Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Bin dokuzyüz on iki miydi, bin dokuz yüz elli iki miydi

Güneşli bir öğle miydi, çiçekler gölgesiz miydi

Ellerim kirli miydi

Neydi

Çiçeklere su mu serpiyordum, bir karanfil çok mu uzaklardan gelmişti

Bilmem ki

Benim bütün yaşamımda hep karanfiller olmuştur

Her zaman hatırlarım

Sanki bir karanfilden sürekli doğmuşumdur

Bin dokuz yüz on iki doğumlu bir karanfili

Karım göğsüme takmıştı. Şimdi ben çok yaşlıyım

Şimdi ben nedense çok yaşlıyım

Herkesi ayrı ayrı tanımam

Ruhi Bey'i İçerenköy'den tanırım

İçerenköy'ü iyi bilirim de ondan

Kaç yıl önceydi, şimdi unuttum

Babasını da tanırım

Kaç yıl önceydi, bilemem

Üryani eriği gibi gözleri vardı

Çizmeleri, kamçısı

Ruhi Bey, benden çiçek alırdı

O zamanlar sokak sokak dolaşırdım

Çiçek alanları iyi bilirdim

Ruhi Bey de çiçek alırdı

Nedense benden alırdı. Çünkü ben çiçekleri çok biçimli tutarım

Kuşkonmazları sevmem, kullanmam

Çiçeklerin aralıklarına bakarım

Sanki ben onları hep yeniden yaratırım, yontarım

Bin dokuz yüz kırk üçde biri öldü

Boynu değil, bir karanfilin sapıydı, yana düştü

Düşünce öldü

Bir ölülük sindi ellerime

Bir ölülük bana sindi

Ona sergimde her zaman bir yer ayırırım

Kimseler bilmez

Ben işte gizli gizli onu sularım

Karanlık bir karanfilliği

Yoklukta bir karanfilliği

O gün bugündür bütün çiçekler

Karanfildir benim için.

 

Bir gün de bir demet karanfilim yandı

Bir demet karanfilin penceresi, kapısı

Nedense yandı

Önce giyinik bir ev görünümündeydi, öyleydi

Takındı kırmızılarını sonra

Süslendi

Bir boşluk edindi orda kendine

Hemen oracıkta bir boşluk

Açtı şemsiyesini ve gitti.

 

Ben şimdi oğlumun yanında kalırım

Onun kırmızı yapraklardan yapılmış

Bir zamandışılığı vardır

Beni anlamaz

Anlamaz, niye anlasın

Anlaşılmak -değil mi ama- sanki kimsenin olamaz

 

Ben kendime bir karanfil mezarı satın aldım

Beni oraya gömecekler

Ruhi Bey cenazeme gelecek

Ama hangi Ruhi Bey

Doğrusu biraz şaşırdım

İçerenköy'deki Ruhi Bey gelmez

Osadece karanfil satın alır

Ölümü pek beğenmez

Şimdiki Ruhi Bey ölümedaha yatkındır

Yaşamaya da

Ölümle yaşam arasında bunalır bunalır

Ben bu kadarını anlarım

O gelir beni kaldırır

Bir karanfil kalabalığına arrtık katılır

Geçen gün gördüm

Acımayı unuttum

Sevinmeyi unuttum

Ben her şeyi artık unutuyorum

Ama ogeçerken ne yalan söyleyeyim şuramda birağrı duydum

Ağrı da değildi belki, hani, nasıl

Gövdemi yeniden buldum

Acılar acılara eklenince ağırlaşıyor

Gövdem de ağırlaşıyor

Ruhi Beyle kocaman bir demet karanfil oluyoruz

Şu üstümdeki boşluk kadar

Bir demet

Yok artık pek konuşmuyoruz

Benim sözlerim eskidi

Onunki de eskidi

Zaten kelimeler sonludur

Öyledeğil mi

Donuk donuk bakışıyoruz

Ben ölüme iyice yakın

O yaşamaktan uzak

Öyle bir gök içinde durmuş gibiyiz

Karanfiller ölürken

Karanfillerden bir deniz.

 

 

EDİP CANSEVER

  • 3 hafta sonra...
  • Cevaplar 1b
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:

.

Üç Dil

.

En azindan üç dil bileceksin

En azindan üç dilde

Ana avrat dümdüz gideceksin

En azindan üç dil bileceksin

En azindan üç dilde düsünüp rüya göreceksin

En azindan üç dil

Birisi ana dilin

Elin ayagin kadar senin

Ana sütü gibi tatli

Ana sütü gibi bedava

Nenniler, masallar, küfürler de caba

Ötekiler yedi kat yabanci

Her kelime arslan agzinda

Her kelimeyi bir bir disinle tirnaginla

Kök sökercesine söküp çikartacaksin

Her kelimede bir tugla boyu yükselecek

Her kelime bir kat daha artacaksin

 

En azindan üç dil bileceksin

En azindan üç dilde

Canimin içi demesini

Canim agzima geldi demesini

Kirmizi gülün ali var demesini

Nerden ince ise ordan kopsun demesini

Atin ölümü arpadan olsun demesini

Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur demesini

Insanin insani sömürmesi

Rezilligin dik alasi demesini

Ne demesi be

Gümbür gümbür gümbürdemesini becereceksin

 

En azindan üç dil bileceksin

En azindan üç dilde

Ana avrat dümdüz gideceksin

En azindan üç dil

Çünkü sen ne tarih ne cografya

Ne su ne busun

Oglum Mernus

Sen otobüsü kaçirmis bir milletin çocugusun.

