Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

 

Başbakan Tayyip Erdoğan liderliğinde ülkeyi üç dönemdir yöneten AK Parti hükümeti Türkiye'yi bir yandan hızla sivilleştirdiğini iddia ederken, sivilleşmenin ve demokratikleşmenin önünde temel sorunu oluşturan Kürt sorununda ise tersine hızla "askerileşmesi", güvenlik ve asayiş politikalarına "tek çare" olarak geri dönmesi de sadece Türkiye'de görülebilecek bir şey olsa gerek.

 

Yeni bir yıla umutla bakarken, 28 Aralık gecesi Uludere'nin Roboski Köyü'nde 35 masum sivilin F-16'lardan atılan bombalarla vücutlarının paramparça olmasının yarattığı derin travma gittikçe derinleşiyor. Ne AK Parti'si, ne BDP'si, ne CHP'si ve ne de MHP'si böylesine acı bir olayda bile "siyasetin çirkin yüzünü" bir kenara bırakıp acıyı paylaşmada birliktelik sağlayamadılar. Hadi dürüst olalım! Etnik kökene bakmaksızın Türkiye'de yaşayan insanlar olarak bu acıyı gerçekten ne kadar paylaşabildik? Aralarında çocukların da bulunduğu, çoğu 20 yaşın altında bu gençlerin acısını ne kadar hissettik yüreklerimizde!

 

Hadi ilk saatlerde olayın tam olarak ne olduğu belirsizdi... Gazetelerde, televizyonlarda "kaçağa" giden 35 sivil Kürt gencinin hiçbirisinin mi hikayesi yoktu? Geçmiş hikayesi, gelecek rüyası yok muydu bu çocukların?

Bir şehidin veya PKK'nın öldürdüğü insanların her birisinin hikayesi vardı da, bunların hiçbirisinin bir hikayesi yok muydu! Bütün gördüğümüz topluca gömülmelerinin resmi miydi yoksa birilerinin hikayesi, hikayeleri anlatıldı da biz mi kaçırdık?

***

Bir süreliğine İstanbul'a gitmiş olan bir arkadaşım Uludere olayı konuşulurken "sanki çok uzakta olmuş olan bir olay konuşuluyor gibi konuşuluyor" demişti! Öyle mi gerçekten! Uludere, İstanbul'a kaç kilometre uzaktır?.. İstanbul, Uludere'ye çok mu uzaktır?..

Burada, Washington'da tanıştığımız ve önceki dönem AK Parti milletvekillerinden olan bir kişi (Adını yazma iznini bu yazıyı yazarken arayıp soramadığımdan anmayacağım. Ancak isterse sonraki yazıya not düşerim) bir önceki yazı için gönderdiği e-postada aynen şunları yazmış:

 

"Olay gerçekten çok vahim ama hükümetin duruşu 1000 kez daha vahim. Kürtlerde müthiş bir duygusal kırılma yaşandı ve bunun tamiri kolay olmayacak. İslami medya ise tamamen sınıfta kaldı. Şunu anladım devlet 90'lara dönmek isterse medya (merkez-islami) dünden hazır bu işe. (...)"

 

Şu gerçeği artık kabul etmemiz gerekiyor:

 

Operasyon hatasıymış, MİT yanlış istihbarat vermiş, PKK tuzak kurmuş, dış mihraklar devreye girmiş, askerin içinden bir grup yanıltmış.. bunların gerçekten bir önemi var mı? Suçlunun veya suçluların bulunup hak ettikleri cezayı almaları için kuşkusuz var...

 

Ancak, devlet ve PKK şiddete son vermedikçe, eller tetikten çekilmedikçe Uludere'de 35 Kürt gencinin kimin talimatıyla ve hangi amaçla öldürüldüklerinin bir önemi olmayacaktır. Çünkü dün olduğu gibi yarın da Uludere'ler yaşanmaya devam edecektir.

Çok değil altı ay önce AK Parti hükümetinde "Ne olursa olsun PKK çizgisinde siyaset yapmayacağız" kanaati hakimdi. Kürt sorununun çözümünde "neyin PKK çizgisi olduğu neyin PKK çizgisi olmadığı" noktasında değerlendirmeler ve yaklaşımlar farklı olsa da, en azından hükümetin demokratikleşme adımlarını hız kesmeden devam etmesi noktasında görüş birliği söz konusuydu.

 

Pekiyi, bugün geldiğimiz nokta nedir? Hükümet, devlet bugün PKK çizgisinde siyaset yapmaktan ne kadar uzaktır? Bugün hükümetin yaptığı tam da kendilerince formüle ettikleri ve "asla yapmayacağız" dediği PKK çizgisinde siyaset yapmak değildir de nedir?

 

Eylül ayı başlarından itibaren -ben hükümet diyeyim siz devlet- Kürt sorunu ile mücadele edeceğim diye üç noktaya kilitlendi ki bunu kamuoyu önünde açıkça dile getiriyorlar:

- PKK'yı nefessiz bırakana kadar operasyonlara ara vermeden devam etmek,

- Örgütün yurtiçi (KCK) yapılanmasını tamamen çökertmek,

- Bunları gerçekleştirirken demokratikleşme adımlarını hızlandırmak.

 

İlk iki unsurun uygulamalarını hep beraber gördük, görüyoruz. PKK'yı dağda ve şehirde nefessiz bırakma yönünde olağan üstü bir gayret ortaya koyan devlet, demokratikleşme yönünde aynı gayreti ne zaman gösterecek acaba?

 

Hükümet/devlet, ne zaman bu kararı aldı bilemem ancak Uludere'deki acı olaydan iki hafta önce yeni bir karar daha almış oldukları ortaya çıktı. Resmi sıfatı olmayan ancak sözüne güvendiğim birisi PKK'nın üst düzey yetkililerini kastederek, hatta Bahoz Erdal kod adlı Fehman Hüseyin'in adını anarak aynen şu ifadeleri kullanmıştı:

"Göreceksin, hepsini indirecekler..." Yani öyle ya da böyle, öldürülecekler.

"İyi" dedim ben de: "Devlet, Fehman'ı, Murat'ı (Karayılan), Cemil'i (Bayık) öldürerek Kürt sorununu çözeceğini sanıyorsa hiç durmasın."

Uludere'nin Roboski Köyün deki facianın sebebi bu olmasın?

 

Ve son bir soru:

Hükümet, PKK terörüyle mücadele ediyorum derken Kürt sorununun gölgesiyle savaşıyor olmasın?

 

0c23c1d.jpg Ali Akel 07 Ocak 2012 Cumartesi

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.