Zıplanacak içerik

Featured Replies

Gönderi tarihi:

ŞİRK

 

Hamd, Alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. Salâtü Selâm, Rasûlullah’ın, Ehlinin, Sahabesinin ve de kıyamete kadar, onları dost edinenlerin üzerine olsun...

Tevhidin şirkle olan savaşı, Nûh Aleyhisselâm’ın kavmini, putlardan sakındırıp sadece Allah’a ibadete davet ettiği günden beri devam etmektedir.

Nûh Aleyhisselâm’dan sonra da Rasüller geldi ve gönderildikleri toplumları yalnız Allah’a ibâdet etmeye davet edip tapınageldikleri şeylerin ibâdete layık olmadıklarını onlara anlattılar. Bu hak batıl mücadelesi, Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem gelinceye kadar da böylece devam etti. Allah Resûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem kendisine nübüvvet verilmeden önce de çevresinde “sâdıkû’l-emîn/doğru ve güvenilir” olarak bilinmesine rağmen onları tevhide, yalnız Allah’a kul olmaya davet ettiğinde, “yalancılık ve sihirbazlıkla” suçlandı.

İşte bu, toplumlarını şirkten arındırarak tevhid inancına çağıran her peygamberin karşılaştığı bir durumdur. Bu mücadele her zaman varolmuştur.

Tevhid inancının varlığı ile yokluğu arasında tehlikeli bir nokta olması hasebiyle şirk ve çeşitleri hakkında kardeşlerimizi biraz daha aydınlatmayı hedef edinerek risâlemizi sunuyor ve Allah’tan başarı diliyoruz.

“Allah, kendisine ortak koşanları bağışlamaz. Bundan öte dilediğine, dilediği kimse için bağışlar. Her kim Allah’a ortak koşarsa, şüphesiz büyük bir iftirada bulunmuştur” (Nisâ, 4/48).

“Şüphesiz kim Allah’a ortak koşarsa, Allah ona cenneti haram kılmıştır ve onun gideceği yer Cehennemdir. Zalimlere orada bir yardımcı da yoktur.” (Mâide, 5/72).

İnsanın, Allah azze ve celle’ye karşı açıkça isyanı olduğu için şirk, en büyük bir suçtur. Bu hal üzere ölen kimse ebediyen Cehennemde kalacaktır. (Allah korusun).

“Şüphesiz kitap ehli ve müşriklerden Kafir olanlar, Cehennem ateşinde ebedi olarak kalacaklardır. Onlar insanların en kötüleridirler” (Beyyine, 98/6).

Öyleyse şirk nedir?

Şirk; Allah’a zatında, sıfatlarında, hükmünde, ulûhiyet, ibadet veya mülkünde ortağı, dengi bulunduğuna inanmak ve bunu kabul etmektir. Küfür nasıl imanın zıttı ise, şirk te tamamen Tevhidin zıttıdır. [1]

 

Şirkin Çeşitleri:

 

1. Büyük Şirk

 

Birşeyi Allah’a denk tutup ona ibadet etmek, İlah’mışcasına ona itaâtte bulunmak, hem onun hem de Allah’ın emirlerini denk görerek ortak koşmak, veya o şeyi Allah hükmünün önüne geçirmektir. Bazı hallerde Allah’ın hükümlerinin geçerli olamayacağına inanmak ta bu kabildendir. Kişi bu durumda geçerli gördüğü kanunları Allah’ın hükümlerine tercih ettiği için bilerek-bilmeyerek şirke düşmüş olur. Şüphesiz bu kelimenin tek anlamıyla, şirkin en ağırı olup bu durumdaki kimse İslâmdan çıkmış ve bu durum üzere ölen kimse de ebedî cehennemde kalmak üzere müşrik olarak ölmüştür. (Allah korusun).

Bunun da bazı kısımları vardır; [2]

 

• İtaâtta Şirk

 

Allah’ın hükmünden başkasını kabul etmek, meşrû görmek veya onun Allah’ın hükmünden üstün yönleri olduğuna inanmaktır. Hüküm ve hakimiyet yalnızca Allah’a has bir haktır. (Hiçbir mahlûkun hükme ehliyeti yoktur. İnsan yalnızca Allah’ın hükümlerini uygulamakla memurdur),

“Hüküm yalnız Allah’ındır” (Yûsuf, 12/40).

Allah’a isyan olan bir ameli helal görecek kadar alim veya şeyhlerine uyanlar (Allah korusun) bu sınıftadırlar.

“(Yahudiler) Allah’ı bırakıp alimlerini (hahamlarını); (hıristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rabler edindiler” (Tevbe, 9/31)

Allah Resûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem Tirmîzi’de yer alan sahih bir hadiste bu ayeti Adiy b. Hâtim’e, “Hıristiyanlar alimlerine helali haram, haramı da helal kılmalarında itaât ediyorlardı. Kim Allah’tan başkasına şeriat koyma, (hayata tümüyle yön verme) hakkı iddia ederse Allah’tan indirileni inkar etmiştir” -şeklinde açıklamış, sonra da şu ayeti okumuştur,- “Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler, işte onlar kafirlerin ta kendileridirler” (Mâide, 5/44).

