Zıplanacak içerik

Featured Replies

Gönderi tarihi:

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan demokrat olmak için elinden geleni yapıyor da ben ve benim gibiler anlamakta zorlanıyor.

 

Esasında Salı günleri parti başkanlarının grup toplantılarında yaptıkları konuşmaları kitaplaştırsam oldukça zengin bir kitap çıkar sanırım. Esasında bu toplantılar yıllar önce 15 dakikadan fazla uzayan Denizli- Fenerbahçe maçına benzetiyorum. Son maçtı ve bu uzatmayla Fenerbahçe şampiyonluğu Galatasaray’a kaptırmıştı. Bu maçla ilgili Denizli ve Galatasaray hakkında soruşturma açılmayınca ben bugünkü Fenerbahçe şike olaylarına inanmıyorum. Daha doğrusu tek taraflı yapıldığına inanıyorum.

 

Neyse konumuz şike değil, Salı grup toplantılarıyla bu maçın bağını kurma nedenim, birileri skor bekler gibi birbirlerinin konuşmalarının zamanlamasını yapıp daha çok Erdoğan’dan sonra konuşuyorlar. O zaman da grup toplantısı sanki aynı TV kanalında konuşuyor gibi oluyor.

 

Erdoğan önceki gün “Önce şu kulakların duymaya alışsın… Benim ifademde dindarlar, dinsizler diye bir ifade yok. Dindar bir gençlik yetiştirme var. Bunu yine söylüyorum, bunun arkasındayım. Sayın Kılıçdaroğlu, sen bizden, muhafazakar demokrat parti kimliği sahibi AK Parti’den, ateist bir nesil yetiştirmemizi mi diye geçiştirir amacımız yok. Biz muhafazakar ve demokrat, milletinin, vatanının değerlerine, ilkelerine, tarihten gelen ilkelerine sahip çıkan bir nesil yetiştireceğiz. Bunun için çalışıyoruz.” diye konuştu.

 

Bırakın hükümet olarak parti olarak bile dindar bir gençlik yetiştirme hakkı demokratik bir hak değildir ve bence suçtur. Aileler çocuklarını istedikleri gibi yetiştirebilirler –Ki bence onun bile bir sınırı vardır, faşist yada hırsız çocuk yetiştirme suç olmalıdır- ama bunu hükümet yapamaz. Hükümet bunu yaptığında dini devlet işlerine sonuna kadar bulaştırmış olur ki bu da zaten olduğunu söyledikleri yada sandığımız laisizme aykırıdır.

 

İkinci konu dindar çocuk yetiştirmemenin karşılığı ateist çocuk yetiştirmek değildir.

Çünkü ateizm yetiştirmekle olacak bir şey değildir.

Hangi bölge yada ülkede doğarsanız doğun ilk olarak ateist doğarsınız.

Çocuk dinsiz doğar, dini bilgileri çocuklara bizler veririz...

 

Bunu yapmak için çok zorlanmayız esasında, çocuk doğduğunda “Maşallah”la başlarız, hastalandığında “Allah şifa versin”le devam eder (Ki çocuk korunmadığı için hastalanır) sınava gireceğinde “İnşallah”la okula gönderir, sevdiğini “Allahın izni”yle ister, iki taraftan biri zenginse “Allah bozmasın”la dua eder, sevmediğimiz gelin yada damadı “Allahın belası” diye tanımlar, trafikten gelecek kazaları “Allah korusun” diye geçiştirir, kıskançlıklarımızı “Allahın sopası yok ki”yle savuşturur, akraba evliliğinden dolayı sakat doğan çocuklarımızı “Allahın yazgısı” diye salaklığımızı görmezlikten gelir, başımıza gelebilecek olası bir felaketi –mesela AKP’nin tekrar tek başına iktidarı gibi- “Allah yazdıysa bozsun” diyerek siyaset yapar, hırsız siyasetçiler için “Çalıyor ama Allah için iyi çalı(şı)yor” der çocuğu allak bullak ederiz.

