Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2007 *devrim temiz kalan tek yerdir devrim butun bir yil kirlenen duvarda ama gorebilmek icin asildigi cividen indirilmelidir yapraklari biten takvim zorbalara direnmektir devrim bir cocugun annesinin cantasindan aldigi paralari altina gizledigini soylememistir dovulen hicbir hali icinde yasamaktir devrim dikis kutusunun ve toplu igneler gibi bir arada olmayi gerektirir karsi koyabilmek icin zulmune makas denilen patronun gece isiklar arasinda kosmaktir devrim atesboceklerini yakalamak isteyen cocuklarin pesine takilir gun gelir yanip sonen mavi isiklari polis arabalarinin kagit bir gemidir devrim butun gemiler hurdaya ciksa da sonunda tasidigi ozgurluk siiriyle batmadan yuzer nicedir dunya sularinda kim bilir kac yunus gormus kac deniz gezmis... SUNAY AKIN* Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2007 DİŞİ KUŞ Kuru bir ot gibi yaşıyorum gözlerden uzak patika bir yolun kıyısında Tek suçum sap olamamak baltanın kanlı oyunlarına Ama yine de umut dolu kalbim belki bir dişi kuş taşır beni diye daldaki yuvasına Sunay Akın Alıntı
Φ fırtınalı aşk Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2007 içimdeki sen Yıldızlar şahit düşlerime;içinde sen olan hayallerime, Yalnızlıklar şahit gecelereime;sensiz geçen zehir gecelere, Gökyüzündeki ay şahit sevgime;adını koyamadığım sevdama, Güneş şahit umutlarıma;senin bir tek gülüşüne... Karanlık sokaklar şahitsensizliğime;izini bulamadığım yollar, Uykusuz geçirdiğim günler şahit umutlarıma;içimde yanan ateşlere, Adını haykıramadığım evrene şahit ismin;bakmaya doyamadığım yüzüne, Senin için ağladığım ümitlerim şahit göz yaşlarıma;içimde yanan korlara... Dünya Şahit Taptığım Kişiye;Sana Olan Hasretime...! Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2007 Hayatın üzüntülerine hep kızarız değil mi? Ama onlar olmadan da bir türlü yaşanmıyor sonraki mutluluklar, sürekli üzülüyor, seviniyor, mutlu oluyor ve büyüyoruz. Mutluluk oranının insan yaşamına oranı her insanda farklı olmasa da bir elma şekeri ile ağlamayı bırakıp gülümseyen çocuklar var, yazdıklarımın okunduğunu bir şekilde bilipte sevinen bir ben var. Bir yeri acımadan büyüyen yok, yere düşüp kalkmadan yürüyen çocuk yok, her ne kadar kendimizi artık büyümüş hissetsek de çocukluktaki sürecimiz değişik zaman aralıklarında devam ediyor. Kendi yaşam kesitime bakıyorum da çokta çabuk yaşıyoruz hayatı, keşke bazı anları, ölümsüzleştirip biriktirebilsek, mutluluğun ve gülümsemenin bir kısmını da sonraya kullanabilsek. Bazılarımıza gülümsemek yakışır bazılarına hüzün, yüzümüzü öyle alıştırırız ki böyle tepkilere, diğer anlarda maske takmak zorunda kalırız. Benim maskem bellidir gülümsemek, ama lütfen sen gönlümün sultanı sakın takma hüzün maskeni, hep doğal halinle kal gülümseyen yüzünle. Tabii ki hayatın da yaşanması gereken acı sürprizleri var, beklenen kelimeler, istenen duygular gecikince beni uçuran kanatlarımdan birinin eksildiğini hissediyorum, o nedendir bu kelimelerimin suratsızlığı, o nedendir aydınlık günlerde gözlerimin karanlığı. Beklide artık seni aramaktan vazgeçip kendimi aramalıyım, ben kendimde olmayınca, harfler ve kelimler doğru şeyi yazamayınca bulamıyorum beklide seni. Yılların içinde kaybettiğim kendimi bulmalıyım, kimbilir hangi okulun köşe başında unuttum kendimi, hangi uçan balon satan dükkânda bıraktım bedenimi, hangi aşk romanını okurken, sayfalar arasına koydum yüreğimi. Kendimi bulursam beklide seni bulacak gücüde bulacağım, önümde duran kalın, kırmızıçizgiyi geçeceğim beklide. alıntı Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2007 çok güzel paylaşımlar.. ACIYLA ERİR YÜZÜNE AŞIK ÇOCUK Ne zaman yüzüne baksam yalnızlığın o mutlu gerilimi O öksüz göl hızla derinleşir biliyorum,acılarım hiç bitmeyecek,bu öyle bir yeşil Ne zaman gözlerinin içine baksam,biliyorum ikimizi de aşar,o kapının ardındaki masal bense yüreğimin bu hallerinden korkar,kalırım bir hız trenine bindirilmiş küçük bir çocuk gibi geçip giden yüzlerine bakar kalırım Ömrün kısalığı çarpar camlara ateş hızla yayılır içerilere Akşam olur,evler dolar boşalır acıyla erir,yüzüne aşık çocuk Ne zaman gözlerinin içine baksam,bliyorum İkimizi de aşar,o kapının ardındaki masal yanılmıyorsam cezmi ersöz.. Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2007 yanılmıyorsunuz şiir cezmi ersöze ait sağolasınız beğendiğinize sevindim Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2007 teşekkürler. AYNI LAMBALAR Kibritle oynarken yangın çıkaran sarsak yıllar Bir daha hiç geçit vermeyen veda sözleri Yılların sıradağlarında uzaklaştı bizden Yüreğimizden kopup giden ayrılık trenleri Biliyorum aynı lambaların aydınlattığı yalnızlıkta geçti Aldatılmış duygulardan ayrı ayrı geçerek vardığımız korunaklı siperler Senin içini ürperten geceleri ben duymadım mı içimde? Hayat herşeyi alır sanırken Oyunlarımızı ıslatan yağmurlarda kaldı Bir bizim icat ettiğimiz saatler İlk öğrenilen yalnızlık aslında geç keşfedilir Dalgın resimlerin derinleştirdiği mazi Gün gelip bütün zamanları ele geçirdiğinde Anlarsın başkalarına giden bizden çalınmış günler Ne zamandır buradayım Gel öp beni Neredeysen ve nasılsan önemi yok gel öp beni Suyunu,uykunu,azığını uzun tut gel öp beni Birbirimizi bağışlayacak,birbirimize yeni sözcükler bulacak, Ölmeden önce yeniden görüşüp konuşacak yaşa gelmedik mi? İkinci ufkun saatindeyiz şimdi Gözlerim trenlerde,gel öp beni. Murathan Mungan Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2007 abbas gene 2 veya 3 günlüğüne yolcu cumaya kadar bu güzel şiirlerden ve sıcak dostluklardan uzak kalacağım döndüğümde burada olmanız dileğiyle kendinize iyi bakın ve yüreğinizdeki sıcaklığı kaybetmeyin sevgili dostlar VEDA Hoşça kalın dostlarım benim hoşça kalın! Sizi canımda canımın içinde, kavgamı kafamda götürüyorum. Hoşça kalın dostlarım benim hoşça kalın... Resimlerdeki kuşlar gibi dizilip üstüne kumsalın, mendil sallamayın bana. İstemez... Ben dostların gözünde kendimi boylu boyumca görüyorum... A dostlar a kavga dostu iş kardeşi a yoldaşlar a..!!. Tek hecesiz elveda.. Geceler sürecek kapımın sürgüsünü, pencerelerde yıllar örecek örgüsünü. Ve ben bir kavga şarkısı gibi haykıracağım mapusane türküsünü. Yine görüşürüz dostlarım benim yine görüşürüz... Beraber güneşe güler, beraber dövüşürüz... A dostlar a kavga dostu iş kardeşi a yoldaşlar a..!!. ELVEDA..!!....... Nâzım HİKMET Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2007 KLEOPATRA VE ÂŞIKLARI Saray pırıl pırıl. Şarkıcılar hep bir ağızdan Destan okuyorlardı, filâvta ve rubabın akışıyla. Melike sesiyle ve bakışıyla Canlandırıyordu ziyafeti ihtişam içinde. Gönüller sürükleniyordu onun tahtına doğru Fakat altın tasın önünde, O, birdenbire daldı derinlere Mucizeli başını, omuzuna eğip durdu. Ve şimdi muhteşem ziyafet sanki uyukluyordu, Davetliler susmuştu. Şarkıcılarda ne ses, ne seda vardı! Ama işte, eğilen başını O kaldırdı yine, Işıklı bir yüzle başladı sözlerine: "Mutluluğunuz sizin, benim aşkımdadır, Dinleyin beni, ben dilersem eğer, siz Benimle bir olabilirsiniz. İhtiras alışverişine kim giriyor, kim? Aşkımı satıyorum ben, Hayatı pahasına bir gecemi benim Söyleyin, kim satın alacak içinizden?" Sustu ve korku sardı herkesi, Yürekler burkuldu şehvetle... O, yüzünde soğuk bir cüretle Dinlemektedir şaşkın mırıltıları Ve küçümseyen bakışlarını ağır ağır Hayranlarının üstünde dolaştırmaktadır. Birden bir insanın çıkışıyla yarıldı kalabalık Onun peşinden geldi iki kişi daha Duruşları pervazdı, gözbebekleri ışık. Melike karşılıyor gelenler ve böylece Alışveriş bitiyor: satın alınıyor üç gece. Ölüm odasıdır çağıran onları artık. Şimdi kutsal kâhinler Donakalmış davetliler önünde Uğursuz kâseden Sıra kur'asını çekiyor birer birer. Birinci Flavius, son Roma bölüğünde En yırtıcı asker. Çıldırtabilirdi onu Katlanmak bir kadının azametine, O kabul etmişti zevkin meydan okuyuşunu, Kızgın kavga günlerinde koşar gibi Düşmanın davetine. İkinci, Kriton, genç hakim, Epikür bahçelerindendi, Kharite'lerin, Kıbrıs'ın, Amur'un Şairi ve hayranlarındandı. Üçüncü, yeni açmış bir bahar çiçeği gibi Okşuyordu gözü ve kalbi. Ünlü değildi, adı asırlarda tutmamıştı yer; Yavaşça gölgeliyordu Dudaklarını ilk tüyler; Genç yüreğinde tecrübesiz gücü Kaynıyor ihtirasla; Heyecan ışıldıyor gözlerinde. Mağrur Melike hüzünlü bakışlarını; Dondurdu onun üzerinde. "-Ant içerim... Ey zevklerin anası, Mislini görmediğin gibi hizmet edeceğim sana. Satılık bir cariye gibi gireceğim, Kandırıcı ihtirasların odasına. Dinle beni, gücü büyük Kıbrıslı sen, Ve siz yer altı hükümdarları, Ey gazaplı Ayda'nın ilahları, Yemin ederim ki, sabah şafak sökene kadar Arzularıma hükmedenleri, ben Tatlı ihtiraslarla doyuracağım, Ve bütün esrarlı aşk hünerleriyle Ve misilsiz bir rehavetle onları yoracağım. Ama, kızıl sabah ışıklarıyla, Sökünce