Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

yanlış numara...


Johnydoe

Önerilen İletiler

tekrarlamak istemediğim hatalardan çağrılar alıyorum sürekli
oysa şehri şöyle bir turlasam yetecekti uzaklaşmak için

hangi güzel parmaklar tuşlayacak telefon numaramı yanlışlıkla
tanımadığı sesimi duyunca duraksayıp
sonra başka bir durağa yönelecek...

 

-pardon yanlış oldu
-olabilir...
-kusuruma bakmayın lütfen bu saatte rahatsız ettim
-edebilirsiniz...
-kapatayım ben o halde
-siz bilirsiniz
-nasıl yani?
-arayan sizsiniz, dilediğiniz zaman kapatacak olan da sizsiniz.
-çok tuhaf konuşuyorsunuz.
-bunu söylemek için mi aradınız beni
-yok,hayır yanlış anladınız. sizi aramayacaktım ben yanlışlık oldu.
-beni aramıyordunuz belki ama bulduğunuzdan rahatsız mı oldunuz?
-neyse, yeniden özür dilerim. hoşçakalın...
-bu kadar özre gerek yok. ama yine de siz bilirsiniz.
-siz hep böyle mi konuşursunuz?
-evet
-tuhafsınız. şu an sinirlerimi bozuyorsunuz ama konuşmayı bırakamıyorum.
-tuhaf olduğumu söylemek için beni arayan sizsiniz, unuttunuz mu?
-dalga mı geçiyorsunuz benimle!
-dalga geçmem için aradığınızı sanmıyorum. ama isterseniz yaparım.
-çok ukalasınız! neden aramışım sizi?
-bana tuhaf demek için aradınız.
-sanırım ciddi ruhsal sorunlarınız var. yanlışlıkla aradım diyorum! neden anlamıyorsun?
-her yanlış aramanızla bu kadar uzun süre konuşur musunuz?
-sizi arayan benim, bu konuşmada soruları ben sorarım!
-nasıl isterseniz...
-kesinlikle beni tanıyan birisin sen, hadi söyle kimsin?
-önce siz söyleyin kim olduğunuzu
-çattık gece gece!
-çatmak için mi aradınız beni?
-hala saçma sapan konuşuyorsun! yeter artık söyle kim olduğunu!
-bir oyun oynamak ister misin?
-manyak mısın?
-tıbbi karşılığı nedir manyaklığın?
-doktor değilim ben nereden bileyim!
-ben de...
-buna daha fazla katlanmayacağım kapatıyorum!
-nasıl isterseniz...
-bak, tamam doğruyu söyle kızmayacağım. sen Nevin'in arkadaşı mısın? ancak onun kafasından çıkar böyle saçma şaka fikirleri
-bir arkadaşa sahip değilim.
-kimsin ulan sen kimsin! delirttin beni gece gece!
-benim tuhaf olduğumu söylemek için aramıştınız. ama delirmek istiyorsanız bu da sizin tercihinizdir.
-tamam, yeter kapat şu telefonu artık! ellerim titriyor sinirden...
-tamam...
......
......
......
-neden telefonu açınca cevap vermiyorsun?
-cevap istemediniz ki? beni cevap almak için mi aradınız tekrar?
-hala devam ediyorsun ya nasıl bir manyaksın sen? hayır neyin cevabını alacağım senden?
-neden cevap vermediğimi sordunuz.
-bak medeni insanlar telefonlarını açtıklarında cevap verirler, alo, efendim, evet gibi sözler söylerler ki arayan kişi telefonun açıldığını anlasın!
-size alo, efendim, evet gibi sözler söylemem için mi aradınız tekrar?
-su katılmamış manyaksın sen biliyorsun değil mi? ulan gecenin yarısı yanlışlıkla seni aradım çektiğim eziyete bak. neyse, ilk aramamın sonunda biraz sert konuşmuş olabilirim. özür dilemek için yeniden aradım.
-peki, dileyebilirsiniz.
-allah'ım bütün manyak erkekleri bana göndermek zorunda mısın?!
-allah mı söyledi size beni aramanızı?
-yuh!! peygamber miyim ben vahiy gelsin bana?
-bilmiyorum, peygamber misin?
-hata bende, ilk ilk defasında yanlış tuşlara bastım, ikincisinde neden arıyorsam artık!
