Φ kardelya Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2006 sizce müslüman bir kız başını açıp okumayı mı tercih etmeli yoksa dininden taviz vermeyerek bu uğurda tahsilden vaz mı geçmeli? Alıntı
Φ yeniceri Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2006 şimdi bakın bence şuan da hizmet etmek istiyorsan maalesef açıcaksın çünkü bu yasada bazı ******** brüklartar yuzunden çıktı biz o makamlara gelip o makamı temizlemek lazım bu yuzden biraz taviz vermek lazımki bu taviz çok uzun sürmesin Alıntı
Φ dilku Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2006 bence yorumsuz bir hayatı seçmeli........................ Alıntı
Φ kardelya Gönderi tarihi: 19 Nisan , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 19 Nisan , 2006 ben anladım .o ikisi arasında Seçim yapmak zorunda bırakılmamayı tercih ederdim demek istiyorsun değil mi dilku? yani hiçbir şıkkı... Alıntı
Φ mystic river Gönderi tarihi: 19 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 19 Nisan , 2006 Bence bunu sorun haline getiren Erbakan Hocadan gidip hesabını sormalı!! Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 19 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 19 Nisan , 2006 sizce müslüman bir kız başını açıp okumayı mı tercih etmeli yoksa dininden taviz vermeyerek bu uğurda tahsilden vaz mı geçmeli? Arkadaşım, denklem yanlış mı kurulmuş, eksik mi? Böyle denklem olur mu? Bir müslüman böyle denklem kurar mı? Bir müslüman başını kapatıp yüksek öğrenim göremez mi? Hadi böyle bir uygulamayı laik, sekülarist, ateist, mazoşist (şaka şaka) insanların kabul etmesini, böyle bir uygulamanın devam etmesini istemelerini anlayabilirim ama müslümanların böyle bir uygulamaya cevaz verebilecek bir tartışmayı yapmalarını dahi esefle karşılarım. Bana kalırsa bu konudaki davranışlarımızı İsmet ÖZEL'in tabiriyle ne o ne bu hem o hem bu anlayışıyla devam ettirmeliyiz. Yani ki müslüman bir hanım hem başını örtüp hem de tahsiline devam etmelidir, edebilmelidir. Başörtüsü nasıl bir merettir ki eğitimi engellesin...vs.vs... Alıntı
Φ siosteran Gönderi tarihi: 19 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 19 Nisan , 2006 İşin özü dini kitaplara fazla bağımlı kalmadan verilecek bir eğitim ve öğretimdedir.Ama,dini siyasete alet edip yönetimdeki her alanı arap saçına çevirirsen,başı kapalı kız doğal olarak "bu benim inancımdır,ölürüm de başımı açmam" der.Çünkü,aile çevresinden almış olduğu görgü o yöndedir,açmaya korkar.Zamanla bu kızımız dini kitaplar haricinde kitaplar okur ve dersler almaya başlarsa,siz onu zorlasanız da başını kapatmaz,bilakis açmak ister. Yine de her beyin kendi içinde özgürdür.Bazı beyinler okumaya,araştırmaya ve yaratıcılığa heveslidir,bazıları bana bu kadar yeter der;ben başımı kapatırım,ailemin yanımdan ayrılmam,nasıl olsa kendime uygun bir kısmet bulurum diye düşünebilir. Okuyan,araştıran kişiler bulundukları kurumun kurallarına uymak zorundadır. Yasalar islami hukuk kurallarına göre değiştirilecek olursa,bu sefer tepkiyi laik düşünen çevreler verir.Halen iç ve dış çevreler mevcut hukuk kurallarının değiştirilmesini istemezler. O halde islamı hukuk kurallarının uygulanmasını isteyen çevreler,mevcut hukuk düzenine uymak zorundadır.Uymazlarsa yavaş yavaş dışlanırlar ve dışlanacaklardır da! Ancak eğitimini dini kalıplara fazla bağlı kalmadan almışsa,zaten o kızımızın başı açıktır ve problem yoktur. Türkiye'de dört kadından biri aktif olarak çalışma hayatındadır;yani 9 milyon kadınımız çalışmakta,27 milyon kadınımız evde oturmaktadır.Bu da Türk ekonomisi için büyük bir tehlikedir. İşin Başı Eğitim Saygılarımla, Alıntı