Emir ve yasaklama hakkı, sadece Allah’ındır,

“Bilesiniz ki, yaratmak ta, emretmek te O’na mahsustur” (A’raf, 7/54).

“Bilesiniz ki, ... O’na mahsustur” ifâdesi, bu hakkın başkasına nisbetin asla mümkün olmadığına açık bir delildir. Ayette görüldüğü üzere yaratma ve emretme hakkını, Allah’tan başkasına nisbet eden kimse İslâm milletinin dışına çıkmış, müşrik olmuştur.

Yarattıkları üzere yegâne tasarruf sahibi olan yalnız Yaratıcıdır, Allah azze ve celle’dir. Yarattıklarının yararına olanı en iyi bilen de sadece O’dur. O’ndan başkası hiç bir şey yaratmamıştır.

Allah’tan başkası, yaratılmış olduğundan acizdir, kendinde bile bilmediği sayısız husus vardır. İnsan bunu bile bilmekten âcizken yaratılmışlara uygun ve yararlı olanı nereden bilebilir ki? Bu da gösteriyor ki, insanlar tarafından hayata bir sistem olarak yön vermesi üzere konulan bütün kanun ve düzenler batıldır. Hiçbirisiyle hüküm vermek asla câiz değildir. Hakimiyet ancak Allah’ındır, O’ndan başkasının, kendinden bir hüküm getirme hakkı asla yoktur. (En maddesel konularda bile insan, dün inkar ettiğini bugün ikrar veya dün ikrar ettiğini bugün inkar ediyorsa bu âciz haliyle -Yaratıcısını ve de O’nun hükümlerini inkar ederek- ortaya koyacağı hayat sistemi elbette batıl olacak ve elbette her şeyi ilmiyle kuşatan hiçbir noksanlığı olmayan yüceler yücesi Allah’ın kanunları yegâne, alternatifsiz doğrular olacaktır). Allah’tan başkasının kanunlarına Kur’âni ifadeyle, “Cahiliyye hükümleriyle hükmetme” denilmektedir. Burada Allah azze ve celle, kendi hükmü dışında geçerli veya hayırlı olabilecek bir hükmün olmadığını açık ve kesin olarak bildirmiştir. [3]

 

• Duâda Şirk

 

Hastalıktan şifa, musibetten afiyet, rızık genişliği vb. gibi ancak Allah’ın kâdir olduğu hususlarda ister Peygamber veya alim olsun, ister salih bir kul olsun mahluklardan medet ummak ya da Allah’a yapılan duâda onlara seslenip aracılar kılmak bu kabildendir. Zira onlar da duâyı yapan gibi yaratan değil amellerini kesbeden kullardır. Şifa bulmak veya nazar vs.’den korunmak için muska vb. şeyler edinmek te böyledir, Allah Rasûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem, “şüphesiz, muska ve temîmeler şirktir” ve “Kim boynuna muska takarsa Allah ona afiyet vermesin” buyurmuştur. [4] Duâ ibadettir ve de tüm ibâdetler ancak Allah’a mahsus kılınmalıdır. Allah’a ibâdette hiçbir şey, hiçbir kimse ortak edilemez,

“De ki: ben, yalnızca sizin gibi bir beşerim. (Şu var ki) bana, ilâh’ınızın sadece bir ilâh olduğu vahyolunuyor. Artık her kim, Rabbine kavuşmayı umuyorsa, salih amel yapsın ve Rabbine ibâdette hiçbir şeyi ortak koşmasın” (Kehf, 18/110)

“Allah’ı bırakıp ta sana fayda veya zarar vermeyecek şeylere tapma. Eğer bunu yaparsan, o taktirde sen mutlaka zalimlerden (müşriklerden) olursun” (Yûnus, 10/106). [5]

 

• Niyet ve Gâyede Şirk

 

Genellikle amellerde ortaya çıkan ve kişinin tümden Allah’a itaattan yüzçevirmesi, uzaklaşması şeklindeki şirktir. Amelini dünyevî çıkarlar için yapan Allah’ın rızasını gözetmeyen kişi bu şirke düşmüş olur, ki bu itikadî bir şirktir.

“Kim, (yalnız) dünya hayatını ve onun zinetini istemekte ise, onların işlerinin karşılığını orada onlara tam olarak veririz ve onlar orada hiçbir zarara uğratılmazlar. İşte onlar, ahirette kendileri için ateşten başka hiçbir şeyleri olmayan kimselerdir; (dünyada) yaptıkları da boşa gitmiştir, halen yapmakta oldukları şeyler zaten batıldır” (Hûd, 11/15-16). [6]

 

• Sevmede Şirk

 

Başkasını Allah’ı sever gibi ya da O’ndan daha fazla sevmekledir. Bu da şirktir. Sevgi ihlasla boyun eğmenin bir göstergesidir.

