Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

birdenbire çıkıverip gel

şaşırsın kalbim sesimden önce

ne güzel olur

bilsen ne güzel

çıldırırım ben seni görünce

önce yokluğunu anlatırım sana

sonra geçer aynaya süslenirim

soba da mavi bir çaydanlıkla

sana sıcak bir çay demlerim

 

küçük mumlar yakarım sehpada

kokulu otlar tüter tablada

anlat derim "nasıldı uzaklar"

beni unutmadın ya

 

saçlarımı alırsın avucuna

gözlerin yine öyle su yeşili

akar durur ruhuma..

  • Cevaplar 1b
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:

bütün aşklarım kıskanabilir seni... hiçbirinden ayrılmak senden ayrılmak kadar zor olmadı çünkü. ama biliyorum bütün aşklarımı toplasam bir sen etmez, DOSTUM.

 

insanların söyledikleri geliyordu kulağıma seninle yanyanayken; güvensizlikleri, dostluksuzlukları, paylaşamamalarından ötürü eksiklikleri, yarım kalmışlıkları, bir türlü bir parçalarını ait edemeyişleri, emanetmişçesine sevmeleri...

 

nasıl da yabancı tınılardı bunlar kulaklarıma ve ne kadar da ürkünçtü bunlar yüreğim için. bir sorun vardı ortada, bize bizimkinin yanlış olabileceği ihtimalini bile zaman zaman düşündürecek kadar büyük bir sorun. zira bu denilenlerden nasibimizi hiç almamıştık. hep paylaşmıştık, en büyük aşklarımızın isimlerini haykırmıştık, birimiz ağlarken diğerimiz hep sarılmayı bilmişti, asla canımızı yakanlara kızgınlığımız, küskünlüğümüz bölük pörçük olmamıştı; birimizin acısı diğerinin içine oturmuştu hep. birçok son sigara vardı paylaşılan, aç karşılanan sabahlar, parasız yürünen sokaklar, bir bardak çayın yanına bir demlik sohbetler...

 

harcadığımız, yaşadığımız zamandan başka bir şey olmamıştı. ne ben senden, ne sen benden hiç almamıştın vermeyi unutarak...

 

mesafe ve zaman testi uygulanacak kadar büyümüş şimdi, görüyorum. göre göre gidiyorum. içim rahat senden gitmediğimden ötürü. ben bu sınavı vermiş sayıyorum ikimiz adına da. bu kadar çok güveniyorum...

 

gitmenin zorluğunda bundan zaten. sokaklarını bilmediğim bir şehrin insanlarında böyle bir güveni bulmam mümkün değil. senden başka bir tane daha yok Dostum, seni başka bir yerde bulmam mümkün değil. zaten senden başka bir tane daha bulmak istemiyorum. kendimi daha fazla bölemem kimseye. yarım kalan cümlelerimi tamamlayamamanın rahatını yaşayamam. anlattıklarımın, anlaşılırlığını düşünmeden konuşamam...

 

"beni anlıyor musun?" diye sorabileceğim tek insan olman ne güzelmiş. çünkü senden başka kimseye yeterince iyi anlatabildiğimi düşünemedim. hep bu yüzden olsa gerek biraz da; "anlatabildim mi?" diye sordum. anlatabilme telaşı içinde konuşmayalı uzun yıllar oluyor. anlatabilir miyim diye düşüneceklerimi senden başkasıyla konuşmayalı seneler oluyor...

 

şimdi bir yabancı fırtına içinde yalana çarpmadan yürüme çabası...

şimdi bakıp da yüzlerine hissettiklerini anlayamama beceriksizliği içinde yalnızlığa direnmeler...

şimdi bir gitmek anında sana, "AĞLAYASIM VAR, OMZUNU VERSENE" bile deme lüksümün yoksunluğu...

şimdi sana ilk defa sarılmanın korkusu özlemden ötürü...

 

beynimin içinde dönüyor "biz". her güzel, her kötü, her acı, her tatlı... her birlikte yaşamışlık birbirine çarpıp sağa sola düşüyor. toparlayamıyorum. hiçbirini koyup cebime gidemiyorum.boyumdan büyük bavulların fermuarları zor kapandı, oysaki hiçbiri yüreğimden büyük değildi. seni sığdıramıyorum şimdi yüreğime ama. ne de olsa ben de en çok kaldığın yere aitim. ben gitmeyi beceremiyorum, anladım. bunu, gittikten sonra becereceğim sanırım. ilk defa bir şeyi yanyanayken değil de uzaktan öğreneceğiz ama güzel olanı da bu; yine birlikte öğreneceğiz.

 

sana bir başka şehri, bir başka şehrin insanlarını anlatacağım. gözünde canlanana kadar yazacağım. kahve molası verilecek kadar uzun mektuplarla kalmışlığıma uzanmaya çalışacağım, ellerimin yetişemediği yerde mektupların gelecek.

 

bir türlü bilmedik vedalaşmayı, sonların hatlarını çizmeyi. bak beceremiyorum şimdi sana hoşçakal demeyi. bu uzayıp gidecek böyle, belli.

 

hadi hep olduğu gibi yapalım o zaman... zorlamadan, zorlanmadan... kime ne zararı olacak ki! o mantık dediğine fazla güvenme içinde duygu olmayan mantık keraat cetveli gibidir ezberden ibaret... oysa yaşam hep daha fazlasıdır, mantıkla açıklayamazsın bazı şeyleri... hele aşkta mantık yoktur sevgili...