-size alo, efendim, evet sözlerinden birini söylemem için aramıştınız. hangisini söyliyeyim?
-sus, yalvarırım sadece sus, tek kelime söyleme!
-..........
-ulan, hata bende, gecenin üçünde sarhoş kafayla eski sevgilini aramaya kalkarsan işte böyle manyağına çatarsın! ben kaşındım biliyorum.
-..........
-tamam, seni tanımıyorum, tanıdıklarımın içinde senin gibi bir manyağı arkadaş edinecek kimse olduğunu da sanmıyorum. ama sırf yanlışlıkla bu saatte seni aradığım için benden bu şekilde intikam aldığını düşünüyorum. yanılıyor muyum?
-.........
-orada mısın? evet telefon açık hala neden cevap vermiyorsun?
-........
-ulan konuşsana, bir şey söyle!
-sus demiştiniz.
-sen böyle her söyleneni yapar mısın?
-yapabileceklerimi yaparım.
-çok eğleniyorsun şu an farkındayım. belki güldüğünü anlamıyayım diye telefonu arada bir ağzından uzaklaştırıyorsundur...
-hayır, eğlenmiyorum ve telefonu arada ağzımdan uzaklaştırmıyorum.
-ben eğlenmeye başladım... bana bir şarkı söyler misin?
-şarkı bilmiyorum. söylemeyi de bilmiyorum.
-bildiğin kadarıyla mırıldan işte bir şeyler, hadi nazlanma. yaklaşık yarım saattir konuşuyoruz, hatrım kalır bak.
-hiç şarkı dinlemedim ben o yüzden şarkı mırıldanmayı da bilmiyorum.
-kavanozda falan mı yaşıyorsun sen? nasıl şarkı dinlemezsin?
-hayır, evde yaşıyorum.
-senin bir çeşit psikolojik rahatsızlığın mı var? bak bana dürüst olabilirsin bu konuda aramızda kalacak hiç doktora gittin mi?
-rahatım ben. doktora gitmemi gerektirecek bir rahatsızlığım olmadı hiç.
-seninle konuşmaya devam edersem kesin benim rahatsızlığım olacak. ulan içtiğim onca içki boşa gitti, ayıldım sayende....
-ayılmak için mi aramıştınız beni ikinci defasında? oysa cevap almak istediğinizi söylemiştiniz.
-tamam pes! yordun beni iki dakikada... kabul ediyorum. yalnızım ben, sevgilim beni terkedeli iki ay oluyor ve hiç aramadı bir daha. ben bir iki defa aramak istedim engellemiş aramalarımı. sosyal medyada da engellemiş hesaplarımı. sahte hesaplar açıp bakıyorum sürekli neler yapıyor diye. başka birini bulmuş. çok mutluydu resimlerinde. bu gece de öyle içince biraz, birilerinin sesini duymak istedim. rastgele tuşladım numaraları. sana denk geldi işte. kusuruma bakma. zaten ben çekilesi, sevilesi bir kadın olmadım hiç bir zaman. yanlış anlama şu an yaptığımı da sürekli yapan biri değilim. yani öyle tanımadığım insanları telefonla arayıp rahatsız eden konuşmaya çalışan biri değilim. sadece, hani bazen kendini çok yalnız hissedersin de, bir ses olsun istersin kulağında, yabancı da olsa biri sana seslensin... tanıdık seslerin o yapay, acıma tınısıyla yüklü kelimelerini duymaktan yorulmuşsundur. öyle işte, sürekli sana manyaksın falan diyordum ya galiba manyak olan benim. ama neden hep terkedilen ben oluyorum çok severken hem de...
-terketmek istiyorlarsa terkederler...
-bu mudur yani? ben sana kimsenin bilmediklerini anlatıyorum, neler hissettiklerimi söylüyorum, senin yapacağın açıklama bu kadar mı? terketmek istiyorlarsa ederlermişmişmiş.... aslında söylediklerimden bir şey anlamadın değil mi?
-anladım.
-ne anladın?
-yalnızsın...
-sen uzun cümleler kuramaz mısın? öyle bir yeminin mi var? bazı manastırlarda yaşayıp sessizlik yemini eden rahibeler gibi misin sen?
-rahibe değilim. sessiszlik yemini etmedim.
