Başbakanımız Arap atasözlerine pek meraklı olsa gerek ki gazeteci tutuklamalarına bahane üretmeye çalışırken kapıyı çalanın kapısı çalınır anlamına gelen bu Arap deyişini kullanmıştı.

 

Sonra diline Kılıçdaroğlu'nun Van gölüne deniz demesini doladı ve bu güya yanlışlığı büyük bir keyif alaraktan eleştirdi. Halbuki ortada yanlışlık filan yoktu. Kılıçdaroğlu konuşmasının hemen arkasından halk Van gölüne deniz dediği için kendisinin de böyle dediğini açıklıyordu. Aradan zaman geçse de, "aman genel başkanım, göle deniz dediniz" filan diye uyarılsa, tamam. Arada kesinti olmadan bu belirtmeyi yapıyor, demek ortada bilmeme filan diye bir durum yok. Zaten de olamaz, denize bu kadar uzak, büyük ve suyu tatlı olmayan bu göle halkın deniz dediğini biliyoruz.

 

Derken elin kapısını daklayan başbakanın da kapısı duklandı. Başbakan nükleerle ilgili soru soran gazetecilere yanıt verirken kötü bir gafa imza attı. Üstelik haydi Kılıçdaroğlu'nun deniz dediği açıklama ayaküstü bir sohbet. Halbuki başbakanınki önemli bir konuda en yetkili ağız açıklaması. Bu yönüyle son derece vahim! Bir başbakanın bu tarz bir açıklama yapması çok düşündürücü.

 

Başbakan tüpgazdan bahsederken marka verdi! Olamaz yani, ancak Ahmed Ağa bakkala gidip margarin, deterjan, tüp isterken onum adını o zannederek marka belirtir. Çünkü bilmez, o marka ile o ürünü tanımıştır, kafasında o yer etmiştir. O markayı o ürünün adı zanneder.

 

Şimdi biri dese ki ey başbakan, memlekette başka tüpgaz markası yok mu, her tüp alan vatandaş bu markayı mı alıyor dese var mı bunun cevabı?

 

Başbakan Arap deyişleriyle uğraşacağına Anadolumuzun öz be öz güzel deyişlerine baksa "gülme komşuna, gelir başına" ata sözünü görür ve Araplardan alacağı ibretten çok daha güzel ve anlamlısını alırdı.

 

Elin Arap atına binen, böyle tez iner...

 

Elin Arap atına binen, böyle tez iner... [/font]

 

Ama yerliden de çabuk iniyor.