Zıplanacak içerik

Featured Replies

Gönderi tarihi:

Ama Hiç Aglamadim

.

Gözleriniz geçti yine

Adinizin geçemedigi bu siirden

Ve çatlamis haritalari geçti sehirlerin

Ellerimi haritalarda

Kaybettim

Içimde bir yigin hirsiz

Içimde bir dolu tikirti

Kendimden sesimi çaldilar

dudaklarimin bittigi yerde

gözlerim kaldi

 

Ama hiç aglamadim.

 

Aglamadim

Eksilttim kendimi

Benim dudaklarimdan düsüp kirildi

Bütün kadin ve sokak isimleri

Içimde onca yalanci kus

Içimde bir avuç cam kirigi

Hep ayni bozuk ritm bu

Ayriligin esrik sarkaci

 

Tik...tak...tik...tak..

 

.

Sahan Çoker

  • Cevaplar 1b
  • Görüntü 140,5b
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:
  • Yazar

Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda

Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim

Oysa bilmediğin birşey vardı sevgilim

Ben sende bütün aşklarımı temize çektim

 

İmrendiğin, öfkelendiğin

Kızdığın, ya da kıskandığın diyelim

Yani yaşamışlık sandığın

Geçmişim

Dile dökülmeyenin tenhalığında

Kaçırılan bakışlarda

Gündeliğin başıboş ayrıntılarında

Zaman zaman geri tepip duruyordu.

Ve elbet üzerinde durulmuyordu.

Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun,

Biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.

Başlangıçta doğruydu belki.

Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp,

Günden güne hayatıma yayılan, varlığımı ele geçiren,

Büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin.

Ve hala bilmiyordun sevgilim

Ben sende bütün aşklarımı temize çektim

Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana

Bütün kazananlar gibi

Terk ettin.

 

Yaz başıydı gittiğinde, ardından,

Senin için üç lirik parca yazmaya karar vermistim.

Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim.

Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum.

Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.

Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu

Yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından

Kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine

Çerçevesine sığmayan

Munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine

Lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu.

 

Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti Mayıs.

Seni bir şiire düşündükçe

Kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi

Ucucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma.

Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük

Usulca düşüyordu bir kağıt aklığına,

Belkide ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.

Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha.

Aşk mıydı, değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi?

'Eylül'de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen' notunu buldum kapımda.

Altına saat: 16.00 diye yazmıştın, ve 16.04'tü onu bulduğumda.

Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını

Takvim tutmazlığını

Aramızda bir düşman gibi duran zamanı

Daha o gün anlamalıydım

Benim sana erken

Senin bana geç kaldığını.

 

Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri.

Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı.

Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay,

Alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik kalmıstı.

Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza.

Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi

bakışıyorduk.

Sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık.

Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki.

Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.

Gittin. Şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza.

Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.

Şimdi biz neyiz biliyor musun?

Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.

Birbirine uzanamayan

Boşlukta iki yalnız yıldız gibi

Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz

Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca

Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız

Ne kalacak bizden?

Bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim şu kırık dökük şiirim

Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında

Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden

Bizden diyorum, ikimizden

Ne kalacak?

 

Şimdi biz neyiz biliyor musun?

Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz.

Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada

Bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilmeyen çocuklar gibi

Ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek

Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz.

 

Kış başlıyor sevgilim

Hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor

Bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan

Oysa yapacak ne çok şey vardı

Ve ne kadar az zaman

Kış başlıyor sevgilim

İyi bak kendine

Gözlerindeki usul şefkati

Teslim etme kimseye, hiçbir şeye

Upuzun bir kış başlıyor sevgilim

Ayrılığımızın kışı başlıyor

Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.

 

Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak,

Yazıya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak,

Camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak....

Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır

Çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır

İçimizdeki ıssızlığı dolduramaz hiçbir oyun

Para etmez kendimizi avutmak için bulduğumuz numaralar

Bir aşkı yaşatan ayrıntları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz

Çıplak bir yara gibi sızlar paylastığımız anlar,

Eşyalar gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar

Korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,

Çağrışımlarla ödeşemezsiniz.

 

Dışarda hayat düşmandır size

İçeride odalara sığamazken siz, kendiniz

Bir ayrılığın ilk günleridir daha

Her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkta

Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup

Kulak verdiğiniz saat tiktakları

Kaplar tekin olmayan göğümüzü

Geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç

Suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz

Bakınıp dururken duvarlara

Boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çicek,

Unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani,

Unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında

Kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi

Kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi

Yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutkunluk haline, bir trafik kazasına,

Başımıza gelmiş bir felakete, iskenceye çekilmeye, ameliyata alınmaya

Kendimizi hazırlar gibi.

 

Yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi

Ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,

Ve kazanmış görünürken derinliğimizi

Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde

Bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar

O tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi

Hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar

Göremeseniz de, bilirsiniz

Hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar.

 

Bana zamandan söz ediyorlar

Gelip size zamandan söz ederler

Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.

Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.

Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.

Dahası onalar da bilirler.

Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünürler.

Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki

hançeri çıkartmak, Yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak

kolay değildir elbet.

Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek.

Zaman alır.

Zaman alır sizden bunların yükünü

O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, açılar dibe

çöker.

Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir.

Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.

O boşluk doldu sanırsınız

Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir.

 

Gün gelir bir gün

Başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide

O eski ağrı

Ansızın geri teper.

Dilerim geri teper.

Yoksa gerçekten bitmissinizdir.

 

Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır anlamları, önemi

kavranır.

Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır.

Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.

Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık

Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan

Her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır

Ölmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla

Günlerin dökümünü yap

Benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini

Kim bilebilir ikimizden başka?

Sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış

Bir ilişkiyi, duyguların birliğini,

Bir aşkı beraberlik haline getiren kendiliğindenliği

Yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi bir düşün

Emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya

Şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor

Orada olmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla

Bunlar da bir işe yaramadıysa

Demek yangından kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda.

 

Bu şiire başladığımda nerde,

Şimdi nerdeyim?

Solgun yollardan geçtim.

Bakışımlı mevsimlerden

İkindi yağmurlarını bekleyen

Yaz sonu hüzünlerinden

Gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim

Geçti her cağın bitki örtüsünden

Oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından

Bakarken dünyaya

Yangınlarla bayındır kentler gibiyim:

Çicek adlarını ezberlemekten geldim

Eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların

Unuttuklarını hatırlamaktan

Uzun uzak yolları tarif etmekten

Haydutluktan ve melankoliden

Giderken ya da dönerken atlanan esiklerden

Duyarlığın gece mekteplerinden geldim

Bütünlemeli çocukluklarıyla geçti

Gençliğimin rüzgara verdiğim yılları

Gökummaların ve içdökmelerin vaktinden geldim.

