Gönderi tarihi: 22 Ağustos , 2006 18 yıl '...Bir sabah kumandanın odasına girdiğim zaman gözlerinin ağlamaktan yorulmuş olduğunu gördüm. Kudüs İngilizlerin elinde idi. Oradaki son Türklerin nasıl kahramanca vuruştuklarını masamın üstünde aldığım şifreli telgraftan okudum. Kudüs'ü İsrailoğulları gibi bırakmadık. Türkler gibi bıraktık. Karargâh içinde 'Kudüs düştü!' sözü ölüm haberi gibi yayıldı. Daha şimdiden Beyrut'ta, Şam'a, Halep'e gözyaşlarımızı hazırlamak lazımdı. Artık yalnız Anadolu'yu ve İstanbul'u düşünüyorduk. İmparatorluğa, onun bütün rüyalarına ve hayallerine allahaısmarladık!... Tren giderken iki tarafımızda Suriye ve Lübnan'ı safra gibi boşaltıyoruz.... ...Kumandan harap Anadolu topraklarını gördükçe, - Keşke vazifem buralarda olsaydı, diyor... - Eğer kalırsam diyor, bütün emelim Anadolu'da çalışmaktır. Eğer kalırsa, eğer bırakırlarsa, Anadolu hepimize hınç, şüphe ve güvensizlikle bakıyor... ...İstasyonda bir kadın durmuş, gelene geçene, - Benim Ahmedimi gördünüz mü? diyor. Hangi Ahmed'i? Yüz bin Ahmed'in hangisini? Yırtık basmanın altından kolunu çıkararak trenin gideceği yolun, İstanbul yolunun aksini gösteriyor, - Bu tarafa gitmişti, diyor. O tarafa? Aden'e mi? Medine'ye mi? Kanal'a mı? Sarıkamış'a mı, Bağdat'a mı? Ahmedini buz mu, kum mu, su mu, skorpit yarası, tifüs biti mi yedi bitirdi? Eğer hepsinden kurtulmuşsa, Ahmedini görsen, ona da soracaksın: - Ahmedimi gördün mü? Hayır... Hiçbirimiz Ahmedini görmedik. Fakat Ahmedin her şeyi gördü. Allah'ın Muhammed'e bile anlatamadığı, cehennemi gördü. Şimdi Anadolu'yu, batıdan, doğudan, sağdan, soldan bütün rüzgârlar bozgun haykırışarak esiyor. Anadolu demiryoluna, şoseye, han ve çeşme başlarına inip, çömelmiş oğlunu arıyor. Vagonlar, arabalar, kamyonlar, hepsi ondan, Anadolu'dan utanır gibi, hepsi İstanbul'a doğru perdelerini kapamış, gizli ve çabuk geçiyor. Anadolu Ahmedini soruyor. Ahmed, o daha dün bir kurşun istifinden daha ucuzlaşan Ahmed, şimdi onun pahasını, kanadını kısmış, tırnaklarını büzmüş, bize dimdik bakan ana kartalın gözlerinde okuyoruz. Ahmed'i ne için harcadığımızı, bir söyleyebilsek, onunla ne kazandığımızı bir anaya anlatabilsek, onu övündürecek, bir haber verebilsek... Fakat biz Ahmed'i kumarda kaybettik!'' Falih Rıfkı Atay daha sonra, siyasal yaşamında maceraya, kumara yer olmayan Atatürk 'ün yakınında olacaktır. Atatürk dönemi tarihimizin geride kalmış bir bölümüdür. Artık yine macera, yine kumar ve yine ........ ______________________________________________________________ Falih Rıfkı Atay / Zeytindağı kitabı / ''Allahaısmarladık'' başlıklı son bölümü
Gönderi tarihi: 23 Ağustos , 2006 18 yıl ..Allah'ın Muhammed'e bile anlatamadığı, cehennemi gördü..." şu kelimeler hariç yazılanlar çok anlamlı ve düşündürücü...
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.