ölümsüz şafak, Yemin ederim ki ölümün baltasıyla Bu bahtiyar başlar yuvarlanacak." Ve işte artık gün batıyor, Altın bir yay gibi doğuyordu ay. Örtüldü baygın gölgelerle İskenderiye'de saray. Fıskiyeler coşuyor, meşaleler tutuştu. Buhurdanlar tütüyor ağır ağır, yer yer... Dünya ilâhlarının bekliyor emirlerini Tatlı, ihtiraslı serinlikler. Sessiz ve ihtişamlı karanlıkların, Gönlü çeken mucizeleri arasında, Ve gölgesinde erguvani perdelerin Işıldıyordu altın oda... 1835 Aleksandr Sergeyeviç PUŞKİN Çeviri: Nâzım HİKMET Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2007 TAHİRLE ZÜHRE MESELESİ Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte yani yürekte. Meselâ bir barikatta dövüşerek meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken meselâ denerken damarlarında bir serumu ölmek ayıp olur mu? Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. Seversin dünyayı doludizgin ama o bunun farkında değildir ayrılmak istemezsin dünyadan ama o senden ayrılacak yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı? Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden? Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. N.H.Ran Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2007 ORADA TANIDIKLARIM I Bir kafes. Bir kanarya kuşu. Sarı kanatların tellere vuruşu. Kitaplar, kitaplar, Puşkinden Mayakofskiye kadar şiir kitapları.. Kitaplar, kitaplar, Felsefe - Diyalektik Materyalizm. İktisat - Dört cilt Kapital. Bir keman - yeni doğmuş bir çocuk gibi yatıyor kutusunda. Pencere açık. Dışarda şehir - ayışıklı uykusunda... Gözler. Kocaman, berrak, iri, iki mavi damla gibi gözleri.. Kumral kıvırcık bir sakal. Yüzü beyaz... Pencere açık. Gece. Yaz.... Odada ikimiz. Konuşuyor o: -"İsterdim ki ben, Şarkılarımı söylesinler benim el ele tutuşup dönerken çocuk bahçelerinde çocuklarımız.. Duyduğum seslerin en güzelidir - bir yaz gecesi - dizimde yatan bir çocuğun bana yıldızları soruşu.." Bir kafes. Bir kanarya kuşu. Bir keman - yeni doğmuş bir çocuk gibi yatıyor kutusunda. Pencere açık. Dışarda şehir - ayışıklı uykusunda. Odada ikimiz. Konuşuyor o: -"İsterdim ki ben, bir kitap bekçisi olayım camları güneşli bir kitap evinde. Duyduğum zevklerin en doyulmazıdır - yıldızlı cenup denizlerinin alevinde sabahlar gibi sevilen bir kitap başında sabahlamak...." Kitaplar, kitaplar, Puşkinden Mayakofskiye kadar şiir kitapları. Felsefe - Diyalektik Materyalizm. İktisat - Dört cilt Kapital. Gözler. Kocaman, berrak, iri, iki mavi damla gibi gözleri. Duvarda bir tabanca - N A G A N T .. Pencere açık. Dışarda yaz. Gözler. Yüzü beyaz. İkimiz. Konuşuyor o: -"Öldürüyorum. Öldürüyorum. Öldürüyorum. Boşalan bir çuval gibi devrildiklerini görüyorum. İş ağır. Fakat...." Duvarda bir tabanca - N A G A N T .. İkimiz. Konuşuyor o: -"Kalbini, kellesini, bağrını - TEK KELİME - inkilaba verenler taşırlar bizde yükün en ağırını. Öldürüyorum. Devrildiklerini görüyorum... Halbuki ben çocuklarımız el ele tutuşup dönerken şarkılarımı.... Ben.. Bir kitap evinde... Yıldızlı cenup denizlerinin alevinde sabahlar gibi sevilen bir kitap başında sabahlayım..." Yüzü beyaz. Pencere açık. Gece. Yaz.. N.Hikmet Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2007 ORADA TANIDIKLARIM II -"Nazım yoldaş benim kızım beş yaşında. Benim kızımın annesi 1922 senesi. Benim kızım dinledi ilk duvarcı türküsünü kurduğumuz yapının. Yapı yükseldi yapı büyüdü. Yeni yapıda yeni dokumacılar yeni renklerle yeni kumaşlar dokuyor. Benim kızım büyüdü, Benim kızım Alfabe okuyor. Ben büyüdüm felsefe okuyorum....." Bir masa. Başında masanın beyaz keten elbiseli Tavariş Marusa. Duvarlarda fotoğraflar, bakıyorlar insana rüya görür gibi. Duvarlarda fotoğraflar - bir fabrika avlusunda çekilmiş bazıları, üzerinde bazısının Mogol, Uygur, Çin, Latin, Rus, Tatar yazıları.... Bir masa Üstünde masanın mavi bir Ukranya kasesi. Karanfiller. Marusa'nın sesi: -"Sene 918. Zırhlı trenle Kiyefe gitmedeyiz. Kış. Gece. Kar. Ayın içinden bir manzara gibi Ukranya stepleri karın altında yatıyorlar. Havada tek bir insan sesi yok. Dünyanın üstünde donmuş bir dünya gibi susan havada yalnız tekerleklerin şarkısı. Kış. Gece. Kar. Vagonda bizimkiler uyuyorlar. Kapı açık. Yıldızlar düşüyor içeriye. İpekli bir kumaş yırtar gibi yürüyor yırtarak geceyi tren. Uyuyor bizimkiler. Bekliyorum ben Mahnodan esir alınan iki köylü neferi. Yıldızlar düşüyor içeriye. Gözlerime yalvarıyor esirlerin