Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

aysel git başımdan

 

aysel git başımdan ben sana göre değilim

ölümüm birden olacak seziyorum

hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

aysel git başımdan istemiyorum

benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün

dağıtır gecelerim sarışınlığını

uykularımı uyusan nasıl korkarsın

hiç bir dakikamı yaşayamazsın

aysel git başımdan ben sana göre değilim

benim için kirletme aydınlığını

hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

 

ıslığımı denesen hemen düşürürsün

gözlerim hızlandırır tenhâlığını

yanlış şehirlere götürür trenlerim

ya ölmek ustalığını kazanırsın

ya korku biriktirmek yetisini

acılarım iyice bol gelir sana

sevincim bir türlü tutmaz sevincini

aysel git başımdan ben sana göre değilim

ümitsizliğimi olsun anlasana

hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

 

sevindiğim anda sen üzülürsün

sonbahar uğultusu duymamışsın ki

içinden bir gemi kalkıp gitmemiş

uzak yalnızlık limanlarına

aykırı bir yolcuyum dünya geniş

büyük bir kulak çınlıyor içimdeki

çetrefil yolculuğum kesinleşmiş

sakın başka bir şey getirme aklına

aysel git başımdan ben sana göre değilim

ölümüm birden olacak seziyorum

hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

aysel git başımdan seni seviyorum

 

 

 

 

Attilâ ilhan

Gönderi tarihi:

Sen benim hiçbir şeyimsin

 

Sen benim hiçbir şeyimsin

Yazdıklarımdan çok daha az

Hiç kimse misin bilmem ki nesin

Lüzumundan fazla beyaz

Sen benim hiçbir şeyimsin

Varlığın yokluğun anlaşılmaz

 

Galiba eski liman üzerindesin

Nasıl karanlığıma bir yıldız olmak

Dudaklarınla cama çizdiğin

En fazla sonbahar otellerinde

Üniversiteli bir kız uykusu bulmak

Yalnızlığı öldüresiye çirkin

Sabaha karşı öldüresiye korkak

Kulağı çabucak telefon zillerinde

 

Sen benim hiçbir şeyimsin

Hiçbir sevişmek yaşamışlığım

Henüz bos bir roman sahifesinde

Hiç kimse misin bilmem ki nesin

Ne çok çığlıkların silemediği

Zaten yok bir tren penceresinde

 

Sen benim hiçbir şeyimsin

Yabancı bir şarkı gibi yarım

Yağmurlu bir ağaç gibi ıslak

Hiç kimse misin bilmem ki nesin

Uykumun arasında çağırdığım

Çocukluk sesinle ağlayarak

 

Sen benim hiçbir şeyimsin

 

 

ATİLLA İLHAN...

Gönderi tarihi:

Rüzgar Gülü

 

önümden çekilirsen İstanbul görünecek

nerede olduğumu bileceğim

sisler utanacak,

 

eğilecek

ağzının ucundan öpeceğim

saçına kalbimi takacağım

avcunda bir şiir büyüyecek

nerede olduğumu bileceğim

 

bu çıplak geceler yok mu

bu plak böyle ağlamıyor mu

camları kırmak

 

işten değil

delirecek miyim neyim

kirpiklerimden mısra dökülüyor

kenya'da simsiyah yalnızım

yoksul bir şilepte gemiciyim

malezya'da yük bekliyorum

önümden çekilirsen ,

 

İstanbul görünecek

nerede olduğumu bileceğim

 

gözlerini söndürme

 

muhtacım

ben senin aydınlığına muhtacım

yepyeni bir ilkbahar harcayıp

bir yaz boğup,

 

bir sonbahar harcayıp

rüzgar gülünü arayacağım

oran'da pernanbouc'ta timbuktu'da

vinçler yine akşamları indirecekler

yine karanlığa bulaşacağım

gözlerin rüzgarda savrulacak

 

ikimiz iki sap buğday olsak

sen benim olsan,

 

ben senin olsam

bir gece vakti aklına gelsem

uykunu tutsam

 

bırakmasam

seni kucaklasam,

 

kucaklasam

birbirimizin kalbini dinlesek

dünyanın kalbini dinlesek

büyük ateşler yaksalar

iki güvercin uçursalar

nerede olduğumuzu bilsek...

