Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 31 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 31 Mart , 2008 Selvi Yıkıldı {Mahmoud Dervish }* * * *selvi yıkıldı,minare gibi, * *ve uyudu çıplak gölgesi üstüne* *yol boyunca;yeşil,koyu,öylesine…* *bir şey olmadı kimseye.* *dalları üstünden geçerken taşıtlar,hızla* *kaplandı camları büsbütün tozla…* * * *selvi yıkıldı,fakat* *komşu avludaki güvercin* *değiştirmedi aleni yuvasını.* *iki göçmen kuş havalandı* *onun mekanına doğru,* *ve değiş tokuş ettiler* *aralarında rümuzlarını.* *ve kadın komşusuna dedi ki:* *fırtınayı gördün mü?* *komşu dedi:ne fırtına,ne bir esinti…* * * *ve selvi yıkıldı.* *dedi ki enkazın üzerinden geçenler:* *ola ki ihmalden bezdi,* *ola ki bu yılların getirdiğidir,* *o ki, bir zürafa kadar uzun* *ve biraz toz süpürgesidir,* *ve yetmez gölgesi iki aşığa.* *oğlan çocuğu dedi ki:onu hatasız resmederdim,* *çünkü kolaydı çizimi.* *kız çocuğu dedi ki:gökyüzü bugün eksik,* *çünkü yıkıldı selvi.* *genç dedi ki:ama gökyüzü tastamam bugün,* *çünkü yıkıldı selvi.* *ve ben dedim ki kendime:* *ne kapalı ne açık* *selvi yıkıldı ve durum şundan ibaret:* *selvi yıkılmıştır!* Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 31 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 31 Mart , 2008 DARA {Abidin Aydın} *Ömrün darası düşülünce* Ölüm net kalıyor geride Elimin darası solan bahçeye Gül diktim talan günlerinde Gözümün darası gizli şelale Gülü suladım gündüz günlerce Dilimin darası gülün rengine Diken yaladım gece sessizce *Ömrün darası düşülünce* Ölüm net kalmasın diye Varsın gül dökülsün döşüme Fire vermeden yaşasın bahçe Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 31 Mart , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 31 Mart , 2008 hoşgeldin dostum ..çok özledim .............................................................. beni dünyadan ötelere götürdün kollarımı bağladın dur dedin tuz kokan geceler dur dedi durdum bekliyorum, gelme. alıntı... ............................................................ Terketmedi sevdan beni, Aç kaldım, susuz kaldım, Hayın, karanlıktı gece, Can garip, can suskun, Can paramparça... Ve ellerim, kelepçede, Tütünsüz uykusuz kaldım, Terketmedi sevdan beni... ahmet arif.. .............................. istanbul boğazından beyaz gemiler geçer sır kesilir mavi insanı geceler boyu uyutmaz benim sevdiğim de bu gemiler misali.. yağmurun alrında mahzun alabildiğine mahzun.. alıntı.. Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2008 Bana Bir Yalnizlik Biraktin . bana bir yalnizlik biraktin bütün sabahakarsilar büyüdü içimde gözümde son bakislarin kisi içimde bütün belkilerin ilkyazi yasam dedigin denizi alinmis bir uçurum kar çiçekleriyle bezenmis mayis tarlasi ömrüm nice denizler yükselttim bir akarsu gibi, alçaltarak kendimi ey kirlangiç firtinasi, ey sevgili “buzda köz, güneste çiy tanesi” bana bir yalnizlik biraktin içinden kaç deniz, kaç günes geçti sen, hangi günesini unutmus gecenin sabahisin dudagim dudaginda ölebilirim sakin korkma, o bir asktir ama yoksun türkuvaz bir umutsun bakislarim aciyor gel artik sözcükler nefes almiyor göz bebegimden öp artik . Adnan Acar . sevgili dostuma hoş bulduk Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2008 Bu Bir Istanbul Sarkisi 'Vasiyet Sokagi'nda Yazilmistir! . Bahçelerin ormandan kopartildi çoktan yirtildi boydan boya sana dokunamadigim bu sehir bir avuç masaldi belki, her okuyusunda uykuya daldigim sesin, kollari bagli gölgeler dolasiyor sokaklarinda kirik dökük eski zaman heykelleri gibisin artik! Kiskanirken yildizlarini ay, gecelerden birinde seni kir saçli bir vapura birakirken askimi itiraf edemedim ama çekip gidecegim bir Üsküdar gecesiydin gözlerim kadar yorgun! Istanbul, en güzel kizlarin kiliseye yakin otururdu gülsulariyla yikardim saçlarini meleklerinin ne ut, ne tambur, ne de ney insan karanlikta koklamali gülü derdin En gizli tutkularin kapisinda ne olur piyanoda Dede Efendi çalmayiniz! unutulmus tatlarinda ilk sevdalarinin birakiniz kanun kendi anlatsin Istanbul'un hüznünü... . Ahmet Ertan Misirli . Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2008 İstemek lazım W. Shakespeare ne demiş "Düsüncelerin neyse hayatın da odur. Hayatın gidişini değistirmek istiyorsan düşüncelerini değiştirr." Bizi değiştirmek isteyen birileri her zaman vardır. Bunlar ki, görev olarak kendilerine bizlere öğüt vermeyi edinmişlerdir. " Kimsin sen?" diye sorsan, güya arkadaşlarımız olduğunu söylerler. Hep dostturlar. Bize öğüt vermekten menfaatlerinin olmadığını, bizim iyiliğimiz için bunları yaptıklarını söylerler. Hepsi de bir melektir sanki. Bir de çok tecrübeleri vardır. Eğer eğitimleri sizden daha az ise, en önemli lafları "Bak benden daha fazla okumuş olabilirsin, ama benim hayat tecrübem var. Ona göre." Mesela derler ki "Kalbini geniş tut, sev, sevmeyi öğren, şöyle ol böyle ol derler. Hadi bir de sevdiğine çicek gönder dediler." O zaman adamın kafasının tası atar işde. Yani güzel kardeşim herşey iyi güzel de. Bu saydıkların tavsiye ile olacak şeyler değil ki. Önce bunlar için benim isteğimin olması gerekmez mi? Kim dünyada zorla yada tavsiye ile birşeyleri birine yaptırabilir ki? Bazen isteklerimiz, alışkanlıklarımıza dönüşür. Onlardan vazgeçemeyiz. O zamanda vazgeçmemek için bir bahane buluruz. Şu örneğe bakın. Bir düşünür çok içki içermiş. Bir dostu sormus: -Nicin bu kadar iciyorsunuz? -Kederleri boğmak için. -O kadar içtiniz ki, kederleriniz hala boğulmadı miı -Maalesef yüzme öğrenmişler. Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2008 MONA ROZA Mona Roza, siyah güller, ak güller Geyvenin gülleri ve beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah, senin yüzünden kana batacak Mona Roza siyah güller, ak güller Ulur aya karşı kirli çakallar Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa Mona Roza, bugün bende bir hal var Yağmur iğri iğri düşer toprağa Ulur aya karşı kirli çakallar Açma pencereni perdeleri çek Mona Roza seni görmemeliyim Bir bakışın ölmem için yetecek Anla Mona Roza, ben bir deliyim Açma pencereni perdeleri çek... Zeytin ağaçları söğüt gölgesi Bende çıkar güneş aydınlığa Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi Seni hatırlatıyor her zaman bana Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ve vardır her vahşi çiçekte gurur Bir mumun ardında bekleyen rüzgar Işıksız ruhumu sallar da durur Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ellerin ellerin ve parmakların Bir nar çiçeğini eziyor gibi Ellerinden belli oluyor bir kadın Denizin dibinde geziyor gibi Ellerin ellerin ve parmakların Zaman ne de çabuk geçiyor Mona Saat onikidir söndü lambalar Uyu da turnalar girsin rüyana Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar Zaman ne de çabuk geçiyor Mona Akşamları gelir incir kuşları Konar bahçenin incirlerine Kiminin rengi ak, kimisi sarı Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine Akşamları gelir incir kuşları Ki ben Mona Roza bulurum seni İncir kuşlarının bakışlarında Hayatla doldurur bu boş yelkeni O masum bakışlar su kenarında Ki ben Mona Roza bulurum seni Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza Henüz dinlemedin benden türküler Benim aşkım sığmaz öyle her saza En güzel şarkıyı bir kurşun söyler Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza Artık inan bana muhacir kızı Dinle ve kabul et itirafımı Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı Alev alev sardı her tarafımı Artık inan bana muhacir kızı Yağmurlardan sonra büyürmüş başak Meyvalar sabırla olgunlaşırmış Bir gün gözlerimin ta içine bak Anlarsın ölüler niçin yaşarmış Yağmurlardan sonra büyürmüş başak Altın bilezikler o kokulu ten Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne Bir tüy ki can verir bir gülümsesen Bir tüy ki kapalı gece ve güne Altın bilezikler o kokulu ten Mona Roza siyah güller, ak güller Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Aaahhh! senin yüzünden kana batacak! Mona Roza siyah güller, ak güller alıntı Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2008 MUTLULUĞA BEŞ VARDI mutluluğa beş kala elimde solan bir ömür var daha neler neler soldurur yar farkına varmaz.. alıştım artık yalan baharlara 'hiç üzmüyor yokluğun' diye bir yalan söylerim mesela hani şair, ''yüreğime söylediğim en doğru yalansın'' diyor ya öylesi işte.. kır çiçekleri var ömrümün sana gösteremedim ya o çiçekleri bir buna yanarım ey akan kanlarımın sebebi kaç ömre kaç çift