Herkes ülkesi için kaygılı.Bu sevindirici elbet.

Ama şapkalarımızı önümüze koymamız gerek artık.

 

Kendimize sormamız gereken sorular şunlar olmalı:

1- Ülkemiz yeniden Amerikanın ve Avrupanın kıskacına girmiş midir?

2- Ülkeyi bu vahim duruma, Amerika ve Avrupa yanlısı programlar ve partiler getirmedi mi?

3- Oy verdiğimiz partilerin programları ve bildirgeleri ile, Amerika ve Avrupa için mi, yoksa ülkemiz için mi çalışacaklarına bakıyor muyuz?

4- Bunca deneyden sonra kendimize bakma cesaretini kazanabildik mi? Bizim bu gidişattaki rolümüz nedir?

 

Bence bu soruların yanıtı çıkışı bulmamızı da sağlayacaktır.

1- Ülkemiz yeniden Amerikanın ve Avrupanın kıskacına girmiş midir?

9628[/snapback]

 

 

1940 lı yıllardan beri Amerikanın ve Avrupanın kıskacından

Çıkmışmıdır ki?

Eksik,

 

İkinci Dünya Savaşı yıllarında,

Ülkemizde hala bunca TV kanalı, bunca yorumcu olmasına rağmen

Bir türlü enine boyuna tartışılıp, açığa çıkartılamayan

bir "Sovyet Tehdidi" nedeniyle,

 

Milli Şefimizle beraber

Türkiye

Batı Dünyasına meyletmeye başlamıştır.

 

Hem de Atatürk'ün ısrarla

Batılı Devletlerle ikili anlaşmalar yapılmaması anlayışın rağmen

Hem de bizzat İsmet Paşa'nın

 

Büyük Devletlerle münasebet

Yırtıcı hayvanlarla aynı çuvala girmek gibidir

benzetmesine rağmen...

Türkiye'nin Balkan Paktı ve Sadabat paktı ile

geliştirdiği, bölgesel güç olma,

bağımsız olma

ve

tarafsız olma anlayışındaki

dış politikası

2.Dünya Savaşı'nda

bize adeta masal gibi anlatılan

doğru dürüst anlatılmayan, araştırılmayan bir nedenden

ötürü

Batı Dünyasına yakın

bir dış politika yönünde

değişikliğe uğramıştır.

Ben Sovyet Tehdidi derken

bunu tırnak içinde kullandım.

Dün ve bugün

Yaşamları altüst eden

bu politika değişikliğinin

boyutunun

Ekonomik mi?

Siyasi mi?

Yoksa

Askeri mi?

olduğu çok da önemli olmasa gerek.

 

Bu politika değişikliğindeki

koşullar

ve o dönemde yaşananlar

hep karanlıkta kaldı gibi...

Bir "Sovyet Tehdidi" ile

herşey rayına oturtuldu...