 

sadece kapa gözlerini... ben de kapadım... kapanmayacak bir hesaba inat... susma artık sende birşey söyle... susacak kadar zamanımız yok... gel hadi gel... beni kendinden mahrum bırakma... o kadar uzakta değil evim... hele kalbim çok yakınında... bak işte orada görüyor musun? al onu al, başkasına bırakma... sana ait olanı verme bir başkasına...

 

-yarın bana kahvaltıya gel. patatesli yumurta yapacağım sana. sonra birer kahve içer, sahile ineriz. hava soğudu ama kalın giyin biraz...

 

hadi yarın görüşürüz, DOSTUM!!!

Gönderi tarihi:

burası ne kadar hoş olmuş katılanlarla

bayram yeri gibi

iyiki varsınız dostlar

 

 

 

Ask

.

Bunca gün, ah, bunca gün

görmeyi seni böyle kirilgan, böyle yakin,

nasil öderim, neyle öderim?

 

Uyandi kana susamis

ilkbahari korularin,

çikiyor tilkiler inlerinden

çiylerini içiyor yilanlar,

ve ben gidiyorum seninle yapraklarda

çamlar ve sessizlik arasinda,

sorarak kendime nasil, ne zaman

ödeyecegim diye su bahtimi

 

Bütün gördüklerim içinde

yalniz sensin hep görmek istedigim

dokundugum her sey içinde

senin tenindir hep dokunmak istedigim:

seviyorum senin portakal kahkahani

hoslaniyorum uykudaki görüntünden

 

Ne yapmaliyim, sevgilim, sevdicegim

bilmiyorum nasil sever baskalari

eskiden nasil severlerdi,

yasiyorum, bakarak, severek seni,

ask tabiatimdir benim

 

Her ikindi daha da hosuma gidiyorsun.

 

Nerde o? Hep bunu soruyorum

kayboldugunda gözlerin

Ne kadar geç kaldi! Düsünüp inciniyorum,

yoksul, aptal, kasvetli duyuyorum kendimi

geliyorsun sen, bir esintisin

seftali agaçlarindan uçan.

 

Bu yüzden seviyorum seni, bu yüzden degil

o kadar neden var ki, o kadar az,

böyle olmali ask

kusatan, genel

üzgün, müthis,

bayraklarda donanmis, yasli,

yildizlar gibi çiçek açan,

bir öpüs kadar ölçüsüz.

.

Pablo Neruda

.

Gönderi tarihi:

Bir bilgeye sormuşlar:

"Efendim, dünyada en çok kimi seversiniz?

"Terzimi severim," diye cevap vermiş.

Soruyu soranlar şaşırmışlar:

"Aman üstad, dünyada sevecek o kadar çok kimse varken terzi de kim

oluyor?

O da nereden çıktı? Neden terzi?"

Bilge, bu soruya da şöyle cevap vermiş:

"Dostlarım, evet ben terzimi severim. Çünkü ona her gittiğimde, benim

ölçümü yeniden alır. Ama ötekiler öyle değildir.

Bir kez benim hakkımda karar verirler, ölünceye kadar da, beni hep aynı

gözle görürler.

 

 

- - -

 

 

Bir bilgeye sormuşlar:

Bir insanın zekasını nereden anlarsınız?

- Konuşmasından.

- Ya hiç konuşmazsa?

- O kadar akıllı insan yoktur ki!..

 

 

- - -

 

 

Bir bilgeye nasıl bu kadar doğru kararlar alabildiğini sormuşlar,

"Deneyim" demiş. O deneyimi nasıl kazandın, diye sormuşlar "Hatalarımla"

demiş

 

 

- - -

 

 

Bir bilgeye " Nasıl insan oluruz?" diye sormuşlar

"Üç adım atlama" gibi bir cevap vermiş bilge kişi:

Önce sana kötülük yapanlara kötülük düşünmemen gelir, İnsanlığa attığın

ilk adım budur...

Sana kötülük yapanlara iyilik yapabildiğin an ise ikinci büyük adımı atar

ve hakiki insan olmaya başlarsın.

Nihayet, sana iyilik yapanla kötülük yapan arasında bir fark

hissetmeyecek hale geldiğin zaman insan olursun

 

 

- - -

 

 

Bilgeye sormuşlar dünya da en güzel şey ne diye?

´Sevmek´ demiş...

Peki sonra? demişler...

´Sevilmek´ demiş...

Peki neden sevmek sevilmekten önce geliyor? demişler...

O da demiş ki ´insan sevdiğine sevildiğinden daha çok emindir...

Gönderi tarihi:

*Bazen insan, istemeden, bilmeden hayatında en değer verdiği kişiyi kırar.

Bilirsiniz.

Pişmanlığı fayda etmez.

Geriye dönemez.

Acı verir.

İçi acır.

Kırmıştır, kırılmıştır.

Göze alamayacağı şey yok zannettiği bir dostluğu, bir sevgiyi belki bir

birlikteliği parçalamıştır.

Güzelim Çin vazosu kırılmıştır.

Yapıştırırsın su sızdıracağını bile bile,

Bakmaya kıyamadığın, artık yaralıdır.

Ağlamak istersin, ağlayamazsın,

Bilsen gözyaşların bir şeyleri tamir edecek, belki de seller akıtırsın, ama

gözyaşları iyi bir yapışkan değildir, bu yüzden o yaşlar içinde erir gider.

Kalbin acır, ama elinden bir şey gelmez.

Yalvarırsın günlerce, belki de düne kadar varlığını bile reddettiğin yada

sonsuz inandığın tanrıya, bir şans, ne olur bir şans daha diye.

