Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Acaba biz müslümanlar sizlerin sürekli olarak eleştirdikleri kafanızdaki Şeriat devletinde yaşamak ister miyiz? Hangi akıl bunu ister acaba? sizin kafanızdaki şeriat devleti öncelikle şeriata aykırıdır. İslamla uzaktan yakından ilgisi yoktur.

selam ve dua ile

 

"200 yıldır Türkiye'de temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp önümüze getirilen "irtica"dan her uygun fırsatta söz etmek adet haline geldi. İrtica geriye dönüş demekse önce sormamız gerek: Kimler, hangi geriye dönmek istiyor? Bilen varsa söylesin acaba "hangi geride kalmış yapı" bir siyasi faaliyet için esas alınmaktadır? Eğer konuştuğumuz ülke Türkiye ise bu ülkede hiçbir zaman bir aristokrasinini mevcut olmadığının akılda tutmak zorundayız. Bu sebepten Avrupalı anlamda "royalist" hiçbir akım yaşamadı ülkemizde. Osmanlı hanedanının iktidarı ele almasını isteyen olursa buna deli gözüyle bakılacağını bilmek için fazla zeki olmaya gerek yok."

 

İsmet Özel İrtica Elden Gidiyor adlı kitabında böyle diyordu. Bana kalırsa da haklı. Zira bugün ben, müslümanların oy haklarından vazgeçebileceklerini sanmıyorum. Tepemize halife seçebileceğimizi sanmıyorum. Padişah seçebileceğimizi düşünmüyorum. Kendi özgürlüğümüzü ortadan kaldırmayı göze alabileceğimizi sanmıyorum. Bugün ben, bir Suudi Şeriatinde veya İran Şeriatiyle yönetilen bir devlette yaşamak ister miyim? kısaca ve koca bir cevap vereyim. HAYIR.

 

Evrensel kardeşin tespitlerine cevap verecektim, inşallah biraz sonra...

 

irtica vardır diyenler http://www.turkish-media.com/forum/index.p...=31657&st=0

 

oraya bakıp var mı yok mu görsünler. Nasıl kandırıldıklarını anlasınlar... İNŞALLAH...

Gönderi tarihi:

ŞERİAT TEHLİKESİ NE ZAMAN MI BİTER?

 

Şeriatı kullanarak ceplerini dolduran makamlarını sağlamlaştıran kamusal kaynakları kendi ceplerine aktaran halka tepeden bakan, onları insandışı mahluklar kendilerini de eğitmenleri olarak gören, Yenildikleri bütünsiyasi mücadelelerden sonra iktidara gelen hükümetlere baskı uygulayan, Atatürkü mezarında terleten defalarca öldüren, Modernleşmenin ve biliselleşmenin yollarını aramaktan ziyade sürekli olarak bir kesimi gerici mürteci olarak yaftalayarak modern ve bilimsel bir hüvvviyete sahip olunacağına inanan halk düşmanı, yahudi hizmetkarları, Din düşmanları, Barışı ancak Müslümanlarla yapılacak savaşa bir başka ifadeyle bütün müslümanların yok olması sonucuna bağlayan Amrikan ve israilin sadık hizmetkarları, Kanunu sadece kendileri dışındaki insanlara uygulanan müeyyideler olarak algılayan uygulayıcıları olarak da sadece kendilerini gören sapkın düşünceler ve kişilikler için şeriat paranoyası her zaman devam edecektir. geri kalan milyonlarca insan içinse türkiyede şeriat diye bir tehlike yoktur olamaz da zaten...

 

şimdi bu forumda yazan bütün kemalist arkadaşlara sormak isterim. Acaba biz müslümanlar sizlerin sürekli olarak eleştirdikleri kafanızdaki Şeriat devletinde yaşamak ister miyiz? Hangi akıl bunu ister acaba? sizin kafanızdaki şeriat devleti öncelikle şeriata aykırıdır. İslamla uzaktan yakından ilgisi yoktur.

selam ve dua ile

 

Sayın nizamulmulk,

 

Anlaşıldığı üzere sizler şeriatı bizlerde demokrasiyi savunan taraflarız.

Bizlerin kafasında şekillendirdiğimiz şeri düzende yaşamak istemeyişinizde malum.

Kafamızdaki şeriat anlayışının da sizin anladığınız (bildiğiniz) şeriate aykırı olduğunu söylüyorunuz.

Bu durumda halka ve okuyanlara demokrasi ve şeriatın yapısını ve sosyal yaşam için gerekliliğini madde madde açıklamak kalıyor.

Şimdi söyleyin bakalım yücelttiğiniz şeriat ve hükümleri, insanlığın en yüce değerleri olan

kültürü, ahlakı,aile kavramı, üretim ve paylaşımı için neler getiriyor ve getirdikleri ne derece gerçekçi.

Bu getirdiği hükümlerle, saydığımız değerlere tarihteki katkısı nasıl olmuş ?

Öğretin, izah edin, bilginizden yararlandırın bizleri.

Bizde, karşılığında demokrasinin ve bağımlı olduğu bilimin getirdikleri ile kıyaslayalım.

Okuyanlarında bilgisi olsun, seçeneklerini yapsınlar..

 

İyi dileklerimle...

Gönderi tarihi:

Şeriât”, bize göre, “Kur’ân ve Allah Rasulü açıklamalarından” ibarettir“Şeriat”, şartlar anlamında...

 

Bir diğer ifadesiyle de; “dini şartlar”, “din’deki şartlar” anlamında..

 

“Şeriat”ın 2 gayesi vardır;Birinci gayesi;

 

İnsan ölümötesi yaşamda sonsuza dek hayatını sürdürmeye devam edeceği için ölümötesindeki yaşam şartlarına göre kendi şartlarını oluşturmak, o şartlara kendini adapte etmektir! Ki gelecekte içine gireceği ortamlarda belli sıkıntı ve azaplardan kendini kurtarsın, belli güzelliklere erişebilsin!

 

 

ikinci bir gayesi daha vardır, o da;

 

Kişinin Allah’a ermesidir, Allah’a vuslattır!.

 

Birinci gaye olan “geleceğe kendini hazırlama” dediğimiz noktada yapılacak olan çalışmaların-yapılacak olan ibadetlerin getirisi sözkonusu..

 

Yani bildiğimiz gibi namazı niye kılıyoruz, niye zikir yapıyoruz, niye oruç tutuyoruz...bunları defalarca izah ettik. Bütün kitaplarda kasetlerde var, bunu herkes biliyor.. Bunların detayına girerek vakit kaybetmiycem...

