Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Yalnızlık Macerası

 

Öyle yalnız kaldım ki hayatımda

Kimi gün öldüm kimi gün ilah oldum

Çok zaman annemin dizlerine hasret

Koydum başımı kendi dizlerime

Doya doya ağladım

 

Paylaşırsa dost paylaşırmış

İnsanın derdini sevincini

Dost ümidiyle ortalığa düşmeye gör

Hangi kapıyı çalsan kimseler yok

Hangi omuza dokunsam yabancı çıkar

 

Aşık mı olmadım taparcasına

Bir Mecnun geçti o çöllerden bir de ben

Diz mi çektirmedim alemde Kerem gibi

Ferhat gibi gürz mü sallamadım dağlara

Ne Leyla yar oldu bana ne Aslı ne Şirin

 

O gün bugün sırtımı kendim sıvazlıyorum

Sabahları sokağa çıkmadan evvel

Cesaret şairim cesaret

Kendi saçlarımı okşuyorum geceleri

Sevgilimin saçları niyetine.

 

 

Cahit Sıtkı Tarancı

  • Cevaplar 1b
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:

--------------------------------------------------------------------------------

Aşk cesaret ister, kocaman bir yürek ister. Aşk hayata karşı işlenilen en doğru suç ortaklığıdır, Aşk hayatın tekdüzeliğine, bütün sıradanlığına en soylu başkaldırıdır. Ondan korkup kaçmak hiç kimseye yakışmaz. Ve elbette Aşkı suçlamak, yargılamak, karalamak inkar etmek de asla yakışık olmaz

Niçin aşk ?

Nedir bu aşk denilen şey, elle tutulmaz gözle

görülmez bir şeyse nedir bu yaşanan somut acılar, güzellikler ?

Tek başına aşkı tanımlamak her şeyden soyutlamak mümkün mü ? Hayır !

Nedir şu aşk...?

Aşk hayatın bize hazırladığı en güzel sürprizdir, bu yüzden de kalpleri ne zaman ele geçireceği hiç belli değildir. Daha ne olduğunu bile anlayamadan onun hükümdarlığına giriverirsiniz.

Aşk; en yalın biçimde anlatılan tek kavramdır o, adı kendisidir zaten. Onu anlatmak için sonu gelmez cümleler kurmanıza gerek yoktur, "Aşık oldum" dediğiniz an akan sular durur, küçücük çocuk bile sizi rahatlıkla anlayabilir, çünkü aşkın dili tektir.

Aşkın zamanını biz ayarlayabilseydik eğer ve kime neden aşık olduğumuzu anlayabilseydik,aşkın sırrını da çözerdik herhalde. Ama o zaman da aşkın insanı alıp götüren büyüsü tamamen kaybolurdu. Aşk hayata karşı işlenen en güzel ve en doğru suç ortakIığıdır, aşk hayatın bütün tekdüzeliğine, bütün sıradanIığına en soylu başkaldırıdır. Ondan korkup kaçmak hiç kimseye yakışmaz. Ve elbette yasanılan aşkı suçlamak ,yargılamak, karalamak, inkar etmek de aşka yakışık kalmaz. Bu önce haksızlık, kendinize saygısızlık olur. İnsan sonuna kadar savunmalı aşkını, karşılık görmesede, acı çekeceğini hissetsede, yarın terkedileceğini bilsede, ailesini karşısına alacağını bilsede taviz vermemeli aşkından, "Seni Seviyorum" diyebilmeli göğsünü gere gere. Aşk iste o zaman aşktır. Ve bunun dogrusu yanlışı yoktur, zaten aşkın kendisi doğrudur, kime karşı duyuluyorsa bu aşk, doğru insanda işte odur. Aşkın zamanı yoktur, hep hazırlıksız yakalar insanı. Evli olmanız, sevgilinizin olması, bir ayrılığın taze yaralarını kurutmaya

calışmanız, bağlılıktan korkmanız, ailenizden çekinmeniz, hatta sevilenin hapse girmesi bile onun hiç mi hiç umrunda değildir. İşte aşk bütün bunlara tek başınıza karşı gelebilme yurekliliğidir, belkide yeni hayata geçebilme yolu... Aşkın ne zaman gelebileceği belli olmadığı gibi, ne zaman gideceği de hiç belli değildir. Fazla vakti yoktur onun, uzun süre beklemeye ve bekletilmeye tahammülü de yoktur. Bir başka göze bakmaya, bir başka tene dokunmaya başlaması o kadar da zor değildir...Aşktan değil, onun kaçmasından korkun ve doğruluğuna yanlışlığına bakmadan sonuna kadar savun aşkını. Biliyor musunuz , hayat zaten kocaman bir yalan, bu kadar sahteligin içinde gerçek ve doğru olan tek guzellik AŞK.!!. Lütfen ona haksızlık etmeyin ..