 

Bu şiire başladığımda nerde,

Şimdi nerdeyim?

Yaram vardı, bir de sözcükler

Sonra vaat edilmiş topraklar gibi

Sayfalar ve günler

Işık istiyordu yalnızlığım

Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum

İlerledikçe...Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde

Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha şiir bitmeden.

Karardı dizeler.

Aşk...Bitti. Soldu şiir.

 

Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden

Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım

Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde

Ask yalnız bir operadır, biliyordum:

Operada bir gece uyudum, hiç uyanmadım.

Barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim

Her adımda boynumdan bir fular düşüyordu

El kadar gökyüzü mendil kadar ufuk

Birlikte çıkalan yolların yazgısıdır:

Eksiliyorduk

Mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim

Her otelde biraz eksilip, biraz artarak

Yani çoğalarak

Tahvil ve senetlerini intiharlarla değiştirenlerin

Birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında

Ağır ve acı tanıklıklardan

Geçerek geldim. Terli ve kirliydim.

Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum

Maskeler ve çiçekler biriktiriyordu

Linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de...

Korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları

Ve açık hayatları seviyordu.

Buraya gelirken

Uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim

Atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri

Ödünç almadım hiç kimseden hicbir şeyi

Çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için panayır yerleri...

panayır yerleri...

Ölü kelebekler...

Ölü kelebekler...

Sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.

 

Adım onların adının yanına yazılmasın diye

Acı çekecek yerlerimi yok etmeden

Acıyla baş etmeyi öğrendim.

Yoksa bu kadar konuşabilir miydim?

İpek yollarında kuzey yıldızı

Aşkın kuzey yıldızı

Sanırsın durduğun yerde

Ya da yol üstündedir

Oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar

Ölü yanardağlar, ölü yıldızlar

Ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı.

 

Aşkın bir yolu vardır

Her yaşta başka türlü geçilen

Aşkın bir yolu vardır

Her yaşta biraz gecikilen

Gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler

Gözlerim

Aşkın kuzey yıldızıdır bu

Yazları daha iyi görülen

Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler

İlerlerim

Zamanla anlarsın bu bir yanılsama

Ölü şairlerin imgelerinden kalma

Sen de değilsin. O da değil

Kuzey yıldızı daha uzakta

Yeniden yollara düşerler

Düşerim

Bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda

Ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında

Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler

Yaşamsa yerli yerinde

Yerli yerinde her şey

Şimdi her şey doludizgin ve çoğul

Şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi

Şimdi her şey yeniden

Yüreğim, o eski aşk kalesi

Yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden

Dönüp ardıma bakıyorum

Yoksun sen

Ey Sanat! Her şeyi hayata dönüştüren.

 

MURATHAN MUNGAN

Gönderi tarihi:

Mor zambaklar

.

At üstünde çok yol gidildi.

Kan ekecek topraklar sekilsiz

Ve yeni yetme ayriliklar peydahlanirken

Karanlik seçildi

Yakada mor zambaklar

Kadinlardan geçenler silahlari sevdi

Kaç gece yalniz

Kaç düs sahipsizligi ögrenirken

Düsenler bakiyordu göge

 

Yasi büyük olan;

 

Simdi saçlari sari çocuklar agliyordur

Baba bana kizdi kardesim

Ona kizar misin?

 

Yavrum kötü söz yok.

Kötü sarkilar da

Kâgit kalem elde

Düsmek yok zulmün ardina

Kapadi gözlerini

 

Küçük gözlü olan;

 

Annem de sicak yapmistir ekmegi…

Sesi nasil derinden geldi

Ana yüregi iste

Düsünüyordur sicak yerde

Oysa ölüm suramda

Bir göz kapanmasi yakinda

 

 

Yüzü yarali olan;

 

Bu aciyi söylemislerdi

Suyun kenarinda ah canim

Nasil da özledim gözlerini

Aklimi alan sözlerini

Kokunla gelip giden nefesi

Bu ses ayriliga dair

Oysa ne çok öpecektim

Ne çok koklayacaktim gözlerini

Bilesin sevdigim

Nefesim yetmedi

 

 

Uzunca olani

 

Ekinlerin sarisini görmek yokmus

Yagli ekmekle tarlaya gitmek

Domatesi dalinda sevmek

Çesme basinda esmer kizi görmek.

Ne aci su son dakikalar

Artik göreceklerim de olmayacaklar

 

 

Yagmur yagiyordu

Ilik sesiyle soguk bir el degdi alinlarina

Bu sözler nasil da karanlik

Ve uzakta bir isik

 

‘07

.

Zafer Zengin Etnika

Gönderi tarihi:

Unuttum

.

Her zaman yanimizda olacak kadinin

her yerde yaninda olmaya ant içtigimiz

üç ayakli dünya adaletiydi sevdamiz;

sen,

ben,

gölgen-gölgem..

 

Uçurtmanin ucuna baglanmis ipi tutan el… (degil) …

Baglanmis ipinin ucundan tutulan bir uçurtma..,

bulutun kabartmalarina teget kus bakisi kararsizliga yürüyen

adin,

adim,

adim adim..

 

Ben durgunluga söz kesmis bir gölüm..,

kilim, çamurum, yatagimda yumusak ölüm..

Korkumdan kaçmiyorum ve aciyorum

sana,

bana,

baktikça...

…………………………

 

Unuttum..,

nasil sevilirdin sen..(?)

nasil severdim seni..(?)

.

Yalçin Giray Kaya

.

Gönderi tarihi:

Köyünü Birakanin Agidi

.

Gördüm

Bilirim

Gülümser cefayla ölenler

Yüktür cesetleri cellatlarina

Ve sevdiklerinden uzak

Mezarsiz gömülenler

Gözleri yari örtük

Günesle dönerler

Kir lalelerine

 

Vay bana!

Sevdiklerim mezarsiz

Mezarlarim issizdir!

 

 

Bilirim

Süsüdür saçi kadinin

Uzatilir

Sevdaya, duvaga ve kefene

Örtmez akli

Kestim örgülerimi gömdüm

Bahçeme

Duvagimin ve sevdamin

Kalsin izi

Kefenim kimbilir nerde

Deger topraga

 

Ah!

Sesim bana düsman

Uykum yabandir

.

Sennur Sezer

.

.

