Sevişmelerinde

 

Bakire değil artık gece...

 

Bir kaç yıldız düşüyor, gözleri yere bakan yüzünden

 

Bulutların ardına saklanmış

 

Ansızın uykular bölünüyor biryerlerde..

 

Zamanın umursamaz akışına sürgün

 

Siyahı beyaz geçe'nin karmaşasında

 

Gri tonlu notalar süzülüyor gözlerinden..

 

Kimsesiz gecenin çığlığında

 

Alabildiğine uzanan yalnızlık senfonisi

 

Bir yerde bir çocuk üşüyor

 

Bir yerde bir çocuk ağlıyor

 

Şarkılar söyleniyor çocukluktan kalma

 

Gecenin ağzı bozuk sözcükleriyle..

 

k hp kahkahalar yankılanıyor birbiri ardına

 

Susuyor deniz

 

Susuyor rüzgar

 

Bakamıyor artık doğan güne..

 

Bakire değil artık gece

 

Susuyor deniz

 

Susuyor rüzgar

 

Bir kaç yıldız düşüyor

 

Gözleri yorgun ağlamaktan gecenin

 

Gün dönüyor

 

Mevsim sonbahar

 

Gece daha da üşüyor

 

Üstelik bu sefer yalnız

 

 

BİTİMDE

 

 

 

Alışkanlıklarımı

nasıl aşılayayım

zamandışı kederli, yıldızlı alana?

Bu ikinci varlıkta yaşayabilecek

hatıralar, yürek denen,

bir şeyin kokusu,

sıradan bir yaşam için yalan.

 

Sonra da yıldızlar dışında-

sanki başka nerde gezebilirdim?

Yaşardım sahipsiz bir yaşamı.

Yoksun olduğum için,

korkudan tir tir titrerdim,

ve senin albümünde

baş yeri alırdım.

Herkesi görebilirdi:

Düş ile kederin

nasıl çarpıştığını

sessiz gürültünün,

yeraltında patladığını !

 

 

 

 

 

Mübera PASİÇ

(Çeviren : Fahri Kaya

Gönderi tarihi:

DİNMEYEN AŞK

Bakmadan kara,yağmura,

Göğüs vererek rüzgâra,

Kayalar içinde ıslak,

Sisleri aşıp koşarak,

Sevmek, bıkmamak sevgiden!

Dinlenmeden, ara vermeden!

 

Ömrün tadını, neşesini

Taşımadansa boş yere

Ben ıstırabı, acıyı

Üstün tuttum sevinçlere,

O yakınlık duygusunu,

Gönülden gönüle akışı;

Ah bir şeye benzemez

İnsanı yaratır acı!

 

Nereye kaçayım, nereye?

Ormanlara mı, ırağa mı?

Boşuna her şey, boşuna!

Huzura varmayan neşe

Ey aşk! Her şeyin başı!

 

 

Johann Wolfgang Von GOETHE

Çeviri: Selâhattin BATU

 

SEVGİLİ YAKINLIĞI

Seni hatırlarım sulara günün

Şavkı vurunca;

 

Seni hatırlarım, dalgalara ay

Renkler verince.

 

Seni görür gözüm uzak yollarda

Tozlar kalkarken;

 

Derin gecelerde, dağ yollarında

Yolcu titrerken.

 

Seni işitirim, boğuk seslerle

Su yükselince;

 

Kırlarda sükûtu dinlerim gece

Her şey susunca;

 

Uzakta da olsan, ben yanındayım,

Sen yanımdasın.

 

Gün söner,yıldız ışır gökte, ah!

Burda olsaydın.

