Gönderi tarihi: 14 Mart , 2010 15 yıl Kürtler ciddi biçimde ikiye bölünmüş durumda: Bir kesim AKP'ye destek olunması, anayasa değişikliği konusunda birlikte hareket etmenin gerektiği yönünde görüş bildirirken, diğer bir kesimi ise buna şiddetle karşı çıkıp AKP'ye ve bütün icraatlarına kesin şekilde karşı çıkılması gerektiği yönünde görüş bildiriyor. Seçim yaklaşırken AB ülkelerinde radikal değişimler gözleniyor. Avrupa'da PKK 'ya operasyonlar yapılırken, operasyonlarda Türk polislerinin de olduğu iddia ediliyor. AKP nin itibarını halk nezdinde artırmak ve seçim ekonomisine gitmesini kolaylaştırmak amacıyla stand-by'dan vazgeçilebiliyor. İmralı sakininin Gülen hayranlığı artık sona ermiş durumda. Dersim isyanını kanlı biçimde bastıran Nurettin Paşa'nın tek sakallı Milli Mücadele komutanı olduğu, peygamber torunu olduğunu, ehli beyt mirası kılıç taşıdığını yaydığı ve şeriatı getireceği vaadleri ile milletvekili seçildiği hatırlanıyor. AKP'nin adım adım yürümekte olduğu sivil “en fazla oy alan parti” diktası artık aklı olan herkesin gözüne fazlasıyla batmaya başladı. Başka ilginç gelişmeler de var: Tarihi izleyen herkes bilir ki: Ermeniler ve Kürtler birbirinin alternatifidir. Aslında ezeli rakiplerdirler. Kürt Hamidiye alaylarının özellikle Ermenilere karşı kurulduğu, göç ettirilen Ermeni kafilelere saldıranların da Kürt aşiretleri olduğu söyleniyor. Çünkü aynı topraklar üzerinde hak iddiaları vardır. Avrupa bu konuda onları uzlaştırıp Güneydoğu ve Doğu şeklinde bir taksimat vadetmişti. ASALA çökünce onun yerine PKK kurulmuştu. Şimdi PKK'nın da tasfiye edilmek istendiği yolunda duyumlar bir süredir alınıyor. Batı artık PKK yı kullanmaya devam etmek konusunda kararsız olsa da, bu kartı yeniden açmak üzere yedekte tutsa da kullanma konusunda isteksiz görünüyor. Çünkü nasılsa zaten truva atı sisteme girdi. PKK gibi dışardan savaşan örgütlere gerek duyulmuyor. AKP, PKK karşıtı tavırlarını giderek artırıyor. Kürt hareketi içindeki bazıları Dimyat'a pirince giderken, evdeki bulgurdan da olacaklarının farkına vardılar. Fakat bu ikilem ortaya dökülmemeye çalışılıyor. Çünkü anayasa değişikliği konusunda meclis oyları kritik önem taşıyor... mu acaba? Hayır. Birileri bunun bir çelişki olduğunu, anayasa değişikliği için Birkaç oya ihtiyacı olan AKP nin neden BDP yi küstüreceğini düşünebilirler. Halbuki: AKP bu gemileri de yakacak gibi görünüyor. Anayasayı değiştirmenin aslında pek önemi de yok. Meclisteki BDP oylarını yanına çekmese de olur. Amaç, tıpkı türban konusunda olduğu gibi bir şey yapmak değil, tribünlere oynamak. “Değiştirecektik, kararlıydık, değiştirtmediler, değiştirecek tam gücü verin” Yani yine mazlumu oynayacaklar...
Gönderi tarihi: 14 Mart , 2010 15 yıl Aman ne mazlum! Birbiriyle telefonla konuştukları için insanları kodese dolduran mazlum!
Gönderi tarihi: 15 Mart , 2010 15 yıl Sayın yılmaz, böyle mazlumluk numarasına sen inanmazsın, ben inanmam da, yersen böyle diyor, zokayı atıyorlar. Yiyen de oldukça çok çıkıyor... Ben bazen diyorum: Arkasında bu kadar destek olan bir işin, üstelik bu destekler dünyanın en belli başlı güçleriyse, bir yerlere varmaması düşünülemez. Cin şişeden çıkarıldı. Geri girmesi çok zor. Ben bir kez daha uyarayım: Hitler de "en çok oyu ben aldım, benim dediğim olur" savı ile diktaya gitti ve sivildi, subay üniformasını sonradan giydi. Seçimle iktidara geldi, öyle darbeyle iktidarı ele geçiren bir subay filan değildi. Eğitimi resim üzerineydi, askerde en fazla onbaşı olabilmişti...