 

Biz bu çalışmaları yaparak beynimizde belli güçler oluştururuz ve bu elde ettiğimiz güçler ruha yüklenir. 1.ci yönü bu...

 

2.yön; Allah’a ermektir.Yani esas itibariyle, insanın sadece birimselliğe dönük bir biçimde sadece yiyip içmek , yatıp kalkmak, uyumak vesaire gibi formasyonlar için varolmamış olduğu; insanın varoluşundaki ana gayenin ilâhi özelliklerin ortaya çıktığı şuurlu bir mahal olması ve bu şuurlu mahal olarak da kendi özüne hakikatine vâkıf olması!

 

 

 

 

Şeriat, Allah Rasùlü’nun buyruklarından ibarettir!. Şeriat; Kur’ân ve Hadisten ibarettir!..Çünkü Kur’ân mutlak olarak, direkt ilâhi hükümleri bildirendir...Bunun dışındaki görüşler beşeri-terkîbî kayıtlardır!..Bazıları “şeriat” sözcüğü kapsamına “Kur’ân ve Hadis” yanısıra “kıyâs ve icmâı” da koyar; işte sonuç ve çekilen yönler

 

şeriat bu şekildeyken şeriata kıyas ve icmaı' da koyulduğu sürece bitermi orası rabbime kalmıştır.

saygılarımla...

alıntıdır."EVRENSEL SİSTEM"İN GERÇEKLERİ

Gönderi tarihi:

Konuya dahil olan arkadaşlara teşekkürler...

Ancak, onları biraz sıkacağını bile bile EVRENSEL kardeşin yazdığı uzun metne uzun cevaplarım olacak, kusurama bakmasınlar...

 

Başka ülkeleri bir kenara bırakalım, bizim ülkemizde şeriat tehlikesine yol açan antidemokratik uygulamalar nelerdir?Birçok antidemokratik uygulamalar vardır ama şeriat vede dolayısıyla din konusu mevzu bahis olduğu için, burada bu konuya değiniyoruz.

 

Konuya devam etmeden önce demokrasinin ne olduğuna bakalım.

Demokrasi şu anki şekliyle her nerede, ne şekilde gözükürse gözüksün, gerçek amacı; her bir bireye başkalarını rahatsız etmeyecek şekilde özgürlük hakkı tanınmasıdır.

 

Tam buralara birkaç not düşmekte fayda var:

1- Özgürlük çoğunluk azınlık ayırımı yapmadan, her bir bireye tanınmalıdır.

 

(Mümkün olursa, olabilirse, dedik ki bugün demokrasi adına belki de en büyük sorun ve çözüm getirilemeyen şey budur ve halen birçok düşünür bu konu hakkında araştırma yapmaktadırlar… Bir diğeri seçilmiş iktidarı dikdatörlüğe geçirmeyecek bir sistem tasavvurudur)

 

2- Kişilere özgürlük hakkı tanımak, özgürlük olanakları sağlamakla karıştırılmamalıdır. Bunu daha aşşağıda açacağım.

3- Bu en önemlisidir: Kişilerin iradelerine etki ettikten sonra, ben size özgürlük verdim diyemezsiniz.

(PEKİYİ BÖYLE BİR ÖZGÜRLÜK MÜMKÜN MÜ? MÜMKÜN DİYELİM…O HALDE BİR GEÇİŞ SÜRECİ ÖNGÖRÜYORUZ…KOMÜNİZMİNDE Mİ BİR GEÇİŞ SÜRECİ VARDI, İNKILAPLARINDA MI BİR GEÇİŞ SÜRECİ VARDI. ZİRA ŞU ANDA BELİRTTİĞİMİZ İDEAL DEMOKRASİ YOK… AMA HAKLARI GASP EDİLENLER VAR…NE ZAMAN BİTECEK, KİM TESPİT EDECEK---NEYSE ÖNEMLİ DEĞİL)

 

Tahrip edilmiş, etkilenmiş, yönlendirilmiş bir iradeye ise hür irade diyemeyeceğiniz gibi, iradesini etkilediğiniz bir insana da sana özgürlük verdim diyemezsiniz.

Not düşelim: Bunu sizde yapıyorsunuz diyenler olacak, onun cevabını daha aşağıda vereceğim.

 

Bu cevabı aşağıda ben tespit edemedim. Bunu siz de yapıyor musunuz, yapmıyor musunuz, yapmıyorsanız nasıl yapmıyorsunuz. Aslında ben siz de yapıyorsunuz demeyecektim, düşmanın silahlarıyla saldırmak adedim değildir kendi silahlarımı kullanırım. (şaka yapıyorum, kimseyi düşman gördüğüm yok, sonuçta tartışarak doğruyu bulmaya çabalıyoruz)

 

Kişilerin hür iradeleri hem insanlar ve hemde devlet tarafından taciz ediliyor.

Kişilerin din konusundaki inançları kendi fikirlerine bırakılmıyor, iradeleri tahrik, taciz ve tahrip etme yoluyla şekillendiriliyor.

Türkiyede antideomokratik bir şekilde, halka din pompalama yoluyla, insanların hür olması gereken, iradelerine müdahele edilmektedir.

 

(evet okullarda din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri verilmesi buna örnek gösterilen en önemli şey. Ancak din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinde çoğu zaman çocuklar dinden soğutuluyor. Birçok fen bilgisi kitabında ateizmin temelini oluşturan evrim teorisi kesin kanıtlanmış gibi ifadeler veriliyor. Pekiyi o zaman devlet çocukları neye yönlendiriyor. Devletin vermiş olduğu eğitim çocuklarımızın kafasını bulandırmaktan başka bir işe yaramıyor. Bana kalırsa da devlet bütün dinlerden elini çekmelidir…Hatta dinsizlikten bile)

 

( Bu aslında zannımca o kadar abartılacak bir konu değil ama, eğer bundan rahatsız olanlar varsa bence de zorunlu din dersi kaldırılsın…Hem ne demek zorunlu din dersi…Bu konudan devlet tamamen uzaklaşmalıdır ve her inanca kendisinin neşvü nema bulacağı ortamı hazırlamalıdır. Yanlış anlaşılmasın parasal bir destekten falan bahsetmiyorum.DEVLET DİNDEN ELİNİ ÇEKSİN…

Gönderi tarihi:
1- Bir insanın bilincinin 18 yaşından evvel oluşamayacağını bile bile, okullarda zorunlu din dersleri koyuluyor.

