Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

okumanız şiddetle tavsiye edilir:)


Yavuz-16

Önerilen İletiler

CANAKKALE SEHIDLERINE

 

Suheda govdesi, bir baksana daglar taslar...

O, ruku olmasa, dunyada egilmez baslar,

 

Vurulmus temiz alnindan uzanmis yatiyor;

Bir hilal ugruna ya Rab, ne gunesler batiyor!

 

Ey, bu topraklar icin topraga dusmus, asker!

Gokten ecdad inerek opse o pak alni deger.

 

Ne buyuksun ki kanin kurtariyor Tevhid'i...

Bedr'in aslanlari ancak, bu kadar sanli idi...

 

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsin?

"gomelim gel seni tarihe!" desem, sigmazsin.

 

Herc u merc ettigin edvara ya yetmez o kitab...

seni ancak ebediyyetler eder istiab.

 

"Bu, tasindir" diyerek Kabe'yi diksem basina;

Ruhumun vahyini duysam da gecirsem tasina;

 

Sonra gok kubbeyi alsam da, rida namiyle,

Kanayan lahdine ceksem butun ecramiyle;

 

Mor bulutlarla acik turbene catsam da tavan;

Yedi kandilli Sureyya'yi uzatsam oradan;

 

Sen bu avizenin altinda, burunmus kanina,

Uzanirken gece mehtabi getirsem yanina,

 

Turbedarin gibi ta fecre kadar bekletsem;

Gunduzun fecr ile avizeni lebriz etsem;

 

Tullenen magribi, aksamlari sarsam yarana...

Yine bir sey yapabildim diyemem hatirana.

 

Sen ki, son ehl-i salibin kirarak savletini,

Sarkin en sevgili sultani Salahaddin'i,

 

Kilic Arslan gibi iclaline ettin hayran...

Sen ki islami kusatmis, doguyorken husran,

 

O demir cemberi gogsunde kirip parcaladin;

Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrami adin;

 

Sen ki; a'sara gomulsen tasacaksin... Heyhat,

Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...

 

Ey sehid oglu sehid, isteme benden makber,

Sana agusunu acmis duruyor Peygamber.

 

Mehmet Akif ERSOY

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hürriyet Kasidesi / Namık Kemal

 

Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selametten

Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükûmetten

 

Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten

Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez ianetten

 

Hakir olduysa millet şanına noksan gelir sanma

Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadr ü kıymetten

 

Vücudun kim hamir-i mâyesi hâk-i vatandandır

Ne gam rah-ı vatanda hak olursa cevr ü mihnetten

 

Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir

Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten

 

Hemen bir feyz-i baki terk eder bir zevk-i faniye

Hayatın kadrini âli bilenler hüsn-i şöhretten

 

Nedendir halkta tul-i hayata bunca rağbetler

Nedir insana bilmem menfaat hıfz-ı emanetten

 

Cihanda kendini her ferdden alçak görür ol kim

Utanmaz kendi nefsinden de ar eyler melametten

 

Felekten intikam almak demektir ehl-i idrake

Edip tezyid-i gayret müstefid olmak nedametten

 

Durup ahkam-ı nusret ittihad-ı kalb-i millette

Çıkar asar-ı rahmet ihtilaf-ı rey-i ümmetten

 

Eder tedvir-i alem bir mekînin kuvve-i azmi

Cihan titrer sebat-ı pay-ı erbab-ı metanetten

 

Kaza her feyzini her lutfunu bir vakt için saklar

Fütur etme sakın milletteki za'f u betaetten

 

Değildir şîr-i der-zencire töhmet acz-i akdamı

Felekte baht utansın bi-nasib- erbab-ı himmetten

 

Ziya dûr ise evc-i rif'atinden iztırâridir

hicâb etsin tabiat yerde kalmış kabiliyetten

 

Biz ol nesl-i kerîm-i dûde-i Osmaniyânız kim

Muhammerdir serâpâ mâyemiz hûn-ı hamiyetten

 

Biz ol âl-i himem erbâb-ı cidd ü içtihâdız kim

Cihangirâne bir devlet çıkardık bir aşiretten

 

Biz ol ulvi-nihâdânız ki meydân-ı hamiyette

Bize hâk-i mezar ehven gelir hâk-i mezelletten

 

Ne gam pür âteş-i hevl olsa da gavgâ-yı hürriyet

Kaçar mı merd olan bir can için meydân-ı gayretten

 

Kemend-i can-güdâz-ı ejder-i kahr olsa cellâdın

Müreccahtır yine bin kerre zencîr-i esâretten

 

Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin

Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetten

 

Anılsın mesleğimde çektiğim cevr ü meşakkatler

Ki ednâ zevki aladır vezâretten sadâretten

 

Vatan bir bî-vefâ nâzende-i tannâza dönmüş kim

Ayırmaz sâdıkân-ı aşkını âlâm-ı gurbetten

 