Ezilmedim

.

anlatamadiklarimin altinda

ezilmedim bu kez

kahretmedim anlamsiz gelen güne

yeni anlamlar yükledim yasamima

senden arta kalanlardan

yeni baslangiçlar yaptim

sonlanmaya hazir

 

10-11-2000

.

Riza Aslan

.

.

Gönderi tarihi:
  • Yazar

sevgili zates şiirlerin ve sen bu sayfanın gerçek sahibisiniz :clover: bayramının güzel geçmesi dileğiyle sevgiler saygılar dostum :clover:

 

bu sana :)

Dil söylerse gönül susar, gönül susunca, dil zehir kusar.

Söz dinleyen âlim, susan sâlim olur.

Kimin azsa sözü, açılırmış kalb gözü.

 

 

YÜREK SÜRGÜNÜ"

 

YAZMAYA KARAR VERELİ DE, BAŞLAYALI DA GÜNLER OLDU. YASTIKTAN BAŞKASIYLA HEMHAL DEĞİLİM ARTIK. ANLATAMIYORUM; ANLATABİLSEM, BELKİ ANLAŞILACAK. FAKAT SANIRIM YİNE EN KÖTÜSÜ DE BU OLACAK.

ANLAŞILMAMALI İNSAN, ANLATMAMALI KENDİNİ.

 

 

YAVAŞ GİDİYOR, HIZLI YORULUYORUZ.

AMA YAZMALIYIM ÇOK GEÇ OLMADAN YA DA ERKEN KALMAMALIYIM ONA.

 

HANGİ YENİYLE KANDIRABİLİRİM KENDİMİ? BUNU DÜŞÜNMELİYİM.

 

VE BEKLEMELİYİM. EN ÇOK DA BÖYLE ÖĞRENDİM SABRI.

BENİ SINAYAN TANRI,

SONUNDA SABRIMIN ÖDÜLÜNÜ DE İSTERİM.

 

GİTMELİYİM.

Gönderi tarihi:

YANLIZLIK ÖÜM BOYU

geçmişin ağırlığından olsa gerek yastığıma sarılışım.

kamp kurmuş kanım ve bedenim.

gizli bir bahçedir oysa cennet.

gözlerimin arkasında.

mutluluk mu? müebbete mahkum.

göz değmesin diye gözbebeklerime.

egemen oldu güneşin asi bakışlarına korkularım.

emziririm o yüzden onları yalnızlığımın göğsünde.

ki saklı dururlar hep karanlığın gölgesinde.

 

yalnızlığımla koyarım yastığıma başımı her geceye. ve her güne yalnızlık senfonisi eşlik eder.

etraf kalabalık, arkadaş çok, hayat güzel. ben yalnız. herkes yalnız.

 

 

yalnızlık ömür boyu, yalnızlık ölüm boyu.

Gönderi tarihi:

Sis

 

İki şehri var gecenin, biri gözümde

tütüyor, birinin dumanı üstünde yağmur

gibi çöken siste, bana bu uykusuz

şehri niye bıraktın, göze alamadığım

bir şehrin yerine bütün şehirlerdesin,

gece değil istediğin hayli karanlık

bakışlı bir şehrin gözleriyle çarpışmak

hevesindesin! Gözlerini anlıyorum henüz

bağışlayabileceği gözleriyle çarpışmadı kimsenin;

gözlerimizi uzaklıklar değil ki yalnız

göze alamadığımız yakınlıklar da acıtır,

ve gözleri ancak gözler bağışlayabilir,

öyle acıyor ki gözlerim kim bağışlayacak,

sis değil, uykusuzluk değil, iki uzak

şehir gibi ayrılıktan kavuşmuyor gözlerim :

Biri hepimizle gözgöze gibi hala uykusuz,

biri sis içinde kirpiklerine kadar açık,

bu sessizliği kim bıraktıysa, göremiyorum

konuşkan gözlerinde tek sözcük bile,

gözlerimiz birbirine değmiyor gecenin iki şehrinde

 

Kimsenin kimseye gözü değmiyorsa, şiir niye ?

 

Haydar Ergülen

Gönderi tarihi:

sevgili frozen

bu güzel sözleri ve iltifatını hakketmediğimi düşünüyorum

sen varsın diye burası güzel

bayramını yürekten kutluyor ve hayırlı olmasını diliyorum

nice mutlu bayramalar yaşaman dileğiyle

 

 

 

Şimdi git..

Say ki, seninle içinden sevda geçen bir türkü söylemedik.. Say ki,

gece mektuplarını, en güzel aşk şiirlerini beraber ezberlemedik..

Say ki, sevda trenini kaçırdığım durakta bir süre beraber beklemedik..

Sen git..

Ben gelemem bu yürekle..

Ya da kal..

Eylül yağmurlarını bekle..

*

 

 

*Seni yağmurdan sonra seveceğim..

Saçlarıma ak düşmemiş halimle..

Sen yaşlardayken..

Onsekizimde, yirmimde..

Seni yağmurdan sonra seveceğim..

Kaldırımların ıslak ve temiz haliyle..

Yaşlı yüzüm delikanlı yüreğimle..

Seni yağmurdan sonra seveceğim..

Aşksız geçen onca yılı yakacağım..

Sevda alevinde kendi ellerimle...

*

 

 

*Şimdi git..

Say ki, seninle sahildeki çardakta hiç dondurma yemedik..

Say ki, oturup konuştuğun yaşlı ve yabancı bir adamdı..

Ve sevdadan hiç söz etmedik..

Say ki, hiç gülmedik..

Aynı şeyleri sevmedik..

Ve yağmurdan sonra beraber yürümedik..

Seni yağmurdan sonra seveceğim..

Kimse bilmeyecek, herkesten gizleyeceğim..

Yağmurdan sonraki toprak kokusu olacak havada..

Seninle gökkusağının altından geçeceğim..

Seni yağmurdan sonra seveceğim..

Ve seni sevdiğimi kimseye söylemeyeceğim..

Belki bu dünya gözüyle gördüğüm son yağmur olacak..

Islak kaldırımlarda sırılsıklam yürüyeceğim..

Ben seni yağmurdan sonra seveceğim..

Ve bir gün ölürsem yeşil gözlerinde öleceğim*.....

 

 

alıntı

Gönderi tarihi:

Bir küçük çiçekle kandırılabilirim şu sıralar.

 

 

Bir tek papatya, bir kır menekşesi ile örneğin

 

 

Bir kaç satır şiire tav olabilirim

 

 

Bir gamlık notayla artar sevincim

 

 

Bir parça güneşle kandırılabilirim şu sıralar

 

 

Gündoğumu, günbatımı fark etmez

 

 

Bir oturumluk deniz kenarına tav olabilirim

 

 

Rüzgârlar beni üşütmez.