Bu hareket, kişinin özgürlüğüne müdahele olduğu gibi, iradesine tacizdir, ve hatta özgürlüğünü gasp etmektir.

ASLINDA BURADA BAŞKA BİR YÖNDEN YAKLAŞIMDA BULUNABİLİRİZ. NE GİBİ…KİŞİLER, İYİ İLE DOĞRU ARASINDAKİ AYRIMI REŞİT OLDUKLARINDA YAPABİLİYORLARSA, O YAŞA VEYA O ZAMANA KADAR ONA DİNİ EĞİTİM VERİLSE VE ONDAN SONRA İSTEĞİNİ SEÇSE…Belki bu daha demokratik olur…Komik değil mi? Mesela Türkiyede diyelim ki kişiler ancak 18 yaşında reşit olurlar. O halde 18 yaşına kadar bu kişiye dini eğitim verilmesi onun seçme hakkına bir engel değildir zira seçme hakkının ne olduğunu dahi bilmiyordur. Bu sebeple onun seçme hakkının ne olduğunu bilebileceği zamana kadar ona dini eğitim verilse bu demokrasiye, özgürlüğe aykırı mı olur. Çocuk özgürlükten ne anlar…Bu da garip bir soru değil mi? Ne mi diyorum. Baskı altında olmak için baskının farkına varmak gerekir. Bana baskı yapıldığının farkında değilsem, bu benim için bir baskı olmaktan çıkar. Biraz evvel çocukların18 yaşından evvel bilincinin oluşamayacağını kabul etmiştik o halde bilinçsiz bir insanın baskının farkına varması da mümkün değildir. Böyle bir insan ancak acıkmış olduğunun farkına varabilir. Dolayısıyla 18 yaşından küçük birine (TCK anlamında çocuk sayılıyorlar) din eğitimi vermekle vermemek arasında onun hürriyetinı sağlama anlamında fark yoktur. Hürriyet fark edilebilen bir şeydir. Hürriyetinizin sınırlandırıldığını fark ettiğinizde hürriyetiniz sınırlandırılmıştır. Hapishane hürriyetlerin sınırlandırıldığı alanlardır ve çocuklar ne kadar kötü davranışlarda bulunursa bulunsun davranışlarının ve mahpusluğun anlamını bilmedikten sonra onlara ceza verilmez. Hapishaneyi dışardan daha güzel bulan biri için hapishaneye atılmak hürriyeti engelleyen bir yer değildir. Dolayısıyla hürriyetin engellenebilmesi için insanın hürriyetinin engellediğini düşünmesi gerekir. Düşünebilmesi gerekir. 18 yaşından küçüklerin anlamlandırma sorunu yaşamadığını din eğitimi verilirken düşünüyoruz da hürriyettin anlamını bilemeyeceklerini noktasında da düşünemeyecek miyiz. Ki hürriyet daha teferruatlı bir mevzudur.

 

2- 80,000 in üzerinde caminin, imam hatip okullarının, ilahiyat fakültelerinin, diyanet işlerinin, masrafları halktan zorla alınıyor, bu yerler halka zorla din pompalama aracı olarak kullanılıyor. Üstelik bunu yaparken, sunni islama inanmayanların (Alevi, Ermeni, Rum, Ateist vs.) kişilerinde paraları haksız bir şekilde sunni islamı pompalamak için kullanılıyor.

BU ZORLA PARA ALIMINA TAKILDIM KUSURA BAKMAYIN… KİM ALIYOR…EĞER VERGİLER KASTEDİLİYORSA…

YOK EĞER BU CAMİANIN TOPLADIĞI PARALARA SÖYLENİYORSA BU CAMİANIN TOPLADIĞI PARALAR YİNE BU CAMİA İÇERİSİNDEN TOPLANMAKTADIR VE KİMSENİN KAFASINA SİLAH DAYAMAK DA SÖZ KONUSU DEĞİLDİR.

 

Devletin suni bir şekilde din pompalama konusu, aslında bu bahsettiklerimden de fazladır, ama şimdilik onu bırakıp, şeriatla bağlantısını kuralım…..

.

.

.

Örneğin bikiniyle denize girmeye alışmış bir bayan, bir daha asla bunu yapamayacaktır.

Demek istediğim, türbanlı bir bayana burka giydirmek, bikini giyen bir bayana burka giydirmek kadar kolay değildir.

Aynı şeyi erkeklerin birçok konuları için de değerlendirebiliriz.

Örneğin oruç tutmamak, namaz kılmamak, arasıra boğaza nazır bir kaç kadeh atmak gibi olaylar ortadan kalkacaktır.

takdir ettim. güzel örnekler…yalnız başka da var. zina etmeyeceksiniz. faiz almayacaksınız. zekat vereceksiniz…oruç tutmamakla namaz kılmamak pek uymamış ha…ne dersiniz… sırf şıkları artırmak için konulmuş gibi geldi bana…neyse o da mesele değil. Müslüman olan tebaa ile olmayan tebaa bir arada yaşarken Müslüman olmayanların kendi yaşantıları Müslümanlara eziyet etmeyecek şekilde düzenlenmişti. eğer Müslüman olmayanlar boğaza nazır bir kaç kadeh atmak istiyorlarsa şeriat geldiğinde de bunu yapabilirler. Hz. peygamberin şeriatında örnek uygulamalar vardır. ama bikiniyle gezilebileceğini sanmıyorum. tabi Suudi şeriatı veya Taliban şeriatı gibi peygamber şeriatının bir kısmı alınmış bir kısmı aşırılaştırılmış bir din hokkabazlığının Türkiye de uygulanmaya koyulması durumunda belki boğaza nazır artık viski mi içersiniz, cola mı içersiniz, bunun yasaklanma ihtimali de yok değil.

 

Hatta halk dindarlaşırsa, içlerinde bir çoğu "bir gelsin bakalım bir bunu deniyelim" diyecek ama şeriat geldiği zaman bir dahada gitmeyecektir.

Niye gitmesin, biz daha önce şeriatle yönetildik ve onu kaldırdık. Niye bir daha kaldırılmasın. Buna biz Türklerin de gücü yetmezse kimin yetecek…Yok eğer osmanlı şeriatle yönetilmiyordu diyorsanız o halde irticacılar osmanlıyı da getirmek istemiyorlarsa hangi geride kalmış siyasi yapıyı hedef olarak görüyorlar.

 

 

Dikkat ederseniz, Türkiyenin %99'u müslümandır, en güzel islam Türkiyede yaşanıyor, araplarınki çarpıtılmıştır derler, ama buna rağmen %99 dedikleri müslüman halka dahi misyonerlik yaparak, onları dahada dindarlaştırma çabalarına girmişlerdir.