 

 

 

 

Atilla İlhan

  • 3 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Tut ki gecedir

Karanlık sıvaşır ellerine camlardan

Birden kırmızıya döner trafik ışıkları

Kükürtlü dumanlar yükselir

Korkuya batmış cam kırığı adamlardan

Tehlikeye büyür sakalları.

 

Tut ki gecedir

İhbarlar birer sansar

Bir telefondan bir telefona atlar

Yer altı örgütleri tetik üstünde

Adres değiştirmiş silah kaçakçıları

Fahişeler birbirinden kuşkulanıyor.

 

Tut ki gecedir

katiller huzursuz

hırsızlar sinirli.

 

Hainler ürkekçedir

Elleri telefona kendiliğinden uzanıyor

 

ihanete gece müthiş bir gerekçedir

ihbarlar birer sansar

bir telefondan bir telefona atlar.

 

İhanet bir bilmecedir...

  • 4 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Mustafa Kemal

 

dağ başını efkâr almış

gümüş dere durmaz ağlar

gözyaşından kana kesmiş gözlerim

ben ağlarım çayır ağlar çimen ağlar

ağlar ağlar cihan ağlar

mızıkalar iniler ırlam ırlam dövülür

altmış üç ilimiz altmış üç yetim

yıllar gelir geçer kuşlar gelir geçer

her geçen seni bizden parça parça götürür

mustafa'm mustafa kemal'im

 

diz dövdüm

gözlerim şavkı aktı sakarya'nın suyuna

sakarya'nın suları nâmın söyleşir

hemşehrim sakarya öksüz sakarya

ankara'dan uçan kuşlar

kemal'im der günler günü çağrışır

kahrolur bulutlara karışır

gök bulut yaşmak bulut

uca dağlar dev boyunlu morca dağlar

divan durmuş bekleşir

mustafa'm mustafa kemal'im

 

nasıl böyle varıp geldin hoşgeldin

çıngı kaymış yalazlanmış gözlerin

şol yüzünde güneş südü sıcaklık

ellerinden öperim mustafa kemal

senin dalın yaprağın biz senin fidanların

biz bunları yapmadık

sen elbette bilirsin bilirsin mustafa kemal

elsiz ayaksız bir yeşil yılan

yaptıklarını yıkıyorlar mustafa kemal

hani bir vakitler kubilay'ı kestiler

çün buyurdun kesenleri astılar

sen uyudun asılanlar dirildi

mustafa'm mustafa kemal'im

 

 

karalar kuşanmış karadeniz akmam diyor

dokunmayın ağlamaktan bıkmam diyor

bu gece kıyamet gecesi bu vapur bandırma vapuru

yattığı yer nur olsun mustafa kemal

ben ölümden korkmam diyor

korkmam diyen dilleri toz oldu toprak oldu

değirmen döndü dolandı yıllar oldu

bir kusur işledik bağışlar mı kimbilir

o bize öğretmedi kazan kaldırmasını

günahı vebali öğretenin boynuna

erdirip oldurana ana avrat sövmesini

yüreğim kırıldı kanım kurudu

var git karadeniz var git başımdan

mızıka çalındı düğün mü sandın

bir yol koyup gideni gelir mi sandın

mustafa'm mustafa kemal'im

 

ankara'nın taşına bak

tut ki baktım uzar gider efkârım

çayır ağlar çimen ağlar ben ağlarım

gözlerimin yaşına bak

ankara kalesi'nde rasattepe'de

bir akça şahan gezer dolanır

yaşın yaşın mezarını aranır

şu dünyanın işine bak

mustafa'm mustafa kemal'im

 

Attila İlhan

 

:clover:

 

 

 

 

 

Gönderi tarihi:

aysel git başımdan

 

aysel git başımdan ben sana göre değilim

ölümüm birden olacak seziyorum

hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

aysel git başımdan istemiyorum

benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün

dağıtır gecelerim sarışınlığını

uykularımı uyusan nasıl korkarsın

hiç bir dakikamı yaşayamazsın

aysel git başımdan ben sana göre değilim

benim için kirletme aydınlığını

hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

 