“İnsanlardan bazısı Allah’tan başkasını Allah’a (haşa) eşler ve benzerler edinir de onları, Allah’ı sever gibi severler. İman edenler ise daha çok Allah’ı severler” (Bakara, 2/165). [7]

 

• Hulûl Şirki

 

Birleşme anlamına gelen ittihâd sözcüğü ile de dile getirilen hulûl inancı (Allah’ın -hâşâ!- kulda çözülmesi), tasavvufa sonraları İran ve Hrıstiyan kültürleri ile yeniplatoncu felsefenin de etkileriyle ve özellikle şii tarikatlar kanalıyla girdi. Aşırı şiiler, Allah’ın önce Ali Radıyallahu anh’a sonra da imamlara ve öteki şiâ ulularına hulûl ettiğini öne sürerler. Bu akımın önemli temsilcilerinden olan (Ben İlâhım) sözünden dolayı idam edilen Hallâc-ı Mansûr, tutkularına hakim olarak nefsini eğiten kimsenin insâni niteliklerden sıyrılarak arınıp saflaşacağını, böylece Allah’ın o kula hulûl edeceğini savunur. Yaygınlaşan ve geniş bir yandaş kitlesince benimsenen bu düşünceler İbn-i Arâbi’nin sistematize ederek hararetle savunduğu Vahdeti Vücûd adı verilen tasavvuf akımının kökleşmesine yol açtı. Bu inançla insan ve Allah’ın bir bütün (?!) olarak değerlendirildiği, Allah’ın -hâşâ!- kulunda çözüleceği böylece aynı vasıflarla muttasıf olabileceği öne sürülmüştür ki, bu da maalesef bir çok tarikat tarafından öğretilegelmiştir. [8]

 

• Tasarrufta Şirk

 

Allah’ın Rububiyeti gereği O’na mahsus olan kâinattaki tasarruf ve tedbiri bir takım salih kimselere nisbet etmek, onların da bu hususta güç sahibi olduğuna inanmaktır. Bu salih insanların elbette diğer insanlardan faziletli yanları olabilir ancak bu Allah’a mahsus olan vasıflara nisbet edilmelerine varacak şekilde değildir. Peygamber de olsa bu böyledir. Örneğin mutlak gaybı Allah’tan başka kimse bilemez. Dolayısıyla Allah’tan başkasının gaybı bildiği iddiası kişiye, Allah adına bilmediği bir şeyi söylediği için büyük bir sorumluluk getirir, sahibini küfre götürür (Allah korusun),

“...Eğer gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapmak isterdim ve bana hiçbir fenalık dokunmazdı, ben sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim” (A’raf, 7/188). [9]

 

• Korkuda Şirk

 

Allah’a ve ahirete olan iman zayıflığının veya batıl inancın bir neticesi olarak kişinin; Allah’tan başkasının fayda ya da zarar verebileceğine inanması, korkuda başkalarını Allah’a denk tutmasıdır. Beşeri sistemlerin baskısından korkarak farzları terketmek de böyledir. Doğrusu insan Allah’tan korkmalı ve bu korkusu onu daha fazla itaâta sevketmelidir.

Ancak yırtıcı hayvanlardan veya bir zalimden korkmak gibi doğal korkuya gelince şer’an mümkündür ve bu da şirk sayılmaz. Allahu Teâla, Musâ Aleyhisselâm’ı şu ayette bu tür bir korkuyla vasfetmiştir,

“...Etrafını kollayarak, korkuyla oradan ayrıldı” (Kasas, 28/21). [10]

 

• Tevekkülde Şirk

 

Tevekkül, sebepleri yerine getiren insanın, Allah’ı vekil kılması, O’ndan işinde muvaffakiyet vermesini istemesi ve yalnız O’na güvenmesidir,

“Sen, ölümsüz ve dâima diri olan Allah’a tevekkül et...” (Furkân,25/ 58).

Bunun için Allah’tan başkasına veya sebeplere tevekkül etmek caiz değildir.

Şirk olan tevekkül ise; Ancak Allah’ın kudreti dahilinde olan şeylerde Allah’tan başkasına kalben tevekkül edip bağlanmaktır veya Allah’tan başkasını rızık alıp veren olarak görmektir.

