Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 31 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 31 Temmuz , 2007 AŞK Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler. Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık Sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz Sanki hiç olmamıştı Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti Çünkü iki kişiydik Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra Sonrası iyilik güzellik. Cemal Süreya Alıntı
Φ ErdalAktas Gönderi tarihi: 1 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 1 Ağustos , 2007 Düşün, uzay çağında bir ayağımız, Ham çarık, kıl çorapta olsa da biri Düşün, olasılık, atom fiziği Ve bizi biz eden amansız sevda, Atıp bir kıyıya iki zamanı Yarının çocukları, gülleri için Herbirinin ayvatüyü, çilleri için, Koymuş postasını, Görmüş restini. He canım, Sen getir üstünü. Uy havar! Muhammed, İsa aşkına, Yattığın ranza aşkına, Deeey, dağları un eder Ferhadın gürzü! Benim de boş yanım hançer yalımı Ve zulamda kan-ter içinde, asi, He desem, koparacak dizginlerini Yediveren gül kardeşi bir arzu Oy sevmişem ben seni... Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 1 Ağustos , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 1 Ağustos , 2007 Ben bal arısı gibiydim senden önce Bak pervanelere döndüm seni görünce Yana yana kül olsam her an Yine de senden ayrılamam Yoluna adadım ömrümü ben sensiz olamam Yana yana kül olsam her an Yine de senden ayrılamam Bin yıl yaşasam yine sana doyamam Sana gönlümü verdim nazlı güzel Seni ağlatsam gözlerim açık gider Bana ellerini ver hayat seni sevince güzel Yoluna adadım ömrümü ben gel kaçma güzel Bana ellerini ver hayat seni sevince güzel Sana gönlümü verdim nazlı güzel Zuhal Olcay - Pervane - Başucu Şarkıları 2 Söz - Müzik:Özdemir Erdoğan Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 1 Ağustos , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 1 Ağustos , 2007 Sarhoş akşamların aldırmaz neşesi Bir anda yağmura bıraktı yerini Fransız şarkılarından hiç anlamam ama Bu akşam arkadaş oluyorlar bana Dilberin sesi içimin hüznü Bir dudak uzandı bir dudağı öptü Ah aşk varlığın bir dert yokluğun daha kötü... İki ucu aşklı değnek Nedeni bu olsa gerek Varsa ağlarsın yoksa ağlarsın İki ucu aşklı değnek İki gözü yaşlı yürek Uslanmaz mısın, ders almaz mısın? Güneş nasıl hem yeşertir hem de yakar Öylesine yaşandı bitti aşklar... Dans edilirken ufak barın ortasında, Garson kız göz kırptı gibi geldi bana Yan masada bir yaşlı çift elele Sözler bitmiş ama kalpleri hala gözgöze... Murat Köseoğlu Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Aşkın coğrafyasını sana anlatayım mı? İstersen sözlerime sevgiler katayım mı? Orda dereler, tepeler hep dümdüz görünür. Karanlık, yıldızsız, geceler gündüz görünür. Ayrılık çökerse gelin duvaklı dağlara, Yazlar küsüp, bulutlar ağlayıp, güz görünür. Aşkın coğrafyasını sana bildireyim mi? İstersen akan gözyaşını sildireyim mi? Orda volkanlar aşk ateşiyle sana patlar. Çöldeki toprak gibi susuz kalırsa çatlar. Orda aşkından mecnun olan o kadar çok ki, Sevgilisine varmak için kanyona atlar. Aşkın coğrafyasını sana öğreteyim mi? İstersen gönlünü birazcık eğleteyim mi? Orda şimal rüzgârı vızır vızır saz çalar. Yeşeren bozkır kendini platoya salar. Menderes menderes nazlı akan akarsular, Mavi okyanusun derinliklerine dalar. Aşkın coğrafyasını sana dinleteyim mi? İstersen feryat edip arzı inleteyim mi? Orda sevgililer yaylada el ele gezer. Mevsimler hep bahar olur, güle güle gezer. Mutluluklar derinden gayzer gibi fışkırır, Hoplayıp zıplayıp sakat olan bile gezer. Aşkın coğrafyasını sana yaşatayım mı? İstersen kalbine aşk ateşi atayım mı? Orda aşkıyla yanardağları