.

Bedri Rahmi Eyüboglu

Gönderi tarihi:

Yalnizca Kanatlarina Güven

.

askimiz bir gün uçup giderse aramizdan sevgilim

sirt çantali bir duman gibi

bir melekle çarpisan kelebegin kanadindan dökülen toz

bir çaglayanda sürüklenen bir dal parçasi gibi

istemedigimiz yerlere giderse askimiz

sevgilim

yalnizca kanatlarina güven

 

kendi yarattigimiz boslugun ucunda

siki siki tuttugumuz bir kapi koludur yasam

ve ask, en derin kuyumuza düsen keman

yürüdügümüz yollar daralirken

çökerken altimizdaki merdivenler

sevgilim

yalnizca kanatlarina güven

 

sevdalilar bilir

bir kus yagmurudur ilkbahar

sevmeyi beceremeyenlerin koydugu yasaklar

çözülüp gider çocuk gölgelerinde yazin

ve agzimizin içinde dagilir ask

sapsari bir seker gibi erirken sonbahar

bitmeyen bir kistan söz açilirsa sevgilim

sevgilim

yalnizca kanatlarina güven

 

elimi uzattigimda sana gemileri göstermek için

dümende kan kokusuyla bayilmis bir kaptan

atesin yüregine sürüklenen bir ülke ufukta

ve çekirge sürüleri yolcu bavullarindan çikan

sevgilim

dökülürken tüyleri

savas uçaklarina çarpan güvercinlerin

her gün degisen atlaslarin içinde tara saçlarini

ve yalnizca kanatlarina güven

 

götürürlerse bir gün beni ellerim iplerle bagli

siirlerimin bilmedigi yerlere ve hiç kimsenin

alnimdan firlayacak göçmen bir kus gibi dur

dünyanin paslanmis sirtinda

ve bensizlige havalanirken

korkma sevgilim

sevgilim

yalnizca kanatlarina güven

.

Akgün Akova

.

Gönderi tarihi:

Yasamak Dedigimiz Feryat

.

Kalbini tasirken harcadigin kuvvet

ufacik elleri olan bir devin çirpinislariymis,

o dev ki: mizraktan yagmurlar altinda dolasarak

bileklerini incecik yasemin saplarina alistirmis

 

Demek ki, seninle tanistirdigim sihir

arpalarin, kozalarin, peteklerin,

aslina astarina ask denilen,

burçlarinda atmacalar, sahinler barindiran,

bagrin bagra çarpisindan

baslayan sevdali bulusmalarin

ürünü bir sihirmis,

o sihir ki: kaninda öpüslerin oldugu kadar

serefli ayriliklarin kipirtilarini da biriktirmis

 

Simdi beton üstüne serilmis bir dösegin kiyisinda

bunlari yazarken

saskinliklar ve özlemlerle zenginlesen sözlerin

senden çaldigi sicakligiyla vedalasmadayim,

ve - sevgilim - biraktigin notu okudugum siralar

koyu bir gecenin çingiraklarindan

çok uzakta olacagim,

üstelik daglarda, bayirlarda bile

zaptedemedigim o feryadi

çaresiz, oradan

parmakliklar ardindan tasiracagim

 

Surada, kaçaklik aylarimin son günüyle

geçip gidiyor hayatimin bir dönemi...

Iste kösesinden kösesine dolastigim sehir;

iste içime dolan hava;

bögürlerimdeki çilgin girdabi aldigim her nefesin...

gelisime kapi örtenler de oldu bu sehirde

yatak serenler de gecelerime

 

Sen gözlerinin maviligi gözyaslarina bulasan titreyis,

yosunlari dalgalara kiyilara vuran kuvvet,

sen akilalmaz sarpliklardan fiskiran çiçeklerdeki fiyaka,

doguruslarin görkemini tasiyan sefkat,

cançekisler, gerinisler, intikam duygulari,

yetkinlikler, eriklerin ham lezzeti, körpelikler,

midyelerde incilesen kumtanesi: ayni hizla

yolumu gözle - gelecegim -

unutma ki

bu gidisler zaferi getirecek...

.

Nihat Behram

.

.

Gönderi tarihi:

Sarmasik

.

Aynaya,

Çöken avurtlari

Hüzün dökülen yüzü yansimis kadin!