Aşkına sana aşık olana sahipçık ve onu kaybetme'' SENİ SEVİYORUM '' Demek İçin Geç Kalma !!

ALINTI

Gönderi tarihi:

.

Kapi

.

kapi çalinacak sanki

uzun yollarin yozu girecek odama

uzun yollarin kisa çocuklari dolusacak odama

oturup, bir sevisme sonrasindan söz edecegiz

 

kapi çalinacak birazdan

ellerin, denizlerin, korkularin dolusacak odama

ellerin; kartopu oynamaktan mosmor

denizlerin; yitirmis mavisini

korkularin; korku hala

 

kapi çalindi çalinacak

bir bahar geçip kurulacak odama

çiçeklerin renksizligini konusacagiz

hercai mevsimlerin yalnizligini

 

kapi simdi çalinacak

bindokuzyüzseksen’de öldürülmüs çocuklar

girecekler birazdan odama, oturup ölürüz

bir sonraki günden sözederiz ya da

yenilgilerden sözederiz, aldatilan sonbahardan

ihtimal; bir bardak çay tasirim agzimdan

 

iste çalindi kapi

saçlari yanik bir kadin silüeti

yürüyor içeri, giriyor içeri, kosuyor içeri

günü atesle karistirarak geliyor

karlarin, kirlarin, kislarin üzerinden

 

ellerindeki morlugu veriyor bana

denizlerindeki kuslari veriyor bana

korkularindaki atesi veriyor

-çalinti bir ates veriyor bana

 

tam mevsimlerden söz açiyorum, o yok diyor

o gitti, o kayboldu, o …...

.

Tugrul Keskin

Gönderi tarihi:

HER GÜN SENİNLE

 

 

 

Güzel olan

 

Her günü seninle tekrar tekrar yaşamak

 

Erimek yarını olmayan zamanlarda

 

Durdurmak bir yerde bütün saatleri

 

Bütün kuralları kırıp parçalamak

 

Sonra varmak o yerlere

 

Mevsimlere dur demek

 

Kar yağarken çiçek açtırmak ağaçlara

 

Güneşi bir akşam saatinde tutup bırakmamak

 

Sonra doldurmak ay ışığını kadehlere

 

Delicesine içmek

 

Ve unutabilmek her şeyi ansızın

 

Sevmek seni en yücesiyle sevgilerin

 

Birlikte geçmiş, gelecek bütün çağları aşmak

 

Güzel olan

 

Sevmek seni Tanrılar gibi

 

Seninle Tanrılaşmak...

 

 

 

Bir gün bu akan sele dur diyeceğim, göreceksin

 

Ne bu şehir kalacak

 

Ne bu duygusuz sürü

 

Bu korkunç kalabalık

 

Her vapur seni getirecek bana

 

Bütün istasyonlarda seni bekleyeceğim

 

Kapılar sana açılacak

 

Senin için söylenecek şarkılar

 

Şiirler senin için yazılacak

 

Her evde bir resmin

 

Her meydanda bir heykelin olacak

 

Ve sen kimi gün bir rüzgar gibi

 

Kimi gün denizler gibi, bulutlar gibi

 

Kopup ötelerden, ötelerden

 

Yalnız bana geleceksin

 

Bir gün bu akan sele dur diyeceğim göreceksin.

 

 

 

Ben eskimeyen tek güzelliği sende gördüm

 

Sende buldum erişilmez hazları

 

Yanında sıyrıldım korkulardan, yalanlardan

 

Duyguların en ölmezini sende duydum

 

Susuzluğum dudaklarında dindi

 

Yalnızlığım ellerinde

 

Çoğu gün unuttum açlığımı

 

Sende doydum...

 

 

 

İlk defa seninle bütünlendim, anlıyor musun

 

Anladım yaşadığımı her nefes alışta

 

Seninle geçtim bütün zamanlardan

 

Seninle var oldum

 

Eridim seninle bir sonsuz çalkanışta.

 

 

 

Boynunda bir yer vardır, ben bilirim

 

Ne zaman oradan öpsem,

 

Değişir gözlerinin rengi

 

Yanar dudakların, terler avuçların

 

Dökülür kapkara aydınlık gibi

 

Omuzlarına saçların

 

Gitgide artar kalbinin vuruşları

 

Bir musiki halinde dünyamı doldurur

 

Ansızın bütün sesler kesilir

 

Zaman durur

 

Bir baş dönmesi başlar o en yükseklerde

 

Her gün seninle yeniden var oluruz

 

Eriyip kaybolduğumuz yerde...