 

Bugünlerde dünya nüfusunun yüzde 15’ine yakını ateist, yüzde 19’u da Müslüman. İnançları sıraladığımızda bugün üçüncü sırada ateizm. Esasında ikinci sırada bana göre, bunun detaylarını da yarınki yazımda yazacağım. Ateistler 2007’lere göre Mormonların 58 katı, Yahudilerin 41 katı, Sihlerin 35 katı ve Budistlerin de 2 katı bir sayıdalar.

 

Ateistlerin en büyük özelliği “Yeni bir ateist yetiştirelim” diye dertlerinin olmamasıdır.

Yukarıda yazdığım deyim yada söylenişlerin hiçbiri onlar için geçerli değildir,

Ateistin izniyle” bişey olmaz, “Ateist yazdıysa bozsun” denmez,

Yani inançsız inancımızı dakika başı insanlara yada çocuklara zikretmeyiz.

 

Erdoğan’ın bu demeci bence suç taşıyor, şeriatı getirmenin yolunu açıyor ve temelini kuruyor.

Bunu araştıracak savcı var mı bilemem ama hiç umudum yok.

 

Yarına daha inançlı toplumlarla ateistlerin daha yüksek olduğu ülkelerin karşılaştırmasını yapacağım.

 

ahmetnesin Şubat 2, 2012

Gönderi tarihi:
  • Yazar

Yarına daha inançlı toplumlarla ateistlerin daha yüksek olduğu ülkelerin karşılaştırmasını yapacağım.

ahmetnesin Şubat 2, 2012

 

Başbakan ERDOĞAN’IN BİLMEDİĞİ ATEİSTLER…

 

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önceki gün söylediği “Dindar çocuklar yetiştireceğiz, sizin gibi ateistler değil!..” tümcesi oldukça tepki çekti. Ben de dün hükümetlerin ve devletin böyle bişey yapmasının suç olduğunu yazdım.

 

Sorun esasında bununla bitmiyor, esas sorun birisinin “Ateistim” demesiyle başlıyor.

Çünkü ateiste suçlu gözüyle bakılıyor.

 

Başbakanlar yada kendilerine göre belli bir yere gelmiş insanlar konuşurken dikkat etmeliler, araştırma yapmalılar.

Türkiye’de kaç ateist olduğuna dair sağlıklı bir veri yok, esasında halkının çoğunlukla Müslüman olduğu ülkelerde bunu doğru saptayabilmek biraz zor çünkü ciddi bir mahalle baskısı var bu konuda.

Ama ben uzun zamandır Türkiye’de ciddi oranda Teist (Tanrı yada tanrıların var olduğuna inanır, tanrılar sonsuz güce sahiptirler, evrene müdahele ederler…) ve Deist (Teistlerin aksine Tanrı evrene müdahele etmez…) olduğuna yani Tanrıya inanan ama dinle fazla haşır neşir olmayan büyük bir kesim olduğuna inanıyorum.

 

Bu kişiler Müslüman olduklarını söyleseler de İslamın şartlarını yerine getirmezler.

Oysa Kur’an, dolayısıyla İslamiyet size bu hakkı vermiyor.

 

Dine ve Allaha inanmanın insan üzerinde bir kolaylığı var,

Başa çıkamayacağınıza inandığınız bir takım olayları Allaha havale ediyorsunuz.

O zaman siz yada size o şartları yaratan hükümet ve devlet paçayı kurtarıyor, protesto etmiyorsunuz.

 

Dün de yazdığım gibi “Allah korusun – Allah bilir”le başlayan konuşmalar başladığında iş sizden çıkıyor, diyelim ki ağır hastasınız, işi Allaha havale ettiğinizde, sizin yaşam şartlarınız, bu şartlarınızı iyileştirmeyen devlet ve hükümet, sağlık konusundaki eksiklikler nedeniyle kimseye hesap sormuyorsunuz.

Hesap sorulmaması da hem hükümetlerin hem de devletin ciddi olarak işine geliyor.

 

Hiç hapis yatanınız var mı bilemem ama yatanlar bilir.

Hırsızlık yada cinayetten hapse girene içerdekilerin ilk söylediği “Allah kurtarsın”dır.

Yani sizin niye hırsızlık yaptığınız, neden hırsızlık yapacak kadar aç kaldığınız yada mahkemenin hiç önemi kalmamıştır artık.

