Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Ömür dediğin kaç gündür...*

 

 

*Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar*

*susacaktım. Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim *

*tarzıydı.*

*Babam akşamları eve yorgun dönerdi. Ben bütün gün evde sıkılır, onun*

*gelişini iple çekerdim. Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla*

*oynamak isterdim. Babam sarılır, öper sonra da, hadi odana git, derdi.*

*Yemek hazırlanınca annem çağırır bu defa masada bir araya gelirdik*

*babamla. Onlar annemle konuşurken ben araya girer, sesimi duyuramayınca da

bağırırdım. Babam sinirlenir, *

*"Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, birde sen kafamı*

*ütüleme!" derdi. Annem de "Bütün gün zaten seninle uğraştım, bir çift laf

da mı konuşturtmayacaksı n babanla?" diye çıkışır, beni odama *

*gönderirdi. *

*Çaresiz bir şekilde boynumu büker odama yani hapishaneme doğru yol*

*alırdım. Babam arkamdan, "Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip,*

*hâlâ ne istiyor anlamadım." diye bağırmaya devam ederdi. "Keşke benim de*

*bir odam olmasaydı, keşke bizim de evimiz bir odalı olsaydı da hep*

*birlikte otursaydık" derdim içimden; ama yüksek sesle söylemeye cesaret *

*edemezdim.*

*Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır, televizyon*

*seyrederdi. Beni yanına çağırır biraz severdi. Onun izleyeceği önemli*

*birşey varsa beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı. Azıcık hareket edip*

*koşup oynamaya çalışsam oda hapsim yeniden başlardı. *

*Bir gün anladım ki susunca babamla daha iyi anlaşıyoruz. Bu defa susarak *

*yapabileceğim oyunlar geliştirmeye başladım. Önce resim yaparak başladım*

*işe.*

*Babam çizdiğim resimleri çok beğeniyor; "Bak, böyle uslu uslu oyna işte." *

*diyordu. Babam bazen göz ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir şey sorsam*

*afallıyordu. Ama bana kızarak beni artık odama göndermiyordu. "Son*

*günlerde ne de akıllandı benim oğlum." diye komşulara anlatıyordu annem *

*halimi.*

*Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı. Annem "Odanı topla!"diye*

*odama kapattığında işe nereden başlayacağımı bilemiyordum.*

*Ben bunlarla uğraşırken zaman geçiyor; ama odamı toparlamayı*

*beceremiyordum. Annem odama gelip "Bak sana resim yapmayı yasaklayacağım."

dedi bir gün.*

*Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren ailem resim yapmayı da elimden

*

*alırsa ben ne yapacaktım?*

*Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım. Babam eve gelince uygun zamanı*

*kolladım.*

*Her zamanki gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur oturmaz *

*çizdiğim resmi getirdim.*

*Babam baktı. Hım, dedi "Çok güzel olmuş. Bu adam benim herhalde." dedi.*

*Ben "Hayır o adam değil, bu çocuk sensin.dedim.*

*O "Hayır, bu adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük kız da arkadaşın."dedi.*

*Ben yine Hayır, o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçük kız da*

*annem." dedim. *

*Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip: "Peki neden bizi küçük çizdin?" dedi.*

*Heyecanla başladım anlatmaya.*

*Ben büyüyüp adam olacağım. İş bulup çalışacağım. Siz yaşlanıp *

*küçüleceksiniz. Beliniz bükülecek,*

*komşumuz Ahmet amca ile Ayşe teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten*

*geldiğimde yorgun olacağım. Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda işyerinde

*

*kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım bile. Siz benimle bir şeyler*

*paylaşmak istediğinizde "Hadi odanıza çekilin de kafa dinleyeyim."*

*diyeceğim. Ve bir de bağıracağım "Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odaları *

*da var, daha ne istiyorlar" diye.*

*Annemle babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı.*

*Duyduklarına inanamıyorlardı .*

*Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki sonsuza kadar *

*konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi.*

*Farkında olmalı insan... Kendisinin, hayatın, olayların, gidişatın farkında

*

*olmalı.*

*Ömür dediğin üç gündür, *

*Dün geldi geçti*

*Yarın meçhuldür,*

*O halde ömür dediğin bir gündür,*

*O da bugündür.*

 

alıntı

  • Cevaplar 1b
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:

Birisi

 

 

Bir şey var aramızda

Senin bakışından belli

Benim yanan yüzümden

Dalıveriyoruz arada bir

İkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki

Gülüşerek başlıyoruz söze

Bir şey var aramızda

Onu buldukça kaybediyoruz isteyerek

Fakat ne kadar saklasak nafile

Bir şey var aramızda

Senin gözlerinde ışıldıyor

Benim dilimin ucunda

 

 

Nahit Ulvi Akgün *

Gönderi tarihi:

*Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü

Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü

Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü

Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana

Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman. *

 

 

**

 

 

*Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden

Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden

Bebekler hayta hayta yürümeden

Geleceğim diyorum, geleceğim sana

Ne olur kesin bir takvim sorma bana

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman. *

 

 

**

 

 

*Beklesen de olur, beklemesen de

Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende

Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde

Hangi ses yürekten çağırırsa beni sana

Geleceğim diyorum, takvim sorma bana

Ihlamur çiçek açtığı zaman. *

 

 

**

 

 

*Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi

Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine değdi

Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?

Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana

Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman. *

 

 

**

 

 

*Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden

Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben

Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden

Gemileri yaksalar da geleceğim sana

Oniki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana

Ihlamur çiçek açtığı zaman. *

 

 

**

 

 

*Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif

Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız

Ey benim alfabemdeki kadim Elif

Ne güzellik, ne de tat var baharsız

Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana

Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman. *

 

 

**

 

 

*Ihlamurlar çiçek açtığı zaman;

Ben, güneş gibi gireceğim her dar kapıdan

Kimseye uğramam ben, sana uğramadan

Kavlime sadıkım, sadıkım sana

Takvim sorup hudut çizdirme bana

Ben, sana çiçeklerle geleceğim

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman. *

 

 

*Bahattin KARAKOÇ *

Gönderi tarihi:

Burdasın

yanımdasın biliyorum

Mum ışığımın zerafetinde

ağlayan yalnızlığımsın yine bu gece

Dur gitme, bekle!

Eriyip gidemezsin beni bırakıp.

Mum biter, gece söner ama

korkarım, beceremem

karanlıkta şiir yazmayı sana.*

 

 

*Sen hep burdasın,

odamdasın biliyorum

Olur ya, sıkılırsan eğer

git, gez de gel biraz ama

dön ne olur yine yanıma.

Korkarım,

ağlamayı beceremem karanlıkta.*

 

 

*Burdasın biliyorum

Ama ben seni bulamıyorum

bulamıyorum!

Kaybolan yüreğimle beraber

bu gece de yine inatla

seni arıyorum...*

Gönderi tarihi:

Aşka adanmış bir ömürden geliyorum...

 

 

Bu kez yitiklerin kayıpların ve viran olmuş gönüllerin şehri İSTANBUL' dan

sesleniyorum sana! Gece zifiri karanlık sokaklar alabildiğine ıslak,

yıldızlara dokunsam sanki avuçlarıma dökülecekler. Çoluk, çocuk, herkes

keşfedemedikleri bir dünyaya dalmışlar bile! Saat bilmem kaçı kaç geçiyor,

akrep ile yelkovan neden düşmanlar bana bilmiyorum? Gün ise, sahi bugün

günlerden ney? Pazartesi, Çarşamba, Cuma ne fark eder ki onlarda unuttular

beni, tıpkı senin gibi!

 

 

Sanki zamanın içinde kaybolmuş tarihten gelen bir masal perisiyim,sonbaharda

dökülen yapraklar gibi oradan oraya savruluyorum dört mevsimi sensiz

yaşıyorum şimdi! Yüzüm hazan mevsimini andırıyor adeta,zamanın içine zamana

sığamıyorum, yağmurlar vuruyor pencereme, gönül kıyılarımda

dolaşıyorlar,geceyle yağmur dans ediyor inadına, sensiz odamda sana

sesleniyorum yine, zamanda kavramını yitirdi gözümde,ötelerden ve uzaklardan

gelen bir ses bozuyor yürek iklimimi, birazdan zaman duracak, saat 12 ' yi

vuracak ve bu rüya sona erecek! Aslında bir masal bu,hiç yaşanmamış! Ama bu

masalın sonu ne pamuk prenses ve yedi cüceler gibi bitiyor, nede külkedisi

gibi, bu masalın sonu her yol gibi sana çıkıyor, her yol diyorum çünkü mutlu

olmak için hangi yola girsem devrilmez bir sütun olarak çıkıyorsun karşıma,

hayalimi sükuta uğratıyorsun adeta! Gözlerine bakıyorum bakmaya bile

kıyamadığım o gözlerine! Usulca sesleniyorum yine;

 

 

EY SEVGİLİ, ölü toprağımı serpildi yüreğine,işitmez mi oldu feryadımı

kulakların duymaz mı oldu? ya gözlerin görmez mi oldu? Sonra yine sessizliğe

bürünüyorsun, bu sessizlik bir gün beni de sevdamı da uzaklara götürecek

biliyorum.Susuyorsun!

 

 

EY SEVGİLİ, yaşarken ölmek buysa sensiz doğan günde ben her gün ölüyorum,

güller bile avuçlarımda solmuyor artık, sevdam ölüm sessizliğini

çağrıştırıyor ruhumda,gemiler bile senelik seferlerine çıktılar sensiz

limanda! Umut treni yolcularını yeni sevdalara yelken açmak üzere çoktan yol

aldı bile ve yeni bir gün doğuyor yine! Sonra sana sesleniyorum! Ey yeni

doğan gün, sevdaların bitmesine izin verme! Verme ki, parçalanmış

ümitlerimden kalan son bir ümit kırıntısıyla geleyim sana, yollarına güller

seremesem de pelinlerle ve erguvanlarla, geliyorum sana! İzin ver!

 

 

EY SEVGİLİ, yıldızlara dokunamasam da, sana layık yıldızlar getirip

bırakayım avuçlarına...

 

 

alıntı

Gönderi tarihi:

*Çoklarından düşüyor da bunca

Görmüyor gelip geçenler

Eğilip alıyorum

Solgun bir gül oluyor dokununca. *

 

 

*Ya büyük şehirlerin birinde

Geziniyor kalabalık duraklarda

Ya yurdun uzak bir yerinde

Kahve, otel köşesinde

Nereye gitse bu akşam vakti

Ellerini ceplerine sokuyor

Sigaralar, kâğıtlar

Arasından kayıyor usulca

Eğilip alıyorum, kimse olmuyor

Solgun bir gül oluyor dokununca. *

 

 

*Ya da yalnız bir kızın

Sildiği dudak boyasında

Eşiğinde yine yorgun gecenin

Başını yastıklara koyunca. *

 

 

*Kimi de gün ortası yanıma sokuluyor

En çok güz ayları ve yağmur yağınca

Alçalır ya bir bulut, o hüzün bulutunda.

