Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2011 13 yıl *** Van Depremi izlenimleri AFET BÖLGESİNDE HİYERARŞİ UYGULANMALI Van’a gittik ve bütün çalışma ekiplerinin içinde yer aldık. Bu bize gösterdi ki doğal afet sonrası uygulanması gereken tek sistem hiyerarşi... Kaymakamlıktan belediyeye, askerden sivil toplum örgütlerine hepsi ile birebir iletişime geçip yanlarında yer aldık. Deprem sonrası her birimin ayrı hareket etmesi organizasyon sorunu doğuruyor. Ayrıca yardımların düzenlenmeden afet bölgesine gönderilmesi de ayrı bir sorun. Evet, deprem haberinin ardından tüm Türkiye Van’a yardım gönderdi ama bu yardımların birçoğu hala ihtiyaç sahiplerine ulaşamadı. Girdiğimiz depolarda gördük ki mamalar bozulmuş, sobalar kırılmış... Bölgedeki bütün insanlar depremzede… Bir taraftan kendi hayatları ve yakınlarıyla ilgilenmeleri gerekirken bir taraftan da gelen yardımları düzene sokmaya çalışıyorlar, bu da sorun teşkil ediyor. Kısacası depremden sonra yapılması gerekenler şunlar olmalıydı; afetin tek bir merkezden yönetilmesi ve yardımlar Van’a dört koldan, karışık bir şekilde değil de kumanyalar hazırlanmış, bebek paketleri ve kıyafetler ayarlanmış bir şekilde ulaştırılmalıydı. Sadece depremzedelere dağıtma kısmı kalmalıydı. *** VAN'A GİTMEYE KARAR VERDİK ÇÜNKÜ... Birbirlerimizden habersiz aynı anda üçümüz de Van’a gitmek üzere planlar yapıyorduk fakat bir türlü birlikte yola çıkabileceği bir arkadaş bulamıyorduk. Ta ki kulak misafiri olunan bir telefon konuşmasına kadar… Üç kişi çıktık yola... Hilal Meriç, Emre Güneş ve Aynur Yolcu... Van’a gitmeye bir anda karar verdik… Deprem sonrasında televizyonda izlediğimiz yardım kamyonlarının uğradığı saldırılar bizi çok etkiledi. Düşündük, Türkiye’nin dört bir yanından Van’a yardım yağıyor ama nasıl oluyor da bu yardımlar insanlara ulaşmıyor? Bu görüntülere neden olan şeyi merak ettik, kendimiz görmek istedik. Çünkü sosyal paylaşım sitelerinde bu konu ile ilgili o kadar söylenti ve bilgi kirliği vardı ki sağlıklı bilgiye ulaşmak ve yardım etmek için sabaha karşı çıktık yola. *** 'UMUT DAĞITIN' Depremin üzerinden beş gün geçmişti… Van merkeze indik önce belediyenin kurduğu kriz masasına gidip zaman kaybetmeden bir şeyler yapmak istiyorduk. Kapısında yüzlerce depremzedenin bulunduğu kriz merkezine girdiğimizde karşımıza sadece iki masanın sığabildiği bir ofis, küçük defterlere not alınarak oluşturulan yardım listeleri ve telefona sadece bir kişinin cevap verdiği destek hattı çıktı. Belli ki doğru, yani yardım beklenen yerdeydik… Yardım için İstanbul’dan geldiğimizi belirterek herhangi bir görev istedik. Ellerindeki listeleri düzenlemek için vakte ihtiyacı olan görevliler bizden öncelikle psikolojileri bozuk depremzedelere battaniye, çadır yerine umut dağıtmamızı istediler. Şaşkınız ya çıktık dışarıya… Ne yapacağımızı bilmeden, kapının önündeki yüzlerce depremzedenin isim, telefon ve ihtiyaçlarını yazarken bulduk kendimizi. İlk görevimiz buydu çaresiz kabul ettik. Elimizde yüzlerce kişinin iletişim