 

 

Johann Wolfgang Von GOETHE

 

AŞKA ÖVGÜ

Bu aydın gecede öyle mutluyum ki;

Sonsuz bir hazzın yatağında saadetin

Kaç kelime konuşulur bilmem, şamdanlar altında,

Ama bir boğuşmadır başlar ışıklar kararınca

Şimdi üzerime geliyor çıplak göğüsleriyle,

Bir yanda sereserpe geceliği;

Uyuyan gözkapaklarıma dayıyor dudaklarını,

Aralık ağzından duyuyorum "uyuşuk" dediğini,

Ne kadar kucaklaştık, ne kadar değişti kollarımız.

Kimbilir kaç defa birleşti dudaklarımız.

"Sakın dönmesin Venüs'ün aydınlığı karanlıklara,

Gözlerimle buluruz biz aşkı yoksa...

Helen'i çırılçıplak kaçırmadı mı Paris, Menelaus'un koynundan,

Endymion'un çıplak bedeni değil mi Diana'yı kafesleyen."

-Ya işte böyle bu hikâye, başlayıp biten.

Kaderlerimiz birleşirken, bir yanda aşkla dolduruyorduk

gözlerimizi

Özlenen bir gece geliyordu üstümüze

Ve ışıklar diyorduk bir daha dönmesin

Tanrılar zincire vursunlar ikimizi

Ki günışığı artık çözemesin.

Şaşarım aşkın çılgınlığını zamana bağlayanlara

Yağız atlar sürüp gidecek güneş,

Toprak buğday arpadan,

Sular yürüyecek çeşmelere

Balıklar kuru derelerde yüzecek

Yüceliği bilininceye değin aşkın.

Varken elimizde bir fırsat, durdurmayın meyvasını hayatın.

Bakarsın kuruyan çiçeklerin yaprakları düşer.

Ve saplarından sepet örerler,

Bugün geniş havasını alıyoruz aşkların

Yarın bizi de kapatacak kader.

Gerçi bütün sevgini veriyorsan da

Gene de az veriyorsun sayılır.

Bu acılarımı değiştirmem mümkün değil.

Onunla sona erecek ömrüm,

Ama böyle geceler yaşatsak bana her daim

Yıllar boyunca uzar gider yaşamam.

Birçok geceler sürsem böyle

Tanrı olurum ben de zaman içinde.

 

 

Ezra POUND

Çeviri: M.T.KARAMUSTAFAOĞLU

Gönderi tarihi:
bu benım şiirimdır bılıyomusun :(

 

ciddimisiniz bu şiir sizinmi gercekten

yollayan arkadaş isim eklememiş üzülmüştüm

tebrikler

Gönderi tarihi:
ciddimisiniz bu şiir sizinmi gercekten

yollayan arkadaş isim eklememiş üzülmüştüm

tebrikler

 

 

yanlış anladınız,benı anlatan şiirdir anlamında söylemiştim :clover:

Gönderi tarihi:

Dünde kalma asla, yarını sorma şu anı bi anla susup bi dinle

Kimdin n'oldun niye öldün oldun çok zor mu buldun, yine Gülümse

Sağdı Soldu Hepsi Aynı Sondur Yolun En Sonunu görürsen

Durdun olmaz, gerildin olmaz delirdin olmaz devam et sen

 

Sorsan sorun yok mudur dünya sorunla kaynar

Dokunsan bin ah dinlersin herkes kendinde sanar

Sorsan sorun çok mudur dünya soruyla kaynar

Bulsan cevap gizlidir herkes kalbinde saklar

 

Sen gel kederlenme be düşmez kalkmaz bir allah

Engelleri yen gel de kendi derdine yanma

 

ogün şanlısoy

Gönderi tarihi:

Acılar da acılaşıyor gittikçe

Sanki

Bir azarlanmayla ölümünü düşünen çocuklar gibi..

 

Edip Cansever

********

 

alnımı cama yaslayıp barkodumu okutuyorum;

seni sevmeme izin vermiyor kalbinin morötesi

cama vurup yüzümü kesiyorum;

bugün sevmiyorum seni; sadece korkuyorum

 

F.D

*********

 

Dört kişi parkta çektirmişiz;

Ben, Oktay, Orhan bir de Şinasi.

