Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 Ömür dediğin kaç gündür...* *Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar* *susacaktım. Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim * *tarzıydı.* *Babam akşamları eve yorgun dönerdi. Ben bütün gün evde sıkılır, onun* *gelişini iple çekerdim. Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla* *oynamak isterdim. Babam sarılır, öper sonra da, hadi odana git, derdi.* *Yemek hazırlanınca annem çağırır bu defa masada bir araya gelirdik* *babamla. Onlar annemle konuşurken ben araya girer, sesimi duyuramayınca da bağırırdım. Babam sinirlenir, * *"Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, birde sen kafamı* *ütüleme!" derdi. Annem de "Bütün gün zaten seninle uğraştım, bir çift laf da mı konuşturtmayacaksı n babanla?" diye çıkışır, beni odama * *gönderirdi. * *Çaresiz bir şekilde boynumu büker odama yani hapishaneme doğru yol* *alırdım. Babam arkamdan, "Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip,* *hâlâ ne istiyor anlamadım." diye bağırmaya devam ederdi. "Keşke benim de* *bir odam olmasaydı, keşke bizim de evimiz bir odalı olsaydı da hep* *birlikte otursaydık" derdim içimden; ama yüksek sesle söylemeye cesaret * *edemezdim.* *Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır, televizyon* *seyrederdi. Beni yanına çağırır biraz severdi. Onun izleyeceği önemli* *birşey varsa beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı. Azıcık hareket edip* *koşup oynamaya çalışsam oda hapsim yeniden başlardı. * *Bir gün anladım ki susunca babamla daha iyi anlaşıyoruz. Bu defa susarak * *yapabileceğim oyunlar geliştirmeye başladım. Önce resim yaparak başladım* *işe.* *Babam çizdiğim resimleri çok beğeniyor; "Bak, böyle uslu uslu oyna işte." * *diyordu. Babam bazen göz ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir şey sorsam* *afallıyordu. Ama bana kızarak beni artık odama göndermiyordu. "Son* *günlerde ne de akıllandı benim oğlum." diye komşulara anlatıyordu annem * *halimi.* *Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı. Annem "Odanı topla!"diye* *odama kapattığında işe nereden başlayacağımı bilemiyordum.* *Ben bunlarla uğraşırken zaman geçiyor; ama odamı toparlamayı* *beceremiyordum. Annem odama gelip "Bak sana resim yapmayı yasaklayacağım." dedi bir gün.* *Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren ailem resim yapmayı da elimden * *alırsa ben ne yapacaktım?* *Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım. Babam eve gelince uygun zamanı* *kolladım.* *Her zamanki gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur oturmaz * *çizdiğim resmi getirdim.* *Babam baktı. Hım, dedi "Çok güzel olmuş. Bu adam benim herhalde." dedi.* *Ben "Hayır o adam değil, bu çocuk sensin.dedim.* *O "Hayır, bu adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük kız da arkadaşın."dedi.* *Ben yine Hayır, o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçük kız da* *annem." dedim. * *Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip: "Peki neden bizi küçük çizdin?" dedi.* *Heyecanla başladım anlatmaya.* *Ben büyüyüp adam olacağım. İş bulup çalışacağım. Siz yaşlanıp * *küçüleceksiniz. Beliniz bükülecek,* *komşumuz Ahmet amca ile Ayşe teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten* *geldiğimde yorgun olacağım. Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda işyerinde * *kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım bile. Siz benimle bir şeyler* *paylaşmak istediğinizde "Hadi odanıza çekilin de kafa dinleyeyim."* *diyeceğim. Ve bir de bağıracağım "Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odaları * *da var, daha ne istiyorlar" diye.* *Annemle babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı.* *Duyduklarına inanamıyorlardı .* *Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki sonsuza kadar * *konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi.* *Farkında olmalı insan... Kendisinin, hayatın, olayların, gidişatın farkında * *olmalı.* *Ömür dediğin üç gündür, * *Dün geldi geçti* *Yarın meçhuldür,* *O halde ömür dediğin bir gündür,* *O da bugündür.