-şu an kendimi telefonda yüklü bir programla konuşuyormuş gibi hissediyorum. neydi o programın adı, siri' mi? hazır kısa ve net cevaplar veren, ama her soruya bir cevabı olan. baksana ne geldi aklıma sanırım ben seni ikinci defa aradığımda senden cevap almak için aradım. haklıydın sen!
-haklıydım.
-ama bak bu tavrın hem sinir bozucu hem de çok ukalaca. en azından biraz yorum katabilirsin söylediklerine. yani ne bileyim, yalnızlıktan bulandığım için seni aradım ama senle konustukca ne kadar yalnız olduğumu suratıma vuruyor gibisin sürekli.
-yalnızsınız. ama suratınıza vurmuyorum sadece söylüyorum.
-neyse ilerleme var en azından daha uzun bir cümle kurdun. izninle ben kendime bir kadeh daha şarap doldurup sigara yakacağım.
-nasıl isterseniz.
-çok konuşmuyorsun belki ama ses tonun çok güzel. insanı rahatlatan bir etkisi var. bence bu sesi esirgeme başkalarından. gerçekten hiç arkadaşın yok mu senin?
-sadece geceleri yanlışlıkla arayanlar var.
-ne? nasıl yani? esprimi yaptın şimdi?
-hayır yapmadım.
-ciddisin sen?
-evet ciddiyim.
-yani seni ilk defa böyle yanlışlıkla arayıp seninle konuşan ben değilim, öyle mi? şimdi anlaşılıyor bu tavrın. sen de haklısın tabi bıkmışsındır... içimi rahatlattın şu an teşekkür ederim. demek tek manyak ben değilmişim.
-manyaklığın tıbbi karşılığını bilmiyorum.
-ben de bilmiyorum ama bir manyak için ortaya örnek konulacaksa en iyisi ben olurum!
-sevindim adınıza.
-neye sevindin? manyak olduğuma mı?
-evet
-manyaklık iyi bir şey değil ki? bana hakaret etmeye mi çalışıyorsun?
-hayır, manyaklar sizin gibi tatlıysa bu iyi bir şey olmalı.
-.....
-.....
-sen aslında zeki bir adamsın, biliyorsun değil mi?
-biliyorum.
-normalde de böyle misin, yani sadece telefonda mı böyle konuşuyorsun, yoksa başkalarıyla yüzyüzeyken de mi böylesin?
-başkalarıyla konuşmam.
-sokağa çıkmıyor musun sen? ne bileyim bakkala markete gitmiyor musun?
-sokağa çıkıyorum, bakkala gitmiyorum. markete gidiyorum.
-tamam işte sokakta birilerine selam vermiyor musun? birileri seninle konuşmuyor mu?
-birilerine selam vermiyorum. birileri benimle konuşmuyor.
-peki market? alışveriş yaparkende mi kimseyle konuşmuyorsun. mesela almak istediğini bulamadığında birilerine sormuyor musun? ne bileyim kasiyere kolay gelsin falan demiyor musun?
-konuşmuyorum. almak istediğimi bulamazsam yoktur. sormuyorum. kasiyere kolay gelsin demiyorum.
-gerçekten yaşıyor musun sen?
-yaşıyorum.
-şu an bundan emin olamadım. gerçekten bir program gibisin. insan olduğuna dair bir kanıt bulamıyorum senden.
-program değilim. insanım ben.
-neyse ki yalan söylemediğine inanıyorum. yalan söylüyor musun bana?
-hayır.
-sevgilin de yoktur senin.
-yok
-kaç yaşındasın sen?
-kırk
-hiç sevgilin oldu mu?
-hayır
-bu yaşına kadar hiç bir kadınla birlikte olmadın yani?
-olmadım.
-okulda bile mi?
-okulda bile
-peki ne iş yapıyorsun? bir mesleğin var mı?
-yok. mesleksizim ben
-nasıl geçiniyorsun peki, evde yaşıyorsun ya kira falan ödemiyor musun?
-ödemiyorum, ev babamın. bana bıraktı ölünce.
-peki alışveriş için parayı nereden buluyorsun?
-param yok. banka kartım var.
-tamam sonuçta bankada paran var yani. o parayı nasıl buluyorsun?
-bulmuyorum. babam bana bıraktı ölünce.
-miras yiyorsun yani?
-yemiyorum. alışveriş yapıyorum.
-bazen bir çocukla konuştuğumu sanıyorum seninle konuşurken. gerçekten kırk yaşında mısın?
-evet
-akrabaların falan yok mu senin?