Üstelik bu misyonerlik çabaları, kalan %1 üzerine değil, islamı en güzel uyguluyor dedikleri %99 üzerinedir.

 

%99 müslüman söylemine hep karşı çıktım. Kaldı ki, Müslümanlıkta sayı değil kişilik önemlidir. Türkiye de sürekli olarak Allah’a şirk koşan ve hatta Allah’a söven insanlarda sorulduğunda ben müslümanım diyorlar. Biz dünyaya bedel olabilecek Türkler gibi Müslümanların da kişilikleriyle binlerce insana bedel olmasını istiyoruz. Dolayısıyla %99 gibi bir kalabalığın kişilik kazanması için tebliğ yapıyoruz. Bu %99 içerisinde gerçek islamı bilen, gerçek islamın insanlardan istediğini bilen ve bunu yapmaya çalışan insan oranı nedir acaba. %99’un tamamıdır diyorsanız eğer… neyse arkasını getirmeyim. Veya getireyim, hiç tartışmayalım ve ikimiz de ayrı yollara gidelim…

 

1- Kaç kişi şeriat istiyor?

2- İstiyenler ne kadar istiyor?

3- Kaç kişi şeriat istemiyor?

4- İstemeyenler ne kadar istemiyor?

 

Benim tahminime göre şeriat isteyenlerin sayısı %4 dür. ( İstatistiklerde daha fazla çıktı ama, o istatistik yanlıştır)

Kırılma noktası ise %8 dir.

Yani halkın %8 i şeriat istediği anda, şeriatı gelmiş bilin.

Halkı biraz daha dindarlaştırdığınız zaman, dinlarlaşan halk aralarından geri kalan %4'ü zaten şeriata kendiliğinden sunmuş olacaktır, dolayısıyla bunu yapmak çokda zor birşey değildir.

%8 , %92 ye karşı ne yapabalir de demeyin, çünkü şeriat seçimle değil kan yoluyla gelir.

 

Siz demeyin demişsiniz ama %8, %92’iye ne yapabilir. Madem şeriat kan yoluyla geliyor %92, %8’in anasını daha kolay ağlatmazmı. Yani 92 kişiye karşı inanmış 8 kişi mi... Eğer 8 kişi 92 kişinin üstesinden gelebiliyorsa sizin 92 kişinin canı cehenneme…diyesim geliyor….ve daha da merak ettiğim mesele bu şeriatçılar neciymiş ki %92’yi tahtalıya gönderdikten sonra bu ülkede iktidara gelecekler…o zaman kime tebliğ yapacak bu adamlar kimleri kapanmaya, içki içmemeye zorlayacaklar. Bana kalırsa birkaç tane numune bırakırlar sırf gıcıklık olsun diye…

 

 

CAN SIKICI BİR TESPİT YAPALIM:

 

Size verdiğim ilk cevabımda yorganlarını pirelere heba etmek istemeyenlerin maymunların hakkından gelmek için kurdukları bir örgütün tehlikesinden bahsetmiştim. Bu bir espriydı ama gerçeklik payı da yok değildi. Aynı cümlem içerisinde Komünizm tehlikesinden de bahsetmiştim.

 

Yukarda şeriatın gelmesiyle ilgili olarak yaptığınız orantılamaların hemen tamamı bu ülkeye nasyonal sosyalizme de, komünizme de, anarşizme de, ataizmede uyacak bir yaklaşımdır. Tespitlerinizde şeriatle ilgili bir iki söz var o da şeriat hastalarının %4 olduğu. %4 elinde olan PKK da var. CHP de var. Ne bileyim var ha var…dolayısıyla yaklaşımınız sadece şeriat tehlikesiyle sınırlandırılabilecek bir yaklaşım değildir. Çizdiğiniz çerçevede herkesin, her zümrenin, her düşüncenin potansiyel bir tehlike olması gerekir. Böyle bir yaklaşım da hiç istemediğimiz şekilde devleti polis devleti haline getirir ki o zaman kimsenin özgürlük alanı kalmaz. Devlet kendisini halkına karşı paranoyaklaşmış bir salyangoz olarak konuşlandırırsa pisliğini (salyasını) üzerimize bulaştırması işten sayılmaz.

Gönderi tarihi:
Türkiye de halkın önemli bir kısmı dinci kisvesine nasıl büründü?

Bunu daha sonra yazacağım. Biraz detaylı bir konu.

Maalesef bu konuda da yazdıklarınızda bir bilgiye ulaşamadım. Tabii olarak, yazmış olduğunuz halde ben de görmemiş olabilirim ama yine de göremediğimi tekrar hatırlatayım.

 

Laiklik de aynı demokrasi gibi, hiçbir ülkede henüz ideal noktaya ulaşamamıştır ve sürekli gelişmektedir.

Laiklik bakımından yapılan en önemli hata, din işlerinin devlet işlerinden çıkmasının yeterli olacağı görüşüdür.

Aslında diğerinden çok, ideal laikliği sağlamanın en güvenilir yolu, devletin din işlerinden çıkmasıdır.

Çünkü devlet din işlerinden çıkmadıkça, din de devlet işlerinden yeterince çıkamaz.

.

.

.

 

Zira yukarda daha öncede bahsettiğim gibi, bu devlet, Ermeni, Rum, Alevi, Ateist, Dinsiz demeden, tüm halktan vergi yoluyla zorla para toluyor ve bu paralardan önemli bir kısmını din pompalamakta harcıyor vede pompaladığı din sunni islam dinidir.

Dolayısıyla dinsizlerin, diğer mezheplerin veya diğer dinlerin insanlarının paraları zorla alınıp, sunni islam inancına teslim edilmektedir.

Buda büyük bir haksızlıktır ve bu yazımdan sonra göreceksinizki, buna haksızlık denildiği halde dindar sunni vatandaşların çoğu itiraz edecektir.

Zira yapılan bu haksızlık onların işlerine gelmektedir.

 

alınan vergilerin gerek Diyanet’e gerekse Sünni camiaya aktarılmasını zorla para alma olarak değerlendiriyorsunuz. Ben bu konuda daha önce, gayri Müslimlerden alınan paraların Müslüman din adamlarına verilmesinden ziyadesiyle rahatsız olduğumu belirtmiştim. Ancak şu da unutulmamalıdır ki, biz Sünnilerden kesilen vergilerin bir kısmı dahi bu para ihtiyacını karşılar. Ama ben yine de haklısınız diyorum. Devlet memurluğu şeklinde yürütülen bir dinden ve din adamlığından haz almıyorum.