 

Ne çikar

Gözlerinin yesili solsa

Yüzün kirissa,

Çorak bir tarla gibi

Çatlasa tenin!

Kaç yazar

Inceldigi yerden

Kopsa gençligin!

 

Bil ki

Gövdene sarilan sarmasigin

Kurudu çoktan.

 

Birak!

Alacagini alsin senden hayat!

Nasil olsa

Sim’den sonra / sarmasigin

Çiplak gövdene hiç sarilmayacak,

Yapraklari

Bedeninde oynasmayacak.

 

08 / 10 / 2004

.

Kâmuran Esen

Gönderi tarihi:

Enel Ask

.

Biliyorum beni yalniz karanlik tasir

Acilarin resmi çikmis yüzüme

Öyle diyorlar

Sana benzedigimi ya da benzettigimi seni kendime

Benzemek nedir ki

Hiçbir diken benzer mi dokundugun güle...

.

Yelda Karatas

Gönderi tarihi:

Bir Kaya Dibinde Yeniden Dogacaktir Bu Can

.

Elbet bir gün

Bir gün, uzak yalnizliklar çalacaktir kapimi

Göze görünmeyen bir can

Bir can, saracaktir sürgündeki ask yarami.

 

Bir gün,

Aydinlikta yürümeye korkan düslerim

Kararanligi seçecektir emeklemek için.

Nazik parmaklarina alistigim Meltem

Keskin bir biçak sirti gibi

Acitarak geçecektir tenimden

Kanatarak umutlarimi...

 

Ölüm,

Ölüm mü, boynun bükmüs

Suskun suskun bakacaktir yüzüme.

Çiplak bir Sonbahar agaci utangaçligindaki ruhum

Mahcup bakislariyla yakacaktir akil kandillerini

Yeniden hep yeniden...

 

Biliyorum, her dönemde

Parlak isik sunmayacaktir Günes tutkularima...

Bazen de gök kubbeye çakilan iri basli çivilerle

Aydinlanacaktir bu daracik hapishanem! ...

 

Ama bir gün, inaniyorum ki;

Bir umut görürse bu gözler ardi sira yürüyen

Yillanmis sarap misali tasacaktir mahzeninden

Sayisiz ask sarkilari toplayacaktir akan suyun üstünden

Ve haykiracaktir yeniden:

“Gönül Ferman Dinlemez”...

 

Yeni dogan bir günle; çok uzaklarda,

Bir kaya dibinde yeniden dogacaktir bu can,

Yeniden gebe kalacaktir binlerce çiçege bu yürek

Ve gizli bir elle, binlerce tohum salacaktir gönüllere

Kendi umutlarinda yeseren,

Kendi gülüslerinde konusan...

 

Evet bulutlar dagildi, dalgalar sakin,

Umutsuzluk iskele dibinde.

Doga

Doga ki, yeni bir dünya için

Aydinlikla yikaniyor...

 

 

Rukiye Çelik

10.06.2008 14:28:00

.

Rukiye Çelik

Gönderi tarihi:

Yola Kenar Notlar

.

I

Boslugu çektim. Yeter

Köpükten tüneller söndü

Göründü sözlerle yasam arasindaki sökük

 

Gitmeliyim

 

Baharin savruk titizligi

Beklemez artik dakikalarin demir kapisini

 

Seni sularin akisinda görmeli

Madenlerin ergimesiyle söylemeli

Zamanin acili yüzlerden sildigi renklerle

 

Seni sevincin hinciyla

Yürümenin isvesi

Yenilip dogulmanin görkemiyle

 

Yoksullarin pastel tirnaklariyla yazmali seni

Karasin isçi mahallerinde salinan

O özgürlük hiriltisiyla

 

Ölgün isiklarda öyle basi dik

 

II

Yolun ogluyum artik

 

Ayrilik ve kavusma bendedir

Etle tirnak arasinda

Birbirini kesen kan yollari

 

Ayaklanmalar ve dinamitlerle açilmis yolum

Tarihiyim isçilerin ve barikatlarin. Iki ates arasi

Bende okunur –çiçeklerin dili, murç ve çekiç sesleri

 

III

Yarim kalmis öykülerin altindan geçiyorum

Karakisin sisinde sokak lambalari, köyler, kasabalar

Tipide kalmis sirlarin ve direnislerin kardesiyim

 

Gitmeliyim

 

Ha balla kesilmis yolum

Ha belayla

Kaç yazar

 

IV

Cihat Aral tablosuna katmis beni

Üstüm basim göç, sesim çamurlu

Tenha olmus yigitligimin evi, türkümün kirlari

Güveler yer artik gülüslerin en güzel kivrimini

 

Mezopotamya’dan Filistin’e

Yeryüzünün gözleri göç

 

Umutlu umutsuzluklar aliyor beni

Tasiyor bellegi saran berbatlik

 

Gri bir suskunluk çöküyor bazen

Pasakli, salkim saçak

Idamdan dönmüs bir suskunluk

 

