Gönderi tarihi: 2 Mart , 2013 12 yıl Arkadaşımla oturmuş konuşuyorduk, dedi ki farkında mısın durmadan kadın öldürüyorlar, kadınları bir erkekler ordusunun silahlı kuvvetleri vahşi bir batı kasabası yasasıyla pat pat öldürmekte. Kadınları öldürme meselesi yakıcıydı gerçekten ve arkadaşımın silahlı saldırı tespiti önemliydi. Bir cinsin öbür cinse açtığı bir savaştı bu ve olaylar buradan okunmalıydı. Bazı akıllı feministlerin söylediği gibi bu ideolojik bir meseleydi ve cinayetler de politikti. Bazı erkekleri de mağdur eden erkeklik ideolojisini, (ideolojiniz batsın) tarihsel kazanımlarını yeni dünya düzenindeki kadınlara kaptırmak istemeyen bir sınıf gibi düşündük, öldürülen kadınların bir hayır’ı vardı, bu kadınların hikayesini mağdur hikayesi gibi anlatanlara öfkelendik, bu kadınlar ya boşanmaya kalkıyor, ya sevgilisine kaçıyor ya erkeklere ayrılmış zamanlarda ve sokaklarda dolaşıyor yani itaat etmiyordu. Kadınlar mağdur değildi, uslu değildi, uslu olanların en fazla ağzını burnunu dağıtıp bırakıyorlardı ama öldürülen kadınlarla anlatmak istedikleri şuydu, onların bedeni aracılığıyla cezalandırılan kadın özgürleşmesiydi. Tıpkı devletin şiddetini en fazla çekenler gibi diye ekledi arkadaşım, devlet, evinde oturup, sisteme biat edenlere doğrudan şiddet uygulamaz, şiddetin öznesi itiraz edenin, karşı çıkanın bedenidir, onun bedeni aracılığıyla herkese gözdağı verir, işte tıpkı onun gibi öznenin kişisel hikayesini, vakayı aşan bir ayar şiddetiyle karşı karşıyaydık. Ve bir sınıfın iktidarı kaptırmaya niyeti olmadığı öteki sınıf üzerindeki baskı ve şiddet teknikleri tarihin kendisiydi. Ezenler ezilenler ilişkisini tarihsel tökezlemenin-gelişme demeyeceğim- genel bir şablonu kabul edersek bu ilişki biçiminin alt kümesinde ezilenlerin birbirini ezmesi, bir cinsin ötekini ezmesi, insanların hayvanları ezmesi, vb. gibi sayısız biçimde çoğaltılabilecek çeşitlemeleri mevcuttu. Tökezleyen insanlık (insanlığınız batsın) sanırım ortaya çıkara çıkara, incelmiş ezme politikaları çıkarmıştı. Politikanız batsın. Kadınlara karşı arkaik düzenin temsilcilerinin açtığı silahlı saldırılar açıkça bir savaş ilanıdır, basit bir cinsel özgürleşmenin ışığında okunamayacak kadar sınıfsaldır, çok yakından bakılırsa cezalandırılan bedenlerin sahiplerinin çoğunun yoksul olduğu görülür. Zaten dünyaya yakından bakılırsa ölenlerin, şiddete uğrayanların çoğunun da yoksul olduğu görülür, bunun için sosyoloji mastırı yapmanıza gerek yoktur. Kadınları öldürüyorlar dedik, itiraz eden kadınları, yoksul, hayat kurmaya çalışan kadınları en fazla, sonra aklımıza işçi ölümleri geldi, işçileri de öldürüyorlar durmadan, iki kuruş kazanmaya çalışırken, öldürüyorlar. Bu bir sınıf savaşıdır, onların bedeninde cezalandırılan ezilenlerin tamamıdır. Unutmayın silahlı saldırı bir savaş ilanıdır ve buna karşı çıkmak için “yemek falan pişirmemeniz”, “bedenim benimdir” pankartı açmanız azcık hafif kalır, en azından hayatta kalma mücadelesi veren kadınlar için. Sürreya Karacabey
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.