bilgisini bulunduğu liste bize bir fikir verdi. Sadece umut dağıtmak olmazdı, elimizdeki en büyük imkan olan sosyal medya hesaplarımız aracılığıyla yaydık sorunu. Mesajlarımız yayıldıkça duyarsız kalmayarak bizimle iletişime geçen kişilere tek tek verdik depremzedelerin bilgilerini, yardımlar adreslerine direk ulaşsın diye. *** BELEDİYE VE VALİLİK AYRI ÇALIŞIYOR Bu arada kriz merkezinde geçen bir konuşmaya şahit olduk, kamyon kamyon yardım geldiğini fakat depoların dolu olduğunu duyduk. Depolara sığmayan yardımların direk mahallelere gönderilmesine karar verildi. Ama şoförler can güvenlikleri tehlikede olduğu için bunu reddediyordu… Valilik ve belediye ayrı ayrı çalışıyordu, afet bölgesinde güvenliğin neden sağlanamadığını böylelikle öğrenmiş olduk. *** BEŞİKLER KIRILDI İnsanları sakinleştirmek isteyen kriz masası, bizim de dağıtımına dahil olacağımız bir kamyon çıkardı yola. Kamyon daha hedefine ulaşamadan bir grup tarafından durduruldu, biz dağıtım için inemedik bile. Güvenlik önlemlerinin alınmadığı kamyon, gözlerimizin önünde 15 dakikada boşaltıldı. Yardımlar içindeki bebek beşikleri ise kimseye ulaşamadan kırıldı olay yerinde. *** DEPOLAR DÜZENSİZ Bu tecrübemizle gündüz dağıtım yapılamayacağına karar verdik. Türkiye’nin dört bir yanından bizim gibi birçok genç gelmişti yardım için Van’a. Onlarla bir grup oluşturup, belediyenin ayarladığı bir otobüsle gittiğimiz mahallede kapı kapı gezip gerçek ihtiyaç sahiplerini belirlemeye başladık. 3 saat sonra, oluşturduğumuz 25 kişilik grup elinde listelerle depoda buluştu. Depoya girdiğimizde dikkatimiz çeken en büyük sorun ise şehirlerden gelen içinde hangi tür yardım olduğu bilinmeyen paketlerin düzensiz yerleştirilmiş olmasıydı. Dört bir koldan gıda ve bebek malzemelerini paketlemeye başladık. Güvenlik korkusu nedeniyle yardımları sabaha karşı dağıtmaya karar verdik. Gecenin dördünde çaldığımız kapıların ardındaki korku dolu yüz, elimizdeki yardım paketleri ile karşılaşınca şaşkınlıkla dolu bir gülümsemeye dönüştü. Ve yardım paketleri gerçekten ihtiyacı olana ulaştı. İki saatlik uykunun ardından tekrar buluşan grup, bu sefer yeni kapıları çalmaya başladı… *** KOMŞUMA YARDIM EDİN Kapı kapı dolaşırken öyle insanlarla karşılaştık ki, mavi brandalardan yaptıkları bir çadırda üç aile kaldığı halde, komşumuzun çadırı yok ona verin ekmeği biz nasılsa buluruz diyen… Van halkının yağmacı olduğunun büyük bir yalan olduğunu böylelikle anladık. ***
Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2011 13 yıl Yazar *** ERCİŞ'TE DÜZEN HAKİM Depremin yedinci gününde Erciş’e doğru yol aldık. İlçeye girdiğimizde ilk gözlemlediğimiz; 10 binanın yıkıldığı, birçok evin ciddi derecede hasar gördüğü Van merkezin, Erciş’e göre depremi çok daha hafif atlattığıydı. Yıkımın ve can kaybının daha fazla olduğu Erciş’te ilk durağımız İlçe Kaymakamlığı oldu. İçeride inanılmaz bir düzen hakimdi; yan yana dizilmiş masalar, çalışır haldeki bilgisayarlara girilen kayıtlar bizi şaşırttı. Yardım için geldiğimizi söylediğimiz görevli