 

 

Bir kaç damla yağmurla kandırılabilirim şu sıralar

 

 

Üstelik şemsiyeler evde unutulmuş

 

 

Bir bardak sıcak çaya tav olabilirim

 

 

Üstüm başım henüz yeni kurutulmuş.

 

 

Bir tutam sevgiyle kandırılabilirim şu sıralar

 

 

Fazlasına öykünmeden

 

 

Bir kaçamak bakışa tav olabilirim

 

 

Belki bugün, gün bitmeden ne dersin

 

 

 

alıntı

Gönderi tarihi:

*Aşk sadece masallarda yaşanır dediler,

Ben de bir masal yaşadım...

Belki de bunun içindi bu kadar güzel olması... Nasıl istiyorsak öyle yazdık

çünkü, kuralları yoktu, bilindik cümleleri yoktu... Kendi dilimizi, kendi

kurallarımızı bulduk zamanla... Başkalarının anlamasını, onaylamasını

beklemedik, istemedik de zaten bunu... Sadece sen ve ben vardık bu

masalda...

Bir sonu olmayacağından, kötü kalpli cadılara da gerek duymadık, uzak

ülkelerden gelip bizi kurtaracak şövalyelere de... Sadece sen ve ben....

Yazdık ve yaşadık...

Aşk sadece masallarda yaşanıyordu çünkü...

Öyle dediler...

Mavi bir ülke kurduk önce kendimize... Herkesin bildiği, tanıdığı bir yeri

bir ülke yaptık, bir masal ülkesi... Herkesin evi vardı bizimse bir masal

ülkemiz... Orada yaşadık bu sevgiyi... Belki ondandı her şeyin sihirli

oluşu... Gerçeğin içinden hiç çıkmadık aslında ama, o gerçekliği de

yaşamadık...

Hepsi çok güzeldi...

Sen, ben, biz, masalımız, ülkemiz...

Hep gökten üç elma düşeceğinden korktuk... Kaçınılmaz bir son gibi bekledik

bu masalın sonunu da... Ama unuttuğumuz bir şey vardı... Biz yazıyorduk

bunu... Bu bizim masalımızdı...

Aşk sadece masallarda yaşanırdı...

Biz istediğimiz sürece, bu masalda bu aşk hep yaşanacaktı...

 

 

Aslinda herkesin bir ulkesi vardir… Ama cogu kimse ulke sahibi oldugunu bile

bilmiyor…

alıntı

Gönderi tarihi:

ADIMLA NASIL BERABERSEM *

**

hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların

bir dakika bile çıkmıyorsun aklımdan

koşar gibi yürüyüşün

karanlıkta bir ışık gibi aydınlık gülüşün

 

 

hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların

uzak uzak yıldızlarla çevrilmiş kainatın

karanlık boşluklarında akıp giderken zaman

 

 

adımla nasıl berabersem öylece beraberiz

seninle her saat seninle her dakika seninle her saniye

gönlümüz mutluluğa inanmış olmanın gururuyla rahat

koltuğumuzun altında birer dinamit gibi kellemiz

ve sonra her zaman her ölümlüye

aynı şartlar altında kısmet olmıyan

gerçekleri görmenin aydınlığı alınlarımızda

 

 

hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların

sen bana kalbim kadar elim kadar yakınsın

 

 

ATTİLA İLHAN

Gönderi tarihi:

Merhaba gülen gözlü arkadaşım dudağındaki tebessümü kaybetmemissin daha. Ne

güzel dünyaya gülen gözlerle bakabilmek ve insanlara tebessümler saçabilmek

senin gibi. Biliyorum üzülüyorsun donuk gözlerle karşılaşınca. Ne yapalım

arkadaşım herkes senin gibi olamaz. Duyabiliyorum hayır olmalı dediğini.

 

 

Haklısın arkadaşım aslında bütün insanlar senin gibi olmalı. Bilseler bir

tebessümle neler yapabileceklerini; bir çocuğun gözlerindeki ışıltıyı bir

tebessümle nasıl görebileceklerini, sıkıntılarla dolu bir insana nasıl

dünyaları vereceklerini bilseler ve gülen gözlerin buzları nasıl erittiğini,

kalpleri nasıl birleştirdiğini bilseler. Eminim onlarda senin gibi olmak

isterlerdi.

 

 

Ve sevgi saçıyorsun gülen gözlerinle arkadaşım. Saf ve hiç bir beklentisi

olmayan bir çocuk gibi. Hayır arkadaşım sevgi sadece sevgiliye duyulmaz.

Sevgi evrenseldir. Hiç kimse altın yığınları gibi kasasına kilitleyemez onu.

Onun yeri kalplerdedir. Bir annenin kalbindedir onun yeri çocuğuna

verebilmek için, onun yeri bir bahçıvanın ellerindedir sevgi tohumları

saçabilmek için... Evet sevgi her yerdedir. Yeter ki sen onu bulmak iste.

Sevgiyi bulmak kolay, zor olan onu elinde tutabilmekte.

 

 

Unutma arkadaşım sevgiyi duyabilmekle de iş bitmiyor. Sevgiyi göstermekte

gerekir. Hayat kısa arkadaşım bugün olan yarın yok. Sevgiyi göstermek

beklemeye gelmez, yarın çok geç olabilir. Elindekini kaybetmeden kıymetini

bilmelisin. Biliyorum arkadaşım bana hak veriyorsun.

 

 

Şimdi koş sevdiğinin yanına, önce ona gülen gözlerle sımsıcak bir gülümse ve

kelimelerin gücünü kullanarak bir kelimeye bin anlam yükle ya da "Seni

Seviyorum" deyiver - içinden geldiğince - en sıcak sesinle. Hayır bunlar

komik şeyler değil arkadaşım. Seni seviyorum anne, baba, kardeşim,

arkadaşım, vs. demek komik değil. Bu senin gibi bütün canlılara karşı sonsuz

bir sevgi duyan bir insan için hiç de zor değil sadece biraz cesaret

arkadaşım. Bu yalnızca yüreğinin buz kapladığını, taşlaştığını zanneden

insanlara biraz zor gelecektir ama onlarda senin gösterdiğin cesareti

gösterdiklerinde, kalplerinde sevgi kıpırtılarını hissettiklerinde ve

ağlamayı öğrenebildiklerinde inan her sey onlar için ve bütün insanlar için

daha güzel olacak.

