Zıplanacak içerik

Featured Replies

Gönderi tarihi:

Avatar filmiyle ilgili birsürü tartışma yaşıyor. Şimdi size iki yazı alacağım buraya. Birisi Kürtçü Cengiz Kapmaz'ın, öteki de Gökçe Fırat'ın yazısı. Hangi yazının gerçek olup olmadığını tartışmıyorum. Arap olsak Navi'leri araplara benzetirdik. Çinli olsak çinlilere, Afrikalı olsak afrikalılara, Kızılderili olsak kızılderililere, Hintli olsak hintlilire benzetirdik. Ben iki yazı arasındaki 7 farkı soruyorum sadece.

 

Gökçe Fırat'ın yazdığı.

 

-http://www.turksolu.org/268/basyazi268.htm-

Avatar filmi epeyce tartışıldı ve hâlâ da tartışılıyor. Bu film solcu mu, antiemperyalist mi, Amerikan karşıtı mı, savaş karşıtı mı, çevreci mi yoksa aslında Batılı mı, ırkçı mı, Beyaz Adamın filmi mi?

 

Her iki taraf da tartışadursun biz başka bir pencere açalım ve oradan “türümüz”ü ve “Türklüğümüz”ü anımsayalım istedik.

 

Filmin geçtiği yer bir başka gezegen ama burada karşımıza çıkan yeni bir gezegenden çok, büyük bir ağaç.

 

Film ormanda ama aslında ormanda bile değil bir orman gibi dalları olan büyük bir ağacın içinde geçiyor. Yerle göğü birleştiren inanılmaz büyüklükte bir ağaç.

 

Na’viler denilen insan benzeri mavi canlı türü bu ağacın içinde yaşıyor. Burada kutsal gördükleri bir ağaca tapıyor.

 

Aslında filmin sahnesi olarak seçilen ağaç figürü üzerinde durmak gerekiyor. Bu ağacın fantastik ve bilim kurgu yanından daha önemli tarafı mitolojik bir gerçeklik olması.

 

Kur’an’da geçen “Tuba ağacı”nı anımsatsa da aslında bu ağacın kökleri çok çok daha eskilerdedir ve Türk mitolojisinden alınmadır.

 

Türklerde göğün direği olan Hayat Ağacı

 

Türklere göre dünyanın bir direği vardır. Yer ile göğü birleştiren bu direk aynı zamanda atalarımızın yaşadığı tipik Türk çadırının da direğine benzer.

 

Bu, yer ile göğü birleştiren Gök Ağacı, Hayat Ağacıdır. Bu ağaç dünyanın direğidir.

 

Göğün direğine “Bay Terek” de denir ve kimi kavimlerde bu bir kayın ağacıdır. O nedenle “Bay Kayın” adı da verilir.

 

Bu kayın ağacı aslında tanrının kendisidir ama sonradan tanrıdan ayrılmıştır. Bu ağacın üzerine yıldırım bile düşmez.

 

Adak töreninde şöyle seslenilir kayın ağacına:

 

“Altın yapraklı kutlu kayın!

Sekiz gölgeli kutlu kayın!

Dokuz köklü altın yapraklı Bay Kayın!

Ey kutlu kayın ağacı

sana kara yanaklı bir ak kuzu sunuyorum!”

 

Abakan Türklerine göre ise dünyanın ortasında bir demir dağ vardır. Bu dağın üzerinde ise 7 dallı beyaz bir Huş ağacı bulunmaktadır.

 

Yakut Türklerine göre ise tüm insanlar tek bir ulu ağaçtan beslenir. Doğum tanrısı Kübey Han da bu ağacın kovuğundadır.

 

Oğuz Kağan destanında ise Oğuz Kağan’ın ikinci karısı bu ağacın kovuğundan çıkar.

 

Bu Hayat Ağacı Türk kavimlerine ait efsanelerde değişik şekillerde geçer.

 

Er Sogotoh efsanesinde şöyle bir rivayet vardır:

 

“İnsanın ilk atasının adı Er-Sogotoh idi. Doğuda ise Ağaç Hakan bulunuyordu. Ağaç Hakanın kökleri yeri kaplıyor, dalları ise göğü deliyordu. Kökünden hayat suyu kaynıyor ve herkese can veriyordu. Bu ilk insana Yalnız İnsan adı verilmişti. Babası Gök Tengri, annesi ise Kübey Hatun idi.