Müberrâyım recâ vü havfden indimde âlidir

Vazifem menfaatten hakkım agrâz-ı hükümetten

 

Civânmerdân-ı milletle hazer gavgâdan ye bidâd

Erir şemşîr-i zulmün âteş-i hûn-i hamiyetten

 

Ne mümkün zulm ile bidâd ile imhâ-yı hürriyet

Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten

 

Gönülde cevher-i elmâsa benzer cevher-i gayret

Ezilmez şiddet-i tazyikten te'sir-i sıkletten

 

Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet

Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten

 

Senindir şimdi cezb-i kalbe kudret setr-i hüsn etme

Cemâlin ta ebed dûr olmasın enzâr-ı ümmetten

 

Ne yâr-ı cân imişsin ah ey ümmid-i istikbâl

Cihanı sensin azad eyleyen bin ye's ü mihnetten

 

Senindir devr-i devlet hükmünü dünyaya infâz et

Hüdâ ikbâlini hıfzeylesin hür türlü âfetten

 

Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar

Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletten

 

 

 

SİS

Sarmış ufuklarını senin gene inançı bir duman,

beyaz bir karanlıktı ki,gittikçe artan

ağırlığının altında herşey silinmiş gibi,

bütün tablolar tozlu bir yoğunlukta örtülü;

tozlu ve heybetli bir yoğunluk ki,bakanlar

onun derinliğine iyice sokulamaz, korkar!

Ama bu derin karanlık örtü sana çok layık;

layık bu görünüş sana, ey zulumler sahası!

Ey zulumler sahası...Evet, ey parlak alan,

ey facialarla donanan ışıklı ve ihtişamlı saha!

Ey parlaklığın ve ihtişamın beşiği ve mezarı olan,

Doğu'nun öteden beri imrenilen eski kraliçesi!

Ey kanlı sevişmeleri titremeden, tiksinmeden

Sefahate susamış bağrında yaşatan.

Ey Marmara'nın mavi kucaklayışı içinde

sanki ölmüş gibi dalgın uyuyan canlı yığın.

Ey köhne Bizans, ey koca büyüleyici bunak,

ey bin kocadan artakalan dul kız;

güzellğindeki tazelik büyüsü henüz besbelli,

sana bakan gözler hala üstüne titriyor.

Dışarıdan, uzaktan açılan gözlere, süzgün

iki lacivert gözünle nekadar canayakın görünüyorsun!

Canayakın, hem de en kirli kadınlar gibi;

içerinde coşan ağıtların hiç birine aldırış etmeden.

Sanki bir hain el, daha sen şehir olarak kuruluyorken,

lanetin zehirli suyunu yapına katmış gibi!

Zerrelerinde hep riyakarlığın pislikleri dalgalanır,

İçerinde temiz bir zerre asla bulamazsın.

Hep riyanın çirkefi; hasedin, kargüdmenin çirkeflikleri;

Yalnız işte bu...Ve sanki hep bunlarla yükselinecek.

Milyonla barındığın insan kırıklarından

Parlak ve temiz alınlı kaç adam çıkar?

 

Örtün, evet ey felaket sahnesi...Örtün artık ey şehir;

örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahpesi!

Ey debdebeler, tantanalar, şanlar, alaylar;

Kaatil kuleler, kal'ali ve zindanlı saraylar.

Ey hatıraların kurşun kaplı kümbetlerini andıran, camiler;

ey bağlanmış birer dev gibi duran mağrur sütunlar ki,

geçmişleri geleceklere anlatmaya memurdur;

ey dişleri düşmüş, sırıtan su kafilesi.

Ey kubbeler, ey şanlı dilek evleri;

ey doğruluğun sözlerini taşıyan minareler.

Ey basık tavanlı medreseler,mahkemecikler;

ey servilerin kara gölgelerinde birer yer

edinen nice bin sabırlı dilenci güruhu;

"Geçmişlere Rahmet!" diye yazılı kabir taşları.

Ey türbeler, ey herbiri velvele koparan bir hatıra

canlandırdığı halde sessiz ve sedasız yatan dedeler!

Ey tozla çamurun çarpıştığı eski sokaklar;

ey her açılan gediği bir vak'a sayıklayan

viraneler,ey zaılıların uykuya girdikleri yer.

Ey kapkara damlariyle ayağa kalkmış bire matemi

sembole eden harap ve sessiz evler;

ey herbiri bir leylepğe yahut bir çaylağa yuva olan

kederli ocaklar ki, bütün acılıkleriyle somutmuş,

ve yıllardır tütmek ne...çoktan unutulmuş!

Ey midelerin zorlaması zehirinden ötürü

her aşağılığı yiyip yutanköhne ağızlar!

Ey tabi'atin gürlükleri ve nimetleriyle dolu

bir hayata sahip iken, aç, işsiz ve verimsiz kalıp

her nameti,bütün gürlükleri, hep kurtuluş sebeplerini

gökten dilenen tevekkül zilleti ki..sahtadır!