göz sığdırdım ben.. haberin var mı? söz biter şarkı başlar böyle gelir kurşunun böyle kurşunlar... mecnun'un da umudu varmış, sonra kara toprakla kucaklaşmış bu sebepten hiç umudum yok kalemim kırılırken yanımda mıydın? nefessiz kaldığımda canımda mıydın? cansız kalsaydım eğer ağlar mıydın? babamın ilk oğul deyişi anamın feryadından yere dökülen ilk göz yaşı olmasaydı bil ki unuturdum gözlerini serde delikanlılık olmasaydı bil ki ben de seni gömerdim beni gömdüğün yere ama olmuyor.. cami avlularında iki damla suya hasret kumruları varken bu şehrin çeyrek simide canını veren martıları varken denizlerin ve hala dillerde ezberken destanı sevilmemişlerin ben seni nasıl saklayayım? kadri, kıymeti, değerinden eksiğine bozulmuş sevdalar aşkına yeter gülüm kanatma! terkedilmiş virane bir han gibi yüreğim içimde korkularım var hey deli gönül yavru ceylan gibi yenik düşüp bir daha sevilmemek var yapraklar dökülüyor, yağmurlar yağıyor üzerime perdesi kapatılmış pencereler gibi açılmaktan korkuyorum bir ak sakallının gözlerini anlamaya çalışırken sensizliğe yenik düşüp, soluyorum sahte kahkahalar atılıyor boşluklara, ben aksakallara vuruluyorum tam kendimi anlatmaya çalışırken infaz edilip mevsimsiz yaşamaya hüküm giyiyorum çiçekler açmaz yangın yerlerinde gönlümün herkes yaram hafif sanır.. nasıl açılırsa yaprağı mimozanın nasıl acıtırsa dikeni gülün öyle batar sevdan gönlüme.. benim uykularım kurşunlanırken sen yanımda değildin kalemi kırılırken gönlümün, sen bahar mevsimindeydin yar, keşke bana dönseydin... saçlarının rüzgarından kurtulamadım gitti ceplerim yalan dolu bayramlar kutlanıyor bilmem ne diye elimde sana ısmarladığım iki sayfayla kalakaldım madem ki sen beni sensizliğe terk ettin ben de şarkıları yar edinirim kendime uçuruma yuvarlanan bir taş misali sessiz ani meçhul bıraktın beni… kendime yakıştıramıyorum gözlerinsiz ölmeyi! Ahmet Enes Karaçam Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2008 Zordur Beni Sevmek... Öyle kolay değildir hayatıma girmek.. Ve rüyalarıma girmek çok zorlar insanı.. Sevilmesi zor bir insanımdır.. Öyle kolay kolay da alamazsın beni hayatına.. Soğuğumdur, cehennem sıcaklığında da olsan senide buz keser sözlerim.. Ben öyle kolay kolay sevemem, sevdirmem de kendimi.. ....Soğuk ile aynı cümle içinde geçer adım.. konuşursam kalp kırarım.. Yürek ister beni sevmek.. Aptal'da olman lazım benimle olman için.. Ben çok zor bir insanımdır.. ne sevmesini bilirim ne sevilmesini... Işim gücüm can yakmaktır.. ....Zalim ile aynı cümlede geçer adım.. konuşursam can acıtırım.. Cesaret ister karşımda durupta sevilmek.. Tokat yemiş gibi olursun sevgimden.. Mutlu olmasınıda bilmem mesela.. acılardır benim yoldaşım... Ve yoldaşım yol ile benim aramda kalır çoğu defa... ....Ruhsuz ile aynı cümlede geçer adım.. konuşursam mutluluğunu alırım.. Emek ister, sabır ister beni sevmek... Öyle her istediğinide yaptırmam.. dediğim dediktir mesela.. Kızarsam soğuk olurum, zalim olurum, ruhsuz olurum... "Ne biçim bir insan?" ile aynı cümlede sıfatım olur adım.. Konuşursam ayrılırım...! ....Beni sevmek, ben olmak ister aslında.. .. ama bir rüya görürsün, bir melek gelir dünyana... Herşey değişir,... Ne Sen, Sen Olursun.. Ne Ben, Ben... Böyle bir adamı yok etmenin hazzını yaşatırsın... Beni sevmek.. Yanımda olmayı istemektir.. sadık olmayı istemektir.. Yalandan uzak olmayı istemektir... Her daim sevmek, sevilmek istemektir.. beni sevmek, mutlu olmayı istemektir... ....Aşk ile özlem ile aynı cümlede geçer adım.. Konuşursam çocuk olur ağlarım... alıntı Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2008 insan inanmak istemiyor ama gerçek her zaman peşinde olduktan sonra inanmaktan başka çareside kalmıyor sanırım..zuhal olcay söylüyordu bu şarkıyı.. Yeni tanıştık belki de Ama kimbilir belki de hep vardın Eşlik ediyordun sessiz ve sinsice belki de Şimdi şimdi anlıyorum Kurnazca ayırdın beni belki de Lime lime savurdun sevdiklerimi Belki de Yalnızlığım Yaşamak zorunda olduğum beraberliğimsin Yalnızlığım kanımsın canımsın Sen benim çaresizliğimsin Yalnızlığım Bugünüm yarınım Sen benim hüzünlerimsin Yalnızlığım Tek bilebildiğim sen benim Vazgeçilmezimsin Senin olmamı istedin Ama belkide bir aşık gibi İnatla bunca zaman kendine sakladın Belki de bir tohum gibi serpildin Filizlendin ben oldun belki de Yatağımı bile paylaşabilmek için Benimle .. Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2008 Yıldızları söndürmüş fırtına Batan bir gemidesin Senden ne kalacak yarına Kıyılardan imdat isteyen,sesin.. Cemil Meriç ......................... Umut bir öykü adı, başında önde gider, Bir ayrım olur sonra, yarası dünde gider. Bölüşür yaşanmışlar yaşanmakta olanı, Anılarla umutlar barışık yönde gider. Bir gün, bir an, bir yerde bir dönemeç belirir, Dengesini yitirir gecelerle gündüzler. Yalanlara dönüşür korkular için-için, Sıcaklığını keser duygular, düşünceler. Tükenen sevilerin alışkanlıklarında, Gittikçe donuklaşan ışıklar yanıp söner. Karanlığı emzirir yığın-yığın gölgeler, Can ateşi soluk göz-bebeklerine tüner. Bir sure kanat çarpar artık yorulmuş bir kuş, İnişinin kararan havalarından düşer. Özdemir Asaf Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2008 YALNIZ Haykırışan kargalar Darmadağın uçuşuyor kente doğru Nerdeyse yağacak kar Yeri yurdu olanlara ne mutlu! Donmuş kalakaldın, Hanidir gözlerin arkada! Boşuna kaçışın, ey çılgın, Kıştan uzaklara! Dilsiz ve soğuk binlerce çöle Açılan bir kapıdır dünya! İnsan senin yitirdiğini yitirse Bir yerlerde duramaz bir daha! Sen şimdi solgun, sarı Kış gurbetlerine lânetli, Hep soğuk gök katlarını Arayan bir duman gibi. Uç git, kuş, söyle ezgini Issız çöl kuşlarının sesiyle! Göm, gizle, ey çılgın, kanayan kalbini Buzların, alayların içine! Haykırışan kargalar Uçuşuyor kentten yana, dağınık: Nerdeyse yağacak kar Yeri yurdu olmayana çok yazık! Friedrich NİETZSCHE Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2008 "sorarlarsa, ''ne is yaptin bu dünyada?'' diye, rahatça verebilirim yanıtımı:''yalnız kalabildim! altı milyarın arasında doğdum. ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından...'' ne ölüm ne de hayat! hiçbiri kovalamıyor beni rüyalarımda. hiçbirinin eli bana değmiyor. çünkü ellerim ceplerimde hiç olmadıkları kadar. varlığıma nedensizlikten delirdim ben. hiçbir nedeni kendime yakıştıramadığımdan. hepsini giydim. hiçbiri olmadı. hepsi dar geldi. inansaydım herhangi birine, uğruna gerekirse dünyayı kan gölüne çevirirdim. okyanuslar kırmızı olurdu. pıhtılaşmış kanlardan siyah kanlar yükselirdi. ama inanamadım. bir türlü inanamadım... bütün hayat bir ilizyon. benim gibi.. Ağlamak için gidiyordum. Etimin parçalanışını görmek için gidiyordum. Ruhsal hayatımla alay etmek için, bildiğim herşeyle mücadele etmek için dönüyordum. Ne kadar dayanabileceğimi, ne kadar duyarsız olduğumu anlamak için gidiyordum, sokaklarında tesadüfen babamı görebileceğim ülkeye... O kadar istedim ki gerçek bir duyguyu içimde hissetmeyi! Eğer pişmanlık hissedersem devamı da gelir, diyordum kendime. Sevmeyi bile öğrenebilirim yeniden, diyordum. Yeniden bir insan olabilirdim. Ama şimdi anlıyorum ki benim için artık çok geç. Ne bir pişmanlık duyuyorum, ne de gözpınarlarım ıslanıyor. Hiçbir şey hissetmiyorum. Hiçbir şey... Belki de en büyük şiddet buydu: "durmak". İnsan kaçarken başkasının, dururken kendi kanında boğulur. İnsanın kendine biçtiği cezadan daha acı dolu olanı yoktur. İnsanın kendine verdiği cezaların ilki, işlediği suçtur... "Ve artık insanlar bir karar vermeli. Ya cenazelerde ağlamayacak.. ölenlerin cesetlerinin beslediği toprağa bakarak!" ... "insanlar..."dedim fısıldayarak."taşırlar insanları. kundaktayken, tabuttayken. hep taşıyacak birileri olur. bazıları dostluktan, bazıları cepteki paradan, bazıları da içinde bulundukları sistem bir gün onlara da taşınma sırasının geleceğini söylediği için, taşırlar insanı... alıntı.. Alıntı