Sizi kurtaracak olan Allahtır.

 

Bunları neden yazıyorum çünkü ateistlikle direkt bağlantılı. Dünyada yapılan ciddi araştırmalar var.

Dünyada ateist sayısının yüzde 50’yi geçtiği yada yaklaştığı oldukça çok ülke var.

Ateist sayısının yüksek olduğu ülkelere baktığımızda gıda, sağlık, eğitim ve konut sorunu açısından sorunlarını büyük ölçüde çözmüş ülkeler. Mesela Norveç, İsveç, Kanada, Avustralya ve Hollanda ateistlerin en kalabalık olduğu ülkeler. Ateist oranı Afrika, Güney Amerika ve Güney-doğu Asya’da oldukça azalıyor.

 

Ateistlerin çok olduğu ülkelerde çocuk ölümleri yok denecek kadar az,

Hırsızlık ve cinayet en alt seviyede,

Sağlıksız kalma gibi sorunları yok,

Eğitim de en üst seviyede.

Bunların toplamı insanların “Nasıl geçineceğim?” diye bir sorunları yok.

Yani insanoğlu rahata erdikçe dinden uzaklaşıyor.

 

Uzun yıllar yaşadığım Fransa’da hapisteki hırsızların büyük bir çoğunluğu Arap yada Afrikalı Müslümanlar.

Paris’te ateist olduklarını bildiğim bazı arkadaşlarımın arabalarında Kur’an asılı.

Nedenini öğrendiğimde çok şaşırmıştım: “Araplar Kur’an asılı arabaları soymuyorlar…

 

Son yıllarda Arnavutlar da oldukça kabarık oran teşkil ediyor.. Türkler küçük hırsızlıktan girmiyorlar ya uyuşturucu yada ticari suçlardan. Ticari suçlar derken ufak bir şeylerden bahsetmiyorum, Fransız bankalar neredeyse hiçbir Türke ticari hesap yada çek hesabı açmıyor. Çünkü büyük bir çoğunluğu hep iflas göstermiş ve paraları cukka etmiş yada aldığı ticari çekle büyük oranda mal satın alıp satmış ama kendisi ortada yok. Nasıl mı yok, şirketi “X” kişiye kurduruyor, o kişiye 50 bin Euro veriyor ve onu ülke dışına gönderiyor. Fransız polisi artık ülkesinde olmayan birisini yıllarca arıyor.

 

Fransa’da ateist oranı yüzde 48’le 56 arasında, var olan sorunlarını grevlerle, gösterilerle savaşarak çözüyor.

1 Mayıs’ta polis ara sokakların başında duruyor, nedenini sorduğumda çok şaşırmıştım,

Anayola yanlışlıkla araba girmesin diye bekliyorlarmış... Bizde de biber gazı sıkmak için bekliyorlar.

Gönderi tarihi:

(Ülkeyi yönetenlere mektup)

 

Çok saygıdeğer yöneticiler, siyasetçiler...

Bu yaşıma kadar ne zorunlu din dersleriniz ikna edebildi beni ne de darbeci askerlerinizin meydanlarda okuttuğu ayetler... Hutbeci Kenan Evren'e de 'Hadi oradan!' dedim, tarikat lideri dostu başbakanlara da...

Anlayacağınız ben çok inançlı bir inançsızım.

 

Durumum ortadayken siz kalmış 'dindar bir nesil yetiştireceğiz' diyorsunuz. Yani benim ve benim gibilerin çocuklarını 'dindar' yapma sevdanızdan bahsediyorsunuz. Normal bir ülkede yaşasak buna katıla katıla gülerdim ama ne yazık ki gülemiyorum.

 

Beni korkutuyorsunuz!

 

Tanrılardan, peygamberlerden, meleklerden, şeytanlardan korkmadım hiç... 'İnsan'dan korkarım ben. Hem de çok!