gözleri: -"Bırak bizi bırak bizi bırak... Aç gözlerle aç öküzler bekliyor bizi. Bekliyor bizi toprak. Bırak bizi bırak..." Kapı açık. Yıldızlar düşüyor içeriye. Öldürebilirim, yalvaran gözlere bakamam. Başımı çevirdim geriye.. Ve tekrar baktığım zaman karın üstünde iki korkuydu kaçan. Diz büktüm. Mavzer. Geçti bir saniye. "Bırak bizi" Üç saniye.. "Aç gözlerle aç öküzler" Dört saniye.. "Bekliyor bizi toprak" Beş, altı, yedi.. Namluda arpacık titredi. Geçiyor saniyeler. Mavzer. Kaçanların peşinden altı fişenk yaktım. Ve hiçbiri değmedi hedefe. Nasıl oldu bu? Gökte uçan turnayı gözünden vuran kadın, vuramadın... Vurmalıydım ama.. Kavgada düşmanın aile ismi sorulmaz. İnkılabın nöbetinde dolaşık yumak gibi bir yürekle durulmaz.. ....... ........ Kış. Gece. Kar. Hatıralar.. Hatıralar.. ...... ...... Köyden yoldaşlar göndermiş Ukranya ekmeği yemez misiniz?" Beyaz keten bir örtü. Tombul esmer bir Ukranya ekmeği. Çavdarlı bir yaz kokusu esmer ekmekte.. Masa. Başında masanın beyaz keten elbiseli Tavariş Marusa..... Nâzım Hikmet burada tanıdığım güzel dostlara Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 18 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 18 Temmuz , 2007 Geceleri yokluğunda şiirler yazıyorum sana, Bazen sana okuyor ama asla sana yazdığımı soyleyemıyorum, Mucizelere inanırmısın..! İşte ben sana olan aşkım için bir mucize bekliyorum, Fal bakıyorum bazı zamanlar seviyor mu sevmiyor mu diye, Hep seviyor çıkıyor nedense, zaten sevmiyor çıksada inanmıyorum, Hep şarkılar dinliyorum,ama oyle sıradan şarkılar değil; aşk şarkıları, Sevgiliye söylenmek istenen şarkılar bunlar, Sevdanın ne olduğunu asla anlayamayacağımı düşünürdüm bazı zamanlar, Sevmek neydi açıklamak isterdim ama yapamazdım, Yapamadığımda da böyle bir şeyin olmadığına inanırdım, Ama her aşık oluşumda da şiirler yazardım, Aşk vardı elbet bunu biliyordum, Her yerde senin o güzel ve gizemli gözlerini arıyordum, Sadece sana ait şiirler yazıyordum, Dedim ya: asla sana yazdığımı söyleyemiyordum, Biliyormusun, seni sevdiğimden beri herşey gözüme daha güzel, daha hoş geliyor, Çünkü onlar bana seni hatırlatıyor, Sana canım demek,sana ömrümün anlamısın,ruhumsun demek, Ve daha dünyada ne kadar güzel şey varsa söylemek istiyorum, Fakat boğazıma bir şey düğümleniyor, Bütün düşündüklerim bir türlü dudaklarımdan sana ulaşamıyor, Bazen gecenin esrarengiz sessizliği vuruyor içime, Herşeyimi allaha emanet edip uykuya dalıyorum, Belkide bir tek sana orda ulaşıyorum, Bitmesin bu rüya,bitmesin bu mutluluk, gitme yanımdan ne olur, Biraz daha kal, biraz daha tut ellerimi diyorum usulca sana, Ama yüreğime hasret diye yazılmış adın, Yine sevdanla beni bir başıma bırakıp gitmen gerek, Olsun, ben seni özlemekten de hiç bıkmıyorum Kaç dolunay geçti geceleri seni beklerken, Ve kaç kez ağlamaklı oldu gözlerim, Dedimya yüreğime hasret diye yazılmış adın, Gönlümde de acısı, yanımda olmayışının, Son satırlarım bunlar kalem tutan ellerimden sana, Hasretimsin diyorum,sevdamsın benim,herşeyimsin.. alıntı.. Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 18 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 18 Temmuz , 2007 gelmediniz, ben hep sizi bekledim eksilen yanlarımla sizden saklı eskidim her şeyden önce aşk verilmiş bir sözdü benim için gün, ay, saat, hafta; takvimişi zaman yani Aldıkça dönemeçleri değişmedi hiçbir şey yalnızca ufuklar yeniledim Kaç aşktan oluşmuş bir şeydi aşk her sevgiliyle biraz daha biraz daha sizden saklı eskidim Murathan Mungan Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 18 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 18 Temmuz , 2007 Hani Kurşun Sıksan Geçmez Geceden Yiğit harmanları, yığınaklar, Kurulmuş çetin dağlarında vatanların. Dize getirilmiş haydutlar, Hayınlar, amana gelmiş, Yetim hakkı sorulmuş, Hesap görülmüş. Demdir bu... Demdir, Derya dibinde yangınlar, Kan kesmiş ovalar üstünde Mayıs... Uçmuş, bir kuştüyü hafifliğinde, Çelik kadavrası korugan'ların. Ölünmüş, canım,ölünmüş Murad alınmış... Gelgelelim, Beter, bize kısmetmiş. Ölüm, böyle altı okka koymaz adama, Susmak ve beklemek, müthiş Genciz, namlu gibi, Ve çatal yürek, Barışa, bayrama hasret Uykulara, derin, kaygısız, rahat, Otuziki dişimizle gülmeğe, Doyasıya sevişmeğe,yemeğe... Kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri, Asıl, bizim aramızda güzeldir hasret Ve asıl biz biliriz kederi. İçim, bir suskunsa tekin mi ola? O Malta bıçağı,kınsız,uyanık, Ve genç bir mısradır Filinta endam... Neden, neden alnındaki yıkkınlık, Bakışlarındaki öldüren buğu? Kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri... Nasıl da almış aklımı, Sürmüş, filiz vermiş içimde sevdan, Dost, düşman söz eder kendi kavlince, Kınanmak, yiğit başına. Bu, ne ayıp, ne de yasak, Öylece bir gerçek, kendi halinde, Belki, yaşamama sebep... Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu. Hani, kurşun sıksan geçmez geceden, Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık... Ve zehir - zıkkım cıgaram. Gene bir cehennem var yastığımda, Gel artık... Ahmed Arif.. Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2007 Bazen daha fazladır her şey Bir eşikten atlar insan Yüzüne bakmak istemez yaşamın O kadar azalmıştır ki anlam O zaman git hemen radyoyu aç bir şarkı tut Ya da bir kitap oku mutlaka iyi geliyor Ya da balkona çık bağır bağırabildiğin kadar Zehir dışarı akmadan yürek yıkanmıyor Ama fazlada üzülme hayat bitiyor bir gün Öyle de böyle de ayrılıktan kaçılmıyor Hem çok zor hem de çok kısa bir macera ömür Ömür imtihanla geçiyor Ben bu yüzden hiç kimseden gidemem gitmem Unutmam acı tatlı ne varsa hazinemdir Acının insana kattığı değeri bilirim küsemem Acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir Bi şiirden, bi sözden Bi melodiden, bi filmden Geçirip güzelleştirmeden dayanmak zor Yıldızların o ışıklı fırçası azıcık değmeden Bu şahane hüzün tablosu tamamlanmıyor Sezen Aksu Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2007 Adaletin adili susmuş Cehaletin cahili coşmuş Kehanetin kahini körmüş Sadakatin sadığı şaşmış (kaçmış) Deli ediyor süslü yalanlar Sabah oluyor bitti masallar Olan oluyor vay bize, vay bize vay Yazık oluyor vay bize, vay bize vay İnanma, sakın inanma, Her söylenene inanma İnanma, hemen inanma, Sen bana bile inanma Mete Özgencil Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2007 Ağır kapı aksak lisan Kelimeler yetmiyor Çıplak yara günışığı Tenimi incitiyor İçeriden yeni çıktım Dünya almıyor beni Yüreğimde yatar hala Ölenlerin yemini Hangi meydan hangi sokak kavuşturur bizi Hangi yalan hangi yasak karşılar bizi Ne insanlar ne mekanlar Özlemlere yetmiyor Başka sözler başka yüzler Ödeşmeler bitmiyor Aşk uyudu ranzalarda Düşler eskidi gitti Islığıma gömüyorum Kalbimdeki sözleri Hangi meydan hangi sokak kavuşturur bizi Hangi yalan hangi yasak karşılar bizi Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2007 Gözlerim kör karanlıkta Kör kuyunda Boğulursa, Tenim benim olmadıysa Yitirilmiş, Tutsak olmuş, Düşman olmuş, Milyon defa tekrarlanan Hayatımsa Gizli bağın çözüldüyse Yollar varsa Pahalıysa Uzun, kısa ya da darsa, Artık hiç farklı omayan, Sıkıldığın, Hayatınsa Aslında yollar Yalanını görmez, yaraları sarmaz Hiç bitmez Aslında yollar Daralıp açılmaz, sonuna da varmaz Hem varsan da Farketmez ki. Alıntı
Φ egzorsist Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2007 Hergün seni düşünüpte içmiyorsam kahrolayım Gözyaşımla dolup dolup taşmıyorsam kahrolayım Değişmem dünyaya seni hem ezeli hem ebedi Hala seni ilk gün gibi sevmiyorsam kahrolayım Yine seni ilk aşk gibi sevmiyorsam kahrolayım Geceleri düşlerimde gündüzleri hayalimde Işık gibi gözlerimde görmüyorsam kahrolayım Seni bir an unuttuysam başka sevgili bulduysam Canım çok sevmiyorsam kahrolayım kahrolayım Kahrolayım kahrolayım Bir ateşsin yüreğimde bir ümitsin gözlerimde Bir ateşsin yüreğimde bir ümitsin gözlerimde Sen varsın her özlemimde çekmiyorsam kahrolayım Sen varsın her özlemimde çekmiyorsam kahrolayım Seni bir an unuttuysam başka sevgili bulduysam Canımdan çok sevmiyorsam kahrolayım kahrolayım Kahrolayım kahrolayım Hala seni ilk aşk gibi sevmiyorsam kahrolayım Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2007 Nereden Bileceksin O eski hülyaların sahile vurduğunu Yakama bir muamma taktığım gün hatırla Gurbetin mahşerimde bir sıla bulduğunu Dağlar gibi eriyip aktığım gün hatırla Nereden bileceksin, şehrin sokaklarında Kaybolan ışıkların gözlerim olduığunu Her seher yüreğimde açan karanfillerin Her akşam ellerimde sararıp solduğunu Nereden bileceksin Kim bilir, belki bir gün kapıma geleceksin Siyah tüylü martılar yorgun pencerelerde Benimle ağlayacak benimle güleceksin Göğsümde ızdırabı Deniz fenerlerinin Hayatımdan fışkıran hüzne gömüleceksin Her şairin bir gülle bahtiyar olduğunu Bir sana bir göklere baktığım