Sevdiğinin bir gülüşüne, bir nidasına, sana taktığı bir sıfata yerlere

kapanmaya hazırsındır. Oysa o sessiz kalır.

Sessizliği üstelik sessiz bir sessizlik değildir.

Konuşur seninle, sohbet eder, seni, yaşamı paylaşır.

Ama sessizdir işte.

Anlarsın.

Uzaktır, uzaklaşmıştır.

Geri getiremezsin.

Dokunamazsın.

Bir mucize beklersin. Bir adım, bir gülüş, bir sıcaklık, tıpkı eskiden kalan

ama eskimeyen bir yakınlık.

Ve eğer içindeki çocuğu öldürmemişsen, belki o mucize gerçekleşiverir.

Kırılgan ama eskisinden daha sağlam, yeni bir başlangıç yaparsın.

Kimsenin kimseyi kırmaması ama kırarsa da yeni ve daha sağlam

birliktelikleri başarması dileğiyle... *

 

 

alıntı

Gönderi tarihi:

Ruhsuz Geminin Yolcuları

 

Umut etmeyi özledim

Gelmemene bedeldi çünkü

Yanımda olmayışın ne kadar canımı yaksa da

Bunu unutturan bana ufkuma yelkna açan umut özlemi gemisiydi

O gemide yolculuklar sessiz ve ruhsuz olurdu

Yolcular kalplerini kaptana satmışlardı çünkü

Yolculuk bitince geri almak pahasına

Kaptan dümeni sallarken dalgaların hışırtısıyla

Kimsenin yüreği hop etmiyordu

Gemi limana yaklaşınca kimse güverteye çıkmıyor

Bekleyenlerine el sallamıyordu

Bekleyenleri onları beklemekten bıkmış olsa da sanki onları beklemekten zevk alırmış gibi

Denizin üstünde dolaşan martılar bile onlara ümit vermiyordu

Çünkü ruhsuz geminin yolcuları martıları sevmezdi

Aşkı , özlemi , sevgii sevmezdi

Onlar sadece umutsuzluğu severdi

Senin gelmeyişini yüreklerinden kopan kanlı gözyaşlarıyla beklemeyi severlerdi

Çünkü onlar ruhsuz geminin yolcularıydı

Martıları sevmeyen ruhsuz geminin...

 

alıntı

Gönderi tarihi:

Teşekkür ederim Zates, senin yazdıklarında bir başka güzel...

 

 

Cüzdanımın içinde bir sarmaşık yaprağı saklıyorum... Bir caminin avlusunda seni beklerken oturduğum duvar dibinde yetişen sarmaşıktan koparmıştım... Ne kadar tuhaf değil mi bu zamanda böylesi kaldımı diyorsundur... Evet belkide son örneği... O yaprak şimdi elimde sararmış biraz tabi oldu epey dalından koparalı...

 

Hani sen gelmemiştin o gün, gelememiştin sonra ben avludan ayrılmak üzereyken telefon etmiştin gidiyormusun diye... Biran gözlerim seni aramıştı etrafta acaba geldide beni uzaktan izliyormu dedim... Buda tuhaf bir kuruntu olabilir... Evet dedim gidiyorum... Ve görüşemedik...

 

Aradan geçen zaman zarfında uzun uzun düşündüm neden gelir insanın başına böyle şeyler diye... Bunlar bizim tercihlerimiz aslında... Düşüncede tıpkı yerçekimi yasası gibi ne kadar yükselsede bulunduğu yere geri dönermiş... Benimkide o hesap... Şuan anlayamasamda birgün anlarım diye umut ediyorum... Düşünmekteyim hala ve neden düşündüğümüde düşünmekteyim... Belkide bir bumeranga takıldım fırlatıyorum ama geri geliyor...

 

Üzülmüyorum artık kalbimse nasırlaştı... Gizli bir acı var içinde ama dışarı yansıtmıyorum... Üzerini örttüm başka şeylerle... Çok altlarda kaldı boş ver kanayıp dursun bir gün kurur kendi kendine...

 

Seni en çok geceleri düşünüyorum şimdi nasıldır ne yapıyordur diye... Karnı acıkmışmıdır, yemeği varmıdır diyorum... Uyumuşmudur üstü açılmışmıdır diye düşünüyorum... Sonra kendime gülüyorum... Bırak bu düşünceleri diye... Özür dilerim bu kadar tuhaf olmayı ben istemedim... Hiç hoş şeyler değil aslında bunlar... Oysa ayrılıklarda sevdaya dahil değilmiydi... Kabullenmeyi zor beceriyorum...

 

Senin nedenlerinle benim nedenlerim örtüşmedi... Ve o duyarsız sözlerin kanıma dokundu... Sahiden sen sevemezmisin? Bir keresinde hiç ağlayamamda demiştin... Çok zor olmalı sevememek ve ağlayamamak... Taşlaşmış olmalısın... Bu kadar duyarsız olabildiğine göre... Nasıl becerdin bunu herkesden dahamı çok yanmıştı canın... Yoksa herkesten daha çok acı çektiğini mi sandın?

 

Bilemem ama unutma sayende senin kadar acı çekmiş biri var şimdi... Eşitledin beni kendinle bu hayatta... Yo yo öyle can acısı, ten acısı değil bu sen ruhumu acıttın sevmeyi bilmeyen adam yine kendinden yana tarafsın... Neyse bunları hak etmiş olmalıyım... Yoksa bu dünya zevk ve neşe dünyası değil... Öyle sevmeklede kurtulamıyorsun acı çekmekten... Hatta aksine ne kadar çok seversen o kadar çok yanıyor canın... Bütün sevdiklerin başka yaralar açıyor içinde... Belkide en iyisi senin yaptığın ne yapacaksın aşık olupta, bu sayede daha dayanıklısın...

