Φ frozen Gönderi tarihi: 11 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 11 Temmuz , 2007 sevgili zates çok güzel paylaşımlar..Oriah Mountain Dreamer yazısı ve alıntıladığınız yazı... *Bazen söz biter Acı kalır içinde Gecelerin de geçmez olur Gündüzlerin de * beni nereye koyuyorsun böyle? neresinde yaşıyorum yüreğinin? var mıyım senin için, gecelerinin masalsı düşü ben miyim yoksa kendin misin?... beni sığdırabiliyor musun içine? hangi yana baksam tünel; sonsuz uçurumlar gibi dipsiz ve kuyu hani içinin aynasıdır ya sevdiğin, benim aynamda karanlık aksetmekte... öyleyse anlarım ki ben de yokum sen de. beni nerede yaşatıyorsun söyle? cennetin miyim senin, amber kokulu bahçelerinde gezindiğin? yoksa kaybolduğun kör kuyun mu, dehliz yalnızlıklarını yitirdiğin? artık anlamsız geliyor tüm sorular yanıtlarını bir gün verecek olsan bile ben de bir şeyler buram buram, ben de çok şey ılık ılık, ben de sen acıtarak, kanayarak eksiliyor... ben seni bunca zamana ağırlayamazken ruhumda aitsizliğim çaresiz çoğalıyor... ve görüyorum aynada yüzü silinmiş suretimi sen bende herşeysin belki ama ben sende yitiyorum için için... beni nerelerde arıyorsun öyle? yüreğine sor bir de mutlaka cevabı gelecektir sessizliğinin........... alıntı. Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 11 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 11 Temmuz , 2007 sevgili frozen beğendiğiniz her satır cümle sütun sayfa yüreğinizi yansıtıyor bence benim ezgisini ve sözlerini cok beğendiğim bir şiir eklemek istiyorum umarım beğenirsiniz Feryad-ı İsyanım Mem nelere gark olmadı Zin'in ateşi için, Ferhat dağı delmedi mi Şirin'in düşü için.. Kusur ise her saniye her yerde seni anmak, Mecnun az mı yemin etti Leyla'nın başı için... Gözlerinin dokunduğu her mekân memleketim, Bakıver de uzamasın gurbetim, esaretim.. Ahmed Arif hasretinden prangalar eskitmiş, Beni böyle eskitense prangalı hasretim... Sana yine sana yandım Nesimi de dün gece, Gözlerinle yüzüleyim bend olayım Hallac'a.. Öyle hüküm buyurmuşlar Tanrılar divanında, A ben sana yollanmışım a Muhammed miraca. Cümle cihan güzellerin yüzlerine ben örsün, Gözlerin balyozu oldu içerimdeki örsün.. Ruhumdaki fırtınalar Merih'i usandırdı, Nuh'a haber eyleyin de gelsin de tufan görsün! Nesimi Çimen | Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 11 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 11 Temmuz , 2007 Hazan Sarhoşluğu ve destana dönüşür terk edişe adanan dizeler sözcükler anlamını yitirir yürekte koklayınca solan manolya misali aşk ömrün son demlerinde özlemlerdir şimdi yüzün iki yanından düşen hasretin buruk tadı acıtır son yazda heyhat bir başına kalmaktır yalnızlık şafaklar aydınlık olsa da bir şiir vurur anılara kırgın yalar geçer kalemi kömür karası poyraz bense sırılsıklam olmuşum kupkuru ırmaklarda Mustafa Celasun Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 11 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 11 Temmuz , 2007 Aklı Firarım Önce güneşi çizdim duvarlara Sonra günleri sıraladım yan yana Kaç kez ayak izlerimi çiğnedim kaç kez Kaç kez isyan bayrakları kaldırdım kaç kez. Mevsimler dönüp gitti kapımdan bilemediğim Yıldızlar kayıp gitti gecemden göremediğim... Ah...bu akşam aklı_firarım daha duramam Taş duvar çöktü gözlerime kaldıramam İçimde tutuşurken müebbetlik hasretin Zincire vursalar daha fazla kalamam... Önce bulutu çizdim tavanlara Sonra yağmurlar topladım beton avluda Kaç kez diken tellerine sarıldım kaç kez Kaç kez çığlık seslerine uyandım kaç kez. Seneler boşa geçti hesabını veremediğim Bayramlar gelip geçti çocukca gülemediğim... Ah...bu akşam fikri_dumanım daha duramam Anılar çöktü yüreğime kaldıramam Duvarda tüy dökerken boynu bükük takvimler Kalamam buralarda daha fazla kalamam... Aklı_firarım...Fikri_dumanım...halim perişan... Sedat Erdoğdu -19.10.2005- İskenderun Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 12 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 12 Temmuz , 2007 Bulanık Suların Balığı Madem ki farkına varmakta geciktin. Şimdi tutmalısın yasını. Bundan alınacak dersin var mı bilmiyorum. Bende senin gibi derslerden kaçıyorum. Her yaranın her durumun ve her olmaz olsunun ilacı, ilaçların babası. ZAMAN! Kaçma ne dersten ne aşktan ne işten. Hayat kolay mı yavrum? Dünyada bir kaya parçası olmak bile bir sorumluluk. Sen insan olmayı ne sandın? Hayatı hüzünlü bir şarkı gibi yaşıyorum ben; ölümü, acıyı, yalnızlığı... Karlı sabahlar