Hesapsiz bir asilik sonra

Bas kaldirir ya senin demedigin sözler

Degmedigin nesneler

 

Öyle çatisiyor içimde mevsimler

 

V

Onca çalimdan sonra

Süngüsü düstü haytaligin

Belledim yasi ve asaleti

 

Belledim... Bayraklarin gölgesinde

Karalar baglamadan geçilebilirmis

O nardan köprü, bir kiyidan ötekine uzanan saçin

 

VI

Renkler çarsisinda tuzaklara gülümseyenlerden ögrendim

Bir ask sizisi saklidir her isyanda

Her sey yasar orada; sürtünür, eprir ve yenilenir

 

Ey muazzam ve kötürüm yüzlü hayat

Isyansiz sevmek

Ekmek ugruna boslanmis ömürlerin esintisidir

 

Yasayanin firtina sandigi

Yasamayana vah... vah

 

VII

Yine aman vermez bir yokustayim

Yarisi ihtiyarlamis sözleri neyleyim

Anla ki bilge ve hirpani bir ihtilal açar yolumu

 

O “Ates Kuslari”ki Çiftçioglu Ibrahim’in

Yasakliyken yeraltindan açar merami

Yoklayarak her sabah ayaklanacagi topragi

 

Düsüp dogrularak kendi sorularinda

 

VIII

Mülkten öte nedir ki hayatin sillesi

Ey ölümlü dünya? Sermayesi yol olana

Beklemek, yeni hasarlar demek

 

Ölümse ölüm! Birak yürürken gelsin

.

Tevfik Tas

.

Gönderi tarihi:

Çagri

.

Dogrudur yildirimin düstügü, yagdigi

yagmurun,

Bulutlarin rüzgarla sökün ettigi.

Ama savas öyle degil, savas rüzgarla

gelmez;

Onu bulup getiren insanlardir.

Duman tüten topraktan bahar boyunca,

Dökülüp yükselir birden gökyüzü.

Ama baris agaç degil, ot degil ki

yesersin:

Sen istersen olur baris, istersen

çiçeklenir.

 

Sizsiniz uluslar, kaderi dünyanin.

Bilin kuvvetinizi.

Bir tabiat kanunu degildir savas,

Barissa bir armagan gibi verilmez

insana:

Savasa karsi

Baris için

Katillerin önüne dikilmek gerek,

'Hayir yasayacagiz! ' demek.

Indirin yumrugunuzu suratlarina!

Böylece mümkün olacak savasi önlemek.

 

Onlar demir çeligi elinde tutan birkaç

kisidir,

Yoktur karabasandan bir çikarlari

Dünyaya bakip 'ne küçük' derler,

Bir seylerle yetinmezler ucunda,

Para hesap eder gibi hesapliyorlar

bizi,

Savas da bu hesabin ucunda.

Ürkmeyin tutmuslar diye suyun basini:

Korkunç oyunlari, davranin, bitsin.

 

Söz konusu olan çocugundur, ana:

Koru onu, dikil karsilarina,

Biz milyonlarca kisi

Savasi yener miyiz?

Bunu sen bileceksin.

Bunu biz bilecek, biz seçecegiz.

Bir de düsün 'Yok! ' dedigini:

Düsün ki savas geçmisin mali

ve baris tasiyor gelecekten.

 

 

Çeviri: Attilâ TOKATLI

.

Bertolt Brecht

.

Gönderi tarihi:

Gülce

.

Uçurumun kenarindayim Hizir

Bir dilber kal'asinin burcunda

Muhtesem belaya nazir

Topuklarim boslugun avucunda

Koca yar adim çagirir

Kaldim parmaklarimin ucunda

Bir gamzelik rüzgar yetecek

Ha itti beni, ha itecek

Uçurumun kenarindayim Hizir

Cihan hazir

Divan hazir

Ferman hazir

Kurban hazir

Uçurumun kenarindayim Hizir

Güzelligin zülme çaldigi sinir

Basim döner, beynim bulanir

El etmez

Gel etmez

Gülce'm uzaktan dolanir

Uçurumun kenarindayim Hizir

Gülce bir davet

Mecaz degil

Maraz degil

Gülce bir afet

Peri degil

Huri degil.

Gülce bir beyaz zehir

Gülce en vahim haz

Buram buram zehir

Yâr gözünde infaz

Bir gamzelik rüzgar yetecek

Ha itti beni, ha itecek

Güzelligin zülme çaldigi sinir

Uçurumun kenarindayim Hizir

Ben fakir

En hakir

Bin taksir

Atesten

Kallesten

Mizrakla gürzden

Dabbetülarzdan

Deccalden,yedi düvelden

Korku nedir bilmeyen ben

Tir tir titriyorum Gülce'den

Ödüm patliyor Gülce'ye bakmaktan

Nutkum tutuluyor, ürperiyorum

Saniyeler gözlerimde birer can

Her saniyede bir can veriyorum...