Φ deniz_kizi Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2008 BELKİ YİNE GELİRİM Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir Her sözcük dilimin ucunda küfre dönüyor çünkü Bir gök gürlese bari diyorum, bir sağnak patlasa Bitse bu sessizlik, bu kirli yapışkanlık bitse Ama bir tufan az mı gelir yoksa yine de Yırtılan ve parçalanan bir şeyler olmalı mutlaka Hiç durmadan yırtılan ve parçalanan bir şeyler. Oysa ne kadar sakin bu sokaklar ve bu kent Ne kadar dingin görünüyor bana şimdi gökyüzü Gidenler nerde kaldılar, özledim gülüşlerini Bir kenti güzelleştiren yalnız onlardı sanki Onlardı çocuklara ve aşka ölesiye bağlanan Kadınları güzelleştiren herhalde onlardı "Tükürsem cinayet sayılır" diyordu birisi Tükürsek cinayet sayılıyor artık Ama nerede kaldılar, özledim gülüşlerini onların Uzun uzun bakıyorum kıvrılan sokaklara Tek yaprak bile kıpırdamıyor nedense Ve tek tek söndürüyor ışıklarını varoşlar Alnımı kırık bir cama yaslıyorum, kanıyor Kanımın pıhtılarında güllerin serinliği Ve fakat bir cellat gibi yetişiyor pusudaki Dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük Yaşamak neleri öğretiyor, düşünüyorum Okuduğum bütün kitaplar paramparça Çıkıp dolaşıyorum akşamüstleri bir başıma Bir uçtan bir uca yalnızlıklar oluyor kent Bulvar kahvelerinin önünden geçiyorum Sarmaşık aydınlar, arabesk hüzünler Bir gazete sayfasında sereserpe bir yosma Sesler gittikçe azalıyor, kuşlar azalıyor Ve ne zaman yolum düşse vurulduğun yere Kızgın bir halka oluyor boynumda o sokak Hüznü yalnız atlarımız duyuyor artık Biz çoktan unutmuşuz böyle şeyleri Ama içimde bir sırtlanın dalgın duruşu Ve dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük İçimde zaptedilmez bir kırma isteği Dizginlerini koparan bir at sanki bu Soluk soluğa kalıyorum her sonbahar Ve sevgilim ne zaman hoşgörülü olsa Bir yolculuk düşüyor aklıma, gidiyorum Bütün gençliğim böylece geçip gitti işte Ama hala bir şeyler var vazgeçemediğim Hangi duvar yıkılmaz sorular doğruysa Bir gün gelirsek hangi kent güzelleşmez Şiirlerim bir dostun vurulduğu yerde yakıldı Geri almıyorum külleri yangınlar çıksın diye Devriyeler çıkart şimdi, bütün ışıklarını söndür Sorduğum hiçbir soruyu geri almıyorum ey sokak Ve dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir Bir gök gürlese bari diyorum bir sağnak patlasa Bitse bu kirli ve yapışkan sessizlik, hiç gitmesem Oysa ne kadar sakin sokaklar, bu kent ve bütün yeryüzü İpince bir su gibi sızıyorum gecenin tenha göğüne Sessizce çekip gidiyorum şimdi, sessiz ve kimliksiz Belki yine gelirim, sesime ses veren olursa bir gün... Ahmet TELLİ Alıntı
Φ deniz_kizi Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2008 SAHİPSİZ BİR ÇOÇUK ŞİMDİLERDE YANLIZLIGIM......... BİR ÇOÇUK VAR İÇİMDE HENÜZ DAHA BÜYÜMEMİŞ... DALGALARLA BOĞUŞURKEN YÜREĞİ ÖRSELNEMİŞ.... VE EN ÇOK YANIMDAYKEN VEDA ETMİŞ TEBESSÜMLERE TIPRAKLA SIVANMIŞ BİR EMEK VARDI OYSA,,,ELLERİNDE AYDINLIK DEDİĞİ O OKYONUSTA BOĞULMUŞ KIRIK KAYIKLARIYLA.... YÜZÜNE BULAŞMIŞ NEFRETİ İLE BUĞULANMIŞ CAMLARA İSİMSİZ İSMİNİ YAZDIM.... BİR YANIM KIRIKKEN DİĞER YANIM PATLAMAYA HAZIR BİR MAVZER SANK...... KİMSESİZ SAVAŞIRKEN HAYATA İNAT YAŞADIGIM BİR SEVDA VARDI SATIRLARIMDA..... ŞİMDİ SATIRLARIMA DÖKECEK NE DENİZİM KALDI NE DE MÜREKKEBİM.... YOKLUĞUNA ALIŞMAYA ÇALIŞTIKÇA BİRİKMİŞ TAŞLARI OKŞARDIM SEN DİYE........... DAMLARLA SEVİŞİRKEN KOYNUMDA YIRTIK BİR RESMİN VARDI HAYALİN YANIMDAYDI.... BİR KULAÇ LAZIM ŞİMDİ BANA BEN HİÇ BÖYLE OLMADIM.... KİLİTLEMİŞTİM ÜZERİNE KAPILARI SENDE GİDİNCE OKŞADIGIM TAŞLARI TEK TEK KANIMDAN KAN VEREREK YÜREĞİM YANARAK SAVURDUM DENİZİN DİBİNE.... SEN ASLINDA BANA EN ÇOK VEDA EDENLERDENMİŞSİN... SEVİŞİRKEN RÜZGARLA DİĞER YANIMDA ÇATLADI... VE ŞİMDİ SEVDA DEDİĞİM HER ANI,,,,, GÖMÜLDÜ EN DERİN ENGİNLERE..... BİR ÇOÇUK VAR İÇİMDE DAHA BÜYÜMEMİŞ TAKVİM YAPRAKLARI SARARMIŞ PARMAKLARI SAYI SAYMAYI ÖGRENİRKEN,, TIRNAKLARI İLE HAYAT YIKMAYI ÖGRENDİ.... ÖNCE KENDİNDEN ÇALDI BİRAZ SONRA İSTEDİĞİ HAYATLARI ÇALDI..... SEVGİ İLE BÜYÜTÜLÜRKEN BİR ÇOÇUK NEFRETİ TANIDI DUDAKLARINN KENARINDA... SENDE ÇEKTİN GİTTİN EL GİBİ.... YAŞANILAN HERŞEY UNUTULUR AMA BİR ÇOÇUK KİNLE BAKTIGI DENİZE İSMİNİN İZİNİ BIRAKIR..... TOPRAGA UZANMIŞ İZLERKEN BENİ GERİDE BIRAKTIGIN ÇOÇUGUNU HATIRLA............ UZAKLAR DAHA ÇOK UZUYOR YA HER GÜN....İŞKENCE... SOR YÜREĞİME............ SEN VARKEN BAHARDI BURALAR ÖFKEM BU KADAR BÜYÜMEZDİ KAYALARA ÇARPARDI YANLIZLIGIM YANLIZ NEYDİ BİLMEZDİ YÜREĞİM,,, GÜLMEK İÇİN VE ÇOŞMAK İÇİN BAKIŞIN YETERDİ VE BAKIŞINDAKİ SEVGİLERİM EN MASUM OLANLARI..... YÜZÜMDEKİ KİRL GERÇEKLER BU KADAR VURULMAZDI VE SAHİPSİZ DEĞİLDİ BU ÇOÇUK SEN GİTTİN BU ŞEHRİ TERK ETTİN MASUM SEVGİLER ŞİMDİ KENDİ DENİZİMDE VE BU YALANCI YÜZLERDE SAHİPSİZ BIRAKTIGIN O ÇOÇUGU BÜYÜTMEYE ÇALIŞIYORUM.... ŞİMDİ SORSALAR EN BÜYÜK SEVGİYİ HER YENİ GÜNE NEFRETLE BAŞLAMAK DERİM DALGALARINDA BEDENİMDE BIRAKTIGI İZLERLE............. Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2008 günaydın denizkızı sesine ses veren var gördüğün gibi..sen hep gel Bütün şeytanlarımı Yaktım, içimin cehenneminde Gel. Bir daha göremeyecek olmak seni, bütün kinime Bedel... Alıntı