-var
-neyse ki o kadar yalnız değilmişsin... peki onlarla görüşmüyor musun?
-hayır
-hiç biri arayıp sormuyor mu seni? ya da sen bayramlarda gitmiyor musun onlara?
-arayıp sormuyorlar. bayramlarda gitmiyorum.
-seninle konuştuğum her dakika seni daha çok merak ediyorum biliyor musun?
-biliyorum.
-özellikle mi yapıyorsun?
-evet
-neden?
-beni merak etmek hoşunuza gidiyor.
-sadece bu yüzden yani, ben kendimi iyi hissedeyim diye mi böyle yapıyorsun?
-evet
-amacın ne? benim iyi hissetmemden çıkarın ne? neden bunu yapıyorsun? tamam manyak mısın demiyeceğim bu defa sakinim.
-amacım yok. çıkarım yok. sadece yapıyorum.
-senin duyguların, hislerin, korkuların ne bileyim hırsların falan yok mu? mesela şimdi benimle konuşurken merak ettiklerin yok mu? beni görmek neye benzediğimi bilmek gibi.
-duygularım, hislerim, korkularım ve hırslarım yok. merak etmiyorum. birazdan fotografınızı göndereceksiniz.
-özgüvenin tavan yapmış senin, egon da baya bir şişirilmiş. nereden biliyorsun sana fotografımı göndereceğimi?
-sizi görmemi istiyorsunuz.
-bu arada az önce konusmaya başladığımızdan beri en uzun cümleyi kurdurdum sana. kendimle gurur duyuyorum.
-nasıl isterseniz.
-tamam madem bu kadar ısrar ettin sana geçen gün çektirdiğim fotoğrafı gönderiyorum ama sen de bana kendi fotoğrafını göndereceksin anlaştık mı?
-fotoğrafım yok benim
-ne demek fotoğrafım yok? şimdi çekebilirsin telefonunla!
-telefonumda fotoğraf makinası yok
-ne?
-telefonumda fotoğraf makinası yok.
-kamerası yok yani telefonunun öyle mi?
-kamerası da yok
-hangi yüzyılda yaşıyorsun sen?
-yirmibirinci yüzyıl
-ve hala kamerasız telefon mu kullanıyorsun?
-evet
-yalan söylemediğini bilmesem şu an yalan söylediğini düşünürdüm. neyse gönderdim fotoğrafımı bakabilirsin şimdi.
-baktım
-nasıl buldun?
-telefonun mesajlar kısmına girerek
-offfff! ben onu sormadım yani beni nasıl buldun? güzel mi çirkin mi?
-bir kadın
-ne demek bir kadın?
-bütün kadınlar güzeldir.
-laf cambazlığı yapma bana şimdi. beğenmedin değil mi? dürüst ol, ilk beğenmeyen sen olmayacaksın alışkınım buna. zaten güzel değilim ben biliyorum.
-kadınlar güzeldir.
-lan delirtme beni yine! madem bütün kadınları güzel görüyorsun bugüne kadar neden bir kadınla birlikte olmadın?
-güzel görmek ve birlikte olmak farklı kavramlar
-beni kavram karmaşasına sokma şimdi! ben de biliyorum farklı olduklarını. dur! yoksa sen erkeklerden mi hoşlanıyorsun?
-hoşlanıyorum.
-yani kadınlarla ilgilenmiyorsun öyle mi?
-ilgileniyorum.
-dalga mı geçiyorsun?
-hayır
-tamam sakin oluyorum şimdi. erkeklerden hoşlanıyor, kadınlar ilgileniyorsun ama hayatında bırak sevgili ya da arkadaşı akrabayı, konuşacağın tek bir insan bile yok
-evet
-nasıl oluyor bu?
-konuşacak bir şey olmayınca, konuşacak kimse de olmuyor.
-sen gerçekten var olamazsın biliyorsun değil mi?
-hayır, bilmiyorum.
- ne sarhoşluk bıraktın ne uyku! her söylediğinde aklımı karıştırıyorsun ve bunu biliyorsun. özellikle yapıyorsun. çünkü benim kendimi iyi hissetmemi istiyorsun. öğrenmişim değil mi?
-evet
-hangi şehirde yaşıyorsun?
-istanbul
-ben de öyle. yarın seninle buluşmak istiyorum.
-nasıl isterseniz.
-sen istemiyor musun?