Küçük şirk konusuna geçmeden önce çokların bilmeden düştüğü bazı önemli ve de hassas noktalara değinmekte yarar var, bunlar;

Şifayı mutlak sûrette doktor veya ilaca bağlamak. Din ve dünya işlerinde başarılı olmayı Allah’ın yardım ve izni olmaksızın yalnız zekâ, gayret ve çalışmaya bağlamak. Kulların kanun, hüküm koyabileceklerine dair inanış. Ölüm nedenlerini mutlak surette trafik kazalarına veya yanlış ilaç kullanımına vs.’ye bağlamak vb. gibidir. Bu izafetleri mutlak olarak yapmaktan çok sakınmalıdır. [11]

 

2. Küçük Şirk

 

Küçük şirk, İslam dairesinden çıkarmayacağı gibi tevhidin aslına da zarar vermez. Ancak bu tevhidin kemaline aykırıdır. Küçük şirk, büyük şirke yol açan vesiledir. Bunun da bazı kısımları vardır. Bunların başlıca olanlarını Allah’ın yardımıyla zikretmeye çalışacağız. [12]

 

• Kavlî Şirk

 

Allah’tan başkasına yemin etmek gibi kişinin lisanıyla işleyebileceği şirk türüdür. “..senin sayende”, “-Allah’tan başkası için- hâkimler hâkimi” gibi sözler ve de kişiyi Abdu’n-nebî, Abdu’l-hüseyin gibi isimlerle Allah’tan başkasının kulluğuna nisbet etmek bu kabildendir. “Kur’an evliya çarpsın!”, “ekmek mushaf çarpsın!” vb. sözler de bu sınıftandır. Bunların tümünden sakınmalıdır. [13]

 

• Fiilî Şirk

 

Bazı şeyleri uğurlu yahut uğursuz saymak gibi inanışlardır. Bazı hayvanları, kuşları veya günleri uğursuz saymak; uğursuz olduğu inancıyla bazı şeyleri terk etmek, kahinlere gitmek onları tasdik etmek, kayıp şeyleri bulmak üzere onlardan yardım istemek, fal bakmak veya baktırmak, niyet çekmek, türbelere para atmak, ip bağlamak (itîkad edilmemesi koşuluyla!) böyledir.

“...Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir...” (Yâ’sîn, 36/19),

Rasûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem, “Uğura inanmak şirktir” buyurmuştur. [14]

 

• Kalbî Şirk

 

Riyâ, şöhret sevgisi, bazı amelleriyle dünya ve dünyalığı ahirete tercih edercesine arzu etmek gibi hususlar kalbî şirktir.

Bunu dört şekilde inceleyebiliriz;

1. Dünyevi bir menfaat sağlamak için amel yapmaktır. Kişi, amelinin ecrini dünyada alır ahirette ise bir nasibi yoktur. Bu da büyük şirktir. [15]

2. İnsanların hoşnutluğu için yapılan Allah’ın azabından sakınma hedefi güdülmeyen amellerdir.

3. Mal edinebilmek, evlenebilmek için hacca gitmek, ganimet için cihâda gitmek veya makam elde etme gayesiyle İslâmi ilimler okumak bu tür şirktendir. Burada da hedef Allah’ın rızası değil, hevâ ve hevestir.

4. Başkalarının rızasının gözetilmediği halde huşû ve takvâsızlıktan dolayı ifsad edilmiş amellerdir,

“... “Allah ancak müttakîler (takvâ sahiplerin)’den kabul eder”” (Mâide, 5/27).

Bu amel de kişiye ahirette bir yarar sağlamaz. İyi ve kötü amel birbirine karışmış, kötü olan galip gelmiştir.

Doğruluklarına kalben itikâd edilmesi halinde bunlar büyük şirke dönüşür ki Allah azze ve celle hepimizi bunlara düşmekten korusun (Âmin). [16]

 

• Gizli Şirk

 

İbn Abbâs Radıyallahu anhümâ, “Allah ve sen dilersen” gibi bir sözün “Allah ve falanca dilerse” anlamında olduğunu söylemiş ve bunun gizli şirk olduğunu belirtmiştir. Bu ifadenin yerine “önce Allah, sonra da falanca dilerse” kullanılması gerekir. “Önce Allah, sonra da senin sayende” demeli Allah’a hiçbir varlık denk tutulmamalıdır. Buna düşen Yine “Allah’a ve sana güveniyorum” değil, “önce Allah’a, sonra da sana güveniyorum” denmelidir. Zira “ve” edatı eşitliği gerektirir. “Sonra” kullanarak derece farkını ispat etmek şarttır.

Allah Rasûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem, bunun keffâretini şöyle bildirmiştir,

“Kim Lât ve Uzza’ya yemin ederse (hemen ardından) “Lâ İlâhe İll’allah” desin. Kim arkadaşına, “Gel! bahis -iddialaşmak ve kumar- oynayalım derse, sadaka versin” [17]

Rasûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem, her tür şirkten şu duâyla Allah’a sığınmamızı bizlere öğretmiştir,

“Rabbimiz, bilerek sana ortak koşmaktan sana sığınırız, bilmediğimizden de bağışlanmamızı dileriz” [18]

 

İmana Zarar Veren Ameller

 

• Sihir: Kalp ve bedene hastalık, ölüm vb. gibi fiziksel etkiler meydana getirebilen, eşlerin arasını açan ve cinlerle küfre düşmeye karşılık işbirliği içinde bulunan kimselerin bazı muska, üfürük, tılsım vs. ile yaptığı bir fiildir. Bu, ameli küfür olduğu gibi bu işlerle uğraşanlar da kâfirdir. [19]

• Kâhinlik: Medyumluk olarak da isimlendirilen kehânet, geleceği bildirme iddiasıdır. Kâhin veya medyum, Allah’tan başka kimsenin bilemeyeceği gaybî şeyleri, geleceği bildiğini iddia eder ki, bu haliyle Allah’ı inkar ederek kafir olmuş olur. Sözlerini doğrulayan da küfre düşer. [20]

• Sihri çözmek: Sihre maruz kalan kimseyi Allah’ın izniyle kurtarmak biri meşrû diğeri ise haram olmak üzere iki yolla mümkündür:

a) Sihri, sihirle çözmek; bu küçük küfürdür.