Φ deniz_kizi Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2008 gelmez miyim hiç? Sana Birşey Olmasın Günahları gönder Bana küçük sevinçler ver Hataları boşver Dert olur Unutamazsan eğer Seni benden Ne bu şehir ayırır Ne de ecel Yüreğim en fazla Dil yarası acıtır Bu sevdaya Hangi yaban eller Gelir uzanır Kendine iyi bak Sana birşey olmasın Yüreğim darda Aklım firarda Sebebim olur ölüme Ayrılığın bu şarkıyı dinliyordum canem cok güzel degil mi? Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2008 evet güzel bir şarkıdır.. Alıntı
Φ deniz_kizi Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2008 insan inanmak istemiyor ama gerçek her zaman peşinde olduktan sonra inanmaktan başka çareside kalmıyor sanırım..zuhal olcay söylüyordu bu şarkıyı.. Yeni tanıştık belki de Ama kimbilir belki de hep vardın Eşlik ediyordun sessiz ve sinsice belki de Şimdi şimdi anlıyorum Kurnazca ayırdın beni belki de Lime lime savurdun sevdiklerimi Belki de Yalnızlığım Yaşamak zorunda olduğum beraberliğimsin Yalnızlığım kanımsın canımsın Sen benim çaresizliğimsin Yalnızlığım Bugünüm yarınım Sen benim hüzünlerimsin Yalnızlığım Tek bilebildiğim sen benim Vazgeçilmezimsin Senin olmamı istedin Ama belkide bir aşık gibi İnatla bunca zaman kendine sakladın Belki de bir tohum gibi serpildin Filizlendin ben oldun belki de Yatağımı bile paylaşabilmek için Benimle .. ama bu benim en sevdigim şarkılardan birisi Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2008 Gelirsem biter Aşk ! Düş'tüm, dedim elinin tersinde. Hayır dedi, kesince. Düş olsan, fark etmezdim seni ! Sevgim sana güç veriyor mu, diye sordum. Başını çevirdi, yüzünde kalmamış takatle. Hayır dedi, inatla ! Öyle olsa, yıkılmazdım her 'Seni Seviyorum' deyişinde ! Özledin mi beni, dedim. Sustu ! Nefesini en derinden aldı ve, Özlenmez mi, dedi ! Git dedim ! Git ! Sen kalınca genişliyor bu dünya ve kayboluyorum uçsuz bucaksızlığında ! Hayır, dedi, sertçe! Gidersem, kahraman olurum! Kalırsam, senin! Küserim, dedim, kırılgan çocukluğum sitemimde. Hayır, dedi gülerek.. Küsmek, susmayı göze almaktır. Ama sen korkarsın kendi sessizliğinden ve susamazsın! Gel, dedim, o zaman! sesim fısıltı gürültüsünde. Gel.. Durdu! Hayır, dedi, GELİRSEM BİTER AŞK !!! KAHRAMAN TAZEOGLU Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2008 Öyle bir an geldi ki; artık hep hasret kokuyordu yağan yağmurlar... Gülmek nedir bilmiyordu içimdeki çocuk; yaşamak ağır bir yüktü omuzlarında; ne sevdiği yağmurlarda ıslanmak istedi ne de yaşamak! Yüreğim, yaşayan bir ölüydü; kime sarıldıysam hüzün bulaştı ellerine; oysa onlar hüznü bilmezlerdi. Ve bir dağ başı ıssızlığı gibi gömüldüm içime. Kendimde eğer ki bulamıyorsam yaşama gücünü, neye yarar ki çabalarım? Ve her uykuya dalışlarımda ne kadar çok istedim bir daha hiç uyanmamayı. Ölümlerini yakıştaramadıklarım birer birer çıktığında hayatımdan; her biri kendince bir boşluğu bırakıp gitti ardında. Yaşama sevincim, onlarla birlikte karıştı toprağa. Birbirinin aynısı olan günler, bitmeyen sancılardı... Mühürleyip dudaklarımı, tıkayıp kulaklarımı ve kapamayı denedim gözlerimi. Buna rağmen içimdeki sessizlik büyüdükçe büyüdü; yazmak da yetmedi; yetersiz geldi kelimeler ama yine de en zoru kendimi hiç bulamayışım... Kaç kişi için anlamı vardı ki varlığımın ve kaç kişi için sığınacak bir limandı bu yüreğim?... Söylemesem, yazmasam ben de herkes gibiyim işte; sağır, dilsiz ve kör. Ölümlerini yakıştıramadıklarım, birer birer çıktığında hayatımdan; ne bırakılan boşlukları doldurabildim ne de o boşlukları birileri... Ben her gün öldüm öldüm dirildim ama bu yüreğim yaşıyor senin için... alıntı Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2008 BATI TOROSLAR'DA BİR ÇOBAN ÜMMET* *(Bu ülkede saklı kalmış çileli bir hayatın öyküsü)* Batı Toroslar'da bir Çoban Ümmet. Yaşlı ana, hasta kadın ve kendi. Oğul evde yatalak. Yatalak da ne ola? Peki, genç oğul niçin