Anlaşılan sonbahar:

Kimimiz paltolu, kimimiz ceketli;

Yapraksız arkamızdaki ağaçlar.

Henüz babası ölmemiş Oktay'ın,

Ben bıyıksızım,

Orhan Süleyman Efendi'yi tanımamış.

Lakin ben hiç böyle mahzun olmadım.

Ölümü hatırlatan ne var bu resimde?

Halbuki hayattayız hepimiz.

 

Melih Cevdet Anday

*********

Gönderi tarihi:

Adın Senin

 

 

Saçlarına can veren yıldızlar nerde gülüm

Hangi ferman dokundu bakışlarına senin

Belki sahrada değil, şimdi göklerde gülüm

Taşıyor bulutları gözlerinde, nazenin

 

Senin her kirpiğinde bir dervişin ahı var

Muhteris aynaların eskidiği yerdesin

Yüzünde en çaresiz devlerin günahı var

Zamanı sonsuzluğa bağlayan mahşerdesin

 

Divan-ı harbe giden yiğitlerin ardında

Kanayan kitaplara gül götüren yağmurum

Hüznü bir tabut gibi buluyorum derdinde

Senin toprağın için çırpınıp ağlıyorum

 

Memnu bir zerrin kadar edalı ve soylusun

Gamzelerinde nazlı kıvılcımlar gizlenir

Bağbozumunda bile yediveren boylusun

Gün olur ki, kalbinde gözlerin filizlenir

 

Bu sevda dayanılmaz bir ağıttır zülfünde

Rüzgarın her busesi içimde kurşun olur

Yıldız kayar, ay susar geceye güldüğünde

Dağda çiğdem solarken çölde ceylan vurulur

 

Ben bu yol ayrımında sensiz olsam ne çıkar

Kahra göçen kuşların kanatlarında kaldın

Ölümün gözyaşları bir gün hicranı yıkar

Tarihe bir sır gibi düşer senin de adın

 

 

Nurullah Genç

Gönderi tarihi:

Kalbin hala açık değil işte bu yüzden bozuldu tılsım.

Seni o kadar sevdim ki..

Sen benim dersimdin, öğrenmek zorundaydım seni,

Ben senin kalendim, yakmak zorundaydın beni..

Acı bazı şeylerin yanlış olduğunun uyarısıymış meğer

Uzun sürmemesi için dua ediyorum şimdi.

 

Madonna & Rick Nowels

Gönderi tarihi:

Seni saklayacağım inan

Yazdıklarımda, çizdiklerimde

Şarkılarımda, sözlerimde.

 

Sen kalacaksın kimse bilmeyecek

Ve kimseler görmeyecek seni,

Yaşayacaksın gözlerimde.

 

Sen göreceksin duyacaksın

Parıldayan bir sevi sıcaklığı,

Uyuyacak, uyanacaksın.

 

Bakacaksın, benzemiyor

Gelen günler geçenlere,

Dalacaksın.

 

Bir seviyi anlamak

Bir yaşam harcamaktır,

Harcayacaksın.

 

Seni yaşayacağım, anlatılmaz,

Yaşayacağım gözlerimde;

Gözlerimde saklayacağım.

 

Bir gün, tam anlatmaya...

Bakacaksın,

Gözlerimi kapayacağım...

Anlayacaksın.

