Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

yağmur


yeniceri

Önerilen İletiler

yağmur

Vâreden'in adıyla insanlığa inen Nûr

Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından

Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur

Kutlu bir zaferdir bu ebâbil dudağından

Rahmet vâdilerinden boşanır âb-ı hayat

En müstesna doğuşa hâmiledir kâinat

 

Yıllardır bozbulanık suları yudumladım

Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları

Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım

 

 

Hasretin alev alev içime bir ân düştü

Değişti hayal köşküm, gözümde viran düştü

Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde

Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü

 

 

İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin

Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla

Mehtâbını düşlerken o mühür sahibinin

Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla

Evlerin anasına dikilir yeşil bayrak

Yeryüzü avâredir, yapayalnız ve kurak

 

 

Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım

Heyûla, bir ağ gibi ördü rüyalarımı

Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım

 

 

Yağmur, gülşenimize sensiz, baldıran düştü

Düşmanlık içimizde; dostluklar yaban düştü

Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe

Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü

 

 

Bir güzîde mektuptur, çağların ötesinden

Ulaşır intizârın yaldızlı sabahına

Yayılır o en büyük muştu, pazartesinden

Beyazlık dokunmuştur gecenin siyahına

Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin

Sukûtu yâr, sevinci duâlar kadar derin

 

 

Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım

Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamış, mâzide

Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım

 

 

Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü

Yarılan göğsümüzden umutlar bîcan düştü

Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin

En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü

 

 

Melekler sağnak sağnak gülümser mâveradan

Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar

Mutluluk nağmeleri işitirler Hıra'dan

 

 

Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar

Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri

Paramparça, ateşler şahının hayalleri

 

 

Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım

O mücellâ çehreni izleseydim ebedî

Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım

 

 

Sarardı yeşil yaprak; dal koptu, fidan düştü

Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü

Kâtil sinekler deldi hicâbın perdesini

İstiklâl boşluğunda arılar nâdân düştü.

 

 

Dolaşan ben olsaydım Sâve'nin damarında

Tablosunu yapardım yıkılan her kulenin

Ebedî aşka giden esrarlı yollarında

Senden bir kıvılcımın, süreyyâ bir şûlenin

Tarasaydım bengisu fışkıran kâkülünü

On asırlık ocağın savururdum külünü

 

 

Bazen kendine âşık deli bir fırtınaydım

Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak

Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım

 

 

Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü

Mazluma sürgün evi; zâlime cihan düştü

Sana meftûn ve hayran, sana râm olanlara

Bir belâ tünelinde ağır imtihan düştü

 

 

Bâdiye yaylasında koklasaydım izini

Kefenimi biçseydi Ebvâ'da esen rüzgâr

Seninle yıkasaydım acılar dehlizini

Ne kaderi suçlamak kalırdı, ne intihâr

Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya

Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya

 

 

Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryâdım

Tereddüt oymak oymak kemirdi gurûrumu

Bahîra'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım

 

 

Haritanın en beyaz noktasına kan düştü

Kırıldı adâletin kılıcı, kalkan düştü

Mahkûmlar yargılıyor, hâkimler mahkûm şimdi

Hakların temeline sanki bir volkan düştü

 

 

Firâkınla kavrulur çölde kum taneleri

Ahûların içinde sevdan akkor gibidir

Erdemin, bereketin doldurur hâneleri

Sensiz hayat, toprağın sırtında ur gibidir

Şemsiyesi altında yürürsün bulutların

Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların

 

 

Devlerin esrarını aynalara sorsaydım

Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler

Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım

 

 

Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü

İlkin karardı yollar; sonra heyelân düştü

Güvenilen dağlara kar yağdı birer birer

Sensizlik diyârından püsküllü yalan düştü

 

 

Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini

Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir

Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini

Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir

Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından

Alsam, ölümsüzlüğü billûr dudaklarından

 

 

Madenî arzuların ardında seyre daldım

Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini

Senin için görülen bir düş de ben olsaydım

 

 

Şehirler kâbus dolu; köylere duman düştü

Tersine döndü herşey sanki; âsûman düştü

Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayalî

Hazîndir ki, dertleri aşmaya ummân düştü

 

 

Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır

Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur

Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır

Sesini duymayanlar, girdâbında boğulur

Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenîn

Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin

 

 

Saatlerin ardında hep kendimi aradım

Bir melâl zincirine takıldı parmaklarım

Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım

 

 

Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü

Sensiz, kıtalar boyu uzayan vatan düştü

Bir kölelik ruhuna mahkûm olunca gönül

Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü

 

 

Ay gibisin Güneşler parlıyor gözlerinde

Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay

Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde

Sümeyrâ'yı arıyor her damlada bir saray

Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin

Mekânın fırçasında solmayan resim senin

 

 

Yağmur, birgün elimi ellerinde bulsaydım

Güzellik şâhikası gülümserdi yüzüme

Senin visâlinle bir gülmüş de ben olsaydım

 