Φ kardelya Gönderi tarihi: 19 Nisan , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 19 Nisan , 2006 Arkadaşım, denklem yanlış mı kurulmuş, eksik mi? Böyle denklem olur mu? Bir müslüman böyle denklem kurar mı? Bir müslüman başını kapatıp yüksek öğrenim göremez mi? Hadi böyle bir uygulamayı laik, sekülarist, ateist, mazoşist (şaka şaka) insanların kabul etmesini, böyle bir uygulamanın devam etmesini istemelerini anlayabilirim ama müslümanların böyle bir uygulamaya cevaz verebilecek bir tartışmayı yapmalarını dahi esefle karşılarım. Bana kalırsa bu konudaki davranışlarımızı İsmet ÖZEL'in tabiriyle ne o ne bu hem o hem bu anlayışıyla devam ettirmeliyiz. Yani ki müslüman bir hanım hem başını örtüp hem de tahsiline devam etmelidir, edebilmelidir. Başörtüsü nasıl bir merettir ki eğitimi engellesin...vs.vs... demişsin ki bir müslüman başını kapatıp yüksek öğrenim göremez mi? Sen nerde yaşıyorsun . Bir bak araştır bakalım kızlar başını kapatıp yüksek öğrenim görebiliyormuymuş...Tabiki bizde müslüman bir kız başını kapatıp ilim tahsil edebilmesi taraftarıyız. Ama şu anda bu mümkün değil . O halde müslüman kız nasıl bir seçim yapmalı ben onu soruyorum.olayları çarpıtma Alıntı
Φ siosteran Gönderi tarihi: 19 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 19 Nisan , 2006 Ben sıkıntılarını anladım."Ne Suudi Arabistan ne de İran şeriatı layıkıyla uygulayamıyorlar" diye düşünüyorlar.Türkiyeye getirmek istedikleri ideal şeriat sistemi,astığın astık,kestiğin kestik bir sistem.Olacak şey mi bu?Hiçbir ideal düşünce sistemi kitleleri tam anlamıyla memnun edemez ve yıkılmaya mahkumdur.Bu eşyanın tabiatına aykırı! Saygılarımla, Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 20 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 20 Nisan , 2006 demişsin ki bir müslüman başını kapatıp yüksek öğrenim göremez mi? Sen nerde yaşıyorsun . Bir bak araştır bakalım kızlar başını kapatıp yüksek öğrenim görebiliyormuymuş...Tabiki bizde müslüman bir kız başını kapatıp ilim tahsil edebilmesi taraftarıyız. Ama şu anda bu mümkün değil . O halde müslüman kız nasıl bir seçim yapmalı ben onu soruyorum.olayları çarpıtma benim canım kardeşim, biz uzayda mı yaşıyoruz, biz de Türkiyedeniz. Benim kız kardeşim harran matematikte okuyor.. Başını açarak derslere giriyor. Evet farkındayız her şeyin.. 28 Şubat sürecinin ortasında ben hukuk fakültesinde okuyordum. Cemaat evlerimiz dahi basıldı. Farkında olmadığımız bir konu değil, başörtüsü meselesi. Ancak, böyle bir seçimi biz kendimize layık görürsek, başörtüsüyle okullara kızlarımızı almayanlar hayli hayli görür. Ağaca çıkmak istiyorsan yıldızları hedef al demiş bir büyüğümüz. Biz kendimiz için idealleri istemek zorundayız. Biz ideallerimizden, dinimizin ritüellerinden, yasaklarından taviz vermeyi göze alırsak, diğerlerinin bize