 

 

 

Sesini duymadığım gün

 

Yaşanmış değil

 

Açan çiçek değil

 

Öten kuş değil

 

Yüzünü görmediğim gün

 

İçimde yıldızlar sönük

 

Güneşler güneş değil

 

Seni sevmediğim gün

 

Seni anmadığım gün

 

Olacak iş değil...

 

 

 

Her günüm seninle geçsin

 

O güneşe en yakın

 

Kimsenin varamayacağı bir dağ başında

 

Uçsuz bucaksız uzak denizlerde

 

İnsan ayağı değmemiş ormanlarda

 

Uzaklarda, en uzaklarda

 

O gemilerin uğramadığı limanlarda

 

Işığım ol, alınyazım ol benim

 

Vatanım ol, evim ol

 

Yeter ki bir ömür boyu benim ol

 

Her günüm seninle geçsin...

 

ü.y.oğuzcan.

Gönderi tarihi:

Karanlığın Çağırışı

 

 

 

ben böyle olsun istememistim...

ya sana cok yakın, ya senden cok uzaklarda olmalıydım...

aramızda aşılmaz engeller olmalıydı...

yüksek dağlar derin denizler olmalıydı...

 

 

 

Ya senden çok uzak olmalıydım

Aramızda aşılmaz engeller olsun istiyordum

Büyük dağlar,derin denizler olsun istiyordum.

Sana gelmeye gücüm yetmemeliydi

Çaresizliğimin bütün hıncını mesafelere yüklemeliydim

Dağda yanan bir çoban ateşi gibi

Gökte bir yıldız gibi

Seni görmeli

Seni yaşamalı ve senden çok uzaklarda olmalıydım

 

Biliyorum güzelliğin yer altı nehirlerine benzer

Biliyorum bir sır gibi güzelsin

Hani anlatılmaz duygular vardır

Hani şarkılar vardır

Sevip söyleyemediğimiz

Şiirler vardır unuttuğumuz

Aşina çehreler vardır hani

Zaman zaman hatırlayamadığımız

İşte sen o kadar güzelsin

Ve ben o kadar karanlıklar içindeyim ki

Şunlar ellerindir diyorum,tutamıyorum

Şunlar gözlerindir diyorum bakamıyorum.

Düşün kahrımdan ölmeliyim artık

Ölemiyorum.

 

İnanmak var olmaktır,bilirsin

İnandığımız şeyler için yaşayalım

Nice sabahlar,nice aydınlıklar

Gelecek nice günler için yaşayalım.

 

Sarı gülleri seversin

Sarı karanfilleri seversin

Sarı kasımpatılarını

Sarı bir dünyayı seversin

Ben sende olan bütün renkleri seviyorum

İşte tek farkımız bu

Yoksa hiçbir şey önemli değil bu dünyada

Senden başka.

Ne zulümler

Ne kavgalar

Ne günler,ne geceler hiçbiri önemli değil

Sen yaşadıkça.

Ve yaşamak hiçbir zaman

Bunca güzel olmayacak

Sen yaşadıkça.

 

Bir kalbim var et,kan,sinir

İki gözüm var seni görür

Ayaklarım sana gelir

Ellerim seni arar

Bir dünya ki kocaman

Bir evren ki sonsuz

Sen olmasan neye yarar

 

Şimdi söyle bana bütün çirkinliğimi

Yalanlarımı

Kötülüklerimi yüzüme vur artık

Utandır beni yaşadığıma

Çaresizliğimi suratıma bir tokat gibi indir

Yanağımda beş parmağının izi kalmalı

Sonra geç karşıma

Olanları unutalım

İki eski dost gibi

Her şeye yeniden başlayalım

Yeniden yaşayalım geçmiş,gelecek bütün yılları

Bütün keder ve sevinçleri paylaşalım

Sana sevinç düşsün,bana keder

Benim ellerimde kanlı diken yaraları

Senin ellerinde kanlı güller.

 

Bir yere yaklaşıyoruz

Kulağıma sesler geliyor

Bir gemi demir alıyor olmalı

Belki bir adam ölüyor

Ne biliyorsun

Belki de bir sona yaklaşıyoruz

Yum gözlerini her şeyi zamana bırak

Yum gözlerini nasılsa akşam olacak

 

Korkma yaklaş karanlığa

Orda ben varım

Çaresizliğimize,zavallılığımıza

Gel,beraber ağlayalım.

.

 

Ümit Yaşar Oğuzcan

 

 

 

Gönderi tarihi:
Karanlığın Çağırışı

 

 

 

ben böyle olsun istememistim...

ya sana cok yakın, ya senden cok uzaklarda olmalıydım...

aramızda aşılmaz engeller olmalıydı...

yüksek dağlar derin denizler olmalıydı...

.

.