 

 

Evet arkadaşım gülmek varken surat asmak niye, güldürtmek varken ağlatmak

niye, güzel sözler söylemek varken kalpleri kırmak niye? Hayat çok kısa

arkadaşım ve bu dünyadaki hiç bir şey kırılan kalplere değmez. Şimdilik

hoşçakal arkadaşım yine gel. Yanına senin gibi gülen gözlü, yüreği sevgi

dolu insanları alıp yine gel olur mu? Beni fazla bekletme çünkü yarın burada

olamayabilirim.

--

*GÜLÜŞLERİNİZ GÖZLERİNİZE IŞIK OLSUN.

 

 

alıntı

Gönderi tarihi:

Seni Seviyordum - İclal Aydın *

 

 

*Sana uzak kentlerden birinde*

 

 

*Zamanın bir yerinde*

 

 

*Seni ve senli günleri anımsattı akşam güneşi*

 

 

*Onca zamanın üstünde eskimeyen bir düşüncesin şimdi*

 

 

*İnsan hergün anımsar mı aynı gözleri*

 

 

* *

 

 

*Seni seviyordum ve senin haberin yoktu*

 

 

*Saçlarını izliyordum uzaktan*

 

 

*Kulağının arkasına düşüşü ve burnun*

 

 

*Herkesten başkaydı işte*

 

 

*Güldüğün zaman yukarıya bakardın*

 

 

*Yukarı kalkan başın ve gülen gözlerin vardı*

 

 

*Ne güzeldiler*

 

 

*Sen bilmiyordun ben seni seviyordum*

 

 

*Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler*

 

 

*Duvarlara, vitrin camlarına, kaldırımlara çarpıyordu*

 

 

*Geri dönüyordu çoğalarak*

 

 

*Senin sesini duyduğum masalarda erteliyordum herşeyi*

 

 

*Herşeyi erteleyişim oluyordun*

 

 

*Kalp ağrısı oluyordun*

 

 

*Birlikte soluduğumuz sokak isimleri oluyordun*

 

 

*Mevsimler değişiyor ve büyüyorduk*

 

 

*Dönemeçler geçiyor, köprüler göze alıyor*

 

 

*Ve bazen, tekin olmayan suların üzerinden atlıyorduk*

 

 

*Cesurduk*

 

 

*Ufuk çizgisi maviydi, günbatımı hep turuncu*

 

 

*Ve kırmızıydı bütün karanfiller*

 

 

*

*

 

 

*Ben seni seviyordum sen bilmiyordun*

 

 

*Sevinçlerim oluyordun ara sıra*

 

 

*Sen hiç bilmiyordun*

 

 

* *

 

 

*Sonra herhangi biri oldun*

 

 

*Bütün sevinçlerim bittikten sonra*

 

 

*Yağmurlar yağdı serin haziran akşamları*

 

 

*Derken birgün uzaktan gördüm seni*

 

 

*Saçların bana inat başın herşeye meydan okuyarak*

 

 

*İşte yine aynı*

 

 

*Kalbimi acıttın her zamanki gibi*

 

 

*Değiştik sanıyordum. ve sen yine bilmiyordun*

 

 

* *

 

 

*Şimdi bunları anlatsa sana birileri*

 

 

*Kimbilir*

 

 

*Yada boşver*

 

 

*Bilme en iyisi*

Gönderi tarihi:
  • Yazar

sevgili radyam şiirler çok güzel teşekkür ediyorum :clover:

ve zates güzel dileklerin için teşekkür ediyorum.. ve şiirde söylediği gibi korkmamalı çekinmemeli insan geç olmadan söylemeli sevdiğini..seni seviyorum dostum iyiki varsın.. :clover:

suçumuz neki diye sormadık hayata

sen orda ben burda

en çabuk eksilme bu

ya ufalanmak azar azar

ya bitmek temelli

ve sonra

hayat isterse yeniden yeniden

hayat aşk ve ölüm dedik..

 

 

Gönderi tarihi:
  • Yazar

bu dünya soğuyacak günün birinde

hatta buz dağı yahut ölü bir bulut gibi değil

boş bir ceviz gibi yuvarlanacak

zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız

şimdiden çekilecek bunun acısı

duyulacak mahsunluğu şimdiden.

ben böylesi sevilen bir dünyada yaşadım diyebilmen için..

Gönderi tarihi:

Sana Yar Diyorum Yaram Kanıyor

Bitti sanmıştım,

unuttum demiştim, ömrümün geri kalanını sensiz geçirebileceğim fikrine bile kendimi inandırmıştım!...

En büyük yalan, insanın kendine söylediği yalanmış geç anladım.

Kaleminden çıkan birkaç cümleyle gözlerimin karşılaşması,

yüreğimin seni yeniden hissetmesi,

beynimin içine kazınan kare kare resimlerin

ve kalabalıklar arasında yaşadığım başıboş dalıp gitmelerim!...

Seninle yaşadığı bir günü,

tüm geçmişine ve geleceğine denk tutan bir ruhu,

mahşere kadar taşımak zor gelecek biliyor musun?...

Öyle ya bir yağmur da,

bir göl kenarında,

gözlerinden içtim yağmur ve gece kadar yoğun şarabı ben!...

Gece senin derinliğindir ben de,

yağmur benim yüreğimin sağanakları...

Aklıma düşmeye gör,

en fırtınalı denizde yolunu kaybeden en acımasız dalga olur bakışlarım...

Dalgalarımın kayalıklarla buluştuğu an çıkan sesleri duymanı hiç istemem!

Canı çok acıyan bir deniz ağlıyor dersin eminim...

Seni özledim, anlıyor musun, özledim!!!

 

Gördüğüm her kuşun kanadına gözlerimi koyuyorum,

bulunduğun diyarlara gelirler de seni görürüm diye...

 

Sana " yar" diyorum,

" yaralarım" kanıyor...

Sana "yara" diyorum,

tüm sözlerimin öznesi oluyor " yar” a"...

Yara giden yolda kocaman bir yaram var!!!

Ne diyeyim, yara yardansa akan kanım değil,

onun için gözümü bile kırpmadan verebileceğim canımdır!!!..

Gönderi tarihi:
  • Yazar
Sana Yar Diyorum Yaram Kanıyor

Bitti sanmıştım,

unuttum demiştim, ömrümün geri kalanını sensiz geçirebileceğim fikrine bile kendimi inandırmıştım!...

En büyük yalan, insanın kendine söylediği yalanmış geç anladım.