 

Dünya sekiz köşeli imiş ve ortasında da sarı bir göbek varmış. Büyük bir ağaç göğün üç katını delip göklere çıkarmış. Ağaç, Tanrıdan süslüymüş, kabukları gümüşlüymüş, budakları dokuz kollu bir şamdanmış, yaprakların hepsi ise bir at derisi kadarmış. Ağaçtan sarı bir su çıkarmış. Ondan içen kutlu olur ve mutluluk bulurmuş. İnsanın ilk atası da bu sudan içmiş ve hayat bulmuş.”

 

Bir diğer efsanede şöyle anlatılır:

 

“Bir yiğit göğe yükselen bir ağacın yanında duruyor ve bir ev görüyor. Bu sırada yiğidi gören yaşlı bir kişi okunun gücünü göstermek için bir ok atıyor. Okun rüzgarı ile büyük bir kasırga çıkarıyor.”

 

Dedem Korkut’un ağaca seslenişi

 

Kuzey Türklerinden Turalı boyuna ait destanda şunlar anlatılır:

 

“Bir yiğit bir sal yapıp denizde giderken yolu bir adaya düşüyor. Adanın ortasında büyük bir dünya ağacını görüyor. Bu ağacın üzerinde yavruları bir deve kadar olan bir kara kuş oturuyormuş.”

 

Uygur Türeyiş destanında ise şöyle anlatılır:

 

“Kara Kurum çaylarından iki ırmak vardı. Bunlardan biri Toğla diğeri de Selenge idi. Bu iki ırmak Kamlancu adı verilen bir yerde kavuşurlardı. Bu iki ırmağın kavuştuğu yerde iki ağaç vardı. Bu ağaçlardan biri fusuk diğeri de naja benziyordu. Kışın da bunların yaprakları servi gibi dökülmezdi. Meyvasının tadı ve şekli çam fıstığına benzerdi. Diğer ağaca da tur ağacı derlerdi. İki ağaç da iki dağın arasında yetişmişlerdi.

 

Bir gün bu iki ağacın ortasına gökten bir ışık düşmüştü. Bunun üzerine iki yanındaki dağlar büyümeğe başladı. Halk şaşkınlıkla yaklaştığında içeriden güzel bir müzik sesi duydular. Her gece buraya bir ışık düşmeye başladı. Işığın çevresinde de 30 kez şimşek çakıyordu.”

 

Dedem Korkut kitabında ise şöyle seslenilir:

 

“Başına ala bakar olsam başsız ağaç

dibin ala bakar olsam dipsiz ağaç”

 

Başı gökte, kökü yerin derinliklerinde bir ağaç tasviri, görüldüğü üzere Dedem Korkut’a kadar gelmiştir.

 

Na’viler ve Türkler

 

Bu uzun alıntılardan sonra film ve biz Türkler arasındaki bağa gelebiliriz.

 

Avatar’da seçilen sahne Türk efsanelerinde ve destanlarında açıkça tarif edilen dünyanın direği olan Hayat Ağacıdır.

 

Bu ağacın içinde yaşayan mavi derili klan da insan dışı yeni ve farklı bir canlı türünden çok Türkleri andırmaktadır.

 

İnanç sistemi ise kesinlikle Türk anlayışını yansıtmaktadır. Na’viler, o ağacın içinde doğanın bir parçasıdır. Ağaç da tıpkı Na’vi gibi canlıdır, o nedenle kutsaldır, el sürülmez, kesilmez.

 

Hatta vahşi ve korkunç yaratıklar olarak canlandırılmış olan hayvan benzeri yaratıklar da canlıdır ve Na’viler onlara da dokunmaz.

 

Kısacası Na’viler doğanın içinde kendilerini de doğanın bir parçası olarak görürler, doğayla, bitki örtüsüyle, toprakla, suyla, ateşle ve hareket eden tüm canlı türleri ile birlikte, kimseye zarar vermeden yaşarlar.

 

Filmin yönetmeni filmin çevreci ve antikapitalist mesajları olduğunu söylerken bu bakımdan haklıdır ama bu tür bir sistem insan dışı bir türde değil, biz Türklerde zaten vardır.

 

Na’vi Klanı ve Türk Klanları

 

Na’vi Klanının bir reisi vardır ama klan sınıfsızdır.

 

Klanın Şamanı vardır ama ruhbanlık yoktur.

 

Kadınlar ve erkekler birlikte yaşar, harem selamlık yoktur.

 

Hatta Klan reisi olan erkek öldüğünde reisliği kızına devreder. Yani bir kadın tüm klanın reisi olur.