.

Bir yere yaklaşıyoruz

Kulağıma sesler geliyor

Bir gemi demir alıyor olmalı

Belki bir adam ölüyor

Ne biliyorsun

Belki de bir sona yaklaşıyoruz

Yum gözlerini her şeyi zamana bırak

Yum gözlerini nasılsa akşam olacak

 

Korkma yaklaş karanlığa

Orda ben varım

Çaresizliğimize,zavallılığımıza

Gel,beraber ağlayalım.

.

 

Ümit Yaşar Oğuzcan

 

 

 

 

bu şiir benimde en çok sevdiğim şiirlerden biridir :):clover:

Gönderi tarihi:

Yitirerek dilini, dirimini ve gördüklerini,

Yaşayarak ışığın körleşmesini,

kilitlendi,

Çağıyla tarih arasında,

Bilimle büyü arasında,

Oyunla ölü arasında,

anlamak ve tapınmak arasında,

eylemle şiddet arasında,

gitti geldi,

gitti geldi,

delirmek, belki de anlamak birikimi?

 

m.mungan

Gönderi tarihi:

Punk Lady ile Ummisubyan

Lale'ye

 

ayni aynanin cikip icinden

dagilir sokaklarina

 

hali,

vakti,

yerinde

iki kadin

biri punk lady

oteki ummisubyan

 

yer degistirir goruntuleri urpertilerinden

butun gardiroplari (ve caglari) birbirine acilan

 

tarih ve magazin

birbirlerini,birbirleriyle okuma sekli

sonra sinema salonlarinin siyah-beyaz nesnesi:

kan,vahset ve disilik ogretisi

doygunlugun popcorn cagi,

kentlesirken kuntlasan yanlarimiz,

sinif atlarken topal kalanlar,

cagin incittigi masallarda,kendine ikame edecek yer arayan

Ey mucize avcilari

Gercekle kanmayan soylu sabikalilar

siyah inci haritasinda yol alan kotuluk izlegi

yuz yuze birakiyor sizi,kendinizle

herkes yarali bir yerinden

herkesin astrolojisinde

paranoya ve ren geyigi

 

bir seyler taksitle karsilaniyor metafizigin simgelerinden

boslukta kalmasin diye

duzmece hayatimizin tedirginligi

cikip cikip geliyor

alcak sesli,on iki telli melodileriyle

sokak gerillasi,duskun aristokrat punk lady

 

bir silah gibi gezdiriyor butun vitrinlerini

parcalanmis camlardan toplarken

parcalanmis kimligini

her sey biraz da eylem edilgenligi

 

Insanligin karanlik mecmuasinda

el feneri gezdiriyor zemin duyarliklari

(tutunmak istiyor sandiklarina)

 

disarida klakson sesi

(itiyor bir seyleri dibe

geriye

geriye)

 

-hayat bizi cagiriyor

gitmemek olmaz

 

yarim kaliyor her sey

artik tekin degil hicbir tavan arasi

topluca yasanirken butun yanlizliklar

silahlarin secimi de bir varolus bicimi degil midir ?

kimin kimi vuracagi onemli mi bu kadar ?

araba markalarinin yapay efsanesi,bluejean mavisi gokyuzu

 

butun manzaralarimiz posterlerimizin yuzolcumu kadar

 

nereye dokunsak fermuar

(Midas'in "kemiklesmis" mitolojisi:

guncellestirilmekten yalama olmus tragedyalar)

hicbir sey kutsal degil,hicbir sey

her sevisme sonrasinda dokunsan aglayacaklar

 

-keske zenci olsaydik...

-birileri konussa...

-su caz hic bitmese...

-birbirimizi olene kadar sevebilseydik...

 

tek disi kalmis canavarin discisi,ey bizim hukumdar!

kodlanmis ahlakin menusunde bugun neler var ?

 

-Sentetik Orgazmlar! Sentetik Orgazmlar!

Iste korkunç bir dunya size! televizyon programlari kadar

motorsikletlerinizin farlari

delebilir mi bu karanligi?

yirtabilir mi rock'in cigligi

bu betonarme sagirligi?

 

cizgi roman kahramanlarindan birinin

ugruna olmek istiyorum,

-delice bir askla-

hepsi bu kadar!