Kaleminden çıkan birkaç cümleyle gözlerimin karşılaşması,

yüreğimin seni yeniden hissetmesi,

beynimin içine kazınan kare kare resimlerin

ve kalabalıklar arasında yaşadığım başıboş dalıp gitmelerim!...

Seninle yaşadığı bir günü,

tüm geçmişine ve geleceğine denk tutan bir ruhu,

mahşere kadar taşımak zor gelecek biliyor musun?...

Öyle ya bir yağmur da,

bir göl kenarında,

gözlerinden içtim yağmur ve gece kadar yoğun şarabı ben!...

Gece senin derinliğindir ben de,

yağmur benim yüreğimin sağanakları...

Aklıma düşmeye gör,

en fırtınalı denizde yolunu kaybeden en acımasız dalga olur bakışlarım...

Dalgalarımın kayalıklarla buluştuğu an çıkan sesleri duymanı hiç istemem!

Canı çok acıyan bir deniz ağlıyor dersin eminim...

Seni özledim, anlıyor musun, özledim!!!

 

Gördüğüm her kuşun kanadına gözlerimi koyuyorum,

bulunduğun diyarlara gelirler de seni görürüm diye...

 

Sana " yar" diyorum,

" yaralarım" kanıyor...

Sana "yara" diyorum,

tüm sözlerimin öznesi oluyor " yar” a"...

Yara giden yolda kocaman bir yaram var!!!

Ne diyeyim, yara yardansa akan kanım değil,

onun için gözümü bile kırpmadan verebileceğim canımdır!!!..

 

tutuyodum kendimi ama ağlattın beni bu şiirle dostum :crying: ...kalbe dokunan kelimelerin gücü.. teşekkür ederim :clover::hug:

 

ben bu insanları tanımıyorum

bu şehri bu yolları hep kaybediyorum

eskitiyorum,tüketiyorum,bitiriyorum

herşeyi ve eskiyorum ve tükeniyorum

ve

onlar çok sevenlerdi sonra gidip savaşta ölenlerden oldular

yo yo onlar çok sevmediklerinden böyle kolay öldüler....

 

şimdi ise şiirleri örümcek ağları bağladı

ve insanlar ikiyüzlülüklerinde boğuluyorlardı

sevgili

bana ölenle ölünmediğini gösterdiler

bense kalanla yaşıyamıyorum

oysa onlar her gün ölüyorlardı

öldürüyorlardı ve yaşıyorlardı

sevgili

sana anı yaşatmak isterdim

ve bir ömür boyu çoşkuyu öğretmek

Gönderi tarihi:
  • Yazar

 

Yaşamın ufuk çizgisindeyim

Ölümle dirimin birleştiği

Bir kör noktada...

Uzun ve bir o kadar da acı

Bir Ömrün önsözünü bitirdim

Aklımdan yüreğime köprüler çatarak

Yıllar boyunca

Tufanlar çağında doğdum

Taş taş üstünde bulmamayı bağışladılar bana

Ölümü ve acı çekmeyi,

Gömülmeyi boğuk

Ve dipsiz uçurumlara.

Duasız namazlara durdum

Günde beş vakit, yumruğumu sıkarak

Ben ki, çağdaş dinlerin

Sadık bir kuluydum

Kahve masalarına haritalar çizerek

Kurtarılmış bölgelerin üstünde dingin

Cennetlere girmeyi beklerken

Mezar taşlarında adımı buldum.

Paltomun yakasını ısırarak

Marşlar söyledim ağlamamak için

Gecenin karanlığında, dünya aydınlansın diye

Göğe ağan ateşler yaktım

Ve hiç kimsenin öldürülmeyeceği

Bir dünyanın tarihine

İnsanları öldürerek başladım.

 

Yaşamın ufuk çizgisindeyim...

Yağmurlar yağıyor şimdi

Kime yağıyor bilmem?

Sorular sorular sorular soruluyor

Ama yok bir yanıt veren.

O zaman deniz ve gökyüzü birleşiyor birden.

Öpüşüyor yaşam ve ölüm.

Dünyada o iki kere ikilerin

her zaman dört etmediğini gördüm

Denizin bir derinliği olduğunu, maviden öte

Her taşın altında kımıl kımıl

Bir gerçeğin durduğunu...

Ve ne zaman tarihe yaslanmaya kalktıysam

Doğa yalanladı beni

Ufkun ardını gösterdi.

 

 

Tufanlar çağında doğdum

Denizleri karalar kapladı,

Karaları denizler alıp götürdü.

Yıllar boyunca taşlandım

Benim adıma konuştular, kararlar aldılar

Hükümleri ölümümdü

Ama astıkları bütün urganlar,

Kurdukları darağaçları

Boğdu kendi kendini.

 

 

O an, bir dağın doruğunda durup,

Göz yaşları içinde dünyaya baktım

Bir uçurumun önünde gibiydim

-Besbelli ki yanıldım

Tek kurtulanıyım tufan sonrası şimdi

Türküler söyleyerek aşağılara indim

Öptüğüm her şey dirildi

Adını andığım her varlık gelip karşımda durdu.

 

 

Yaşamın ufuk çizgisindeyim

Denizin gümüşündeyim, göğün aylasında

Ben denizi şeçtim

Vurmak için bu dünyanın bütün kıyılarına.

Daha söyleyecek

Çok sözüm var çünkü,

Daha yaşanacak nice yaz günü...

Ben Akdeniz diyorum ya,

Sen kendi adını ver ona

Ve o ilk gülüşün olsun

Mutluluğun yüz görümlüğü

Gönderi tarihi:

.

Simdi Sevisme Vakti

.

Çiplak heykeller yapmaliyim,

Çirilçiplak heykeller

Nefis rüyalariniz için

Ey önünden geçen ak sakalli kasketli,

Yirtik mintanindan adaleleri gözüken

Dilenci

Sana önce

Siirlerin tadini

Asklarin tadini

Kitaplardan tattirmaliyim

Resimlerden duyurmaliyim. resimlerden...

 

Su oglan çocuguna bak

Firça salliyor

Kokmus manifaturacinin ayagina

Dörtyüzbin tekliginden

On kurus verecek

 

Seni satmam çocugum

Dörtyüzbin teklige,

Ne güzel kaslarin var

Ne güzel bileklerin

Hele ne ellerin var, ne ellerin.

 

Söylemeliyim,

Yok

Yok... meydanlarda bagirmaliyim.

Bu küçük

Güllerin buram buram tüttügü

Anadolu sehri kahvesinde

Kiraz mevsiminin

Sevisme vakti oldugunu.