.

Ömer Lütfi Mete

.

Gönderi tarihi:

Gözlerin Mezopotamya

.

Gözlerin gönül ülkesine akan iki irmak

Bir gözün dicle,bir gözün firat

Çorak gönüllere akiyor

Yüreklerde dügümlenerek

O en ulvi nidasiyla ya rab! ..

Akiyor kurumus denizlere sattülarap

Gözlerin yesilin her tonunda irmak

Asirlar süren bir sevdanin bitmeyen sesi

Kesilmeyen bir akisin tarihi sorgusu

Her zerrede canlanan dogum sancisi

Ve gözlerin mezopotamya

Vadilerin en soylusu.

Gözlerin ölü yasamlara can veren

Mümbit topraklarin ülkesi

Donuk bakislarda yeseren fidanlik

Dört mevsimi tek mevsimde yasayan

Bir askin öyküsü...

Gözlerin yüreklere akiyor

Iki nehri birlestiren tek nehir gibi

Suyu çekilmis gönüllere su verir gibi

Günesi içen gözlerin...

Gözlerim gözlerine akiyor

Iki kutsal irmak arasinda

Yesilde yüzer gibi...

Gözlerin gönül ülkesine akan iki irmak

Bir gözün dicle,bir gözün firat

Ve gözlerin mezopotamya

Akiyor gönül denizlerine

Ya rab! ..

Akiyor çagil çagil sattülarap.

 

Ahmet TIGLI 27.2.2008 (Sevgi Merdivenler)

.

Ahmet Tigli

.

.

Gönderi tarihi:

hoşgeldin dostum..seni yine burda görmek..bunca güzel şiirle.. beni çok sevindirdi.. :hug:

 

Sıradan sabahların mahmurluğuna alışmışlar için,

bir şafak vakti aniden geçmişinden ve bugününden vazgeçmek,

ve içinde her nasılsa saklamayı başarmış bir yarın heyecanının kanadına

tutunarak havalanmak cesaret ister.

 

Kurulu düzen öylesine rahat, öylesine huzur doludur ki,

ruhuna gömülü çocuğu, yıllarca kınında beklemiş keskin bir kılıç gibi

uyandırıp dört nala ilerlemek, yaman bir karara dönüşür.

 

Zordur insanın onca zaman bunca emekle kurduğu ne varsa hiçe sayıp, mağlup

ama mağrur bir komutan edasıyla yeni seferlere niyetlenmesi...

Bugüne yenik düşenler, yarını sadece hoş bir hayal olarak düşleyip, dünde yaşarlar.

 

Bedel ödemeyi göze alanlar ise, yelkenleri atlastan gemilerle, arkalarında

külden köprüler bırakarak, meçhul bir istikbale doğru dümen kırarlar....

 

Yıkılan sırat köprüsüdür....

Geçer ve orada kalırsınız:

cennetse cennet, cehennemse cehennem...

Dönüşü yoktur....

 

Can Dündar

Gönderi tarihi:

1

Yetmiş iki gündür bir dolapta kilitliyim. Yalnızca anahtar

deliğinden hava giriyor ve ölü bir ışık sızıyor içeri. Yalnızlık

hiç de tanrısal değil, görkemli değil. O yalnızca geçmişle

gelecek, ölümle yaşam arasında kocaman bir karanlık nokta.

Geçmişi ve geleceği olmayan, ölümle yaşam arasında irinli bir

leke yalnızlık denilen. Şimdi ne varsa, anahtar deliğinden sızan

havayla ışıkta... (Farkına varsalar, kapatırlar mıydı onu da?)

Bütün belleğimdekileri yokettim. Elektrikli bir aygıyla yaktım,

jiletle kazıdım. Çığlıkların aralığından uçurdum hepsini, kül

edip savurdum.

 

Adımdan gayrısını bilmiyorum.

 

2

Zamanı yiyip bitirdi karanlık. Gece yoktu. Güneş çoktan

kömürleşmiş ve yeryüzü yapışkan bir karanlıkla örtülmüştü.

Yabanıl sesler geliyordu derinlerden ve karanlığı ince bir bıçak gibi

yırtıyordu. Saklayan kırbaç gibi... Acı duvarını aşan bu

sesler, madeni bir gürültüye dönüyor ve yerkabuğunu

zorluyordu artık. Sesim yoktu. Karanlığın karnında yitirdim

sesimi. Kör bir kuyuda unutulan Yusuf'tum belki. Ama

durmadan soruyorlardı. Tanrılar bilmiyordu sordukları şeyleri,

peygamberler büsbütün hain çıkmıştı. Ama yine de soruyorlar,

soruyorlar, soruyorlar...

 

Adımdan gayrısını bilmiyorum.

 

3

Iki şeyi bilmek istiyorum. (Belki aynı şeyi iki kere bilmek

istiyordum.) Duvarların rengi neydi? Derimin rengi neydi?