İstanbul'da bile, bir şiir gibi. Benim işim bu, böyle görüyorum. Sen bakma yorgun, solucan gözlerime, ben şimdi böyleyim. Bu günler bittiğinde, herşeyin gözle görünür güzelliğini ve yaşamın ne kadar asil bir hediye olduğunu algılamaya başlar ruhum. Ben bulanık suların balığıyım. Şimdilik beni hakir gör, sıkılmam. Erhan Güleryüz Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 12 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 12 Temmuz , 2007 Nostalji yürekleri dağlayan keşke hasret olsa, eski dostlara atılan bir gönül köprüsü, taşlanmış yüreğinde memleket kokusu, avuçlarının içinde unutulmuş yıllara meydan okuyan toprak kırıntısı olsa hasretini gideren! her taşın altından çocukluğun çıksa, her sokakta anılar uyansa, ağaçların gölgesinde kırılmış aynalar, yollarını kapatsa, memleketi hatırlatsa! göbek bağı kesilmiş işte bu topraklarda, bir gurbet, bir de memleket bildiğin yıllarca. bir gün yok olur ayaklarının altından dolaştığın yollar, sahiller uzak! yürekleri dağlayan keşke hasret olsa... her taşın altından çocukluğun çıksa, memleketi hatırlatsa! .. arkana baktığında izlerinin üzerinde kurmak istediğin köprüler uyansa, sen, uyumadan önce! Yahya Akbulut Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 12 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Temmuz , 2007 sevgili zates hepsi birbirinden harika..teşekkür ederim.. Toprak kokan şehir Deniz kokan şehir Sevda kokan şehir Büyüsüyle bekler seni Caddeler ıslak gözyaşlarıyla Gitmem bu gece Gidemem artık Olmasanda gitmem Bu gece olmasan da Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 12 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Temmuz , 2007 hayalleriyle kendine güzel bir dünya yaratan içimin sevincine... OKYANUS Önümde ağır bir kapı Ardında okyanus var Ben zaten suda doğmuşum Kapıyı açmam gerek İşte o an biri geliyor Tutuyor kulağımdan Gözü anahtar deliğinde Bak diyor sadece buradan Bırak diyorum o küçücük resmi Yetmez bize bu küçük esinti Nerde törpülendin böyle Olmaz diyor tutup ayak bileğimi Şimdi önümde ağır bir kapı Ardında okyanus var Bir de bileğimden biri çekiyor Benimse kapıyı açmam gerek Bak diyorum koca dünyaya Buradan derhal çıkmak gerek Bari çekme bileğimden Benim her şeyi görüp öğrenmem gerek Bir ileri bir geri Her adım bu kapının ardı demek Sonunda boğulmak olsa da Benim o sularda yüzmem gerek Anahtar deliğinden görünen Bu küçücük manzara Sana yetiyorsa yetsin Benim o sularda yüzmem gerek Yüzmem gerek Şimdi önümde ağır bir kapı Ardında okyanus var Bir de bileğimden biri çekiyor Benimse kapıyı açmam gerek Bırak diyorum o küçücük resmi Yetmez bize bu küçük esinti Nerde törpülendin böyle Olmaz diyor tutup ayak bileğimi Şebnem Ferah.. GÖZYAŞLARIMIZIN TADI AYNI Gördüğüm rüyanın etkisinden olsa gerek Garip bir hisle uyandım bu sabah Ya bugün o günse, hayatın son günüyse İçimi korku sardı bu sabah Sevdiğim şeyleri düşündüm sevdiğim insanları Gördüğüm ve görmediğim yerleri Son kez uyandıysam ve yapamadığım şeyler varsa İçimi korku sardı bu sabah Ya çok yalnızsam Ya da bomboşsam Zaten bıkmışsam Zamanı harcamışsam Sen, ben, o herkes aynı hikayede Başı ve sonu aynı gerisi farklı Bir yerden tutunduysak hayata Boşa geçirmemeli, bırakmamalı Derdimiz, yaramız acılarımız farklı olabilir Gözyaşlarımızın tadı aynı Değişik, çok başka gibi gözüken yaşamlar varsa da Pişmanlık herkes için acı olmalı Ya çok cahilsem Hiç sevmemişsem Cesur olmamışsam Zamanı harcamışsam Sen, ben, o herkes aynı hikayede Başı ve sonu aynı gerisi farklı Bir yerden tutunduysak hayata Boşa geçirmemeli, bırakmamalı Şebnem Ferah.. Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 13 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 13 Temmuz , 2007 sevgili frozen teşekkürlerinize layık olmak büyük zevk Bavulları hep toplu durmalı insanın... Bir gün telefonların hiç çalmayabileceği hesaplanmalı... Tül perde arkasından misafir yolu gözlemekten vazgeçmeli... İhanetlere, terkedilmelere, bir başına bırakılmalara hazırlıklı olmalı... Yalnızlığa alışmalı... * * * Çünkü "omuz omuza" günlerin vakti geçti. Dayanışma... günümüz borsasının değer kaybeden hisse senetlerinden biri artık... Bireyin keşif çağı, geride kırık dökük yalnızlıklar bıraktı. Terörün bile bireyselleştiği çağdayız. Zaman, birlikten kuvvet doğurma zamanı değil; zaman, tek başına dimdik ayakta kalabilmeyi becerme zamanıdır. * * * İşte o yüzden alışmalı yalnızlığa... Sokaklar dolusu ıssızlıkla başbaşa yaşamayı göze almalı