Görünen o ki hiç bir işe yaramıyor. Çünkü bir işe yarasa, insanlara bir çözüm sunar, bir içtihad yapar ve bir fikir geliştirirdi. Donmuş, geçersiz kalıpları savunan bir kurum ne işe yarayabilir ki? Ne yapabileceği konusunda bir öneri getireyim:

 

Örneğin Kur'an'da Allah'ın "fahşa"yı yasakladığına dair ayeti yorumlayabilir. Bundan da toplumsal açıdan son derece işlevsel bir sonuç çıkabilir. "Fahşa" sözcüğü sadece para karşılığı cinsellik anlamına gelmez. "Fahiş fiyat" teriminden de anlayacağımız gibi, anlamı kapsamlıdır. Her şeyin bir bedeli vardır. Hiç bir şey karşılıksız, bedel ödemeden elde edilemez. Kimse kimseye durduk yerde, hiç bir karşılık almadan bir şey vermez. Fakat her şeyin bedeli makul, yasal, mantıklı... Her ne ölçüye bağlayacaksanız, bir ölçü içerisinde olmalıdır. Ederinden fazla ve yasal olanından farklı bir bedel istemek "fahşa"dır.

 

Cinsel birlikteliğin bedeli nikah, mehir... vs. şeklinde gerek dince, gerek gelenek ve yasalarca belirlenmiştir. Bunun bir ücret karşılığı yapılması "fahşa" dır. Aynı şekilde on lira ederi olan malı karaborsada yirmi liraya satmak "fahşa" dır. Yasal eder ve bedel dışında, farklı veya fazla bir bedel almak, rüşvet, ayakbastı, bilmem işte tehditle haraç, zorbalıkla fidye gibi yasa dışı bedeller almak "fahşa" dır.

 

Nasıl evinizi bir süreliğine bir kişinin kullanımına verdiğinizde kira alıyorsanız, bir miktar parayı da birisine bir süreliğine verdiğinizde faiz almanız normal ve doğaldır. Çünkü para, para kazanan bir nesnedir. Sizde kalsa, artacaktı. Başkasına verdiniz, artmadı. Bu artmayışın bedelini istemeniz bir haktır. Ancak yasal faizin üzerinde bedel istemeniz "fahşa" dır. Ödeyemedi diye faizi insafsızca kat kat artırmak "fahşa" dır. Yasaklanan budur. Toplumca uzlaşılmış miktar faiz yasaldır.

 

Diyanet bu tür çalışmalar yapıp bu şekilde yorumlar getirerek ekonomiye önemli katkılar sağlayabilir. Birikimlerin faiz öcüsü ile bankalardan kaçmasının ve dolandırıcıların eline geçmesini önleyebilir. Faiz öcüsü yüzünden büyük miktarda tasarruf yasal bankalardan kaçmakta ve dolandırıcıların elinde çarçur olmakta, ekonomiye katılamadan kara para akışına katılmaktadır.

 

Bu tür çözümler üretemeyen diyanet ne iş yapıyor, neye yarıyor? Gölgesinden korkan, aman allah çarpar, aman dine aykırı bir laf eder cehennemi boylarım diye tir tir titreyen, dogmatizme laf etmeye bir gram cesareti olmayan, bırak allahı, cinlerden bile ödü kopan, aman anınca gelirler diye adlarını anmaktan korkan, "üç harfli" diye geçiştiren tırsak, ödü patlak adamlardan kime ne hayır gelebilir ki?

 

Dine aykırı diye bir şey yoktur. Din soyuttur. Sen nasıl yorumlarsan din odur. En basit örnek: "Ve ma rameyte iz rameyte ve lakinnallahe ramâ" (Attığında sen atmadın. Lakin Allah attı.) Ne attı, nereye attı, attı da ne oldu, kim tuttu? Hiç bir belirtti var mı? Bir belirti yoktur. Bir kesinlik yoktur. Ne anlarsan anla!

 

Başka örnek: "İkterebeti saati ven şakkal kamer." (Saat yaklaştı, Ay yarıldı.) Ne saati, neyin saati, Ay nasıl yarılır? Hiç bir mantıklı, anlaşılır, "haaa, böyleymiş" denilebilir açıklama var mı? Kesinlikle yok. Ne anlarsan anla!

 

Din budur. Din buyken dinde yeni, farklı yorum yapmaktan ödü patlamak, tir tir titremek dünyada yapılabilecek en acizce tırsaklıktır. Çünkü yoktan, hiçten ödün patlıyor. Olmayan, kendi zihninde kendi yarattığın bir şeyden ürküyorsun...

Demirefe..

 

 

İlizyonistin kendi yaptığı ilizyondan korkması gibi..

 

Diyanet,din baronlarının şirketidir..her şirkette olduğu gibi bu şirkettede kaytaranlar işini savsaklayanlar vardır..

Ya Dayı, benim artık nutkum tutuldu ya! Koskoca saçını ağartmış, ilim irfan, mektep medrese görmüş hocaefendi çıkıp "üç harfliler" diyor ya!

