Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

***

 

Bu yazıyı yazıp yazmamakta çok kararsızdım esasında.

Konu Aziz Nesin’le ilgili olduğu için kararsızdım, ancak beni iyi tanıyanlar bilir,

Aziz Nesin’i baba olarak ayrı, yazar ve aydın kişiliğiyle ayrı ayrı değerlendiririm.

 

Böyle düşününce kafam rahatladı ve yazmaya karar verdim.

 

Taraf Gazetesi’ni internette açtığınızda karşınıza bir ilan çıkıyor:

 

Önyargılı

 

Ve

 

Korkak

 

Değilseniz!

 

sadoglu.wordpress.com

 

mehmetalisadoglu.blogspot.com

 

 

Mehmet Ali Şadoğlu denilen kişiyi anımsayanınız var mı bilmiyorum, ama Taraf Gazetesi’nin bir çok yazarının tanıdığını ve anımsadığını adım gibi biliyorum. Ahmet Altan bu adamı bilir, Ümit Kıvanç’ın da bildiğini ve nefret ettiğini söyleyebilirim. Murat Belge yada Sevan Nişanyan’ın da bu adamı sevdiğini sanmam. Etyen Mahçupyan yada Nabi Yağcı mutlaka tanıyor ve eleştiriyorlardır. Halil Berktay ve Alper Görmüş de iyi bilirler bu adamı.

 

Bu adam adını 1990’lı yılların ortalarına yakın, Aziz Nesin’in ölümünden önce duyurdu. Aziz Nesin, Salman Rüşdi’nin Şeytan Ayetleri kitabını yayınlamak istediğinde İran rejimi ölüm fermanı çıkarmıştı. Bu ölüm fermanı üzerine Mehmet Ali Şadoğlu denilen bu adam gazetelere bir demeç verip “Aziz Nesin’i öldürene 250 bin dolar vereceğim!..” diye bir açıklama yaptı. Aziz Nesin de bu açıklamaya gülmüş ve karşılık olarak “Bu iyi bir para, Şadoğlu parayı hemen banka hesabıma yatırsın, ben intihar ederim…” demişti.

 

İşte sen Türkiye’de demokrasiyi en iyi bildiğini iddia eden Ahmet Altan, gazetene aldığın ilan bu adamın verdiği ilan. Bu adamın ilanından aldığın parayla maaş alıyorsun demokrasi adına, sizler Ümit Kıvanç, Murat Belge, Sevan Nişanyan, Etyen Mahçupyan, Nabi Yağcı, Halil Berktay, Alper Görmüş, Neşe Düzel, Orhan Miroğlu, Mehmet Güreli, Mithat Sancar, Erol Katırcıoğlu, Soli Marguiles, Ferhat Kentel ve Yasemin Çongar lütfen artık demokrasi adına yazılar neyim yazmayın. Biraz utanmanız varsa eğer ben kimlerin parasından maaş alıyorum diye kendi kendinizi sorgulayın.

 

Fazla bişey yazmayacağım, yazmama da gerek olduğunu sanıyorum, verdiği demeci bugün bile vermekten bir adım geri durmayacağını açıklayan Mehmet Ali Şadoğlu’nun parası size gerçekten helal olsun, ama “Ben esasında hâlâ demokratım, sosyalistim, liberalim, işte buna benzer bişeyim…” bile demeyin artık. Çünkü “Bunlara benzer bişeyim…” diyenler bile sizin kadar acizleşmez, demokrasiyi bu kadar pespaye hale getirmez. Kimilerinizi zamanında yakından tanımaktan utanıyorum, kendi kendime kızıyorum, aynı örgüt adı altında olmasa bile ortak hedef uğruna ölümüne savaş vermiş olmaktan utanıyorum.

 

Biraz Bülent Arınç’laşayım, bizleri öldürmek adına para ödülü koyan birinin ilanıyla maaş alan ve evine nafaka götüren hepinize kocaman bir “tuuuuuuuuuuu” Sizler birer DEMOKRATÖR’sünüz. Ne demokratlığınız belli, ne de diktatörlüğünüz…

 

***

 

Kaynak: Ahmet Nesin's Blog_wordpress.com Şubat 27, 2010

 

Kıssadan hisse ... Anlamak isteyen ve kavramasını bilenlere...

Gönderi tarihi:

KARŞI OLDUKLARIMI ZEKİ SANIRDIM…

Dün yazdığım yazıdan sonra saatlerce düşündüm, AKP iktidara geldiğinden beri Ahmet Altan tipi insanlar, gazeteciler, yazarlar yada gazeteler ne kadar çoğaldı diye. BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve Futbol Federasyonu Başkanı Hasan Doğan öldükten sonra methiyeler düzenler aklıma geldi. Şimdi de sırada YÖK kurucusu ve ilk başkanı İhsan Doğramacı için yazılacaklara geldi, kimler neler yazacak bakalım!..

 

Türkiye’ye gelmeden önce odamda televizyon olmadığından dolayı yazarları sadece okuyordum. 2 aydır Türkiye’de onları ekranlarda dinleme şansını yakaladım. Diyeceksiniz ki yazıyla konuşmaları arasında fark var mı, düşünce anlamında yok, ama çok küçük bir ayrıntı gibi gözüken bir tümce var. Çok rastladım, ilk duyduğumda uyanamadım, konuşma heyecanına vurdum, ancak bunun bir heyecan olmadığını, onların cengaver birer AKP savunucusu olduklarını görünce anladım. Son yakaladığım tümce aynen şu: BİZ BÖYLE DÜŞÜNMÜYORUM.AKP gibi düşünmediğini, kendisinin demokrat olduğunu söylemeye çalışıyor, ama o kadar içine işlemiş ki, “BİZ” diye başlayıp, farkına varıyor ve “BEN”leştiriyor. İlk duyduğumda güldüm, ama sonra çok üzüldüm onlara, kendileri de AKP’yle demokrasiyi beraber savunamayacaklarını biliyorlar, ancak şimdilik kendi bildikleri nedenlerden dolayı kurtuluşları yok. Aynı insanlar yazı yazarken bu hatayı yapmıyorlar doğal olarak, yazıyı tekrar gözden geçirme şansları var.