Gönderi tarihi: 17 Mart , 2010 15 yıl "Hitler de seçimle iktidara gelmişti. Sivil darbe ile iktidarı ele geçirdi" söylemi Vural Savaş'tan çıkmıştı sanırım. Birikimli bir hukukçunun yapmayacağı bir "tespit" olmasına rağmen adam belki anlık bir tartışmada öylesine zikretmiştir. Gerçi, internette AKP'nin oy oranıyla ilgili her durumda ortaya atılacağını bilse zikreder miydi bilmiyorum. Hitler'in iktidarı nasıl ele geçirdiği ile ilgili "doğru bilinen yanlış" örneği, buna bağlı olarak kurulan yanlış benzerlik. Adolf Hitler ve partisi, Almanya demokratken defalarca seçimlere katıldı, bu seçimlerin hiçbirinde Hitler'in partisi parlamentoda çoğunluğu elde edemedi. Aksine, 1932 Weimar Cumhuriyeti'nde 1932 yılı içerisinde iki seçim yapıldı. 1932 yılında yapılan ilk seçim Temmuz ayında, ikincisi ise Kasım ayında idi. Nazi Partisi'nin oyları Temmuz ayından Kasım ayına kadar %4 düşmüştü. Temmuz Ayında %37 oy alan Nazi Partisi, Kasım ayında yapılan seçimlerde %33 oy aldı. Sosyal demokratlar, komünistler ve liberaller %50 civarındaki oy oranlarıyla hükümet kuracak güce sahiptiler. Seçimle iktidarı ele geçirmekten ümidini kesen Hitler, "demokrasinin burjuvaların yalanından başka birşey olmadığı" "parlamanteda konuşanları dinlemenin bir bardak balık yağı içmeye benzediği" beyanatlarını verip SA'larına terör emri verdi. SA tam bir terör estirdi. Silahlı SA üyeleri sendikaları, parti binalarını bastı. Sokaklarda SA milisleri ile işçiler arasında çatışmalar başladı. Hitler , Hindenburg'a şiddetin ve karmaşanın durması için, şansolyelik görevini kendisine vermesi, Reichtag'da Hindenburg'a bağlı milletvekillerinin kendisini desteklemesi yönünde baskı yapıyordu. Tabi tek baskı yapan Hitler değildi. Yahudi ve Alman tröstler de, Hindenburg'a Hitler'in atanması için baskı yapıyordu. Zira Hitler onları grev, sendika gibi belalardan kurtulma teyminatı veriyordu. Hindenburg baskılara dayanamadı ve Hitler'i şansolyeliğe atadı Hitler kişisel sadakat yeminleriyle orduyu direk olarak kendisine bağladı. SS, Almanya'da temizlik harekatı başlattı. Nazi Partisi hariç bütün siyasi partilerin faaliyetleri durduruldu. Parlamento kapatıldı. Sendikalar, dernekler, meslek odaları kapatıldı. Nazi Partisi dışındaki partilerin milletvekilleri, yöneticileri tutuklandı, öldürüldü, kamplara kapatıldı. Nazi Doktrinine bağlı olmayan siyasetçiler, sanatçılar, yazarlar, bilim adamları, işçi önderleri, ya öldürüldü ya da toplama kamplarına gönderildi. SS Almanya'da Nazi Partisi dışında hiçbir aktif siyasi odak kalmayıncaya kadar sürek avına devam etti. Sokaklar, kamu kurumları, emniyet birimleri her yer SS askerleri tarafından kontrol edilir hale geldi. Bu sürek avından, Nazi Partisi dışında hiçbir aktif parti kalmadıktan sonra, 5 Mart 1933 yılında Naziler göstermelik bir seçim düzenledi. Nazi Partisi %43 oy aldı. Yani Nazi Partisi dışında hiçbir parti kalmadığı, Nazi olmayan herkesin ya öldürüldüğü, ya yurtdışına kaçtığı, ya da tutuklandığı halde %43 oy aldı ve Nazi Partisi tarihinde ilk defa hükümet kurmaya yetecek sayıda sandalye kazanabildi parlamentoda. Ama parlamento falan kalmamıştı. Dolayısıyla, Hitler seçimle %43 oy aldı iktidara demokrasiyle geldi ondan sonra diktatörlüğe geçti şeklindeki algı, tamamen yanlıştır. Hitler, demokratik yollardan iktidara gelmeyi defalarca denemiş, başaramayınca staretejisini değiştirmiş demokrasiyi lanetlediğini, anlamsız bulduğunu belirten beyanatlar vermiş , ordunun ve SA'nın gücünü kullanarak zorla iktidara gelmiştir. Askeri darbeler sadece hükümete karşı olmaz. Hükümet lehine de askeri darbe olur. Hitler %43 oyu, Almanya'da kendisinden başka siyasetçi, partisinden başka parti kalmadığı zaman alabilmiştir ancak. Hitler yanlış bir örnektir. Putin benzer bir örnek olabilir ancak.