 

Zaten Şaman olan din görevlisi de bir kadındır.

 

Bu açılardan Na’viler Türklerin anaerkillikten ataerkilliğe geçiş halindeki eşitlikçi yapısını andırır.

 

Hatta ad verme töreni çok tipik bir biçimde Türklerde yiğitlerin yiğitliklerini ispat ettikten sonra bir isme kavuşmalarını anlatır. Birden Boğaç Han’ı hatırlarız.

 

Na’vilerin savaş silahları oklardır. Bu okları hem yerden atarlar hem de at benzeri hayvanlarının sırtında dolu dizgin uçarcasına giderken atar ve tam isabet kaydederler.

 

Oklu, atlı, kadınlı, erkekli bu savaş sistemi de yine Türklere aittir.

 

Hatta çok fantastik, uçaktan büyük kuşlar bile Türk mitolojisinden alınmadır.

 

“Gönder ebabillerini Ya Rab” bilinen bir İslami yakarıştır. Dünyalıların saldırısına Na’viler büyük kuşlarla karşı koyarlar. Ama bu kuşlar yukarıdaki alıntıdaki yavrusu bile deveden büyük kara kuşlardır.

 

Gerçekten de Türk mitolojisindeki bu kuş, kimi zaman Kartal olarak anılan bir Kara Kuş, kimi zaman bir Tavus Kuşudur.

 

Ama en önemlisi de aslında bir Anka Kuşudur. Diğer ulusların inanç sistemlerinde de yer eden Zümrüdü Anka’dır, Simurg’dur, küllerinden doğan direniş sembolüdür.

 

Hatta bu kuş, bu Anka çok sonralarında Osman’ın rüyasına girecek olan Anka Kuşudur ve Osman’ı lider yapacak olan karısını simgeler.

 

Na’viler kendilerine uygun kuşları seçer ve onunla eşleşirlerken aslında bir anlamda kendi eşlerini de seçme anlayışını ortaya koyarlar.

 

Zaten filmde de kadın ve erkek Na’viler birbirlerini kendileri seçmekte, eşleşmekte, birleşmekte ve bunu kutsal görmektedirler.

 

Filmdeki eşleşme sahnesi de Cengiz Han’ın eşini seçmesini ya da Dedem Korkut hikayelerini andırmaktadır.

 

Hatta ağaç sembolü Türklerde Osmanlı’ya da devredecek ve Osman rüyasında Osmanlı’ya dönüşecek büyük ağacı görecektir. Bu ağaç da filmdeki gibi bir ağaçtır.

 

İnsan merkezli dünya doğa merkezli dünya

 

Filmdeki mitolojik avatar ismi Hint tanrı sisteminden alınsa da tüm mitolojik öğeleri Türk sistemini ortaya koymaktadır.

 

Bir diğer çatışma ise insan türü ile diğer canlı türler arasındaki ilişkidır. Şu anda Amerikan İmparatorluğu’nun simgelediği kapitalist sistemde, insan bir tür olarak her şeyin sahibidir.

 

Ama bu binlerce yıllık sınıflı ataerkil toplumun mirasıdır.

 

İnsanlık, anaerkillikten ataerkilliğe geçerken, klanların eşitlikçi yapıları bozulurken, sınıflar ortaya çıkarken, bizim bugün mitoloji dediğimiz inanç sistemleri de yıkıldı ve yerine tek tanrılı dinler geldi.

 

Tek tanrılı dinlerde yeryüzünü yaratan tanrı onu insana hediye etmişti.

 

İnsan dünyanın sahibiydi, onun “kullanım hakkı”nı elde etmişti ve böyle düşündüğü için de dünyanın canına okudu ve onu yaşanmaz bir hale getirdi.

 

Bugünün ileri ve modern ulusları eskinin ilkel klanlarının yerine geçti, ilkel çok tanrılar ve boş inançlar çöpe atıldı ve bugüne geldik.

 

Geldiğimiz noktada aslında herşeyin insan olarak kendi türümüzün önemini abartmamızda, kendimizi dünyanın tanrısı olarak görmemizde olduğunu anlamalıyız.

 

Nitekim Na’vilerin Kutsal Ağacın önünde birbirlerine tutunmaları, el ele vermeleri, kardeşçe yaşamaları binlerce yıllık modern insan egemenliğine verilen en büyük yanıttır.