 

Ancak az da olsa bu hatayı (Yada bana hata olarak geliyor) yazılarında da yapanlar var. Hani Türkiye’de bir Atatürkçü var, esasında tek Atatürkçü o, onun dışında bu işi bilen yok, kimse bu konuda eline su dökemez, kendisi Öz, Hakiki Atatürkçü Toktamış Ateş. Geçen gün Bugün Gazetesi’nde yazdığı yazısındaki bir paragraf beni hayretlere düşürdü: Bundan belki 30 yıl önceydi. Sultanahmet’te çok küçük bir evde kiracıydım. Ev inanılmayacak kadar küçüktü ama çevresi de inanılmayacak kadar güzeldi. Sabahları evden çıkıyor ve Sultanahmet Camii’nin karşısındaki açık hava kahvesinde; çiçekler arasında çayımı içiyor, simidimi yiyordum. (Kahvenin adı galiba “Mevlana” idi ve sahibi de “Drej Ali” namıyla bilinen ülkücü idi. Ama birkaç kez karşılaştığım bu genç adam son derece ağırbaşlı görünüyordu.)

 

Gazeteci olmadığı için Toktamış Ateş bilmeyebilir, ben anımsatayım, Drej Ali Milliyet Gazetesi’ni tabancasıyla tarayan birisidir, o olayda kimsenin ölmemesi sadece bir tesadüftür. Drej Ali ayrıca 12 Eylül’ün diktatörü Kenan Evren’in talimatıyla yeşil pasaport alarak yurt dışına gönderilmiş ve PKK’li öldürmesi talimatı verilmiş bir kişidir. Yani Toktamış Ateş’in “Ağırbaşlı” dediği kişi böyle birisidir…

 

Yeni Şafak Gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu da AKP Genel Başkanı Recep Tayip Erdoğan’dan bir alıntı yapmış:

Şu tarihi sözler bir kenara yazılmalıdır: “Türkiye’de hava puslanmayacak. Bunu böyle bilsinler. Sular artık tersine, yokuş yukarı akıtılamayacak. Bugün olan normalleşmedir… Hukuk işliyor, bağımsız yargı görevini yapıyor. Aksi ispat edilemediği müddetçe hiç kimse suçlu ilan edilemez. Ancak hiç kimse de hukukun üzerinde değildir. Hiç kimse imtiyazlı değildir. Hiç kimse hesap sorulamaz değildir. Bu, işte hukukun kuralıdır. Bunlar işin temelidir. Bütün soru işaretlerini, bütün tereddütleri, bütün ithamları ve iddiaları açıklığa kavuşturacak olan sadece bağımsız değil, bağımsız ve tarafsız yargıdır.

 

Evet bu sözler çok tarihi gelmiş Ali Bayramoğlu’na. Ben de uzun bir tümce yazsam tarihi olur mu bilemem, ama bu yazacaklarıma Bayramoğlu’nun imza atmayacağından adım gibi eminim:

Türkiye’de hava puslanmayacak. Bunu böyle bilsinler. Sular artık tersine, yokuş yukarı akıtılamayacak. Bugün olan normalleşmedir… Hukuk işliyor, bağımsız yargı görevini yapıyor. Artık dokunulmazlık kaldırıldı. Aksi ispat edilemediği müddetçe hiç kimse suçlu ilan edilemez. O yüzden hakkında 4-5 tane dava olan AKP Genel Başkanı Recep Tayip Erdoğan suçlu ilan edilemez. İspat edilene kadar kendisine kalpazan denilemez, evrakta sahtekarlık yapıyor denemez. Ancak hiç kimse de hukukun üzerinde değildir. Hiç kimse imtiyazlı değildir. Hiç kimse hesap sorulamaz değildir. Doğal olarak Recep Tayip Erdoğan da hukukun üzerinde ve dokunulamaz değildir. Bu, işte hukukun kuralıdır. Bunlar işin temelidir. Bütün soru işaretlerini, bütün tereddütleri, bütün ithamları ve iddiaları açıklığa kavuşturacak olan sadece bağımsız değil, bağımsız ve tarafsız yargıdır. Bir ülkenin başbakanı hakkında bu kadar dava olması hoş değildir, bağımsız ve tarafsız yargı kendisini ya aklamalıdır yada suçu neyse cezasını vermelidir. Başkaları için bu tümceleri söyleyen bir başbakan yargı reformu konusunda hiç, ama hiç inandırıcı olamaz.

 

Ali Bayramoğlu yazısında “Başbakan’ın şu günlerde söylediği sözler, bir resmi duruşun ifadesi olarak da okunmalıdır.” demiş. Ben de benzeri duruş sergiledim sanırım, ama resmi değil, umarım mahsuru yoktur Bayramoğlu, sanırım sen de hukukun eşit olduğunu savunanlardansın, beni anlarsın.

 

Erdoğan’ın söylediklerini çok önemseyen Bayramoğlu, benim yazdıklarımı da önemser mi, yoksa ilerde bir gün yargılanacak Erdoğan için ceza alırsa “Ben onun demokratlığına takıntılıydım, parasına değil…”mi diyecektir… BEN BÖYLE DÜŞÜNMÜYORUZ DA…

Kaynak: Ahmet Nesin's Blog_wordpress.com Şubat 28, 2010

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.