karşı yaptırım gücü ziyadesiyle artacaktır. Böyle bir sorunun müslümanlar arasında yer bulması bile sakıncalıdır. Böyle bir soru asla aklımızdan bile geçmemelidir. Bugünkü uygulama budur ama biz bunu değiştirmeye çabalamalıyız. Ha, bugün değişmeyen, değiştirelemeyen birşey mevcut, o halde bugün ne yapmalıyız diyorsan, böyle bir soruyu aklımıza bile getirmeden ne yapıyorsak onu yapmalıyız. Sonuçta Allah katında takvayla diğerlerinden üstün oluruz. Takva Allah'ın yasakladıklarından uzak durmaya çalışmak, farzlarını yerine getirmeye çalışmaktaki azmimizdir. Bu denklem arasında herkes yerini ve durumunu takdir etmelidir. İlim tahsili diye bahsettiğimiz durum, islami ilimler kategorisinde olursa belki o da takvaya uyabilir. Ama islami olmayan bir ilimi öğrenmek için üniversite eğitimi almaya çalışan bir kızımızın başını açıp derslere girmeye çalışması da açıkçası günaha yönelmiş bir kapıdır. Kendinden emin olmayan (haddi kendini bilmez diyelim) bir kardeşimiz de 50'lerin akıl yürütmesiyle, okuyan kızların başlarını açacakları saçmalamasında bulunmuş, sanki yüksek öğrenim insanı dinsizliğe götürürmüş. oksford mezunu müslümanları düşünemiyor bu kardeşimiz.. Zavallılık bazen çok bildiğini sananlara da düşüyor. Veya bu kadar cehalet ancak yüksek tahsille mümkündür denir ya,,, neyse bu kadar edepsizce konuşmam ama insanların yüksek öğrenim görmesiyle dinsizlik arasında kolerasyon kuran kişilerden memnuniyetsizliğimi gizleyemiyorum.. Alıntı
Φ feneriumx Gönderi tarihi: 20 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 20 Nisan , 2006 O basini acan kizlarin vay haline. Hic dinden taviz verilebilirmi? Allahin emrini birakip baskalarin emrine uyanlara yaziklar olsun! Bu adaletsizligin kaldirilmasi icin birlik olacaklarina baslarini acan kizlara yaziklar olsun! Gecmiste müslümanlara yapilan eziyetler ve iskencelerden sonra yinede taviz vermeyen müslümanlari düsünsmeyenlere yaziklar olsun! Sadece keyif duyduklari icin, bazi bahanelerle dine nasil engel getiririm düsüncesiye bu zorbaligi yapanlara yaziklar olsun! Herkes mutlaka bir gün hesaba cekileceklerdir!! Alıntı
Φ siosteran Gönderi tarihi: 20 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 20 Nisan , 2006 Sizler de benim gibi ideallerin peşinde koşuyorsunuz. İran,kadınların kılık-kıyafetlerini düzene koymaya başladı.Siz de bütün müslümanların başlarını örttürün;sakal,bıyık,takke vb.sembollerine izin verin.Buna itiraz edenleri şeriat hükümlerine göre cezalandırın. Türkiye başta olmak üzere İslam Dünyası,din birliği sayesinde hemen her açıdan güçlenecekse,ben şeriat yönetimine hayır demem.Bu sayede dış güçler bizim içişlerimize karışmaya çekineceklerdir. Şu an Türkiyedeki tüm çevrelerin 2007 yılının ortalarına kadar beklemesi gerekiyor. Hakkımızda hayırlısı olsun. Saygılarımla, Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 20 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 20 Nisan , 2006 feneriumx-- şeriat uymayanlar başlığı altında bazı şeylere değinmiştim. Sanırım dikkat etmedin. Kardeş, evet haklısın, ama haklılık bu kadar da sert savunulmazki..Biliyorum garip bir cümle oldu bu. Ama Allah rızası için doğruyu söyleyeceksek de biraz daha yapıcı olamaz mıyız? Sözlerimiz eğer dinimizin savunması niteliğindeyse en azından bir hayra vesile oluyor mu olmuyor mu bunu tartamaz mıyız. İnananları korkutarak, inanmayaları ise müjdeleyerek bu yola yönlendirebilir bu yolu tebliğ edebiliriz ama, formu herkes, inananlarda inanmayanlarda takip ediyorlar. Bu sebeple biraz daha dikkat etsek olmaz mı? Yine de haklısın. Ama bu kadar sert bir üslup gerçekten korku salıyor. İnsanlar bu dinden korkmamalı, bu dini sevmeli... es-selamü aleyküm Alıntı