insan... Güvendiği dağlardaki karlara bakıp ders çıkarmalı... Hüzünlü bir şarkıyla paylaşı*lan gecelerde başım dayayacak bir omuz arama huylarından vazgeçmeli... Sofrada tek tabağa, tabakta az yemeğe alışmalı... Romanlardan yalnızlığı yücelten paragraflar asmalı evin en görünür duvarlarına... "Yalnızlık paylaşılmaz/ Paylaşmılsa yalnızlık olmaz" dizeleriyle başlamalı güne... Telesekretere "şu anda size cevap verebilecek kimse yok" denmeli,".. belki de hiçbir zaman olmayacak... Cevapsızlığa, sessizliğe ısınmalı... * * * Oysa sessizlik haksızlığa alkıştır. Haklılığın onuru yaşatır insanı... Susmanın utancı öldürür. O yüzden en sessiz gecelerde ''doğruydu, yaptım"la teselli bulmalı insan... Feryada komşuların yetişmemesine, soğuk duvar diplerinde sessizce ağlaşmaya alışmalı... Kendiyle hesaplaşmaya çalışmalı... Gece yastıkla ağlaşmaya, sabah aynayla gülüşmeye, kendiyle hüzünlenip, kendiyle keyiflenmeye hazır olmalı... Hep başını alıp gidebilecek kadar cesur, ama hep kalıp savaşacakmış kadar gözüpek olabilmeli... Sessizliği, sese dönüştürebilmeli... * * * Ve sırt çantasını her daim hazır tutmalı insan... Yollarla barışmalı... Yalnızlığa alışmalı... "Can Dündar" Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 13 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 13 Temmuz , 2007 . . Balkon . b i r i n c i s i g a r a Bir filmde aniden gerçegimden cüzler filizlenir katlanamam kapali mekana sihhatli bir beden bir çiban gibi söküp atar beni balkona en yumusak yerinden sonuçsuz sorgulamalar baslar tek kisilik secerede adimi ararim oysa az önce dallarini tasimakla mükellef bir gövdeydim kisir bir savasta çarpisir görevlerimle benligim i k i n c i s i g a r a göge bakarken gözüm sürçer evlerden sizan isiklara açilir perdeler mutlu oyunlar sahnelenir bir makineden sökülüp baska bir makineye takilan aparat gibi örselenen baba yorgun ve fedakar müreffeh yarinlar için bütçe hesaplar anne yoksaymis gerçegini her yönüyle sadece anne her yaniyla teslim kadere çoktan unutulmus tutkular oyunun basrolünde ama disinda kalan çocuklar rollere öykünürler mutluluk sinirli sorumlu küçük hedeflerin gündelik güdülerin karsilandigi zamandir ü ç ü n c ü s i g a r a içimde ciliz bir telkin: sabah erken kalkman gerek mekanik bir gün için saat ikide yatmalisin der koyun uysalliginda çitten atlarken bir ilham düsürür nikotin alir irademi çeker kutsal çikintisina evin bir samanyolu semada birkaçi da sehirde yildizlar tuz olur erir yüregimde basimin üstünde yarasa sürüsü emzirirler vehimlerimi emerken iyi niyetlerimi geçmisin gölgeleri örter gelecegi kader bana aldirir karar hedeflerime aldirmadan keyfine göre uygular neden sonuç iliskilerinde ipin ucu bir yerde kaçar üsümelerim poyrazdan degil düslerimin suya düsüsünden yazgimin uzak nesnesi kadin “yakalama beni ey hayat” diye yakaran feryadin deler de mesafeleri kulagimda çinlar hayat dinlemez seni en rasyonel tarafiyla sarmalar ve arafta tutar beni yorgun atin azgin süvarisi iki kirbaç arasinda aciz ben (ödevlerle yorulmus beden üzerindeki ruh delismen) hayalimde sükunetin önsözü bir nida derinlerden namaz Allah için dua meyyit için intiharlar yürürken içimde uygun adim soluk marslarla bir sigara boyu yolda bin hayat yasarim sartlarla aramdaki açi sonsuza uzarken son sigarayi intihar provasinda atarim asagi söndürmeden çeliskilere konan nokta bir sonraki geceye kadar virgül olur uzar da... (Siginak Dergisi Nisan 2005) . Avni Toksoy Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 13 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 13 Temmuz , 2007 Benden yazmamı istiyorsun. Tek kanatlı, solgun düşlerim, yüzünde kanayan o kutsal ışıkla aydınlatan sonsuzluk meleğim… Neyi anlatayım? Ruhumu yaktıktan sonra şimdide damarlarımda dolaşan sensizliğin etimi yakan acısını mı? O acıyı unutsun diye sığındığım, Ama sevgini orada da hep ama hep soğuk rüyalarımı mı? Odamın tavanındaki, yoksulluğumu ve kimsesizliğimi harç yapıp içine doldurduğum o derin, o sonsuz çatlakların altında, "sen" diye her gece koynuna girdiğim O zamansız ölümlerimi mi? Gözlerinden özgürlüğüne akan mavi nehirlerde boğulduğu, canım sevgili, söyle… sana neyi anlatayım? Şimdi burada değilsin. Ama beni duyuyorsun, biliyorum. Kapat gözlerini benim için ve dinle ne olur: Bak yoksun… Bunun anlamını biliyor musun? Yokluğun, yüreğimdeki bu yıldızsız, dipsiz, karanlık gece… Yokluğun, yastığımda bıraktığın saç tellerin… Yokluğun, gönül bahçenden kopartıp verdiğin için