B) Sihri Kur’ân ve Sünnette sabit olan duâları okuyarak (rukye ile) çözmektir ki, bu câizdir.

• Falcılık ve astroloji: Bazı yıldız ve burçları, yeryüzünde meydana gelen olaylara etkili kabul etmektir ki, kişi isterse bunun Allah’ın izni’yle olabileceğine inansın şirktir. Sahibini İslâmdan çıkarır.

Kur’ân’dan öğrendiğimiz kadarıyla yıldızların yaratılma gayesi; gökyüzünü süslemek, yolcuların yollarını belirlemesi ve “Mele-i A’la”yı dinlemeye kalkan şeytanların taşlanmasıdır. Ancak yıldız hareketlerinin dünya olaylarıyla karşılaştırması yapılarak benzerlikler bulunmaya gidilirse bu, tevhid akidesinin kemâline aykırı olmakla birlikte sahibini küfre götürmeyen küçük şirk olur.

• Nazarlıklar, muskalar: Mavi boncuk gibi ister belli vasıflardaki taşlar ve ayet, hadis yazılı olsun kağıtlar birlikte değerlendirilirler. Çünkü bunlar konuya delil teşkil edebilecek naslarda umûmen ele alınmıştır. Bunları iki şekilde inceleyebiliriz,

a) Kur’an’dan olmayanlar: Nisbî veya küllî etkisine inanan büyük şirke düşer. Maalesef bunların koruduğuna inanmak veya bir musibetten kurtulmayı bunlara bağlamak vb. gibi çarpık inanışlar halk arasında yayılagelmiş, böylece fâsid itikadlara zemin hazırlanmıştır. Bunlardan şiddetle sakınmalıdır.

B) Kur’an’dan olanlar: Mütekaddim ulemâdan muhtevanın yalnızca Kur’an ayetleri olması şartıyla bunun câiz olduğuna dâir bazı rivâyetler söz konusu ise de asıl olan delillerin umûmiliği nedeni ile bunun haram oluşudur. Bundan kaçınmalıdır.

• Okuma (Rukye): Kur’ân veya Sünnette yer alan; cin ibtilâsı vs. hastalara şifa için okunan zikir ve duâların tümüne verilen addır.

Rukyenin meşrû olabilmesi için; a) Allah’tan başkasına güvenip ondan medet ummak gibi haram şeyler içermemesi, B) Mânasının anlaşılır olması, c) Arapça olması (bilmeyen şifa için kendi dilinde duâda bulunur), d) Allah’ın izni olmadıkça şifanın hasıl olmayacağına inanılması şeklinde bazı kâideler vardır.

Şifa için bilezik, ip veya değişik vasıflardaki taş vs. edinmek gibi mezkûr kâidelerin dışında olan rukye, haram olur.

Zarar ve yarar ancak Allah’ın izniyledir. Allah bütün yaratılmışlar üzerinde tek kuvvet ve kudret sahibidir. Her kim böyle şeylerin hayır ve şerre neden olduğuna inanırsa büyük şirke, bu yalnız bir şüpheden ibaretse küçük şirke düşmüş olur.

Müslümanların bir çok fitne, felaket, belâya maruz kalması, kanlarının ucuz olması, zillet içinde bulunmalarının başlıca nedeni İslâm topraklarında maalesef her çeşidiyle yaygın olan şirkî unsurlardır. Akidelerinin berraklığını gideren şirkî ögeler ve gerçek tevhid akidesinden yüz çevirmelerinden dolayı Allah’ın üzerlerine boşalttığı türlü azaplara müstehak olmuşlardır.

İslâm’dan olmadığı halde İslâm zannedilerek rağbet gören bid’at ve hurafeler bunun vecîz bir göstergesidir. Oysa İslâm bunları ve bunlara götüren yolları yıkıp tevhid akidesini ikâme etmeye gelmişti!..

Müslümanlar neredeyse kendilerinden önceki müşrik kavimler gibi dinlerini oyun ve eğlece edinme tehlikesiyle karşı karşıya geldiler.

Ölmüş salihleri yüceltmeye, onlar için kurban kesmeye, duâlarında onlardan medet ummaya, kabirlerini bayram yerlerine çevirip onları tavaf etmeye başladılar. Allah Rasûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem’in, “Allah katında malukâtın en şerlileri” olarak tanımladıkları kimseler gibi kabirleri ziyaret etmek için sefer eder, oraları mescide çevirir ve onları takdis eder oldular!