yatalak?... ** * ** Köyleri bir dağ köyü. Her işlerini kendileri görmek durumundalar; Tarla-tapan, iş-güç, pazar-davar, kır-kımaç… Çocuklarını askere gitmeden evlendirmeleri de bu yüzden. Büyük oğlan askerden dönmeden daha, küçüğü de gider. Bir an önce teskereyi alıp köyüme döneyim diye de hiç izin kullanmaz… Karda-kışta, çamurda-buzda, ıslakta-ayazda fena üşütür ağabeyi. Zemheri ayazında düşer Munzur çayına. Cehennem deresinde koşar hainlerin peşinden. Aç, susuz, bitkin ve terli. İflas eder ciğerleri… Fazla da yaşamaz köye dönünce. Aniden yığılıverir, işyerine gelince… ** * ** Neden sonra döndüğünde küçük oğlan; "Ağam ortalıkta gözükmüyor. Yoksa şehre çalışmaya mı gitti?" diye sorar. "Senin ömrün uzun olsun be oğul" der, etraftaki büyükler. Onlar böyle derler demesine de; İnme mi derler, felç mi, yoksa nüzul mu? Doktorların "paralizi" dedikleri şey mi? Her neyse, gidiverir dizlerinin dermanı ve iniverir oracıkta. İşte o gün bu gündür oğul evde yatalak. Siz deyin ki; kötürüm… ** * ** Batı Toroslar'da bir Çoban Ümmet. Yaşlı ana, hasta kadın ve kendi. Oğulların yadigarı torunlar köyde bakıma muhtaç. Dert dert, çile çile üstüne. Ümmet'in başında iki tel saç, yengenin ağzında da ikiceğiz diş kalmış. Yaşlı ana da son günlerini sayıyor. Gülüyor, her şeye rağmen yüzleri. Hele de bir yolu oralara düşen birileri oldu mu, değmeyin keyiflerine. Tanrı misafiri sayarlar, dağlara çıkıp gelen her kulu. Neyi var nesi yoksa döker gelenlerin önüne. İşte gönlü geniş Anadolu insanı bu… Kadim dostları Torlakon'un yaylaya gelmesine pek bi sevinirler. "Günah-vebal" arıtırlar boynuna; eğer pırasa bükmesi ikramını geri çevirirse. Heybesindeki azığı paylaşmak en güzel duygudur Onlar için. Binbir çile içinde bile yüzleri gülen bu canlara bakarım da, gülümsemeye çalışırım; gözyaşlarımı kaçırarak… Ben de zaten "sulugözlü" bir deliyimdir; bahane buldum mu ağlarımL… Tek geçim kaynakları koyunlarıdır. Yaylanın havasını da paylaşırlar onlarla, suyunu da, hayatı da. Hani şu "çobanı da, kurdu da, çoban köpeğini de besleyen" zavallı koyunlar… Kuraklık yüzünden ne ot bulunabiliyor köylerde ne de saman. Onun için de yaylaya çıkmak zorunda oluyorlar. İnsan yüzüne aylarca hasret kalıyorlar. Kötülük nedir bilmiyor; her şeyi iyi yandan görüyorlar. Kendi dertlerini unutuyor; memleketin geleceği için akıl yoruyorlar. Dağların gecesinde alaca baykuşların seslerini yorumlamaya duruyorlar. Bilmem kaç kerede dağların koyaklarında kayıp kuzuları arayan sığırtmaç çocuğa seslendiğini düşünüyorlar; "Yusuuuf! Kuzuları buldun mu leeyyn?!!!..." Yusuf kuzuları bulamadıysa yardım etmeyi düşünüyordur baykuşlar. Hem, gözleri ormanın zifiri karanlıklarında gizlenenleri bile iyi görür değil mi? Üstelik, bir küçük çocuğu azar yemekten kurtarmak büyük sevap olmalıJ… Issız dağlardaki daimi komşuları da karşı yaylada konaklayan Yörük Osman. Ara sıra ünner(seslenir) karşı yamalarda koyun gezdiren Osman'a Ümmet: "Osmaaan!... Canavar ne yanda, ne yanda?!..." Cevabı gecikmeden gelir yankılanarak: "Dört bi yandaa, dört bi yandaaa!!!..." "Canavar" düşmanı ifade eder; Hani şu (su uyusa bile) uyumayan düşmanı. Hep gaflet anını, zayıf yanını gözetip duran düşmanı. Dört bir yanı düşman tarafından kuşatılmış Anadolu yaylasında yurt kuran Türk insanının her dem uyanık olması gerektiğinin bilincinde; Osman da, Ümmet de… Onlar, ülkeyi yöneten çobanların halini merak ediyorlar. "Bize hesap sorun!" diyorlar. "Geçen yıl kaç koyun vardı, bu yıl kaçı var?... Kaç kuzu doğdu, kaçı hayatta?... Kaçını ihtiyaç için sattık, kaçını bıraktık?... Kaçı kayadan düştü, kaçını yılan soktu, kaçı kanyaşından zehirlendi?... Kaçına yıldırım çarptı, kaçını canavar kaptı?... Sorun bütün koyunların hesabını bize. Akbabalar yesin leşlerimizi; eğer bir tek koyunun hesabını veremezsek bile. Biz koyun çobanıyız ve koyunlardan hesap veririz. Vatan için yetiştirdiğimiz oğullarımızın nerelerde askerlik yaptığını da gururla söyleriz. Ülkeyi yöneten Ankara'daki çobanlardan hesap sormak da en doğal hakkımız." diyorlar… "Geçenlerde bir yürüyüş öbeği geldi Ankara'dan" diyor Ümmet ve devam ediyor: "46 Kişiydiler. Zirve yürüyüşü için gelmişler. O gün de koyunlardan biri kayaya çarpmış, ayağı kırıktı. Bir koyunun bizim için ne kadar değerli olduğunu