-hayır
-ne demek hayır? beğenmedin değil mi beni?
-sizinle buluşmak istemiyorum. ama siz isterseniz sizinle buluşabilirim.
-neden istemediğin bir kadınla buluşasın ki?
-siz istediğiniz için.
-yani sırf ben istiyorum diye yapacaksın öyle mi?
-evet
-neden?
-yapabilirim çünkü
-şu an kendimi ucuz kadınlar gibi hissetim. sağol bunun için
-rica ederim.
-gerçekten bir önemi yok mu senin için hiç bir şeyin? yani sırf yapmış olmak için mi yapıyorsun bunları?
-evet
-yarın saat ikide ortaköy'de buluşalım. senin için de uygunsa
-uygun
-biliyorsun değil mi ortaköy'ü?
-biliyorum.
-benimle buluştuğun zaman konuşacak mısın?
-evet
-kimseyle konuşmuyorsun ya o yüzden sordum. neden benimle konuşacaksın?
-konuşmamı ve beni dinlemeyi isteyeceksiniz.
-isteyeceğim evet.... inanmıyorum şu an senin gibi cevap verdim. peki ne yapacağız buluşup konuştuktan sonra?
-ne isterseniz.
-yani ben ne istersem onu yapacağız öyle mi?
-evet
-seninle sevişmek istersem
-olur
-senin için sorun olmaz yani
-hayır
-peki herkesin içinde sevişmek istersem?
-tamam
-nasıl tamam ya, herkesin içinde benimle nasıl sevişeceksin?
-nasıl isterseniz.
-hayır onu sormuyorum, yani etraftaki insanlar ne olacak hiç utanmayacak mısın?
-hayır.
-gerçekten utanmayacaksın... her dakika şaşkınlığımın üzerine koyarak arttırıyorsun. tamam peki, yarın seninle evlenmek istersem ne yapacaksın?
-evlenirim.
-bir kaç tane de çocuk yaparız?
-bir gün de hepsini yapamayız.
-neyse ki bunu biliyorsun. senin hakkında ki herşeyi merak ediyorum. nasıl biri olduğunu çocukluğunu, gençliğini, aileni, yaşadıklarını. nasıl böyle kapalı kalabilmişsin? böyle ruhsuz ve duygusuz, umursamaz... neyse... nasıl olsa bu murağımı dindirecek kadar açıklayıcı ve detaylı cümleler kurmayacaksın. yarın görüşünce belki anlatırsın. şimdi izninle uyumak istiyorum
-nasıl isterseniz.
-sen nasıl istersen!
-ben istemiyorum.
-biliyorum, istemiyorsun ama ben istiyorum o halde yapacaksın. sen şimdi ne yapmamı istiyorsun söyle
-uyuma
-tamam
-tamam
-peki şimdi ne yapmamı istiyorsun?
-beni dinle
-seni dinlemek? tamam...
-daha fazla soru sormanı ve araya girmeni istemiyorum.
-peki, seni dinliyorum...

 

-beni ilk aradığında sesindeki kırıklığı, hüznü ve yalnızlığı hissettim. bazı kelimeleri söylerken sonlarına doğru yuvarlıyordun. dikkatini toplayamıyordun alkollüydün çünkü. yanlışlıkla aradığın için özür dilerken ve kapatmak için çabalarken telefonu benim kapatma dememi bekledin. bunu istediğini biliyordum. sana verdiğim her kısa ve net cevaptan sonra sana seninle ilgili sorular sormayışım yüzünden sinirleniyordun. üzerime geliyordun, seni düşünmemi hayal kurmamı ve istememi bekliyordun. ama bu bekleyişin yanıtsız kaldıkça zaten içine düştüğün umutsuzluk büsbütün arttı. kendi kendine dedin ki ben istenecek bir kadın değilim, telefonun ucundaki yabancı bile beni istemiyor. ne kadar değersizim diyerek kendini daha kötü hissettin. bir yanın seni düşürdüğüm bu durumdan kurtuluşun yine bende olacağını söyledi sana. elinde kalan tek umut gibi göründü sana. benim de en az senin kadar yalnız ve çaresiz olduğumu, seni sadece benim anlayabileceğimi düşündün. bu ikinci umut oldu sana. telefonu kapattıktan sonra sessizliğinde bu umutlar artmaya başladı. kendi kendine dedin ki şimdi onu ararsam hemen cevap verecek ve benimle ilgilenecek. bu düşünceyle yeniden beni aradın ama arar aramaz benim sessizliğime gömüldü bu umutların. yine de