* alıntı Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 Birisi Bir şey var aramızda Senin bakışından belli Benim yanan yüzümden Dalıveriyoruz arada bir İkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki Gülüşerek başlıyoruz söze Bir şey var aramızda Onu buldukça kaybediyoruz isteyerek Fakat ne kadar saklasak nafile Bir şey var aramızda Senin gözlerinde ışıldıyor Benim dilimin ucunda Nahit Ulvi Akgün * Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 *Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana Ihlamurlar çiçek açtığı zaman. * ** *Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden Bebekler hayta hayta yürümeden Geleceğim diyorum, geleceğim sana Ne olur kesin bir takvim sorma bana Ihlamurlar çiçek açtığı zaman. * ** *Beklesen de olur, beklemesen de Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde Hangi ses yürekten çağırırsa beni sana Geleceğim diyorum, takvim sorma bana Ihlamur çiçek açtığı zaman. * ** *Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine değdi Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi? Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana Ihlamurlar çiçek açtığı zaman. * ** *Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden Gemileri yaksalar da geleceğim sana Oniki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana Ihlamur çiçek açtığı zaman. * ** *Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız Ey benim alfabemdeki kadim Elif Ne güzellik, ne de tat var baharsız Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana Ihlamurlar çiçek açtığı zaman. * ** *Ihlamurlar çiçek açtığı zaman; Ben, güneş gibi gireceğim her dar kapıdan Kimseye uğramam ben, sana uğramadan Kavlime sadıkım, sadıkım sana Takvim sorup hudut çizdirme bana Ben, sana çiçeklerle geleceğim Ihlamurlar çiçek açtığı zaman. * *Bahattin KARAKOÇ * Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 Burdasın yanımdasın biliyorum Mum ışığımın zerafetinde ağlayan yalnızlığımsın yine bu gece Dur gitme, bekle! Eriyip gidemezsin beni bırakıp. Mum biter, gece söner ama korkarım, beceremem karanlıkta şiir yazmayı sana.* *Sen hep burdasın, odamdasın biliyorum Olur ya, sıkılırsan eğer git, gez de gel biraz ama dön ne olur yine yanıma. Korkarım, ağlamayı beceremem karanlıkta.* *Burdasın biliyorum Ama ben seni bulamıyorum bulamıyorum! Kaybolan yüreğimle beraber bu gece de yine inatla seni arıyorum...* Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 Aşka adanmış bir ömürden geliyorum... Bu kez yitiklerin kayıpların ve viran olmuş gönüllerin şehri İSTANBUL' dan sesleniyorum sana! Gece zifiri karanlık sokaklar alabildiğine ıslak, yıldızlara dokunsam sanki avuçlarıma dökülecekler. Çoluk, çocuk, herkes keşfedemedikleri bir dünyaya dalmışlar bile! Saat bilmem kaçı kaç geçiyor, akrep ile yelkovan neden düşmanlar bana bilmiyorum? Gün ise, sahi bugün günlerden ney? Pazartesi, Çarşamba, Cuma ne fark eder ki onlarda unuttular beni, tıpkı senin gibi! Sanki zamanın içinde kaybolmuş tarihten gelen bir masal perisiyim,sonbaharda dökülen yapraklar gibi oradan oraya savruluyorum dört mevsimi sensiz yaşıyorum şimdi! Yüzüm hazan mevsimini andırıyor adeta,zamanın içine zamana sığamıyorum, yağmurlar vuruyor pencereme, gönül kıyılarımda dolaşıyorlar,geceyle yağmur dans ediyor inadına, sensiz odamda sana sesleniyorum yine, zamanda kavramını yitirdi gözümde,ötelerden ve uzaklardan gelen bir ses bozuyor yürek iklimimi, birazdan zaman duracak, saat 12 ' yi vuracak ve bu rüya sona erecek! Aslında bir masal bu,hiç yaşanmamış! Ama bu masalın sonu ne pamuk prenses ve yedi cüceler gibi bitiyor, nede külkedisi gibi, bu masalın sonu her yol gibi sana çıkıyor, her yol diyorum çünkü mutlu olmak için hangi yola girsem devrilmez bir sütun olarak çıkıyorsun karşıma, hayalimi sükuta uğratıyorsun adeta! Gözlerine bakıyorum bakmaya bile kıyamadığım o gözlerine! Usulca sesleniyorum yine; EY SEVGİLİ, ölü toprağımı serpildi yüreğine,işitmez mi oldu feryadımı kulakların duymaz mı oldu? ya gözlerin görmez mi oldu? Sonra yine sessizliğe bürünüyorsun, bu sessizlik bir gün beni de sevdamı da uzaklara götürecek biliyorum.Susuyorsun! EY SEVGİLİ, yaşarken ölmek buysa sensiz doğan günde ben her gün ölüyorum, güller bile avuçlarımda solmuyor artık, sevdam ölüm sessizliğini çağrıştırıyor ruhumda,gemiler bile senelik