Uzanıp alıyorum kimse olmuyor

Solgun bir gül oluyor dokununca. *

 

 

*Ellerde, dudaklarda, ıssız yazılarda

Akşamlara gerili ağlara takılıyor

Yaralı hayvanlar gibi soluyor

Bunalıyor, kaçıp gitmek istiyor

Yollar, ya da anılar boyunca. *

 

 

*Alıp alıp geliyorum, uyumuyor bütün gece

Kımıldıyor karanlıkta ne zaman dokunsam

Solgun bir gül oluyor dokununca. *

 

 

*Behçet NECATİGİL*

Gönderi tarihi:

.

Ay Isiginda Ay Yüzlü Rezene

.

uzaklarda simdi gözlerim

dalgin dalgin

hasret irmagini dolanir

 

dün

melodisini fisildarken kulagima

derinlerde kaybolurum

 

son sarkinin nakarati avuçlarimda

günün gözlerinde

dilenci bir bakis olurum

 

umutlarimi

hayallerimi

sevinçlerimi

birakirim irmaga

 

gece

günes konuklanir hasret irmaginda

isiklarini ayin etegine birakir

duygularimi yanina alir

dokunuslarim günesle yikanir

 

/dumani yok yanginimin/

 

 

korkarim

içimdeki çirpinisi

tutamayacagimdan

 

ay yüzlü rezeneye

takilir parmaklarim

etrafa buram buram

rezene kokulari yayilir

 

hiçbir el oksamamistir kokuyu

hissetmemistir kendine bu kadar yakin

ellerim dünden aliskin

 

 

yaçopal / G:Ç

.

Gülgün Çako

Gönderi tarihi:

.

Kaldirimlar 1

.

Sokaktayim, kimsesiz bir sokak ortasinda;

Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.

Yolumun karanliga saplanan noktasinda,

Sanki beni bekleyen bir hayâl görüyorum.

 

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanik;

Evlerin bacasini kolluyor yildirimlar.

In cin uykuda, yalniz iki yoldas uyanik;

Biri benim, biri de serseri kaldirimlar.

 

Içimde damla damla bir korku birikiyor;

Saniyorum, her sokak basini kesmis devler...

Üstüme camlarini, hep simsiyah, dikiyor;

Gözüne mil çekilmis bir âmâ gibi evler.

 

Kaldirimlar, çilekes yalnizlarin annesi;

Kaldirimlar, içimde yasamis bir insandir.

Kaldirimlar, duyulur, ses kesilince sesi;

Kaldirimlar, içimde kivrilan bir lisandir.

 

Bana düsmez can vermek, yumusak bir kucakta;

Ben bu kaldirimlarin emzirdigi çocugum!

Aman, sabah olmasin, bu karanlik sokakta;

Bu karanlik sokakta bitmesin yolculugum!

 

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;

Iki yanimdan aksin, bir sel gibi fenerler.

Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler isitsin;

Yolumun zafer tâki, gölgeden tas kemerler.

 

Ne sabahi göreyim, ne sabah görüneyim;

Gündüzler size kalsin, verin karanliklari!

Islak bir yorgan gibi, simsiki bürüneyim;

Örtün, üstüme örtün, serin karanliklari.

 

Uzaniverse gövdem, taslara boydan boya;

Alsa buz gibi taslar alnimdan bu atesi.

Dalip, sokaklar kadar esrarli bir uykuya,

Ölse, kaldirimlarin kara sevdali esi..

 

(1927)

.

Necip Fazil Kisakürek

Gönderi tarihi:

.

.

*****DOGUM GÜNÜm*****

.

Eylül,

Saçlarimin adiydi.

Hasin basak sarilarinin fenerleri

Ilmek ilmek gurbetle tokalanmisti

Nazli bir ceylan gibi

Hayat perdemin yillarla buklelesen

Cici yasimin örgü topuzlarina.

 

Eylül hasretimdi.

Yüregimdeki közde

Duygusalligimin adiydi.

Seyda bülbüllerimin

Silaya seslenerek

Soluksuz kalip

Gözbebeklerimin kurnasiz akan çesmesiydi.

Volkan gibi kabaran

Meddü-cezir gönlümün

Kagittan gemileriyle

Rotasiz seferlerde

Düssel avuntuya çikmasiydi.

 

Eylül,

Babam gelmis sevinciyle karsiladigim

Kapida gülümseyen saglik ti benim için.

Yagmurla islanan patikalarda

Sevgili esimle elele

Erguvanli toprak kokan yollarda

Yildizlar birer hediye paketi gözlerimizde

''Dogum günün bana geldigin gündür''

Türküsü dillerimizde

Ates böceklerinin alkislariyla

Ebruli çiçeklerin arasinda

Çocuklarimin sazlari esliginde

Huzur deryasinin

Söz verdigimiz demlerini

Bir Eylül'ü

Yani 'Dogum Günü'mü tekrar yasadim.

Kalbimse

Herkese diledi bu mutlulugu.

Ve

Gelecek yillarin

Sevgi katlariyla nisanlandi.

.

Tarik Arik

Gönderi tarihi:

Bazen en büyük öfkeyi en çok sevdiklerimize duyarız

 

Bazen en çok yakınlarımız acıtır canımızı

 

Bazen en tutkulu aşkla bağlı olduğumuzdan

 

En vahşi intikamı almak isteriz

 

Bazen kendi duygularımızdan bile kuşkuya düşeriz

 

Bazen sevdiğimiz kuşkulandırır bizi

 

Sevgiyi ,aşkı ,mutlulugu ,saf ve lekesiz

 

Bir biçimde ele geçirmeyi başramayız

 

Hayat ,bütün izlerin birbirine karıştıgı

 

Ürkütücü bir ormana benzer

 

Böyle zamanlarda bir ses, bir işaret

 

Bir yardım ararız

 

Yaşadıklarımızı ve bize yaşatılanları

 

Anlaya bilmek için

 

Bizim yaşadıklarımızı başka

 

Yaşayanlar var mı? Merak ederiz..............