Dokunuyorum duvarlara; parmak uçlarımla, avuçlarımla,

dilimle dokunuyorum. Duvarların bir rengi olmalı. Ama hiçbir

duvarcının, hiçbir ressamın bu rengi bildiğini sanmam. Adı

yoktu bu rengin, kimyası yoktu. Belki renksizliğin rengiydi bu.

Çürüyen bir bedenin kokusuydu duvarların rengi...

 

Adımdan gayrısını bilmiyorum.

 

4

Bir böcek gibi antenlerimi gezdiriyorum bedenimde. Anahtar

deliğinden sızan ölü ışıkta ellerime bakıyorum. Ellerim... Sanki

bir kadının memelerini hiç okşamamış, sicaklığını duymamış.

Ellerim... Her dizesi çığlık olan şiirleri hiç yaratmamış sanki. Ne

beyaz tenliyim artık, ne esmer, ne de kara... Cüzzamlının,

vebalının bir rengi vardır. Irinin bir rengi... Ölünün bile bir

rengi vardır ama derimin rengi yoktu. Belki çürüyen bir kentin

rengiydi bu. Çürüyen bir dünyanın...

 

Adımdan gayrısını bilmiyorum.

 

5

Killi, ayakları üzerinde duramayan bir yaratıktım artık.

Soyumun neye benzediğini unuttum. "Insana benziyorlardi"

diye duymuştum bir vakitler. Demek ki şimdi maymun

halkasında insanlık...

 

Adımdan gayrısını bilmiyorum.

 

6

Ağzımı anahtar deliğine dayayıp havayı emiyorum. Böcek

sokması gibi bir yanma duyuyorum boğazımda. Oysa kuru bir

yaprağı bile dalından düşürecek gibi değil bu esinti. Belki

çöle dönmüş toprağa tek yağmur damlasının düşüşü yalnızca.

Çamur gibi bir yağmur damlası... Ama toprak, bu damlayla

çatlatacak bağrındaki tohumu. Çöl, bütün vahalarını bu

damlayla yeşertecek... Genzim yanıyor. Ince bir kan şeridi

sızıyor dudaklarımdan. Kirli, sıcak ve simsiyah...

 

Adımdan gayrısını bilmiyorum.

 

7

Suyum, bir litrelik karton süt kutusu içinde. Yetmiş iki gündür

sakındığım ve hergün ancak bir kere dudaklarımı

değdirdiğim... Dilimi bir köpek gibi değdirdiğim. (Dilin suya

dokunuşu... Bir süngerin denizi yutuşu yani. Bir çölün seraba

kesilmesi bir an için.) Her gün ancak bir kere değdiriyorum

dudaklarımı suya. Dilimi kaçırıyorum artık. Sünger, bütün

vantuzlarını birden uzatmasın diye... Bataklıktaki suyun da bir

su yanı vardır. Çürüyen bir bedenin bile dayanılabilir

kokusuna. Kutuda kalan son bir yudum su, bu bile değildi

artık. Küstü, öldürdü kendini su...

Su çürüdü...

 

Adımdan gayrısını bilmiyorum…

 

Ahmet Telli.

Gönderi tarihi:

Istikbal Diken Terzi

.

Sus, lütfen sus, sessiz olmaliyiz;

Sisler içinde sis atlarina….

Seyislik eden sis adami,

Dagilinca sis vedalasti,

Çekildi dagina yapayalniz.

 

Sen ve ben simdi basbasayiz…

Berrak, günesli bir ikindi,

Birikinti ardimizda mazi.

Istikbal diken gündelikçi terzi,

Bugün bizim evde mesaide,

Dalgin mesaya kadar hem de.

 

Sek sek oynuyor bahçede sükut…

Eski arkadasi issizlikla.

Oynasin nasilsa uyanmisti…

Çaylak çiglik attirinca serçelere

Uyuman mümkün mü sevgili çocuk?

Seni yanimda tutmak muhal;

Çaylak uzaklasir uzaklasmaz,

Sen de bahçeye çik derhal.

Yaninda ben olmasam da olur…

Sen gül bahçelerinde ebedi kal.

Tepelerde bir bulutum ben, magmum,

Hep sisli daglara mahkumum,

Rüzgarin beni dagitmasi yakin, çocugum.

 

 

1989

.

Hüsrev Hatemi

.

Gönderi tarihi:

Biber Sürdüler Kalbime Anne

.

Yitirdikleri demir parayi

Dönüp dönüp arayan

Tozlu yollarda

Ve kendi sesine çarpan

Kus ölülerine

Gögsünü mezar yapan

O çocuklar gibi

Düsürdüm ürkekligimi

Hayatin orta yerine

Biber sürdüler kalbime anne.

 

 

O ceviz sandikta kaldi

Beyaz bir tülbende sarili

Dügümlenmis göbek bagim

Beklerim simdi baglasin diye

Beni ellerine

Biber sürdüler kalbime anne.