delenler var. Ah! Aşk odunu yakıp cezbeye gelenler var. Orda sevgilisine kırk yıl odun taşıyıp, Onun bir bakışıyla yıllarca gülenler var. Aşkın coğrafyasını sana göstereyim mi? İstersen alize rüzgârı estireyim mi? Orda inançla yüklenmiş rahmet bulutları var. Orda güzel ülkemin şanlı hudutları var. Yirmi birinci yüzyılın Türkiyesi için, Genç, dinamik, ileriyi gören umutlar var. Aşkın coğrafyasını son kez anlatayım mı? İstersen ben usanmam on kez anlatayım mı? Ah! Bu coğrafya beni şair etmiştir canım, Bu coğrafyada neler neler bitmiştir canım, Yarla kalp kalbe verip, mor dağlara çıkınca, Izdıraplar mı kalır, dertler bitmiştir canım. 08.02.2007 --Aşkın Coğrafyası-- *Tarık Torun Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Gel demedim ki Gelirdin oysa Koşa koşa. Sım sıkı kapadım kavanozun kapağını Gururum tozlu raflarda kaldı Sevdamsa dim dik ayakta Biliyorum dualarım gitmeyecek boşa Umut işte geleceğini düşlemek Ama... Sallanan sandalyem bahçe kapısını gören tarafta Duyduğumda gıcırtısını, Yavaşça açılışını... Koşacağım sana Kollarına Tükenmeden beden Bari bir haber yolla Güvercinle, Ulak'la. *Sevim Erdoğan Tezel Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 OMZUNDA GÖZ İZLERİ *Kördür camlar Sağırdır Haykırır dudağının mührü Çığlık çığlığa �suskunluğun- Bir nefes taşmaz dışarı �tutuklu- Kırılır parmak uçların Kırılırgözpınarlarınınkapısı Kan tutar yüreğini Döner başın Bu ev yas tutar Bu perdeleri solgun pencere Pervazına kuş konmaz -Kuşlar- sustan anlamaz Sen yürürsün Yol durur Kalp durur Avuçların �buz- camda Cam ayaza yenik Sen yürürsün Ardınsıra yürür kış Her adımın kar Kar kör Sen sağır Avuçların buz Yas tutar unutulan Bu evde Camda Pervazı sessiz Sen yürürsün Omzunda göz izleri... * Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Hoşgeldin Dünyama Adı Bende Saklım...* ** *Hoş geldin. Bir kere geldin artık. Bir kere girdin o kapıdan. Hoş geldin ömrüme, hoş geldin hudutlarıma. Buralar benim hayatım. Şu çizgiler alnımdaki, benim hayatımın hudutları. Aslında uzun zamandır bir sürü hudut karakolu dikip, bir sürü asker koymuştum. İzin vermiyordum topraklarıma girilmesine. Sen öyle masum ve sade bir ritimle girdin ki, ''Tamam" dedim, "Buyursun girsin ömrüme..". Hoş geldin. Gelir gelmez yağmur yağdı farkındayım. Allah'ın hikmeti işte. Elimizde olmaz bazen her şey. Ya da bahane ederiz işte böyle. Aslında bulamaz mıydım bir şemsiye? Bal gibi de bulurdum da, işime gelmedi. Özlemişim yağmurda ıslanmayı. İyi de geldi bu serinlik yangınına yüreğimin. Sen gelmeseydin istemezdim yağmur falan yağsın. Sen girdin ya o kapıdan içeri, değil yağmur taş yağsa koymaz artık. Hoş geldin. Simdi geç otur bakalım şöyle köşesine alnımdaki çizgilerin. Artık nasıl olduğunu biliyorum, telaş etmiyorum farkındaysan. Gençliğimde bende bir telaş, her gelen memnun olsun diye yer açardım da, Her giden bir çizgi daha atar giderdi alnıma. Şimdi bana kırış kırış gelen alnıma, bir çizgi de sen atacaksın anlaşıldı. Hoş geldin. Boş ver adını, gözlerini göster bana. O çizgiler boşuna olmadı. Gözlerine baksam anlarım derdini, üzme kendini. Hoş geldin. Bil ki bir kere girdin mi o kapıdan, bu hudutlar bırakmaz adamı. Artık benden biri olur çıkarsın. Tehlikelidir ama zevklidir benden biri olmak. Benden olmak, benimle ıslanmak demek. Eğlenirken zatüre olmayı da göze alabilmek demek. Ama ağlarsan gecenin bir yarısı, Kaf Dağı'nda bile olsa kopup gelecek bir omuz demek sorgusuz yaslanılacak. Hoş geldin ömrüme. Hoş geldin hudutlarıma. Hoş geldin yağmuruma. Hoş geldin hayatıma.* *Hoş geldin dünyama.* Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 bir adın kalmalı geriye bütün kırılmış şeylerin nihayetinde aynaların ardında sır yalnızlığın peşinde kuvvet evet nihayet bir adın kalmalı geriye bir de o kahreden gurbet sen say ki ben hiç ağlamadım hiç ateşe tutmadım yüreğimi geceleri, koynuma almadım ihaneti ve say ki bütün şiirler gözlerini bütün şarkılar saçlarını söylemedi hele nihavent hele buselik hiç geçmedi fikrimden ve hiç gitmedi bir topak kan gibi adın içimin nehirlerinden evet yangın evet salaş yalvarmanın korkusunda talan evet kaybetmenin o zehirli buğusu evet isyan evet kahrolmuş sayfaların arasında adın sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı bu sevda biraz nadan biraz da hıçkırık tadı pencere önü menekşelerinde her akşam dağlar sonra oynadı yerinden ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca sen say ki yerin dibine geçti geçmeyesi sevdam ve ben seni sevdiğim zaman bu şehre yağmurlar yağdı yani ben seni sevdiğim zaman ayrılık kurşun kadar ağır gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın yine de bir adın kalmalı geriye bütün kırılmış şeylerin nihayetinde aynaların ardında sır yalnızlığın peşinde kuvvet evet nihayet bir adın kalmalı geriye bir de o kahreden gurbet beni affet Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç ** *Ahmet Hamdi Tanpına* Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat, soluk almak güçleştiğinde, Yüreğin susup, mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını, Dağlara dönmeli yüzünü insan. Yeni patikalar, yeni yollar seçmeli, yüreğini ferahlatacak; Yeni insanlarla 'tanışmalı, yeni keşifler yapacak.... Hep isteyip de, bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa, Gerçekleştirmeyi denemeli! Her geçen gece, ölüme bir gün daha yaklaştığını; zamanın bir nehir, Kendisinin bir sal olup da, O dursa da yolculuğun devam ettiğini anlamalı. Baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler, Her akşam aynı can sıkıntısıyla eve giriliyorsa, Değiştirmeye çalışmalı bir şeyleri; Küçük şeylerle başlamalı belki; örneğin, bir kaç durak önce inip Servisten, otobüsten; yürümeli eve kadar, yüreğine takmalı güneş gözlüklerini; Gördüğünü hissedebilmeli! Sağlığını kaybedip, ölümle yüz yüze gelmeden önce, Değerli olabilmeli hayat! İlla büyük acılar çekmemeli, küçük mutlulukları fark etmek için! Başkasının yerine koyabilmeli kendini; Ağlayan birine "gül", inleyen birine "sus" dememeli! Ağlayana omuz, inleyene çare olabilmeli! Şu adaletsiz, merhametsiz dünyaya ayak uydurmamalı; Sevgisiz, soysuz kalarak! Dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden, Derin bir soluk alıp, hapsetmeli kokusunu içine... Güneşin doğuşunu seyretmeli arada bir, seher yeli okşamalı saçlarını... Karda, yağmurda; sevincine, coşkusuna; fırtınada boranda; Öfkesine, isyanına ortak olabilmeli doğanın! Bir çocuğun ilk adımlarında umudu; bir gencin düşlerinde geleceği; Bir yaşlının hatıralarında geçmişi görebilmeli! Çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi, mutlu etmeden mutlu Olmayı beklememeli! Ama küçük, ama büyük; her hayal kırıklığı, her acı; Bir fırsat yaşamdan yeni bir şeyler öğrenebilmek için; kaçırmamalı! Çünkü; hiç düşmemişsen, el vermezsin kimseye kalkması için, hiç Çaresiz kalmamışsan, dermanı olamazsın dertlerin; ağlamayı bilmiyorsan, Neşesizdir kahkahaların; Merhaba dememişsen, anlamsızdır elvedaların... Ne, herkesi düşünmekten kendini, ne; kendini düşünmekten herkesi unutmamalı! Bilmeli; çok kısa olduğunu hayatın; hep vermek ya da hep almak için... Sadece, anlatacak bir şeyleri olduğunda değil, Söyleyecek bir şey bulamadığında da dinleyebilmeli! Aklı ve kalbiyle katılabilmeli sohbetlere... Hafızası olmalı insanın; hiç değilse, aynı hataları, aynı bahanelerle tekrarlamaması için! Soruları olmalı, yanıtları bulmak için bir ömür harcayacak! Dostları olmalı, ruhunun ve zihninin sınırlarını zorlayacak! Herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgisi; Ama, kapasitesi sınırlı olmalı yüreğinin ki, hakkını verebilsin sevdiklerinin; Zaman bulabilsin; Bir teşekkür, bir elveda için... Yaşam dedikleri bir sınavsa eğer; Asla vazgeçmemeli sevmek ve öğrenmekten; Ama, herkesi sevemeyeceğini de her şeyi bilemeyeceğini de fark edebilmeli insan! Tıpkı, her şeye sahip olamayacağı gibi... Zamanın ninnisiyle, uykuda geçirmemeli hayatı...!