bizi, yardımların dağıtıldığı üç bölgeden biri olan Şeker Fabrikasına yönlendirdi. *** "GERÇEKTEN YARDIMA İHTİYACI OLAN ENKAZ BAŞINDA" Askerlerin kontrolünde olan şeker fabrikasındaki organize işleyiş, bize hiyerarşinin afet bölgesinde nasıl bir düzen sağladığını gösterdi. Depoda çalışan kaymakamın yönlendirilmesi ile zaman kaybetmeden askerle birlikte yardımları kamyonlara yükledik. Bir tek biz değildik Erciş’e yardım etmek isteyen, nerede kalacağını bile düşünmeden çantasını kapıp gelen birçok öğrenci vardı şeker fabrikasında. Dinlenme molamızda sohbet ettiğimiz bir askerin sözü tek kelime ile içimize işledi, “Gerçekten yardıma ihtiyacı olanın derdi bir lokma ekmek veya kalacak yer değil ki. O, enkaz başında yakınının cenazesinin çıkmasını bekliyor” Çok doğruydu bu sözler. *** ELİMİZ KOLUMUZ BAĞLANDI Şeker fabrikasından çıktıktan sonra küçük çaplı kampanyamız sayesinde Erciş’te olduğunu öğrendiğimiz grupla bir araya gelmek üzere Tarım Müdürlüğü binasına gittik. Hava kararmasıyla yine güvenlik nedeni ile elimiz kolumuz bağlanmıştı. Tesadüfen aynı yerde bulunduğumuz Tayfun Talipoğlu’la görüşmek için gelen kayıp öğretmen Dursun Demir’in ailesiyle ilk orada karşılaştık. Azra bebeği kurtaran SAR ekibinin başkanı Erdem Akın, çok ilgilendi aileyle ve zaman kaybetmemek için bizi de dahil ettiği bir arama ekibi kurup, Dursun Öğretmen’in en son görüldüğü iddia edilen çadır kente doğru hareket ettik. Arama çalışmamızı durduran ise 5.3’lük artçı sarsıntı oldu. *** ÇATLAK BİLE YOK Erdem Akın ve ekibinin sabahın ilk ışıklarına kadar çalışmalarını sürdürdüğü enkazın başına gittik. Azra bebek dahil 3 kişinin sağ çıkarıldığı, 13 kişinin ise hayatını kaybettiği binanın enkazında öyle bir manzarayla karşılaştık ki deyim yerindeyse nutkumuz tutuldu. Yerle bir olan binada gördüğümüz vazoda tek bir çatlak bile yoktu *** TAYFUN'UN ANNESİ Bu vazo kadar dirençli olmasını umuyorduk enkaz altındaki iki kişinin. Bu bekleyişe üzerine aldığı incecik bir hırkayla yanımıza gelen bir anne eklendi. Enkazın altında kalan 13 yaşındaki Tayfun’un annesiydi o. Depremin 7. gününde hem çaresizdi hem ümitliydi. Zorla çadırına gönderdiğimiz annenin oğlunun cansız bedeni öğleden sonra çıkarılabildi enkazdan. *** KİMSE EL SÜRMÜYOR Depreme işyerlerinde yakalanan insanların, iş yerlerini kapamadan ailelerine koştuğu yerler gördük. Meyve ve sebzelerin kapının önünde kaldığı bu küçük marketlere kimseni dokunmadığına tanık olduk. *** ÇADIR KENT SAKİNLERİ Sabah olduğunda Dursun Öğretmeni aramak için tekrar Kızılay’ın kurduğu çadır kente döndük. Gece fark edemediğimiz bir şeyi vardı; o da diğer depremzedelere göre çadır kentte yer bulabilenler şanslıydı. Üç dört aile bir arada da olsa, başlarını sokacakları çamurun üzerine kurulmayan bir çadırları, düzenli yemek dağıtımı vardı. Birçok depremzedenin henüz ulaşamadığı adeta bir lükstü bu… Kaynak:Van Depremi izlenimleri (Aynur Yolcu / [email protected]) *** (Hilal Meriç / [email protected])
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.