Gönderi tarihi:

Hiç Kimse Bilmedi

Aynı bardağa konan şaraptan içtik

Ayrı seslere aldırmadan

Ta başında gönle dur demek kolaydı

Biz zor olanı seçtik

 

Bir bakış akılları yerinden aldı

Gözümde parlayan ışık kaldı

Tam kamaşmaya alışmaya başlamışken

Her şey birden karardı

Saklayacak ne kaldı

 

Hiç kimse bilmedi

Hiç kimse duymadı sandık

Hiç kimse anlamaz

Hiç kimse ayırmaz sandık hep

 

Aynı daldan kopan elma seçtik

Yasaklara aldırmadan

Bu oyunda başrole ikimiz geçtik

Sonu pek mutlu olmayan

 

Hiç kaçış yolu yok içim daraldı

Çözümü olmayan düğümler

Bir bir arttı

Yolları ayırmayı kabullenmek

Bizden bir şey kopardı

Kaybedecek ne kaldı

 

Hiç kimse bilmedi

Hiç kimse duymadı sandık

Hiç kimse anlamaz

Hiç kimse ayırmaz sandık

(yargılamaz sandık)

 

Öyle değilmiş meğer

Gönderi tarihi:

dişlerimin arasında küfleniyor bir bir

basireti bağlanmış kelimeler

imgesiz çığlıklarını

serbest bırakamıyor yüreğim

hasrete dur diyemiyor

 

sönüyor yavaş yavaş

umudun bekçisi gözler

kuruyor dilde sözler

vay halime vay

 

zaman sensiz akıp gittikçe

özlem yağmurları düşüyor

umudun üzerine

ıslanıyor yazılan her hece

ve üşüyor yetim kalan gece

 

kurşuni bulutlar arasında

zil takmış oynuyor çengiler

bilmezler özleyenler ne kadar çok sever

 

fırtınalar kopuyor aşkın coğrafyasında

gel kol kanat ger

soluyor gökte ay

vay halime vay

 

susuyor yavaş yavaş

yaşanması gereken zaman

siniyor ruhuma an be an hicran

vay halime vay

Gönderi tarihi:

KIR(IN) KALEMİMİ…

 

 

Kendi sonumun önünde diz çöküyorum.

Arsız suretimi koydum,çökmüş omuzlarımın yük bilmez güçsüzlüğüne.

Taşıyamadıklarını,bakışlarımı kaçırdığım aynalarda aradım.

Baktıkça kaybolan yalancı lisanlarımın tüm harflerini kaldırdım hafızamın karanlığından.

Kayboldum…

 

Bakamadığım yüzsüz yüzlerden en öne kendi adımı çıkardım.

Suçlu ararken kazanamadıklarıma,boğazımdaki eller kendi sıcaklığım.

Tanıdım…

 

Her bir adımım şahit tutulurken mizan meydanlarında,

Şehrimin sokaklarında yankılanacak en kutlu peygamber soyuna yakışmayan sözde kalışlarım.

 

Neydi…?kimdi…?nereyeydi…?

Tıkanacak boğazıma düğüm düğüm zehir sunarak.

Tıkanacakta,aynalardan silineni nerde paklayacağım…?

Acı bir pas kokusuna aşikar derken inanmadığım kirli yansıması duvarlarıma vurmuş yüreğim,

sıyrılacak soysuz yalanlarımdan.

Kaçıncı tükenişin liste başı oluşu bu tekrarlanan.

Yenilgileri tekrar etme seanslarımda hiç arkama bakmamış mıyım ki,

varoluşta etime üflenen cismaniyetime bu kadar korkak kalmışım.

 

Mübaşir bağırıyor ismimi avaz avaz.

Ar ederde çöker bir duvar dibine diye beklediğim B-E-N ,

neden hala savunma telaşındayım…?

 

Gereği düşünülmeden,

bilinmezlik ve tutarsızlıklara mahkum ettiklerimin bende kalan hesaplarını kesiyorum.

 

Ebediyete kadar kendi biçtiğim simsiyah feracelere saracağım bedenimin her yanını.

Son yolculuk entarim,beyazlar diye deftere geçilmişken,

hangi aklık yaraşır bu toz dumana karışmış zahir ömrüme.

İyi ki soysuz intiharlarla tüketmemişim hakka layık gördüğüm kirli düş yanıklarımı.