Φ dilku Gönderi tarihi: 20 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 20 Nisan , 2006 Arkadaşım, denklem yanlış mı kurulmuş, eksik mi? Böyle denklem olur mu? Bir müslüman böyle denklem kurar mı? Bir müslüman başını kapatıp yüksek öğrenim göremez mi? Hadi böyle bir uygulamayı laik, sekülarist, ateist, mazoşist (şaka şaka) insanların kabul etmesini, böyle bir uygulamanın devam etmesini istemelerini anlayabilirim ama müslümanların böyle bir uygulamaya cevaz verebilecek bir tartışmayı yapmalarını dahi esefle karşılarım. Bana kalırsa bu konudaki davranışlarımızı İsmet ÖZEL'in tabiriyle ne o ne bu hem o hem bu anlayışıyla devam ettirmeliyiz. Yani ki müslüman bir hanım hem başını örtüp hem de tahsiline devam etmelidir, edebilmelidir. Başörtüsü nasıl bir merettir ki eğitimi engellesin...vs.vs... Biz forumdakiler çoğunlukla Türkiyem'den yazıyoruz da... Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2006 dilku, yazımı alıntılayarak yanıt vermişsin.. Ama özür diliyorum, anlayamadım, biraz evvel beyaz kan (aferez) dedikleri birşey verdim ve kafam dönüyor hafiften. belki bundandır anlayamamam. Ama sen aynı konudaki diğer yazılarımıda dikkate alıp, anlatabilirsen, kafamdan dönmeyi bırakırsa, inşaallah anlayacağım. Kinaye falan yaptığım yok, ciddi ciddi.. harbiden.. anlayamadım... İyi birşey mi dedin kötü birşey mi? Bir cümlenin iyi veya kötü olarak telakki edilmesi pek hoş değil ama.. ne yazdığımı da anlayamıyorum, acaba yazmasam mı, neyse.. selamlar ile... Alıntı
Φ dilku Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2006 dedi: müslüman bir hanım hem başını örtüp hem de tahsiline devam etmelidir dedim: Türkiye'de yaşıyoruz. gayet açık..Burası hukuk devleti değil. Alıntı
Φ siosteran Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2006 Burası bir hukuk devleti ve bu devletin de kuralları var.Kılık-kıyafet yönetmeliğine özellikle kamusal alanda çalışıyorsanız uymak zorundasınız.Bu yönetmeliği değiştirmek kimseye birşey kazandırmaz.Zira yönetmelik değişirse,gemiyi azıya alır,tüm kanunları kendi insiyatifinize göre değiştirir,bazı çevrelerin(siyonistlerin ve radikal dincilerin) ekmeğine yağ sürersiniz. Bu ülkenin Atatürk sayesinde elde etmiş olduğu kazanımları ortadan kaldıramazsınız.Buna gücünüz yetmez. Şehitler ölmez,vatan bölünmez. Ya İstiklal,ya ölüm! Hayatta en hakiki mürşit ilimdir,ilimden başka yol aramak gaflet ve delalettir. Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2006 siestoren, hukuk devleti hakkında ne biliyorsun...Ne güzel demişsin, yönetmelik diye... bir alıntı ile devam edelim o zaman, türban mevzuu da biraz sarahate kavuşsun bari... - Başka bir tartışmadaki cümlelerim--- Türban kelimesi bir uydurmaca, bir göz boyama, bir kıstırma hareketinin ilk adımıdır. Nasıl ki biz islama değil, şeriate karşıyız deniliyorsa biz başörtüsüne değil türbana karşıyız adlandırması da aynı minvaldedir. Başörtüsünün tek bir modeli mi vardır? Veya başörtüsü sadece şudur ve bütün müslümanlar bu şekilde başlarını örtmek zorundadır gibi bir sınırlama mı vardır bizim bilmediğimiz, sizin bildiğiniz? Tesettürde, yüz ve ayaklar haricindeki yerlerin örtülmesi ve vücut hatlarının belli edilmemesi esastır. Bunu sağlayabilecek her tür giysi serbesttir. Köylüler öyle şehirliler böyle giyinebilir. Köylüler şalvar giyiyor diye şehirliler de şalvar giymeli midir? vs.vs. Ben size daha ileri giderek başkaca birşey sormuştum. Üniversite öğrencilerinin siyasi faaliyet gütmeleri yasak mıdır? Siyasi simge taşımaları yasak mıdır? Madem türban siyasi bir simgedir en azından üniversite de serbest olamaz mı? Türbanın tanımlanmış bir hali var mıdır? Türbanla giril/e/meyen yerlere "Köylü işi başörtüsü " ile girilmesi serbest midir? -Meclis Başkanımız türbanın ne olduğunu, şeklini belirleyin. TSE standartlarını belirlesin dedi. Yasak koyan kurumlar standartlarını belirlesin dedi. Kim çıkıp da işte şudur, şöyle şöyle bağlarsanız bu türbandır dedi. Bunun haricinde başınızı örtüp gireceğiniz yere girebilirsiniz dedi. Hiç kimse... Hiç kimse... 71 yaşındaki bir kadın, yeşilkartlı bir kadın türbandan ne anlardı da, hastaneye kartındaki resim "başörtülü" olduğu gerekçesiyle alınmayıp da ölüme terkedildi. Bu mudur türban...16 yaşındaki kardeşim, siyasetten ne anlardı da başını açmak zorunda bırakıldı. Evet türban siyasi bir simgeyse siyasi simge olmayan başörtüsünü tanımlayın, ve hadi başörtüsüyle üniversiteseye giriş serbesttir deyin, diyebiliryorsanız... Bazı kesimler ısrarla türbanı kamusal alana sokmaya çalışmıyor. Aksine kamusal alandan çıkarmaya çalışıyor. Zira türban daha önce kamusal alanda serbestti. Cumhuriyetin ilk yıllarında dahi durum böyleydi. Sanılıyor ki, bu ülke laik olarak dünyaya geldi. Müslümanlar sonradan bu ülkeye geldi, bunlar mülteci (mürteci değil ha-siz onu da söylüyorsunuz ya neyse) ve şimdi bizim ülkemizde ******** inançlarını yaşamak istiyorlar. İslam bu ülkeye sonradan dahil olmamıştır. Laiklik bu halkın inançlarına dirençle bu ülkeye getirilmiştir. Halkın inançlarını hiçe sayarak bir laiklik uygulaması bu halka dayatılmıştır, dayatılmaktadır. Ve dahası durum hukuk ve demokrasi adı altında yapılmaktadır. Halk iradesini hiçe sayan demokratik bir anlayışla. Derdimiz laiklik değil, inançlarımızın gereğini yerine getirebilmek? Laiklikle bu yüzden bir çatışma yaşıyoruz. Nasıl ki laikliği demokrasinin teminatı olarak görüyorsak, nasıl ki hür, eşitlikçi, katılımcı bir sistem hayal ediyorsak, nasıl ki ,,, nasıl ki? Nevi şahsına münhasır demokrasimiz, halkın bir kısmını hiçe sayıp, halkın bir kısmına karşı tutunamaz. Tutunmaya çalışırsa sürekli gördüğümüz ve ülkeyi kangrenli bir uzva çeviren darbelere daha çok seyirci kalırız. Zira bu halk her seçimde dini inançlarını garanti edeceğini belirten partilere oy vermektedir. İslami hassasiyeti olduğunu varsaydığı partileri iktidara getirmektedir. Seçim sonuçlarından da görüldüğü üzere halkın dininden vazgeçme heveslisi olmadığı belli. Dine karşı, devlet zihniyetinde bir karşı duruş mevcut. Bu da sürekli olarak bir çarpışmanın olacağını gösteriyor. Dindarlar ve laikler arasında sürekli darbeler yaşanacak gibi görünüyor. Bugüne kadar darbeyi hep laikler yaptı. (12 Eylülden uzun bir hikaye.) İslamcı serseriler (Hakan ALBAYRAK?