 

alıntı

Gönderi tarihi:

Şimdi belki benim gibi ölesiye

Yalnızsındır

Uçan kuşları gözlemektesindir

Tekbaşına

Çamların yeşiline dalıp gitmiştir

Gözlerin

Radyo dinliyorsundur yada

Susarak

Bir kitabı okumaya çalışıyorsundur

Kimbilir

Sonsuz güzellikte bir aşk düşünüyor

Olabilirsin

Belki de anılarını deşiyorsundur

Bir olmazı

Bir açmazı derinden derine kurcalar

gibi

Bir kahve içmeyi , bir elma yemeyi

kurarak

Saatine bakıyor olabilirsin uykulu

Gözlerle

Çocukların oyununa dalıp gitmiş

Olabilirsin

Mahpus gibi ,tutsak gibi belki

Kör gibi

Yarını olmamak gibi bir duygu

İçindesindir

belkide kendini bagışlamıyorsundur

 

Benim hiç bilmedigim şeylerden

ötürü

Kalkıp gidip çekirdek almayı

düşünüyorsundur

Yada uyumak istiyorsundur herşeyi

unutmak için

Belkide sende ölesiye yalnızsındır

 

 

alıntı

Gönderi tarihi:

Anlıyorum Deme Bana

Anlıyorum deme bana

Anlayabilir misin hissettiklerimi

Bakabilir misin hayata benim gözlerimden

Sığdırabilir misin otuziki seneyi beş dakikaya

Çözebilir misin beynimin gizemini

Silebilir misin unutmak istediklerimi

Senin için yanlış olan değer yargılarımı

Değiştirebilir misin anlayacağın şekilde

Bir gülüşün kıymetini bilebilir misin

Sevgilimin dudaklarındaki

Ruhumda kopan fırtınaları

Canlandırabilir misin hayalinde

Yaşayabilir misin aynı acı ve üzüntülerimi

Delice düşlerimi sorgulayabilir misin içinde

Boşuna anlıyorum deme bana

İçiçe yaşadığım bunca seneye rağmen

 

Kendimi ben bile anlayamadım daha....

Yaşar Kemal Seçkin

Gönderi tarihi:

Yokuş başı nefessiz, adımlarım tutarsız…

Yeniden yalpalıyorum, beyazdan siyaha düştü düşecek düşler...

Ah bu sarhoşluk… Yorgunum…

 

Kopuk gecelerimin sessiz düşleri gibisin…

Çığlık çığlığa içimde ve sonsuz bir susuşsun aynadaki siluetimde.

Belli belirsiz düştüm… Düş’tün…

Acımadı canım ama bir morg soğukluğuna sürüklenmişim derin iç kanamamla…

Ne bir parmak izi ne bir kanıt… Susarak öldürdün beni…

Ağzının içinde yuvarlanan harfler bana dair olmadı hiç ve bir kez olsun adım adam gibi çıkmadı ağzından…

Üşüdüm…

Çok üşüdüm…

Morarmış tırnaklarımın kuytuları bile senle dolu ama hissedemiyorum…

Dondum…

Bir kez olsun sımsıcak dokunmadın bana…

Saçlarımı bembeyaz yastığına dağıttığımda bir kez olsun okşamadın…

Oysa ben sana gelmiştim kadınlığımla değil kalbimle…

Kalbin bende olsa kadınlığımı da bürünürdüm…

Senin aklın uzaklarda benim aklım benden çok uzaktaki sende…

Akılsızım…

 

Bu soğuk duvar… Bu uzaklık…

Dokunma bana…

Üşüyorum…

Bu karanlık sokak, bu soluk soluğa kaçış…

Nerdeyim, kimdeyim ?

Nedensiz…

Zamansız…

Ve sen…

Benden çaldığın hayatımı kirlettin mi ?

 

Hayatımın senin ellerinde olmadığını bilemedin bir kez olsun…

Ve ben…

Unutmadan ama umutlanmadan sessizlikteyim…

Teğet geçiyor ölüm…

Deliliğimi perçinliyor ama almıyor beni bu hayattan sensizlik…

Süründürüyor ama öldürmüyor…

Ne ağlatıyor ne güldürüyor…

Sahi hayal miydi bunlar ?

Normal deliliğimin umursamaz kahramanı…

Bile bile yarattım seni…

Tanrı kadar güçlü değilim ki yarattığımı yok edeyim…

 

 

 

Yoruldum, uzak dur artık düşlerimden...

 

alıntı

Gönderi tarihi:

Korkuyorum

.

Yagmuru seviyorum diyorsun,

yagmur yaginca semsiyeni açiyorsun...

Günesi seviyorum diyorsun,

günes açinca gölgeye kaçiyorsun...

Rüzgari seviyorum diyorsun,

rüzgar çikinca pencereni kapatiyorsun...

Iste,bunun için korkuyorum;

Beni de sevdigini söylüyorsun...

.

William Shakespeare

.

 

 

.

Kara Çali

.

korku hücresinde büyür önce

 

sonrasi belli: gözbebegi

 

söyle anneme uyumasin ülkem

 

kizil çünkü su uyumakta yataginda

 

beyaz adam: çöl tutsak.