seferlerine çıktılar sensiz limanda! Umut treni yolcularını yeni sevdalara yelken açmak üzere çoktan yol aldı bile ve yeni bir gün doğuyor yine! Sonra sana sesleniyorum! Ey yeni doğan gün, sevdaların bitmesine izin verme! Verme ki, parçalanmış ümitlerimden kalan son bir ümit kırıntısıyla geleyim sana, yollarına güller seremesem de pelinlerle ve erguvanlarla, geliyorum sana! İzin ver! EY SEVGİLİ, yıldızlara dokunamasam da, sana layık yıldızlar getirip bırakayım avuçlarına... alıntı Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 *Çoklarından düşüyor da bunca Görmüyor gelip geçenler Eğilip alıyorum Solgun bir gül oluyor dokununca. * *Ya büyük şehirlerin birinde Geziniyor kalabalık duraklarda Ya yurdun uzak bir yerinde Kahve, otel köşesinde Nereye gitse bu akşam vakti Ellerini ceplerine sokuyor Sigaralar, kâğıtlar Arasından kayıyor usulca Eğilip alıyorum, kimse olmuyor Solgun bir gül oluyor dokununca. * *Ya da yalnız bir kızın Sildiği dudak boyasında Eşiğinde yine yorgun gecenin Başını yastıklara koyunca. * *Kimi de gün ortası yanıma sokuluyor En çok güz ayları ve yağmur yağınca Alçalır ya bir bulut, o hüzün bulutunda. Uzanıp alıyorum kimse olmuyor Solgun bir gül oluyor dokununca. * *Ellerde, dudaklarda, ıssız yazılarda Akşamlara gerili ağlara takılıyor Yaralı hayvanlar gibi soluyor Bunalıyor, kaçıp gitmek istiyor Yollar, ya da anılar boyunca. * *Alıp alıp geliyorum, uyumuyor bütün gece Kımıldıyor karanlıkta ne zaman dokunsam Solgun bir gül oluyor dokununca. * *Behçet NECATİGİL* Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 . Ay Isiginda Ay Yüzlü Rezene . uzaklarda simdi gözlerim dalgin dalgin hasret irmagini dolanir dün melodisini fisildarken kulagima derinlerde kaybolurum son sarkinin nakarati avuçlarimda günün gözlerinde dilenci bir bakis olurum umutlarimi hayallerimi sevinçlerimi birakirim irmaga gece günes konuklanir hasret irmaginda isiklarini ayin etegine birakir duygularimi yanina alir dokunuslarim günesle yikanir /dumani yok yanginimin/ korkarim içimdeki çirpinisi tutamayacagimdan ay yüzlü rezeneye takilir parmaklarim etrafa buram buram rezene kokulari yayilir hiçbir el oksamamistir kokuyu hissetmemistir kendine bu kadar yakin ellerim dünden aliskin yaçopal / G:Ç . Gülgün Çako Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 . Kaldirimlar 1 . Sokaktayim, kimsesiz bir sokak ortasinda; Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanliga saplanan noktasinda, Sanki beni bekleyen bir hayâl görüyorum. Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanik; Evlerin bacasini kolluyor yildirimlar. In cin uykuda, yalniz iki yoldas uyanik; Biri benim, biri de serseri kaldirimlar. Içimde damla damla bir korku birikiyor; Saniyorum, her sokak basini kesmis devler... Üstüme camlarini, hep simsiyah, dikiyor; Gözüne mil çekilmis bir âmâ gibi evler. Kaldirimlar, çilekes yalnizlarin annesi; Kaldirimlar, içimde yasamis bir insandir. Kaldirimlar, duyulur, ses kesilince sesi; Kaldirimlar, içimde kivrilan bir lisandir. Bana düsmez can vermek, yumusak bir kucakta; Ben bu kaldirimlarin emzirdigi çocugum! Aman, sabah olmasin, bu karanlik sokakta; Bu karanlik sokakta bitmesin yolculugum! Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin; Iki yanimdan aksin, bir sel gibi fenerler. Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler isitsin; Yolumun zafer tâki, gölgeden tas kemerler. Ne sabahi göreyim, ne sabah görüneyim; Gündüzler size kalsin, verin karanliklari! Islak bir yorgan gibi, simsiki bürüneyim; Örtün, üstüme örtün, serin karanliklari. Uzaniverse gövdem, taslara boydan boya; Alsa buz gibi taslar alnimdan bu atesi. Dalip, sokaklar kadar esrarli bir uykuya, Ölse, kaldirimlarin kara sevdali esi.. (1927) . Necip Fazil Kisakürek Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 . . *****DOGUM GÜNÜm***** . Eylül, Saçlarimin adiydi. Hasin basak sarilarinin fenerleri Ilmek ilmek gurbetle tokalanmisti Nazli bir ceylan gibi Hayat perdemin yillarla buklelesen Cici yasimin örgü topuzlarina. Eylül hasretimdi. Yüregimdeki közde Duygusalligimin adiydi. Seyda bülbüllerimin Silaya seslenerek Soluksuz kalip Gözbebeklerimin kurnasiz akan çesmesiydi. Volkan gibi kabaran Meddü-cezir gönlümün Kagittan gemileriyle