 

1- Camiler, kuran kursları, imam hatipler, ilahiyat fakülteleri ve diğer diyanet işleri "özerk" bir kurum adı altında birleştirilmelidir.

1. si özerk bir kurum saçmadır. Bırakılsın, herkes istediği şekilde örgütlensin. Neden illaki bir denetim, veya bir yürütüm mekanizması öngörülüyor. Hani devletin hiçbir etkisi olmayacaktı…Kurumsuz murumsuz bir yapı daha elzemdir. Camilerin kurum olma vazifesi fazlasıyla mevcuttur.

2- Bu özerk kurumun iç işlerine devlet karışmamalıdır. Yönetenleri o dine inananlar seçmelidir.

 

2. si Aman dikkat edin. Demokrasi talebiyle irticacılık bir birine çok yakındır. İlk fırsatta halledilmesi gereken mürteciler listesine dahil ediliverirsiniz haberiniz dahi olmaz. Böyle seçim olur mu? Halife mi seçiyorsunuz. Bu saklı seçilmişlerin hangi yetkileri olacak. Bu yetkilerini artırmak isteyebilirler mi? Ya buradan meclise de girmeye çalışırlarsa. Yani ki 2. şık başa bela açabilecek bir şıktır dahası islamda olmayan ruhban sınıfını oluşturabilecek bir şıktır. Bu konuda da daha önceki uygulamalara bakarak, halifelik hariç bir din anlayışı kabul edilmelidir.

 

3- Bu özerk kuruma devlet maddi yardımda bulunmamalıdır. Bu kurumun maddi olanakları sadece o dine inanıyorum diyen halk tarafından karşılanmalıdır.

4- İlk kuruluş aşamasında o dine inanan tüm vatandaşlar, o kuruma adidat ödemek zorunda bırakılmalıdır. Kurulum tamamlandıktan sonra ise, inanmıyorum diyenler serbest bırakılmalı ve adidat ödemesi durdurulmalıdır. Aidat ödeyemeyecek fakirler ise, yine bu kurum tarafından fakir olduğu tespit edildikten sonra, aidatsız olarak din eğitiminden veya diğer din olanaklarından faydalandırılmalıdır. Ancak buda yine devlete maddi yük verilemeden, kurum bünyesinden karşılanmalıdır.

Aslında 3. ve 4. şıklar kıstırma şıklarıdır. Zira birçok insan para ödememek için belki inanmıyorum diyecektir. Bana kalırsa dine inananlar verip vermemekte serbest bırakılmalı, eğer maddi imkansızlıklar baş gösterecekse bırakılsın bu yapı çöksün gitsin. Zira inandığı dini dahi desteklemiyorsa insanlar ya paraları yoktur ya inançlarında sorun vardır, iki durumda da o yapının ayakta durmaması daha iyidir. Bu sebeple kimseden zorla para toplanması yoluna gidilmemelidir. Peygamberimiz döneminde devlet memuru imam, fetvacı gibi görevliler yoktu, bunu herkes kendi isteği ile yapardı. Bu sebeple kendi isteği ile yapanların imam olması veya cemaatin imamlık yapan kişiye destek olmaları daha normal olur bana kalırsa…Türkiyenin müftülüklerce imam atanmayan bazı köylerinde halen böyle uygulamalar vardır…

 

5- Sadece tehlikeli hareketleri engellemek bakımından, kurumun içine çok az sayıda bürokrat sokulmalıdır. fakat bu bürokratlar sadece izlemekten başka hiçbir şeye karışmamalıdır.

5. şık neden gerekti. Hani özerk bırakılacaktı, karışılmayacaktı. Yani illaki dinleri hala korkulacak şeyler olarak görüyoruz. Somut bir tehlike ortaya çıktığında zaten devletin yetkili organları bunları engelleyebilir. Kaldı ki böyle kapsamlı bir kalkışma önünde sonunda ortaya çıkartılır, içerisine illaki ajan sokmanın anlamı yoktur. Ve niye bürokrat diyorsunuz ki onun adı ajandır. Bunların provakatör olanları da varmış, 28 Şubat sürecinde öğrendik.

 

6- Birer tane olmak şartıyla, diğer din ve mezheplere de buna benzer ayrı kurumlar kurma hakları verilmelidir.

Buna kısmen değindim. Diğer din mensuplarının zaten kendine has böyle örgütlenmeleri var. Sadece, Sünnilerinki devlet tarafından idare ediliyor . Olmayanlar da rahatlıkla kurabilmelidir. ben böyle bir örgütlenmeyi de açıkça söyleyim; istiyor değilim, hadi daha açık söyleyim istemiyorum.

 

10- Tüm sunni müslümanlar, hem biz çok adaletliyiz deyip ve hemde bu yazdıklarımada itiraz etmelidir.

 

Çünkü dinler devlet tarafından zorla ve suni bir şekilde halklara pompalanmazsa; halkın kendi seçimi şimdiki kadar dindarlık olmayacaktır.

Şimdiye kadar zorla dindarlaştırılmış halk, kendiliğinden normal haline gelecektir.

Tam tersidir. Devlet din pompaladığı için değil dinin üzerine gittiği için bugünkü şeklini almıştır. Osmanlı dini bir devletti ama onda dahi bugünkü anlamda İslam neşvü nema bulmamıştı. Halk taklitçi bir din anlayışını benimsemişti. Cumhuriyet tarihiyle birlikte yavaş yavaş dine doğru bir yöneliş başladı, ancak 90’lara gelene kadar din bu kadar tedirgin edici değildi. 28 Şubat süreci ise daha zekice kotarılmış bir din anlayışını insanlarda yeşertti. İnsanlar sadece ameli boyutta dini öğrenmediler, iman boyutuyla dini öğrenmeye başladılar. Bir namaz niye kılınır onu öğrendiler. Ve dahası Türkiye de islamın güç kazanması Şerif Mardin’in tespitiyle dinin üzerine gidilmesinin paradoksal bir sonucudur. Bana kalırsa zorla dindarlaştırma ile zorla dinsizleştirme arasında bir fark yoktur. Ve yine bana kalırsa devletimiz dinsizleştirme yapmaya çabalamaktadır 28 Şubattan sonra…ama etki tepkiyi doğurarak, tepki de her defasında etki arttığı için daha da büyüyerek gelişmektedir.

