Φ sardunyam Gönderi tarihi: 8 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 8 Haziran , 2006 ? ? ? ? ? En yaygın olarak bilinen tanım özgür iradeyi; Önyargısız ve eğilimsiz seçim yapabilme yeteneği olarak ifade eder.... İradenin özgür olabilmesi için salt bir tarafsızlığa sahip olmalı... Ve asla ön yargı ile hareket etmemelidir.... İyi dileklerimle... Ön yargıdan uzağım, hiç kimsenin inancına müdahale etmem ya da inançsızlığına ve kimseninde benim inancıma müdahale etmesine izin vermem. Ancak inanan bir insanım, haddini bilen bir insanım, bilmediğim yerde duran bir insanım. İnancım tarafsız olmamama sebeb olmuyor. Ancak inanmayanlar için böyle değil malesef. Reddederken tarafsız olunabiliyor mu? Ve üstteki linki izlediniz mi? Değerlendirirmisiniz sevgili bilimselci... Saygılar Sevgili Alio Ölümden bahsetmiyoruz burada, yaşarken özgür değil misiniz? İstediğinizi yapamıyor, istediğiniz gibi düşünemiyor musunuz? Sizede Saygılarımı yolluyorum Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 8 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 8 Haziran , 2006 İnsan dünyaya gelişine ve dünyadan gidişine karar veremiyor... Nasıl özgürlük bu??? bir çocuk anne benı nıye dünyaya getirdin demek yerıne emınım,onun şefkatını sevgisini böyle bir varlığı sevmeyı dünyaya değişmez.. işte Allah ın verdiği sevgi ve özgürlük Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Ön yargıdan uzağım, hiç kimsenin inancına müdahale etmem ya da inançsızlığına ve kimseninde benim inancıma müdahale etmesine izin vermem. Ancak inanan bir insanım, haddini bilen bir insanım, bilmediğim yerde duran bir insanım. İnancım tarafsız olmamama sebeb olmuyor. Ancak inanmayanlar için böyle değil malesef. Reddederken tarafsız olunabiliyor mu? Ve üstteki linki izlediniz mi? Değerlendirirmisiniz sevgili bilimselci... Saygılar Sayın sardunya, Demek tarafsızsın, inancın olduğu halde... Ahlak konusu konuşuşulurken, heralde evrensel ahlakı referans alıyorsun !... Eğtim konusu vurgulandığında sanırım bilimsel eğtimi referans alıyorsun !... Sosyal adalet söz konusuysa(miras paylaşımı vs.)sanırım sosyal bilimleri referans alıyorsun !... Sosyal yardımlaşma konusunda sanırım sosyal hakları referans alıyorsun !... Aile mefhumunu inancından ayrı olarak yaşıyorsun !... Kişisel hakları, dünya insan haklarına göre değerlendiriyorsun !... En önemliside olguları, inançlardan kopuk "özgür iradeyle" değerlendiriyorsun !... Linki izledim yeni gelişmekte olan okul çocuklarına evreni ve dünyayı anlatmak için hazırlanmış, çok basit bir animasyon... Astronomi benim hobim... bu türlerini binlerce kez izledim. Ayrıca basit sayılabilecek bir gözlem evim var... Bu animasyonla, nereye varıp ne anlatmak derdiniz... Herhalde yine ayni hikaye... "Sizce bütün bunları kim yarattı ?..." Rahatlayacaksanız cevaplayayım... Ulu MANİTU* yarattı !... *=Kızılderililer'in tanrısı... İyi dileklerimle... Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 bir çocuk anne benı nıye dünyaya getirdin demek yerıne emınım,onun şefkatını sevgisini böyle bir varlığı sevmeyı dünyaya değişmez.. işte Allah ın verdiği sevgi ve özgürlük Tanrı, sevgi ve şefkat konusunda "bol kepçe" iken... Neden etleri kemiklerine yapışan afrikalı çocuklara "cimri" davranmış ?... Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Linki gören teist arkadaşlar yine konuyu tesadüfe ve yaradılışa getirmişler. Bir başka başlık altında şunu sormuştum: "Yetmiş milyar kere trilyon yıldız, insan denen varlığın, Dünya denen gezegende yaşayarak Allah'a kulluk edebilmeleri için bir denge vazifesi görebilsinler diye mi yaratılmış?" Teist arkadaşlara bakılırsa ; "Evet"... Bir de insanlar yönlerini bulabilsinler diye.... Ha bir de şeytanları taşlamak için... Bütün bu absürd konulara hiç düşünmeden "Evet" diyen arkadaşlar, konu yaşam için uygun şartların oluştuğu Dünya olduğu zaman "Olamaz... Mümkün değil... Muhakkak bir yaratıcısı olmalı" gibi dogmatik yaklaşımlar sergilemekten de geri durmazlar. Evrenin insan için yaratılmış olması kadar saçma ve absürd bir konu daha olamaz. Onlara göre bir şeyin olması için "Ol" demesi yeterli olan tanrının, insanın oluşumunu sağlayabilmesi için neden 10 milyar yıl beklediğini hesaba katmazlar. Onlara göre vardır bir hikmeti. Ancak dünyada yaşam için uygun koşulların oluşması 10 milyar yıl sürerse böyle tesadüf mü olurmuş... Hadi be... Ne tesadüfü ? 10 milyar yıl... Başlayın bakalım saymaya... Sadece saymaya ömrünüz yetmez... http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/hab...arih=2006-06-08 Şu adrese bir göz atın... Yeni bir güneş sisteminin doğuyor olabileceğinden bahsediyor. Henüz 20 milyon yaşında... Belki de 3-4 milyar yıl sonra bizimkine benzer bir sistem olacak. Tesadüf mü? Kralx yine kendince ayetler getirip koymuş... "Yaratmak bakımından siz mi daha güçsünüz yoksa gök mü? (Allah) Onu bina etti. Boyunu yükseltti, ona belli bir düzen verdi. Gecesini kararttı, kuşluğunu açığa-çıkardı. Bundan sonra yeryüzünü serip döşedi. Ondan da suyunu ve otlağını çıkardı. Dağlarını dikip-oturttu; size ve hayvanlarınıza bir yarar (meta) olmak üzere. " (Naziat Suresi, 27-33) Söyle bakalım kralx; 1- Göğün boyu nasıl yükseltilir? 2- Yeryüzü nasıl serilir? 3- Dağlar bir piyon gibi mi yerleştirilmiştir, yoksa volkanik ve tektonik hareketler sonucu muhtelif zamanlarda mı oluşmuştur? Tartıştığımız tanrı İslam'ın tanrısı değildir... Zira o, evren hakkında eski ve tamamen yanlış bilgiler vererek kendi kendini çürütmüştür... Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 bir çocuk anne benı nıye dünyaya getirdin demek yerıne emınım,onun şefkatını sevgisini böyle bir varlığı sevmeyı dünyaya değişmez.. işte Allah ın verdiği sevgi ve özgürlük Yani özgürlük değil... Bize verilen alan... Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Sevgili Alio Ölümden bahsetmiyoruz burada, yaşarken özgür değil misiniz? İstediğinizi yapamıyor, istediğiniz gibi düşünemiyor musunuz? Sizede Saygılarımı yolluyorum[/color] Yaşamak dediğiniz de doğumla başlar;ölümle biter... İstediğimiz gibi düşünme??? Karnı aç bir insan karnını doyurmak için düşünür... Hepimiz bize verilen kadar varız;bize verilen kadarını yapabiliriz... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Sayın sardunya, Demek tarafsızsın, inancın olduğu halde... Ahlak konusu konuşuşulurken, heralde evrensel ahlakı referans alıyorsun !... Eğtim konusu vurgulandığında sanırım bilimsel eğtimi referans alıyorsun !... Sosyal adalet söz konusuysa(miras paylaşımı vs.)sanırım sosyal bilimleri referans alıyorsun !... Sosyal yardımlaşma konusunda sanırım sosyal hakları referans alıyorsun !... Aile mefhumunu inancından ayrı olarak yaşıyorsun !... Kişisel hakları, dünya insan haklarına göre değerlendiriyorsun !... En önemliside olguları, inançlardan kopuk "özgür iradeyle" değerlendiriyorsun !... Linki izledim yeni gelişmekte olan okul çocuklarına evreni ve dünyayı anlatmak için hazırlanmış, çok basit bir animasyon... Astronomi benim hobim... bu türlerini binlerce kez izledim. Ayrıca basit sayılabilecek bir gözlem evim var... Bu animasyonla, nereye varıp ne anlatmak derdiniz... Herhalde yine ayni hikaye... "Sizce