 

Aksamuzeridir.Gecersin bir balkonun onunden

-sanki olume giderken-

balkonda kemanla gecilmis bir taksim

olmeyen bir kadinin son gunleri

potikare masa ortuleri ve porselen

ve her seyin elle tutulma vakti

o kadar ki

altindaki motorsiklet

goruntuleri sariyor geriye

 

yontutmaz pusularin zifiri yollarinda

oylanmis kamularin dista tuttugu yalnizlik

hizla geciyor

asfaltlanmis abdalligi

nereye gitsen

nereye gitsen

gidilmiyor ki tarihin

hicbir sey kimildamiyor yerinden

 

eve dondugunde babannen namaza dururken

 

neyi degisirir David Bowie posteriyle ciftlesmen

 

kentlerin,sokaklarin,iliskilerin

gurultulerin ve merkezi sistemlerin

deseninde

giysileri-cizgileriyle

ciglik atan-el uzatan

help yanlizligi

her yerde neonlarin tedhisci ve korlestirici aydinligi

bir gorme ve gorulme durumuyken sizofreni

nasil atlanir gundelik hayatin sessiz tiranligi

hayat,durmadan,hic durmadan

binlerce kez

aciklanmali

 

punk lady,sen

en iyisi yeni bir aska basla

kaplan oduncu derilerin

her gize simge orman

yaldizla gozkapaklarini,

giysilerini yirtmacla,ucurumla

hayata gecirilmis ihtihar bicimlerini tekrarla

hadi diyelim ki

panayirlarin gurultulu sessizligine

dokunup dagilan ne varsa,iste onlari

akrobatlar,soytarilarla birlikte yasa

dore,lame ve payetle ciglik cigliga

imitasyon takilarin,animasyon takintilarin

butun hayatin bir trapez yildizinin bosluga attigi takla

ben de biliyorum,hic bir sey ilham vermiyor yeni bir aska

 

punk lady,kent canavari

fantezilerini koru ! olumu kolla ! anilarini sakla !

sakla ince ruhlu kaatilleri

duzene karsi

orospulari,ibneleri,hirsizlari,kundakcilari anla

suruklenirken militan bir umutsuzlugun ardi sira

 

kac buradan pan!hangi filme siginirsan sigin ama kac

filmden filme atla

butun hayatlari,seruvenleri ve ilticalari eksiksiz yasa

omrun virajlarinda kedi gozleri

tehlike cok yakinda,ama durma

ey olume hudut yasayan!

olmadi! tehlikeyi tekrarla

 

mistik ve kozmetik bakislarin

gunahini odeyen tarihte ilk kadin!

aynaya bakmak da ardina donmekti

bir bakisla bir hayattan gecilen

bu dunyada bakacak ve donecektin elbet,

tas kesmek icin,bir puta donmek icin,

belki de cikmak icin bu dunyanin topragindan

bir gizden gecerek

 

simdi ardina dondukce

aynaya bakan her kadin

biraz punk lady

biraz ummisubyan

cekilen bunca agri

ne kadinin,ne erkegin kendine kavusamamasindan

 

Ey ummisubyan! Yakinasyanin uzak bilicisi!

O ki dogustan bilirdi her seyi

Bunun'cun kendine benzeyen herkesi koretti

Iyiliktendi:

Yanilsamalari korumak ve kollamak

sanildigi denli kolay bir sey degildi

bildikce zehirlendi.

 

Isiklarda durdu.

Dusuncelerinde isik hizi, ve bir yildiznamede

desilmis kimligi: ummisubyanmis o da

(Icinde seytan tasiyanlar mi,sevisirken kurt olanlar mi,

"cat people" in karanlik ruhlari mi,dunyaya dusen adamlar mi?

teknolojiyi kutsal kitaplardan nasil kurtarmali?

nasil ayiklamali kameralari?

daktilo miriltilarini?)

 

Isiklar hala kirmizida.Kurban rengi kirmizida.

-Nerdesiniz ahh koro!

Halkimin antik sesi!

(Cagrisim yolculuklarinda gol saatleri,bir heykelin yuzundeki kor gulumseme,bir hamagin kendi kendine gidip gelmesi,isiga tutulan bardaklar,cam kiriklari ve su korkusu,cocuk muydum bu kadar? neden her anida olum yuregi? ya unutabilseydik her seyi,ya da hepsini animsayabilseydik,biter miydi bu cagrisim caresizligi? )

 

onplanda cam silecekleri

gerisinde bir yanardag agzi gibi duran

direksiyondaki kadinin

kamera tirmalayan disiligi

her sey,her an bir film cekimi

Otoskopik Fenomen;cagimizin insaninin

aynaya iliskin gercegi.

 

Isiklar yandi.

motorsiklet,zipkin yemis yarali hayvan,firla!

onunden gececegin balkonda yavasla

belki duyarsin gecmisi, o keman taksimini,

olmeyen bir kadinin son gunlerini

gecmis seni ne denli kanatsa da

 

hem bu kadar umutsuzken,mutsuz olunur mu hic ?

ey yildizname imparatorlugunda motorsikletli kralice

bir ummisubyansin sen!

butun yollar senin,gazla!