 

Bu kadar çok dinle yatıp kalkan bir halk olmadığı zaman da, içlerinden şeriat yanlısı insanların sayısı çok az çıkacaktır ve direnlerinde sayısı artacağı için, şeriat hiçbir zaman önemli bir tehlike yaratabilecek duruma gelemeyecektir.

Dine özerk bir alan bırakıldığında “doğası gereği” radikaller dini de radikal bir alana yönlendirebilecektir. Diyanet İşlerinin kuruluş gerekçesi Sünni Müslümanların sayısının fazla oluşu nedeniyle onlara bir hak tanınması değildir. Tespitlerinizi üzerine kurduğunuz zorunlu din dersi eğitimi ve Diyanet, Türkiye de bu iki konuda devletin derin ideologlarınca islamın “radikalleşmesini” devlet eliyle engellemek için konulmuştur. Yoksa, bu iki yapıyı yani Diyanet, zorunlu din dersi eğitimi, imam hatipleri : ERBAKAN hükümeti kurmamış, koymamıştır. Buna özellikle dikkat edilmesi gerekir. Hele de diyanet Atatürk tarafından kurdurulmuştur. Yanlış mı biliyorum..Sünni Müslümanların şeriat, dine dayalı devlet istememelerini temin etmekti. Diyanet bugüne kadar ılımlı İslam tezlerini işlemiş bu amaçla kurulmuş bir yapıdır. Müslümanları yumuşakçalara çevirmek için kurulmuş bir örgüt. Siz bu örgütü kaldırdığınız zaman hani radikaller demiştiniz ya, onlar hobbaaa diye şeriatı getiriverirler.

 

Bu arada değinmeden geçmeyelim, ne şiş yansın ne kebap, DİYANET, bazen kuruluş gayesine aykırı işler de yapmıyor değil. Diyanet dini ılımlılaştırmak, biraz Protestan hale getirmek için kurulmuş bir örgüt. Bu örgüte daha fazla dindar üretme görevi verilmemiş. Yani kişileri dine yönlendirmek için tebliğ yapması için kurulmamıştır ama diyanet kuruluş gayesine aykırı davranarak tebliğ de yapmaktadır.

 

Ve haklısınız, dinle yatıp kalkan bir halk kalmadığı zaman şeriat tehlikesi kalkar. Bana kalırsa da dine inanan kimse kalmadığında şeriat tehlikesi otomatik olarak kalkacaktır.

Gönderi tarihi:

Evrensel kardeşimize vereceğimiz cevaplar bitti...

 

Bir büyüğümüz Türkiye de şeriat değil müslüman tehlikesi var diyordu. Ben de yukardaki cevabımın sonunda buna benzer birşey söyledim. Bu mümkün olmadığına göre şeriat tehlikesi din denilen yapının doğası gereği her zaman olacaktır.

 

Bu yöndeki tek ihtimal dinlerin dünya üzerinden yok edilmesi veya şeriatın yok edilmesidir. İslam dininin ahkam ayetleri ve Peygamber efendimizin hadisleri temizlenip, hrıstiyanlıktaki gibi protestan bir din anlayışının hakim olmasıyla bu sağlanabilir. Pekiyi bunu müslümanlar isteyecek midir? Hiç sanmıyorum. Ama bunu yapmak isteyecek %8 bulunursa sanırım o yüzde sekiz bu işin üstesinden gelir. Şeriat tehlikesinden kurtulmak isteyeceklerin %8 olan 5-6 milyon kişiyi bulmaları gerekir. Eğer bu kadar adam şeriati getirebiliyorsa bu kadar adam şeriati de dini de kaldırabilirler...

 

Thomas Edison (hani şu ampülü bulan) geçen yıl yazdığı "İslama Oryantalistçe Karşı Koyma" adlı kitabında diğer dinlere inananlara ve inanmayanlara bir müjde veriyor ve diyor ki "ayvayı yemek üzeresiniz. Hayat kısa değmez bir kıza mevsime göre giyinmezseniz, allah muhafaza " diyor. eeee, Edison'un bu tespiti Eistein den aşırdığını birkaç gün önce Noam Chomski Türkiyede Bulvar Gazetesinde yayınlanan bir makalesinde belirtiyor.

 

Aman dikkat edin, delilik bulaşıcıdır. Düşmanı doğru tespit etmeyip, yanlış kaynaklardan bilgi edinip, yanlış silahlara, yanlış savunmalara girerseniz yiyeceğiniz meyve ağzınızda buruşuk bir tat bırakabilir ki bu meyveyi hemen herkes biliyordur. Şeriatın reçetesini yazdırdığınız doktor, muhasebe mezunuysa kaybettiğiniz tek şey yüklü bir miktar para değildir, sağlığınızında bir kısmı heba olmuştur. Dolayısıyla doktorun tıp doktoru olması işinize yarayacaktır ancak doktorların tamamı da doğru teşis koyar değildir bu....

 

Yazdıklarımı anlamayanlar /bunda diretenler/ aşağıdaki imzama bakabilirler...Anlamayanlar üzülmesinler çoğu zaman ben de anlamıyorum, ve başta yazdığım gibi yanlış anlaşılacağıma güveniyorum. Bitli paklanın alıcısının illaki kör olması gerekmez, bakladan anlamasa da olur. Beni anlayacakların illaki benim düşünceme mensup olmalarını da beklemiyorum, bizden olmayanlarında beni anlayabilecekleri hülyasına dalmak da yüzüme tebessüm kondurmuyor değil.

 

Kısa kesilen şey aydın havası olduğuna göre benim metin nere havası oluyor bilmiyorum...Ama, yukardakileri biraz özetlersem: Şeriat tehlikesi varlığı var mıdır yok mudur belli olmayan bir tehlikedir. var olduğunu kabul edersek, ortadan nasıl kalkar bilinmez bir tehlikedir. Şeriat tehlikesini ortadan kaldırmak için demokrasi yetmez hatta bu tehlikeyi artırabilir. Bana kalırsa şeriat tehlikesinin ortadan kalkması için bu ülkede islamın yürürlükten, ve doğadan kaldırılması, neslinin tüketilmesi gerekir...derin devletimiz bunu yaklaşık 97 yıl önce başlatmıştır. ama yaptığı her çaba tersi sonuç vermektedir.

 

Kahretsin hala bir çıkış bulamadım... Bakalım ilerleyen günlerde bir şey bulabilecek miyim...