 

Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryân düştü

Toplumun gündemine koyu bir isyân düştü

İniltiler geliyor doğudan ve batıdan

Sensizlikten bozulan dengeye ziyân düştü

 

 

Islaklığı sanaydı âhımın, efgânımın

İçimde hicranımla tutuşuyor nağmeler

Sendendir eskimeyen cevheri efkârımın

Nazarın ok misali karanlıkları deler

Bu değirmen seninle dönüyor; âhenk senin

Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin

 

 

Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım

Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar

Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım

 

 

Yağmur, sayrılığıma seninle dermâan düştü

Beynimin merkezine ölümsüz fermân düştü

Silindi hayalimden bütün efsûnu ömrün

Bir dönüm noktasında aklıma Rahmân düştü

 

 

Nefesinle yeniden çizilecek desenler

Çehreler yepyeni bir değişim geçirecek

Aydınlığa nûrunla kavuşacak mahzenler

Anneler çocuklara hep seni içirecek

 

 

Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin

Sana mü'mindir semâ; sana muhtâçtır zemin

Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım

Bâtılı yıkmak için kuşandığın kılıcın

Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım

 

 

Kardeşler arasına heyhât, sû-i zan düştü

Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü

Şarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın

İnsanlık bahçemize sensizlik hazân düştü

 

 

Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım

Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım

Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım

Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım

Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım

Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım

Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım

Senin için görülen bir düş de ben olsaydım

Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım

Senin visâlinle bir gülmüş de ben olsaydım

Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım

Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım

Bâtılı yıkmak için kuşandığın kılıcın

Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım.

 

Nurullah Genç"

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Allah razı olsun kardeşim,

 

Nurullah GENÇ'e naat ödülünü kazandıran muhteşem şiir. Keşke bir güzellik daha yapabilseydin de hani bu şiiri ya Dursun Ali ERZİNCANLI'nın veya İbrahim SADRİ'nin okuyuşundan buraya ekleyebilseydin. Herkesin bu şiiri okuması kadar dinlemesi de gerek. İş yerindeki bilgisayarımda bu şiir yok ama evdeki bilgisayırımı yapabilirsem ben eklemeyece çalışacağım.. Selam ve saygıyla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yağmur

Vâreden'in adıyla insanlığa inen Nûr

Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından

Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur

Kutlu bir zaferdir bu ebâbil dudağından

Rahmet vâdilerinden boşanır âb-ı hayat

En müstesna doğuşa hâmiledir kâinat

 

Yıllardır bozbulanık suları yudumladım

Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları

Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım

Hasretin alev alev içime bir ân düştü

Değişti hayal köşküm, gözümde viran düştü

Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde

Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü

İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin

Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla

Mehtâbını düşlerken o mühür sahibinin

Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla

Evlerin anasına dikilir yeşil bayrak

Yeryüzü avâredir, yapayalnız ve kurak

Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım

Heyûla, bir ağ gibi ördü rüyalarımı

Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım

Yağmur, gülşenimize sensiz, baldıran düştü

Düşmanlık içimizde; dostluklar yaban düştü

Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe

Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü

Bir güzîde mektuptur, çağların ötesinden

Ulaşır intizârın yaldızlı sabahına

Yayılır o en büyük muştu, pazartesinden

Beyazlık dokunmuştur gecenin siyahına

Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin

Sukûtu yâr, sevinci duâlar kadar derin

Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım

Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamış, mâzide

Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım

Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü

Yarılan göğsümüzden umutlar bîcan düştü

Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin

En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü

Melekler sağnak sağnak gülümser mâveradan

Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar

Mutluluk nağmeleri işitirler Hıra'dan

Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar

Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri

Paramparça, ateşler şahının hayalleri

Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım

O mücellâ çehreni izleseydim ebedî

Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım

Sarardı yeşil yaprak; dal koptu, fidan düştü

Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü

Kâtil sinekler deldi hicâbın perdesini

İstiklâl boşluğunda arılar nâdân düştü.