soldurmayıp, kuruttuğum ve tıpkı sevdam gibi sonsuzluğa mahküm ettiğim bu kırmızı güllerin… Sırf kalemini değdirdiğin için atmaya kıyamadığım kağıtların… Her an gözümün önünde sakladığın mektupların, peçetelere yazdığın şiirlerin, hediyelerini sardığın paket kağıtların… Sen gidince,"hala sen kokuyordur," diye üzerime giydiğim ve derin derin soluduğum giysilerin… Yokluğun, elinin, kolunun, soluğunun değdiği her şeyi dünyanın en değerli hazinesi gibi saklayan, bu yarı deli, bu hattan kopuk ruhum… kapat gözlerini ve bana bak: BEN DİYE GÖRDÜĞÜN NE VARSA, İŞTE O SENİN YOKLUĞUNDUR SEVGİLİ… ALINTI Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 14 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 14 Temmuz , 2007 AŞK BİZE KÜSTÜ I biz bu kentlere sığdık da bu kentler bize sığmadı âsiya ve bir çığlık gibi günlerin çarmıhında arttıkça yalnız, sustukça silik... ay ışığı gölgeleri büyüttü son kuşlar da vuruldular dağlarda yakamozları söndü sahillerin, ışıkları evlerin çağın vebalı gövdesinde bir hayalet gibi gölgemizde yalnızlık kaldık... kırık bardaklar gibi içilmiş sulardan geride buruk bardaklar gibi... II düşler artık ölü çocuklar doğuruyorsa sevgiler boğduruluyorsa kürtajlarda ve daha eskimemiş tüfeklerle ordusu bozguna uğramış askerler gibi kalıp bozuk paralar gibi yuvarlanıyorsak kaldırımlarda bir bedeli vardır elbet cennetini çaldırmanın ömrünü **** bir bebek gibi bırakmanın bulvarlara bozgunlara ve yanlış yalan aşklara; bir bedeli bu kuşatmaların, ilkyazları kurşunlatmaların... biz bu kentlere sığdık aslında bu kentler bize sığmadı âsiya ah son kuşlar da vuruldular dağlarda! III ay ışığı gölgeleri büyüttü mutluluk oyununa geç kalan ölü kuşlarla geldim geldim... kırık bardaklar gibi içilmiş sulardan geride buruk bardaklar gibi ve ömürlerimizde bin kasvetle upuzun sefalet seferlerinin ayazı belki de yalnız geçireceğiz artık kimbilir batan gemiler gibi yiten aşklardan geride kalan her kışı, güzü ve yazı ay ışığı gölgeleri büyüttü ayrılıklar eskidi... biz eskidik aşk bize küstü âsiya... IV belki de uzun sürecek bu bozgunun saçağında sen şarkılarını sesine yasla ve bırak beni de usulca bir apansız yalnızlığa! ay ışığı gölgeleri büyüttü büyüdü ölüm ve biz küçüldük âsiya... Yılmaz Odabaşı Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 14 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 14 Temmuz , 2007 RÜZGARIN YIRTIK YERİ Saçlarında şimşek parçaları, dilinde kırağı, Sen kimin yetimisin, Kimi bekliyorsun durduğun yerde? Sağır bir günün sonunda dilsiz bir gece Sarıp sarmalıyor seni, Gökyüzü gıcırtıyla kapanıyor üstüne. Bak ömrün yarılandı, Karanlığı kullanmayı öğrenmelisin. Yazısı akmış ıslak bir sayfa elinde, Yara bere içinde morarıyor şiirlerin. Artık tutunacak kimsen kalmadı, Nasıl biliyorsan öyle düğümle zamanı. Bütün ölümleri gör, Birini evlat edin kendine. Oysa sen, boş bir kabın taş darası. Yine de denkleştirip gidiyorsun hayatı. Tuzağa yem, hançere bağ oluyorsun. Zehire katıyorlar seni, şair ne duruyorsun Gemilere bin, trenlere atla. Kimsenin umursamadığı, hiçbir işe yaramayan Kaldır şu gereksiz tanıklığı ortadan. Ne kadar tıkasan kulaklarını, Duymamaya çalışsan Göğsünde bir titreşimdir konuşmaları. Görmesen seslerden anlıyorsun. Kazdıkları çukuru, ördükleri duvarı. Çakılısın buzdan çivilerle Boynu bükük bir haçın üstünde. Yerde buluyorsun kendini her sabah, Yeniden gerilmek üzere, Saçlarında şimşek parçaları, dilinde kırağı Daha ne bekliyorsun durduğun yerde? Katmerli yalanı gördün, yalınkat gerçeği, Bilicinin ürpererek söylediği Sevgi gereksinimlerini gördün kimilerinin, Tırnaklarını denemek için Yılanın deri değiştirmesini, Gülüşün kurdunu, sineğini gözün; Yüreğinde bir ağaç gürültüyle devrilirken, Aksayarak yürüyen umudun arkasından Gülün kanayan hüznünü gördün. İşte tanıksın ölümün pazarlık ettiğine Toptan ve perakende, Pantolon ütüsünün keskinliğine, Bozulup bütünlenmesine paranın, Mevsimsiz bir çocuğun kekre yüzüne, Yabancı işçiliğine martının Deniz olmayan bir uzak ülkede, Daha binlerce, binlerce şeye. Yaz bunları ve imzala sana yetecekse. Bana delik deşik bir yürekle Pası küflü, çürümeyi söyle. Yangın yerlerinin katran gözyaşlarını, Bana göçüğün kırık kemiklerini, Sancısını suyun, rüzgarın yırtık yerini Ve bunlardan payına düşeni söyle. Ne kadarı kaldı babandan, Sen ne ekledin üstüne, Acının sana getirdiği ürem ne? Şair bana mutluluktan söz etme, Beyaz baston kullanan bir dille. İşte tanıksın daha nelere? Testi gömüyorlar