ın kulakları çınlasın) bu kadar sindirildikten sonra, Allah göstermesin bir ihtilal yaparlarsa akıbet hiç kimse için hayırlı olmayabilir. Bu topraklara sonradan sokulan laikliktir, türban değildir. Kamusal alana kimse türban sokmaya çalışmıyor, zaten kamusal alanda olan türbanı kamusal alandan çıkarmaya çabalamak mevcut. Laikliğin yaptığı dağdan gelip bağdakini kovmaya çalışmak. (amma da uydu ha) Ve dahası, Zira bu konuda yargı uygulamalarının haricinde yasal bir dayanak yoktu. Başörtüsünün kamusal alanda yasak olduğuna dair bir kanun metni mevcut mudur? Hayır böyle bir metin mevcut değildir. Hiç bir siyasi iktidar (halkın tercihlerini yansıtan güç) böyle bir şeye bu ülkede cesaret edemez. Ama bürokrasi cesaret edebilir zira yeri halk tarafından belirlenmemiştir. Halktan korkmasını gerektirecek birşey yoktur ve demokrasiyle işi yoktur. Bunlara da varmı cevabınız, laik düzenin yılmaz savunucuları...Bana meclis tarafından (halkın yegane temsilcisi) çıkartılmış ve türbanı yasaklayan bir metin getirin... Hukuk dediğimiz şey birgün size de lazım olursa hukukun ne olduğunu anlarsınız.. Alıntı
Φ siosteran Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2006 Hemen her sene bakanlıklar ve müdürlükler aracılığıyla kamu kurumlarına kılık-kıyafet yönetmeliği gönderilir.Bu konuda bir zorlama yoktur;ancak,bu yönetmeliği hemen her gün bariz şekilde ihlal eden olursa,savunması istenir. Sorun aslında,bu yönetmelikleri uygulayan bürokratların tutumu ile ilgilidir.Laik düşünce yapısına sahip olanlar,yönetmelikleri harfiyen uygulamaktadırlar.Siyasi yollarla özellikle muhafazakar partiler tarafından işbaşına getirilmiş bürokratlar,bulundukları kurumun kadrosunda olanakları elverdiği ölçüde istedikleri kişileri görevlendirmektedir.Bunun adı da "kadrolaşma"dır. Sağ partiler tarafından yapılan bu kadrolaşma,haklı olarak sol partilerin dikkatini çekmekte ve mecliste gensorular birbirini takip etmektedir.Sol partilerin kadrolaşması da olmuştur,ancak bu partiler uzun süre iktidarda kalamadıkları için dikkati çekmemektedir. Türkiye'de kamuda çalışan 3 milyona yakın memur bulunmaktadır.Gerçekte bu sayı azdır.Ancak IMF ve Dünya bankasının dayatmalarıyla bu sayı artırılamamaktadır.Genç nüfusu çoğunlukta olan Türkiyenin en az 7 milyon daha kamuda çalışan memura ihtiyacı vardır. IMF'ye olan borçlar ve bağımlılık devam ettikçe ve ekonomimiz düze çıkmadıkça,daha çoook birbirimizin kılık-kıyafetiyle uğraşır ve kıyafeti uygun olmayanlara önyargılı davranırız.Maalesef,bu sıkıntıların cezasını da başı örtülü kadınlarımız çekmektedir. Üniversiteye başı örtülü genç kızlarımızın alınmaması,Türkiye'de dört kadından birinin aktif olarak çalışma hayatında olduğu düşünülürse,ekonomimiz açısından büyük tehlikedir. Burada sorumluluk yine kadınlarımıza düşmektedir.Okuyup,ilerde seçeceği mesleğini uygulamak isteyen vatansever başörtülü kadınlarımız,üniversiteye girmek için başlarını açmaları iyi olur,bu şekilde bazı öğretim üyeleri ve arkadaşları tarafından dışlanmamış olurlar.