 

Sıkı giyin, atkını almadın ama havalarda soğudu neyse geldiğin zaman sararsın boynuna...

 

Şimdi masal vakti kendime masal anlatıp uyutacağım...

 

Gönderi tarihi:

KAZA SÜSÜ

Beyaz adam

özgürlük adına

dev bir kadın heykeli dikti

doğu denizinin kıyısına

ve her gece

altında dans ettiğimiz yıldızları

bayrak diye tutsak etti

bir bez parçası

 

Beyaz adam

özgürlük gibi adaleti de

bir kadın heykeliyle simgeledi

ama elinde terazi tutan

zavallı kadın

gözleri bağlı olduğu için

kendisine tecavüz edenin

kim olduğunu

göremedi

 

sunay akın

Gönderi tarihi:

Kız kulesiydi derdi onun

Kızılderililerle beyazların

kavgasını anlayamazken

Ve iki katın arasında

Sıkışıp kalmışken elinde karanfil

Olmadığını biliyordu 62 tavşanının suçunun

Ve gelecekti elbetteki sonu

Başlayan her oyunun

 

Bu yüzden kapatmayı düşünürdü

Çay bardağını

Kaşığının sapıyla

Gelince son nefesi verme zamanı

Yastığında gezinen canlıya

 

Sap olmak istemedi hiçbir kanlı baltaya

Ve sahip olamadığındandır gerçek bir aşka

Geçmedi “sahip” kelimesi hiçbir mısrasında

Ve yine geçmedi yolu haksızlıktan

Ulaşmayı düşünürken bile

Gökdelenin tepesindeki

Çıkış kapısına

 

 

sunay akın

Gönderi tarihi:

paylaşımlar için teşekkürler.. :clover:

 

önümde ağır bir kapı

Ardında Okyanus var

Ben zaten suda doğmuşum

Kapıyı açmam gerek

İşte o an biri geliyor

Tutuyor kulağımdan

Gözü anahtar deliğinde

Bak diyor sadece burdan

Bırak diyorum o küçücük resmi

Yetmez bize bu küçük esinti

Nerde törpülendin böyle

Olmaz diyor tutup ayak bileğimi

Şimdi önümde ağır bir kapı

Ardında okyanus var

Bir de bileğimden biri çekiyor

Benimse kapıyı açmam gerek

Bak diyorum koca dünyaya

Burdan derhal çıkmak gerek

Bari çekme bileğimden

Benim her şeyi görüp öğrenmem gerek

Bir ileri bir geri

Her adım bu kapının ardı demek

Sonunda boğulmak olsa da

Senim o sularda yüzmem gerek

Anahtar deliğinden görünen

Bu küçücük manzara

Sana yetiyorsa yetsin

Benim o sularda yüzmem gerek

Yüzmem gerek

Şimdi önümde ağır bir kapı

Ardında okyanus var

Bir de bileğimden biri çekiyor

Benimse kapıyı açmam gerek

Bırak diyorum o küçücük resmi

Yetmez bize bu küçük esinti

Nerde törpülendin böyle

Olmaz diyor tutup ayak bileğimi

 

Gönderi tarihi:

*Sevgi damlaları*

 

 

*Sıcak bir gecenin ardından başlayan,*

*Kısa hayaller rüyasında seninle buluşmak,*

*Ve doyasıya seninle olmak var ya!*

*Bu bir hayal, belki bundan da öte,*

*Sana dönüp çarpan sevgi damlaları sunduğum*

*Yoksun yanımda, olman imkansız biliyorum*

*Seni hissediyorum, gel diyorsun,*

*İmkansızı başarmak bizim elimizde,*

*Ama zamansız ölümleri nasıl?*

*Duyuyorum sesini, yalvarıyorsun,*

*Engelleri aşmak istercesine istiyorum,*

*Ölümü belki de...*

*Duyuyorum seni, beni özlediğini söylüyorsun.*

*Hadi hisset, beni anla,*

*Sana sevgi damlalarını sunuyorum.*

*Bir gün mutlaka geleceğim,*

*Bilmediğim, ve ne zaman ulaşacağımı,*

*Tahmin edemediğim uzaklıklarda bekle beni.*

*Gökyüzüne her bakışımda bana göz kırpan yıldızları görüyorum.*

*Oradasın biliyorum, sessizce bakıyorsun.*

*Ama görebiliyorum gönül gözümle, hissediyorum seni*

*Ve sevgi damlalarını sunuyorum.*

*Uzaklıklar mesafe olsa yanmazdı bu gönül inan,*

*Sen bilmediğim uzaklıklardasın, sadece hayalini kuruyorum.*

*Beni duyman için yalvarıyorum, hep yanımdasın.*

*Anlam vermek gecenin karanlığına ve yokluğuna,*

*Anlamak üç günlük dünyanın değerini,*

*Ve isyan etmeden zalim ölüme, beklemek seni.*

*Anla beni, seni çok özledim,*

*Sana sevgi damlalarını sunuyorum.*

*Bilmezdim yokluğunun bu kadar acı vereceğini,*

*Özleminin bir çığ gibi büyüyeceğini,*

*Seni kaybetmeden önce...*

*Şimdi yoksun yanımda ve ben,*

*Seni anıyorum sigaramın dumanında,*

*Elimdeki kadehlerle, sararmış fotoğraflarınla.*

*Anılar dizildi acı dolu yüreğime,*

*Baktığım resimdeki gülüşler toprağa gömülmüş artık.*

*Geçmiş günleri düşündükçe derin sancılarla,*

*Sana olan özlemime sevgi damlaları sunuyorum,*

*Şimdi rahat uyu toprağında, her gün gözyaşımla suluyorum.*

*Bulamam bir sen daha, ağlamayacağım söz verdim.*

*Hiç değişme demiştin, bıraktığın gibiyim merak etme,*

*Sana dair her şey içimde saklı, unutulmadın.*

*Senin için sevgi damlaları sunuyorum sadece,*

*Toprağına bıraktığım bir demet karanfilde hisset.*

*Gökyüzündeki yıldızlar getirir seni bana,*

*Ve ben yeryüzünden sevgi damlaları sunuyorum sana..*

 

alıntı

Gönderi tarihi:

Bu YaralaR BereleR SanadıR BileleR AşığıM GöreleR ŞahidiM Gökkubbe ..

Benden önce söylenmiş sözlerin haklılığına

Kizdığım oldu zamanında ama inandığımda

Ömrümde her şarki başka bi kapi açti

Bu sarkinin ardinda sen

Bu kapinin ardindaysa benden önce söylenmiş sözler vardi

 

 

Haklıydın ne söylesen haklıydın kabul ediyorum ... Kızmıştım aslında haketmediğimi düşünmüştüm ama sen bana az bile söyledin .. Evet her şarkı ayrı bir rüzgar gibi savurdu aşktan aşka .. Artık istemiyorum başka bir şarkı benim şarkımda ezgim de melodim de sen ol ...

 

 

Çok zor günler geçirdim vaktiyle

Alemde savaşlar çirpinişlar nihayetinde

Asik olmak kismetmis yar, sana..

Asik olmak kismetmis yar..

 

Çok zor günler geçirdim ...Ne gecemi ne gündüzümü gördüm dünyamda ..Kapattılar sandım beni zindana ... Ama SeN ... Sana aşık olmak kısmetmiş....

 

 

Seçtiğimiz hayatlar mi bunlar? seçtiklerimiz mi ?

Bunca yokluk, bunca kiriklik, bunca aci

Seçtiklerimiz evet !

Hayat bu sevgilim çoktan seçmeli

Senin askinsa bi dönem ödevi

 

 

İster miydim ben böle olmayı ? Aylarca gözümden yaşı dindirmemeyi .. Bunca acıyı .. dargınlğı .. kırgınlığı yaşamayı .. İstemezdim ama kabul ediyorum BeN seçtim .. Hayat işte herşeyi yaşamak gerekir ..Ben yaşıyacaklarımı yaşadım .. Dargınlığı .. kırgınlığı .. acıyı .. kötü olan herşeyi öğrendim .. Şimdi SeNdeyiM ..Son durağım ol istiyorum .. Senden başka bir yere gitmiyeyim ..

 

 

 

Bir gece cikip gelsen olmezsin yar

Ölümlerden ölüm beğen gelmezsen yar

Bir aksam çikip gelsen ölmezsin yar

Ölümlerden ölüm beğen öleceğim yar

 

Bir gece çalsan kapımı .. Kaybolsam kollarının sıcaklığında .. Ayrılmamacasına kenetlensek birbirimize ... Hani bir gece çıkıp gelsen ?!...

Hangi hata affedilmemiş ki bu dünya da ... Bir şans versen ölmezsin ya..hani diyorum bir gece çıkıp gelsen ?!...

 

 

Bir şarkı tuttum sevgilim bir kapı açtım ikimize

İkimiz çokmuşuz meğer bu resme

Kapatmadan bu kapıyı yinede

Bu yaralar bereler sanadır bileler ...

 

 

Ben sildim geçmişi .. Bugün Sendeysem yeni bir sayfaya tarih atmışım demektir.. -Geçmişim yok- BeN mutluluğun fotoğrafında ikimizi istiyorum aynı kareye sarmaş dolaş .. Sen istemesen de .. Hani bir şans diyorum ?!..

Her aşk bir kere affedilmez mi ?..Ben sana geldim ..Kapatma kapını ...

 

 

Bu yaralar bereler sanadir bileler

Göreler askimi

Sahidim gök kubbe

Asigim bekletme

 

 

Bu pişmanlığım sana yaptıklarıma ...Büyük bir aşkı mahvedişime ... Ama geldim ... Affetsen ?... Gitmek kolaydır da ...Gidipde dönmek yürek ister bilirsin .. Ben onca yaptıklarımdan sonra gururumu hiçe sayıp döndüysem affedilebilirm ... Gerçekten sevmesem dönmezdim .. Kapına geldim .. -Bekletme-

 

 

 

Çok canım yanıyordu gördüklerimden ve göreceklerimden

Benim kanayan dizlerim yoktu hayatta bi tek

Benim de kanattıklarım vardı elbet

Ezdigim kumlar ve geçtigim yollar hala gölgeni taşıyorlar

Hani demiştim ya en başında

Ne ayrılıklar ne aşklar ne başlangıçlar diye

Yani demem o ki çok zor günler geçirdim vaktiyle

 

 

Zor günler geçirdim .. Çocukluğumun verdiği bir güven vardı kendime .. bilmiyordum yaptığımın bu kadar kötü bişi olduğunu ... Benim kanattıklarım var /Benim kanattıklarım şimdi beni kanatıyor/..Oysa ben ne zor günler geçirdim yaptıklarımın bedelini fazlasıyla ödedim ..Ne aşk lar ne ayrılıklar geldi geçti bu hayatımda .. En çok sen kanattın beni / sana yaptıklarım/