göğsüne eskisin diye, Keçe gibi kimi zaman, parlatmak için Bakır kaplara sürüyorlar seni Şair hiçbir tansık bekleme, Dolaş yıkıntılar, çöplükler içinde, Sen ey gülünç ve deli mesih; Ölmeyi bilmediğine göre, Saçlarında şimşek parçaları, dilinde kırağı Pelteleşmiş yapışkan haçını Islık çalarak sokaklarda sürükle. Metin Altıok Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2007 BUGÜN DE ÖLMEDİM ANNE Yüreğimi bir kalkan bilip sokaklara çıktım Kahvelerde oturdum, çocuklarla konuştum Sıkıldım, dertlendim, sevgilimle buluştum Bugün de ölmedim anne Kapalıydı kapılar, perdeler örtük Silah sesleri uzakta boğuk boğuk Bir yüzüm ayrılığa, bi yüzüm hayata dönük Bugün de ölmedim anne Üstüme bir silah doğruldu sandım Rüzgar beline dolandığında bir dalın Korktum, güldüm, kendime kızdım Bugün de ölmedim anne Bana böylesi garip duygular Bilmem niye gelir, niye gider Döndüm işte, acı yüreğimden beynime sızar Bugün de ölmedim anne AHMET ERHAN Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2007 Çırılçıplak Küstahlığımı nezaketim götürdü Sadece kendime bakakaldım. Kararsızlık bir an sürdü Gizlenen insanların ortasında ben kaldım, Çırılçıplak Selamımı tanıdıklar götürdü. Saygı bekleyince alçaldım. Kararsızlık bir an sürdü Kendini beğenmişler ortasında ben kaldım, Çırılçıplak. Ağlamayı ölenler götürdü. kendimi ölmez sanınca ufaldım, kararsızlık bir an sürdü. Ölülerle dirilerin arasında bir ben kaldım, Çırılçıplak. Sonsuzluğu ufuklar götürdü. Yarattığım dünyaların içinde daraldım. Kararsızlık bir an sürdü Başlangıç ile bitiş ortasında ben kaldım, Çırılçıplak. Aydınlığı bulutlar götürdü, Yıldızlara doğru yol aldım. Kararsızlık bir an sürdü. Varanlar ile duranlar arasında ben kaldım, Çırılçıplak. Ö.Asaf Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2007 ANLATAMIYORUM Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda; Dokunabilir misiniz, Gözyaşlarıma, ellerinizle? Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce. Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum. Orhan VELİ Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2007 Yıkık Bugün yıkığım biliyor musun? Ezginim, çaresizim, umutsuzum Sancılıyım bırakma beni, insanlar kötü Bırakma beni korkuyorum. Bir deli otlar büyüyor içimde Sancılıyım, yorgunum, kederliyim Bu halini sevdim gitme kal Çamurlar çirkefler içindeyim Bir dayak yemiş adamım şimdi Bezginim, kararsızım, yılgınım Al götür beni o kayıp gecelere Yeter ikimize yalnızlığım Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2007 *Ben daha çocugum Umut düsünce avuçlarimdan donuyorum Siz gibi bagli degilim hayata Sevmeyince biri beni Yatagin altina saklaniyorum. Bagisikligim yok yalana Felsefe de kuramiyorum Terk etmenin mantigini bulamadim daha Ask gidince benden, yarim kaliyorum. Oturup televizyon koltuguna Hiç haberlere bakamiyorum Tas kesiliyorum kanayinca bir çocuk sayilara asilmis ölümlere Dokunamiyorum Ben daha çocugum Bütün öfkeleri üstüme aliyorum Pencereme dogan aya bakip Deli hayallere daliyorum Anlatmayin bana gerçekleri Anlayamiyorum Bir elma sekerine, Bir küçük gülüse aldaniyor... Ben hala çok yaniliyorum.. (alinti)* Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2007 Çöz kurdeleyi ve kaldir yavasça kutunun kapağını. Mavi bir gül koydum içine Ebedi sevgiyi gör yaşa ve hisset diye. Kocaman bir fırça ve bin renk koydum kutuya Bir cennet resmi yapıp içine gir diye. 19 yapraklı papatyalar yerleştirdim Falında şansa yer bırakma diye. Düşler serpiştirdim gizlice,düş kurmayı unutma diye. Bir tanede elma şekeri yerleştirdim,içindeki çocuğu yeniden tadabil diye. Boğazın kokusunu,çayın sıcaklığını ve taze simidin tadını koydum içine İstanbul sevgisini yaşatalım diye. Güneğin batışını billur suyun sesini,kırmızıyı gelinciklerin saflığını,taze ekmeğin kokusunu ve bir gülümsemenin sıcaklığını da sığdırdım, Ruhlarımız aç kalmasın diye. Kutuya biraz da sevecenlik koydum,güçlü ol diye,çünkü acımasız olan güçsüzdür. Beyaz bir güvercin uçup kendi kondu kutuya, barışı ve özgürlüğü sunmak için. Kısa dünya hayatında kavgaya yer yok diye. Bir buket sevgi,bir yudum aşk ve yarım bir elma da koymadan edemedim. Paylaşmayı anımsayalım diye. Sevdiklerimize onlari sevdiğimizi söylemek için yarını beklemeyelim. Hemen simdi bunu yapalim diye. Içtenliği,umudu neşeyi, bağışlayıcılığı,hoşgörüyü,saygıyı özgüveni ve açık yürekliliği unutmadım. "Ben" in dışına çıkıp bize ulaşabilelim diye. Son olarak da bir kart iliştirdim kutuya bak bu kartta neler