Gönderi tarihi: 1 Mart , 2010 15 yıl *** 12 Eylül'den miras, fişleme, kişinin peşini asla bırakmıyor. Başbakanlığın 'takip edilecek şahıslar' yazısına göre fişleme, hazırlandığı kişi başka ile giderse o şehrin polisine gönderiliyor. Devletten kaçış yok: Başbakanlık imzalı ‘takip edilecek şahıslar’ yazısı, AKP Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın ‘şimdi fişleme sırası bizde’ sözleriyle bir kez daha gündeme gelen fişleme uygulamasının yazılı itirafı gibi. Başbakanlığın 3 Nisan 2001 günü İçişleri Bakanlığı’na gönderdiği ve konu kısmına ‘13 Eylül 1983 ve 9 Kasım 1983 tarihli yazılarımız’ ifadesini koyduğu yazı şöyle başlıyor: “Ülkemizde yıkıcı bölücü ve irticai terör örgütü üyesi olup da tutukluluk ve hükümlülük halleri sona erenlerden bazılarının, ceza eve tutukevlerinden tahliye olduktan sonra da üyesi oldukları örgüt adına faaliyetlerine devam ettikleri bilinmekte, bu nedenle bu kişilerin tahliyeleri sonrasında mevzuat hükümleri doğrultusunda ‘takipli şahıslar’ kategorisine alınarak etkin bir şekilde izlenmesi gerekmektedir.” Başbakanlığın 3 Nisan 2001 günü yenileyerek yayımladığı 12 Eylül askeri yönetiminin mirası ‘takip edilecek yıkıcı bölücü, irticacı örgüt üyesi şahıslar’ konulu ‘gizli yazısı’, ‘ebedi fişleme’nin belgeli itirafı niteliğinde. Başbakanlık tarafından İçişleri Bakanlığı’na gönderilen yazıda, polis ile jandarmaya, takip edilen her şahıs için ‘şahıs takip ve kontrol bilgi fişi’ hazırlanması emrediliyor. Yazıda, fişlerin takip edilen şahısın gittiği her ilin polis ve jandarma teşkilatına gönderilmesi, takip bitse bile, fişlerin takip edilen kişinin nüfusa kayıtlı olduğu ildeki polis ve jandarma arşivinde saklanması öngörülüyor. Yazıda Takip süresi beş yıl ile sınırlandırılıyor gibi görünüyor, ancak Vali yardımcısının başkanlığında oluşturulan bir komisyon, ‘takibe devam’ kararı alabiliyor. Üstelik, takip edilecek şahıslar arasında ‘tutuklu iken tutuksuz yargılanmasına karar verilenler’ de var. 12 Eylül döneminden kalan ilk iki yazı nedeniyle, takip edilen şahısların, ‘terör örgütü ile ilişkilerini kesmelerine karşın’ pasaport, ruhsat, yurtdışına çıkış gibi konularda mağdur edildiğinin itiraf edildiği 2001 tarihli yazıda, uygulamanın ‘terör örgütleri tarafından’ uluslararası platformlarda da istismar edildiği iddia ediliyor. Buna karşın, 2001 tarihli yeni yazı da ‘polis, jandarma, mülki idare, istihbarat eşgüdümü’ için 1997’de imzalanan ve büyük tartışmalar sonrasında geçen ay kaldırılan Emniyet Asayiş Yardımlaşma Protokolü’nün (EMASYA) ruhunu taşıyor. Yazıya göre takip edilecek şahıslar üç kategoriye ayrılıyor: ‘Mahkûm olup, mahkûmiyet süreleri sonrasında tahliye edilenler’, ‘Mahkûm olup şartlı salıverilenler’ ve ‘tutuklu iken tutuksuz yargılanmasına karar verilenler’. Üçüncü kategori nedeniyle, ilk duruşmada tahliye edilen ancak yargılanmasına devam edilecek