Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2011 13 yıl "Kürt Açılımı" hüsrana uğrayan hükümet Doğu ve Güneydoğu’da bu kez "Mele-Molla" açılımı başlatıyor. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, bölgede "mele", genelde "molla" denilen kişilerin sınavda başarılı olmaları kaydıyla, sözleşmeli imam hatip olarak Diyanet İşleri kadrosuna alınacağını açıkladı.CHP bu projeye sert tepki gösterdi. Doğu ve Güneydoğu illeri için başlattığı “Kürt Açılımı” hüsrana uğrayan hükümet bu bölgeler için bu kez “Mele-Molla” açılımı başlatıyor. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, doğu ve güneydoğu illerinde toplumda sözü geçen, saygınlığı olan ve bölgede “mele”, genelde “molla” denilen kişilerin sınavda başarılı olmaları kaydıyla, sözleşmeli imam hatip olarak Diyanet İşleri kadrosuna alınacağını açıkladı. Başbakan Yardımcısı Bozdağ’ın açıkladığı “mele” projesi için bölgede etkin olan Nakşibendi, Kadiri ve Kürt kökenli Nurcu grupların dini liderleri arasındaki bazı isimlere öncelik verileceği belirtilirken bu yeni açılım projesine CHP’den tepki geldi. Eski bir müftü olan CHP İstanbul Milletvekili İhsan Özkes, “mele” projesine tepki göstererek, “İslam tarihinin en büyük yanlışlarından biri olur. AKP, Allah’tan korksun. Dinin, diyanetin ve siyasetin genetiğiyle oynamaktır, atılmak istenen adım” dedi. Diyanet İşleri Başkanlığı ise tepkileri azaltmak için yapılan açıklamada, “Yürütülen çalışmanın hedefinin Mele alımı gibi sunulması doğru değildir.Bu, din hizmetine ihtiyaç duyulan ve özellik arz eden yerlerde ihtiyacı karşılamak üzere yetişmiş eleman istihdamına ve hizmet önceliğine matuf bir uygulamadır” denildi. BOZDAĞ: 1000 KİŞİ ALINACAK Bozdağ, Hürriyet’ten Nuray Babacan’a yaptığı açıklamada, “Bu kişileri analiz ettik. Toplumda sözü dinlenen, saygınlığı olan, sözleri insanları durduran veya harekete geçiren insanlar. Bu kişilerin hizmetinden müftülük denetiminde yararlanmak istiyoruz” dedi. Bozdağ, “Diyanetin 2012’ye yönelik en önemli projesi” olarak değerlendirdiği çalışma hakkında şunları söyledi: “Doğu’da mele, bizim bildiğimiz tabirle molla denilen din eğitimi almadığı halde din bilgisi olan, toplum tarafından saygı gören isimler var. Bu kişilerden Diyanet Başkanlığı olarak istifade edebilmek için daha önce çıkardığımız kanun hükmündeki kararnamede bir düzenleme yaptık. Bu tip kişilerden, Diyanet tarafından yapılacak sınavda başarılı olmaları kaydıyla sözleşmeli imam hatip olarak yararlanmak istiyoruz. Bu bir defaya mahsus olarak kullanılacak bir düzenlemedir. 1000 kişilik bir kadro öngördük. Yaptığımız hesaplamalar 800 civarında ihtiyaç olduğu yönünde.” CAFERİ HOCALAR ALINACAK “Örneğin Iğdır ve Ardahan bölgesinde Caferiler var. Onlar arasında halk tarafından sevilen din adamları var. Onlardan da Diyanet olarak yararlanmak istiyoruz. Bir yılda bu kadroları toplumda sayılan, sevilen din adamları için kullanmayı düşünüyoruz. 4/B kapsamında sözleşmeli olarak görev yapacaklar. Sınavı Diyanet İşleri Başkanlığı düzenleyecek ve bu sınava girmek için yaş sınırı olmayacak. Gerekli analizleri yaptık. Toplumda sözü dinlenen, saygınlığı olan, sözleri insanları durduran veya harekete geçiren insanlar. Bu kişilerin hizmetinden müftülükler denetiminde yararlanmak istiyoruz. Başkaları tarafından kontrol edilmeleri de böylece önlenecek. 6 ay hizmet içi eğitime tabi tutulacaklar. Doğu illerinde imam açığımız var. Atamaya rağmen gitmeyenler oluyor. Açığı da bölgenin insanlarından gidermiş olacağız.” DİYANET’İN ENDİŞESİ HİZBULLAH MELESİ Hürriyet’ten Okan Konuralp’in haberine göre;Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın duyurduğu “mele” projesi için bölgede etkin olan Nakşibendi, Kadiri ve Kürt kökenli Nurcu grupların dini liderleri arasındaki bazı isimlere öncelik verilecek. Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde yaklaşık 2 bin camisinde kadrosu bulunmayan Diyanet, listeye Hizbullah’a yakın isimlerin sızmaması için önlem arıyor. Kadrosuz camilerin büyük çoğunluğunda din hizmetleri Hizbullah’a yakın din adamlarınca yürütüldüğü ileri sürülüyor. Hizbullah dışındaki cemaatlerin ise etkin oldukları kadrosuz cami sayısının 800 civarında olduğu tahmin ediliyor. CAFERİLERDEN ŞARTLI DESTEK Türkiye Caferileri manevi lideri Selahattin Özgündüz’den de projeye “Asimilasyon kaygımız giderilmeli” şartı geldi. Özgündüz, “50-60 Caferi imamının kadroya alınması kabul edilemez. ‘Ya hep ya hiç’ anlayışındayız. Iğdır ve Ardahan’dan daha fazla din adamımız İstanbul, Ege ve Ankara’da. 70 milyonluk Türkiye’de 100 bin kadrosu varsa Diyanet’in 3 milyonluk Caferilerin de 5 bin kadrosu olmalı” dedi. Özgündüz şunları söyledi: “Genel bütçeden Diyanet’e para ayrılması, benim verdiğim verginin bir kısmıyla bir tarafın beslenmesi anlamına gelir. Yani vergim bana hizmet olarak değil inkâr olarak dönüyor. Bir de bunun üstüne beni emrine alıp asimile etmesi kabul edilemez. Ancak asimilasyon kaygımız giderilirse, Sayın Bozdağ’ın açıkladığı projeye destek veririz, devlet bizim kurum bizim. YASAL GÜVENCE İSTERİZ Caferiler olarak Diyanet’le müzakere etmeyi ve asimilasyon olmayacağının yasal güvenceye bağlanmasını istiyoruz. Yoksa kadro tahsisinin bir lütuf gibi gösterilmesi şık olmaz. Sayın Bozdağ, ‘toplumda saygınlığı olan insanlar’ diyor. Saygınlığı olmayan cemaatimize din hizmeti veremez. Cemaat hemen terk eder onu. Dolayısıyla az sayıda kişiye kadro vermek de aramıza fitne sokmaktır. Öteden beri bizim şartlarımızdan biri Caferi Diyaneti’nin kurulmasıydı. Ancak kaygılarımızın giderilmesi halinde tek çatı altında da oluruz. Bu bağlamda sınav şartını da yadırgamıyoruz, ancak sınavın kriterlerini beraber belirlemeliyiz.” MEMUR OLMAK İSTEMİYORUZ Iğdır Ehlibeyt Mektebi Başkanı ve Hüseyin Camisi İmamı Hüseyin Yeşil: Biz Diyanet’in memuru, sözleşmeli, sözleşmesiz çalışanı olmak istemiyoruz. Şia (Caferi) din adamları bugüne kadar yıllardır böyle yaşamıştır. Çünkü memur olursa hocalık özelliğini kaybeder. Onun için bu konunun iyi düşünülmesi lazım. 1998 yılından bu yana sürekli karşımıza çıkıyor. Biz bunu bir psikolojik baskı olarak değerlendiriyoruz. Böyle bir talebimiz yok. Lütfen bizi rahat bıraksınlar. Kars’taki Caferilerin dini lideri Seyit Ahmet Erdem: Diyanet diyor ki, ‘Seni ben kabul ettim ama bana benzeyeceksin.’ Bunun manası budur. Türkiye’de camilerimizi biz kendimiz yaptırmışız. Devletin hiçbir katkısı olmamıştır. Bizim camilerimiz bağımsızdır, bağımsız olmaya da devam edeceğiz. Böyle bir çerçevede biz böyle bir kadroya girmeyi kabul etmiyoruz ve etmeyeceğiz. Her şeyden önce bize Caferilik eğitiminin sunulması gerekiyor. Ondan sonra Caferi fakültelerinden mezun olduktan sonra yasalar düzenlenir. Ve orada Diyanet İşleri Başkanlığı’nda Caferilik adı altında bir daire tahsis edilir. O açıdan onların altyapısı yapılmadan böyle bir kadroya karşıyız. Bazıları girebilir ama onlar da girdiği zaman bizden kopmuş olacaklar. Kardeşçe yaşamışız, kardeşçe yaşamaya devam etmek istiyoruz. Bu önerinin bu dokuyu bozacağı yönünde şüphemiz vardır. KARŞI DEĞİLİZ AMA ÖZERK YAPI ŞART Mustazaf-Der Genel Başkanı Avukat Hüseyin Yılmaz: Diyanet İşleri’nin ve imamların bağımsız olmasını istiyoruz. Özerk bir yapı olması lazım. Medrese çıkışlı melelerin ekonomik sıkıntıları var. Diyanet İşleri kadrosuna alınmasına olumlu bakıyoruz. Ancak, kendisine yakın gördükleri meleleri mi yoksa bağımsız olanlar mı alınacak? Gerçekten okumuş eğitim almış, birçok imam hatipliden daha İslami eğitimi olduğu gerekçesiyle değerlendirilmek amacıyla alınıyorsa destekleriz. Ancak, resmi