yaziyor. "Bu kutunun kapağını her kaldırışında yaşamla ilgili yepyeni şeyler keşfedeceksin.Yaşamak için yarını bekleme,al yaşamı kollarının arasına ve sımsıki sarıl,yaşamdan yalnızca almak yerine ona bir şeyler ver. Kısacası bütünüyle "Insan" ol. Unutma yasam dokuması henüz tamamlanmamış,olağanüstü güzellikte bir duvar halısıdır ve sana ait olan boşluğu yalnız sen doldurabilirsin.Kimseyikırmamak ve üzmemek şartıyla istediğin her şeyi dene. Bir gün sonsuzluğun bulutlarına oturduğunda ne aklın kalsın geride ne de kırık bir yürek " Artik kaldır bu kutunu kapağını. Gör gerçekleri ve sevgimi.!! ALINTI Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2007 Bir umutla cıkarsın yola önüne engeller çıkar …şarkılar dinlersin şiirler yazarsın ama nafile hiç biri başlayamamış bir sevginin avuntusu olamaz ? sonra düşünürsün neden olmadı neden? Hep ben mi dersin oysaki etrafına baktıgında senin gibi bir çok insan wardır. Bitti artık buraya kadar artık dersin onu görmek bile istemiyorum dersin ama buda kendine söz werdigin bi yalandır. Ne zaman ki bir odada yalnız kalsan hemen aklına o gelir ve oturur düşünürsün acaba olsaydı nasıl olcaktı?. Gece olunca rüyanda onu görürsün sabah onunla uyanırsın ve bir kere daha hayata lanet edersin senin olmadıgı için ! ama ne zaman ki sokaktan gecse ne zaman ki onu görsen yada geldigini fark etsen elin ayagına dolaşır çünkü sevmişsindir bi kere ne kadarda olmasada baslamasada onu görünce kalp atışlarının hızlanmasına ne sen engel olabilirsin ne de baska biri? Sonra kendini teselli etmek için başka birini bulmaya calışırsın beklide bulursun ama O hep wardır senin hayatında? başka biri hiçbir zaman onun yerini tutamaz yalnızca geçici bir boşlugu doldurmaktır görevi! Teselliye devam edersin iyikide olmadı felan türünden laflar edersin ama bunlarda içini acıtmaktan başka bi işe yaramaz. İşte böyledir karşılıksız sevmek gecen gündüzünle birleşir uyumak sana uzak bir kavram olur.Sen atmışsındır ilk adımı ama o elini uzatmamıştır sana. eger ki halen seviyorsan beklemekten baska bi çaren yoktur? Beklide bir ömür boyu o elin sana uzanmasını bekleyeceksin…yıkılmış hayallerin tükenmiş umutlarınla… alıntı Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2007 *BIR KADINI TANIMAK * * * *Bir kadini tanimak... Bütün gel-git'leri, kaprisleri, küçük simarikliklari,heyacanlari,saskinliklari,hayalkirikliklari, asklari, terk edilisleri, basarilari,basarisizliklari, kurnazliklari, safliklari, çocuk agizlari, sirinlikleri, küçük yalanlari, büyük itiraflari,kocaman yürekleriyle kendi olmaya çalisan kadinlari tanimak... Bir kadini sevmekle baslar her sey ama, bir kadini tanimakla varilir hayatin sirrina. Bir kadini tanimaya soyunmak zor ama keyifli bir yolculuga çikmaktir. Dört mevsimi bir yürekte bulusturur, bu yüzden de sürekli sasirtirlar. Sürprizlerin ardi arkasi kesilmez. Zordur anlamak onlari. Benzemek gerekir anlayabilmek için belki de! Kendi zekasini hatirlatanlari sever, sevgisini göstermekten ürkmeyenleri, sürprizlere hazirlikli olanlari bir de. Muson yagmurlari gibi yagarken, Sahra'da çöl firtinasi koparip ardindan Günes olup isitabilirler. Dedim ya bir dünyadir kadinlar, yürekleriyle konusan,gözleriyle gülen... Bir kadini sevmekle baslar her sey ama, bir kadini tanimakla anlasilir yasamin renkleri. Sevgi arsizidir kadin. Verdiginden daha fazlasini isteme bencilligini gösterecek kadar sevgi arsizi... Bu yanini doyurunca simaracagindan korkanlar, birlikte çogalacaklarini bilmeyenlerdir. Bir kadini sevmekle baslar her sey ama, bir kadini tanimakla kanat çirpilir özgürlügün bütün maviliklerine. Kendine inananlara, aska inananlara kosar. Hem yaman bir ask avcisi,hem de engebeli yollarda kosmaktan bitap ask yorgunudur kadin. Bir kadini sevmekle baslar her sey ama bir kadini tanimakla çikilir keyifli serüvenlere. Hayatla dalga geçmesini bilir kadin, tipki kendiyle dalga geçmesini bildigi gibi. Agiz dolusu gülüslere teslim olur. Bir kadini sevmekle baslar hersey ama bir kadini tanimakla tanik olunur tutkularin gücüne. Göze alandir kadin. Çekip gitmeyi, sahip olduklarindan vazgeçmeyi, karsilik beklememeyi... Mücadele eder. Kizar, bagirir,simsekler olusur gözlerinde ama hep sever. Dedim ya bir dünyadir kadinlar, yürekleriyle konusan,gözleriyle gülen, sesiyle minik kuslari çilginca kanat çirptiran... Yüregini sevgiye açan ve sevmekten korkmayan bütün kadinlar gibi...... * ALINTI Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2007 *Ah şu