Rotasiz seferlerde Düssel avuntuya çikmasiydi. Eylül, Babam gelmis sevinciyle karsiladigim Kapida gülümseyen saglik ti benim için. Yagmurla islanan patikalarda Sevgili esimle elele Erguvanli toprak kokan yollarda Yildizlar birer hediye paketi gözlerimizde ''Dogum günün bana geldigin gündür'' Türküsü dillerimizde Ates böceklerinin alkislariyla Ebruli çiçeklerin arasinda Çocuklarimin sazlari esliginde Huzur deryasinin Söz verdigimiz demlerini Bir Eylül'ü Yani 'Dogum Günü'mü tekrar yasadim. Kalbimse Herkese diledi bu mutlulugu. Ve Gelecek yillarin Sevgi katlariyla nisanlandi. . Tarik Arik Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 Bazen en büyük öfkeyi en çok sevdiklerimize duyarız Bazen en çok yakınlarımız acıtır canımızı Bazen en tutkulu aşkla bağlı olduğumuzdan En vahşi intikamı almak isteriz Bazen kendi duygularımızdan bile kuşkuya düşeriz Bazen sevdiğimiz kuşkulandırır bizi Sevgiyi ,aşkı ,mutlulugu ,saf ve lekesiz Bir biçimde ele geçirmeyi başramayız Hayat ,bütün izlerin birbirine karıştıgı Ürkütücü bir ormana benzer Böyle zamanlarda bir ses, bir işaret Bir yardım ararız Yaşadıklarımızı ve bize yaşatılanları Anlaya bilmek için Bizim yaşadıklarımızı başka Yaşayanlar var mı? Merak ederiz.............. alıntı Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 Şimdi belki benim gibi ölesiye Yalnızsındır Uçan kuşları gözlemektesindir Tekbaşına Çamların yeşiline dalıp gitmiştir Gözlerin Radyo dinliyorsundur yada Susarak Bir kitabı okumaya çalışıyorsundur Kimbilir Sonsuz güzellikte bir aşk düşünüyor Olabilirsin Belki de anılarını deşiyorsundur Bir olmazı Bir açmazı derinden derine kurcalar gibi Bir kahve içmeyi , bir elma yemeyi kurarak Saatine bakıyor olabilirsin uykulu Gözlerle Çocukların oyununa dalıp gitmiş Olabilirsin Mahpus gibi ,tutsak gibi belki Kör gibi Yarını olmamak gibi bir duygu İçindesindir belkide kendini bagışlamıyorsundur Benim hiç bilmedigim şeylerden ötürü Kalkıp gidip çekirdek almayı düşünüyorsundur Yada uyumak istiyorsundur herşeyi unutmak için Belkide sende ölesiye yalnızsındır alıntı Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 Anlıyorum Deme Bana Anlıyorum deme bana Anlayabilir misin hissettiklerimi Bakabilir misin hayata benim gözlerimden Sığdırabilir misin otuziki seneyi beş dakikaya Çözebilir misin beynimin gizemini Silebilir misin unutmak istediklerimi Senin için yanlış olan değer yargılarımı Değiştirebilir misin anlayacağın şekilde Bir gülüşün kıymetini bilebilir misin Sevgilimin dudaklarındaki Ruhumda kopan fırtınaları Canlandırabilir misin hayalinde Yaşayabilir misin aynı acı ve üzüntülerimi Delice düşlerimi sorgulayabilir misin içinde Boşuna anlıyorum deme bana İçiçe yaşadığım bunca seneye rağmen Kendimi ben bile anlayamadım daha.... Yaşar Kemal Seçkin Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 Yokuş başı nefessiz, adımlarım tutarsız… Yeniden yalpalıyorum, beyazdan siyaha düştü düşecek düşler... Ah bu sarhoşluk… Yorgunum… Kopuk gecelerimin sessiz düşleri gibisin… Çığlık çığlığa içimde ve sonsuz bir susuşsun aynadaki siluetimde. Belli belirsiz düştüm… Düş’tün… Acımadı canım ama bir morg soğukluğuna sürüklenmişim derin iç kanamamla… Ne bir parmak izi ne bir kanıt… Susarak öldürdün beni… Ağzının içinde yuvarlanan harfler bana dair olmadı hiç ve bir kez olsun adım adam gibi çıkmadı ağzından… Üşüdüm… Çok üşüdüm… Morarmış tırnaklarımın kuytuları bile senle dolu ama hissedemiyorum… Dondum… Bir kez olsun sımsıcak dokunmadın bana… Saçlarımı bembeyaz yastığına dağıttığımda bir kez olsun okşamadın… Oysa ben sana gelmiştim kadınlığımla değil kalbimle… Kalbin bende olsa kadınlığımı da bürünürdüm… Senin aklın uzaklarda benim aklım benden çok uzaktaki sende… Akılsızım… Bu soğuk duvar… Bu uzaklık… Dokunma bana… Üşüyorum… Bu karanlık sokak, bu soluk soluğa kaçış… Nerdeyim, kimdeyim ? Nedensiz… Zamansız… Ve sen… Benden çaldığın hayatımı kirlettin mi ? Hayatımın senin ellerinde olmadığını bilemedin bir kez olsun… Ve ben… Unutmadan ama umutlanmadan sessizlikteyim… Teğet geçiyor ölüm… Deliliğimi perçinliyor ama almıyor beni bu hayattan sensizlik… Süründürüyor ama öldürmüyor… Ne ağlatıyor ne güldürüyor… Sahi hayal miydi bunlar ? Normal deliliğimin umursamaz kahramanı… Bile bile yarattım