bütün bunları kim yarattı ?..." Rahatlayacaksanız cevaplayayım... Ulu MANİTU* yarattı !... *=Kızılderililer'in tanrısı... İyi dileklerimle... Sevgili Bilimselci Siz ne kadar tarafsızsanız! bende o kadar tarafsızım. Söylemiş olduğunuz evrensel değerlerin, sosyal bilimlerin, bilimsel eğitimin çizgilerini belirleyenlerin eksiklerini hiç tespit etmediniz mi? Siz 1400 yıl önceki cahil arab topluluğunun, o geri kalmışlıktan arındırılıp onları belli bir seviyeye getiren kuralların şimdi ki ortamda çeliştiğini söylüyorsunuz. Madem öyle bana açıklar mısınız? 2000 yıl önce ki bilimsel değerleri, eğitimin bilimselliğini, sosyal bilimleri...v.s. İnsanın gelişme aşamalarında dinin önemini yadsıyamazsınız, sizce neden Hz.Muhammed'ten sonra başka bir peygamber ve başka bir kitap gelmeyecek. Neden 1400 yıl önce son buldu, bugün neden gelmiyor? O linkte olan görüntüler gibisini mutlaka izlemişsinizdir, ancak farkedemiyormusunuz, evrenin benzerini yaprağın içine sığdıran gücün Muhteşem eserlerini. Size bir duvarın kendi kendine harç karıp, kendi kendine tuğlaları dizip yükseldiğini söylesem gülersiniz ama nedense muhteşem bir eser olan kainatın ve dünyanın kendiliğinden oluşmuş olduğuna inanıyorsunuz. Bu ne kadar bilimsel oluyor, bende onu merak ettim. Tesadüfe inanmak bilimsel midir? Selamlar Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Sevgili Alio Ölümden bahsetmiyoruz burada, yaşarken özgür değil misiniz? İstediğinizi yapamıyor, istediğiniz gibi düşünemiyor musunuz? Sizede Saygılarımı yolluyorum[/color] Yaşamak dediğiniz de doğumla başlar;ölümle biter... İstediğimiz gibi düşünme??? Karnı aç bir insan karnını doyurmak için düşünür... Hepimiz bize verilen kadar varız;bize verilen kadarını yapabiliriz... Yaşamak dediğimizin doğumla başlayıp, ölümle bittiği konusunda öğretici bilgileriniz için teşekkürler. İnsanın Karnı aç olsun, tok olsun, onun özgür düşüncesine müdahale ediliyor mu? İstediğine inanmakta özgür değil mi? istediğini düşünmekte özgür değil mi? Yalan söylerken bile özgür değil mi? Size verilen kadarının çizgilerini görebiliyormusunuz? Siz kendinizi kısıtlanmış hissediyorsanız öylesiniz, özgür hissediyorsanızda özgürsünüz. İşte düşünce özgürlüğü... Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 O zaman... Doğum yerinize siz mi karar vermiştiniz??? Ne zaman öleceksiniz??? Başını ve sonunu kontrol edemiyorsanız;gerçekte onu da kontrol edemiyorsunuzdur ya da kontrol edebileceğiniz kadarıyla uğraşıyorsunuzdur... Aslında özgür olmak ya da olmamak söz konusu değil;yani net;kalıpçı bir ayırım yapılamaz... Bugüne kadar çıkardığım en net sonuç gerçeklerin ortada,dengede olduğudur... Uçlara gidip merkezden uzaklaştıkça yalana kayarsınız... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 O zaman... Doğum yerinize siz mi karar vermiştiniz??? Ne zaman öleceksiniz??? Başını ve sonunu kontrol edemiyorsanız;gerçekte onu da kontrol edemiyorsunuzdur ya da kontrol edebileceğiniz kadarıyla uğraşıyorsunuzdur... Aslında özgür olmak ya da olmamak söz konusu değil;yani net;kalıpçı bir ayırım yapılamaz... Bugüne kadar çıkardığım en net sonuç gerçeklerin ortada,dengede olduğudur... Uçlara gidip merkezden uzaklaştıkça yalana kayarsınız... Ya siz neden bahsediyorsunuz, ben insanın yaşamından söz ediyorum, siz doğumdan, ölümden bahsediyorsunuz. Siz beyninizi ve bedeninizi yaşamınız boyunca özgürce kullanamıyormusuz? Uçlardan kastınız nedir, anlayamadım. Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 O zaman... Doğum yerinize siz mi karar vermiştiniz??? Ne zaman öleceksiniz??? Başını ve sonunu kontrol edemiyorsanız;gerçekte onu da kontrol edemiyorsunuzdur ya da kontrol edebileceğiniz kadarıyla uğraşıyorsunuzdur... Aslında özgür olmak ya da olmamak söz konusu değil;yani net;kalıpçı bir ayırım yapılamaz... Bugüne kadar çıkardığım en net sonuç gerçeklerin ortada,dengede olduğudur... Uçlara gidip merkezden uzaklaştıkça yalana kayarsınız... Peki doğum yerinize kim karar veriyor? Ya da ölümünüze? Bunlara bir tanrı karar veremez.. Zira o zaman özgür iradeye müdahale edilmiş olur ki, bu da imtihan olgusunu geçersiz kılar. Peki tanrı neden karar veremez? Sizin nerede doğduğunuz, ebeveynlerinizin yapmış olduğu seçimin bir sonucudur. Bir hastaneye gitmek, ya da evde doğum yapmak... Ya da başka herhangi bir yerde... Ölüm de öyle... Normal olarak düşünülürse, yaşam süresi insanın elindedir. Vücudunuza ne kadar iyi bakarsanız, o kadar çok yaşarsınız. Sigara, alkol ya da uyuşturucu kullanıyor iseniz, bu vücudunuzun zamanından önce yıpranmasına neden olacak ve doğal olarak da normal bir yaşam süresinden önce ölmenizi sağlayacaktır. Yediğinize, içtiğinize dikkat etmez, kolesterolunüzü göz önüne almazsanız, kalbiniz ile ilgili ciddi sıkıntılar oluşabilir ve sizi kalp krizine götürebilir. Yani yaşam süresi de çoğu zaman insanın seçimlerine bağlıdır. Bazen de psikolojiniz bozulur ve yaşam ile ölüm arasında bir seçim yaparsınız. Ölümü seçerseniz bu da sizin seçiminiz. Anlatmak istediğim; evrende ve insan hayatında bir tanrıya ihtiyaç yok. Bizi bir tanrı koruyup kollamıyor... Seçimlerimizi bir tanrı belirlemiyor. Sonuçlarını da... Başımıza gelen her türlü (istisnalar kaideyi bozmaz) iyi ve kötü şey, yine biz insanların belirli seçimlerinin sonucunda oluşuyor. Bu forumda teist arkadaşların kullandığı (daha doğrusu kullanamadığı.. Zira şekillendirmemişlerdi) bir teori vardı; "Kelebek etkisi"... Yani dünyanın herhangi bir yerinde oluşacak bir hava akımının, dünyanın bir başka yerinde fırtınaya neden olabileceğini anlatan teori... Aslında teist arkadaşların böyle bir argümanı kullanmasının hiç bir anlamı yok. Eğer başımıza gelen bir olay kendi seçimimiz değilse, muhakkak (istisnalar kaideyi bozmaz) bir başkasının seçiminden kaynaklanıyor. Yani bir diğerinin seçimi bizi etkileyebiliyor. Peki böylesi bir durumda tanrının yeri ya da etkisi nedir? Eğer tanrı, "hayır ve şerri size ben gönderiyorum" diyebiliyorsa, nasıl oluyorda sonuçlar hep bizim seçimlerimizden kaynaklanıyor. Eğer tanrı, hayır ve şerri oluşturabilmek için bizim seçimlerimizi etkiliyor ise, teistler nasıl oluyor da "irademizde özgürüz" diyebiliyor? Böyle bir ikilemin verilebilecek bir cevabı yoktur... O yüzden kader olgusunu her zaman "İslam'ın yumuşak karnı" olarak nitelendiriyorum... Evrende ya da yaşamımızda tanrının bir yeri yok. Tanrıya gerek de yok. Başımıza ne gelirse, biz insanların seçiminden geliyor. Ama kendimizin, ama bir başkasının. Bizi bir tanrı koruyup kollamıyor... Her gün yaşanan binlerce olumsuz örnek var önümüzde. Yapılan duaların da bir anlamı yok. Zira sonuçları bir tanrı belirlemiyor. Anlayacağınız dua etmek ile umut etmek arasında da bir fark yok. Bir ihtimal var ise umut da vardır.İhtimal var ise, umut edilen şey, olası sonuçların seçeneklerinden biridir. Hiç bir zaman mucize olmaz. Ölen birisinin hayata geri dönmesi için yıllarca dua edebilirsiniz... Sonucun ne olacağını hepimiz biliyoruz... Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Sevgili Bilimselci Siz ne kadar tarafsızsanız! bende o kadar tarafsızım. !!............... Söylemiş olduğunuz evrensel değerlerin, sosyal bilimlerin, bilimsel eğitimin çizgilerini belirleyenlerin eksiklerini hiç tespit etmediniz mi? Siz 1400 yıl önceki cahil arab topluluğunun, o geri kalmışlıktan arındırılıp onları belli bir seviyeye getiren kuralların şimdi ki ortamda çeliştiğini söylüyorsunuz. Eksiklikleri ben görebilsemde uzmanlar daha iyi görüyor ve düzeltiyorlar... Bilim zaten bunun için var... Ben o zaman yoktum ama doğrudur mutlaka... Kurallar bilimselliği içeriyorsa o zamanın da doğrusu vardır... Ama içermiyorsa dualarla yaşanmıyor, şimdilerde de o zamanda da... Onları belli bir seviyeye getiren kurallar şimdi geçerli olabilirmi hiç?... Her şey değişti... Ahlak, müzik, spor, eğtim, eğlence, adalet, iletişim, aile yapısı, taşımacılık aklıma gelmeyen daha neler... Doğrular, zaman mefhumunda somut şartlar içerisinde belirlenir... Geçmişteki doğrular şimdilerin doğruları olamaz... Madem öyle bana açıklar mısınız? 2000 yıl önce ki bilimsel değerleri, eğitimin bilimselliğini, sosyal bilimleri...v.s. Okullarda ve kültür merkezlerinde halen öğretiliyor... Konu belirle kaynak açısından yardımcı olayım... Bilimin ve sosyal bilimlerin gerçek temellere oturtulması, orta çağdan sonra mümkün olabilmiştir... İnsanın gelişme aşamalarında dinin önemini yadsıyamazsınız, sizce neden Hz.Muhammed'ten sonra başka bir peygamber ve başka bir kitap gelmeyecek. Neden 1400 yıl önce son buldu, bugün neden gelmiyor? Siz öyle sanıyorsunuz!... Onlarca geldi... Herkes kendi inancını tek sayıp, geçmişe de sahiplendi... İnsanın gelişmesinde dinlerin önemi eğer bilimsel ise yadsınmaz... Ama tahlillerde pek göremiyoruz... O linkte olan görüntüler gibisini mutlaka izlemişsinizdir, ancak farkedemiyormusunuz, evrenin benzerini yaprağın içine sığdıran gücün Muhteşem eserlerini. Size bir duvarın kendi kendine harç karıp, kendi kendine tuğlaları dizip yükseldiğini söylesem gülersiniz ama nedense muhteşem bir eser olan kainatın ve dünyanın kendiliğinden oluşmuş olduğuna inanıyorsunuz. Bu ne kadar bilimsel oluyor, bende onu merak ettim. Tesadüfe inanmak bilimsel midir? Evrende ki makro ve mikro görüntüleri, pozitif bilimler detaylarına kadar açıklamaya çalışıyor... Her geçen gün ayrıntılar dahada netleşiyor... Kendiliğinden dediğiniz maddenin özündeki var olma dinamizmi... Ancak bu var olma dinamizmi evrilirken bazı tesadüfler de etken olmakta... Selamlar İyi dileklerimle... Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 O zaman... Doğum yerinize siz mi karar vermiştiniz??? Ne zaman öleceksiniz??? Başını ve sonunu kontrol edemiyorsanız;gerçekte onu da kontrol edemiyorsunuzdur ya da kontrol edebileceğiniz kadarıyla uğraşıyorsunuzdur... Aslında özgür olmak ya da olmamak söz konusu değil;yani net;kalıpçı bir ayırım yapılamaz... Bugüne kadar çıkardığım en net sonuç gerçeklerin ortada,dengede olduğudur... Uçlara gidip merkezden uzaklaştıkça yalana kayarsınız... peki özgür değilsiniz diyelim Allahın varlığı varsa,ve kur an doğruları söyluyorsa yapabileceğiniz nedir? bir yaratıcı varsa boyun eğmek ve sevgisine karşılık vermek kötü mü? bır eğitici de öğrencisini sever,bazende doğruları yapsın dıye senı dövecem okuldan atıcam felanda der ama yapmaz yine bağrına basar.. peki yaratıcı varsa yapılabılecek en güzel şey kabullenmek değil mi?devlettede kanunlar var,sınırsız özgur değilsiniz..zaten sınırsız bı özgürlüğümüz yok.o halde kanunlara da karşı çıkmamız gerekmezmı? işyerınde patron bişe dıyecek dıye korkan ınsan,başbakanı görunce ayağa saygıyla yada korkuyla dikilen insan,trafık kurallarına uymak zorunda olan ınsan,işe 1 dk.geç kalmamak için herşeyi yapan insan;yaratıcı karşısındamı özgür değillll, insanın karşısında mı saygılar Alıntı