Gönderi tarihi: 17 Mart , 2010 15 yıl Kimse Hitler demokratik yollarla iktidara geldi demedi. Seçimle geldi dedi. Asker kökenli değildi, asker kimliğini sonradan aldı dedi. Bir sabah ansızın küt, o ne, onbaşı Hitler iktidarı ele geçirmiş, radyodan bildiri okuyor, böyle bir durum olmadığı söylendi. Ortalık güllük gülistanlıktı, halk bayıla bayıla oy verdi, güller atılarak iktidara yürüdü, oturdu, birden o ne? Torbadaki yüzünü çıkarıverdi! Böyle bir iddiada bulunan olmadı. Tabii ki önce cin şişeden çıkarıldı, ortalığa salındı, terör estirdi, sindirdi, susturdu pusturdu, kaçırttı filan... Aynısı oluyor, tarih aynen tekerrür eder diye bir iddia da olamaz. İşte biri de önce sudan bahanelerle kaşını gözünü beğenmediği gazeteciyi on ay içerde yatırır, berikini iki sene tutuklu yargılar, falan filan... Bakalım daha göreceklerimiz önümüzde, daha sabır... Cin şişeden çıktı diye tanrı değil, adı üstünde cin bu... Eni konu onun da gücü ol deyince pat diye anında oldurmaya yetmiyor...
Gönderi tarihi: 17 Mart , 2010 15 yıl Evet Sn.Demirefe, cin şişeden çıktı bakalım daha neler yapacak. Referanduma gidilecek gibi; bu referandumda halkın istediği birkaç değişikliğin arasında kendilerine muhalif son kurumlarında ele geçirilmesinin son adımları atılacak. Bizim buralarda köylerde 2B ile ilgili müthiş bir çalışma var. Bu konu ve bununla birlikte amaçlanan kanunlar referanduma giderse sonuç pek iç açıcı olmaz. Dediğiniz gibi, destek büyük; sonuç almadan bırakmazlar. Allah sonumuzu hayır etsin! saygılarla...
Gönderi tarihi: 17 Mart , 2010 15 yıl Sayın yılmaz; yok yani, millet kendi bilecek tabii ki, "dünyaya Türk diye bir millet çok da lazım değil, olmasak ne çıkar" deyip sahneden çekilmek istiyorsa da hakkıdır, özgürlüktür, çekile de bilir. Ne uluslar yok oldu, çok güçlüydüler. Ne imparatorluklar gümbür gümbür çöktü, dünyayı avuçlarına almak istiyordular. Bir şey lazım gelmez. Kutsanmış değil, korunmuş değil. Garanti belgesinde şu kadar binyıl geçerlidir diye bir şey de yazmıyor. Uyu uyu ise yat uyu yani, uyuş, öl... Hiç bir şey lazım gelmez. Bir can borcumuz var ödenecek, öder basar gideriz o kadar... Ha, millet ayıkırmış, silkinir uyanırmış, ne ala... O daha iyi olur tabii!