 

 

Kir çiçekleri takmistin oysa

Her bahar saçlarima

Ve simsicak bir ekmek gibi

Öpüp birakmistin

Çocuklugumu avuçlarima

Simdi derin bir uçurum

Bakamam gözlerine

Biber sürdüler kalbime anne.

 

 

Yagmurlari yamardin sökülen yerlerime

Bense, eski bir ceketin iç cebinde

Unutulan mendillere aglardim

Bileklerimde köreltip dikenini

Öyle ogul yapardim sesimi bir güle

Biber sürdüler kalbime anne.

 

 

Her mevsim biraz daha uzaga düsen

Anne adli agacin son yapragiyim belki

Güz desenli kazagiyla parklarda gezen

Çocuklara armagan ettim düslerimi

Bak nasil kanatti dudagimi ismin

Tam yaklasmisken yüzüne

Biber sürdüler kalbime anne.

 

 

Sari bir mektup zarfi yüregim

Yoklugunla pullanmis

Bilemem postaci hangi adrese verir

Hangi fotografta dokunurum

Bir daha nefesine

Biber sürdüler kalbime anne.

 

 

Gözlerinle sevmistin duyduk hepimiz

Yanginlari ögrendik gülümsediginde

Bir de susmayi aynalarin önünde

Bendim yakistiran menekseleri

Saçlarinin gümüslenmis teline

Biber sürdüler kalbime anne.

 

 

Ayni trenin bitisik kompartimaninda

Yola çikmis iki yolcu gibiyiz

Valizimiz gül dolu

Mühürlü biletimiz

Yetisir mi rüzgârlar

Bindigimiz trene?

Biber sürdüler kalbime anne.

.

Gökhan Akçiçek

Gönderi tarihi:

O Kanatan Rüya...

.

Hatirladim seni

bu büyük boslugun içinde

neden böyle çok sevildigini...

 

Sen hayatin once içinde oldugun halde

her seyden ince bir tülle ayriliyorsun,

her seyden çocuksu bir kanla

eksik yasanmis bir baharla ayriliyorsun...

 

Kim sevse seni, yitirdigini seviyor

o büyük eksik neyse onu...

Kim sevse seni, yanlis yüzünü görüyor...

Uzaklasan bir tutkusun sen

seni seven yitirmeyi ögrenmeli,

Hayatsin...O kanatan rüya...

Bölünmüs hayatlari

son kez aydinlatiyor adin...

.

Cezmi Ersöz

Gönderi tarihi:

Çocuklarima

.

Diyelim islik çalacaksin islik

Sen islik çalinca

Ne islik çaliyor diye sasacak herkes

Kimse çalmamali senin gibi güzel

 

Örnegin kiyiya çarpan dalgalari sayacaksin

Senden önce kimse saymamis olmali

Senin saydigin gibi dogru ve güzel

Hem dalgalari hem saymasini severek

 

De ki sinek avliyorsun sinek

En usta sinek avcisi olmalisin

Dünya sinek avcilari örgütünde yerin basta

Örgüt yoksa seninle baslamali

 

Diyelim zindana düstün bir ip al

Görmedigin yildizlari diz ipe bir bir

Sonra yildizlardan kolyeyi

Düslemindeki sevgilinin boynuna geçir

 

Say ki hiçbir isin yok da düsünüyorsun

Düsün düsünebildigince üç boyutlu

Amma da düsünüyor diye sassin dünya

Sanki senden önce düsünen hiç olmamis

 

Dalga mi geçiyor düsler mi kuruyorsun

Öyle sonsuz sinirsiz düsler kur ki çocugum

Düslerini som somut görüp sassinlar

Böyle dalgaci daha dünyaya gelmedi desinler

 

Dünyada yapilmamis isler çoktur çocugum

Derlerse ki bu isler biseye yaramaz

De ki bütün ise yarayanlar

Ise yaramaz sanilanlardan çikar

.

Aziz Nesin

Gönderi tarihi:

Hayal Taciri (Sesimdeki Kugu)

.

.

 

çocuklugumu duvarlara vurdum önce

bez bebeklerimi bastim kanayan yerime

aynanin içinden yüzüme bakan bir sizofreni

 

suursuzlugumda bir akrobatin intihar derinligi

içime dokundu kiz çocugunun ümitsizligi

siz bir hayal taciri degil miydiniz

 

sizi kalbimin antolojisine aldim

geçti artik, hepsi sairsel mor buhranlardi

simdi kepenklerini indirin bosalan vitrininizin

 

sel basti siirimi gözlerimdeki pencereden bakarken

kitabimin önsözü sairin sonsözü olacak belki

sizden nefret ettim bütün zarafetimle...

 

.

Sesimdeki Kugu / Hayal Yayinlari 2004

.

.

Ayten Çolakoglu

Gönderi tarihi:

Yaslandin

.