ıslığımı denesen hemen düşürürsün

gözlerim hızlandırır tenhâlığını

yanlış şehirlere götürür trenlerim

ya ölmek ustalığını kazanırsın

ya korku biriktirmek yetisini

acılarım iyice bol gelir sana

sevincim bir türlü tutmaz sevincini

aysel git başımdan ben sana göre değilim

ümitsizliğimi olsun anlasana

hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

 

sevindiğim anda sen üzülürsün

sonbahar uğultusu duymamışsın ki

içinden bir gemi kalkıp gitmemiş

uzak yalnızlık limanlarına

aykırı bir yolcuyum dünya geniş

büyük bir kulak çınlıyor içimdeki

çetrefil yolculuğum kesinleşmiş

sakın başka bir şey getirme aklına

aysel git başımdan ben sana göre değilim

ölümüm birden olacak seziyorum

hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

aysel git başımdan seni seviyorum

 

 

Attilâ ilhan

 

bu şiiri çok seviyorum :clover: hiç bıkmadım bunu okumaktan :)

Gönderi tarihi:

ASTERIX SANA HELAL OLSUN..NERDEN AKLINA GELDİ BU ŞİİR..ORTAOKULDAYKEN ÇOK SEWDİİM Bİ EDEBİYAT HOCAM WARDI ENWER HOCA..NE OKURDU BUNU BEE...AĞLATTIN WALA BENİ...SAYGILAR :(

Gönderi tarihi:

ASKIDA YAŞAMAK

 

boynuna o yeşil fuları sarma çocuk

gece trenlerine binme

kaybolursun

 

sokaklarda mızıka çalma çocuk

vurulursun

 

ATTİLA İLHAN

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

BELKİ GELMEM GELEMEM

 

 

Sen istinyede bekle ben burdayım

İçimde köpek gibi havlayan yalnızlığım

Çünkü ben buradayım karanlıktayım

Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git

Çünkü elimi kestim beni kan tutuyor

Şarabım bütün ekşi suyum soğuk

Yanımda olmadın mı seni daha bir çok seviyorum

Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git

 

Yüzünü ıslatmadan ağlayabilir misin

Yarı geceden sonra telefon ettin mi hiç

Karanlık adamlar hüvviyetini sordu mu

Ben senin olmadığını arıyorum

Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git

Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git

Bana ait ne varsa hepsi seni korkutuyor sana ait ne varsa

Hiçbiri benim değil

Belki ölmek hakkımı kullanıyorum

Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git

Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git

 

 

 

AYRILIK SEVDAYA DAHİL -3

 

3.

ay ışığına batmış

karabiber ağaçları

gümüş tozu

gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar

yaseminler unutulmuş

tedirgin gülümser

çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var

çünkü ayrılık da sevdâya dahil

çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili

hiç bir anı tek başına yaşayamazlar

her an ötekisiyle birlikte

herşey onunla ilgili

 

telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar

gittikçe genişleyen

yakılmış ot kokusu

yıldızlar inanılmayacak bir irilikte

yansımalar tutmuş bütün sâhili

çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var

öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil

çünkü ayrılık da sevdâya dahil

çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili..

 

 

 

AYRILIK SEVDAYA DAHİL -4

 

 

4.

yalnızlık

hızla alçalan bulutlar

karanlık bir ağırlık

hava ağır toprak ağır yaprak ağır

su tozları yağıyor üstümüze

özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır

eflatuna çalar puslu lacivert

bir sis kuşattı ormanı

karanlık çöktü denize

yalnızlık

çakmak taşı gibi sert

elmas gibi keskin

ne yanına dönsen bir yerin kesilir

fena kan kaybedersin

kapını bir çalan olmadı mı hele

elini bir tutan

bilekleri bembeyaz kuğu boynu

parmakları uzun ve ince

sımsıcak bakışları suç ortağı

kaçamak gülüşleri gizlice

yalnızların en büyük sorunu

tek başına özgürlük ne işe yarayacak

bir türlü çözemedikleri bu

ölü bir gezegenin

soğuk tenhalığına

benzemesin diye

özgürlük mutlaka paylaşılacak

suç ortağı bir sevgiliyle

Gönderi tarihi:

Pia

 

ne olur kim olduğunu bilsem pia’nın

ellerini bir tutsam ölsem

böyle uzak uzak seslenmese

ben bir şehre geldiğim vakit

o başka bir şehre gitmese

otelleri bomboş bulmasam

içlenip buzlu bir kadeh gibi

buğulanıp buğulanıp durmasam

ne olur sabaha karşı rıhtımda

çocuklar pia’yı görseler

bana haber salsalar bilsem

içimi büsbütün yıldız basar

bir hançer gibi çıkıp giderdim

 

ben bir şehre geldiğim vakit

o başka bir şehre gitmese

singapur yolunda demeseler

bana bunu yapmasalar yorgunum

üstelik parasızım pasaportsuzum

ne olur sabaha karşı rıhtımda seslendiğini duysam pia’nın

sırtında yoksul bir yağmurluk

çocuk gözleri büyük büyük

üşümüş ürpermiş soluk

ellerini tutabilsem pia’nın

ölsem eksiksiz ölürdüm

 

