Φ frozen Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2007 benim mezarlarımda ölü yok hep yaşamış olanlar var anılarımda bir yer dinmeksizin acıyor günbegün bundan, güldüğümü görenler bana bakıyor.. görüyorum ağlasam geçer biliyorum..ağlanmıyor.. Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2007 . . Sana, Bana, Vatanima, Ülkemin Insanlarina Dair . ``Telgrafin tellerini kursunlamali’’ Öyle degildi bu türkü bilirim Bir de içime -Her istasyonda duran sonra tekrar yürüyen- Bir posta katari gibi simsiyah dumanlar dökerek Bazan gelmesi beklenen bazan ansizin çikagelen Haberler bilirim mektuplar bilirim. Gamdan daglar kurmaliyim Kayalari kelimeler olan Kirk ikindi saymaliyim Kirk gün hüzün bosaltan omuzlarima saçlarima Saçlarinin akisini anar anmaz omuzlarindan Bastan ayaga islanmaliyim Gam daglarina çikip naralar atmaliyim. Içimde kaynayan bir mahser var Bu mahser birde annelerinin kalbinde kaynar Çünkü onlar yün örerken pencere önlerinde Ya da çamasir sererken bahçelerinde Birden aliverirler kara haberini Okul dönüsü bir trafik kazasinda Can veren ogullarinin. Bir de gencecik asiklarin yüreklerini bilirim Bir dolmusta yorgun soförler için bestelenmis Bir sarkidan bir kelime düsüverince içlerine Karanlik sokaklarina dalarak sehirlerin Beton apartmanlarin sagir duvarlarini yumruklayan Ya da melal denizi parklarin issiz yerlerinde Örnegin Hint Okyanusu gibi derin Isyanin kapkara sularina dalan. Nice aksamlar bilirim ki Karanligini Bir millet hastanesinde Dokuz kisilik kadinlar kogusu koridorunda Basini kalorifer borularina gömmüs Beyaz giysilerinden uykular dökülen tabiplerden Haber sormaya korkan Genç kizlarin yüreginden almistir. Bir de baharlar bilirim Apartman odalarinda büyüyen çocuklarin bilmedigi bilemeyecegi Anadolu bozkirlarinda Istanbul’dan çikip Diyarbekir’e dogru Tekerleri yamali asfaltlari bir agustos susuzlugu ile içen Cesur otobüs pencerelerinden Bilinçsiz bir bas kaymasi ile görülen Evrensel kadinlarin iki büklüm çapa yaptiklari tarla kenarlarinda Çiplak ayaklari yumusak topraklara batmis irgat çocuklarinin Bir ellerinde bayat bir ekmegi kemirirken Diger ellerinde sarkan yemyesil bir soganla gelen. Yazlar bilirim memleketime özgü Yigit köy delikanlilarinin Incir çekirdegi meselelerle birbirlerini kursunladiklari Birinin ölü dudaklarindan sizan kan daha kurumadan Üstüne cehennem güneslerde gögermis mor sinekler konup kalkan Digeri kan ter içinde yayla yollarinda Mavzerinin demirini alnina dayamis Yüregi susuzluktan bunalan Içinden mahpushane çesmeleri akan Ansizin parlayan keklikleri jandarma baskini sanip Apansiz silahina davranan Nice delikanlilarin figüranlik yaptigi Yazlar bilirim memleketime özgü Güzler bilirim ülkeme dair Karsiliksiz kalmis bir sevda gibi gelir Kalakalmis bir kiyida melül ve tenha Kalbim gibi Kaybolmus daracik ceplerinde elleri Titreyen kenar mahalle çocuklari Bir sicak somun için, yalin kat bir don için Dökülürler bulvarlara yapraklar gibi. Kadinlar bilirim ülkeme ait Yürekleri Akdeniz gibi genis, solugu Afrika gibi sicak Gögüsleri Çukurova gibi münbit Dag gibi otururlar evlerinde Limanlar gemileri nasil beklerse Öyle beklerler erkeklerini Yaslandin mi çinar gibidir onlar sardin mi umut gibi. Isyan siirleri bilirim sonra Kelimeler ki tank gibi geçer adamin yüreginden Harfler harp düzeni almistir misralarinda Kimi bir vurguncuyu gece rüyasinda yakalamistir Kimi bir soygun sofrasinda isikli sofralarda Hirsizin girtlagina