Gönderi tarihi: 16 Ağustos , 2006 18 yıl DİNDE REFORM OLMAZ İslam’da içtihat(müctehit), Tecdid(Müceddit-Tazeleme) vardır. Dinde şöyle bir tasnif yapılmış: Usulu din(dinin itikat-iman ilkeleri) yani dinin fikri-düşünce yönü. Füruu din(dinin fıkıh-İslam hukuku-şeriat yönü) İçtihat dinin bu hukuki yönü ile ilgilidir. Şimdi fıkıhta, İslam hukukunda içtihat var mıdır? Yok mudur? Konu bu. İslam’da içtihat vardır. Bu Peygamberin(S.A.V) Maaz isimli Valisine verdiği yetki ile sabittir. Kur’an ve sünnette bulunmayan bir hukuki mesele ile karşılaşınca Emirel Müminin veya Valisi reyi ile ictihat eder. Ama o emir veya valisi kitabı ve sünneti iyi bilecek bilhassa Kur’an’ın Şeriat ile ilgili ayetlerini ki( Bu 200 küsur ayettir, diğer 6000 in üstündeki ayetleri şeriat-İslam Fıkhı-Hukuku ile ilgili değildir) bir de Sünneti Nebiyeyi iyi bilecek , yani bu ayetleri Peygamber(S.A.V) pratikte nasıl uyguladı ve Kuran’a dayanarak kendi insiyatifini nasıl kullandı? Bunları bilmeyen biri İslam’da ne emir olabilir nede Vali olabilir. Aslında içtihat yetkisi Umeranın(Emirler-Valiler) hakkıdır. Umeradan olmayan bilgin içtihat eder mi? Aslında etmemesi lazım. Hukuk ilminde olsun, başka konularda olsun emir veya valisi uzman kişilerin görüşüne baş vurur-baş vurabilir. Onların fikrini alır. Buna istişare denir. Ama hükmü, Emir ya da Valisi verir. Sorumlu ilmi görüşünü söyleyen değil, uygulayıcı olandır. Fakih-Alim, sadece reyini-görüşünü söyler, hüküm veremez. Ama öyle olmamış. Fakihler, içtihat yapmış, hüküm vermiş. Bu müctehidlerin içtihadları da, zamanın emirlerince yer yer kabul görmüştür. Abbasilerden beri pratik budur. Bir çok içtihatlar yapılmış, bunlardan dört tanesine Ehli Sünnetce itibar edilmiştir (Hanefi-Şafi-Maliki ve Hanbeli), diğer Caferi, Zeydi, İsmaili ictihadlar ki bunların hepsine birden Şia ictihatları ve Şia Müctehidleri denir. Ancak şunu belirtelim ; Caferi Sadık Hazretleri ve Zeynel Abidin(R.A) Hazretlerinin oğlu, Zeyd Hazretleri mezhep kurmamışlar. Şii Uleması onların bazı görüşlerini (delil) kabul ederek, içtihatlar yapmışlar ve bu iki büyük Zat’a kendilerini mensup gösterip, onların adlarını kullanmışlardır. Bu nedenle de İran’da her Ayetullahul Uzma(büyük Ayetullah) bir müctehiddir. Bizdeki karşılığı, fıkıh ilmi profesörleridir. Şiada içtihad devam etmektedir. Ehli sünnet dört müctehidden başkasını kabul etmediği için Arabistan, Pakistan, Endonezya ve Türkiye v.b. ülkelerdeki içtihat dondurulmuştur. Şimdi şöyle bir soru soruluyor; İslam’da içtihat var mıdır, yok mudur? Cevap; vardır. Öyleyse içtihat devam eder. Doğru olan bu görüştür. Varsa devam etmelidir ki kesin olarak vardır. Şu an bizim de ilahiyattan büyük Fıkıh-İslam hukuku Fakih-profesörlerimiz var. İçtihat yapamazlar mı? Yapmaları lazım, yapsınlar. Ellerini, kollarını bağlayan mı var, yasal engel de yok, hayır efendim bunlar görüşlerini açıklarlar. Olmaz, içtihat görüş açıklamak değildir. O reyini açıklamaktır. İçtihat oturup, yeniden hükümler (kesin yargı) vermektir. Tıpkı, Ebu Hanife, Şafii, Maliki ve Hanbeli Hazretleri gibi. Onlardan sonra Ehli sünnet camiasında bu güne kadar bir bağımsız Fakih çıkıp ‘Ben bir müctehidim, içtihat yapar, onlar gibi bende hüküm(kesin yargı) verebilirim’ dememiş ve dememekte devam etmektedirler. Şimdi Türkiye’mizde, bu konuda tartışmalar yapılıyor, medyada (televizyonlarda ve yazılı basında). Bunlardan bir sonuç alınmaz. Bilakis halkı bir birine düşürür. Kötü olaylar olur. Nitekim yer yer de oluyor. Bunlar ayıp şeyler Kazım Yardımcı / Adıyaman www.varliktanveriler.com
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.