bilirsin. Her şeyi hayra yorayım dedim. Bu koyun, bu misafirlerimizin nasibidir; kesivereyim de gönülleri hoş olsun. Hem bu vesileyle sadakamız olur, bir bela kovulur diye düşündüm. Dallardan kestikleri şişlerle kendilerine bir güzel ziyafet çektiler. Geride bıraktıkları çer çöpü de "Yörük"le beraber temizledik… Onlara; Ankara'da neler oluyor gençler? Memleket nereye doğru gidiyor? diye bir iki soru sorduğumda; 'Bizim siyasi işlere aklımız ermez. Biz dağlarda yürüme işinden anlarız. Nerelere urgansız çıkılmaz; hangi zirvelere ne malzeme gerekir, mola yerleri nereleridir onları hesaplarız' diye cevap verdiler… 'Memleketi satmışlar dayı, satmışlar!' dedi bir diğeri de. İyi de evlatlarım, memleket satılırken sizler nelerle meşguldünüz? Vatanın dağı taşı satıldığı zaman sizler hangi patikalarda özgürce dolaşabileceksiniz? Kekik kokulu hangi yaylaların havasını ciğerlerinize çekebileceksiniz?... Duyduğuma göre Kocapınar suyunu bile gavura satmışlar. Peki gavur yarın çıkar da 'Bu suyu sizlere değil, kendi dindaşlarıma-soydaşlarıma satacağım' diyecek olursa, sizler hangi pınarın suyunu içebileceksiniz?... Görüyorsunuz ki kuraklıktan her yer cayır cayır yanıyor. İklimler alt üst olmuş durumda. Gelecek savaşların en önemli nedeninin de susuzluktan olacağını bas bas bağırıyorlar. Zaten her şey de ayan beyan ortada. Aklımızı başımıza almazsak, bize emanet edilen bu güzel vatana sahip çıkamazsak, ne sizlerin özgürce yürüyüş yapacağı dağlar, ne de bizlerin koyun yayacağımız yaylalarımız kalır. Ben sizlere soruyorum; sizler de gidin Ankara'daki çobanlara sorun, diye uyardım…" ** * ** O böyle söylüyor. Okuma yazması olmasa da O her şeyin farkında. Bu ülkede duyulmamış bir hayatın baş kahramanı O. O hem yoksul, hem de çile demeti. Batı Toroslar'ın Çoban Ümmet'i. Yaşlı ana, hasta kadın ve kendi. Oğul evde yatalak… *30 Temmuz 2007* *TORLAKON* Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2008 Bir tebessümle başlıyor güzellikler. Gözlerini kapat hayatın seslerini dinle. Yeni bir gün,her yeni gün seninle birlikte var. Hisset tüm hissetmek istedikleri. Yaşa hayatı istediğin gibi Gül gülebildiğin kadar Unutma ki hayat gülümseme ile güzel.. yüzünüz daima gülsün GÜLÜŞLERİNİZ GÖZLERİNİZE IŞIK OLSUN. alıntı Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2008 Beşike Hadisesi* *******, hangi üç asır, hangi asır, Tuna ezelden Türk diyarıdır. Bilinen tarih söylememiş bunu, Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak, Dinleyin sesini doğan tarihin, Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak. Yaşanan tarihi gömüp doğru tarihe gidin. Asya'nın ortasında Oğuz oğulları, Avrupa' nın Alpler' inde Oğuz torunları, Doğudan çıkan biz, batıda yine biz; Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz. Hep insanlar kendini bilseler, Bilinir o zaman ki hep biriz. Türk sadece bir milletin adı değil Türk bütün adamların birliğidir. Ey birbirine diş bileyen yığınlar! Ey yığın yığın insan gafletleri! Yırtılsın gökteki gafletten perde, Hakikat nerede?* *Mustafa Kemal Atatürk* Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2008 Üvercinka Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye Lâleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor Bütün kara parçalarında Afrika dahil Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma Yatakta yatmayı bildiğin kadar Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor Bütün kara parçaları için Afrika dahil Senin bir havan var beni asıl saran o Onunla daha bir değere biniyor soluk almak Sabahları acıktığı için haklı Gününü kurtardı diye güzel Birçok çiçek adları gibi güzel En tanınmış kırmızılarla açan Bütün kara parçalarında Afrika dahil Birlikte mısralar düşürüyoruz ama iyi ama kötü Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar Bütün kara parçalarında Afrika dahil Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası Kalanalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki Padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok Aklıma kadeh tutuşların geliyor Çiçek Pasajında akşamüstleri Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor Bütün kara parçalarında Afrika hariç değil Cemal Süreya Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.