* CAN DUNDAR Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Saman alevi aşklardı yaşadığımız Oysa ben, Korlanmış ateş isterdim. Bilemezdim! Gökten boşalan yağmurun ıslatacağını, Güneşin kavuracağını, Karın donduracağını, Kasırganın yönümü değiştireceğini. Oysa ben, Sevda yüklü yağmur bulutları bekleyen, Kurumuş toprak VE Engin deniz de yelkenli olmak isterdim... Necla TOPÇU Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Saman alevi aşklardı yaşadığımız Oysa ben, Korlanmış ateş isterdim. Bilemezdim! Gökten boşalan yağmurun ıslatacağını, Güneşin kavuracağını, Karın donduracağını, Kasırganın yönümü değiştireceğini. Oysa ben, Sevda yüklü yağmur bulutları bekleyen, Kurumuş toprak VE Engin deniz de yelkenli olmak isterdim... Necla TOPÇU Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Bahar, yalvarırım çek git işine!.. -------------------------------------------------------------------------------- Bahar, yalvarırım çek git işine!.. Salma üstüme çiçeklerini, ...aklımı çelme!.. Her sabah çimenlerin çiyden ürpererek uyanıyor bahçemde; sonra güneşle oynaşıp tütsülenmiş gibi buğulanıyor. Ne zaman sokağa çıksam badem ağaçları salkım saçak çiçek... Kavaklar kıpır kıpır, ıslık ıslığa meltem... Kırda dayanılmaz bir kekik kokusu, toprakta türlü çeşit börtü böcek... Yapma bunu bana bahar, Böyle üstüme gelme...! * * * Zaten damarlarıma zor zaptediyorum kanımı... Çoktan cemreler düşmüş beynime, yüreğime... Kalbimin buzları erimiş. Göğüs kafesimde ne idüğü belirsiz bir kıpırtıyla geziyorum nicedir... Bir de sen çıldırtma beni... Krizdeyim ben... tembelliğin sırası değil, uyamam sana... Al git serçelerini sabahlarımdan, çağlalarına, kokularına hakim ol. Meltemlerine söyle, deli gibi ıslık çalıp sokağa çağırmasınlar beni... Bulutların üşüşmesin başıma... Girme kanıma benim... ...yoldan çıkarma...! * * * Sen ki en cilvelisisin mevsimlerin, afrodizyakların en etkilisi, Sevdanın suç ortağısın. Kıyma bana...! Biliyorum çünkü, yine kandırıp yeşillendireceksin aşka; gövdemi azdırıp sonra birden çekip gideceksin. Tam kanım kaynamışken sana, toplayıp allarını morlarını, beni bir kuraklığın ortasında terk edeceksin... O iple çektiğim ışığın, dayanılmaz olacak o zaman... Ne o delişmen sabahlar kalacak, ne günaha çağıran çapkın eteklerin uçuştuğu günbatımları... Tembel kuşların şakımaktan bitap, ebruli çiçeklerin kokmaktan... Buselerin nemi kuruyacak çöl rüzgarlarında... Yeşerttiğin çiçekler, yürekler solacak; damar damar çatlayacak ruhumuz... Hayat, bir ezik otlar diyarına dönüşecek yeniden... yüreğim viraneye... Her bahar sarhoşluğu gibi, geçecek bu sonuncusu da... Ebedi bahar, bir başka bahara kalacak. * * * İyisi mi, hiç azdırma ruhumu bahar... İş açma başıma... Git işine! Yoldan çıkarma beni!... Can Dündar Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Kaybolan Sevdalar Güneşin üzerinden doğup battığı bir şehir gibiyim,soğuk ve karanlık. bütün acılar,kederler beni bulmuş dağılmış,savrulmuş,kahrolmuş sevdalarım. Ne pişmanlıklar fayda etmiş ne hüzün ne çaresizlikler çare olmuş derdime avuç avuç acı basmışlar yarama tutuşmuş,yanmış,zehrolmuş sevdalarım. Dudaklarımda kurumuş tebessümler gözlerimde yaş olmuş sevinçlerim ümitlerim eriyip,umutlarıp tükenince yıkılmış,dökülmüş, yok olmuş sevdalarım. İçimdeki