 

Resimler seyrettirmeli, siirler okutturmaliyim

Bayginlik getiren siirler

Kiraz mevsimi, kiraz

Küfelerle dolu pazar.

Zambaklar geçiriyor bir kadin.

Bir kadin bir bakraç yogurt götürüyor

Salliyor boyaci çocugu firçasini

Belediye kahvesinde hâlâ o eski, o yalanci

O biçimsiz bizans sarkisi.

 

Sana nasil bulsam, nasil bilsem,

Nasil etsem nasil yapsam da

Meydanlarda bagirsam

Sokak baslarinda sazimi çalsam

Anlatsam su kiraz mevsiminin

Para kazanmak mevsimi degil

Sevisme vakti oldugunu...

 

Bir kere duyursam hele güzelligini, tadini,

Sonra oturup hüngür hüngür aglasam

Bos geçirdigim, bagirmadigim sustugum günlere

Mezarimda bu güzel, uzun kasli boyaci çocugunun

Oglu bir siir okusa

Karacaoglan'dan

Orhan Veli'den

Yunus'tan, Yunus'tan...

.

Sait Faik Abasiyanik

Gönderi tarihi:

sana gülmek yakışır okyanus yürekli dostum

sevgiler karşılıklı olunca güzel ve anlamlı bence

xo güzel yüreğin sahibi sevilmezmi,

bende seni seviyorum okyanus yürekli dostum

iyiki varsın ve hep kalacaksın

Gönderi tarihi:

Nan Gibi

.

Ve gözlerin gelir geçer içimden,

Su içerken, sen sokulurken aksam kizilligina,

Ekmegi bölerken,

Yalnizsam, yillar nasil geçmisse aradan,

Unutmak kolay sanmissa sarkilar,

Siirler yalan yazmissa ayriligi,

Kör olsun sözlerim, unuttuysam adini,

An gibi aklimdasin...

 

Gelir geçer gemiler,

Belki sende geçersin diye,

Bir kumru konar her sabah pencereye,

Bir miladi tasir gece bir yildiz,

Soguk olur, üsürsün ya adamakilli,

Hani sarilirsin kendine,

Hani aklin karisir,

Bu bir divaneliktir gönül ah'a alisir,

Ömrüm bitse ne çikar,

Can gibi aklimdasin...

 

Gündür bu geçer gider,

Belki bir sey kalmaz sanirsin,

Yani bir sabah uyandiginda,

Ne hayatin tortusu, ne kokusu alismisligin,

Her sey baska olacaktir,

Baska bir otobüs, baska bir gazete,

Resimlerden silinecek yüzün belki de,

Ne adin, ne sanin,

Bir safak vakti açinca gözlerini,

Bir merhabayla,

Yeniden kurulacak dünya,

Ve sen her safak,

Nan gibi aklimdasin...

 

Bazen bir sey geçer içinden insanin,

En ücra yerlerinden, cesaret gibi bir sey,

Ne olacak iste, kömür yanmiyorsa eskisi kadar güzel,

Fasulyenin tadi yoksa,

Sarkilar yakmiyorsa içini,

Sadri Alisik öyle güzel aglamiyorsa,

Asik olmayi beceremiyorsa Izzet Günay Mahallenin en güzel kizina,

Denizin tuzu, Yalnizligin bahanesi yoksa,

Bir biçak saplaninca yüreginin tam ortasina,

Zannetmeki ölmek zor, ölmek kolay, kolay da!

Kan gibi aklimdasin...

 

Bu da geçer, her sabah kanayacak degil ya,

Bakarsin taze ekmek çikarir kösedeki firin,

Biraz da helvasi bizim bakkalin,

Senden ayirdigim üç bes zeytin,

Otururum sofraya,

Her lokmada geçer acisi belki birakilmisligin,

Bende unuturum, nasil unutulursa sana susuzlugum,

Ve nasil becerdiysem kahrolmayi,

Öyle unuturum,

Ekmek gibi, Nan gibi aklimdasin...

 

Ve gözlerin gelir geçer içimden,

Su içerken,

Sen sokulurken aksam kizilligina,

Ekmegi bölerken,

Yalnizsam, yillar nasil geçmisse aradan,

Unutmak kolay sanmissa sarkilar,

Siirler yalan yazmissa ayriligi,

Kör olsun sözlerim, unuttuysam adini,

An gibi aklimdasin...

An gibi aklimdasin...

Aklimdasin....

.

Ibrahim Sadri

.

Gönderi tarihi:

Lavinia

.

Sana gitme demeyecegim.

Üsüyorsun ceketimi al.

Günün en güzel saatleri bunlar.

Yanimda kal.

 

Sana gitme demeyecegim.

Gene de sen bilirsin.

Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,

Incinirsin.

 

Sana gitme demeyecegim,

Ama gitme, Lavinia.

Adini gizleyecegim

Sen de bilme, Lavinia.

 

 

1957

.

Özdemir Asaf

.

.

 

. Ates Böcekleri

.

isikla ilgili bir yazi okuyordum, elektrikler kesildi

bogazindan geçerek midesine indi kent gecenin

mum aramadim, oysa vardi

pencereye gittim kalkip çalisma masamdan

iki sevgiliden söz ediyordu agaçlar fisildasarak bahçede

agaçlarin yalnizliklarindan korktum

sonra yollardan söz açtilar, düsledikleri yollardan

iste o zaman atesböceklerini,

birbirini kovalayan iki yanarsöner isigi gördüm

gezinen son yildizlariydilar yeryüzünün

çaldiklari agustosböceklerini tahta kafeslere dolduran

bir hirsiz çetesi geçti sokaktan

ay siliyordu, siliyordu camlarini terleyen evlerin

bir irmak kente geri dönmeyecegini bildiren

bir mektup yazip akip gitmisti sudan gerekçelerle

 

yerçekimini ask yoksunlarina birakip

bir bir çikardim giysilerimi

ve kapisini araladim uyudugun odanin

sonra açilmak için dokunmami bekleyen

pembe gülleri gezdirmeye gittik

agaçlarin gözlerini yumdugu küçük koruda

gökyüzümü sarsiyordu islak kelebek kanatlarin

ve geceyi

su isirip durdugun geceyi

gitgide derinlesen karanlikta gitgide sertlesen geceyi

yildizlarin gökfisekleri gibi içimizde patladigi geceyi

çiglenmis sabahla birlesen ve küçülen geceyi

 

her güne böyle baslayalim sevgilim

böyle, atesböceklerine tesekkür ederek

.

Akgün Akova

.

.

 

.