 

Bu açılardan insan merkezli dünya sistemi ile doğa merkezli Na’vi sistemi arasındaki karşılaştırma kapitalist uygarlıkla Türk tarihi arasındaki karşılaştırmadır.

 

Peki bu film gerçekten de bu tür büyük mesajları vermek için mi yapıldı derseniz, bunun üzerine pek yorum yapamayız. Ama önemli olan filmi izleyenlerin filmden bu tür mesajları çıkartıp çıkartamayacakları.

 

Tarihimizi bilmediğimiz, mitolojimizi bilmediğimiz için pek çoğumuz bu filmi gelecekte geçen bir bilim kurgu olarak izledik.

 

Oysa yok edilen bir Türk uygarlığının tarihi filmi olarak da izleyebilirdik.

Gönderi tarihi:
  • Yazar

Buda Cengiz Kapmaz'ın yazısı

 

-http://www.newededersim.com/author_article_detail.php?article_id=233-

 

“Gerilla savaşı veriyorlar, kendi toplumsal doğalarını koruyabilmek için. Silaha sarılıyorlar, kendi dilleri, doğaları ve kültürlerine saygı göstermeyen işgalcilere karşı. Büyük direniyorlar. Sonunda bir ulusal önderleri oluyor. Önder direnişçilere ulusal ruh aşılıyor. Bu durum direnişçilerin daha kararlı, daha azimli olmalarını sağlıyor. En son teknoloji bile ‘ulusal varlık ve gururları karşısında’ başarıya ulaşamıyor.”

 

Savcılarımız hemen kovuşturma için kağıt kaleme sarılmasın. “Vay mendabur” diyen polisimiz, hemen “sen ne hakla terörün propagandasını yaparsın” diyerek sabahın köründe karakola ifadeye çağırmasın. Rahat ve müsterih olsunlar. Anlattığım anekdot ne Kürt sorununu, ne PKK’yi, ne de Abdullah Öcalan’ı anlatıyor. Anekdot Avatar’ı anlatıyor.

 

Bugünlerde sosyalleşme mevzularının en önemli konusu Avatar. Film sadece bizde değil tüm dünyada tartışılıyor. Lehinde olan var, aleyhinde görüş belirten de. Hatta koskoca Amerika ikiye bölünmüş durumda. Muhafazakarlar filmin Amerikan değerlerini aşağıladığını, Amerikan’ın stratejik gücünü dünya için kötülük işleyen bir canavar mertebesine düşürdüğünü söylüyorlar. Liberaller, demokratlar ve solcular ise filmin günümüzün siyasal değerleriyle cesur bir yüzleşme olduğunu belirterek filmi karalama kampanyalarının önüne geçmek istiyorlar.

 

Bu kadar büyük tartışmalar doğuran filmi izleme imkanım oldu. Bir film eleştirisi yazacak ne donanımım, ne de formasyonum var. Ancak filmin içerik ve metin analizini yapabilecek bir arka planım var. Çünkü soğolsunlar Kitle İletişim Dersi’nde Ersan İlal hocamız her derste sinema ve metin analizi konularına girer gösterimde olan filmlerden yola çıkarak en teorik konuları en anlaşılır mevzular haline getirirdi. Ve sık sık da tekrar ederdi: Çocuklar içerik ve metin analizi çok ama çok önemlidir. İyi dinleyin, ilerde çok işinize yarar.

 

Filmi sinema tarihi açısından bir dönüm noktası olarak görüyorum. Çünkü ilk kez bir film 3D teknoloji sayesinde üç boyutlu olabilmeyi bu kadar başarabildi. Böylece izleyici ile film arasında hissiyat yaratabildi. Filmde öyle sahneler var ki insan kendisini olayların içinde görebiliyor. İnsan film boyunca kendisini bir izleyici olarak değil, filmin bir bileşeni gibi hissedebiliyor. 3D teknoloji ile film seyrettikten sonra diğer teknolojilere bir daha zor alışacağız, öyle görünüyor.

 

Şimdi gelelim asıl meseleye. Ben Pandora’da yaşayan Navileri Kürtlerle irtibatlandırdım. Çünkü iki halk arasında o kadar büyük benzerlikler var ki, insana bu kadar mı olur dedirtiyor. Navilerde doğaya tapınmak, doğanın canlı olduğunu düşünmek düşüncesi var. Kürtlerde de benzer duygu ve düşünceler sözkonusu. Kürtlerde yaşanan bu rütieller kaynağını Zerdüşlük inancından almaktadır.

