Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2012 13 yıl “Borçlanıyoruz, borç batağındayız” denildiği zaman, bir zamanlar S.Demirel Başbakan “Borç yiğidin kamçısıdır!” derdi hep... Artık Erdoğan da aynı sözü tekrarlar oldu... Gelin şimdi şu başbakanların “kamçılanan yiğit” denen insanların başına neler geliyor bir göz atalım... 13 Nisan itibariyle bireysel kredi kartı harcamaları bir haftada yüzde 1.1 oranında artarak 58 milyar 391 milyon TL oldu. Artış, geçen yılın aynı döneminde göre yüzde 29.7 oranında. Kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin yıllara göre artışı ise trajik: 2006’da 12.624 kişi… 2007’de 140.213. 2008’de 375.653. 2009’da 597.848. 2010’da 487.822. 2011’de ise 570.428 kişi kredi kartı borçlarını ödeyemiyor. Rakamlar Merkez Bankası ve Kalkınma Bakanlığından.... Bu rakamlar , “kamçılanan yiğitlerin” hikayesinin özet hikayesidir... O zaman can alıcı soru şudur: "Bu yiğitlere ne olacak?" Yanıt açık ve net... "Eğer böyle giderse kamçılanarak ölecek!" Yiğit kamçı arsızı oldu, kamçı bağımlısı oldu. Yiğit mazoşist oldu. Yiğit yiğitliğini unuttu. Anlatıyor Başbakan, “Borç yiğidin kamçısıdır.” İyi de bu kamçı kimin elinde?.. HÜKÜMET BUNU DA KAMUOYUNA SORABİLİR Mİ Artık âdet oldu. Hemen her hafta bir kamuoyu yoklaması yapılıyor. Konu ne olursa olsun yeter ki, hükümetin işine yarayacak bir sonuç çıksın… Örnek; okullarda Kuran dersi verelim mi? Haydi bakalım. “Efendim yüzde şu kadar “evet” dedi, "toplum büyük çoğunlukla onaylıyor.” Vay be… Ya da “özgürlüklerin artmasını destekliyor musunuz?” Bu “özgürlükler” neyse artık? İçeriği yok. Sadece “özgürlükler”. Kim desteklemez? Neden Suriye politikaları hakkında bir kamuoyu yoklaması yapılmıyor? Sorsanıza halka; “Suriye’deki rejimi silah zoruyla yıkmaya çalışanları, sizin vergilerinizle besleyelim mi?" “Onlara Türkiye’de silahlı eğitim verip eylem yapmaları için geceleri Suriye’ye geçmelerine yardım edelim mi?” “Suriye ile savaşalım mı? Vs… Sorsanıza bunları, bakalım ne cevap alacaksınız? SİYASET DİNE DÖNÜŞTÜ Bazı siyasetçiler konuşmalarında dini vurgular yaptığında din siyasete alet ediliyor diye düşünürdük. Ya da mesela resmi bir davetiyenin üzerindeki Kuran ayetlerini de aynı şekilde değerlendirirdik... Ki bu tip davranışları böyle yorumlama doğruydu… Peki bir adam Kuran-ı Kerim’i doğrudan bir davetiyeye dönüştürdüyse buna ne diyeceğiz? Siyasetin bütünüyle dine dönüşmesi mi? Haber şöyle: “Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri kapsamında, Kocaeli’nin Başiskele İlçesi Müftülüğü’nce vatandaşlara dağıtılan 400 adet Kuran-ı Kerim’in içerisinden Belediye Başkanı Hüseyin Ayaz’ın fotoğrafının ve tebrik mesajının çıkması ilçede tartışma konusu oldu. İlçedeki siyasiler dinin istismar edildiğini öne sürerken, suçlanan Başiskele Belediye Başkanı Hüseyin Ayaz, Kuran-ı Kerim’in müftülük tarafından dağıtıldığını, kendilerinin destek verdiğini söyledi.” (Haberturk- 24.04.2012)
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.