tikanmistir. Müslüman yürekler bilirim daha Kizdi mi cehennem kesilir sevdi mi cennet Eller bilirim hasin hoyrat mert Alinlar görmüsüm ki vatanimin cografyasidir Her kirisigi sorulacak bir hesabi Her çizgisi tarihten bir yapragi anlatir. Bütün bunlarin üstüne Hepsinin üstüne sevda sözleri söylemeliyim Vatanim milletim tüm insanlar kardeslerim Sonra sen gelmelisin dilimin ucuna adin gelmeli Adin kurtulustur ama söylememeliyim Can kusum, umudum, canim sevgilim. . Erdem Beyazit Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2007 UZAK KADERLER İÇİN Birgün, bir yağmurla garip garip -Çoluğu çocuğu terk edeceğim.- Bir sevgiyle doymayacak kalbim, anladım Alıp başımı gideceğim. Asır yirminci asırdır, amenna Bir yanımda sevgilerim, bir yanımda sancım Neon lambaları büsbütün karartır gecemizi Uzaklar daha uzaklaşır Bir define çıkarır gibi kayalardan, Ademden beri Sımsıcak sevgilere muhtacım. Bir gün alıp başımı gideceğim -Yıldızlar ışısın, yollar üşüsün, yollar...- Belimi bir ılık şal sarsın, mavi Hüzünlü bir serencamın ardından, şarkısız Rüyalarım unutulmuş bir handa pes desin Görmüş geçirmiş bir çift duygulu dudak karşısında. Kendi kendine çekilmez oluyor ömrüm Her insanın ayrı ayrı yaşayabilsem kaderinde Diyarı gurbette kanlı bir aşk Bahtsız bir çocukluk uzak köylerin birinde En uzak beyazlar, En yakın ikindilerde, duygulu Ve bir sahil meyhanesinde bir akşam İçip içip ağlasam... Nasıl kısa kesmeli bilmiyorum? Herkesin derdinden pay isterken. Uzak kaderlerin suları çağlar simdi Yıldızlar dökülür sonsuza içimizden. Birgün, bir parkta otururken, biliyorum Bir el yağmurla dokunacak omuzuma Bir çift göz, bir davet, bir kalp Çoluğu çocuğu terk edeceğim. Yapraklar dökülecek, çiçekler solacak Bir sonbahar, bir sabah ve bir yağmur olacak Toprak ve insan kokularıyla, Uğultulu bir sarhoşluk içinde, yıllar için Başımı alıp gideceğim. Turgut UYAR Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2007 Adı Aşktı.... Sonu Ayrılıktı... ne güzel günlerdi onlar... fesat karlara inat uykusunda süslenmiş bir vadiydik sabahın çiyleri bile yeterdi düşlerimizi sulamaya biz telaşlı arıların aradığı çiçeklerin soyaçekimiydik henüz hazır değildi dallarımızdaki meyveler olmaya o zamanlar... yaşadıklarımızın adını hiç sormamıştık ki gözlerimize gecelerimizin aydınlığı günleri giydirir dururdu üzerimize ay ışığında dikerdik gönüllerimizin sığ yırtıklarını şüphe öyle dörtnal koşturamazdı içimizde yağız atlarını derken bir gün... davetsiz bir kervan geldi yerleşti çimenlerimize meraklı bakışlarımızda çözüldü hazanımızın kilitleri nice yağmurun çamurunu taşıyıp durdu içimize hoyrat adımlarda can verdi vadimizin kelebekleri ne çok yaprak kaybettik seninle o kış sönük yıldızlara bile ulaştı tenlerimizdeki yakarış ve dün geldi... artık yastaydık ezilen onca masum tomurcukların ardından önce adını sonra noktasını koyduğumuz neydi anlayamadan “aşktı koynumuzda besleyip yarınlara büyüttüğümüz adı bebeğin ayrılıktı bizi kendi kuyularımıza mahkum eden sondaki derbederliğin.” Aydın Çevik Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2007 gelmediniz, ben hep sizi bekledim eksilen yanlarımla sizden saklı eskidim her şeyden önce aşk verilmiş bir sözdü benim için gün, ay, saat, hafta; takvimişi zaman yani Aldıkça dönemeçleri değişmedi hiçbir şey yalnızca ufuklar yeniledim Kaç aşktan oluşmuş bir şeydi aşk her sevgiliyle biraz daha biraz daha sizden saklı eskidim MURATHAN