Dolaşan ben olsaydım Sâve'nin damarında

Tablosunu yapardım yıkılan her kulenin

Ebedî aşka giden esrarlı yollarında

Senden bir kıvılcımın, süreyyâ bir şûlenin

Tarasaydım bengisu fışkıran kâkülünü

On asırlık ocağın savururdum külünü

Bazen kendine âşık deli bir fırtınaydım

Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak

Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım

Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü

Mazluma sürgün evi; zâlime cihan düştü

Sana meftûn ve hayran, sana râm olanlara

Bir belâ tünelinde ağır imtihan düştü

Bâdiye yaylasında koklasaydım izini

Kefenimi biçseydi Ebvâ'da esen rüzgâr

Seninle yıkasaydım acılar dehlizini

Ne kaderi suçlamak kalırdı, ne intihâr

Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya

Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya

Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryâdım

Tereddüt oymak oymak kemirdi gurûrumu

Bahîra'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım

Haritanın en beyaz noktasına kan düştü

Kırıldı adâletin kılıcı, kalkan düştü

Mahkûmlar yargılıyor, hâkimler mahkûm şimdi

Hakların temeline sanki bir volkan düştü

Firâkınla kavrulur çölde kum taneleri

Ahûların içinde sevdan akkor gibidir

Erdemin, bereketin doldurur hâneleri

Sensiz hayat, toprağın sırtında ur gibidir

Şemsiyesi altında yürürsün bulutların

Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların

Devlerin esrarını aynalara sorsaydım

Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler

Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım

Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü

İlkin karardı yollar; sonra heyelân düştü

Güvenilen dağlara kar yağdı birer birer

Sensizlik diyârından püsküllü yalan düştü

Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini

Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir

Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini

Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir

Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından

Alsam, ölümsüzlüğü billûr dudaklarından

Madenî arzuların ardında seyre daldım

Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini

Senin için görülen bir düş de ben olsaydım

Şehirler kâbus dolu; köylere duman düştü

Tersine döndü herşey sanki; âsûman düştü

Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayalî

Hazîndir ki, dertleri aşmaya ummân düştü

Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır

Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur

Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır

Sesini duymayanlar, girdâbında boğulur

Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenîn

Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin

Saatlerin ardında hep kendimi aradım

Bir melâl zincirine takıldı parmaklarım

Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım

Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü

Sensiz, kıtalar boyu uzayan vatan düştü

Bir kölelik ruhuna mahkûm olunca gönül

Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü

Ay gibisin Güneşler parlıyor gözlerinde

Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay

Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde

Sümeyrâ'yı arıyor her damlada bir saray

Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin

Mekânın fırçasında solmayan resim senin

Yağmur, birgün elimi ellerinde bulsaydım

Güzellik şâhikası gülümserdi yüzüme

Senin visâlinle bir gülmüş de ben olsaydım

Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryân düştü

Toplumun gündemine koyu bir isyân düştü

İniltiler geliyor doğudan ve batıdan

Sensizlikten bozulan dengeye ziyân düştü

Islaklığı sanaydı âhımın, efgânımın

İçimde hicranımla tutuşuyor nağmeler

Sendendir eskimeyen cevheri efkârımın

Nazarın ok misali karanlıkları deler

Bu değirmen seninle dönüyor; âhenk senin

Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin

Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım

Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar

Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım

Yağmur, sayrılığıma seninle dermâan düştü

Beynimin merkezine ölümsüz fermân düştü

Silindi hayalimden bütün efsûnu ömrün

Bir dönüm noktasında aklıma Rahmân düştü

Nefesinle yeniden çizilecek desenler

Çehreler yepyeni bir değişim geçirecek

Aydınlığa nûrunla kavuşacak mahzenler

Anneler çocuklara hep seni içirecek

Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin

Sana mü'mindir semâ; sana muhtâçtır zemin

Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım

Bâtılı yıkmak için kuşandığın kılıcın

Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım

Kardeşler arasına heyhât, sû-i zan düştü

Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü

Şarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın

İnsanlık bahçemize sensizlik hazân düştü

Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım

Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım

Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım

Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım

Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım

Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım

Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım

Senin için görülen bir düş de ben olsaydım

Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım

Senin visâlinle bir gülmüş de ben olsaydım

Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım

Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım

Bâtılı yıkmak için kuşandığın kılıcın

Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım.

 

Nurullah Genç"

 

 

Okuyamadım okuyamıyorum gözyaşlarım müsade etmedi okumama.....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu şiiri çok severim..

Hayatımda okuduğum en güzel şiir diyebilirim....

Bu arada sesli şeklini bulamadım bulan arkadaşım varsa paylaşsın lütfen.. Şimdiden teşekkürler..

 

Kralx bugün bilgisayarımı çökertip yeniden kurup D'ye ulaşacağım Allah'ın izniyle ve yarın belki yüklerim. Bilgisayarım bozuk demiştim ya hala bir uğraşıp da tamir etmedim. Bu arada bu işyerindeki bilgisayarım.

selamlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Allah'ım çok şükür...Nihayet bilgisayarımı tamir ettirdim... Ben halledemedim para da veresim yoktu ama...Gecikmeden dolayı çok çok özür diliyorum...

 

Sıralamayı bilmiyorum ama : KENDİ YÜKLEMEMDİR...

 

Dursun Ali Erzincanlı: YAĞMUR

İbrahim SADRİ : YAĞMUR

 

Bir iki de eşantiyon yapmak zorundaydım bu kadar geciktikten sonra:

 

Dursun Ali Erzincanlı: Sen Yoktun

İbrahim Sadrı : Ses ver yiğidim (Muhteşem...)

 

Yalan Dünyasın: Söyleyeni bilmiyorum ama müthiş bir tınıyla söylüyor...

 

http://www.hemenpaylas.com/download/101804...ALLARI.rar.html

 

Selamün aleyküm...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 ay sonra...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.