aklıma dolan manasız sözler... Ne vakit ağlasam,ne vakit seni düşünsem gelirler... Dağları del derler,çöllere düş derler.Derler derler ama beni hiç düşünmezler... Gökten yağmur boşalırdı yazın; dere gibi olurdu şehrin sokakları.Bense o yağmurlarda ıslanırdım...Kimse olmazdı sokaklarda ve caddelerde,yalnız ben ve yağmur...Pencerelerde bana gülenler,parmaklarıyla beni işaret edenler üzmezdi beni...Beni üzen yalnız sensizlikti... Seni arardı gözlerim,nedense seni göremezlerdi.Belki sen bu sonsuz pencerelerden birindeydin,belki de yağmuru seyrediyordun.Yağmursa,beni seyrediyordu... Ne yağmurlar gördü bu gözler,ne yağmurlar bu gözleri...Deli dersen şaşırmam; çünkü ne zaman yağmur yağdıysa sokaklarda benim ayak seslerim duyuldu... Belki bilmezsin; yağmurunda bir şarkısı vardı.Bilmem acaba onunda aklında nazlı bir sevgili mi vardı... Benimse ne bir şarkım vardı ne de yüreğine dokunacak bir güzel sözüm...Bir ıslık çalmayı bile beceremedim,anladım ki öksürmek kadar kolay değilmiş...Biliyor musun ben hala parmaklarımla ıslık çalamıyorum... O yaz günü ıslanmaları ne çabuk gelip geçti... Ayakkabılar eskittim,yolları eskitemedim.... Eğer sonunda sen olsaydın en bitmez görülen yolları hiç düşünmeden teperdim emin ol... Hep seni aradım durdum,bilmezsin senden başkasına yar diyemedim... Bilmiyorum,belki de seni hiç göremeyeceğim... Bilmiyorum neden seni sevdiğimi söylüyorum? Bilmi yorum inan,yağmur sağnak sağnak yağarken,sokağa neden fırladığımı bilmediğim gibi... Şimdi bir yağmur yağsa,ben yine fırlarım sokağa...Tekrar gelirsen bana,yine söylerim; seni seviyorum derim... Seni neden sevdiğimi sorma bana. Ben biliyor muyum yağmuru neden sevdiğimi... alıntı Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2007 Seni unutmama izin verme, Evet yanlış duymadın sevgili… Aniden çekip gitmeye karar versen bile ileride, Kokunu emanet bırak yastığıma, Ve izin verme seni unutmama asla! Gidersen eğer sevgili,birgün karar verirsen gitmeye yamacımdan bakışlarını bırak bana; Hani o içimi eritip, sıcacık eden yüreğimi… O bakışların… O bakışların var ya hani! Bırak onları bana, Ve ben saklayayım gözlerini, usanmadan yüreğimin saklı kalmış yamaçlarında. Aniden çekip gitmeye karar versen bile ileride sevgili, İzin verme asla unutmama seni! Kokunu, Evet,evet… Kokunu emanet bırak yastığıma mesela.. Dokunuşunu hatırlaması için son kez dokun yanağıma yada… Ama, ne olursa olsun, Seni unutmama izin verme asla! Ayaküstü , alelacele bir öpücük kondur n’olur.. N’olur, gideceksen bir gün sebepsiz.. senli hatıralar bırak bana. Gitme diyemeyen yüreğime emanet et gülümsemeni mesela, Yada… Yada, son kez sarıl, Sımsıkı sarıl boynuma.. Ve ben hep hatırlayayım sıcaklığını yastığımda. Gitmenle birlikte şarkıları ezberler olacak dilim, Bilirim… Bilirim ki , her şarkıda tutulan dileklerin verdiği umutları öğrenecek yüreğim… Çakıl taşlarını pek bir sever olacağım gidişinle mesela.. Sen unutulmak için , sebepsiz ve aniden giderken yanımdan usulca.. Ben, bir avuç çakıl taşından beklediğim umutla; İzin vermeyeceğim unutmasına seni yüreğimin asla… Şarkılardan seni dileyeceğim otobüs yolculuklarımda… Aniden çekip gitmeye karar versen bile ileride sevgili, Kokunu emanet bırak yastığıma, Ve izin verme seni unutmama asla! N’olur… N’olur,gülüşünü emanet et mesela, Ya da bakışlarını bırak… Kokunu.... Gözlerini… En azından, Sabahları bakarak bana, Söylediğin günaydınları toplasın yüreğim geçmişin sayfalarından… İzin ver onlar sıyrılıp girsin geceleri koynuma… Yada… Yada, son kez sarıl, Sımsıkı sarıl boynuma.. Ve ben hep hatırlayayım sıcaklığını yastığımda. Seni unutmama izin verme, Evet yanlış duymadın sevgili… Aniden çekip gitmeye karar versen bile ileride, Kokunu emanet bırak yastığıma, Ve izin verme seni unutmama asla! Meral BİLGİÇ Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2007 Bir ses değildi beklediğim, yada çığlık.. Yada belirgin bir şey değildi bu gece ki uykusuzluğumun nedeni.. Bir fısıltı beklemekte yüreğim uzaklardan.. Bir ışık belki, Belki küçücük bir gülümseme senden gelecek olan benliğime.. Ama ne olursa olsun seninle ilgili… Ne olursa olsun senden… Uzak diyarlara yol alırken sen , Yargısız infazlara kurban ettiğim yüreğimi kan revan içinde attın bir göl kenarına sevgili… Balıklara yem olan bir hiçliğin içinde kaybolmaktayım şimdi.. Ve beklemekteyim.