vazgeçmedin. çünkü kaybedecek birşeyin yoktu. yine üzerime geldin. hakkımda ipuçları toplayarak beni tanıyacağını sandın. duydukların kafanı karıştırdı, seni karıştırdı. karıştıkça daha çok meraklandın. üzerime gelmeye çalıştın, anlam vermeye çalıştın. oysa anlaşılmak için aramıştın beni. amacından uzaklaştın. bir süre sonra kendine yepyeni bir amaç edindin. beni... görünüşümü merak ettin, yaşadığım yeri, hayatımı... kafanın içinde bana bir beden beğendin, onu karşına alıp konuşmaya başladın. konuştukca bir yüz çizdin, en sevdiğin yüzü. aldığın cevaplar beceriksizçe yapılmış bir dublaj çalışması gibi olsa da bunu görmezden geldin. bana her yaklaştığını düşündüğünde kendini hep aynı yerde buldun. hayalindeki benle, gerçeğimi bir araya getiremiyordun sürekli. yeni edindiğin amacı kaybetmemek için, en azından zaman kazanmak için, belki bir gece olsun hayal kurarak uyumak için benimle buluşmayı istedin. ne çok gece geçmişti bir hayale tutunmadan uyumaya çalışırken kadehlerin yanında sızıp kalmayalı. sesimin tınısını unutmamak için içinden benim söylediklerimi tekrar ediyordun sürekli ve bu öyle kolaydı ki... bu yüzden kısa cevaplar veriyor sonra susup, verdiğim cevabı içinden tekrarlamana izin verdim. içine alıyordun beni. verdiğim cevaplar beklediklerin değildi, zaten ben de beklenen değildim. ama umurunda bile değildi. yeni bir sahoşluğa kapılıyordun. kendine tutunacak bir şey bulmuştun ve kaybetmemek için direnecektin. direndin. bunu yaparken verdiğim cevapların aslında senin sorduklarının aynısı olduğunu bile farkedemedin. sadece soru eklerini kaldırıyordum cümlelerindeki, bugüne kadar karşılaşmadığın belki yarın bile karşılaşamayacağın bir insan profili çizdim sana. sadece romanlarda var olabilecek bir karakter sundum. kendini bir roman kahramanı gibi hissettin farkında olmadan. bugüne kadar hayatının gerçeğinde yalnız bırakılmış, kendisi tarafından bile beğenilmemiş biri için masalsı bir dünya yarattım. seni gerçeklikten uzaklaştırdıkça bana yaklaştın. bana yaklaştıkça tutundun. ne zamandır ilk defa tutunabilmek hoşuna gitti. belki birazdan yatağına uzandığında, bu tutunduğun her neyse kollarının arasına alıp huzur duyacaksın... yarın uyanınca içindeyken kendini en güzel hissettiğin giysini giyip makyajını yapacaksın. buluşma yerine gelene dek kalbin her zamankinden daha hızlı çarpacak, belki daha hızlı yürüyeceksin, belki buluşma yerine gelince önce uzaktan durup bakacaksın beni görme umuduyla. beni göremeyince bekleyeceksin. beklediğin her dakika saat gibi geçecek ama en acısı, gelmediğim her saniye gelmeyeceğim düşüncesini aklından uzak tutabilmek için savaşmaya başlayacaksın. zamana karşı savaşacaksın ta ki yorulup pes edinceye dek. ne kadar süre geç kalmış önemli değil, sonunda gelmemiş olmam canını yakacak. üzerine giydiğin o elbiseden nefret edeceksin, bir daha giymeyeceksin, eve gider gitmez makyajını sileceksin, hırsla. kendine kızacaksın. şu an konuştuklarımızı düşüneceksin. nerede yanlış yaptığını nasıl aldandığını düşüneceksin. aldanmak istediğin gerçeğini aklına bile getirmeyeceksin çünkü insan bazen aldanmak istese bile bunu kabul etmek yerine kendisini aldatanın zekasını yüceltir. sen de öyle yapacaksın. belki ileride bir gün bir arkadasınla dertleşirken çok zeki bir adamla böyle bir konuşma yaptım. o da beni aldattı diyeceksin. zaten ben sevilecek kadın değilim diyeceksin, gözlerin dalacak herhangi