Cezamı noktası koyulmuş dolap diplerindeki hükümlüler arasına sızdırırken,

müdafamı kabul buyurun benden uzak kalmış ben-deliklerim.

 

Bu defa seferi beklemeden iniyorum gemiden.

Bitiyorum.

Kır(ın) kalemimi…

 

 

 

TUBA YILMAZ

Gönderi tarihi:

Harcadım hırpaladım

çok zarar verdim beni affet

insan tuhaf ne hoyrat

ne şaheser ve nasıl ilkel hayret

kibir bir canavar gibi

bekliyor pusuda

tıpkı bir volkan gibi uykusunda

kalbini kurban veriyor

sen aşkın talibi o galibi

olmaya tutkun yok korkusuda

küçük bir hayat var biliyor

yanmam lazım daha yol almam lazım

kendimden caymam lazım zor...

Gönderi tarihi:

Küçük bir hediyeydi bir zamanlar...

 

 

DEĞİŞİK

 

Başka türlü birşey benim istediğim,

Ne ağaca benzer ne de buluta benzer;

Burası gibi değil gideceğim memleket,

Denizi ayrı deniz, havası ayrı hava;

Nerde gördüklerim, nerde o beklediğim kız

Rengi başka, tadı başka.

 

___________________________Can YÜCEL

Gönderi tarihi:

Bu Kez Anladım

 

Bu kez anladım

Kuru dallardan yapma

Bir köprüden geçiyorum

 

Ben ordaydım

Erbab-ı yalnızları

Yutan kentler biliyorum

 

Bu kez anladım

Hüzünlerden bozma

Mutluluklar yaşıyorum

 

Ben ordaydım

Acemi aşıkları

Boğan sular biliyorum

 

Ne müttefik belli

Ne sığınakların yeri

 

Kaybettim bugün kendimi, hükümsüzdür

Sonu yok bunun, boşluklardan boşluk beğendim

Vazgeçtim bugün herşeyden halsiz şu kalbim

Kan revan içinde hep kanamaz denen yerlerim

 

 

Hem suçsuz hem güçsüz hem halsiz...

 

Bu kez anladım

Kartonlardan yapma

Siperlere pusuyorum

 

Ben ordaydım

Huzurlu zamanları

Yıkan sonlar biliyorum

 

Emre aydın

Gönderi tarihi:

Tutkunun ötesinde sevenler,

Bir kez ‘kendine iyi bak’ derler ve giderler.

Onlar eti tırnaktan ayırmak yerine, ölümü yeğlerler.

Onlar bu acıyı bir kereden fazla kaldıramayacaklarını bilirler.

‘Kendine iyi bak’ derler ve giderler.

‘Bu sözlerin içinde ihanet yok,

Hiçbir zaman olamaz’ derler ve giderler.!

En büyük ihanet değilmidir aslında seni seveni,

İhtiyacı olanı yüzüstü bırakıp gitmek..

‘Kendine iyi bak’ derler ve giderler,

Seni suskunluğa mahkum edip giderler.

Seni parçalara ayırıp, en büyük parçayı yanlarına alıp giderler.

 

Daha kötüsü, suçlayamazsın onları tüm bunlar için,

‘Kendine iyi bak’ deyip gidenin geçerli bir nedeni vardır..

Suçlatmazlar kendini,

Savaşmadıkları için kızarsın ama suçlayamazsın.

Savaşmışlarsa, yenildikleri için kızarsın,

Ama suçlayamazsın.!

Yenildiğin için kızarsın,

Ama suçlayamazsın..

Ayrılığın kaçınılmazlığına inandırır seni,

‘Kendine iyi bak’ derler ve giderler..

Elinden umutlarını, düşlerini, sevgilerini alıp giderler.

 

Bir tek anıları bırakırlar geride,

Bir de hatırladıkça gözyaşlarına boğulasın diye,

Unutulmayan nağmeler..