seni… Tanrı kadar güçlü değilim ki yarattığımı yok edeyim… Yoruldum, uzak dur artık düşlerimden... alıntı Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 Korkuyorum . Yagmuru seviyorum diyorsun, yagmur yaginca semsiyeni açiyorsun... Günesi seviyorum diyorsun, günes açinca gölgeye kaçiyorsun... Rüzgari seviyorum diyorsun, rüzgar çikinca pencereni kapatiyorsun... Iste,bunun için korkuyorum; Beni de sevdigini söylüyorsun... . William Shakespeare . . Kara Çali . korku hücresinde büyür önce sonrasi belli: gözbebegi söyle anneme uyumasin ülkem kizil çünkü su uyumakta yataginda beyaz adam: çöl tutsak. esneyen gece degil köprüleri sütüm kesildi tadim yok benim de iki elim var Niye gökyüzüm suça ortak? enine daraldikça büyür korku baglaçlar isgalinde bir siirim artik korkum yüzüm: yüzlesme ruhuma el-yazim, hücre boyuna kaçak! kara çali dolandi ak denizime sinirimdan geçen su bana akmaz sari sabir kuruttum, yormasin anilarimi unut sen de renkleri, bu yaziyi dünya çoktan çikmaz sokak... . Nurduran Duman Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2007 İstersen Al Götür Beni Ölümsüz gülüşünle başlıyorum Her güzelliğe her sevince Bir yağmur ince ince Sürerken beni başka zamanlara Zamanla yorgun hanlara Dönüyor işte gördün her şeyim Kuru topraklar gibi dağılıyor belleğim Sınırsız bir boşluğu süre süre Yorgunum çok uzaklardan geldim Kaygılar sıkıntılar yaşadım uzun uzun Korkuyu yakından tanıdım Ölümsüz düşmanı oldum korkunun Şimdi bakışınla bağlanıyorum Kocaman bir dünyaya umutla Bir akşam aşılmaz kaygılar Çağırırken beni sonsuzluğuma Sıcaklığın beni alıştırıyor Soğuk ve yağmurlu akşamlara Üşümüş bir kedi gibi sığınıyorum Ellerine ayaklarına saçlarına Afşar Timuçin Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2007 Sevgiyi ifade edebilmek..! Bazen sıkıca sarılmaktır sevgi, her anı dolu dolu yaşayabilmektir. İnsan sevdiği zaman gözü hiç birşeyi görmez acıymış, hüzünmüş,kedermiş hepsi yok olur bir anda... Sevmek duygularını ifade edebilmektir. Bakışlarda huzurdur,gönüllerde yüze vuran o masum gülüştür. Sevgiyi ifade edebilmek... Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor Resimleri Görebilmek İçin Üye Ol veya Giriş Yap Sevgi geceleri mehtabı seyredebilmektir bazen, mutluluğa dair sözlerle yücelen yakomozun, yıldızların ve gecenin sessizliğinde büyülenir,sevmek herşeye bedeldir... Severken kötülük düşünülemez iyiye güzele dair ne varsa yaşanır. Elele omuz omuza yaşanır ah o sevgiyi ifade edebilmek.... Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor Resimleri Görebilmek İçin Üye Ol veya Giriş Yap Sevmek bazen doğada güneşte saklıdır. Mesela bir göl kenarında bir çam ağaçına yaslanırken; sevmek o güzel nefeste doğayı solumaktır. Ansızın gülebilmektir,sevgi her cümlede okadar güzel ifade edilirki; satır satır an an dökülür mısralara, dillere ve yüreklere o güzel sevgiyi ifade edebilmek. Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor Resimleri Görebilmek İçin Üye Ol veya Giriş Yap Sevmek bir yüreği avuçlayıpta hissedebilmektir. Onu tutabilmek sıcaklığını hissetmek ve anlayabilmek, kırmadan incitmeden sevgiyle okşayabilmektir... Dur durak bilmemeli insan sevince saadeti, huzuru, mutluluğu heran yaşamalıdır... Ölürken bile ne kadar güzel yaşadığını düşleyip gülmelidir. Ölürken sevgiyi ifade edebilmek... Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor Resimleri Görebilmek İçin Üye Ol veya Giriş Yap Sevmek bazen kış gibidir.Isınmak istersiniz sıcak bir bedende yoktur sevgi kadar ısıtan bir ateş... Ayrı bir mutluluktur üşürken sevgiye,sevgiliye sarılıp ısınmak soğuk kış gecelerinde.... Ve güne onun yüreğiyle onun teniyle güzel bir sabaha başlamak ah o sevgiyi ifade edebilmek... Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor Resimleri Görebilmek İçin Üye Ol veya Giriş Yap Sevgi bir yağmurun altında ıslanırken aynı şemsiye altında buluşmaktır. Islak ıslak bakabilmektir gözlere ve yürümektir öylece sarılarak öylece bakınarak... Yaşamaktır sevgi heranı dolu yaşamak her günün değerini bilmektir. Hergüne yeni bir tatlı sözle günaydın demektir sevgiyi ifade edebilmek. Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor Resimleri Görebilmek İçin Üye Ol veya Giriş Yap Sevgi umutla başlar bakışlarla etkiler yürekle hisseder bir gülüşte saklanır. Masumca dokunmaktır hissetmektir başkalaşmaz asla sadece sevmek için mutlu olabilmek bir ömür gecirebilmek için sevilir sayılır sevgiyi ifade edebilmek... Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor Resimleri Görebilmek İçin Üye Ol veya Giriş Yap Sevmek sıkıca bağlanmak sarılmaktır dokunulduğu an yürek çarpmalıdır bunun adı aşktır, mutluluktur, umuttur,huzurdur... Sevgiyi ifade edebilmek...Mutluluğun ta kendidir... alıntı Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2007 . Meriç'in Siiri . iste uzatiyorum kalbimi her bir parçasini özenle kestim elim uzdur ezber ettim dogramayi yeniden yeniden çikarip gün isigina tuzlu suda ovmayi ezber ettim gözlerim isidi ölümle kumarda musalla tasinda dogdum yeniden bir ebe sürme çekti gözlerime bir ebe 'Meriç' dedi korkma dikis tutmazsa diye otoklavda tutulu yüregimi okyanusa sal musallayi da bos ver özgürlüge dik gögsü kesik cesedimi Aynur Uluç Otoklav: Laboratuvar çalismalarinda ve ameliyatlarda yararlanilan her türlü araç ve gereci mikropsuzlastirmak için kullanilan iç basinca dayanikli buhar kazani. Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2007 Kedi Akli . Bir diyecegim yoktu hüzünden yana Yipraniyordu kötü kadinlarda askim pis karanliklarda Yetmiyordum yeni insanlara yetisemiyordum Ölür kalirdim belki de sokak aralarinda bir kenarda Kimin umurunda dedi ama kendimi inandiramadim buna da Yakismiyordum eski pencerelere yosunlu sulara Ölür kalirdim belki de sokak aralarinda bir kenarda Uyandirilacak çocuklarim vardi uyuyorlardi uykularinda Çok mu yasamistim az mi ölmek hakkim miydi yil varken aksamlara Bu kedi nerden çikti demeyin kapi aralikti ben biraktim da Oksayacak bir sey ister ellerimiz kendi sicakliginda Yipraniyordu kötü kadinlarda askim pis karanliklarda Ne iyi etmisim aldim düsündüm kedilerin yari ak yari kara aklinda Kedi iste kedi boguyordu yavruyu engel görünce askinda Çekilmemisti denizlerim Döndüm hirpalanmis geceden dayanikli aydinliklara Aglanir kedi yavrularina çocuksuz analarin arasinda Bu kedi nerden çikti demeyin kapi aralikti ben biraktim da Uyandirilacak çocuklarim vardi uyuyorlardi uykularinda Ne iyi etmisim uyur uykularinda . Arif Damar . Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2007 Yerçekimli Karanfil . Biliyor musun az az yasiyorsun içimde Oysaki seninle güzel olmak var Örnegin raki içiyoruz, içimize bir karanfil düsüyor gibi Bir agaç isliyor tikir tikir yanimizda Midemdi aklimdi su kadarcik kaliyor. Sen o karanfile egilimlisin, alip sana veriyorum iste Sen de bir baskasina veriyorsun daha güzel O baskasi yok mu bir yanindakine veriyor Derken karanfil elden ele. Görüyorsun ya bir sevdayi büyütüyoruz seninle Sana deginiyorum, sana isiniyorum, bu o degil Bak nasil, beyaza keser gibisine yedi renk Birlesiyoruz sessizce. Yerçekimli Karanfil,1957 . Edip Cansever . Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2007 KUM * *Sen, kum nedir bilmezsin * *Deniz görmedin ki * *Yum gözlerini zamanı düşün* *Deniz bir gözünde * *Kum bir gözündedir* *Sen kül nedir bilmezsin * *Ateş yakmadın ki* *Uzat ellerini gökyüzüne, * *Ateş bir elinde* *Kül bir elindedir * *Sen aşk nedir bilmezsin * *Beni sevmedin ki* *Ağla ağlayabildiğin kadar * *Bütün güzellikler sende * *Aşk bendedir. * *Ümit Yaşar Oğuzcan Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2007 Hayat Bazen O Gündür Levent Saral* ------------------------------ *-en değerli cümle '' Seni Seviyorum'' uğruna sana bir gül.. bir zaman sonra göreceksin kaybolmuş izler düşünceli duvarlar izler bırakır şavkıma isimsiz bir mezar taşı gibi kaybolur boyun büküşlerim gözyaşım, bütün karalarımı içimdeki seni ıslatır parmaklarımda gözbebeklerim asi bir denizde fırtına bekler sen vurursun suskun kıyılarıma ve ben düşerim ayazın kollarına bir iki cümlede ararım düşü bir iki cümlede bulurum seni, beni garipliğim, bitkinliğim asılır yakama dermansız kalır dizlerim ! gitmelere ama yinede alışığım sırtımda hançere kurşuna açıktır alnım bilirsin!! ölüm bakışına dalar gözlerim ölümün son dedikleri noktasına suskunluğa söz geçirebilseydim ah keşke ! dilin olsaydı dilim bir hikâyenin artığı gibi bakmasaydım satırlara sus ! sadece yaşa demeseydin