 

Bu anlayış tırsaklık kültürüdür. Adını anınca gelirler diye adını anmaz, şifrelerler. Gizli ajanların kod adı gibi!

 

Cin yahu cin, ecin, hecin, ne karın ağrısıysa' Ahana meydan okuma: Bu cin denenlerin feriştahı hangisiyse o gelsin, bu gece bekliyorum. Bakalım kim kimin içine giriyormuş görelim! Hodri meydan!

 

Nedir yahu bu tırsaklık? Din din diye insanları gölgesinden korkar ettiler!

diyanet milletin parasını yiyen bir kurumdur tamamen saçma inanç ve kuralların olduğu bu dini insanlara öğreten savunan bir kurum tamamen boş bir kurumdur burda boşboşuna para alan kişilere aktarılan parayla akir geçinemeyenlere yardım yapılabilir ve bu sayede sosyal devletin gereği yerine getirilerek insanlar madur edilmeyebilirdi ve insanların insanca yaşamaları sağlanabilirdi ve bu kurum laikliğe aykırıdır yani insan haklarıyla yönetilen bir devlete aykırı bir uygulamadır çünkü laiklikte din işi ayrı devlet işi ayrıdır devlet adalete ve insan haklarına göre yönetilir adaletin gereği hiç bir dine ayrıcalık yapılmamalıdır şayet bir dini tutar diğer dinleri hor görürsen haksızlık yapmış olursun bu yüzden sadece islamı destekleyen bir kurumun oluşu haksızlıktır eğer destekleyeceksen bütün dinleri desteklemek zorundasın çünkü diğer dinlerde bir din ve bunlara mensup insanlarda insandır ayrıcalık yapamazsın bu adalete etrs düşer.

diyanet derin dünya devletinin gelecekte kurulucak bir islam devletinin dinamiklerini atmak için kurulmuştur ve topluma islam inancını aşılamk için ve müslümanları iş sahibi yaparak yani imamlara maaş bağlayarak onların ayakta durmasını sağlamak için kurulmuş bir kurumdur.laik bir devlet asla bir dinidestekleyip diğerlerini desteklemezlik yapamaz bu adalete ters düşer çünkü diğer dinlere haksızlık yapmış olur eğer bir dini destekliyorsa bütün dinleri desteklemelidir ama devletin parası milletin parası olduğu için benim paramın islam dininde kullanılmasını istemeyebilirim ve islam dininden olan birkişi parsının hiristiyanlığı desteklemekte kullanılmasını istemeyebilir işte bu yüzden devlet hiç b ir dini destekleyemez şayet desteklerse ülkede yaşayan her vatandaştan izin almak zorundadır çünkü devletin parası tüm halkındır.yani devlet islam dini destekleyerek dinlere eşit davranmamakta ve milletin parasını sadece millete danışmadan sadece bu dine aktarmaktadır hem zaten bu din saçmalık ve insan haklarına aykırıolan bir dindir ve aslında bütün dinlerin insan haklarına aykırı kuralları vardır işte bu yüzden dinleri desteklemek bence yanlış bişiydir bunun yerine insan haklarına saygıyı toplumumuza öğretmemiz en güzeli olacaktır çünkü herşey insan haklarıyla başlar insan haklarıyla biter.

Ayşe Sucu'nun görevden alınmasıyla diyanette görmek istediğimiz anlamda dine yararlı katkılar yapabilecek ve modern yorumlar getirecek kapasitede insanların aslında bulunduğunu gördük.

 

Fakat bundan ancak görevden alınınca haberimiz oldu. Bu durum bazı şeylerin göstergesi:

 

Birincisi şer odakları, bozguncu ve gerici fikirleri olanlar harıl harıl çalışıyor, aydın ve modern fikirli insanlar rehavete kapılmış, işi oluruna bırakmış. Yeteri kadar çalışma yapmamışlar. Fikirlerini, düşüncelerini ve yorumlarını anlatmamış, yaymak için çaba göstermemiş ve çalışma yapmamışlar.

 

İkincisi, bu yönde gayretleri olduysa da basın ve medya ilgi gösterip yardımcı olmamış. Medyanın toplumu şekillendirici gücünü hepimiz biliyoruz. Aydınlanmacı çalışmalar yapılsa, kitaplar yazılmış olsa, seminerler düzenlenmiş, konferanslar verilmiş bile olsa, medyada yer bulmadığı sürece fazla bir etkisinin olmadığını biliyoruz.

 

Üçüncüsü, bu ülkenin yüz kızartıcı, korkunç ve akıl almaz vahşet bir sabıkasının oluşu, din konusunda tartışmalı şeyler söyleyenlerin ölümle susturulmuş olması gibi bir ilkelliğin bu ülkede yaşayabiliyor olmasıdır. Bu da bir baskı unsuru olarak etkilidir.

 

Bu toplumun laiklik gibi, demokrasi gibi, özgürlük ve çağdaşlık gibi değerlerinin yıpratılmasına seyirci kalmaya ve bu değerlerin kıymetini bilmemekte ısrar etmesi durumunda ancak bu değerleri kaybettiğinde kafasına dank edecek ama çok geç olacak...