 

 

 

Çok zor günler geçirdim vakiyle kalbimde

Firari endiseler nihayetinde

Asik olmak çok zormus yar sana

Asik olmak çok zormus yar

 

 

Çok zor günler geçirdim ..Ayrılıklar ..Aşk lar ..Pişmanlıklar..Nefretler ..Toz gibi uçuştu havada ... Bana en çok acı veren ise -Pişmanlığım- oldu ..Aşık olmak zormuş sana ..Seni herkes taşıyamazmış..Ben kendime bakmadan girdim bu sevdaya...Sana aşık olmak çok zormuş.../Beni Affet/

 

 

Bir gece çikip gelsen ölmezsin yar

Ölümlerden ölüm begen gelmezsen yar

Ölecegim yar

Bu şarkı sadece benimdi sevgilim

Ve ben büyük bahçeler istemiştim ikimize

Yazmışsın ya 'onu sevebilecegimi düşünmüştüm' diye

İşte o günden beri belkide bu yüzden sadece

Bu yaralar bereler sanaydı aşkı bileler

Göreler aşkımı şahidim gök kubbe

 

 

Eğer ortada gerçek bir aşk varsa gurur unutulur .. Ben sevgime inandım sana geldim /gururumu unuttum/.. Bir gece çıkıp gelsen ?!..Sarılsak yağmur altında ayrılmamacasına..Isıtsan beni sıcaklığınla ... Hiç ayrılmasak ... Bir gece çıkıp gelsen ?!..

 

 

 

Bu yaralar bereler sanadır bileler..

Göreler aşkımı

Şahidim gökkubbe..

Aşığım bekletme...

 

 

Açtığım yaraların ilacı olmaya geldim .. Yaptığım hataları affettirmeye geldim .. Sana sevgimi göstermeye geldim ... Aşığım sana bekletme ..

Eğer sen inanmazsan sevgime şahidim gökkubbe...

 

 

 

iclal aydın servet kocakaya

Gönderi tarihi:

Merdiven

.

Agir agir çikacaksin bu merdivenlerden

Eteklerinde günes rengi bir yigin yaprak

Ve bir zaman bakacaksin semaya aglayarak

 

Sular sarardi yüzün perde perde solmakta

Kizil havalari seyret ki aksam olmakta

 

Egilmis arza kanar muttasil kanar güller

Durur alev gibi dallarda kanli bülbüller

Sular mi yandi neden tunca benziyor mermer

 

Bu bir lisan-i hafidir ki ruha dolmakta

Kizil havalari seyret ki aksam olmakta

.

Ahmet Hasim

Gönderi tarihi:

.

O'nun Hikayesi

.

Ugras…

Mutluluksa hedefin

tedavülden kalkti sihirli lambalar bilesin.

Zorluyor kendini fakat açilmiyor baklalar

kapisindan sürgülü fallarda…

Arkadas! ...

Ihanetse adresin

yola çik kime sorsan gösterir sehrimde

hem kâsiflik mi kaldi Istanbul’da? …

 

Bugün,

Soguk alginligindan degil alinganligindan tikanmis

bir saray burnunun ihtisaminda

yürüyor önümden bir adam

kadiniysa arkada...

 

Belli ki sevisirken bile hiç gelemediler yan yana! ...

 

 

21/01/2007

Sarayburnu

As. AZRA

.

Asima Azra

Gönderi tarihi:

EN İÇİMDEKİ ÜRKEK ÇOÇUK

günaydın günle gelen

güneşle gitmeyen bahar

günaydın çiçeklerin nazlısı

 

sensizliği tüketmek isterim

avuçlarımda

kelimeler sonsuzluğu verir

bir hayat ışığı ellerinden

kulaklarımda Ay hikayeleri

 

en içimdeki ürkek çocuk

dalgalarından korkup

uyumaya gidiyor düşlerime

savaşamaz ki yüreği

sevgiden öteyi bilmez kumrular

 

ellerim uslu bir çocuksun sen

hiç olmadığın kadar

sen günebakan ben yere

düş gezgini bir yürek

alnımda kırışıklıklar

düşlerden korkuyor musun

ya da gerçeklerimden

gel tut ellerimden

 

ne servetinde gözüm dünyanın

ne koparılmış bir çiçek düşümde

eridim tükendim de

bir yürek bekliyorum

gözlerine giden yolculuklarda (Alıntı)

Gönderi tarihi:

BAZEN AYRILIKLAR KADAR AYRINTILARDA İNCİTİR ...

 

 

kendim

tek kimsem

özledin mi beni ?

büyüdüm de geldim bu kez

büyüdüm de geldim

ve incindim hayli...

 

ve sonra ben

durdum işte öyle anide...

günün alışkın saatleri

ve insan çöllerinin umutsuz kalabalıkları arasındayken

öyle

aniden

birden

durdum işte

durdum

bir sebepten...

 

durdum...

öylece, kıpırdayamadan kendimden

sanki birşey gelmiş gibi aklıma birden

ve küsmüşüm gibi bir şeylere

durdum işte…durdum olduğum yerde

ve aniden

ve sustum ardından

vazgeçtim, her şeyden...

 

durdum

belki bir daha denesem

belki kendime bir şans daha versem

kim bilir olurdu belki bu kez

ve belki bir kez olsun anlardı hayat dilimden

ama fark ettim ki küsmüş kalbim

fısıldayınca anladım

durdum bende üzgün

tutup kendi elimden

tenhalarıma saklandım...

 

durdum..

kimsem benim

bak bir kere daha kimsesizliklerimde

ben yine sana kalanım... (Alıntı)

Gönderi tarihi:

Arzuhal

.