Φ ılgın_ülküm Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Tanrı, sevgi ve şefkat konusunda "bol kepçe" iken... Neden etleri kemiklerine yapışan afrikalı çocuklara "cimri" davranmış ?... allaha inanıp inanmamak sana kalmış bir durum ama ben inanıyorum ve sen benim inandığım değerleri aşağılayamazsın anlamadığım bir nokta var bir de allahı hep insan gibi üstün özellikleri olmayan sıradan bir varlıkmış gibi gösterme çaban var bunu neden yapıyorsun? kendini bilimselci olarak nitelendiriyorsun o zaman kuranın türkçesini oku derim birde herşeyi somutlaştırmaya ve sadece somut şeylerle inanmaya zorlama kendini çünkü bilimin açıklayamadığı ve bilimi aşan çok şey var bu hayatta sen bence allaha inanmamak için bahaneler arıyorsun Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 İyi dileklerimle... Sadece tabessüm ediyorum, inkarda ısrar için sebeb çoktur. Tesadüfün de bilimsel bir gerçek olduğunuda söylediniz ya başka birşey söylemeyeceğim. saygılar Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Tanrı, sevgi ve şefkat konusunda "bol kepçe" iken... Neden etleri kemiklerine yapışan afrikalı çocuklara "cimri" davranmış ?... Ne kadar kısır ve ucuz bir mantık bu ya... Ne demek tanrı afrikalı çocuklara cimri davranmış.. Arkadaşım madem islama, Allaha, kitaba ve yaratılışa karşı cephe aldın, birazcık bir incele, birazcık bilgin olsun.. Fıkıhtan, kelamdan, akaidten, hadisten, siyerden birazcık bişeyler öğren.. Daha sonra kılıcını çek... Bu sorduğun sorunun muhatabı bizlerin nazarında islamdır.. Demezlermi hiçmi okumadın bunların sebebini.. O çocukların o durumda olması senin benim toplumların, milletlerin ve hatta kendilerinin bir imtihanıdır.. Tarihte bir çok millet birçok şekilde imtihan edişlmiştir... Eğer ortada bir cimriklik kavramı varsa o cimrilik Allahın değil senin benim ve tok milletlerin cimriliğidir. Sonuç itibariyle Allahın bizlere emanet olarak ve aç olanları kollama, gözetme ve doyurma amaçlı verdiği malları mezara götürecekmiş gibi biriktirmemiz ve sıkı sıskı keseleri sıkmamızdır... Yani imtihanı kaybetmemizdir.. Allahın adaletinden kıl kadar şüpemiz yoktur.. Bu adalet dünya da yada ahirette tecelli edecektir.. ve etmektedir de.. Arkadaşım.. bir millete felaket ya kahren ya da sonu hayır olan bir imtihan için verilir.. Afrikanın durumunu Allah daha iyi bilir... Kim bilir bu isyanımız, imansızlığımız, vurdumduymazlığımız ve bencilliğimiz yüzünden bizlerde onlar gibi olacağız.. Şunu unutma ki, dünyada Afrikalılardan daha fakir ve daha suzuz yaşasan, bir sinek kanadı kadar hükmü yoktur.. sonuçta o kişide ölecek sende öleceksin.. belki aranızda bir kaç yıl olacak ama o bir kaç yıl sonsuzluğun yanında hükümsüz kalıyor... Bütün bu hengameden sonra bize kalan; bir imtihanın sevabı yada günahıdır.... Saygılar-sevgiler.. Alıntı
Φ Terapi Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Güzel bir yazı hoşuma gitti paylaşmak istedim...Genel olarak hepimizle alakalı... "YORUM" İNSAN OLMAK ÜRKÜTÜCÜ ve korkutucu. Çünkü insandan başka hangi varlık “böyle, hissediyorum, düşünüyorum, öyle olduğunu zannediyorum, kanaati taşıyorum, biliyorum, olmalı, yanlış, doğru, “ sözcüklerini kullanabilir? Bu yük insandan başka hangi varlığın kalbine yüklenmiştir? Her insan yaşadıklarına, kainatta olana, öteki insanlara bir yorum getirir. İnsan hayatta pasif bir algılayıcı değildir. Aktif bir yorumcudur. Korkutucu olan da budur. Ama insanın görevi ve sorumluluğu da budur. (bakın bir budur kelimesi kullandım). İnsanın aktif yorumlayıcılığı ona