İnsan bulunduğu ortama uyum sağlamalıdır,bu da öncelikle kılık-kıyafetini çevreye uydurmasıyla mümkündür."Çevre bana uysun" beklentisine girmek ve kıyafetine çeki düzen vermemek,kıyafetinden dolayı belli kurumlara alınmamaktan kaynaklanan eziklikle hak,hukuk,demokrasi arayışına giderek davalar açmak hiç doğru değildir.Hatırlarsınız,Ecevit döneminde bilerek Merve Kavakçı başı örtülü olarak meclise sokulmuş ve tepkilere neden olmuştu.Yakın zamanda Avrupa'da bir müzede ilgili kişinin başörtüsü sergilenmiştir;bu,aslında Türkiye için negatif puandır. İlla,herşeyin yasalarda yazması mı gerekir?Sosyal sınıfı ne olursa olsun,aileden gelen görgü ve görenek ancak ve ancak eğitimle düzenlenirse,kılık-kıyafet konusunda yasa çıkarmaya gerek bile kalmaz. Ben bir bayan olsam,ailemin maddi ve manevi desteğiyle istediğim fakülteyi kazanmışsam,imam-hatip çıkışlı bile olsam aklımı kullanır;fakülteye girmemi engelliyorlarsa,kendimi ve geleceğimi düşünür,başörtümü çıkarır ve üniversiteye kaydımı yaptırırdım.Muhafazakar mahalleme ve evime geldiğimde başımı yine örterdim;yaşadığım ortamdaki bu örtünmeyi çevremdeki erkekler özellikle zihniyetlerini değiştirene kadar devam ederdim.İlerde üniversiteden mezun olup,branşıma uygun veya yakın bir iş bulduğumda ekonomik özgürlüğümü kazanır ya da o anki kendi düşünce yapımda olan biriyle evlenir ve daha aydın bir mahalleye taşınır;ya da kendi düşünce yapıma daha uygun aydın bir mahalleye kendi başıma taşınır ve hayatımı devam ettirirdim. Sadece 8 senelik zorunlu eğitimi okumuş veya okumamış olsam,ister istemez aydın bir düşünce yapısına sahip olamaz ve ailemin istediği kişiyle evlendirilirdim.Bugün başörtüsü takan hanımların çoğu bilerek cahil bırakıldıkları için para kazanacakları bir mesleğe sahip olamamakta ve babasının,erkek kardeşlerinin ya da kocasının kazandığı parayla yetinmektedirler.Çoğu,para kazandıracak bir mesleği olmadığı için üzülmektedir. Türkiye'de yaşayan bizler,maalesef ezbere eğitim alıyoruz.Bu da bizleri eğitimden soğutuyor.Türkçe ve yabancı dilde eğitim yeterince yaygın olmadığı için,eğitimde fırsat ve imkan eşitliği sağlanamıyor.Gördüğüm kadarıyla,imam-hatip liselerinde bu açık kapatılmaya çalışılıyor.Ah,bir de dini içerikli yayınlara fazla bağlı kalmadan okullarımızda okumayı seven,hevesli,yaratıcı nesiller yetiştirebilsek!Mevcut sorunlarımızı 20-30 sene içinde çözmemiz kaçınılmaz olur. Eğitim konusunda ne kadar geç kalmış olursak olalım,zararın neresinden dönersek dönelim kardır. DİNİ SİYASETE ALET ETMEDEN VERİLECEK TEMEL EĞİTİM VE ÖĞRETİM ESASTIR. Saygılarımla, Alıntı
Φ Damien Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2006 türkiye cumhuriyeti sosyal bir devlettir ve halkın eğitim sağlık gibi ihtiyaçlarını gidermekle yükümlüdür. bu doğrultuda anayasada da belirtilen maddeye göre hiç kimsenin eğitim hakkı elinden alınamaz. ayrıca, insanlar dini inançlarına göre hareket etmekte serbesttirler. din ve ibadet özgürlüğü varsa bence kızların sokakta ya da okulda türban takmalarına da karışılmamalı. tabi çevresindekileri rahatsız etmeden, "ben inançlarıma saygılıyorum ama siz günahkarsınız" şeklinde olmadan. Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2006 Hemen her sene bakanlıklar ve müdürlükler aracılığıyla kamu kurumlarına kılık-kıyafet yönetmeliği gönderilir.Bu konuda bir zorlama yoktur;ancak,bu yönetmeliği hemen her gün bariz şekilde ihlal eden olursa,savunması istenir.Sorun aslında,bu yönetmelikleri uygulayan bürokratların tutumu ile ilgilidir.Laik düşünce yapısına sahip olanlar,yönetmelikleri harfiyen uygulamaktadırlar.Siyasi yollarla özellikle muhafazakar partiler tarafından işbaşına getirilmiş bürokratlar,bulundukları kurumun kadrosunda olanakları elverdiği ölçüde istedikleri kişileri görevlendirmektedir.Bunun adı da "kadrolaşma"dır. Sağ partiler tarafından yapılan bu kadrolaşma,haklı olarak sol partilerin dikkatini çekmekte ve mecliste gensorular birbirini takip etmektedir.Sol partilerin kadrolaşması da olmuştur,ancak bu partiler uzun süre iktidarda kalamadıkları için dikkati çekmemektedir. Selamlar... Birşey soracağım, kadrolaşma nereden çıktı. Her tarafa solcular, milliyetçiler doldurulurken kadrolaşma yok muydu? Neyse konu kadrolaşma falan değil. Konu biz erkekler olarak kendimize bir yükümlülük yüklemekten kaçınıp da iş başörtülülere düşüyor sorunu değil. Konu bunların haricinde olan bir uygulama... Özellikle diyorum uygulama. Bakanlıklara gönderilen yönetmeliğiymiş.. Her bakanlık kendi görev alanını ilgilendiren konuda, kanunların uygulamasını göstermek üzere yönetmelik çıkartabilir. Yönetmelik bir kanunun uygulanmasını gösterir ve kanuna dayanmak zorundadır. Böyle bir kanun var mı? Anayasanın 24. maddesinde ifadesini bulan laiklik var. Şaka mı bu...Bir anayasal metnin uygulanmasını gösteren yönetmelik..O anayasal metini ancak zorlayarak, kasti mahsusla kamuda başörtüsü yasaktır diyebilirsiniz. Atamaların muhafazarlıkla alakası yok...Atamalar bütün iktidarlar boyunca böyle olmuştur. Herkes kendi düşüncesine yakın hissettiği kişilerle çalışmak istemektedir. Bunun adı kadrolaşma değildir. olsa olsa düşünce birliğidir. Şöyle düşünün serbest bir piyasa ekonomisi istiyorsanız, liberal politikalar güdenlerle beraber çalışmak zorundasınız, devletçi politikalar güdenlerle değil. Bu durumu sadece ekonomiye hasretmeden genişletelim. Milli eğitimde, turizmde güdeceğiniz politikaların uygulanmasında da kendinize yakın hissetiğiniz, sizinle çalışacak birilerine ihtiyacınız vardır. Muhafazakar bir adamın, solcu biriyle çalışması ancak işleri aksatmaya ve tartışmaya götürecektir... Bir de dikkati çektiği için sorun, çekmediği için sorun değil anlamına gelen cümleniz.. Hay Allah... Sanırım yanlışlıkla yazdınız. Dikkati çekse de çekmese de sorun aynı sorundur... Kadrolaşma dediğimiz eğer devlet memurluğuna sınavsız atamalar vardırsa, kişilerin dava açma hakkı vardır ve herkes (hakları ihlale uğrayanlar , zira bu konuda kanun var) dava açabilirler. Ama genel müdürlük, özel kalem müdürlüğü, müsteşarlık gibi kadrolara atamalarda kadrolaşma vardır diyorsak, o zaman saçmalamaktan başka birşey yapmamaktayız. Bu kadrolar, kadrolaşma kadrolarıdır ve bu sebeple sınavsız atama yapılabilecek kadrolardır. İmam atamalırını kadrolaşma olarak gösterme heveslisi olanların mevcudiyetini de unutmayalım bu arada... Bu kadarı yeter sanırım.... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.