''Sevda Sözleri'' büyütmüyorum

Cemal Süreya gibi sevda gömütlüklerinde

basina buyruk bi basima yollardayim

 

Tomris'i beklerken Turgut Uyar

''Büyük Saat'' in altinda

Edip ''kurbagalara bakmaktan'' geliyormus Yakup'la

 

Metin Eloglu yarenlik ediyor

Üsküdar'lamadan asagiya kopuklarla

Attila Ilhan'in semerlanti dönerken

''bela Çiçegi'' için seferden

 

Ercüment Uçari ''Kirmizi Balon Sislemis''

binip rüzgara taksi hiziyla

raki almaya gitmis Beykoz'a

 

ah simdi ben

Pegasusla oturmusumda gökyüzünde

düsünüyorum bunlari

 

hepinizde göçüp gittiniz öte yana

hele bir oturmalik yer açinda

ben de geleyim yaniniza

 

 

.

Mustafa Suphi

.

Gönderi tarihi:

Ne kalemler kırdım sevda mahkemesinde. Aşkım sana, ben aşkıma tutsak...

 

Geceyi sabaha çok bağladım, yokluğunun belasında. Kaç günler kan ağladım sensizliğin tenhasında. Ateş oldun yaktın, yıktın her bir yanımı. Sevdan yüreğime yasak, yüreğim sana, ben yüreğime tutsak...

 

Toprağında filizlenirken her bir fidan tohumu, meğer gidiyorum derken almışsın varımı yoğumu. Kurşunlara getirdin, beni bende bitirdin. Aşkın bedenime yasak. Bedenim sana, ben bedenime tutsak...

 

Maziye gömülürken geçen her yaprak, sen günden güne büyüdün içimde. Ne vefasızlığın acıtır içimi, ne hayırsızlığın. Nefesini duyayım yeter. Nefesin bana yasak. Nefesim sana, ben nefesime tutsak...

 

Hangi hasret tutar yokluğunun yerini. Hangi silahtan çıkar gidişin gibi mermi. Hangi intihara sarılır şimdi ellerim. Aşkın ellerime yasak. Ellerim sana, ben ellerime tutsak...

 

Kırdın gittin giderken sevda denen dalımı. Meğer yıllarla besledim büyüttüm ben onu. Kim derdi ki bizim aşkımızın böyle olacak sonu. Gözlerim yollarda. Sen gözlerime yasak. Gözlerim sana, ben gözlerime tutsak...

 

Bedenim titrerken sevişirken seninle, şimdi bedenin bana yasak. Bedenim sana, ben bedenime tutsak...

Gönderi tarihi:

bir zamanlar aşk sözcükleri dökülen o dudaklar

şimdi lal olmuş

suskun

sessiz

 

 

aslında konuşkan

sürekli bişeyler anlatan

ama

bizden sevgimizden aşkımızdan

başka çok şeyi anlatan

kelimelerde bi biz yokuz

 

 

günün nasıl geçti?

nasılsın?

bu böylemi olacaktı?

 

 

içime sakladım herşeyi

seni..

aşkımı..

sevgimi..

senin gibi davranıyorum

oyunu senin gibi

senin kurallarına göre oynuyorum

ama biliyormusun

birgün

ellerinden kuş olup uçucam

gittiğimi hiç anlamayacaksın

 

 

birgün sevgime acıktığında

biliyorum ki o gün sevgi orucuna başlamış olacaksin

öyle ki

asla bir lokmasını tadamıyacağın

bir sevginin hayali yaşatıcak seni

 

 

bu yüzden gereksiz kelimeler kullanma

en iyisi her zamanki gibi sus sen

sus ki

kendi kelimelerin seni vurmasın!!!

alıntı

Gönderi tarihi:

Affet Yoksayamadım Seni...

Gecenin kokusu sinerken üzerime

Beyin kıvrımlarında dansetmekte kelimeler.

 

 

Anlamsızlık yapışmışken ömrümün sayılı kalan zamanına,

Tüm ihtişamınla geldin sensiz kıyılarıma.

İmkansızlığını soyundukça sevdanı giydirdin üzerime.

 

 

Ben sana aktıkça sen doldun..

Sen benimle doldukça taştın..

Taştıkça sardın, sardıkça yaktın.

 

 

Ayazda iki yürek

Yangınlar ortasında

Küllerin içinde

Dansederdi bir zamanlar

Hangi zamanlar..

Ne zaman..var mıydı öyle bir zaman…

 

 

Yoktu senden öncesi yaşanmışlıklardan arta kalan.

Yaşanmamış ne varsa sana dair

Akreple yelkovanın takılı kalmış ucunda...

 

 

'Sensizliğim..

Kalın bir örtü gibiydi yüreğimin üzerini örten..'

 

 

Seninle bu kadar doluyken

Her yanım seninle çevriliyken

Ne yöne dönsem sana "sobe"lenirken,

Görünmez ellerin hala yüreğimi sıkarken.....

 

 

De bana sevgili,

Yok sayabilir miyim seni?

De bana…

Yok sayabilir miyim yaşanmış bir sevdanın küllerini eşelendiğimi?

Yok sayabilir miyim sana olan sevgimi?

Peki ya, yok sayabilir miyim sendeki yüreğimi?

 

 

Sen gitsen de benden,

*Ben yine söküp getiririm seni yaşadığın şehrin kalbinden.. *

Sen öldüm desen de

O aşifte şehrin rahminden sezeryanla alırım seni.

Ben bu kadar senken..

Sen bu kadar benken..