Tüm bunlardan daha korkunç olan da, Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyi terkettiler!.. Beşerî sistemlerle yaşar onları destekler oldular. Onu sever ve savunur oldular! Her ne kadar değişik adlar kullansalar da onlar gibi faiz yemeye başladılar!..

Bu acı tablo karşısında, vaziyetin derdini taşıyan her müslümana, “Ey Rabbimiz! Bize yalnız Senin Hükümleri’nle yaşayabilmek için gayret edeceğimiz bir basiret, bir güç ver. Bizleri şirkin her türlü kirinden, tevhidin nûruyla temizle ve bizi dosdoğru yola ilet! Şüphesiz Sen her şeye gücü yetensin!” diye yalvararak duâ silahına sarılmak ve “Bismillah!” demek düşer! [21]

Gönderi tarihi:

Çok güzel bir yazı olmuş insan okurken acaba bende bunlardan birini yapıyormuyum(tabi bilmeyerek) diye soruyor o yüzden dikkatli bir şekilde okudum çok şükür ki bir çok eksikliğime rağmen şirke gidecek bir davranışım olmadığını gözlemledim ve herkesin şiddetle okumasını tavsiye ediyorum.

Emeğin için sağol Allah razı olsun.

Gönderi tarihi:

ben simdi muska takiyorum napcaz?:)ama takarken amacim yani bana sifa olsun fln diil ama kendini daha bi nguvende hissetmek var tabi ki.yani Allaha daha yakin hissediyorum napiim ben simdi??

Gönderi tarihi:
  • Yazar

ben simdi muska takiyorum napcaz?:)ama takarken amacim yani bana sifa olsun fln diil ama kendini daha bi nguvende hissetmek var tabi ki.yani Allaha daha yakin hissediyorum napiim ben simdi??

selamun aleyküm kardeş

abdullah ibni-i akim (r.a)rasululllah (sav) 'in şöyle buyurduğunu rivayet etti:

"kim kendisini zarardan koruması veya kendisine fayda sağlaması için bişey takarsa allah (c.c)o kimsenin korunmasını ona bırakır."

 

ruveyfi (r.a) diyor ki:rasulullah (sav)bana şöyle dedi:

"ey ruveyfi! belki hayat senin için uzun sürer.insanlara şunu haber ver:kim sakalını büküp kıvırırsa muska veya nazarlık takarsa hayvan tersi veya kemikle istinca ederse muhammed (sav) okimseden uzaktır."(ahmed-ebu davud-nesei)

"kim zararı defetmek veya fayda sağlamak için bişey takınırsa takındığı o şeye terk edilir."(ahmed -tirmizi-ebu davud)

 

 

umarım bunlar sana yetmiştir. ama anlamaya bilirsin.illede ne yapacağım diyorsan ben sana onu çıkarıp atmanı allaha sığınmanı tavsiye ederim.

allahın rahmeti ve bereketi bütün kulların üzerine olsun amin

Gönderi tarihi:

Ameller niyete göredir

 

ancak emree kardeşim selef kardeşimin paylaştığı hadisleri dikkate almalısın bence

 

İnsan ne yapmalı kendini güvende hissetmek için sorusunu sorduğumuzda

zannediyorum cevap şu olacaktır

 

Mevlamızı ve ona duymamız gereken aşkı tadmamız lazım

belki biliyoruz ama attığımız her adımda kalben bir kez Allah dememizle Allah(cc) ın bize cevap vereceğini yani maneviyat aleminde

eğer insan Bismillahirrahmanirrahim derken bunun mana aleminde Allah sevgisine vara bilyorsa bana öyle geliyorki o kişi musibetten korkmaz

gelse bile bela

kahrıda hoş der

 

üstad Bediüzzamanın uzun zaman önce Eseerinde Besmelenin tefsirinde yaptığı açıklamalar öylesanıyorum ki bu mevzuda çok alakalıdır.

 

Üstad verdiği misalde özetle bir insanın kendisine gelecek belalara azgın lara karşı ben filanca padişahın kudretini zikrederse o bundan korkar ve sana ilişmez

 

Alemlerin Rabbi Allah(cc) olduğuna göre biz her adımımızda onun adından yürürsek bizde bu sonucu alcağız biiznillah

 

Kudret sahibi Allahtır en korkulacak en sevilecek de Allahtır

bana öyle geliyorki bu hususların bilincinde olmak insana yetecektir.

 

Eğer diyecek olursanki muska bende işe yarıyor Allaha yakın hissediyorum kendimi dersen eğer

 

seni varsa güvene sokan muska değil Allaha yakın olmandır

aklımız gereğide anlarızki Allah(cc) bize yakın olması için bize himmet etmesi için muskaya ihtiyacı yoktur.