 

Naviler de tıpkı Kürtler gibi kendi toplumsal doğalarına yönelinmesini kabullenemiyorlar. Kendi toplumsal doğalarına yönelinmesini meşru savunma strateji kapsamında görüyorlar. Meşru savunmayı kendi özgürlüklerine yönelik tehditi bertaraf etmek olarak değerlendiriyorlar. Bu tarifin HPG meşru savunma stratejisi ile büyük paralellik arz ettiğini herhalde fark etmişsinizdir.

 

Avatarlar ile Kürtler arasında benzerlik kurulabilececek bir diğer nokta da mücadeleye öncülük eden kadrolar. PKK’de mücadeleye öncülük kadrolar arasında azımsanmayacak oranda “dışardan” (Türkler) kadrolar vardı. Bu kadroların Kürt mücadelesine katkıları büyük oldu. Büyük çoğunluğu hayatını kaybetti, ancak hala PKK saflarında olup da PKK’ye öncülük yapan pek çok isim var. Avatar filminde de Navilere öncülük yapan önemli isimler dışardan o topluluğa dahil olan kişiler. Ve bu kişiler çok güçlü bir savaş strateji geliştirerek işgalcileri dumura uğratıyorlar.

 

Şimdi asıl önemli noktaya geliyorum. Naviler ile Kürtler arasındaki korelasyonun nirengi noktasına. Navi kadınları da tıpkı Kürt kadınlar gibi tilili çekiyor. Tililiyi mücadele bayrağı yapıyor. Tililiyi coşku vesilesi kılıyor. Tüm bunlara bir de Pandora’daki eşsiz doğal güzelliğin Kürdistan’ı aratmadığını eklerseniz, siz de bu kadarına pes doğrusu dersiniz.

 

Lafı fazla uzatmak istemiyorum. Filmi izleyin. Siz de Kürtlerle özdeşleştireceğiniz Navileri kardeş ırk ilan edeceksiniz.

Gönderi tarihi:
  • Yazar

Şimdi de 7 farka gelelim.

 

 

 

1-

Gökçe Fırat: Yazısında Türk Kültürünü incelemiş, Avatar filmine konu olan sahneleri incelemiş. Karşılaştırmalar yapmış. Benzerlikleri anlatmış.

Cengiz Kapmaz: Filmi izlemiş, Navileri Kürtlere benzetmek için kasmış kasmış ama yine de bişey bulamamış.

 

2-

Gökçe Fırat: Türklerin ulus olduğunu anlatmak için kültüre dayanmış, o yönüyle anlatmış.

Cengiz Kapmaz: Kürtlerin ulus olabilmek için tek çarelerinin Türk Düşmanlığı ve ırkçılık yapmak olduğunu yine gözler önüne sermiş.

 

3-

Gökçe Fırat: Filmi analiz etme ve karşılaştıracağı kültürü iyi tanımak gibi bir yeteneği var.

Cengiz Kapmaz: Ne izlediği filmden ne de Kürtlerin kültüründen haberdar. Yazısı çok sığ. Navileri Kürtlere benzetebildiği her özelliği her topluma benzetebilirsiniz. Pocahontas hikayeside aynı ama kimse çıkıp Kızılderili demiyo Navilere. Kürtlere benzetmiş ama Kürtlerin ne olduğunu, Navilerin ne olduğunu hiç anlatmamış. Anlatamamış. laugh.gif

 

4-

Gökçe Fırat: Türklerin doğa ile içiçe yaşadıklarını vurgulamış. Navilerin de doğa ile içiçe yaşadığını söylemiş.

Cengiz Kapmaz: 'Kürtlerin toplumsal doğası' diye bi kavram uydurmuş. Kürtlerin aşiret yaşamlarını töreleri felan popüler bi filmle benzeştirip sempatik hale getirmeye çalışmış. Olmamış tabi. Doğayla Kürtlerin doğası arasındaki farkı anlayamamış. Kasmak da yetmemiş yeni yeni kavramlar oluşturmuş, minnettarız.

 

5-

Gökçe Fırat: Hiçbi topluma düşmanlık beslememiş yazısında. Kültüre odaklanmış

Cengiz Kapmaz: Türklere düşmanlıktan kendini alamamış. İşin içine PKK'yı sokmadan yapamamış. PKK'yı Navilere, Türkleri de işgalci gökinsanlarına benzetmiş.