Gönderi tarihi:

Gökten üç elma düşüyorsa kucağımızı açmadan evvel kafamızı sağlama almamız gerekir değil mi? Bu soruya hadi oradan diyecek bir goril çıkmayacaksa, tespitler ve çözüm önerilerimi birkaç hafta daha olgunlaştırma izni isteyeceğim, o arada siz bir manavdan aldığınız elmalar ile idare etseniz daha iyi edersiniz...Yok eğer elmakurtlarını koruma derneğine üyeyseniz, üzüme yönlenmeniz daha efdaldir...

 

selamlar ile...İnşallah hayırlı haber ve çözümlemelerle bu konuya tekrar değinebilirim..

Gönderi tarihi:

Haftaya pazartesi gününe kadar gözlerden ve gönüllerden ırak olacağım...Cevap yazıp da cevap alamayan arkadaşlar kusura bakmasınlar...

Gönderi tarihi:

arkadaşlar, bana max. 2-3 cümle ile şeriat nedir sorusunun cevabını yazar mısınız?

 

Yazılan yazıları okumamışsın demekki ama yinede açıklayayım.

İki kelime ile şeriat=İslam hukuku

Daha detaylı;

Kur'an'daki ayetlere, ve Peyamber efendimiz Hz. Muhammed'in sözlerine dayanan İslam kanunu, İslam hukuku.

Gönderi tarihi:

arkadaşlar, bana max. 2-3 cümle ile şeriat nedir sorusunun cevabını yazar mısınız?

 

Kardeş, o istediğin maksimum değil minimum galiba. :D

 

Hayırdır, niye sordun... Şeriat'ten şüphen mi var,

 

 

Her ne ise, Suheda kısaca cevap vermiş...Bu da sana yetmeli... Uzun cevap arıyorsan formu aratman yeterlidir. Çok uzun bir cevabım vardı...

 

Düşündüm, düşündüm, şeriat tehlikesi ne zaman biter diye... Sonunda olmayan şeyin bitmesi de mümkün değildir diyebildim. Dolayısıyla, Türkiye de şeriat tehlikesi bir uydurmadır ve bu uydurmaya insanlar inanmadığında şeriat tehlikesi şıppadanak, pattadanak bitecektir diye bir cevaba ulaştım...Yani ki insanlarımız Türkiye de şeriat tehlikesi yoktur dediğinde bu tehlike bitecektir, bana kalırsa...

 

Pekiyi bu mümkün mü? :D Zurna garip bir ses mi çıkardı...

Gönderi tarihi:

Yalnız müslüman ülkelerde her zaman bazı kanunlar bu ilk şeriat kanunlarıyla benzerlik göstermiş, çoğu uygulama ise değişen zamanın şartlarına göre yeniden ve insan aklının ürünü olarak belirlenmiştir.

 

GÜNÜMÜZDE DE HİÇ BİR İSLAM ÜLKESİ BU ANLAMDA GERÇEK BİR ŞERİAT ÜLKESİ DEĞİLDİR. Ve olamaz da...

 

İslamiyetin 'hukukla' ilgili hükümleri ŞERİATI meydana getirir. Bu hükümlerin kıyamete kadar AYNI KANUNLARLA uygulanması mümkün olmadığı gibi İSLAMIN BİR GEREĞİ DE OLAMAZ.

 

Bugün en iyi müslüman ŞERİATÇI DEĞİL, ÖZGÜR DÜŞÜNCEYE İNANAN, LAİK VE DEMOKRAT BİR KİŞİ OLABİLENDİR.

 

Eğer böyle olmasaydı, Allah, Hz Musa'ya gönderdiği TEVRAT'I BOZULMAKTAN KORUR ve 'musevilik şeriatını' kıyamete kadar geçerli kılardı.

Hiç bir din şeriatının kıyamete kadar geçerli olması AYNI GEREKÇEYLE, ilahi iradeye UYGUN DÜŞMEZ.

Allah'ın peşpeşe dinler ve kitaplar gönderirken onlardaki ESKİ ŞERİATLARI HEP GEÇERSİZ KILMASI, bunu açık bir şekilde ifade ediyor.

 

saygılar

Gönderi tarihi:

Size çok basit ve net bir cevap sayın bekir...

 

Ne zaman ki çağdaş hukuka verilen değer müçtehidlerden daha fazla olur, işte o zaman şeriat tehlikesi diye bir şeyden bahsetmemize de gerek kalmaz... Sanırım siz ne demek istediğimi anladınız ;) ...

Gönderi tarihi:

Size çok basit ve net bir cevap sayın bekir...

 

Ne zaman ki çağdaş hukuka verilen değer müçtehidlerden daha fazla olur, işte o zaman şeriat tehlikesi diye bir şeyden bahsetmemize de gerek kalmaz... Sanırım siz ne demek istediğimi anladınız ;) ...

 

O halde müçtehidler çağdaş olmayan hukukçulardır...Her ne ise, bunu uzun uzadıya tartışmıştık...Müçtehidliğin içtihad etmekle eş anlamlı olduğunu, içtihadın uygulamaya dönük metinler olduğunu falan da tartışmıştık galiba...Keşke çağdaş hukukçularımızda müçtehid alimler kadar yaptıkları işin ne olduğunu farkedip en az onlar kadar işlerini en ince noktalarına kadar tetkik etseler de, bir hafta önce çıkardıkları kanunu yahu şu tarafını eksik yapmışız, yahu uygulamada bu kanuna göre şöyle bir aksaklık çıktı gibi sorunlar karşımıza çıkmasa...

 

Ve size dahasını anlatmıştım, müçtehid'in fetvası sadece ona inananı bağlar, dolayısıyla müçtehid ve çağdaş hukuk kıyaslaması yapılması yanlıştır. Eğer illaki hukuka uygun bir müçtehidlik olacaksa onlar da seçilebilir...vs. vs..

 

 

Sanırım siz ne demek isteğimi anlamadınız... Önemi yok....Kendinize iyi bakın...

Gönderi tarihi:

Sayın bekir; dikkat ediyorum da, son dönemlerde her karşıt görüşlüye "seninle anlaşamıyoruz, haydi yoluna" gibi imalarda bulunuyorsunuz. Açıkçası bu tavrınızı anlayabilmiş değilim. Dahası samimiyetten de uzak buluyorum.

 

Şeriatın tanımı bir kaç ileti üstte yapılmıştı. Kısaca İslam Hukuku... Siz "O halde müçtehidler çağdaş olmayan hukukçulardır." gibi bir gönderme yapmışsınız... Çağdaş sorunları 1400 yıl önceki toplumsal şartlara bakarak çözemezsiniz. Çözmeye kalkarsanız da buna "çağdaşlık" diyemezsiniz... Tabii sizin çağdaşlık anlayışınız 1400 yıl öncesinden ibaretse onu bilemem tabii...