 

 

 

esneyen gece degil köprüleri

 

sütüm kesildi tadim yok

 

benim de iki elim var

 

Niye gökyüzüm suça ortak?

 

 

 

enine daraldikça büyür korku

 

baglaçlar isgalinde bir siirim artik

 

korkum yüzüm: yüzlesme

 

ruhuma el-yazim, hücre boyuna kaçak!

 

 

 

kara çali dolandi ak denizime

 

sinirimdan geçen su bana akmaz

 

sari sabir kuruttum, yormasin anilarimi

 

unut sen de renkleri, bu yaziyi

 

dünya çoktan çikmaz sokak...

.

Nurduran Duman

Gönderi tarihi:

İstersen Al Götür Beni

Ölümsüz gülüşünle başlıyorum

Her güzelliğe her sevince

Bir yağmur ince ince

Sürerken beni başka zamanlara

 

Zamanla yorgun hanlara

Dönüyor işte gördün her şeyim

Kuru topraklar gibi dağılıyor belleğim

Sınırsız bir boşluğu süre süre

Yorgunum çok uzaklardan geldim

Kaygılar sıkıntılar yaşadım uzun uzun

Korkuyu yakından tanıdım

Ölümsüz düşmanı oldum korkunun

 

Şimdi bakışınla bağlanıyorum

Kocaman bir dünyaya umutla

Bir akşam aşılmaz kaygılar

Çağırırken beni sonsuzluğuma

 

Sıcaklığın beni alıştırıyor

Soğuk ve yağmurlu akşamlara

Üşümüş bir kedi gibi sığınıyorum

Ellerine ayaklarına saçlarına

 

Afşar Timuçin

Gönderi tarihi:

Sevgiyi ifade edebilmek..!

 

Bazen sıkıca sarılmaktır sevgi,

her anı dolu dolu yaşayabilmektir.

İnsan sevdiği zaman gözü hiç birşeyi görmez acıymış,

hüzünmüş,kedermiş hepsi yok olur bir anda...

Sevmek duygularını ifade edebilmektir.

Bakışlarda huzurdur,gönüllerde yüze vuran o masum gülüştür.

Sevgiyi ifade edebilmek...

 

 

Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor

Resimleri Görebilmek İçin Üye Ol veya Giriş Yap

 

Sevgi geceleri mehtabı seyredebilmektir bazen,

mutluluğa dair sözlerle yücelen yakomozun,

yıldızların ve gecenin sessizliğinde büyülenir,sevmek herşeye bedeldir...

Severken kötülük düşünülemez iyiye güzele dair ne varsa yaşanır.

Elele omuz omuza yaşanır ah o sevgiyi ifade edebilmek....

 

Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor

Resimleri Görebilmek İçin Üye Ol veya Giriş Yap

 

Sevmek bazen doğada güneşte saklıdır.

Mesela bir göl kenarında bir çam ağaçına yaslanırken;

sevmek o güzel nefeste doğayı solumaktır.

Ansızın gülebilmektir,sevgi her cümlede okadar güzel ifade edilirki;

satır satır an an dökülür mısralara,

dillere ve yüreklere o güzel sevgiyi ifade edebilmek.

 

 

Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor

Resimleri Görebilmek İçin Üye Ol veya Giriş Yap

 

Sevmek bir yüreği avuçlayıpta hissedebilmektir.

Onu tutabilmek sıcaklığını hissetmek ve anlayabilmek,

kırmadan incitmeden sevgiyle okşayabilmektir...

Dur durak bilmemeli insan sevince saadeti, huzuru,

mutluluğu heran yaşamalıdır...

Ölürken bile ne kadar güzel yaşadığını düşleyip gülmelidir.

Ölürken sevgiyi ifade edebilmek...

Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor

Resimleri Görebilmek İçin Üye Ol veya Giriş Yap

 

Sevmek bazen kış gibidir.Isınmak istersiniz sıcak bir bedende yoktur sevgi kadar ısıtan bir ateş...

Ayrı bir mutluluktur üşürken sevgiye,sevgiliye sarılıp ısınmak soğuk kış gecelerinde....

Ve güne onun yüreğiyle onun teniyle güzel bir sabaha başlamak ah o sevgiyi ifade edebilmek...

 

Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor

Resimleri Görebilmek İçin Üye Ol veya Giriş Yap

 

Sevgi bir yağmurun altında ıslanırken aynı şemsiye altında buluşmaktır.

Islak ıslak bakabilmektir gözlere ve yürümektir öylece sarılarak öylece bakınarak...

Yaşamaktır sevgi heranı dolu yaşamak her günün değerini bilmektir.

Hergüne yeni bir tatlı sözle günaydın demektir sevgiyi ifade edebilmek.

Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor

Resimleri Görebilmek İçin Üye Ol veya Giriş Yap

 

Sevgi umutla başlar bakışlarla etkiler yürekle hisseder bir gülüşte saklanır.

Masumca dokunmaktır hissetmektir başkalaşmaz asla sadece sevmek

için mutlu olabilmek bir ömür gecirebilmek için sevilir sayılır sevgiyi ifade edebilmek...

 

Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor

Resimleri Görebilmek İçin Üye Ol veya Giriş Yap

 

Sevmek sıkıca bağlanmak sarılmaktır

dokunulduğu an yürek çarpmalıdır bunun adı aşktır,

mutluluktur, umuttur,huzurdur...

Sevgiyi ifade edebilmek...Mutluluğun ta kendidir...

alıntı

Gönderi tarihi:

.