gün hatırla Gönlümün kahrın ile ihtiyar olduğunu Sigaramı sessizce yaktığım gün hatırla Bilemezsin içimde bir denizdir yaşamak Sen denizin en uzak noktasında şen şakrak Ben kırgın dalgalarla avunurum derinde Gemilere yosunlu mendiller bağlayarak Nereden bileceksin fesleğen köklerinin Hercai bulutlardan bıkıp usandığını Ansızın kayıveren yıldızların ardında Vuslatı bekleyen bir kalbin yandığını Nerden bileceksin Yağmura boyun büken susuz topraklar gibi Kim bilir belki bir gün kapıma geleceksin Sinesinde bi-vefa bir sırrı saklar gibi İnfazına yürüyen ölü tutsaklar gibi Gözlerinin hicranlı yaşını sileceksin Tatlı bir rayihanın göklere dolduğunu Irmaklara karışıp aktığım gün hatırla Gölgelerin ruhumu görüp kaybolduğunu Mavi bir şimşek gibi çaktığım gün hatırla Gülümse ve uzaklaş çünkü anlayamazsın Bu kopan fırtınayı Yusuf'un yüreğinde Koyu bir çaresizlik ayinidir yalnızlık Züleyha'nın menekşe büyüyen gözlerinde Nereden bileceksin kayalara tutunan Devlerin birer birer vurulup öldüğünü Rüyaları süsleyen eşsiz mücevherlerin Bir dervişi görünce yere döküldüğünü Nereden bileceksin Kim bilir belki bir gün kapıma geleceksin Kollarında rüzgarlı bir deprem karanlığı Kapı aralığında sessizce gireceksin Işıldayan bu gönül şahikası önünde El pençe divan durup sen de eğileceksin Bülbülün lalezardan neden kovulduğunu Bu hayal zindanını yıktığım gün hatırla Balığın susuz kalıp suda boğulduğunu Acılar evreninden çıktığım gün hatırla Nurullah Genç Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2007 sevgili egzo teşekkürler ve sevgili erbay..şiir bir harika.. teşekkür ederim bu şiir aklıma sevdiğim şu sözü getirdi..'' Sen acımıydın..ben aşk sandım..'' Sen Söylemeden de Biliyorum Seziyorum ki kaçacaksın.. Yalvaramam koşamam Ama sesini bırak bende.. Biliyorum ki kopacaksın Tutamam saçlarından Ama kokunu bırak bende.. Anlıyorum ki ayrılacaksın Çok yıkkınım yıkılamam Ama rengini bırak bende.. Duyumsuyorum ki yiteceksin En büyük acım olacak Ama ısını bırak bende.. Ayrımsıyorum ki unutacaksın Acı kurşun bir okyanus Ama tadını bırak bende.. Nasıl olsa gideceksin Hakkım yok durdurmaya Ama kendini bırak bende.. Alıntı
Misafir RA_dya Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2007 Düşüme Düştün... /... Canın Acımadı Ya ne zaman düştün sol yanıma da, vuruldum sözlerimden benim yazım değilsin, korkarım kışım da tenimde çıldırmış bir dilek tutuşturur iliklerimi sen ateşsin saat 17:28 kimbilir, şimdi neredesin yoruldum korktuğum yangınlara yakalanmaktan suya düştü intihar, boğuldu son bakış kimi istesem uzaktır kıyı boyları vedalar alnıma işlenmiş, nakış nakış aşk! Sevdiğim ama dokunamadığım çiçek kulaç attığım dalgalara sıkıştı haykırışım gitmeyi öğrettiler bana, kalmak nasıldır..? nasıldır bir göğüste endişesiz uyumak..? yırttığım takvim yapraklarında ağlıyor çocukluğum söylesene, nasıldır dudaklarını bir dudakta uyutmak..? ne zaman girdin aklıma da, karıştım gecelerde benim sevdam değilsin, korkarım sevenim de yürekte şaha kalkmış bir arzu ıslatır dilimi sen havasın saat 22:16 kimbilir, şimdi hangi kuytudasın arındım ve çözüldüm geçmişin kirli nefesinden geceye düştü uyku, titredi acı soluk kimi çağırdıysam, kapalıdır seslerinin yolu üşümeler içimden akıyor, oluk oluk tutku! Bildiğim ama gösteremediğim resim akıttığım renklere takıldı gül yüzlü uçurtmam susmayı öğrettiler bana, konuşmak nasıldır..? nasıldır, bir sesin içinde bağdaş kurup dinlenmek..? yitirdiğim öpüşlerde yanıyor sevgilerim söylesene, nasıldır bir yüreğin içinde demlenmek..? ne zaman geldin yanıma da, dağıldı hüznüm kaçarım değilsin, korkarım tutanım da sen topraksın saat 22:39 kimbilir, şimdi hangi duygunun uykusundasın 06.04.'05 /..izmir havası Pelin ONAY Alıntı
Misafir RA_dya Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2007 Yar gidiyor (fevli i agapi mu) (1) yâr gidiyor antik bir aşkın katıntıları kalıyor sular altında “yasu!” (2) diye bağırıyor bir balıkçı eyvallah çekiyor yan masadakiler bir kadın derinden “samyotisa’yı” (3) söylüyor, “sagapo me agapi” (4) diyor bütün meyhane başını önüne eğiyor kadın şarkı söylüyor kadın ağlıyor yâr gidiyor ertelenmiş ve söylenebilecek bütün sözler adına, derin bir sessizlik birikiyor yüzlerde şehvetli melodilerin titreyişi bedenlere dokunuyor sevişmek nasıl da özlem yüklü sevişmek nasıl da zor özlerken celladını bekleyen ama korkularına rağmen tahtını bırakamayan bir kral gibi, tedirgin bütün duygular kadın biliyor herkes susuyor yâr gidiyor Nikolas’ın sesi yıkıyor ortalığı, hala bırakamadığı rum şivesiyle “canlanin bre yavrularim../ sevdadir bu../..yine gelir..” kadın ve Niko göz göze geliyor Niko anlıyor kadın konuşamıyor yâr gidiyor masada kalan bir kaç meze ve yarım bardak tutarında nefes alan, bir kadeh rakı geceye kalkıyor dalgalar yüreklere vuruyor, yürekler ıslanıyor balıkçı ağlarına takılıyor bütün hüzünler “denizden babam çıksa yerim” diyen Manos ah! Manos Manos bile konuşamıyor kadın kadehini dolduruyor sigarası intihar ediyor yâr gidiyor giderek derinleşen bakışlar, Madam Sophia’nın sesine takılıyor “hadi ama../..