 

 

7,8,9 Kasim 1982

Ankara

Murathan Mungan

 

Gönderi tarihi:

BU AKŞAM VAKTİ

DENİZ....

 

Bu akşam vakti deniz,

O bütün hasretimiz,

Sanki gelmiş de dile,

Nedametin sesiyle,

Çarparak kayalara,

Çarparak kafalara,

Yetmez mi, diyor deniz,

Karada çektiğiniz?

 

Cahit Sıtkı Tarancı

Gönderi tarihi:

BİR KAPI AÇIP GİTSEM

 

 

Ben bu dünyaya yanlış gelmiş olacağım ben

Ben öyle her insandan,

o kadar uzağım ben

Yine bu gözlerimdir okşanacak şey arar

Yoksa içimde başka bir dünya hasreti var

Uyanır gibi birden bir korkulu rüyadan

O içimden sevdiğim, benim olan dünyadan Bir ses bana:

'Gel! ' dese, ben o sesi işitsem Kimsecikler duymadan

bir kapı açıp gitsem .

 

Cahit Sıtkı Tarancı

Gönderi tarihi:

Ben seni sevdiğimde

İstanbul’a gün doğmamıştı

Balıkçılar ağ atmamış

Şairler henüz yatmamıştı Neler yaşadık önce

Ben seni ne çok sevdim

Bir İstanbul Ekspresinden

Halliceydi kalbim

Ve bir yemini körelttim şimdi

Yerine bir umudu biledim

Ve bir İstanbul Ekspresinden

Halliceydi kalbim

Üstelik bilmiyordum Beşiktaş’tan

Beyoğlu’na kaç saatte inilir

Aşk nerdedir bu şehirde

Hangi sokakta gezinir

Dedim ya ben seni sevdiğimde

İstanbul’a gün doğmamıştı

Gün doğmadan neler doğar

Bunu gönlüm de ummamıştı

Uçakları hiç sevmem

Trenden de vazgeçtim

İzmir’den İstanbul’a

Tam bir saatte geçtim

Yiğit Güralp

Gönderi tarihi:

Adsız Bir Çiçek

 

 

 

Rengini dünyaya ilk defa sunan

Adsız bir çicek gibi parlıyorsa gözlerim

Sevgilim

Bana "sen bir şairsin" dediğin zaman.

 

Yalnız sana yazıyorum bu şiiri

İstersen bir şiir gibi okuma

Çünkü her yıl yeniden yazacağım onu

Soğuklar başlayınca havalanıp

Millerce yol katettikten sonra

Güneyi tadan bir kuşun sevinciyle.

 

Ve yazmış olacağım bir de

Her dönemde her çağda

Sevdanın kendine özgü diliyle.

 

 

 

Edip Cansever

Gönderi tarihi:

AYRILIK ŞİİRİ

 

 

 

Her satırı

 

Mendireğe dizili karabataklara benzeyen

 

Bir mektup bırakarak

 

balıkçı koyundan

 

sisler icinde uzaklaşan kayık gibi

 

bir sabah usulca ayrıldın

 

koynumdan

 

 

 

Bütün yolcularını

 

Boğaz köprüsünün çaldıgı

 

Araba vapurunun

 

boş seferleri

 

gibi yanlızca rüzgâr

 

gezinir sensiz

 

yüreğimde

 

 

 

Durgun bir sudur aslında deniz

 

ki çocukların acemi oltalarını denedikleri

 

kuytu bir iskelenin

 

tahtaları altına yazdıgım

 

ayrılık siirini okudukca

 

dalgalanır...

 

 

Sunay Akın

Gönderi tarihi:
Sonunda bir soru gibi kaldım yine kendimle

Kentin kırık aynasında eksildikçe düşlerim

Söyle benim ömrüm bu kente uğradı mı

Sahi ben hiç ömrümü kendime yaşadım mı

 

:clover:

Gönderi tarihi:

Kabusumsun

 

biliyorum

gerçek değilsin, olamazsın asla

koyu karanlığın derinliğinde

içimi ürperten korkuyla

kötü bir kabussun yalnızca.

 

biliyorum

birazdan terden sırılsıklam olmuş bedenim

sıçrayacak aniden

açacağım gözlerimi

biliyorum olmayacaksın yanımda

olmamalısın asla.

 

derin bir nefes alacağım

rahatlayacağım sonsuzca

kıvrılıp sıcacık yatağımın içinde

huzuru hissedeceğim sensizlikte

ve tekrar derin bir uykunun kollarına atacağım

korkudan arınan bedenimi.

Gönderi tarihi:

teşekkürler arkadaşlar :clover:

 

kalbim sen yoksun

sen tökezleyen bir şarkısın

köpüre köpüre akan

acıyla ve hüzünle beslenen bir ırmaksın

akşam yankılanırken...çocuklar ağlardı

dünya az renkli ve tebeşirden bir resim kadar tozlu

ve müphemdi aşk.