Bizken..

*Yok say beni diyemezsin,

İsteyemezsin bunu benden...*

 

 

Ama… gittin benden..

Gitmemi istedin senden..

Korktun belki de aşktan

Hiç yaşamadığın bu tılsımlı duygudan..

 

 

Affet, yok sayamadım seni sevgili..

Ben seni yok sayamadım..

Zamanın durduğu bu noktada susuyorum.

Kanayan ruhumun tüm kırılmışlığıyla

Hiç yapmadığım bir şeyi yapıyorum

Ve ilk kez yüreğine fısıldıyorum:

"Yok sayabilirsin artık beni"

 

 

Yenilgiyi yakıştıramadım kendime, tıpkı gidişleri yakıştıramadığım gibi..

Ama bana çok yakıştığını düşünmüş ki hayat, iğneledi üstüme hayal

kırıklığını ve terkedişleri..

 

 

...Acaba bir gün...Bir gün hayat eğilip de öper mi beni de alnımdan...

alıntı

Gönderi tarihi:

SONSUZ HUZUR

Sana mutluluk vaadetmiyorum ki ben

Bir ömür savaşmalısın benimle.

Bir lokma da olsa,

ortağı olmalısın aşımın

Teselli vermelisin, en zayıf anımda.

Sevgi tutmalı bizi ayakta

o sevgi için yaşamalıyız.

Dik olmalı başın, yalnız omuzlarımda ağlamalısın.

"Yalnız beni sev" demiyorum, yalnız benim olmalısın!

Seni,

Seni sen yapan kişiliğin sevdirdi bana

Hayalimden gitmeyen yüzünde değilim.

Sana dokunmak değil, seni hissetmek istiyorum,

Seninle ağlamak, seninle gülmek derdim.

Sana mutluluk vaadetmiyorum ki ben,

İkimiz için

sonsuz bir huzur istiyorum.

 

 

Hasan Ercan ABASLI

Gönderi tarihi:

"Şimdi buradayım

biraz önce yoktum"

 

hiç

bir

şey

yok

 

Önce, oldu:

kıpırdandı

belirsiz -

bir şiddetli boşluktan

tatlı bir özleme doğru.

 

Belirsiz.

 

Sonra, oluştu:

devindi

kesik kesik

sabırsız -

bir sevinçli duyumdan

ılık bir beklentiye doğru.

 

Kesik kesik

sabırsız.

 

Derken, doldu:

yayıldı

güçlü güçlü

kocaman

aldırmasız -

bir gerilimli doygunluktan

dingin bir sancıya doğru.

 

Güçlü güçlü

kocaman

aldırmasız.

 

Şimdi, doğdu:

patladı

çığlık çığlığa

nefessiz

yırta yırta

acımasız -

bir tatlı özlemden

şiddetli bir boşluğa doğru.

 

Çığlık çığlığa

nefessiz

yırta yırta

acımasız.

 

Şimdi burada:

biraz

önce

yoktu.

 

Oruç Aruoba

Gönderi tarihi:

Tanrı seslenmiş olamaz

Kuşlar gelmiş olamaz

Ben olmuş olamam

Bu çok fazla.

 

Neden Tanrı neden kuşlar neden ben

Hep Tanrı hep kuşlar hep ben

Uçmaklara uçanlara uçuşa

Bu çok fazla.

 

Kana kan dişlere diş saç saça başa baş

Tozutmadan ağdalandırarak

Bu çok fazla.

 

Herk edilmişliğin de tebessüme yer açan bir fasıla verdiğini

biliriz

Bu çok fazla.

 

Edip Cansever

 

Gönderi tarihi:

Kırda metalsi bir uçurum kalınlığında

Hiçkimselerin geçmediği sesi

Orda burda yaşlı ışınlar. Ötede az

Bir korkuluk; ölümün kırçıl çiçeği

Saklı bir seyircini resim kalışındaki leke

Her evin bahçesinde bir lamba yanıyor sanki.

 

Gündüzler kimi yerde gecedir artık

Bakışım kumdan şimdi

Önce yaşlı ışınlar, sonra sonra karanlık

Avuçlarımı yüzüme kapatıyorum

Ben kapatır kapatmaz

Evet, biliyorum, iki kere karanlık.

 

Edip Cansever

 

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Mermer adasina veda

.

Ayrilsam mi kavussam mi sasirdim bu iskelede.

Kararsizligin ortasinda ihbar ediyorum bellegimi.

Tekrar ediyorum insanligimi habire. Bir anda binip gemilere

uzak denizlerdeki mezarima gidiyorum. Bir anda

vuruyorum rihtima

(Beyazlar giyindim; ipegin ardinda kirmizi patlamis

bir günes akiyor etlerimden) .

Kisin anilari ve bu denizin dalgalari sakli saçlarimin uzayisinda.

Söyle bana, yasatmaya yazgili misin bu adayi;

beslemeye beyaz evleri

ve bir beton yengece benzeyen rihtimi... yitirilislerinle...

Ah, yitiriyorsun beni. Tutamiyorum mermerin güvenliginde.

Yitiriyorum seni. Kalbim bir ada olmaz miydi sana?

 

Gecikmis zaman aksami telasla kaldiriyor sulardan.

Hizli yunuslardan son bir tören.

Atiyorum kendimi gecenin kaplanina.

Parçalanisima duyuyorum, bir türlü evcillestiremedigim sevdam

seriyor etlerimi kayalar üstüne...

 

Ben bu kiyida uyuyan kaplanim, üzdük sizi; artik

elveda!

.

Adnan Özer

.

.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.