çalsin sazlar../..geldik biz ağlamaya..?” kör Maryo lyra’sını çalmaya başlıyor vurulan kadehlerin yankısı duvarlardan dönüyor herkes müziğe eşlik ediyor kadının yüreği yanıyor kadının yüreği kanıyor yâr gidiyor.. Pelin ONAY (1)rumca’da, yâr gidiyor, demek (2)rumca’da “şerefe” demek (3)rumca bir şarkı (4)rumca’da “seni sevgiyle seviyorum, demek Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2007 sevgili radya..çok güzelmiş bu şiir..düşüme düştün..canın acımadıya teşekkür ederim.. ________________________________________ Telefonlarıma cevap vermeyeceksin…Cevap versen bile, öyle yorgun öyle isteksiz çıkacak ki sesin, bir küfür gibi… Sevmeyeceksin beni…Biliyorum bu şehri bana dar edeceksin… Çünkü anladın; sevgimden tanıdın beni.O yanık, o hasta bakışımdan…Uçuruma atlar gibi sevdalanışımdan… Sevmek deyince, hemen ardından, ölüm, dememden anladın… Anladın ve kardeşini bir kabustan uyandırır gibi çırılçıplak gerçeğe uyandırdın beni; uyandırdın ve kaçtın… Çünkü sen de benim gibiydin; sen de benim gibi seni sevmeyeni sevdin hep.Sana acı çektireni…Seni aramayanı, telefonlarına çıkmayanı, çıkınca seninle bir küfür gibi konuşanı sevdin…Sen de benim gibi seni incitip üzeni sevdin hep. Bakışından hissettim bunu, kokundan, dokunuşundan… Beni sevmeyecektin biliyorum ama…Ama, öyle susamıştımki kendim gibi birini sevmeye…Öylesine muhtaçtımki gercekten incitilmeye, gercekten acı çekmeye, kendim gibi birini özlemeye öylesine muhtaçtım ki, seni tanır tanımaz çözüldüm… Sana da olmuştur…Öylesine susamışsındır ki sevilmeye, kendin gibi birini bulunca tutamaz kendini, herşeyi, belkide söylenmiycek her şeyi o an, garip bir telaşla söylersin… Hatta söylerken anlarsın, söylememen gereken şeyleri söylediğini hissedersin, battığını, giderek çıkmaza girdiğini…Ama yine de engelleyemezsin kendini tutamazsın. Aleyhinde olabilecek herşeyi söylersin…Üstelik bunu anladıkca daha da batırmak istersin kendini…Biraz daha zor duruma düşürmek… Daha da kaybetmek, daha da dibe batmak istersin…Sanki bile isteye kendi mutlulugunu kendi elinle bozmak istersin…Kendinden gizli bir öç alır gibi. Sanki hiç mutlu olmak istemiyormuş gibi…Sanki hiç sevilmek istemiyormuş gibi… Bir tür gurur muydu bu? Birgün nasılsa ve hiç olmadık bir anda alınıp kopartılmadan, kendi ellerimizle onu yok etmek, bizim gibilerin mutluluğuna tahammül edemeyen bu hayatta, bu hayatın zorba kurallarına bir tür başkaldırmak mıydı? Bir şizofren çocuk tanımıştım bir gün.Tam karşımda oturuyordu.gencecik, yakışıklı bir çocuktu.Şizofren olduğunu biliyordu.Biliyordu iyileşemiyeceğini…İki de bir, önce kolunu uzatıp, sonra avucunu açıyor; Mutluluk avuçlarımdaydı, yakalamıştım ama kaçtı diyor, kaçtı, derken avuçlarını boşluğa kapatıyordu… Hiç unutmuyorum, bu hareketi defalarca yapmıştı… Yine hiç unutmuyorum; burjuvalara özenen bir ailede büyüdüm ben.Görgü kitabı masanın üstünde dururdu hep. Annem o kitabı defalarca ezberletirdi bize.Yemeğe nasıl oturulacak..çorba nasıl içilir? Kaşık nerede, çatal nerede durmalı…Balık nasıl yenir? Peçete nasıl katlanır…Sinemada nasıl oturulur… Ben de eskiden senin gibi saftım.