 

 

Bizde bunun farkına varıp her an ihlasla davranmayı bilmeliyiz Allah (cc) hepimize nasip etsin.(Amin)

Gönderi tarihi:

• Duâda Şirk

 

Hastalıktan şifa, musibetten afiyet, rızık genişliği vb. gibi ancak Allah’ın kâdir olduğu hususlarda ister Peygamber veya alim olsun, ister salih bir kul olsun mahluklardan medet ummak ya da Allah’a yapılan duâda onlara seslenip aracılar kılmak bu kabildendir. Zira onlar da duâyı yapan gibi yaratan değil amellerini kesbeden kullardır. Şifa bulmak veya nazar vs.’den korunmak için muska vb. şeyler edinmek te böyledir, Allah Rasûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem, “şüphesiz, muska ve temîmeler şirktir” ve “Kim boynuna muska takarsa Allah ona afiyet vermesin” buyurmuştur. [4] Duâ ibadettir ve de tüm ibâdetler ancak Allah’a mahsus kılınmalıdır. Allah’a ibâdette hiçbir şey, hiçbir kimse ortak edilemez,

“De ki: ben, yalnızca sizin gibi bir beşerim. (Şu var ki) bana, ilâh’ınızın sadece bir ilâh olduğu vahyolunuyor. Artık her kim, Rabbine kavuşmayı umuyorsa, salih amel yapsın ve Rabbine ibâdette hiçbir şeyi ortak koşmasın” (Kehf, 18/110)

“Allah’ı bırakıp ta sana fayda veya zarar vermeyecek şeylere tapma. Eğer bunu yaparsan, o taktirde sen mutlaka zalimlerden (müşriklerden) olursun” (Yûnus, 10/106). [5]

 

 

Ona bakarsak bende yıllardır boynumda kolyemin içinde muska taşıyorum ben bunu şirk olarak kabul etmiyorum sonuçta içinde yazılanları biliyorum ayeti kerimeler var içinde,yukarda anlatılmak istenilen şirk bu değil yukarda anlatılan şey Allah dışında olan şeylerden medet ummak oysaki içinde Allahın kelamının olduğu bir duanın hiç bir sakıncası yoktur,ayrıca muskaya güvenip duadan vazgeçmekten bahsediyor böyle bişey mümkün değil zaten şimdi ben boynuma muska taktım tamam herşey bitti artık başka bişey yapmama gerek yok nasılsa muskam varya zihniyetindeysek şirktir bence zaten metni dikkatli okuyunca anlaşılıyor anlatılmak istenen.

Gönderi tarihi:

emree kardeşimiz muskadan kastının ne olduğunu söylemedi ondan olasa gerek

Gönderi tarihi:

Emre Kardeş TAKTIĞIN MUSKANIN SANA YARAR SAĞLIYACAĞINA İNANMAN ŞİRKTİR.TÜRBELERDEN MEDET UMMAK TA ŞİRKTİR.MUSKADAN MEDET UMMAK TA.

 

BENİM DE BİR SORUM OLUCAK BİLEN YANITLASIN LÜTFEN.

 

MESELA İNSANLAR NE KADAR KÜLTÜRLÜ BİR ADAM DESİNLER DİYE KİTAP OKUYAN BİR KİŞİNİN YAPTIĞI DA ŞİRKMİDİR?VEYA MİLLET ONU BEĞENSİN DİYE SÜSLENİP PÜSLENEN KİMSE DE ŞİRKE DÜŞERMİ?

Gönderi tarihi:
  • Yazar

EMRE KARDEŞ TAKTIĞIN MUSKANIN SANA YARAR SAĞLIYACAĞINA İNANMAN ŞİRKTİR.TÜRBELERDEN MEDET UMMAK TA ŞİRKTİR.MUSKADAN MEDET UMMAK TA.

 

BENİM DE BİR SORUM OLUCAK BİLEN YANITLASIN LÜTFEN.

 

MESELA İNSANLAR NE KADAR KÜLTÜRLÜ BİR ADAM DESİNLER DİYE KİTAP OKUYAN BİR KİŞİNİN YAPTIĞI DA ŞİRKMİDİR?VEYA MİLLET ONU BEĞENSİN DİYE SÜSLENİP PÜSLENEN KİMSE DE ŞİRKE DÜŞERMİ?

selamunaleyküm dreadhead

senin sorunu hadislerle açıklayayım.ama bunlarda şüphe etme.çünkü güvenilir kaynaklardan alıntılar.

 

"üç grup insanla Allah kıyamet günü konuşmayacak.yüzlerine bakmayacak.temizede çıkarmayacaktır.hem onlar için pek acıtıcı bir azapta vardır.bunlar:veridğini başa kakan,elbisesini sırf gurur ve gösteriş kastıyla giyen,ve yalan yere yemin ederek malına müşteri çekenlerdir.(müslim,iman:171)

 

rasulullah (sav) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:

1.şehid olmuş bir kimsedir.o huzura getirilir de allah ona olan nimetlerini anlatır.oda mazhar olduğu bütün nimetleri tanır.kendisine

_bu nimetlere karşı ne amel işledin diye sorar.

o kul:

_senin yolunda cihad ettim.nihayet şehid edildim der.

allah:

_sen yalan söyledin.bilakis sen cüretlidir denilmek (ne güzel kılıç sallıyor desinler ) diye mukatele ettin ve buda sana denildi buyurulur.sonra emir verilirde bu kimse yüzü üzerinde sürüklenir.nihayet cehenneme atılır.