Üniversitenin bahçesinde Ramazan'da sigara içtiğim için ölümle tehdit edildiğimde 18'imdeydim... 'Demokrasi ve Kadın' konusunun tartışıldığı Siyasi Tarih dersinde, İslamiyet'te kadının aşağılandığını söyleyerek ayetlerden örnekler verdiğim için ders çıkışı 100 metreyi 10 saniyenin altında koşmak zorunda kaldım. Başörtülü kızların okula girmesini savunan ben nasılsa bir anda onların hedefi oldum...

 

Gazi Üniversitesi'nin çapulcu çetesi, hızma takıyor diye burnunu kırdığında, 17'sindeydi kız kardeşim. Kızcağızı yumruklarken, 'Müslüman Türkler böyle şeyler takmaz' diye bağırıyormuş alçaklar! Kampustaki sivil polisler gülerek izlemiş. Kardeşim o okula bir daha adımını atmadı.

 

Ablam, kendini sivil polis olarak tanıtan bir manyak tarafından ölümle tehdit edildiğinde 20'sindeydi... Ankara'da, banliyö treninde, elinde Radikal'in iki eki, faili meçhul Hasan Ocak'la ilgili yazıyı okurken ablamdan kimliğini isteyen adam, adının Eylem olduğunu görünce 'Dinsiz komünist! Şu okuduğuna bak! Vatan haini bunlar!' diye bağırarak onu vurmakla tehdit etmişti.

 

Ale dostlarımızın acılarına tanıklık ettik yıllarca... Ramazan ayında oruç tutmadıkları belli olmasın diye sahurda kalkıp evde gürültü yaparlardı. Hatta birinde, uyanamayan arkadaşımı komşu kadın, 'Evladım, uyanamadın galiba!' diyerek zile basıp kaldırmıştı. O iyilik meleği komşunun Dersim, Çorum, Malatya, Sivas katliamlarını savunması da sizi şaşırtmaz herhalde!

 

Dersimli bir arkadaşıma, en yakın arkadaşının annesi aynen şöyle sorduğunda hepimiz dumura uğramıştık, 'Oğlum senin de kuyruğun var mı?'

 

Muhafazakarlık ve din adına öyle büyük acılar yaşatıldı ki bu ülkede! Anlatmaya dilim varmıyor. Siz hepsini biliyorsunuz zaten...

 

Ben bir yurttaş olarak 'Milli Güvenlik dersinin' kaldırılmasını alkışlıyorsam 'zorunlu din dersini' de kaldırmaya mecbursunuz.

 

Ulusal bayramlarda çocuklara, gençlere 'kutlama' adıyla eziyet edilmesine karşıysam onları umreye götürmenizi alkışlamam!

 

Nüfus cüzdanlarında din hanesinin bulunduğu, 'dine hakaret' adlı uyduruk bir suçlamayla karikatüristlerin bile yargılandığı bu ülkenin 'ileri demokrasiye' geçtiği savınıza çocuklar bile gülüyor.

 

Cesur bir savcı olsaydı bu sözlere dindar olmayanları hedef göstermek ve yaşam hakkını kısıtlamaktan çoktan dava açardı!

 

Siz kendi çocuklarınızı istediğiniz gibi yetiştirin ama bizim çocuklarımıza dokunmayın!!!

 

AKŞAM Gazetesi

 

Siz bugüne kadar inançsızlığını dayatmak için adam öldüren bir ateist gördünüz mü?

Bugüne kadar inançsızlığını dayatmak için başkalarına zarar veren, katliam yapan, savaş ilan eden, aydınları öldüren ateist gördünüz mü de, ateizmi dünyanın en kötü ihtimali olarak sunuyorsunuz?

 

Enine tartışıldı da, boyuna eksik kaldı.

“Hani laik ülkeydik, çocuklarımızın dindar olup olmayacağına devlet karar veremez” dendi.

“Kemalist zihniyetin yarattığı tornayı değiştirip, yeni nesilleri şimdi de oradan mı geçireceğiz” diye eleştirildi.

“Dindar kimdir, neye denir” şeklinde irdelendi.

“İsteseniz de artık bu devirde tek tornadan çıkmış gençlik yaratamazsınız” diye uyarılar yapıldı.

 

Ama…

Başbakan’ın “Biz muhafazakar demokrat bir parti olarak dindar bir gençlik yetiştireceğiz. Ateist yetiştirecek değiliz” sözündeki ikinci derecede vahim noktaya ilişen olmadı.