mesela bir deniz feneri yalnızlığı yaşatmasaydın bana o zaman belki.. belki her kapı açılışında ben çıkardım karşına bütün cam kırıkları dolsun gözlerime kanasın uzaklıkların bugün anlamasın beni hiç kimse hem sende neydim ki ben desene!! saat ondörtkırküç düşüyle bir balıkçı kahvesinde ya da musalla taşına yatırdığın yüreğimle herhangi bir ölüm arifesinde söylesene yoksa onca yüzünü dönmüşlüğünün geceyi yaran sesinde.. neydim haa yüzüne sıçramış bir çamur lekesinde desene.. neydim sende, neydim kollarımla kendimi saran kimsesizliğimde neydim.. bitti derken dudağında patlayan silah sesinde ellerin üşümedi mi? sevdama çevrilmiş o namlu gövdesinde bir yalnızlığım anladı beni bir hasretim sen ikisini de öldürsen de her yağmurda saçların gelir aklıma her ıslandığımda gözlerin kapı eşiğine çöküşüm bekleyişlerim gelmeyişlerin düşer aklıma.. gidişini sorarım dizlerimi ısıran asfalt yollara birde yalnız sandallara sorarım dokunuşlarını belki.. belki hatırım kalmıştır sende o ya da bu şekilde.. sonra iki mum yakarım hayaline isinde solurum nefesini çıplaklığımı yıkarım seninle düşmez üzerimden kara lekelerim nedense! kasıklarımda büyük bir sancıyı taşırım her gece bedenim şekline bürünür aynı dünyada aynı kafeste ağlayışlarım bundandır işte.. bilirim parmaklıklar ardındadır yüreğin o yüzden geceyi dinlerim bütün günahlarım ense kökümde ama yine de bilirim sana olan sevdam kimsesiz bir çöp tenekesinde yanar ellerim, avuçlarım desene! sen bir yangın mıydın bende ya da herhangi bir kapı önü düşü müydüm sende veya bir şarkı ! bam telinde bütün sarılmalardan arta kalan bir damla gözyaşı mı sadece desene.. her sahil şahitken bu aşka ikili bir yalnızlık mıydı yaşanan desene.. ay güneşe bakarken bakir değil miydi aslında her şey köhne bir utanmazlık mıydı bu aşkta utanmıyorum utanmayacağım sensiz geçirdiğim hiçbir zamanda.. yarıp gövdemi içini alsan da içimden uzak kalsa da gözlerime gözlerin her tren götürse de beni senden pişmanlıklarımı satsan da namussuz kaldırımlara başka kollarda kırılsa da belin bekleyeceğim seni beni terk ettiğin en son durakta… bugün ve yarın, hadi.. o iskeleyi hatırla o sarılmayı o eli o gölü hatırla beni seni ellerinle öldürdüğün sevdanı hatırla ve düşün -neyi erken yaşadıysam hep ona geç kalıyorum- geç kaldığım her şeye yeniden başlamak için beklediğimi işte orada bazen hayatın sığdığı o tek günde ! sana bir gül vereceğimi unutma!! Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2007 Sürgündeyim Simdi . talan, aklimin en ücra köselerinde acziyetim, kitabelere düsmüs silinen, can haritamdi tufanlarda kovulmustum yürek cennetlerinden ruhum çirilçiplak kabugu kirilmis arzin disina ötelenmekte firkat kelepçesi ayaklarima vurulmus sürgündeyim simdi. rüzgârlarin kanadina astim hazan kusunun feryadini günese hasret iklimleri yük katarlariyla astim nafileydi son nefes çirpinislari tufan tortularinin altinda canlarim bir bir damarlarimdan çekilirken telsiz anonslari koro halinde adim yasaklilar listesinde yüregim sinirlar ötesinde sürgündeyim simdi. bu kaçinci kovulusun cenneti saymadigimizda bu kaçinci katlin Habil'i saymadigimizda bu kaçinci tufanin Nuh'u saymadigimizda bu kaçinci teslimiyetin Ibrahim'i saymadigimizda bu kaçinci hicretin Medine'yi saymadigimizda bu kaçinci firkatin Leyla'yi saymadigimizda ey yüregim sulansin gülistan gözyaslarinla kapanan kapilarin ardinda sürgündeyim simdi. kaç kita kaç ülke dolastim tüm evreni sabrimla astim bulutlarda yikandim göçmen kuslara yoldas oldum sürgün sayilmadi da bir yürege bir göze zehirlerle kutsanmis bir söze mahkûm olup sinir disi edilerek sürgündeyim simdi. dikenli yollarda yürümek sevda güllerine basmamak içindir acisi en kuytu köselerini yaksa da yürekten yürege aksa da ask tek kisiliktir ey sevgili hiç bir karsilik beklemeden sevdami yüregime koyuyorum ceylanlarin göz yasiyla suladigi nergisleri topluyorum ayin dogdugu yerde sürgündeyim simdi. . Turhan Toy Alıntı