Meriç'in Siiri

.

iste uzatiyorum kalbimi

her bir parçasini özenle kestim

elim uzdur

ezber ettim dogramayi

yeniden yeniden çikarip gün isigina

tuzlu suda ovmayi

ezber ettim

 

gözlerim isidi ölümle kumarda

musalla tasinda dogdum yeniden

bir ebe sürme çekti gözlerime

bir ebe 'Meriç' dedi

 

korkma

dikis tutmazsa diye

otoklavda tutulu yüregimi

okyanusa sal

musallayi da bos ver

özgürlüge dik

gögsü kesik cesedimi

 

 

Aynur Uluç

 

 

Otoklav: Laboratuvar çalismalarinda ve ameliyatlarda yararlanilan her türlü araç ve gereci mikropsuzlastirmak için kullanilan iç basinca dayanikli buhar kazani.

Gönderi tarihi:

Kedi Akli

.

Bir diyecegim yoktu hüzünden yana

Yipraniyordu kötü kadinlarda askim pis karanliklarda

Yetmiyordum yeni insanlara yetisemiyordum

Ölür kalirdim belki de sokak aralarinda bir kenarda

 

Kimin umurunda dedi ama kendimi inandiramadim buna da

Yakismiyordum eski pencerelere yosunlu sulara

Ölür kalirdim belki de sokak aralarinda bir kenarda

Uyandirilacak çocuklarim vardi uyuyorlardi uykularinda

 

Çok mu yasamistim az mi ölmek hakkim miydi yil varken aksamlara

Bu kedi nerden çikti demeyin kapi aralikti ben biraktim da

Oksayacak bir sey ister ellerimiz kendi sicakliginda

Yipraniyordu kötü kadinlarda askim pis karanliklarda

 

Ne iyi etmisim aldim düsündüm kedilerin yari ak yari kara aklinda

Kedi iste kedi boguyordu yavruyu engel görünce askinda

Çekilmemisti denizlerim

Döndüm hirpalanmis geceden dayanikli aydinliklara

Aglanir kedi yavrularina çocuksuz analarin arasinda

Bu kedi nerden çikti demeyin kapi aralikti ben biraktim da

Uyandirilacak çocuklarim vardi uyuyorlardi uykularinda

Ne iyi etmisim uyur uykularinda

.

Arif Damar

.

Gönderi tarihi:

Yerçekimli Karanfil

.

Biliyor musun az az yasiyorsun içimde

Oysaki seninle güzel olmak var

Örnegin raki içiyoruz, içimize bir karanfil düsüyor gibi

Bir agaç isliyor tikir tikir yanimizda

Midemdi aklimdi su kadarcik kaliyor.

 

Sen o karanfile egilimlisin, alip sana veriyorum iste

Sen de bir baskasina veriyorsun daha güzel

O baskasi yok mu bir yanindakine veriyor

Derken karanfil elden ele.

 

Görüyorsun ya bir sevdayi büyütüyoruz seninle

Sana deginiyorum, sana isiniyorum, bu o degil

Bak nasil, beyaza keser gibisine yedi renk

Birlesiyoruz sessizce.

 

Yerçekimli Karanfil,1957

.

Edip Cansever

.

Gönderi tarihi:

KUM *

 

 

*Sen, kum nedir bilmezsin *

 

 

*Deniz görmedin ki *

 

 

*Yum gözlerini zamanı düşün*

 

 

*Deniz bir gözünde *

 

 

*Kum bir gözündedir*

 

 

*Sen kül nedir bilmezsin *

 

 

*Ateş yakmadın ki*

 

 

*Uzat ellerini gökyüzüne, *

 

 

*Ateş bir elinde*

 

 

*Kül bir elindedir *

 

 

*Sen aşk nedir bilmezsin *

 

 

*Beni sevmedin ki*

 

 

*Ağla ağlayabildiğin kadar *

 

 

*Bütün güzellikler sende *

 

 

*Aşk bendedir. *

 

 

*Ümit Yaşar Oğuzcan

Gönderi tarihi:

Hayat Bazen O Gündür

Levent Saral*

------------------------------

 

 

*-en değerli cümle '' Seni Seviyorum'' uğruna sana bir gül..

 

 

bir zaman sonra göreceksin

kaybolmuş izler

 

 

düşünceli duvarlar izler bırakır şavkıma

isimsiz bir mezar taşı gibi kaybolur boyun büküşlerim

gözyaşım, bütün karalarımı

içimdeki seni ıslatır parmaklarımda

gözbebeklerim

asi bir denizde fırtına bekler

sen vurursun suskun kıyılarıma

 

 

ve ben düşerim ayazın kollarına

 

 

bir iki cümlede ararım düşü

bir iki cümlede bulurum seni, beni

garipliğim, bitkinliğim asılır yakama

dermansız kalır dizlerim ! gitmelere

 

 

ama yinede alışığım sırtımda hançere

kurşuna açıktır alnım bilirsin!!

 

 

ölüm bakışına dalar gözlerim

ölümün son dedikleri noktasına

 

 

suskunluğa söz geçirebilseydim

ah keşke ! dilin olsaydı dilim

bir hikâyenin artığı gibi

bakmasaydım satırlara

sus ! sadece yaşa demeseydin mesela

bir deniz feneri yalnızlığı yaşatmasaydın bana

o zaman belki..

belki her kapı açılışında ben çıkardım karşına

 

 

bütün cam kırıkları dolsun gözlerime

kanasın uzaklıkların bugün

anlamasın beni hiç kimse

hem sende neydim ki ben desene!!