bir şarkıyı dinlerken. bu geceyi düşündükçe geçmişindeki yaraların kabuklarını yolacaksın farkında olmadan. oysa beni ilk aradığında aklından geçen o yaraları unutmak değil miydi? bunu anımsadıkça kapatacaksın kendini. önce hislerinden vazgeçeceksin, sonra isteklerinden. amaçlarını erteleyeceksin bir süre sonra zaten son kullanma tarihi geçmiş olacak hepsinin. daha az konuşacaksın, daha az delil bırakacaksın yaşarken. arkadaşlarının aramalarına dönmeyeceksin, ısrarcı olanlar için geçerli bahaneler üretmeyi öğreneceksin zaten bir süre sonra onlarda vazgeçecek aramaktan. arayıp hatrını soran akrabaların da sen onlara geri dönmediğin zaman azalmaya başlayacaklar. sanki sırf sen onları aradığın için seni arıyorlarmış gibi hissedeceksin. bayram günlerinin anlam ve önemi de azalacak. aile toplantılarına bir süre daha katılıp onlarla birlikte iyiymiş gibi yapacaksın. onlar gibi konuşacaksın, onlar gibi gülecek geçmişte hayatınızda olan ama şimdi isimleri mezar taşlarına kazılı insanları hatırlayıp iç çekeceksin. bu sohbetlerin seni yorduğunu her gece uyumak için yatağına uzandığında daha çok hissedeceksin. sabah ezanlarını daha fazla dinleyeceksin. uyandığında akşam olacak. telefonundaki cevapsız aramaları kimlere ait olduğuna bakmadan sileceksin. öğünlerin sayısı azalacak gün içinde, alkol oranı her gece daha da artacak. ertesi günlerinde daha halsiz daha hasta çıkacaksın yatağında, bir süre sonra çıkmayacaksın. belki biraz daha alkol almak için gideceksin markete, ama aradığını bulamazsan sorma gereği duymayacaksın. ödemeyi yaptığın kasiyerle gözgöze gelmemeye çalışıp sana uzattığı beyaz poşeti alıp içini doldurup uzaklaşacaksın 'kolay gelsin' bile demeden. sokakta yürürken tanıdıklar geçecek yanından, selam vermesinler diye başını önünden kaldırmadan sanki dalgın dalgınmışsın gibi yürüyüp geçeceksin. bir süre sonra onlar da görmeyecek zaten seni. hayata bir anlam vermekten, beklenti içine girmekten, tutunmaya çalışmaktan vazgeçeceksin. sonra bir gece bilmediğin bir numara arayacak seni ısrarla, cevap vereceksin. telefonun diğer ucunda, senin bu gece ki sesin olacak, hissedeceksin... bu söylediklerimi aklına gelecek. o telefonu o an kapatmak ve kapatmamak senin seçimin olacak. gerçek yalnızlığın ne demek olduğunu bilmeyip yalnızmış gibi yapan biri olacak karşında... ona bu mikrobu bulaştırmak ya da bulaştırmamak senin elinde olacak... bu gece benim elimde olduğu gibi...

 

-bunu bana neden yaptın! en başından beri oynadın bana biliyordum! zaten dipteydim daha derine gömdün beni şu an!
-hayır... sen tercih ettiğin bir yalnızlığı yaşıyordun, ben kaçınılmaz yalnızlığı anlattım sana...
-anlamıyorum...
-anlıyorsun... kabul etmek hoşuna gitmiyor...
-neyi kabul etmek hoşuma gitmiyor?
-yalnız olmakla yalnız hissetmenin arasında ki farkı....
-inan şu an kelime oyunlarına dayanacak gücüm kalmadı lütfen...yalvarırım anlayacağım şekilde söyle bana... neyi kabul etmiyorum?
-bu gece, son bir kaç ay hissettiklerin her neyse bunların hepsini sen seçtin... bir arayış içindesin, belki bir çıkış yolu... ama gözlerini açmadığın sürece o yolu asla göremeyeceksin... yalnız değilsin sen! yalnızlığı seçiyorsun sadece, ne olduğunu bile bilmeden... ama artık biliyorsun....
-çok yorgunum... yarın gelmeyeceksin değil mi?
-hayır...
-rahatsız ettiğim için özür dilerim. hoşçakal...
-sen de...

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.