verilen benlik, bilinç ve cüzi iradenin bir ürünüdür. Kendisinin de içinde bulunduğu kainatı içine taşıyarak ona bir yorum getiren insan yaptığı yorumu da içine katar. Sanki bir nevi yorumlar katoloğu oluşur belleğinde, kalbinde, duygularında. “Ümidsizim ve gelecek diye bir şey yok” diyen bir insanın sözcükleri hayatına ait bir yorumdur. Bu yorumuyla kişi gerçekte her ne ise veya her ne olacaksa ondan bağımsız olarak muhayyilesinde kurguladığı-yorumladığı bir varoluş halini anlatır. Umudsuzluktan dem vuran böylesi bir yorum örneğin bir kaç sene sonra kişinin kendisine yanlış görünür ve bu yorumu nasıl yaptığına hayıflanır. Yorumlar illa da gerçeklik her ne ise ondan bağımsız demiyorum. Tersine insanın yorumları gerçeklik her ne ise ona yaklaştığı oranda insan kalbini ve ruhunu besler. İnsanın bir nevi vazifesi kainatı yorumlamaktır. İnsansız olarak da kainat orada durmaktadır zaten. İnsanın kainatın işleyişine katacağı bir şey yoktur. İnsan güneşin doğuşuna ya da batışına ne katabilir? Rüzgarın bir yaprağın elinden tutup onu ileri geri hareket ettirmesine ne katkısı olabilir? Hiç. Ama insan yorumları ile varlıkların varoluş gerçekliklerinin kendi zihninde temsillerini kurar. Rüzgarla yaprağın birlikteliliğini Yaratıcının isimlerinin tecellisi olarak yorumlayan bir insanın bu yorumu onun zihninde bir temsil olarak oturur. İnsanın içine katılır. Belleğinin bir parçası olur. Ya da yukardaki adlandırmam ile “Yorumlar Katoloğu”nun bir parçası olur. O katoloğa yazılır. Yorumlar kataloğumuz kabardıkça, tüm yorumlarımız harmanlanarak bizimle ilgili bir ipucu verir. Buna göre kişiliğimiz ve karakterimizin rengi oluşur. Kişiliğimiz ile yorumlarımızın niteliği ve niceliği arasında yakın bir ilişki sözkonusudur. Hayat boyu her olayı olumsuz, ümidsiz, değersizleştirici tenkidci yorumlayan bir insanın yorumlar kataloğu da aynı tonda olacak ve aynı tonda da bir kişilik inşa edilecektir. Kişilik yerleştikçe bu kişiliğin yapacağı yorumlar da benzer bir eksende yürüyecektir. Hayatı ve kainatı olumlu, ümidli, değerlileştirmek için tenkidci yorumlayan bir insanın yorumlar kataloğu ve kişiliği de aynı tonu taşıyacaktır. İnsan bir varoluş halini seçemez. Örneğin güneşin hareketini, yağmurun yağmasını, rüzgarın dalların elinden tutup hareket ettirmesini, bir yazarın yazısını, kendiyle ilgili söylenenleri, bedenindeki hastalıkları, yaşlanmayı, ölümü vs. seçemez. Ancak insan kendi yorumlarını kendi seçer. Özgür iradesini kullanır ve gözlem alanında olan oluşlar ile ilgili yorum yapar. Yorumlama kişinin kendi açısından varoluşun oluşumu kadar önemlidir. Çünkü varlık zaten oradadır. İnsan varlığa, o varlığın gerçekliğine en uygun yorumu yapmakla sorumlu olmakla birlikte; insan yorumlama ile o varlığın yapısını ve varoluş gerekçesini bozamaz. Zaten orada olan varlık insanın yorumu ile o insan için bir anlam ifade eder yada sadece bir saçmalıklar yığınıdır. Dolayısı ile yorumun o varlık için kaçınılmaz bir varoluş etkisi yoksa da yorum o varlığın o insan için ifade edeceği anlamı son derece etkiler. Yani insan yorumları ile en hakikatli yorumu yapmakla sorumlu olsa da o varlığın kimyasını değil kendi kişiliğinin kimyasını ya bozar ya da şifaya vesile kılar. Her an yorumlar katoloğumuzu dolduruyoruz ve bundan sorumluyuz. Ölümümüzden sonra bu yorumlar katoloğu önümüze serilecek. Korkutucu ve ürkütücü. Sevgiler Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 peki özgür değilsiniz diyelim Allahın varlığı varsa,ve kur an doğruları söyluyorsa yapabileceğiniz nedir? bir yaratıcı varsa boyun eğmek ve sevgisine karşılık