çizgiler demir parmakliklar

simdi yüzündeki

disarda sen

içerde yalinayak bir çocuk

küçücük elleri

geçemez zamanin ince eleginden

gözlerinde gözlerini unutur

hani ekmege uzanirken

 

zülfün bir çatlak gibi

ikiye böler yüzünü

sarkarak kilim kilim kederinden

biliyorsun ya

dallar onarilmaz

 

bahar gelmeden

 

bir ucunda sen varsin yalnizliginin

digerinde

tirnak altlarindaki kir

-ki onlar incinmis sözcüklerdir

siginan dilinin altina..

 

ekim 2005

.

Yako Asdeso

Gönderi tarihi:

Enel Ask

.

Biliyorum beni yalniz karanlik tasir

Acilarin resmi çikmis yüzüme

Öyle diyorlar

Sana benzedigimi ya da benzettigimi seni kendime

Benzemek nedir ki

Hiçbir diken benzer mi dokundugun güle...

.

Yelda Karatas

.

Gönderi tarihi:

ben o yüzün

baygınıyım,

ben o gözün

dalgını...

ben o ağzın

avazıyım,

ben o boynun

ayvazı...

ben o omzun

seyranıyım,

ben o bağrın

külhanı...

ben o saçın

rüzgarıyım,

ben o kaşın

kurbanı...

ben bu düşün

vurgunuyum,

ben bu aşkın

yorgunu...

ben bu aşkın

yorgunu..

 

Nihat Behram

Gönderi tarihi:

aynı şehirde yaşıyoruz hiç karşılaşmadan

aynı denize bakıyoruz hep başkalarıyla

aynı beyaz bulutlar geçiyor üzerimizden

aynı yıldızı seçiyoruz belki de bilmeden

aynı yağmurlarda sevişiyoruz ayrı ayrı

aynı yollardan geçiyoruz ayrı zamanlarda

aynı baharlarda özlüyoruz birbirimizi

aynı aşk yaşayamadığımız başkalarıyla

benle herzaman aynı şehirde kal ne olur sakın gitme

böyle de yaşanır ayrılıklar, uzak diye bir yer yok

paylaştığımız gökyüzü kavusturuyor bizi

 

zerrin'den bir şarkı..

Gönderi tarihi:

Sürgün

.

Bir ölüyüm ben, dolasip duran

artik hiçbir yerde kaydim yok

bilinmiyorum mülki amirin görev yerinde

sayi fazlasiyim altin kentlerde

ve yeseren tasra yörelerinde

 

Vazgeçilmisim çoktan

ve hiçbir seyle animsanmamisim

 

Yalnizca rüzgarla ve zamanla ve sesle

 

ben insanlar arasinda yasayamayan

 

Ben Almanca diliyle

çevremde kendime mesken

edindigim bu bulutla

bütün dillerde sürüklenmekteyim.

 

Nasil da karariyor bulut

yagmurun tonlari da koyulasmakta

çok azi yagiyor

 

O zaman bulut ölüyü daha aydinlik bölgelere tasiyor

 

(Çeviren: Ahmet Cemal)

.

Ingeborg Bachmann

Gönderi tarihi:

Boşver be yaşı başı!

gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver?..

şöyle atıp koyu grileri-siyahları sabahtan,

sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna, ondan haber ver?

koyma bir kenara yüreğini, aç kapılarını,

gelene geçene yol verme girsin diye içeri ama

gömme başını toprağa bir çift güzel göz uğruna.

Bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda,

ama aklını kaybedecek bir aşk varsa avuçlarında,

bırak aksın yollarına.

yağ geç, yık geç, kimse inanmazsa inanmasın.

sen inan yüreğine,

hem ona geçmezse kime geçer sözün?..

büyü büyü...

bak ellerin ayakların kocaman.

aklın da maaşallah yerinde,

e ne diye tutarsın yüreğini uçmasın diye.

akıllı ol, yüreğin gelir peşinden,

boşver yaşı başı,

aşk var mı aşk, sen ondan haber ver?

 

takılmışsın yüzündeki gözündeki çizgilere.

o çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün,

atmak mı istiyorsun kendini bir dereye soğuk bir kış günü,

öl gitsin...

parayı pulu savurup,

bir balıkçı köyünde balık tutmak mıdır isteğin,

savrul gitsin...

Boş ver be yaşı başı,

kim tutar seni kim,

kendi yüreğinden başka kim?.

Aklını al da öyle git,

ister bir duvara, ister bir odaya, ister kıra bayıra vur da git.

Dert etme ellerini, onlar da gelir seninle bırakmadıkça birine.

O biri de gelir gerçekten istediğin oysa,

seveceksen ve öleceksen uğruna...

yaşa be, yaşa da öyle git, gireceksen toprağa...

 

yaş 70'e gelse bile, hayat daha bitmemiş.

sen mi biteceksin?

çekeceksen bile bayrağı,

yaşadım ulan dibine kadar diyemiycek misin?

 

Can Yücel

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.