Gönderi tarihi: 17 Mart , 2010 15 yıl Uyu uyu ise yat uyu yani, uyuş, öl... Hiç bir şey lazım gelmez. Sn.Demirefe, uyu deyince C.Erçetinin şarkısı aklıma geldi. Çoktan beri foruma taşımayı düşünüyordum, sırası geldi galiba. Erçetin albüm teşekkür yazısında da politik duruşuyla ilgili ipuçları veriyor. "Tam 5 yıl 5 ay 27 gündür susuyorum. Yaşıyorum görüyorum hissediyorum düşünüyorum yazıyorum ama susuyorum... Sanırım artık bir şeyler söylemenin zamanıdır" diyen Erçetin son dönemde yaşanan politik olayları resmettiği "Ninni"de "Güzel köyüm ne zaman uyanırsın" diyor. İşte rap tarzındaki o şarkı sözlerinın sözleri Uyusun da büyüsün ninni Tıpış tıpış yürüsün ninni Dertlerini sürüsün ninni Oğlum kızım uyusun ninni Evvel zaman içinde kalbur saman içinde Çok da uzun olmayan belli bir zaman önce Çok da uzak olmayan çok güzel diyarın birinde Bereketi dillerden düşmeyen bir köy varmış Denizi de bilirmiş dağı da bilirmiş bu güzel köyün insanı Yağmurda yürür karda kayar ama güneşli günleri severmiş Meze yaparmış bu köylüler iki kadehe tüm acılarını Böylece birden unutuverirmiş geçmiş dargınlıklarını Aslına bakacak olursan çok zenginmiş tarlaları Ama nedeni bilinmez bu köylüler her daim fakir Yokmuş galiba köydeki kargaların bunda bir etkisi Böyle gelmiş böyle gidermiş ne de olsa alın yazısı Dayanamamış biri sonunda kargalara baş kaldırmış Hakkımızı yiyorlar deyip bütün köyü ayaklandırmış Sonunda başa çıkmış köyü istila eden kargalarla Ama kendisi de göçüp gitmiş gibi tabii eninde sonunda Ardından ağlamış köydeki herkes çok uzun yıllarca Ağlarken ağlarken köy unutmuş kargaları tamamıyla Üzülüp dövünüp dururken birden övünmeye başlamış Ancak övünüp durduğu sadece hatıraymış Günün birinde köyün üstüne kapkara bulutlar yerleşmiş Kimse bu bulutları kargaların getirdiğini fark etmemiş Köydekiler yaz yağmurudur gelir geçer zannetmişler Ama bu kara bulutlar kopacak fırtınanın habercisiymiş Kargaların çalacağı emekten medet uman bazı kurnazlar Köylüye ninniler söyleyip apaçık hedef şaşırtmışlar Soytarısıyla yalancısı bu köyün bir gün gelmiş el ele vermiş O bildik beyaz camın içine girip siyah yalanlar söylemiş Onların baktığı yerden bütün köy çok aptalmış Çünkü aptal olmasalar böyle aldanmazlarmış Değil mi ki bütün köy olana bitene ses çıkarmadan bakmış O zaman başlarına gelene müstahaklarmış Ah ne güzel ninniymiş bu cehalet Herkes dalıp uyumuş nihayet Top atsan uyanmazmış bu rehavet E benim köyüme e e Aslında köyün akıllısı çokmuş alimi dedesi filozofu çokmuş Var diye bas bas bağırıyorlar ama hiçbirisinin söz hakkı yokmuş Çünkü bilene düşünene yazana kargaların itirazı çokmuş Ve onlardan öğrendikleriyle kurnazlar herkesi uyutmuş Güzel köyüm ne zaman uyanırsın Bu duruma ne kadar dayanırsın Sanma ki uyurken kazanırsın Hadi köyüm ne zaman uyanırsın
Gönderi tarihi: 18 Mart , 2010 15 yıl Keşke böyle anlamlı ve içerikli şarkı sözleri yazma geleneği bizde de yaygınlaşsa... Batı'da tüm insanlık ve çevre sorunları üzerine çok sayıda şarkı yapılır. Öyle mıy mıy aşkım sevgilim, ölüyorum bitiyorum şarkıları tekrarlanıp durmaz. Aşk şarkısının da kralını yaparlar, o ayrı... Yani hele arabesk dinletmek bana işkencelerin en büyüğü olur herhalde! Üç şarkıdan sonra kafayı yiyebilirim...
Gönderi tarihi: 18 Mart , 2010 15 yıl Keşke böyle anlamlı ve içerikli şarkı sözleri yazma geleneği bizde de yaygınlaşsa... Batı'da tüm insanlık ve çevre sorunları üzerine çok sayıda şarkı yapılır. Öyle mıy mıy aşkım sevgilim, ölüyorum bitiyorum şarkıları tekrarlanıp durmaz. Aşk şarkısının da kralını yaparlar, o ayrı... Yani hele arabesk dinletmek bana işkencelerin en büyüğü olur herhalde! Üç şarkıdan sonra kafayı yiyebilirim... Sn.Demirefe, sanatçı dediğin insanları aydınlatır, sanatçılar örnek alınması gereken kişilerdir. Malesef bizim sanatçı diye bildiğimiz popüler insanlar ne etliye, ne sütlüye hiçbir şeye karışmıyor. Bu ülkede tiyatrocu bir Levent Kırca mı var? Adam yıllardır toplumsal konuları, siyasi konuları tek başına hicvedip duruyor. BKM nin yapımcısı herkes zaten ağlıyor, bari biz güldürelim diyerek kulp bulmuş. Sanata tükürenler ne oldu bilinmez birden sanatçıları hatırladılar. saygılarla...
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.