2.sonra muhakemesi görülecek bir diğer insan da ilim öğrenmiş öğrendiğini başkasına öğretmiş ve kuran okumuş olan bir kimsedir.o da getirilir.allah (c.c) ona da kendisine verdiği nimetleri anlatır.bu kimsede nimetleri tanıyıp ihtiraf eder.allah (c.c) ona da :

_bunca nimetlere karşı ne yaptın.diye sorar.

o kul:

_ilim öğrendim onu başkalarına da öğrettim ve senin rızan için kuran okudum der.allah ona da :

_sen yalan söyledin.bilakis sana alim desinler diye ilim öğrendin. ne güzel kuran okuyor desinler diye kuran okudun.ve bunlar da sana söylendi.ve allah (c.c) emir verirde o kul yüzünün üstüne sürüklenerek cehenneme atılır.

3.sonra muhakemesi görülecek kimse allahın kendisine nimetleri bollaştırdığı ve her çeşit maldan ihsan eylediği kimsedir.bu da getirilir ve allah (c.c) ona da nimetlerini hatırlatır.oda bu nimetleri hetırlayıp ihtiraf eder.allah onada:

_bu nimetler içinde ne amel işledin der.

o kul:

_hakıkında infak edilmesini istediğin hiç bir yol bırakmadımda bütün bu yollarda senin rızan için infak eyledim der.allah (c.c):

_yalan söyledin.bilakis sen bu infak ve harcamaları bu adam ne cömerttir desinler diye yaptın ve buda sana denildi buyurur.sonra emir buyurulur da o kimse yüzü üzerine sürüklenerek cehenneme atılır.

(MÜSLİM :6.C -1905)

 

sayın dreadhead

buradanda anlaşıldığı gibi gösteriş şirktir.umarım sorularına istediğin cevabı almışsındır.allah'ın rahmeti ve bereketi bütün kulların üzerine olsun amin

selamlar

Gönderi tarihi:

Açıklaman için sağol.Gerçekten önemli bir konu,Allah'ı her an hatılamamız gerektiğini anlıyorum.

  • 6 ay sonra...
Gönderi tarihi:
selamunaleyküm dreadhead

senin sorunu hadislerle açıklayayım.ama bunlarda şüphe etme.çünkü güvenilir kaynaklardan alıntılar.

.

.

.

sayın dreadhead

buradanda anlaşıldığı gibi gösteriş şirktir.umarım sorularına istediğin cevabı almışsındır.allah'ın rahmeti ve bereketi bütün kulların üzerine olsun amin

selamlar

 

Ben simdi giydigm elbiseyi gostermemek icin ciplak mi dolasmam gerekiyor???

 

Daha iyi anlayabilmem icin bana sirkin ten anladiginizi yazabilirmisiniz??

Gönderi tarihi:

sizce takılan muskanın içeriği önemli değiil mi eğer içeriğinde Kur'an ayeti varsa ne gibi bir şirk oluyor

Gönderi tarihi:

MUSKA İÇİN ŞUNLARI SÖYLEYEBİLİRİZ.

TAKILAN MUSKADAN BİR NESNE OLARAK MEDET UMMAK ŞİRKTİR.BU O TAKILAN NESNEYİ İLAHLAŞTIRMAK OLUR.BEN BUNU ŞAHSİ FİKRİMCE PUTPERESTLERİN DAVRANIŞINA BENZETİYORUM.ONLARDA ALLAH'IN YANINDA BİR TAKIM PUTLARDAN MEDET UMUYORLARDI.BUNLARI BIRAKMAK LAZIM.

 

KURAN AYETLERİ OKUMAK VE ALLAH'IN BİZDEN NE İSTEDİĞİNİ ANLAMAYA ÇALIŞMAK İSE NAMAZDAN BİLE BÜYÜK BİR İBADETTİR.İŞTE AÇIK KURAN AYETİ.

 

ANKEBUT 45

"Kitap'tan sana vahyedileni oku! Namazı/duayı yerine getir! Çünkü namaz/dua, çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyar. Elbette ki, Allah'ın zikri/Kur'an'ı daha büyüktür! Allah, neler yaptığınızı biliyor."

Gönderi tarihi:

Peki bu söyledikleriniz Cevşeni hangi katagoriye sokuyor

Zira Cebrail (a.s.) Efendimiz(s.a.v.)'e savaş esnasında gelerek zırhını çıkar bu duayı oku diye cevşeni verdiği kaynaklarda bildirilmiştir

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.