MUNGAN Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2007 . Kalici Bilgi . I. bilgeler ne de hakli bilmezlikten gelmede II. sinirini bulmus her aci büyüktür tüm yeryüzünden bundan kursun dolu kusagim basarken yalnayak gölgeme bilgeler ne de hakli bilmezlikten gelmede gecikmis agitlardan baska bir sey saklayamaz agarmis bakislarimizi öyle içli içli kahkahalar atsak öyle sen sakrak aglasak bilgeler bilmezlikten gelmede III. çocuguma gökyüzündeki her yildizin babasi ölmüs çocuklarin babasi oldugunu anlatmak istiyorum: - su yildiz, iste oglum! .. deden! .. IV. öyle ki bilmezlikten gelsin yildiz kayinca bilgeler . Mehmet Esat Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 27 Eylül , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 27 Eylül , 2007 Biliyor musun nereden geliyorum? Oradan: senin gideceğin yerden- en dibinden acıların en içinden sevinçlerin: ikimizin gideceği yerden. Oradan: ikimizin olduğu yerden- çevremizden gelen etkilerden sıyrılıp, kendiliğimizden oluştuğumuz yerden. Oradan: bizim yerimizden- ikimizin de geldiği yerden: yenilgiden üzüntüden yeşillikten mavilikten. Biliyor musun nereden? Yaşamın en dibinden. İçtenliğin en içinden. Sen ve ben neden gelmişsek ve gideceksek o yere, o yerden kendiliğimizden, gideceğiz ve geleceğiz o yere yeniden- Sen ve ben yeniden ve yeniden. senin elin serin elin benim elim derin elim senin elin benim elim benim elim senin elin senin elim benim elin dingin elin suskun elim Gidiyorsun: Bütün ışıklarımı göndersem seninle aydınlanır mısın? Oruç Aruoba Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 27 Eylül , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 27 Eylül , 2007 Ne çok Ölü Düşün var senin Kırık Dökük Gerçeklerin üşüşünce düşüncene Ne çok Canlı Acın var senin. Alıntı
Φ LeylaM Gönderi tarihi: 28 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 28 Eylül , 2007 VAR GİT ARTIK buralarda gece uzun gün ışığı yakındır var git artık bakma ardına ölüme fazla sokulma ama düşün ki mevsim rüzgarlarının savurduğu bir orman insan sev onu, sokul, konuştur doludur fazla üstüne varma hep susmak susmak... yetmiyor bazen işte bu yüzden bütün ışıkları yanmalı yeryüzünün ozanlar herşeyi anlatmalı var git artık acıyı aşındırma tut ve at sevdaya uzanan çağlayana Yılmaz ODABAŞI Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 28 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 28 Eylül , 2007 Nereden Bileceksin O eski hülyaların sahile vurduğunu Yakama bir muamma taktığım gün hatırla Gurbetin mahşerimde bir sıla bulduğunu Dağlar gibi eriyip aktığım gün hatırla Nereden bileceksin, şehrin sokaklarında Kaybolan ışıkların gözlerim olduığunu Her seher yüreğimde açan karanfillerin Her akşam ellerimde sararıp solduğunu Nereden bileceksin Kim bilir, belki bir gün kapıma geleceksin Siyah tüylü martılar yorgun pencerelerde Benimle ağlayacak benimle güleceksin Göğsümde ızdırabı Deniz fenerlerinin Hayatımdan fışkıran hüzne gömüleceksin Her şairin bir gülle bahtiyar olduğunu Bir sana bir göklere baktığım gün hatırla Gönlümün kahrın ile ihtiyar olduğunu Sigaramı sessizce yaktığım gün hatırla Bilemezsin içimde bir denizdir yaşamak Sen denizin en uzak noktasında şen şakrak Ben kırgın dalgalarla avunurum derinde Gemilere yosunlu mendiller bağlayarak Nereden bileceksin fesleğen köklerinin Hercai bulutlardan bıkıp usandığını Ansızın kayıveren yıldızların ardında Vuslatı bekleyen bir kalbin yandığını Nerden bileceksin Yağmura boyun büken