 

Atilla İLHAN

Gönderi tarihi:

Ağustos Çıkmazı

 

Beni koyup koyup gitme

ne olursun

durduğun yerde dur

kendini martılarla bir tutma

senin kanatların yok

düşersin yorulursun

beni koyup koyup gitme

ne olursun

 

Bir deniz kıyısında otur

gemiler sensiz gitsin bırak

herkes gibi yaşasana sen

işine gücüne baksana

evlenirsin çocuğun olur

sonun kötüye varacak

beni koyup koyup gitme

ne olursun

 

Elimi tutuyorlar ayağımı

yetişemiyorum ardından

hevesim olsa param olmuyor

param olsa hevesim

yaptıklarını affettim

seninle gelemeyeceğim

beni koyup koyup gitme

ne olursun.

Gönderi tarihi:

üçüncü şahsın şiiri

 

gözlerin gözlerime değince

felâketim olurdu ağlardım

beni sevmiyordun bilirdim

bir sevdiğin vardı duyardım

çöp gibi bir oğlan ipince

hayırsızın biriydi fikrimce

ne vakit karşımda görsem

öldüreceğimden korkardım

felâketim olurdu ağlardım

 

 

ne vakit maçka'dan geçsem

limanda hep gemiler olurdu

ağaçlar kuş gibi gülerdi

bir rüzgâr aklımı alırdı

sessizce bir cigara yakardın

parmaklarımın ucunu yakardın

kirpiklerini eğerdin bakardın

üşürdüm içim ürperirdi

felâketim olurdu ağlardım

 

 

akşamlar bir roman gibi biterdi

jezabel kan içinde yatardı

limandan bir gemi giderdi

sen kalkıp ona giderdin

benzin mum gibi giderdin

sabaha kadar kalırdın

hayırsızın biriydi fikrimce

güldü mü cenazeye benzerdi

hele seni kollarına aldı mı

felâketim olurdu ağlardım

 

Attilâ İlhan

Gönderi tarihi:

BEN SANA MECBURUM

Ben sana mecburum bilemezsin

Adını mıh gibi aklımda tutuyorum

Büyüdükçe büyüyor gözlerin

Ben sana mecburum bilemezsin

İçimi seninle ısıtıyorum.

 

Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor

Bu şehir o eski İstanbul mudur

Karanlıkta bulutlar parçalanıyor

Sokak lambaları birden yanıyor

Kaldırımlarda yağmur kokusu

Ben sana mecburum sen yoksun.

 

Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur

İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur

Tutsak ustura ağzında yaşamaktan

Kimi zaman ellerini kırar tutkusu

Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından

Hangi kapıyı çalsa kimi zaman

Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

 

Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor

Eski zamanlardan bir cuma çalıyor

Durup köşe başında deliksiz dinlesem

Sana kullanılmamış bir gök getirsem

Haftalar ellerimde ufalanıyor

Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem

Ben sana mecburum sen yoksun.

 

Belki haziran da mavi benekli çocuksun

Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor

Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden

Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun

Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor

Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin

Kötü rüzgar saçlarını götürüyor

 

Ne vakit bir yaşamak düşünsem

Bu kurtlar sofrasında belki zor

Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden

Ne vakit bir yaşamak düşünsem

Sus deyip adınla başlıyorum

İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin

Hayır başka türlü olmayacak

Ben sana mecburum bilemezsin.

Gönderi tarihi:

İki bıçak

 

iki bıçak seç kendine

Biri yaralamak için

Biri öldürmek

Pusu kur gözlerinin

Karanlık gölgesine

Biri sevmek için

Biri ihanet

İki yürek seç kendine

Biri yaşamak için

Biri gizlenmek

Bir korkak,bir kaçak,bir firar

Kaç kişisin sen sevdiğim çocuk

İçimdeki bıçak iki kere daha dönüyor

Olduğu yerde

Kalırsan sel basar yataklarımı

Gidersen uçurum çiçekleri açar kalbimde

Kimi zamanlar olur sevgilim

 

İki bıçak bile yetmez bir tek ölüme

  • 1 ay sonra...
Gönderi tarihi:

Karanlıklar Ötesindeki Düşler

 

Gecelerin karanlığına sığındım yine. Yalnızlığıma eşlik eden sonsuz boşluk olarak nitelendirdiğim gökyüzünün sevgi ışıkları, usulca özlemini sunuyor yüreğime. Bu zaman dağarcığında yıldızların bazen gizlice göz kırptıklarını görüyorum. Sanki:’boş ver aldırma, unutursun!..’ diye teselli ediyorlar beni...