Gönderi tarihi:

Bugün De Ölmedim Anne

.

Yüregimi bir kalkan bilip sokaklara çiktim

Kahvelerde oturdum çocuklarla konustum

Sikildim, dertlendim, sevgilimle bulustum

Bugün de ölmedim anne

 

Kapaliydi kapilar, perdeler örtük

Silah sesleri uzakta boguk boguk

Bir yüzüm ayriliga, bir yüzüm hayata dönük

Bugün de ölmedim anne

 

Üstüme bir silah dogruldu sandim

Rüzgar, beline dolandiginda bir dalin

Korktum, güldüm, kendime kizdim

Bugün de ölmedim anne

 

Bana böylesi garip duygular

Bilmem niye gelir, nereye gider?

Döndüm iste; aci, yüregimden beynime sizar

Bugün de ölmedim anne.

 

 

(1979)

.

Ahmet Erhan

Gönderi tarihi:
Sonunda bir soru gibi kaldım yine kendimle

Kentin kırık aynasında eksildikçe düşlerim

Söyle benim ömrüm bu kente uğradı mı

Sahi ben hiç ömrümü kendime yaşadım mı

Hazan Bahçeleri

.

Kalbim yine üzgün, seni andim da derinden

Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden

Yorgun ve kirilmis gibi en ince yerinden

Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden

 

Senden bosalan bagrima gözyaslari dolmus

Gördüm ki yazin bastigimiz otlari solmus

Son demde bu mevsim gibi benzim de kül olmus

Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden

.

Yahya Kemal Beyatli

Gönderi tarihi:

Gölge Siiri

.

-l-

 

'yok olmak üzere çiktigim kosuda

h e r - m o l a d a

bana su veren biridir sevgili

öpmeye / sevmeye

zamanin yetmedigi'

 

-ll-

 

son parçasi elimde kalan

kirik bir temmuzdur simdi zaman

sen / üzerimde unutup gölgeni

sabahimdan yildizlarla beraber dagilan

y i t i k - s e v g i l i

 

sözler vuruldu

gözlerim karanlik yorgunu

gör iste

he - ce - li - yo - rum

siirlerimde tasidigim

her dizede saçlarina aklar düsen

m a h c u p - s e v g i m i

 

v e - d ü n - g e c e

sessizce omzuna konan

nefesini kokladigin o serçe bendim

iste söyledim

ayrilik yine pusuda

durma

hesap sor simdi

tüylerimi ürperterek geçen hayattan

's a s i r t - b e n i'

 

 

 

 

Mor Taka Dergisi Kis-Bahar 2006

.

Özgen Kiliçarslan

.

.

Gönderi tarihi:

Kimi sevsem, onun hep uzakta bir sevdiği vardı, unutamadığı ilk aşkı ya da

onu terk edip giden sevgilisi...

 

 

Kimi derinden sevsem, o bir başkasını derinden hatırlardı.

Öylesine çok sevdim ki onları, başkalarına duydukları sevgiyi anlatmalarını

sessizce, içim acıyla kanayarak dinledim.

Beni yitirmekten hiç korkmadılar; çünkü onlara göre fazla iyidim; bu yüzden

ilk anda vazgeçilebilirdi benden.

Beni terk edenlerden tek bir isteğim olurdu.

 

 

''Ne olur, bir daha beni aramayın!

Çünkü ben kolay unutamıyorum. Çünkü ben size duyduğum o akıl dışı aşk

yüzünden keder bahçemi dağıtıyorum.

Çocukluğumun o güzel bahçesini.''

 

 

Böyle derdim onlara ama yine de ararlardı beni...

Soluksuz ve umutsuz kaldıkları bir gece mutlaka akıllarına ben gelirdim...

 

 

O, yedek sevgili!...

 

 

ALINTI

Gönderi tarihi:

Beni rüzgara verme

Öfkeli bir deniz gibi

Üstünden atma beni

Yazdığın gibi silme

 

Yumlama parçalama

Ne yapsam kırılmaz diye

İtme koca dağlardan

Gidip gelip ağlatma

 

Bu bensiz yapamaz de

İçimin derinlerine sakla

Gösterme kimseye beni

Gönlünde tut bırakma

 

Kuşlara parçalatma

Çöllere koyup dönme

Gözden çıkarma beni

Tam her şeyimi aydınlatırken

Yeter bu kadar deyip sönme

 

Bir gidip bir gelip

Çocuk gibi oyalama

Korkutma yıldırma beni

Beni sakın bırakma

 

Afşar Timucin

Gönderi tarihi:

1

İnsan

ya hayrandır sana, ya düşman.