Ey köpek havlamaları, ey konuşma şerefiyle yükselmiş

olan imsanda şu nankörlüğe lanet yağdıran feryat!

Ey faydasız ağlayışlar, ey zehirli gülüşler;

ey eksinlik ve kaderin açık ifadesi, nefretli bakışlar!

Ey anacak masalların tanıdığı bir hatıra: Namus;

ey adamı ikbal kıblesine götüren yol:Ayak öpme yolu.

Ey silahlı korku ki, öksüz ve dulların ağzındaki

her talih şikayeti yapageldiğin yıkımlardan ötürüdür!

Ey bir adamı korumak ve hürriyete kavuşturmak için

yalnız teneffüs hakkı vren kanun masalı!

Ey tutulmayan vaitler,ey sonsuz muhakkak yalan,

ey mahkemelerden bitiviye kovulan "hak"!

Ey en şiddetli kuşkularla duygusu körleşerek

vicdanlara uzatılan gizli kulaklar;

ey iştilmek korkusuyla kilitlenmiş ağızlar.

Ey nefret edilen, hakir görülen milli gayret!

Ey kılıç ve kalem, ey iki siyasi mahkum;

ey fazilet ve nezaketin payı, ey çoktan unutulan bu çehre!

Ey korku ağırlığından iki büklüm gemeye alışmış

zengin-fakir herkes,meşhur koca bir millet!

Ey eğilmiş esir baş,ki ak-pak,fakat *********;

ey taze kadın,ey onu takibe koşan genç!

Ey hicranın üzgünü ana,ey küskün karı-koca;

ey kimsesiz; avare çocuklar...Hele sizler,hele sizler...

 

Örtün, evet, ey felaket sahnesi...Örtün artık ey şehir;

Örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahpesi!

 

TEVFİK FİKRET

 

 

KARIMA MEKTUP

 

33 - 11 - 11

Bursa

Hapisane

 

Bir tanem!

Son mektubunda :

"Başım sızlıyor

yüreğim sersem!"

diyorsun.

"Seni asarlarsa

seni kaybedersem;"

diyorsun;

"yaşıyamam!"

Yaşarsın karıcığım,

kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda;

yaşarsın, kalbimin kızıl saçlı bacısı

en fazla bir yıl sürer

yirminci asırlılarda

ölüm acısı.

Ölüm

bir ipte sallanan bir ölü.

Bu ölüme bir türlü

razı olmuyor gönlüm.

Fakat

emin ol ki sevgili;

zavallı bir çingenenin

kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen eli

geçirecekse eğer

ipi boğazıma,

mavi gözlerimde korkuyu görmek için

boşuna bakacaklar

Nâzıma!

 

Ben,

alacakaranlığında son sabahımın

dostlarımı ve seni göreceğim,

ve yalnız

yarı kalmış bir şarkının acısını

toprağa götüreceğim...

Karım benim!

İyi yürekli,

altın renkli,

gözleri baldan tatlı arım benim;

ne diye yazdım sana

istendiğini idamımın,

daha dâva ilk adımında

ve bir şalgam gibi koparmıyorlar

kellesini adamın.

Haydi bunlara boş ver.

Bunlar uzak bir ihtimal.

Paran varsa eğer

bana fanile bir don al,

tuttu bacağımın siyatik ağrısı.

Ve unutma ki

daima iyi şeyler düşünmeli

bir mahpusun karısı.

 

NAZIM HIKMET RAN SU KASİDESİ

Saçma ey göz, eşkten gönlümdeki odlere su

Kim bu denlü dutuşan odalara kılmaz çare su

 

Vehm ilen söyler dil-i mecruh peykanın sözün

İhtiyat ilen içer her kimde olse yare su

 

Suya versün bağban gülzarı zahmet çekmesün

Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gülzare su

 

Arızın yadıyla nemnak olsa müjganım n'ola

Zayi' olmaz gül temennesiyle vermek hare su

 

Gam günü etme dil-i bimardan tiğin diriğ

Hayrdır vermek karangu gicede bimare su

 

Razva-i kuyına her dem durmayıp eyler güzar

Aşık olmuş galiba ol serv-i hoş-reftare su

 

Dest busi arzusiyle ger ölürsem dostlar

Kuze eylen toprağım sunun anınla yare su

FUZULİ

 

son yazdığım dizeningünümüz Türkçesi;

 

Eğer dostlarım ben birgün sevgilinin elini öpmek arzusuyla ölürsem

Siz benim mezar toprağımdan testi yapın o testiylen benim yarime su verin.

(yarim o testiden su içerse benim yarime kavuşmuş onu öpmüş olurum)yarim=HZ. Hz.Muhammet oluyor.

gerisinide siz araştırın ve okuyun çok güzel.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.