sabır kayaları çatlamış mutluluklar balonmuş birer birer patlamış sıra bana gelince kader üçe beşe katlamış alınmış,çalınmış,kaybolmuş sevdalarım... (21 Ağustos 2002) Birol Hepgüler Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 hiç yalnız bırakmayan dostuma.. Biliyorum, ağaçların yaprakları arasından sızan loş bir ışıkla ardımdaki karanlıkta süzülüyorum... Her yaprağın hışırtısı, başka anlamlar veriyor yollara. Soğuk ve ıslak molalarımda, imlalara takılmadan, ilk defa kollarımı hayata hiç olmadığı kadar açıyorum.. İnadına yaşıyorum artık, inadına dipdiri belalar buluyorum yaşamaya.. Kirli, beyaz bir sisin içinde, hep orada, hep aynı yere ışıyan yıldızlar arıyorum gecelerime. Yarım kalsın istemiyorum hikayem, hayatımda eksilen ne varsa tamamlayıp, giderken dolansın istemiyorum yaralarım ayağıma... Parmaklarımda canımı yakan kelimelerin tuhaf acısı, saçlarımı avuçlarımın arasına alıp, sıkıyorum başımı.. Damla damla akıp da kaybolsam diyorum, sessizce, yazmadan, okumadan, duasız, sus payım bile olmadan, damla damla, usulca. Korkmadan basıyorum toprağa, dağlara doğru kaldırıyorum başımı, uzak, derin, dipsiz bir boşluk yok artık gördüğüm yerde, üşümüş parmaklarımı göğsüme gizleyerek, yüreğim düşecekmiş gibi bakıyorum gökyüzüne, yaramı öpüyor rüzgar, sarmalıyor, kucaklıyor, kestirmeden giriyor hep içime. Kıyısında dursam da yaşamın, olsun, kıyısından da olsa tutunuyorum işte, gittiği yere kadar... Şiddetli kasırgalardan yol boyu halı.. Yürümek cesaretti, Durmayı seçti çoğu.. Varsın kasırga olsun ismi.. Tekrar tekrar ölebilirim.... alıntı.. Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Kalbim Siyah beyaz bir film gibiydin herkes uyurken izlediğim Sevgilim benim çok özledim Her zaman gitmek istediğim tatil yerleri gibiydin Dergi sayfalarında hiç gidemediğim Bu bir masal başı iyi mutsuz sonlu Senle ben batı doğu ama dünya yuvarlak Kalbim ellerim kadar küçük değil Kalbim ellerim kadar küçük değil En çok sevdiğim şarkıydın herkesten çok sevildin Sevgilim benim çok özledim Ben küçük bir kız heyecanlı oyuncaklarım tahtadandı Hepsi kırıldı yapıştırdım Bu bir masal başı iyi mutsuz sonlu Senle ben batı doğu ama dünya yuvarlak Kalbim ellerim kadar küçük değil Kalbim ellerim kadar küçük değil Ben küçük bir kız heyecanlı oyuncaklarım tahtadandı Hepsi kırıldı yapıştırdım şebo.. Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 dostluğunuza layık olmak onur Kaybolan Sevdalar Güneşin üzerinden doğup battığı bir şehir gibiyim,soğuk ve karanlık. bütün acılar,kederler beni bulmuş dağılmış,savrulmuş,kahrolmuş sevdalarım. Ne pişmanlıklar fayda etmiş ne hüzün ne çaresizlikler çare olmuş derdime avuç avuç acı basmışlar yarama tutuşmuş,yanmış,zehrolmuş sevdalarım. Dudaklarımda kurumuş tebessümler gözlerimde yaş olmuş sevinçlerim ümitlerim eriyip,umutlarıp tükenince yıkılmış,dökülmüş, yok olmuş sevdalarım. İçimdeki sabır kayaları çatlamış mutluluklar balonmuş birer birer patlamış sıra bana gelince kader üçe beşe katlamış alınmış,çalınmış,kaybolmuş sevdalarım... (21 Ağustos 2002) Birol Hepgüler Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Telefonda konuşamam bilirsin, Mektuplarıysa ertelerim hep,belkide yazım çirkin diye. Çok düşündüm, çok kurdum, Karar verdim hep vazgeçtim,ama sana yazabilirim nihayet. Aslında söz vermiştim,duygularımı kilitlemiştim,ta ki sen açana dek. Korkma sevgi dilenmeyeceğim ama bilirsin beni işte Bitiririm her şeyi bir dikişte Aşk bu,savaş bu binlerce yıldır sürüp giden Aşk bu,savaş bu kadın ve erkek arasında Artık saymıyorum yılları,bana deyip geçen hayatları, Zaten pek de sevmem insanları. Ama kimi dostlar var sevdiğim,sokak köpekleri beslediğim, Bazı güzel anılar biriktirdiğim. Tutku garip bir şey ve çok vahşi, Ve çok hırslıydım zaten bende o yüzden de yağmaladım seni... Kolay değildir bilirim,bir aşkı bir kalbe koymak, Hele bir başkasını severken sen. Teşekkürler,bir zamanlar beni cok sevdiğin için Bu mektup da olmadı,kelimeler toparlanmadı,işte şimdi çöpe gidiyor. Yinede mektubuma son verirken, Seni her zaman çok seven, Ben.. Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Yaşam bir ıstaka; gelir vurur ömrünün coşkusuna. Hani tutulur dilin, konuşamazsın… Tırmandıkça yücelir dağlar. Sen mağlupsun sen ıssız ve kalbinde kuşların gömütlüğü; tutunamazsın! Eloğlu sevdalardan dem tutar, aşk büyütür yıldızlardan; senin ise düşlerin yasak, dokunamazsın... Birini sevmişsindir geçen yıllarda. Açık bir yara gibidir hâlâ. Hâlâ ne çok özlersin onu, ağlayamazsın… Yolunda köprüler çürür. Sesin, sessizlik sanki bir uğultuda. Savurur hayat kül eyler seni, doğrulamazsın! Yapayalnız bir ünlemsin dünyayı ıslatan şu yağmurlarda. Her şey çeker ve iter, anlatamazsın... Yaşam bir ıstaka, gelir vurur işte ömrünün coşkusuna. Sesinde çığlıklar boğulur ama, bağıramazsın… Sonra vakt erişir, toprak gülümser sana; upuzun bir ömrün ortasında ne hayata ne ölüme yakışamazsın… Yazdırmalısın mezar taşına: Ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın, aslında hiç olmadım ben bu oyunda ömrüm beni yok saysın… * Yılmaz Odabaşı* Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Kişisel birşey değil bu Yaşamak zor buralarda Kimdendi bu yara diye Kalbine sorduğunda Gerçeği istiyorsan Diyeceklerimi unuttum Garip geliyor dostlar İz bırakmadan kaybolunca Bilirim geri gelmezler ama En güzel günleriydi onlar hayatımın Bazen bir fısıltı çıkar Bağırmaya çalışınca Tek bir umut bile yokmu İnsan geçmişle yaşayınca Sonkez inan yalan olsada Bazen bir rüya yeter Kendimi kandırabilirim İkimizde görürsek eğer Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Kurumuş kuyunun suyu İncirin sütü çoktan çekilmiş Bir zamanlar dünya sandığım bahçeyi Ayrık otları dikenler bürümüş Bardaktaki su, denizde kum kadar umarsızdım Bir zamanlar dünya sandığım bahçeyi Ayrık otları dikenler bürüdü Anne, ben geldim Dizlerin duruyor mu başımı koyacak? Anne, ben geldim Ben, oğlun, hayırsızın... Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Sevmek inanmaktır. Sevmek yaşamaktır. Sevdiğini kendisi gibi, kendisinden de çok duyumsamaktır. Sevmek sevdiği olmaktır. Sevmekte ikilikler kalkar, bir olmalara gidilir. İki ten, iki kalp, iki gönül yoktur sevgide. Tek bir kalp olunur, tek bir yürek olunur. Sevmek paylaşmaktır . Sevdiğiyle sevdiğini paylaşmaktır. Sevdiğiyle kalbini bölüşmektir sevmek. Ki tek kalp olunsun. Sevgide son yoktur. Sevgiler hiçbir zaman son bulmazlar. Biten sevgiler yoktur, bitmiş gibi görünen sevgiler vardır. Vazgeçiş de yoktur sevgide. Yaşandıkça yaşatılır sevilen. Ama kimi zaman sevgili için kimi zamansa sevginin bir gereği olarak saklanır bu aşklar. Vazgeçiş yoktur, vazgeçmiş gibi görünmek vardır o yüzden. Sevmekte istemek yoktur. Sevgilinin olduğu yerde son bulur istekler. Bir şey varsa istediğin bu senin için değil, sevgili için istediğindir. Ondan O'nun adına istersin. O'nu daha sonsuz sevebilmek için istersin. Sevme özgürlüğünü istersin, kabul edilmesini istersin. İstersin ama bir gün gelir bu istekler de son bulur. Kendinden istersin artık. Sevgiliyi daha çok sevmek istersin kendinden. Sonsuz kılmak istersin. Bu yolda sevgili olur mu, olmaz mı bunu sevgilinin isteği belirler. Sevmek sevgiliyi istememeyi öğrenmektir. Sevmek sevgiliyi sevgili olmadan sevmektir. Sevmek; sevmek istemektir. Sevmek, beklememektir. Beklentilerin son bulduğu bir duraktır o. Öyle ki tüm gerçekler, tüm dünya silinir gider. Ne O'ndan anlasılmayı beklersin, ne onu anlamayı. Ne onun