susuz topraklar gibi Kim bilir belki bir gün kapıma geleceksin Sinesinde bi-vefa bir sırrı saklar gibi İnfazına yürüyen ölü tutsaklar gibi Gözlerinin hicranlı yaşını sileceksin Tatlı bir rayihanın göklere dolduğunu Irmaklara karışıp aktığım gün hatırla Gölgelerin ruhumu görüp kaybolduğunu Mavi bir şimşek gibi çaktığım gün hatırla Gülümse ve uzaklaş çünkü anlayamazsın Bu kopan fırtınayı Yusuf'un yüreğinde Koyu bir çaresizlik ayinidir yalnızlık Züleyha'nın menekşe büyüyen gözlerinde Nereden bileceksin kayalara tutunan Devlerin birer birer vurulup öldüğünü Rüyaları süsleyen eşsiz mücevherlerin Bir dervişi görünce yere döküldüğünü Nereden bileceksin Kim bilir belki bir gün kapıma geleceksin Kollarında rüzgarlı bir deprem karanlığı Kapı aralığında sessizce gireceksin Işıldayan bu gönül şahikası önünde El pençe divan durup sen de eğileceksin Bülbülün lalezardan neden kovulduğunu Bu hayal zindanını yıktığım gün hatırla Balığın susuz kalıp suda boğulduğunu Acılar evreninden çıktığım gün hatırla Nurullah Genç Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 29 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 29 Eylül , 2007 sevgili erdal çok güzel bir şiir teşekkürler biliyorum imkansızdın. sana yetmek mümkün değil. denedim şansımı sınırların yoktu senin eline değdiğim dokunup sevdiğim sadece resmindi sen değildin sınırların yoktu senin kanatlarım yoktu benim sana yetmek mümkün değil denedim şansımı imkansızım sana emanet ümitlerim sen ne olur üzülme benim için ben dururum ayakta yine biraz keder,biraz pişmanlık birazda hasret içimde. umarım sözleri yanlış hatırlamıyorumdur.. Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 29 Eylül , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 29 Eylül , 2007 ödünç hançer öldürmez beni bir küfür gibi kara kayış dilini ver binlerce kez açıklasam da dilini çözemediğim ihanet gel bir daha bende dene kendini ne sen öldürebiliyorsun beni bu cenkte ne ben yenebiliyorum seni yazıldığın mevsime çok su ver kendi izinden giden yolları suçlarından arındır arkanda kaldı seni ilerde bekleyenler unutkan şiirler, kopmuş alıntılar hiçbir zaman kullanamadığın hatıralarla kendine yazdığın yaşam öyküsü! ah, bu kadar aşk herkesi yanıltır gelme üstüme boşalmış yeminlerin bileği ben sandığın sözcüklere vuran aksimdir ödünç hançer öldürmez beni ya başka bir silah seç kendine ya bırak başkasının ellerine ölüm aşkın işidir kork benden sevgilim ahretin olurum senin bu kadar çok seven öldürmesini de bilir ben seni çok yanılmış kalplerin sağlamlığıyla sevdim gücümdü güçsüzlüğüm ey, izini sürdüğüm ruhumdaki kara gölge, büyüttüğüm oğullarımı bir bir elimden alan hayat yanıltma beni, beni bana yakıştır son darbeden önce ilk sözü söyleyemeyen! kolay değil ödenmiş hayatın katili olmak kör eder hançerini içimin gücü ölümü göze alan yaşamasını da bilir Alıntı
Φ ErdalAktas Gönderi tarihi: 29 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 29 Eylül , 2007 Uzun zaman oldu.. Beni benden uzaklaştıracak kadar çok ay geçti üzerinden.. Anlıyorum; herkesinki kadar hüznüm, herkesinki kadar derdim, en az herkesinki kadar ümidim var. Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 29 Eylül , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 29 Eylül , 2007 düşkün hayatım sadece bana aittir, dahası yaşadığım her yıl için beni içten içe yıkan, isyan etmeme neden olan bir yığın ertelenmişlik, haksızlık var belleğimde, kullanılmışlık var... Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 29 Eylül , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 29 Eylül , 2007 durmadan suçlusunuz, durmadan suçlusunuz, durmadan suçlusunuz, ve artık kendinizi gücünüz yok ödemeye.. E.cansever Alıntı