 

Yeniden ifade ediyorum ... Ne zaman ki bazı kesimler 1400 yıl önceki toplumsal şartlara göre değil de, çağa uygun şekilde yaşamak isteyecekler, işte o zaman şeriat isteğinden bahsetmeye gerek kalmayacak.

Gönderi tarihi:

Kardeş, o istediğin maksimum değil minimum galiba. :D

 

Hayırdır, niye sordun... Şeriat'ten şüphen mi var,

Her ne ise, Suheda kısaca cevap vermiş...Bu da sana yetmeli... Uzun cevap arıyorsan formu aratman yeterlidir. Çok uzun bir cevabım vardı...

 

Düşündüm, düşündüm, şeriat tehlikesi ne zaman biter diye... Sonunda olmayan şeyin bitmesi de mümkün değildir diyebildim. Dolayısıyla, Türkiye de şeriat tehlikesi bir uydurmadır ve bu uydurmaya insanlar inanmadığında şeriat tehlikesi şıppadanak, pattadanak bitecektir diye bir cevaba ulaştım...Yani ki insanlarımız Türkiye de şeriat tehlikesi yoktur dediğinde bu tehlike bitecektir, bana kalırsa...

 

Pekiyi bu mümkün mü? :D Zurna garip bir ses mi çıkardı...

 

 

 

heh işte tam düşündüğümü söylemişsin...

 

benimde amacım buydu.. acaba insanlar şeriat derken benim aklımdakinden farklı bir şey düşünüyorlar da bir çok yerde tartışılır oldu diye düşündüğüm için sordum.. ama şimdi

 

bence de hiç öyle bi tehlike yokki zaten :D bana inanmayan istanbul'da 1 gün dolaşsın kendi görsün...

Gönderi tarihi:

Sayın bekir; dikkat ediyorum da, son dönemlerde her karşıt görüşlüye "seninle anlaşamıyoruz, haydi yoluna" gibi imalarda bulunuyorsunuz. Açıkçası bu tavrınızı anlayabilmiş değilim. Dahası samimiyetten de uzak buluyorum.

 

Şeriatın tanımı bir kaç ileti üstte yapılmıştı. Kısaca İslam Hukuku... Siz "O halde müçtehidler çağdaş olmayan hukukçulardır." gibi bir gönderme yapmışsınız... Çağdaş sorunları 1400 yıl önceki toplumsal şartlara bakarak çözemezsiniz. Çözmeye kalkarsanız da buna "çağdaşlık" diyemezsiniz... Tabii sizin çağdaşlık anlayışınız 1400 yıl öncesinden ibaretse onu bilemem tabii...

 

Yeniden ifade ediyorum ... Ne zaman ki bazı kesimler 1400 yıl önceki toplumsal şartlara göre değil de, çağa uygun şekilde yaşamak isteyecekler, işte o zaman şeriat isteğinden bahsetmeye gerek kalmayacak.

 

Her karşıt görüşlü değil birader, bilimselci için dedim bunu...Bunu dememde de gayet haklıyım, zira 6-7 tane bir cümle üzerinden metin yazdık, dahası ismet özel'in yaptığını yapıyormuşuz diye. Bir de panteidar dı galiba onunla bu konuda tartıştık. O da yazdığım metinleri hiç kaale almadan ezbere yazılar yazdığı içindi. Size gelince, bugüne kadar defaatle tartıştık, düne kadar sizinle de seviyeli tartışmalarımız olmuştu. Ancak dün beni Fetullah Hoca'nın takipçisi olarak belirttikten sonra sanırım size karşı da aynı kayıtsız tavrı göstermem gerekiyor, zira ezbere yazmaya başladınız.

 

Ben o halde müctehidler çağdaş olmayan hukukçulardır çıkarsamasını "Ne zaman ki çağdaş hukuka verilen değer müçtehidlerden daha fazla olur" bu cümleniz üzerine yapmıştım. Çağdaş şartlar dediğiniz bazı şeyler 1400 yıl evvelinden daha ********* haldeler, ama bana kalırsa bunun da bir önemi yok. Ve yani, kafamın tasını attırmaya çalışıyorsunuz gibime geliyor. Beni bir daha samimiyet testine tabii tutmayın dedim. Madem beni samimiyetten uzak buluyorsunuz hala benim açtığım başlıkta ne işiniz var.

 

Kaç defa sorduğum sorulara karşılık olarak alakasız metinler gönderdiniz, sorduğum soruların cevaplarını vermediniz ve burada bana sorular soruyorsunuz. Ondan sonra da beni somimi olmamakla suçluyorsunuz. Neyse, sayın yam yam sizinle tartışmak istemiyorum, aslında artık kimseyle tartışmak istemiyorum.

 

ALLAH'IN HİDAYETİ ÜZERİNİZE OLSUN...

Gönderi tarihi:

Bu yanar-döner halinizi anlamakta güçlük çekiyorum sayın bekir... Geçen hafta eski bir başlığı tekrar gündeme taşıdınız ve "tartışalım" dediniz... Sanırım başlığa müdahil olmakla kabahat işledik. Zira siz daha önce de benimle tartışmak istemediğinizi açıkça beyan etmiştiniz. Olabilir... Tarzımız birbirimize ters geliyordur, bunu istemeyebilirsiniz. Ama hem "tartışalım" deyip, hem de ilk iletiden sonra "selametle" demek de bana pek normal gelmiyor. Ben dün neysem, bugün de o yum...

 

En iyisi ben susayım, mazallah kafanızın tası atarsa....

  • 9 ay sonra...
Gönderi tarihi:

Gündemi hala meşgul ediyor anlaşılan...Birçok arkadaş da şeriat deyip duruyor...Bir daha tartışalım

Gönderi tarihi:
Sayın nizamulmulk,

 

Anlaşıldığı üzere sizler şeriatı bizlerde demokrasiyi savunan taraflarız.

 

 

yok.

ben sizin demokrasiyi savundugunuzu görmedim.

ama cuntacılıgı savundugunuzu biliyorum.

bilimsel olarak savunuyorsunuz cuntacılıgı.

:)

 

demokrasi maskesi altında vesayet sisteminin savunucususunuz.

sizin savundugunuz demokrasi ancak sizin gibi inanıp yaşayanların demokrasisidir.

ama buysa demokrasi degildir.

demokrat olmanın en bariz vasfı sivil olmakdır. elbise anlamında söylemiyorum, zihniyet olarak söylüyorum.:)

 

 

en iyi dileklerimle

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.