Gönderi tarihi:

Belki Yine Gelirim

.

 

 

Dudaklarimi kanatircasina isiriyorum günlerdir

her sözcük dilimin ucunda küfre dönüyor çünkü

Bir gök gürlese bari diyorum bir sagnak patlasa

bitse bu sessizlik, bu kirli yapiskanlik bitse

ama bir tufan az mi gelir yoksa yine de

yirtilan ve parçalanan birseyler olmali mutlaka

hiç durmadan yirtilan ve parçalanan bir seyler

 

Oysa ne kadar sakin bu sokaklar ve bu kent

ne kadar dingin görünüyor bana simdi gökyüzü

 

Gidenler nerde kaldilar, özledim gülüslerini

bir kenti güzellestiren yalniz onlardi sanki

onlardi çocuklara ve aska ölesiye baglanan

kadinlari güzellestiren herhalde onlardi

' Tükürsem cinayet sayilir' diyordu birisi

tükürsek cinayet sayiliyor artik

ama nerde kaldilar, özledim gülüslerini onlarin

 

Uzun uzun bakiyorum kivrilan sokaklara

tek yaprak bile kimildamiyor nedense

ve tek tek söndürüyor isiklarini varoslar

alnimi kirik bir cama yasliyorum, kaniyor

kanimin pihtilarinda güllerin serinligi

ve fakat bir cellat gibi yetisiyor pusudaki

Dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük

 

Yasamak neleri ögretiyor, düsünüyorum

okudugum bütün kitaplar paramparça

çikip dolasiyorum aksamüstleri bir basima

bir uçtan bir uca yalnizliklar oluyor kent

bulvar kahvelerinin önünden geçiyorum

sirnasik aydinlar, arabesk hüzünler

bir gazete sayfasinda sereserpe bir yosma

 

Sesler gittikçe azaliyor, kuslar azaliyor

ve ne zaman yolum düsse vuruldugun yere

kizgin bir halka oluyor boynumda o sokak

Hüznü yalniz atlarimiz duyuyor artik

biz çoktan unutmusuz böyle seyleri

ama içimde bir sirtlanin dalgin durusu

ve dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük

 

Içimde zaptedilmez bir kirma istegi

dizginlerini koparan bir at sanki bu

soluksoluga kaliyorum her sonbahar

ve sevgilim ne zaman hosgörülü olsa

bir yolculuk düsüyor aklima, gidiyorum

bütün gençligim böylece geçip gitti iste

ama hala bir seyler var vazgeçemedigim

 

Hangi duvar yikilmaz sorular dogruysa

birgün gelirsek hangi kent güzellesmez

siirlerim bir dostun vuruldugu yerde yakildi

geri almiyorum külleri yanginlar çiksin diye

Devriyeler çikart simdi, bütün isiklarini söndür

sordugum hiçbir soruyu geri almiyorum ey sokak

ve dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük

 

Dudaklarimi kanatircasina isiriyorum günlerdir

bir gök gürlese bari diyorum bir sagnak patlasa

bitse bu kirli ve yapiskan sessizlik, hiç gitmesem

oysa ne kadar sakin sokaklar, kent ve bütün yeryüzü

ipince bir su gibi siziyorum gecenin tenha gögüne

sessizce çekip gidiyorum simdi, sessiz ve kimliksiz

Belki yine gelirim, sesime ses veren olursa bir gün

.

Ahmet Telli

.

Gönderi tarihi:

Hiç sevmedim kimseyi senin kadar....

Yüreğim yanmadı hiç bu kadar..."

 

Bir el bazen neleri ayakta tutabiliyor hiç düşündünüz mü ve neleri yıkabiliyor tek başına ? Bir eli tutmak bir insanı hayata bağlamakla eş değerde olabiliyorsa eğer bunun adı aşktır. Böyle bir eli tutmak hayatı bulmaktır belki de....

 

Hiç sevmedim seni sevdiğim kadar dersin birine ve sonra onun arkasına dönüp gitmesini izlemek ne zordur. Bir eliyle hayata bağlamak bir eliyle o verdiği hayatı geri almak gibi... Bazen mecburu ayrılıklar mecburi acılar yaratır. Bile bile kapıyı aralık bırakırsın ve tüm yalnızlığın ve hüznün içeri dolmasına izin verirsin. Buna rağmen aklının bir köşesinde sonsuzluk vardır. Bitmedik , bitemez , bitmeyecek... Bir ömrü bir aşka adamaktır bu belki ve elbette yürek ister ayrıysan. Dönüş yolları geçilemeyecek kadar darsa bile bir umut koyup sol yanına beklersin hayatının ışığının o derin karanlıktan gelmesini. Zaman geçtikçe göremez olursun hiçbir şeyi gözlerinin buğusundan ve kalbinin karanlığından... Beklemek zordur eğer beklenen kalbinden çok uzakta ise...

 

"Çok yalnızım, seninle bir yarım...

 

Eğer elindeyse ne olur çal kapımı,

Eğer yüreğindeysem ne olur sil göz yaşımı.."

 

 

Bir hayatı kaybetmek bir elin sıcaklığını kaybetmekle eş değerse işte bu aşktır. Böyle bir eli kaybetmek ölmeden ölmektir. Ruhunu o sıcaklığa terk edersin o el senden uzaklaşırken. Ruhsuz bir beden ölmekten beterdir...

 

Ne kadar umut edersen et korkular rahat bırakmaz aklını ve umudunu köreltir sonsuz telaşların o bekleyişte. İsyanın yükselir bastıramazsın çektiğin yalnızlığın en acımasız yanı canını yakmaya başlayınca. Tanrıya yalvarırsın son bir şans diye gerçekleşmeyeceğini bildiğin halde. Umudun ve benliğin avuçlarının arasından akıp gider. Ruhsuz, umutsuz ve benliksiz kalırsın bir başına. Zaman acımasızlaşır ağladıkça.

 

"Gel... Korkuyorum... Nefes alamıyorum. Eğer hala dudaklarında ismim varsa gel... Sıcaklığın olmadan tutunamıyorum..."

 

Hatanın üstüne hata ekleyerek yaşıyoruz. Bile bile kaçırdık belki de o treni. Beklemek için çok geç , vazgeçmek içinse çok erken. Bir ömre bedelse bile geç kalınmış bir mutluluktan vazgeçmiyorum. Verilen sözler unutulmamalı, ben unutmadım...

 

"Eğer elindeyse ne olur çal kapımı,

Eğer yüreğindeysem ne olur sil gözyaşımı...

 

alıntı

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.