Φ ErdalAktas Gönderi tarihi: 29 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 29 Eylül , 2007 Hayatın kitabında bana ayrılmış bölümlerde henüz kaç cümlenin üstünden geçip kaç noktayı arkamda bıraktığımı hesaplıyorum. Kaç virgül öldürdüm? Kaç paragraflık ömrüm var? Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 30 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 30 Eylül , 2007 . . Nisa . Çorak topraklara düstü yolum Nisa... Isimsiz sehirlerin,gergin caddelerinde Bir yigin sanci tasiyor omuzlarim. Çorak topraklarda su aramak degildi benimkisi. Bir öksüz su damlacigi götürmekti; Yazik ki olmadi Götüremedim Nisa... Öfkeli gözlerin kizginliginda Buharlasip uçtu öksüzlügü rahmetin. Sah damarima kadar hissettim üsüdügümü. Ama caddeleri süsleyen bu isiklar gibi, Üsüyemedim Nisa... Hangi savasti hatirlamiyorum. Hangi sürgünden kalma, sirtimdaki izler. Yalnizca bir kaç seyi animsiyorum: Sinirlarin olmadigi bir dünyada, Sosyal kargasalarin mahkum ettigi Dev adamlarin öldügünü gördüm. Haberin yok senin. Artik cesetlere heyecanlanmadan bakmayi ögrendim. Çürüyüp gitmis duygularimi gördüm de Aralarinda kendimi, Göremedim Nisa... Yeniden sevmek mi? Yeniden ölmek olur da, Yeniden sevmek olmaz Nisa... Kanim çekildi, Bütün damarlari kurudu yüregimin, Birakip gidisinden bu yana. Buralara bosuna mi geldigimi saniyorsun. Mademki sen yoksun: O zaman sonsuza dek sensizlik bana. Dedigim de oldu. Senden sonra kimseyi sevemedim Nisa... Anlatmama gerek yok aslinda. Asiri dozda narkoz almis duygular, Sancisiz degisimini yasiyor hayatlarinin. Hepimizde mevcut,derin nester izleri... Ne tür ameliyatlarin kadavrasi oldugumuz da meçhul. Eskisi gibi kahramanlar da yok artik. Herkes kendi filminin figürani Ve artik herkes burali. Bir kisir döngüdeki Basit dislilerden biriyim ben de... Yani istedigin gibi olmadi, Yapamadim Nisa... Görüyorsun ya! Çorak topraklara attim kendimi. Son trenini de kaçirdim ütopyanin. Sensizligin sonsuzlugunda dolasip, Lesimi yiyecek akbabalar ariyorum simdi. Yani,canimi senin tükendigin yola Veremedim Nisa... Belki esir düserim, Iyimser isgallerin birinde. Fersizligimin sorgusuna çekerler beni. Cezasini verirler tüm suçlarimin. Son sözün imzasina birakilir her sey... Yine de keskin tereddütlerdeyim, Yalin kaygilarda... Senin acilarini yasadim da... Senin gibi destansi ve yüreklice Ölemedim Nisa... . Mesut Sütçü Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 30 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 30 Eylül , 2007 Baştan Kara Başlayan bir şey vardı unuttum Anımsamaya çalışıyorum şimdi Emekdar kelimelerle: Bahar Gençlik Bebek Çiçek Deniz İşçi Bağımsızlık Özgürlük Eşitlik Aşk Mezarımda dönüyorum da Yuvarlanıyorum baştan kıça Kalafattan yeni çıkmış bir tekne Dalga olmayan dalgaların üstünde... (Güle Güle Seslerin Sessizliği Can Yücel Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 30 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 30 Eylül , 2007 Neden Sonra O dedi ki: Bir gün bana gönül verdin 'Aşktır benim mayam' derdin Sonsuz bir hisle severdin Aklında mı? Ben dedim ki: Aşktan yana, histen yana Gayri sual sorma bana. Belki dün bilirdim ama Unutmuşum! O dedi ki: Yüreğime