Arkalarına bakmadan çekip giderler eğer yalnız kalmışsan,

Çünkü insafsızlıklarını görmek istemezler.

Her şey o saniye orada bitsin, kapansın bu sayfa isterler.

‘Bitti’ diyemedikleri için, ‘kendine iyi bak’ derler,

‘Kırıldım affedemiyorum’ diyemedikleri için,

‘Seni istemiyorum, hayatımdan çıkaracağım,

Ama bil ki hiç unutmayacağım’ diyemedikleri için,

‘Biliyorum çok kanayacaksın ama daha iyisini yapamıyorum’

Diyemedikleri için ‘kendine iyi bak’ derler...

 

Vicdanlarını rahatlatmak için ‘kendine iyi bak’ derler.

Çünkü o kan uzun süre akacaktır,

Ve o yara asla kapanmayacaktır, bilirler.

Kendine iyi bak bir noktadır çoğu zaman,

‘Kendine iyi bak’ deme bana,

Sadece kötülükler noktalansın isterim ben, oysa sen iyisin..

Savaşsak aramıza giren şeytanla olmaz mı?

Hani büyük aşklar her engeli aşardı?

Hani sevgi eninde sonunda kazanırdı?

Bunların hepsi yalan mı?

Sahiden gitmesen, bitmesek olmaz mı?

Peki o zaman, istediğin olsun öyleyse sen de kendine iyi bak.

ALINTI

Gönderi tarihi:

Ceylanların Aşk Türküsü

 

Yeni bir tutkuyu kaldırmaz o

Yeni bir aşk öldürür ceylanı

O sevdi mi çocuklar gibi sever

Sen olsan ateşe verirsin tarlanı

Çiçeklerini yerle bir edersin

O bir duvar dibinde yatar sesizce

Düş gibi görür inen akşamı

Kelebekler yanaklarından öper

O sevdi mi rüzgar gibi sever

Sen olsan yere çalarsın şapkanı

Yeni bir tutkuyu kaldıramaz o

Yazık olur küçücük saçlarına

Doyamadan gider derenin

Işık beyazı çakıl taşlarına

O sevdi mi yüreği bakakalır

Sen olsan yeniler giyip gezersin

Belki bir günde harcarsın paranı

O yemeden içmeden kesilir

Sevdiğini bir üzse bin üzülür

Sen olsan üzersin sevdiğini

O günde binkere ipe çekilir

 

Afşar Timuçin

Gönderi tarihi:

Çok Sevdim Bir Zamanlar Seviyorum Yine De

 

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de

Alıp başımı gitmeyi yollar boyunca

Seyretmek bir bozkır akşamını camından bir otobüsün

Masal şehirlerini geçerken hızla

 

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de

Ürpertili, sımsıcak tenini kadınların

Salmak serin sulara gövdemi

Düşüp gitmek ardına şiirin ve aşkın

 

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de

Varolduğumu düşünmeyi, ürpererek..

Karanlık bir odada küçük bir çocuk gibi

Yağmurdan ve yalnızlıktan ürperek

 

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de

Düşüncemi geniş ve sonsuz olanla birleştirmeyi

Hırçın ve ele geçmezce atılgan

Uysal ve usulcacık benim olan şeyi...

 

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de

Ve hep seveceğim beynim ve tenim varoldukça bu dünyada

Pırıl pırıl olani, her zaman bir güz diriliğinde

Değişmez ve değişken olanı sonsuzca...

 

Ataol Behramoğlu

Gönderi tarihi:

Nicedir Özlemişim

 

Nicedir özlemişim

Bu rüzgarı

Hani Doğu'da eser

Bahar akşamları

 

Nicedir özlemişim

Bir elma ağacının

Dibine oturmayı

 

Nicedir özlemişim

Şoseleri,dağları

 

Nicedir özlemişim

Bir dosta sarılıp

Ağlamayı

 

Ataol Behramoğlu

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.