gelmesini beklersin, ne onun Leyla, Mecnun olmasını. Beklediğin bir şey yoktur sevmeyi becermek dışında. Sevmek, gücenmemektir. Sevmek sevgililerin hiçbir sözüne üzülmemeyi ögrenmek demektir. Sevgilinin ölüm hançerine bile hayır dememektir sevmek. Onun vuruşuna, onun tokadına alınmamaktır, sevgiliden gelen her hareketi ve her sözü kabullenmektir. İhanetlere, hainliklere bile üzülmemektir. Sevgiliden gelen öl emrine bile ölürüm diyebilmektir. Kendi elleriyle kalbini bir bıçak ucuna koymaktır sevmek. Sevmek ölmektir. Sevmek, ölmesini bilmektir. Sevgili için yaşamaktır. Onun eli, kolu, gözü, kalbi olmaktır. Ama artık onun bir şeyi olunmadığı bir zaman ölmesini bilmektir! Sevmek, vermektir. Sevmek sevdiği için almasını bilmektir. Almamaya yemin ederek vermektir. Ama almalarda kurtaracaksa sevgiliyi almasını bilmektir sevmek! Sevmek, tükenmektir. Sevmekten ölürken tekrar varolmaktır o sevgiden. Sevmek sevgilinin gel deyişine hayır demektir. Sevgilinin aşkıyla boğuşurken, yüzerken o aşk denizinde sevgilinin uzanan eline hayır demektir. Sevgilinin bakan gözüne bakmamaktır sevmek. Ağlayan gözlere şefkat ve tebessümle yanıt verebilmektir. Sevmek, sevgili olmaktır. Sevgilinin yüzündeki gülücük olmaktır. Onu yaşama döndürecek bir damla su olmaktır. Sevmek sevgilinin limanı olmaktır. Sevmek sevdiğinin canı olmaktır. Onun ölümü isteyebileceği canı olmaktır. Sevmek yangın olmaktır. Yanmaktır, kor olmaktır. Dağ olmaktır, evren olmaktır. Her şey olmaktır, hiç olmaktır. Alev olup girmektir gönüllere. Sevmek yürümektir gönüllerde. Sevmek güvenmektir. Sevmek onaylanmaktır. Sevmek sevgiliye bir nefes gibi, bir ses gibi yakın olmaktır. Sevmek çok ötelerde olsa bile yaşamak ve yakın olmaktır sevgiliye. Yakınlılıktır, doğallıktır, özdenliktir sevmek. Yalansızlık, içtenlilik, ölümsüzlülüktür sevmek. İlk insanın, Havva'nın Adem'in saflığını ve temizliğini, çocuk masumluğunu taşımaktır sevmek. Gözyaşı olmaktır, yağan yağmur olmaktır. Bir sonbahar mevsiminin sarı yaprağı gibi yalnız olmaktır sevmek. Sevgilisizken sevgiliyi sevmektir. Sevmek üşümektir. Sevgilinin yokluğuna üşümektir. Sevgiliyle her şeyi göze almaktır sevmek. Ki sevgilinin olduğu cehenneme yürümektir. Sevgilinin olmadığı Cennete de gitmemektir sevmek. Sevmek, sevgiliyi cennet etmektir. Sevmek bir olmaktır. Sevmek yaşamaktır. Ve sevmek inanmaktır. Sevmek bir başkasının hayatını yaşamaktır. Sevmek sevmesini haketmektir. Sevmek sevgilinin baktığı yerde, sustuğu yerde olmaktır. Sevmek sevgilisiz geçen gecelerin sabahına varmaktır. S evmek saz benizli sabahlarda yaşamaktır sevgiliyi. Sevmek sevmesini bilmektir. Sevmek ölmesini bilmektir. Sevmek SEVMEK olmaktır. AŞK olmaktır. Aşk bir kere sevmektir. Sevmek aşkın kendisi olmaktır. Ölümü Özlemeyen Aşkı Anlayamaz.. alıntı Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Biraz sarhoş biraz aşığım ben uyurken siz umudu ararım Yok ellerimde aşkım yok ne üzgün ne kırgınım Üvey çocuk olmadım üvey anne olmadım üvey insanlıkmı alın yazım Aşkına doyamadım karardı aydınlığım Üvey aşklar mıymış alın yazım Acıyı da derdi de severim ben yanımdan geçer beni büyütürler Yok yok olmaz inancım yok ne üzgünüm ne kırgınım Üvey çocuk olmadım üvey anne olmadım üvey insanlık mı alın yazım Aşkına doyamadım karardı aydınlığım Üvey aşklar mıymış alın yazım şebo.. Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Kim dedi sana , Pimi çoktan çekilmiş bu el bombasını hesapsızca avuçla. Bak her yanın paramparça? Göçe hazırlanmalı artık,yorgun kervanların en ön sıralarında. Bu yakıcı çöllerde serap görme hayalini zahir zamanlara bırakıp ,kavrulan adımları saymalı, değerli hiç birşey sırtlanılmamış hazine yanlarında. Yandıkça bilmeli geçecek ,bütün yorgunlukların izi iner inmez kaybolunca kumlarda bitecek,dudaklarım görevini unutacak kadar ilaçsız kalınca dinecek tüm sızılar. Bakacağım ki vaat edilenlere benimde vurmuş yolum. Varamam sandığım uzak seraplar gözlerimin önünü mesken bellemiş. Mahşeri kavruluşların en basitinde yora yora ruhumu ,öğreneceğim geri kaldığım derslerin ikmalde takılan yarımlıklarını.En temel derslerden zayıf almışım ben. Tenefüslerde oyalanırken kaçırmışım yaşam gereksinimleri en önemli yanlarını.Yakalanıp tek ayak üzerinde bekletilmem bundan. Bakmayın öyle. Bundan işte hep kara tahtalara sevdalanmam.Alışkınım tozlu tebeşir kokusuna ve kapı arkası çöp leşlerinin arkadaşlığına. Eskiyen umutlarım serildi önünüze umarsızca. İndirseniz ne olur ki gözlerinizi düşlerimden. Utanıyorum işte? Papatyalarda şaşkın ? Türküleri hiçbir dile yakıştıramadık ortak oluşlarda.Soldan saydım sıraları şaşırarak.Eksik bir işaretin izinsizce kaytarışı yola sermiş alfabeyi boylu boyunca. Paçavra gazetelerle örtüyorum üstlerini kendi cinayetim cesetlerin.Vurdumduymazlar geçerken üzerini okuyorlar da ,bir ucundan kaldırıp tanıdık mı diye bir bakış savurmuyorlar .Kimseye atmam suçu oysa.Ellerimle başlattığım suçlarımla kirletmem tertemiz adınızı. Bu nasıl yara?? Ağlamanın da tadı kalmadı ,bu hayat tuzlu yaşlarımdan bile iğrenmeyi öğretti bana.Karıştı kavramlar dişli çarkta.Ucuna takılmış savuruyorum kızıl saçlarımı deli rüzgarlara.İçime çekince erken yorulan nikotine yanmış ciğerlerim yanıyor.Kimse sonunda ayağa kalkmıyor bu oyunun bu defa.Perdeler sessizce kavuşurken birbiri ardına soğuk zemine yapışıyor dizlerim.Bu sızı çocukluktan aşikar bana.Ne uzun zaman olmuş diyorum, takılıp düştüğüm taşlar şimdi kocaman geliyor bana. Bu acı başka. Annem hala şaşkın bu deli hikayeden.Gülerken gözlerime gebe yaşların tezatlarından boyun büküyor.Secde yerine bıraktığı duaları sıyırıyor beni her yeni intiharımdan.Yakışmıyor kulağıma okunan ezana bu histeri yara. Geceleri duvarlarıma çaldığım renkler mazgal grisi.Bu karanlıklarda iğreti duruyor papatyalar. Dinmeyen yaşlar yakışmıyor adına. Almayı unuttunuz eskilerinizi bavulumdan.Beceremedim biçmeyi arta kalanlardan yeni bir elbise ,hiç biri uymadı üzerime. Son deliliği bu emin olun bitmeyen türkülerimin.Ben yüreğimde kalan kulak dolgunu nidalarınızı ninni diye dinlerim üzülmeyin.Her sabah yeniden gömüp gözlerimi şehrime,her gece tekrar dirilirim aynı dehlizlere. Mevsimler gibi şaşırdı yolunu sözlerimin gerçekliği.her adımım sicilimi bıraktı kaynar asfaltta.Takipleriniz değiştirmeyecek yolları yanılmayın. Yine bana ,yine oyunuma,yine kuyularıma çıkacak yolunuz. Varılacak adresi süsleyemedim işte.ışıltılardan gözlerim yandı da, sizi de layık göremedim aynı kazaya. Her rüzgarında şimdi İSTANBUL?un acıları kuşlarımın ağzına yem diye tembihliyorum.Biraz uzaklaşsa bu lodos içime oturan acıyı ısıtacağım biliyorum. Ne yanına yapışsam ellerime sivri çiviler batıyor. Ne yanına yapışsam yumruğum kadar dedikleri kalbim yanıyor. Suçsuzum oysa? Deli kız türkü söylüyor. tuba yılmaz Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 O Gece Önce bir tereddüt içimde , Sonra yıktı geçti korkunun surlarını, Önde kalbim , Arkasınde bir kucak sevgi... Hiçbirşey yoktu etrafımda Kimse... Sana doğru yaklaşırken adım adım. Yüreğim çoktan atılmıştı önüme, Hızlı kalp atışlarıyla. Bir kucak sevgi,arkasında Ben... Benmiydim? Sana doğru yürüyen , Yoksa bir sevdamı... Ama.. Çoktan varmıştı,çıkmıştı Tam yanıbaşındaydı. Aşkınla çarpan yüreğim, Bir kucak sevgi ve ruhum... Peki duydunmu O sessizlikte Rüzgarın bile esmediği anlarda Hissetinmi yüreğinde Kalbimin, Bir kucak sevginin Ruhumun ve aşağıdan benim Seni seviyorum haykırışlarını Ahmet Şaşmaz Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.