… Evet sadece beklemekte. Hadi bir fısıltı yeter yeniden canlanmama , Bir ses değil.. Diyorum ya, yada bir çığlık.. Ufacık bir esinti gelsin yeter senden bana sebepsiz.. Bir gariban şarkının içine gizle mesela umutlarımı Ve yolla bana bulunduğun ülkenin denizinden şişe içinde yüzünde gülümseyişin. Yar… Sadece bağırsam sana böyle… Yarrrrrr…. Desem duyar mısın gittiğin yerlerden sesimi?.. Duyup ta fısıltılarla karşılık verir misin yüreğime sevgili? Yar, Özler misin sen de benim seni özlediğim gibi? Ah ne çok sevmişim halbuki yüreğini.. Ve ne çabuk kaybetmişim sahip çıkmam gerekirken yüreğimi… Hadi bir fısıltı gönder n’olur, N’olur hafif bir esintiye emanet et gülümsemeni.. Kokunu yolla bana, Yolla ki bileyim senin de özlediğini beni… Yarım kalmış ruhum bilsin, seninde eşlik ettiğini… Her bir şeyim tamken yaşamda, sen yoksun ya her şey yarım hayatımda… Ve ben infaz ettiğin yüreğimin başında özlemekteyim seni sevgili.. Her özlediğimde yanmakta canım ve her yanışta daha fazla özlem doldurmakta yüreğimi… Ve… Ve, bir ses değildi beklediğim, ya da çığlık.. Yada belirgin bir şey değildi bu gece ki uykusuzluğumun nedeni.. Bir fısıltı beklemekte yüreğim uzaklardan.. Meral BİLGİÇ Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2007 *Heybeliada'daki Deniz Harp Okulu'ndan mezun olan Ismail Ture, kendi gibi Gelibolulu olan bir genc kiza kaptirir gonlunu. iki sevgili parmaklarina nisan yuzugu taksalar da, birbirlerini cok seyrek gormektedirler. Ismail Ture, denizaltida muhabere subayi olarak gorevlidir. Ustegmenin Ture'nin aklina harika bir fikir gelir; nisanlisina isIkli mors alfabesini ogretecek, Canakkale'den gecis yapacaklari geceyi planli oldugu icin onceden bildirecek ve boylelikle haberleseceklerdir! ..Gelibolu' ya dogru bogazi yuzeyden gecmekte olan denizaltinin kulesindeki denizciler sigara icmekte, sohbet etmektedirler. Aralarindan birinin heyecanli oldugu her halinden belli olmaktadir. Gelibolu kiyilarina geldiklerinde, karanlik icindeki evlerden birinden, bir el fenerinin yanip sondugu gorulur: "Seni seviyorum!.. . "Arkadaslari gulumseyerek Ismail Ture'ye bakarlarken, genc asIk elindeki fenerle sevgilisine karsilik vermektedir. Bu olaydan sonra iki sevgilinin aski denizalticilarin dilinden dusmez olur. Herkes, haberlesmek icin kurulan isIk yolunu konusur. Arkadaslari, "Evlen su kizla da, buralardan her gecisimizde selamlasmayi birak artik'' diye takilirlar Ismail Ture'ye. Denizaltinin ustunun ve altinin bir oldugu yagmurlu gunlerde bile, Canakkale Bogazi'ndan gecilirken, elindeki fenerle ask nobeti tutan yakisIkli denizci, gozunu bir an olsun ayirmaz Gelibolu kiyilarindan. Yine bir gun, 27 yasindaki Usttegmen, Canakkale'den gececekleri gun ve saati, denizaltinin ugradigi bir limandan telefonla haber verir nisanlisina. Ege Denizi'nden Canakkale Bogazi'na giris yapacaklarini ve en ondeki denizaltinin kulesinde olacagini bildirir.Genc kizin gozune, her zaman oldugu gibi, o gece de uyku girmez. Buyuk bir sabirla pencerenin onunde oturmakta ve gozunu hic kirpmadan denize bakmaktadir. Fenerine yeni pil almis olsa da, yine de arada bir yanip yanmadigini kontrol eder. Birden, dev bir kararti belirir suyun ustunde. Guney'den gelen bir denizalti, penceresinin gorus sahasina girmistir. Genc kiz, heyecanla pencereyi acar ve gecenin karanligina uzattigi elleriyle, feneri yakip sondurur. ''Seni seviyorum!.. ''Kulede bulunan denizaltinin komutani Bahri Kunt, isareti gorunce gulumser: ''Hay Allah, bu kiz denizaltilari sasirdi. Nisanlisinin denizaltisi bizim onumuzdeydi. " Bir anlik tereddutten sonra,Birinci Inonu Denizalti' sinin komutani Bahri Kunt, yanit gonderilmezse genc kizin telaslanacagini dusunerek, karsilik verilmesini emreder. Yanindakilerin, ''Ne diyelim komutanim?'' diye sormasi uzerine de sunlari soyler: "Ebediyete kadar!..." O gece, Ustegmen Ismail Ture'nin gorev yaptigi Dumlupinar Denizaltisi , Canakkale Bogazi'na giris yapan ilk denizalti olmustur. Ama, Gelibolu kiyilarina gelmeden, Nara Burnu aciklarinda, Isvec bandirali ''Naboland'' adli gemi tarafindan, cignenmekten kacamamis ve yarali bir balina gibi aci dolu sesler cikararak, Canakkale'nin karanlik sularinda kaybolmustur. Her sey bir kac dakika icinde gerceklestiginden, arkadan gelmekte olan Birinci Inonu Denizaltisi Dumlupinar'a carpan geminin yanindan habersizce gecerek, Gelibolu'ya ulasan ilk denizalti olur. Genc kiz, nisanlisindan haber almanin huzuru icinde basini yastiga koydugunda, genc denizci coktan, "ebediyete kadar" surecek olan uykusuna dalmistir * ** *SUNAY AKIN* Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.