Misafir RA_dya Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2007 Sevgili Frozen ve Zates için DÜŞBOZUMU Taş duvarlar arasında geziniyorken sesinin aksi Sen benzi sarıya çalmış bir şehrin ortasında, Kızıl bir alev gibisin damarlarında akan nehre inat. Dağlarında papatyalar açmıyor biliyorum ama Şalvarları çiçekli, gözleri ceylan bakışlı, Güneş karası kızlar geçiyor her akşam kapının önünden. Kaçı sevdalı sana bilemiyorum? Sen kafanı kitaplarına gömmüş, Ninenin masallarını düşünüyorsun; Ak atlar koşturan kırlar arasında uyanmayı bir gün Ve tutabilmeyi o yıldızı ellerinle uzanıp, Bulutların geçmediği ay kırığı sabahlarda… Sonra bir İstanbul güzü düşüyor yine aklına Anadolu kadar sıcak, taze gelin kadar saf Sokaklarında gülümseyen çocukların olduğu; İçine yağmur yağıyor çorak toprağına inat, Suların karışıyorsun Marmara’nın, Işığı düşüyor kız kulesinin kalbine. Çamlıca tepesinden bakar gibi şehr-i İstanbul’a Geçmişine bakıyorsun. Bir fotoğraf karesinde donuyor sözlerin İçinden sessiz harfler geçiyor Bir bozlak çığlığıyla irkiliyorsun sonra Pencerene kuşlar konuyor Sen Eminönü’nde güvercinlere yem atsam keşke diyorsun Mısır çarşısından geçsem mis kokulu baharatlar arasından Reyhan kokuyor şimdi odan Oysa eteklerinde bin bir çiçek olan şalvarlı kızlar Itırlı çaylar harmanlıyorlar bir bir sana sunmak için Bir tebessümüne bin anlam yüklüyorlar kendi düş dünyalarında Senin saçları İstanbul kokan yârine inat… Susarak özlüyorum demişti bir dost. Susarak seviyorsun, geceler boyu uzayarak… Susarak bağırıyorsun hasreti, Taş duvarlara çarparak dönüyorsun kendine. Akşam erken iniyor senin şehrine ne tuhaf Ve içinde ayrılık geçmeyen şiirler tütüyor Sobandaki porselen çaydanlıkta Halkalar yapıyorsun sigaranın dumanıyla. Yollar, yollar, yollar uzayıp giden kalpler boyu… Sadece yollar mı seninle yar arasındaki uzak? Sen yakın olma ona hiç, inan bana daha çok acıtır Gözlerine bakarken aşkını hep içinde saklı tutmak… (alıntı) Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 4 Aralık , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 4 Aralık , 2007 ikinizede teşekkürler Ola ki yürürüm bir başka aşka ya da yürürüm mavi olmayan bir gülüşe unutma ki tek 'aşk' olduğum sensin âşık olduğum değil. Karanlıkla süzülüyor içime yıkım dur diyorum yıkılıyorum uçurumları başucuma koyuyorum sonra okşuyorum saçlarını rüzgarda sıcak ılık bir koku siniyor yüreğime gitme diyorum gitme düşüyorum sonra beni soruyorlar bana tanımıyorum diyorum daha hiç karşılaşmadık aynı çizgide bilge susuşu mu dinliyorlar ben sustukça yazık bir çığlığın doğuşu gibi ölüyorlar önce bir bir sonra hepsi sonra mı bir ben kalıyorum bir de yalnızlık uçurumlar yıkımlar ben ve yalnızlık. Zorlu bir savaşın unutulmuş cesetleri gibi yatıyoruz yan yana öpüşüyoruz sevişiyoruz da hatta her şey oyunun yasaklarına uygun bir yasak oluyor sonra tek umudumuzu göğe gelin ediyoruz telli kanlı düğün işte. Üşüyor saçlar biliyorum dargın mısın bu baharda mayısa bıraktığım gibi misin hala vurulmuş çocuk gibi büyümemiş yüreğinde hüzün hala kaçıyor musun gözlerini bırakarak birilerinde hala ellerinden tutup sevgileri dipsiz kuyuya salıyor musun ağlayarak küçücük bir dokunuşla son sevilen olabiliyor musun kendin kadar aklımdasın. Hala öyle savruk bir gök hala öyle yerini yurdunu bulamamış bir mavi ve aşkını şaşırmış bir tanrı. Çoğalan sızısıyla mutlu bir yara. Öyle misin can yoldaşım öyle bıraktığım gibi misin gerçeği yakmada hala usta mısın yoksa çırak mı yanarken yalanda saçlarıma dolanan aydınlığımsın somutlaştıramadığım tek imgemsin şiirede anlattıkça eksilen tek anlam anlattıkça eksilen tek anlam. Hala bıraktığım gibi misin. Yoksa beni bıraktığın gibi mi kaç mevsimsiz kar düştü toprağıma. Kaç mevsimsiz kar düştü benim toprağıma. Hala bıraktığım gibi misin... alıntı Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 5 Aralık , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 5 Aralık , 2007 Hep aynı aldanış Her darbe hep aynı yere Başladığı gibi sürmüyor herşey Onur aynı onur değil her yürekte Hiç birşey göründüğü gibi değil Evet sevgili ............... El yordamıyla tutunuyorum hayata Yalan yok hiç bir sözümde Menfaat yok Hüznü..acıyı..kederi bile Onuruyla yaşıyorum Kimseye bulaştırmadan Karanlıklarda olabilirim ama Ruhumu satmadım daha Kırılmaya gelince Kırılacak yer kalmadı içimde Canım öyle bir yandı ki Soluksuz yaşıyorum Hissiz..duygusuz İşte bu yüzden kimse ulaşamaz İçimde ki o çoktan ölüp gitmiş çocuğa.. frozen.. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.