vermek kötü mü? bır eğitici de öğrencisini sever,bazende doğruları yapsın dıye senı dövecem okuldan atıcam felanda der ama yapmaz yine bağrına basar.. peki yaratıcı varsa yapılabılecek en güzel şey kabullenmek değil mi?devlettede kanunlar var,sınırsız özgur değilsiniz..zaten sınırsız bı özgürlüğümüz yok.o halde kanunlara da karşı çıkmamız gerekmezmı? işyerınde patron bişe dıyecek dıye korkan ınsan,başbakanı görunce ayağa saygıyla yada korkuyla dikilen insan,trafık kurallarına uymak zorunda olan ınsan,işe 1 dk.geç kalmamak için herşeyi yapan insan;yaratıcı karşısındamı özgür değillll, insanın karşısında mı saygılar Yaratıcı karşısında zaten özgür olunmaz(Sizi de yaradandır bu kavramla ele aldığınızda)... Önemli olanlardan biri de insanın saptırdığından değil onun yolundan gitmektir... Bu yolu bulabilmek de işin esas zor kısmıdır... İşe 1dk. geç kalmamak sistemin içinde yer edip ilerde belirli noktalara hükmetmeyi getirecekse ve bunu gerçekten doğru işt yapıyorsanız insan karşısında özgürlüğünüzü kendiniz kısıtlama yoluna gitmişsinizidir... Şimdi bu söylediğimde de çelişki var... Kendimiz özgürlüğümüzü nasıl kısıtlarız... O zaman kısıtlayabildiğimize göre özgürmüyüz;yoksa kısıtlandı bile özgür değil miyiz??? Yine uçlar konusuna gelirim yani... Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Evrende ya da yaşamımızda tanrının bir yeri yok. Tanrıya gerek de yok. Başımıza ne gelirse, biz insanların seçiminden geliyor. Ama kendimizin, ama bir başkasının. Bizi bir tanrı koruyup kollamıyor... Her gün yaşanan binlerce olumsuz örnek var önümüzde. Yapılan duaların da bir anlamı yok. Zira sonuçları bir tanrı belirlemiyor. Anlayacağınız dua etmek ile umut etmek arasında da bir fark yok. Bir ihtimal var ise umut da vardır.İhtimal var ise, umut edilen şey, olası sonuçların seçeneklerinden biridir. Hiç bir zaman mucize olmaz. Ölen birisinin hayata geri dönmesi için yıllarca dua edebilirsiniz... Sonucun ne olacağını hepimiz biliyoruz... Yapmayın... Bizim kadar aklı olmayan;hatta canlı olduğundan şüphe edilen varlıklar bizi öldürebilir ya da sistemlerimizde faydalı olabilir... Bu bile insanı biraz daha sakin sorgulamayı gerektirir... Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Ya siz neden bahsediyorsunuz, ben insanın yaşamından söz ediyorum, siz doğumdan, ölümden bahsediyorsunuz. Siz beyninizi ve bedeninizi yaşamınız boyunca özgürce kullanamıyormusuz? Uçlardan kastınız nedir, anlayamadım. Ben öncelikle yaşamın giriş ve çıkış noktalarına bakmak istedim... Uçlardan kastım merkezden uzaklaşan... Alıntı
Φ tan_vakti Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Ben öncelikle yaşamın giriş ve çıkış noktalarına bakmak istedim... Uçlardan kastım merkezden uzaklaşan... Hangi merkezden uzaklaşmak merak ettim? saygılarımla Alıntı
Φ tan_vakti Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 benim çözemediğim işte bu.dünya ne ki hele insan:mutlaka izleyın http://micro.magnet.fsu.edu/primer/java/sc...of10/index.html İzledim ve inan çok etkilendim. teşekkürler sedelina saygılarımla Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Hangi merkezden uzaklaşmak merak ettim? saygılarımla Daha açık konuşacak olursak Allah a yakınlık-uzaklık gibi bir şey anlatmak istiyorum... Alıntı
Φ @LoNe34 Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2006 Daha açık konuşacak olursak Allah a yakınlık-uzaklık gibi bir şey anlatmak istiyorum... biz size şah damarınızdan daha yakınız derken ne anlıyorsan o kadar uzak veya o kadar yakınsındır. saygılar Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.