 

 

saat ondörtkırküç düşüyle

bir balıkçı kahvesinde

ya da musalla taşına yatırdığın yüreğimle

herhangi bir ölüm arifesinde

 

 

söylesene

yoksa onca yüzünü dönmüşlüğünün

geceyi yaran sesinde..

neydim haa

yüzüne sıçramış bir çamur lekesinde

 

 

desene..

neydim sende, neydim

kollarımla kendimi saran kimsesizliğimde

 

 

neydim..

bitti derken

dudağında patlayan silah sesinde

 

 

ellerin üşümedi mi?

sevdama çevrilmiş o namlu gövdesinde

 

 

bir yalnızlığım anladı beni

bir hasretim

sen ikisini de öldürsen de

 

 

her yağmurda saçların gelir aklıma

her ıslandığımda gözlerin

kapı eşiğine çöküşüm

bekleyişlerim

gelmeyişlerin

düşer aklıma..

 

 

gidişini sorarım

dizlerimi ısıran asfalt yollara

birde yalnız sandallara sorarım dokunuşlarını

belki..

belki hatırım kalmıştır sende

o ya da bu şekilde..

 

 

sonra iki mum yakarım hayaline

isinde solurum nefesini

çıplaklığımı yıkarım seninle

düşmez üzerimden kara lekelerim nedense!

kasıklarımda büyük bir sancıyı taşırım her gece

bedenim şekline bürünür

aynı dünyada

aynı kafeste

ağlayışlarım bundandır işte..

 

 

bilirim parmaklıklar ardındadır yüreğin

o yüzden geceyi dinlerim

bütün günahlarım ense kökümde

ama yine de bilirim

sana olan sevdam

kimsesiz bir çöp tenekesinde

yanar ellerim, avuçlarım

 

 

desene! sen bir yangın mıydın bende

ya da herhangi bir kapı önü düşü müydüm sende

veya bir şarkı ! bam telinde

bütün sarılmalardan arta kalan

bir damla gözyaşı mı sadece

 

 

desene..

her sahil şahitken bu aşka

ikili bir yalnızlık mıydı yaşanan

desene..

ay güneşe bakarken bakir değil miydi aslında

her şey köhne bir utanmazlık mıydı bu aşkta

 

 

utanmıyorum

utanmayacağım

sensiz geçirdiğim hiçbir zamanda..

yarıp gövdemi içini alsan da içimden

uzak kalsa da gözlerime gözlerin

her tren götürse de beni senden

pişmanlıklarımı satsan da namussuz kaldırımlara

başka kollarda kırılsa da belin

bekleyeceğim seni

beni terk ettiğin en son durakta…

 

 

bugün ve yarın, hadi..

o iskeleyi hatırla

o sarılmayı

o eli

o gölü hatırla

beni

seni

ellerinle öldürdüğün sevdanı hatırla

 

 

ve düşün

-neyi erken yaşadıysam hep ona geç kalıyorum-

geç kaldığım her şeye

yeniden başlamak için beklediğimi

işte orada

bazen hayatın sığdığı o tek günde !

sana bir gül vereceğimi unutma!!

Gönderi tarihi:

Sürgündeyim Simdi

.

talan, aklimin en ücra köselerinde

acziyetim, kitabelere düsmüs

silinen, can haritamdi tufanlarda

kovulmustum yürek cennetlerinden

ruhum çirilçiplak kabugu kirilmis

arzin disina ötelenmekte

firkat kelepçesi ayaklarima vurulmus

sürgündeyim simdi.

 

 

rüzgârlarin kanadina astim

hazan kusunun feryadini

günese hasret iklimleri

yük katarlariyla astim

nafileydi son nefes çirpinislari

tufan tortularinin altinda

canlarim bir bir damarlarimdan çekilirken

telsiz anonslari koro halinde

adim yasaklilar listesinde

yüregim sinirlar ötesinde

sürgündeyim simdi.

 

bu kaçinci kovulusun cenneti saymadigimizda

bu kaçinci katlin Habil'i saymadigimizda

bu kaçinci tufanin Nuh'u saymadigimizda

bu kaçinci teslimiyetin Ibrahim'i saymadigimizda

bu kaçinci hicretin Medine'yi saymadigimizda

bu kaçinci firkatin Leyla'yi saymadigimizda

ey yüregim

sulansin gülistan gözyaslarinla

kapanan kapilarin ardinda

sürgündeyim simdi.

 

kaç kita kaç ülke dolastim

tüm evreni sabrimla astim

bulutlarda yikandim

göçmen kuslara yoldas oldum

sürgün sayilmadi da

bir yürege

bir göze

zehirlerle kutsanmis bir söze

mahkûm olup

sinir disi edilerek

sürgündeyim simdi.

 

dikenli yollarda yürümek

sevda güllerine basmamak içindir

acisi en kuytu köselerini yaksa da

yürekten yürege aksa da

ask tek kisiliktir

ey sevgili

 

hiç bir karsilik beklemeden

sevdami yüregime koyuyorum

ceylanlarin göz yasiyla suladigi

nergisleri topluyorum

ayin dogdugu yerde

sürgündeyim simdi.

.

Turhan Toy

Gönderi tarihi:

Sevgili Frozen ve Zates için :):clover:

 

DÜŞBOZUMU

Taş duvarlar arasında geziniyorken sesinin aksi

Sen benzi sarıya çalmış bir şehrin ortasında,

Kızıl bir alev gibisin damarlarında akan nehre inat.

Dağlarında papatyalar açmıyor biliyorum ama

Şalvarları çiçekli, gözleri ceylan bakışlı,

Güneş karası kızlar geçiyor her akşam kapının önünden.

Kaçı sevdalı sana bilemiyorum?