ektin bir köz Yaralarım oldu göz göz Yemin edip verdiğin söz Aklında mı? Ben dedim ki: Yanan yakar iyi bil ki Ben de yaralıyım belki Unutmak ayıp değil ki Unutmuşum! O dedi ki: Yalan söylemezdin hani? ... Unutmam derdin sen, beni Sormak suç olmasın yani Aklında mı? Ben dedim ki: Hangi yalan, hangi gerçek? Meyvesini yedi çiçek Soru sorma, cevabım tek; Unutmuşum! O dedi ki: Mühürledin dudaklarım Düğümün kalpte saklarım Mektup yazan parmakların Aklında mı? Ben dedim ki: Ne mühür kaldı, ne senet Er-geç kopar çürük kenet Uçmuş akıl denen meret Unutmuşum! O dedi ki: Beni, benden almıştın ya Çıkla sen ben olmuştun ya Gerçek sevgi, yalan dünya Aklında mı? Ben dedim ki: Vazgeç gayri iş yok bende Yitirmişim seni, sende Kimin nesisin, adın ne? Unutmuşum! Ve bilenler dediler ki: Aşk da, söz de yalan imiş Akıl işi değil bu iş.. Ve sonra hatırladık ki Sevenler hep bosa sevmiş... Çıkla: Sadece Abdurrahim Karakoç Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 30 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 30 Eylül , 2007 Anlayamadılar Biz ince bel, ela göz, sütun bacak için sevmedik güzelim Gümbür gümbür bir yürek diledik kavgamızda... Ateşin yanında barut, barutun yanında ateş olasın diye! .. Rakı sofralarında söylenip, acı tütün çiğnercesine sevdik ANLAYAMADILAR... Nazım Hikmet Ran Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 30 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 30 Eylül , 2007 Leyla Leyla isteyen,mecnun olmalı Kendinden de,dünyasından da geçmeli Aşıklar sofrasına davet edildiginde Ben körüm,ben tokum diyebilmeli Ömer Hayyam Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 30 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 30 Eylül , 2007 Gidersen Yıkılır Bu Kent Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı Üşür müydük nar çiçekleri ürpeririken Gidersen kim sular fesleğenleri Kuşlar nereye sığınır akşam olunca Sessizliği dinliyorum şimdi ve soluğunu Sustuğun yerde birşeyler kırılıyor Bekleyiş diyorum caddelere, dalıp gidiyorsun Adını yazıyorum bütün otobüs duraklarına Öpüştüğümüz her yer adınla anılıyor Bir de seni ekliyorum susuşlarıma Selamsız saygısız yürüyelim sokakları Belki bizimle ışıklanır bütün varoşlar Geriye mapushaneler kalır, paslı soğuklar Adını bilmediğimiz doslar kalır yalnız Yüreğimize alırız onları, ısıtırız Gardiyan olamayız kendi ömrümüze her akşam Gidersen kar yağar avuçlarıma Bir ceylan sessizliği olur burada aşklar Fiyakalı ışıklar yanıyor reklam panolarında Durmadan çoğalıyor faili meçhul cinayetler Ve ölü kuşlar satılıyor bütün çiçekçilerde Menekşeler nergisler yerine kuş ölüleri Bir su sesi bir fesleğen kokusu şimdi uzak Yangınları anımsatıyor genç ölülere artık Bulvar kahvelerinde arabesk bir duman Sis ve intihar çöküyor bütün birahanelere Bu kentin künyesi bellidir artık ve susuşun İsyan olur milyon kere, hiç bilmez miyim Sokul yanıma sen, ellerin sımsıcak kalsın Devriyeler basıyor karartılmış evleri yine Gidersen yıkılır bu kent kuşlar da ölür Bir tufan olurum sustuğun her yerde Ahmet Telli Alıntı