ideolojiyi halka dayatmak amacıyla böyle bir proje varsa karşı çıkarız. Bu nedenle kuşkuyla yaklaşıyoruz. Bu hamur daha çok su çeker. Önümüzdeki günlerde belli olur. CHP: ÇOK BÜYÜK YANLIŞ ESKİ müftü ve CHP İstanbul Milletvekili İhsan Özkes, “mele” projesine tepki göstererek, “İslam tarihinin en büyük yanlışlarından biri olur. AKP, Allah’tan korksun. Dinin, diyanetin ve siyasetin genetiğiyle oynamaktır, atılmak istenen adım” dedi. Özkes, dün TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, “Açıklanan 1000 kadro projesi, eğitimli İmam Hatip ve İlahiyat Fakültesi mezunlarının by-pass edilmesidir. AKP’nin bölgedeki oy stratejisinin bir taktiğidir. AKP iktidarı Diyanet’i açılımlar koordinatörü olarak görüyor” diye konuştu. Özkes şöyle dedi: "Umarım Sayın Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ’Molla’ ve Melee’ yi ayırd edemeyecek kadar cahil değildir. ’Molla’ sadece İslam dini ile ilgili öğrenci, kadı ve bilgin gibi anlamlar taşırken, ’Melee’ , Kuran’da otuz civarında ayette geçmekte ve farklı din, inanışların ileri gelenleri ve özellikle sultacı, baskıcı gruplar anlamındadır. Sayın Bozdağ sanırım ’Lakap ve Unvanların Kaldırılması Hakkında Kanun ile kaldırılan molla unvanını geri getirmeye çalışırken Arapça ’Mellee’ ile göz boyamaya çalışmıştır. Güneydoğu’da söylenen ’Melle’ den maksat ’Molla’dır. ’Melee’ değildir." Özkes, " İktidarın toplum mühendisliği projesine diyaneti seçtiği ortadadır. AKP iktidarı, diyaneti taşeron, açılımlar koordinatörü olarak görüyor. İktidarın zorlandığı Güneydoğu politikasını diyanete ihale ettiği açıkça anlaşılıyor. Din evrenseldir, tüm insanlığa gelmiştir. Partiler üstüdür ve siyasi vesayet altına alınamaz. Allah bu yüce dini AKP iktidar için kullansın diye göndermedi. Diyanet iktidara değil, Allah’a yakın olmalıdır. Diyanet iktidarın koltuk değneği değildir. Diyaneti bu kadar siyasileştirmeyin. Bırakın diyanet siyaset üstü kalarak asli görevini yapsın" diye konuştu. Özkes, bir gazetecinin projenin hayata geçmesi durumunda ne olacağı sorusuna ise şu yanıtı verdi: " Proje, diyanetin, siyasetin en önemlisi de dinin genleriyle oynamaktır. Bu, bir Bakanın hakkı da haddi de değildir. AKP’nin dini kullandığını artık Sağır Sultan dahi duydu. Diyanet, AKP’nin arka bahçesi, arpalığı gibi kullanılıyor. Diyaneti kullanmak, İslam tarihinin en büyük yanılgısı olur. AKP Allah’tan korksun." İHTİYAÇ OLAN HER BÖLGEYE Başbakan Yardımcısı Bozdağ’ın açıkladığı proje tartışma yaratınca Diyanet İşleri Başkanlığı(Dİ bir açıklama yaparak söz konusu projenin yeni bir uygulama olmadığını savundu.Uygulamanın sadece Doğu veya Güneydoğu Anadolu bölgesine münhasır olmadığını kaydeden DİB, olayın “Mele alımı” olarak sunulmasını da doğru bulmadı. Diyanet’ten dün yapılan açıklamada şunlar vurgulandı: “Diyanet İşleri Başkanlığı’nda 1960’lı yıllardan itibaren bu alanda kendini yetiştirmiş olanlar, belirlenen kriterler çerçevesinde yapılan sınavlar sonucunda istihdam edile gelmiştir. Bu uygulama, sadece Doğu veya Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne münhasır olmayıp, ihtiyaç duyulan tüm bölgelerde uygulanacaktır. Caferi vatandaşlarımızın cami hizmetlerini yürütmek üzere daha önce benzer bir düzenleme yapılmıştır. Bu uygulama müracaat edecek Caferi vatandaşlarımız için de geçerlidir. İstihdam edilecek personelde, Devlet Memurları Kanunu’nda memur olarak atanabilmek için gereken nitelikler aranacaktır.” yenibursa
Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2011 13 yıl Güneydogu ve Dogudaki Kürtcü isyanlari baslatanlarin böyle dinci imamlar olduklari akildan cikarilmamalidir.AKP atesle oynamaya devam ediyor,ya bu ates onun ellerini yakacak ya da Türkiye'yi. saygilarla
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.