Vatan gazetesi internet editörü Aylin Duruoğlu’nun, Balyoz operasyonunda gözaltına alınıp bırakılan emekli orgeneral Ergin Saygun’un da takip işlemine başlandığını söylemek mümkün. Fiş sonsuza dek kalıyor Tahliye edilenlerin bilgilerinin tahliyeden bir hafta önce ikametgahın bulunduğu il valiliklerine gönderilmesini öngören yazı, takip görevini görev sahasına göre polise ve il jandarma komutanlıklarına veriyor. Yazıda, polise ve jandarmaya verilen başka bir görev de şöyle anlatılıyor: “Takipli şahıslar kategorisine alınan kişiler hakkında, ‘şahıs takip ve kontrol bilgi fişi’ düzenleyerek, Cumhuriyet savcılıkları tarafından gönderilen forum ile birleştirilecek ve adres değişiklikleri haricinde, kendi arşivlerinde muhafaza edilecektir.” Takip sürerken takip edilen kişi il değiştirirse, hakkındaki bilgi fişinin bir nüshası gittiği ile gönderiliyor. Söz konusu takip işlemi son bulsa bile ‘şahıs takip ve kontrol bilgi fişi’ kişinin nüfusa kayıtlı olduğu ildeki polis ve jandarma arşivlerinde muhafaza ediliyor. Süre kurulun yetkisinde Başbakanlık yazısı, söz konusu şahısların beş yıl süre ile takip edileceğini belirtse de sonsuz takibi mümkün hale getiriyor. Beş yıllık takip süresinin sonunda, ilgiler hakkında karar vermek üzere, Emniyetten sorumlu vali yardımcısı başkanlığında, üç jandarma, üç polis ve bir MİT görevlisinin katılımıyla bir komisyon toplanmasını öngören yazı, komisyona ‘takibe devam’ kararı alma yetkisi veriyor. Yılda iki kez toplanan komisyon, örgütle bağın sürdüğüne kanaat getirip ‘takibe devam’ kararı verirse, mahkumiyetini çekip tahliye olanların listeden çıkması sadece ‘ölüm’ ile mümkün oluyor. Tutuksuz yargılananların listeden çıkabilmesi için de yargılama sonunda ‘beraat etmesi gerekiyor’. Temyiz aşamaları da hesaba katıldığında yargılama sonunda beraat eden bir zanlının takip süresi ortalama beş-yedi yılı buluyor. 01/03/2010_Radikal
Gönderi tarihi: 2 Mart , 2010 15 yıl 1.2.2010 Tarihli Vatan Gazetesi nde R.Mengi nin köşe yazısından: CHP’nin hukukçu milletvekili Atilla Kart ise programda Kamu Güvenliği Müsteşarlığı adı altında kurulan yeni bir müsteşarlığın “istihbarat birimleri arasında koordinasyon kurup tek merkezde topluyoruz” diye polisten jandarmaya, kaymakamdan valiye, devletin tüm güvenlik ve idarî güçlerini bir kişi veya grubun kontrolü altına alacağını açıkladı. Bu yasa tasarısı TBMM’den geçmiş, şimdi Cumhurbaşkanı’na onaya gidecekmiş. TİB (Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı) gibi bir merkez kurup istedikleri vatandaşı, gazeteciyi, hakimi, savcıyı, başsavcıyı, Yargıtay’ı, Danıştay’ı, büyük ihtimalle Anayasa Mahkemesi üyelerinin telefonlarını dinledikleri yetmedi, şimdi devleti meydana getiren tüm bağımsız kurumları tek elde toplama peşine düştüler. Yargı reformu diye başlattıkları yargı operasyonu da aynı amacın bir başka kolu zaten... saygılar...