 

Unutur muyum sence?..

 

Yıldızların parlaklığında bile senin gözlerinin ışıltısını görürken, silinir mi bu çerçeve düşüncemden? Gülüşün aklıma her düştüğünde, içimi kavuran yalnızlığı yok etmek istiyorum.

 

Karaladığım satırlara ‘sen’ ile başlamadan nokta koymayı, doğan yeni güne senden hiçbir şey katmadan bitirmeyi öyle istiyorum ki...Ama olmuyor işte, beceremiyorum; gökyüzünün büyüleyen mavisini, denizin dalgalarını, seninle süslemeden hayal edemiyorum.

 

Hem bunca güzellik senin yokluğunda bana haz verir mi sanıyorsun?

 

Herhangi bir söz bile seni hatırlatmaya yetiyorken, olanları yok saymak mümkün mü?

 

Gerçekte yanımda yoksun. Sana hasret kalıp göz yaşlarımı cömertçe sunduğum, yıldızları kaybolmuş gecelerin hiçbirinde yanımda olmadın zaten.

 

Bu karanlık gecelerde ben hep yalnızım, ama ne kadar yalnızsam, sana bir o kadar yakınım nedense!

 

Sana olan sevgim; karanlıkta yanıp sönen yıldızlar kadar çok ve en az onlar kadar öksüzdü, ama bu yalnızlığıma rağmen leke düşürmedim sevmelerime...

 

Sen uzaklarda bir yıldız misali yanıp sönerken, ben hep suskun yüreğimle seni özledim...

 

Her şeye rağmen hep büyüttüm içimdeki SEN’İ, her saniye geçişinde bir o kadar çoğaldın yüreğimde...

 

En acıyan yanımsa, ben seni sanki asırlardır tanıyorum ve doğduğumdan beri seninleyim, ama birlikte hayallerimizi sandala koyup, hiç açılamadık uzaklara...

Çok ağladım, çok acı çektim ve hep yalnız kaldım, ama hiç kızmadım kendime, hiç isyan etmedim...

Çünkü sevmek kutsaldı, her ne kadar bazen acıyı yudumlamanın adresi de olsa...

 

Sen ki, benim gönlüme yakışan rengarenk bir gökkuşağıydın.

 

Senin de yaşadığın karanlık gecelerin var biliyorum, ama yine de sana sesleniyorum: ‘Hadi ver elini, uzat ne olur... Bir kerecik de olsa seninle el ele, yürek yüreğe karanlığı delip, bize yakışan aydınlıklara doğru uzanalım

 

Atilla İlhan

  • 1 ay sonra...
Gönderi tarihi:

Gözlerin

 

 

 

Ve gözlerin aklıma gelir

Ve sözlerin

Gidişin gitmiyor gözümün önünden

Ve izleri derin

 

İlk değilsin bu senin bildiğin

Ve yine biliyorsun sen en son sevdiğim

 

Şimdi uzaklardasın

Ben çamlar arasında bir hastane odasında

Ciğerimde bir ince hastalık

İçimde kapanmak bilmeyen bir yara

Ve elimde sanki inadına bir sigara

Biliyorum dönmeyeceksin

Hatta arkana bile bakmaksızın

Gün gelir belki bir yuva kurarsın

Oğlun olursa benim adımı koyar mısın?

 

Gittin

Dağ gibi sevdamı devirip ardında

Gittin

Allahaısmarladık bile demedin

Sazlar çalınır Çamlıca'nın bahçelerinde

O şarkıyı bir daha hiç söyleyemedim

Şimdi elimde bir bardak çay

Ve dudağımda buruk tebessüm

Kendi kendimi üzmemeye söz verdim

Ve ben seni hayatımın bir musalla taşının

en yakın yerinde sevdim

 

Uğur Arslan :clover:

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.