Misafir RA_dya Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2007 AŞKIN UCUNDA Parmak uçlarında yaşadım hep aşkı Hiç yükselemedim gökyüzüne Ha uçtu, ha uçacak Ha oldu, ha olacak Oysa dilerdim kaybolabilmek Bulutların üstünde Engin maviliklerde Hep uçabilmek istedim özgürce Cebimdeki soru işaretleri Ağırdı / uçamadım Namlu ucunda yaşadım hep aşkı Hiç sevemedim delicesine Ha bitti, ha bitecek Ha gitti, ha gidecek Oysa dilerdim hissedebilmek Bakışlarıyla yok Dokunuşlarıyla var olmak Hep sevebilmek istedim gönlümce Kalbimdeki yaralar Ağırdı / sevemedim Diken ucunda yaşadım hep aşkı Hiç tutamadım kadifemsi yapraklarını gülün Ha döküldü, ha dökülecek Ha kurudu, ha kuruyacak Oysa dilerdim koklayabilmek İçime çekmek mis kokusunu Hep avuçlamak istedim Hissetmek güllerin kırmızısını Çiy düştü yapraklarıma Ağırdı / taşıyamadım Dudak ucunda yaşadım hep aşkı Hiç söyleyemedim içimden geçenleri Ha bildi, ha bilecek Ha anladı, ha anlayacak Oysa dilerdim anlatabilmek Yüreğimdeki fırtınaları Hep yaşayabilmek istedim Aşkın baş döndüren buğusunu Korkular girdi yüreğime Ağırdı / yaşayamadım Sevgi Yavuz Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2007 Insandan Bir Uçurum . Bir deniz bekliyorduk. Duvara çarpip ölmesi gibi özgürlügüne uçan bir kusun. Anlamin dügüm oldugu zamanlar. Bütün yaralari denedim. Agzimda kan tadi. Saklanacak o su kiyisi uzakta. Dagildim yaslandigim yol için. Hangi çaga gittiysem gülünçtü tarih baktikça insanlara. Acinin yurdu asklar, yagmurun kirdigi görüntü, cinayetlerin karaladigi atlas. Gelmeyisindi aslinda bekledigim derimin altindasin iste, içindeki tuzaklar ezberimde karninda büyüttügün aci çigliktan daha agir ama yankisiz. Kirikti isaret, harfler uçucu Dünyanin gördügü kapkara düs içimizde olusan girdap katranla naylon arasinda pihtilasan insan silinen bir bakima gövdesi kadar bir bosluk daha dogrusu. Her kum tanesinin sakladigi çölde korkakligimin tek nedenisin sen. Unutmadim, herkese bir akarsu borçluyum. E, Kasim 2001 . Veysel Çolak Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2007 Aglama Süheyla . seni sevmemek için sebep ariyordum ya, buldum Süheyla. saçlarin hiç adil degil senin, saçlarin zifiri karanlik. ben karanliktan korkarim. gözlerin çok derin üstelik sonsuz bosluk Süheyla. sirt üstü düsüyorum ben o bosluktan uykularimda. kaç dizemi kaybettim böyle biliyor musun? imgelerim arap saçi yoklugun yoklugum varliginsa....? yok, kaldiramam. aglama Süheyla. gelirsen buzullarim erir, sularim alt üst. gidersen donarim beni böyle isit. günesim ol ne bir santim uzak ne bir santim yakin. geceleri aydan ulas bana gündüzleri perdemi isit. aglama...... agla anasini satayim pinarlarin süzülsün yine gamzene dolsun tassin sonra gözlerime damlasin. ve karisalim iki denizin ayrildigi yerde, ama senin baliklarin senin olsun benimkiler benim. biliyorsun saçlarin zifiri karanlik senin. dünya da öyle. bak çocuklar dograniyor hergün, ama idama karsiyiz inadina hangi medeniyet için Süheyla, aglama... ben de ülkem gibiyim galiba. adil olmayan dünya degil aslinda. hangimiz bilir ötekinin derdini, hangimiz çocuguna küser bir yetimin yaninda. ayagin tasa takilsa sebep ara ama aglama Süheyla aglama... isterdim ölümsüz siirler yazayim adam gibi sevdalarin üstüne. kimsenin söylemedigi sözler edeyim de ölümsüz sevdalar nerde. sonsuzluk dedigin ölümle basliyor Süheyla. ölümse tepe üstü açiyor gözlerini bir bebegin ingaaa...larinda. sen o bebek gibi agla Süheyla. ne güzel bir ucumun sende olmasi bak! istersen sehpalar kur bana ve sen çek ayagimin altindan iskemleyi. istersen hiç düsünme beni ya da ne olacak bu siirin sonu. düsünme. ve aglayacaksan, dedim ya bebek gibi agla Süheyla. mutlu yarinlara yalansiz aydinliklara. cennet içimizde içimizde Süheyla.... Mayis 2006 . Ugur Balcioglu . . Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.