Ya hiç yokmuşsun gibi unutulursun

ya bir dakka bile çıkmazsın akıldan...

 

2

Çürüksüz ve cam gibi berrak bir kış günü

sımsıkı etini dişlemek sıhhatli, beyaz bir elmanın.

Ey benim sevgilim, karlı bir çam ormanında nefes almanın

bahtiyarlığına benzer seni sevmek...

 

3

Kim bilir belki bu kadar sevmezdik birbirimizi

uzaktan seyredemeseydik ruhunu birbirimizin.

Kim bilir felek ayırmasaydı bizi birbirimizden

belki bu kadar yakın olmazdık birbirimize...

 

4

Gün iyiden iyiye ışıdı artık,

tortusu dibe çöken bir su gibi duruldu, berraklaştı ortalık.

Sevgilim, sanki seninle yüz yüze geldim birdenbire :

aydınlık, alabildiğine aydınlık...

 

nazım hikmet

Gönderi tarihi:

Rüzgar Gülü

Önümden çekilirsen

İstanbul görünecek

nerede olduğumu bileceğim

sisler utanacak, eğilecek

ağzının ucundan öpeceğim

saçına kalbimi takacağım

avcunda bir şiir büyüyecek

nerede olduğumu bileceğim

bu çıplak geceler yok mu

bu plak böyle ağlamıyor mu

camları kırmak işten değil

delirecek miyim neyim

kirpiklerimden mısra dökülüyor

kenya'da simsiyah yalnızım

yoksul bir şilepte gemiciyim

malezya'da yük bekliyorum

önümden çekilirsen ,

İstanbul görünecek

nerede olduğumu bileceğim

gözlerini söndürme

muhtacım ben senin aydınlığına

muhtacım yepyeni

bir ilkbahar harcayıp

bir yaz boğup,

bir sonbahar harcayıp

rüzgar gülünü arayacağım

oran'da pernanbouc'ta

timbuktu'da vinçler

yine akşamları indirecekler

yine karanlığa bulaşacağım

gözlerin rüzgarda savrulacak

ikimiz iki sap buğday olsak

sen benim olsan,

ben senin olsam

bir gece vakti aklına gelsem

uykunu tutsam bırakmasam

seni kucaklasam, kucaklasam

birbirimizin kalbini dinlesek

dünyanın kalbini dinlesek

büyük ateşler yaksalar

iki güvercin uçursalar

nerede olduğumuzu bilsek

 

atilla ilhan

Gönderi tarihi:

Hayat Nedir Anne?*

 

 

benim hiç sapanım olmadı anne,

ne kuşları vurdum,

ne de kimsenin camını kırdım...

çok uslu bir çocuk değildim ama,

seni hiç kırmadim, hep boynumu kırdım.

ben hayatım boyunca

bir tek kendimi vurdum! ..

 

 

suskun görünsem de,

fırtınalı ve mağrurdum anne.

bir mızrak gibi,

aynada hep dik durdum anne! ..

ben sana hiç bir gün laf getirmedim,

leke sürmedim.

ama göğsümü çok hırpaladım,

kalbimi çok yordum...

ben hayatım boyunca, en çok kendimi sordum! ...

 

 

benim hiç sevgilim olmadı anne,

ne bir yuva kurdum,

ne bir gün şansım güldü...

öpemeden bir bebeğin gidişini,

tükendi gitti çağım...

kimi yürekten sevdiysem,

yüreğini başkasına böldü...

bir muhabbet kuşum vardı,

o da yalnızlıktan öldü...

 

 

sen beni göğsünde

hep acılarla mı soğurdun anne?

yoksa evlat diye,

koca bir taş mı doğurdun anne?

eziyet degilim, zahmet değilim,

musibet hiç değilim;

bir senin mi balına sinek kondu, söylesene!

doğurdun da beni,

ne ile yoğurdun anne?

 

 

benim hiç hayalim olmadı anne...

ne seni rahat ettirdim,

ne kendim ettim rahat...

BİR MUTLULUK FOTOĞRAFI BİLE ÇEKTİRMEDİ BU HAYAT!

kaybolmuş bir anahtar kadar

sahipsizim anne...

ne omuzumda bir dost eli,

ne saçımda bir şefkat...

 

 

say ki yollardan akan,

şu faydasız çamurdum anne...

say ki ıslanmaktım, üşümektim,

say ki yağmurdum anne!

bunca yıldır gözyaşlarını,

hangi denizlere sakladın?

oy ben öleyim,

SEN BENİ NE DİYE DOĞURDUN ANNE? ? ?

 

 

*

 

 

Yusuf Hayaloğlu*

 

 

--

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.