Gönderi tarihi: 2 Mart , 2010 15 yıl ONLARCA YILDIR FİŞLENEN DEVRİMCİLERDİR 28 Şubat günü Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin Bursa’da yaptığı Halk Konuşuyor mitingine büyük katılım vardı. Mesken Meydanı’na çoşkulu bir şekilde giriş yapan kitle sık sık “AKP Susacak Halk Konuşacak”, “TEKEL işçisi Yalnız Değildir”, “Söz, yetki, karar, iktidar halka” sloganları attı. Mitingde konuşan ÖDP Genel Başkanı Alper Taş 28 Şubat, siyasi İslam, darbe, TEKEL işçileri gibi pek çok konuya değindi. Taş 28 Şubat konusunda “Biliyorsunuz bugün 28 Şubat. Biz 28 Şubat'a da karşı çıktık. Refahyol iktidarına karşı, siyasal İslam’a karşı mücadelede Ordu'dan destek beklemeyelim, gelin ‘Ne Rehafyol Ne Hazırol‘ diyerek eşit, özgür ve demokratik bir Türkiye için mücadele edelim, dedik anlatamadık. Siyasal alana askeri müdahalelere tarihimiz boyunca hep karşı çıktık. Burada bir kez daha ilan ediyoruz ki, hâlâ daha 12 Eylül hukuku sürüyor. Darbe ve darbecilikle hesaplaşmanın yolu 12 Eylül rejiminin yargılanmasından ve 12 Eylül hukukunun ortadan kaldırılmasından geçmektedir” dedi. Alper Taş sözlerini şöyle sürdürdü: “AKP’nin, siyasal İslam’ın önünü, Erdoğan'ların önünü, solu-devrimcileri ezen 12 Eylül cuntası açmadı mı? Bunlara Yeşil Kuşak stratejisi gereği, sözüm ona ahlaksız ve maneviyatsız devrimcilere karşı “Yürü Ya Kulum” denmedi mi? Kimler kurdu Türkiye’nin birçok yerinde Komünizmle Mücadele Derneklerini, İlim Yayma Cemiyetlerini? Yeşil Kuşak stratejisi Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra emperyalizm açısından hükmünü yitirdikten sonra ABD emperyalizminin yeni stratejisinin bir ürünü olarak, ılımlı İslam stratejisi gündeme geldi. İşte o post-modern 28 Şubat darbesi ılımlı İslam stratejisinin bir ürünüdür. AKP ve Tayyip bu post-modern darbenin bir sonucu olarak büyümedi mi? Yeşil Kuşak stratejisinin ürünü Erbakan gitti, ılımlı İslam stratejisinin ürünü olan Erdoğan geldi. “40 yıldır fişleniyoruz” diyen AKP milletvekili doğruyu söylemiyor. Onlar devletin, sermayenin ve emperyalizmin eliyle bugünlere taşındılar. Onlarca yıldır fişlenen bu memleketin devrimcileri, sosyalistleridir.” ‘İŞÇİ İDEOLOJİSİNE DAYANAMIYOR’ TEKEL direnişine de değinen Taş, “Başbakan bu ay sonunda çadırları kaldıracağını söyledi. Çadırların Ankara’ya yakışmadığını söyledi. Çadırlara dayanamıyorlar, o yüzden İzmir'de, İstanbul’da Tekel işçileriyle dayanışma amaçlı çadırların kurulmasına izin vermiyorlar. Niye korkuyor Başbakan bu çadırlardan? Korkmakta haklı. Çünkü Ankara'da kurulan çadırlar BirGün Yazarı Sevgili Yaşar Seyman'ın dediği gibi Kaddafi’nin çadırlarına benzemiyor. Bu çadırlar dayanışma, demokrasi, kardeşlik çadırları. Bu çadırlarda yeni bir hayat filizleniyor. Bir dayanışma uygarlığı yeşeriyor. Özal'ların, Erdoğan’ların geliştirdiği “insan insanın kurdudur” ideolojisine karşı insan insanın dostudur ideolojisi gelişiyor. Çadırlar fena halde ideoloji kokuyor. Başbakan işçi sınıfının ideolojisine dayanamıyor” dedi. ‘KAMULAŞTIRACAĞIZ ARKADAŞLAR’ Alper Taş, AKP’nin ve diğer piyasacı partilerin özelleştirdiklerini kamulaştıracaklarını söyledi. Taş, “AKP her şeyin cüzdana sığacağı bir ülke yaratmak için çalışıyor. AKP'ye göre ülke satılık bir mal, devlet ise pazarlama şirketi gibi. Halkımızın yarattığı bütün birikimleri özelleştirdiler, yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çektiler. Babalarının malı gibi sattılar. Onların sattıklarını, özelleştirdiklerini, halkımızın birikimlerini analarımızın ak sütü gibi helal görüp buradan ilan ediyoruz, kamulaştıracağız arkadaşlar” dedi. Mitingte, Asemat‘da 14 aydır grevde olan işçi Yusuf, Teleferik Halk Meclisi adına Okan Okumuş, Üniversite gençliğinden Evrim Tekin, Emekli Cevdet İrketi, HES mağduru (Artvin HES Platformu yürütme kurulu üyesi) Zikri Kara, ev kadını Gülsüm Selvi, Balıkesir Mutaf Nakliye Ambarından direnişçi işçiler konuştu. Konuşmalardan sonra Tekel işçilerinin direnişi için Osman Kılıç kendi yazdığı şiiri okudu. Kaynak: -http://www.birgun.net/actuel_index.php?news_code=1267527307&year=2010&month=03&day=02-
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için şimdi oturum açın.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.