Sen kafanı kitaplarına gömmüş,

Ninenin masallarını düşünüyorsun;

Ak atlar koşturan kırlar arasında uyanmayı bir gün

Ve tutabilmeyi o yıldızı ellerinle uzanıp,

Bulutların geçmediği ay kırığı sabahlarda…

Sonra bir İstanbul güzü düşüyor yine aklına

Anadolu kadar sıcak, taze gelin kadar saf

Sokaklarında gülümseyen çocukların olduğu;

İçine yağmur yağıyor çorak toprağına inat,

Suların karışıyorsun Marmara’nın,

Işığı düşüyor kız kulesinin kalbine.

Çamlıca tepesinden bakar gibi şehr-i İstanbul’a

Geçmişine bakıyorsun.

Bir fotoğraf karesinde donuyor sözlerin

İçinden sessiz harfler geçiyor

Bir bozlak çığlığıyla irkiliyorsun sonra

Pencerene kuşlar konuyor

Sen Eminönü’nde güvercinlere yem atsam keşke diyorsun

Mısır çarşısından geçsem mis kokulu baharatlar arasından

Reyhan kokuyor şimdi odan

Oysa eteklerinde bin bir çiçek olan şalvarlı kızlar

Itırlı çaylar harmanlıyorlar bir bir sana sunmak için

Bir tebessümüne bin anlam yüklüyorlar kendi düş dünyalarında

Senin saçları İstanbul kokan yârine inat…

 

Susarak özlüyorum demişti bir dost.

Susarak seviyorsun, geceler boyu uzayarak…

Susarak bağırıyorsun hasreti,

Taş duvarlara çarparak dönüyorsun kendine.

Akşam erken iniyor senin şehrine ne tuhaf

Ve içinde ayrılık geçmeyen şiirler tütüyor

Sobandaki porselen çaydanlıkta

Halkalar yapıyorsun sigaranın dumanıyla.

Yollar, yollar, yollar uzayıp giden kalpler boyu…

Sadece yollar mı seninle yar arasındaki uzak?

Sen yakın olma ona hiç, inan bana daha çok acıtır

Gözlerine bakarken aşkını hep içinde saklı tutmak… (alıntı)

  • 3 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

ikinizede teşekkürler :clover:

 

Ola ki yürürüm bir başka aşka

ya da yürürüm mavi olmayan bir gülüşe

unutma ki

tek 'aşk' olduğum sensin

âşık olduğum değil.

 

Karanlıkla süzülüyor içime yıkım

dur diyorum yıkılıyorum

uçurumları başucuma koyuyorum sonra

okşuyorum saçlarını rüzgarda

sıcak ılık bir koku siniyor yüreğime

gitme diyorum gitme düşüyorum

 

sonra beni soruyorlar bana

tanımıyorum diyorum

daha hiç karşılaşmadık

aynı çizgide bilge susuşu mu dinliyorlar

ben sustukça

yazık bir çığlığın doğuşu gibi ölüyorlar

önce bir bir sonra hepsi

sonra mı

bir ben kalıyorum bir de yalnızlık

uçurumlar yıkımlar ben ve yalnızlık.

 

Zorlu bir savaşın unutulmuş cesetleri gibi

yatıyoruz yan yana

öpüşüyoruz sevişiyoruz da hatta

her şey oyunun yasaklarına uygun

bir yasak oluyor sonra

tek umudumuzu göğe gelin ediyoruz

telli kanlı düğün işte.

 

Üşüyor saçlar biliyorum

dargın mısın bu baharda

mayısa bıraktığım gibi misin hala

vurulmuş çocuk gibi büyümemiş yüreğinde hüzün

hala kaçıyor musun gözlerini bırakarak birilerinde

hala ellerinden tutup sevgileri

dipsiz kuyuya salıyor musun ağlayarak

küçücük bir dokunuşla son sevilen olabiliyor musun

 

kendin kadar aklımdasın.

Hala öyle savruk bir gök

hala öyle yerini yurdunu bulamamış bir mavi

ve aşkını şaşırmış bir tanrı.

Çoğalan sızısıyla mutlu bir yara.

 

Öyle misin can yoldaşım

öyle bıraktığım gibi misin

gerçeği yakmada hala usta mısın

yoksa çırak mı yanarken yalanda

saçlarıma dolanan aydınlığımsın

 

somutlaştıramadığım tek imgemsin şiirede

anlattıkça eksilen tek anlam

anlattıkça eksilen tek anlam.

Hala bıraktığım gibi misin.

Yoksa beni bıraktığın gibi mi

 

kaç mevsimsiz kar düştü toprağıma.

Kaç mevsimsiz kar düştü benim toprağıma.

 

Hala bıraktığım gibi misin...

 

alıntı

Gönderi tarihi:

Hep aynı aldanış

Her darbe hep aynı yere

Başladığı gibi sürmüyor herşey

Onur aynı onur değil her yürekte

Hiç birşey göründüğü gibi değil

Evet sevgili ...............

El yordamıyla tutunuyorum hayata

Yalan yok hiç bir sözümde

Menfaat yok

Hüznü..acıyı..kederi bile

Onuruyla yaşıyorum

Kimseye bulaştırmadan

Karanlıklarda olabilirim ama

Ruhumu satmadım daha

 

Kırılmaya gelince

Kırılacak yer kalmadı içimde

Canım öyle bir yandı ki

Soluksuz yaşıyorum

Hissiz..duygusuz

İşte bu yüzden kimse ulaşamaz

İçimde ki o çoktan ölüp gitmiş çocuğa..

 

frozen..

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.