İnanırdım bu dünyada bile şölenler olacağına…Bu dünyada anne, baba, kardeşler, bir sofrada lekesiz bir mutluluk yaşayabilirler diye inanırdım…O kasvetli görgü kuralları kitabına rağmen inanırdım… Önce dilediğim gibi başlardı herşey.Herkes bir arada, sonsuz mutlu gibi…Sonra birden hiç beklenmedik bişey olur, biri ağlayarak odaya kaçardı…İçerden, arka odadan, ağlamaklı, sonsuz küskün sesler gelirdi; bıktım artık, bıktım, usandım hepinizden, gideceğim buralardan, yetti artık! … Ben de senin gibi saftım o zamanlar…Gidilecek neresi var dı ki derdim…İşte hep birlikteyiz…Alemi var mı bu mutluluğu bozmanın? … Sonraları çok sonraları anladım.Meğer biz, bizim aile, herkes, tesadüfen bir araya gelmişiz tesadüften de öte…Biz…bizim aile, herkes, aslında hiç istemeden, nedeni bilinmeyen bir zorunluluk sonucu bir araya gelmişiz… Aslında biz bir araya gelmemek için yaratılmışız. Hayatın en büyük yanlışıymış bizim bir arada olmamız! … Evet cok geç anladım… Bıraktım lekesiz mutlulukları; ben kavgasız, üzüntüsüz bir pazar sofrası özlerken, aslında herkes…annem, babam, kardeşim o evden uzaklara, hiç dönmemek üzere çok uzaklara gitmek istiyormuş… Dünyanın en mutsuz otogarı…Dünyanın en imkansız istasyonuydu bizim evimiz…Yıllarca uzaklara, cok uzaklara gitmek isteyip, bir türlü gidemeyenlerin sonsuz bekleme durağıydı bizim evimiz… İşte bu yüzden sevmek benim için bir tutsaklıktı, tuzaktı böylesi sevip bağlanmak.Uzaklara cok uzaklara gitmek isteyenleri engellemekti. Sevgi yüzünden bizim ailedeki hiç kimse istediği yere gidemiyordu…Birbirimize duyduğumuz sevgi, aynı zamanda bizi birbirimize düşman ediyordu… Hem biz, bizim aile…Güneşli bir günde ansızın başlayan sağanak yağmurlar gibiydik… Bu yüzden hep hırçın, hüzünlü, kırgındık… Bu yüzdendi, her şeyi, çok iyi gidiyor sanırken, içimizde yükselmesine bir türlü engel olamadığımız o felaket duygusu… Anlamıştım senin ailen de böyleydi… Üstelik öyle severlerdi ki sizi, birgün hiç olmadık bir anda, aslında istenmeyen çocuklar olduğunuzu söylerlerdi size! … Sana ya da kardeşine…Tesadüfen dünyaya geldiğinizi…Beklenmedik bir misafir olduğunuzu! …Aksi gibi, istikbaliniz için hiçbir şeyi esirgemediklerini söyledikten sonra söylerlerdi böyle sıradan şeyleri! … Sizin için…Senin için hiçbir fedakarlıktan kaçınmadıklarını söyledikten sonra… Senin de ailen benimki gibiydi…Güneşli bir günde ansızın başlayan sağanak yağmurlar gibiydi…Bu yüzden sen de benim gibi böyle hırçın, hüzünlü, kırgınsın her şeye… Yıllar önce tanıdığım o şizofren çocuk gibi; tam mutluluğu yakalamışken kaybetmiş gibisin hep… Ben beni istediğim gibi sevmemiş olan annemin hayaletini arıyorum imkansız kadınlarda… Sen, seni istediğin gibi sevmemiş olan babanın hayaletini arıyorsun imkansız erkeklerde… Biliyorum ne ben o kadını bulacağım ne de sen o erkeği bulacaksın… Ve ne acı ki, hep bizi sevmemiş olanları seveceğiz ikimizde…Ne acıki, hep bizi incitip üzenlere bağlanacağız…Telefonlarımıza çıkmayanlara… Çıksa bile küfür gibi konuşanlara sevdalanacağız… Bizden bir çift güzel laf esirgeyenleri özleyecegiz… Ölesiye, amansız seveceğiz onları… Biliyorum, bu yüzden odan böyle…Güncelerin ortalık yerde…Kitapların orada, burada…Anıların saçılmış ortalık yere…Her şeyin darmadağın… Biliyorum bu yüzden düzenden, adı düzen olan her şeyden nefret ediyorsun…Sen de benim gibi; toparlayıp da ne yapacağım, düzenli olunca ne olacak; sonunda bir gün biri gelip her şeyi, biriktirdiğim, düzenlediğim, üzerine özenle titrediğim her şeyi daha önce hep olduğu gibi hiç beklemediğim bir anda savurup, bozup gitmeyecek mi, diye düşünüyorsun… Biliyorum, sen benim için hiç bir zaman ulaşamayacağım annemin hayaletisin…Ailemdeki insanlar gibisin çok duygusal çok güçlü, çok yaralı… Onlar da senin gibi seninkiler gibiydi…Aklı başında, mazbut insan rolünü oynamaktan ve ertelenmiş düşleri yüzünden yorgun düşmüş, yarı çılgınlardı…Hepsi yanlış evde ve yanlış bir yerde yaşadıklarını söylerlerdi…Düşleri çok garipti…En kısa yolculuk bile onları yorduğu halde; okyanusları aşmayı ve başka kıtalara gitmeyi düşlerlerdi… Yine aradım seni, yoksun…bulsam, benimle küfür gibi konuşacaksın… Bir kere çözüldüm sana…Bir kere sana senin gibi olduğumu hissettirdim… Oysa baştan beri biliyordum; sen.seni sevmeyenleri seversin.Tıpkı benim gibi… Ama öyle özledim ki benim gibi birini sevmeyi…Öyle özledimki kendim gibi biri tarafından incitilmeyi, üzülmeyi… Yine aradım seni yoksun…Beni de birileri arıyor…Beni de kendi gibi birini sevmeyi özleyenler arıyor…Kendi gibi biri tarafından incitilmeyi, üzülmeyi özleyen birileri arıyor. Hiç cevap vermiyorum…BEN SENİ İSTİYORUM, SENİ ARIYORUM… Kayıtsızlığınla beni yok ediyorsun, geride sen kalıyorsun.Ama seni de biri yok ediyor… Aslında bu oyunda herkes birbirini yok ediyor… Ben birilerini, o birileri başkalarını.Sen beni…Seni bir başkası… Hem çok iyi biliyorum; beni sevsen bile hiç kapanmayacak bu yaram…Seni biri sevse de hiç kapanmayacak bu yaran… Hiç kapanmayacak! …Avuçların hep boşluğa kapanacak.Tıpkı o şizofren genç gibi… Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.