Halbuki Başbakan’ın bu önermesinin, ikinci bölümü olan “Ateist yetiştirecek değiliz” ciddi bir ayrımcılık içeriyordu. Ateist olma hali, olabilecek en fena şey gibi, aşağılama gibi, aklınıza gelebilecek her tür pejoratif manayı barındıran bir kelime gibi askıda duruyordu.

 

**

 

Öldürülen Tarık Dursun’un hiç hatırlanmadığı, sürgünde yaşamak zorunda kalan ateist aydınlarımızdan İlhan Arsel’in ölümünün sadece bir gazetede 2 santimetrekarelik haber olduğu, ateistlerin canları ve malları pahasına kendilerini gizlemek zorunda kaldığı bir ülkede, ateizme sövmek için herkesin sosyal bir ehliyeti oluyor tabii.

“Ne hakla” da diyemiyorsunuz… Ne de olsa yüzde 99’a karşı, paydası büyük, payı küçücük bir kesirsiniz…

ABD’de, iki yıl öncei ateist olan bir mahkum, hapishanede bir etüt grubu kurmak isteyince izin verilmemişti. Bunun üstüne, Amerikan anayasa mahkemesi şöyle dedi: “İnançsızlık da bir inançtır ve Anayasa’nın birinci maddesi olan ifade özgürlüğüne binayen, ateizm de bir din gibi muamele görmeli, ibadet etmek isteyen herkese gösterilen saygı, ateistlere de gösterilmelidir.”

Ateizm elbette bir din değildir. İnançsızlık da inanç değildir.

Ve fakat inançsızlığın bir hak olarak zerre miskal anlaşılmadığı bir hapishanede, ya da hapishane benzeri özellikler gösteren ülkelerde ateistler, “Benim inançsızlığıma inanç muamelesi yapacak, saygı göstereceksin” diye talepte bulunabilirler. Ki bence “dolaptan çıkıp” böyle de yapılmalıdır.

 

**

 

Ayrıca… Beyhude bir nefes tüketmek adına şunları da söylemeden edemeyeceğim:

Niye dindar gençlik yetiştiriyorsunuz? Bir insanın Allah korkusu olmadan iyi ve ahlaklı olamayacağını düşünmek, insanın doğasını –en hafif deyimiyle- küçümsemektir.

Sadece Allah’tan, kitaptan korktuğu için düz duran bir insan, -en amiyane deyimiyle- yamuktur.

İyi kalpli insanlar veya ahlaklı bir nesil yetiştirmek için aslında öğretilecek tek bir ayet, kural, cümle, (adına ne derseniz deyin) vardır. O da Altın Kural: Kendine yapılmasını istemediğin şeyi kimseye yapma!

Ve tabii… Madem 9 yaşında çocuk seviyesinde tartışıyoruz meseleyi… Öyleyse o minvalde ben de şu soruyla sonlandırayım mevzuyu: Bugüne kadar inançsızlığını dayatmak için başkalarına zarar veren, katliam yapan, savaş ilan eden, aydınları öldüren ateist gördünüz mü de, ateizmi dünyanın en kötü ihtimali olarak sunuyorsunuz?

İnançsızlığı hangi mantıkla tinercilikle nasıl bir tutuyorsunuz?

 

Madem konuyu açtınız, bunları da konuşacağız.

 

NOT: Dünyanın önde gelen ateistlerinden Sam Harris’in, Tanrı’nın varlığından sözeden bir din adamına “Bazılarına göre de Elvis yaşıyor” diye cevap verdiği tartışma Jewish TV Network’te (Yahudi TV Kanalı) yayınlanmıştı. Yakın zamanda ölen ateist Christopher Hitchens, “Dini kitaplardaki saçmalıklar…” diye başladığı cümlesini Amerikan Yahudi Üniversitesi’ndeki bir panelde etmişti. Paul Auster’i Yahudilerdeki “düşünce özgürlüğü zaafları” hakkında bilgilendirenleri bilgilendirmiş olayım.

 

Ezgi Başaran

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.