 

6-

Gökçe Fırat: Navileri Türklere benzetirken, binlerce yıllık geçmişi ele almış. Çünkü ele alabileceği kesin bir geçmişi var Türklerin.

Cengiz Kapmaz: Navileri Kürtlere benzetirken sadece son 30 yıllık dönemi ele alabilmiş. Çünkü Kürtlerin ele alınabilcek kesin bilinen bi geçmişleri yok! laugh.gif Neyi neye benzetsin ki o da haklı tabi.

 

7-

Gökçe Fırat: Okuduğunda insanı bilgilendiren, dolu bir yazı. Adam inandığı şeyi yazmış doğru ya da yanlış.

Cengiz Kapmaz: Köşe bucak provokatörlük kokan bi yazı. O da inandığı şeyi yazmış. sleep.gif

 

 

 

 

Sizin bulduğunuz farklar neler?

Gönderi tarihi:

Sayın buckminster,geçenlerle bir arkadaşla avatar filmini konuşuyorduk. Kendisi sıkı Fettullah hayranı olup , söylememekle birlikte sanırım Fettullah evlerinden geçmiş biri. Filme gittiğini söyleyince ,film hakkında ne düşündüğünü sordum. Onun yorumu da şöyleydi:

 

Efendim navilere saldıran Amerikalıları, Kuran da FİL suresinde bahsedilen kötüler olarak yorumluyor. Bunlara saldıran yaratıkları da ebabil kuşları olarak. Ağacı ise Kabe olarak.

 

Sanırım herkes savunduğu görüş çerçevesinde bir yorum getiriyor.

Gönderi tarihi:

Ben Avatar flmini görmedim ama sadece Buckminster arkadasin sorularina yanit anlaminda yazdim:

 

Kürtcüler,oldu bitti baskalarinin tarihlerini,örf ve geleneklerini alarak kendilerine bir tarih bir örf ve gelenek yaratma cabasi icinde olmuslardir.Onlarin ileri sürdükleri iddialarin hicbirisi ciddi tarihci ve arastirmacilar tarafindan ciddiye alinmamis ve de ileri sürdükleri tezler belgelerle cürütülmüstür.Türkler'e gelince,bunu Türk karsitlari istedikleri kadar carpitsalarda,inkar etselerde yine de Türkler'in tarihini silemiyorlar.

 

Gökce Firat,belgelerle benzerlikleri ortaya koymustur.Aradaki fark budur.

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Ben Avatar flmini görmedim ama sadece Buckminster arkadasin sorularina yanit anlaminda yazdim:

 

Kürtcüler,oldu bitti baskalarinin tarihlerini,örf ve geleneklerini alarak kendilerine bir tarih bir örf ve gelenek yaratma cabasi icinde olmuslardir.Onlarin ileri sürdükleri iddialarin hicbirisi ciddi tarihci ve arastirmacilar tarafindan ciddiye alinmamis ve de ileri sürdükleri tezler belgelerle cürütülmüstür.Türkler'e gelince,bunu Türk karsitlari istedikleri kadar carpitsalarda,inkar etselerde yine de Türkler'in tarihini silemiyorlar.

 

Gökce Firat,belgelerle benzerlikleri ortaya koymustur.Aradaki fark budur.

 

saygilarla

 

Mesela baskalarinin hangi orf ve geleneklerini almislar ?

Gönderi tarihi:

Mesela baskalarinin hangi orf ve geleneklerini almislar ?

 

Sadece Nevruz bile yeterli bir örnektir.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Baska bir ornek bulamadinizda bulabula Nevruzu ornek olarak vermektesin bukadar basit yani.. En azindan birilerine karşı gelirken kuvvetli daynaklariniz olmasini tavsiye ederim orf nedir bakin sozluk anlami "insanlar arasında güzel görülmüş, red ve inkâr edilmeyip mükerreren yapılagelmiş olan şeydir." Bugun Turkiyenin bulundugu cografi konumundan ve ulkedeki etnik kokenlerden dolayi ister istemez insanlar birbirlerinin orfune sahip cikmaktadirlar bugun bizim olmayipta baska ulkelerden elde ettigimiz sahiplendigimiz orf gelenek yokmudur ?

Gönderi tarihi:

Baskalarindan sahiplendigimiz ve bizim dedigimiz geleneklerimiz yoktur.Beni karsitlikla sucladiginiza göre heralde sizin elinizde Nevruz'un Kürt bayrami olduguna dair belgeler vardir.Ben Türk bayrami oldugunu belgelerim sizde olmadigini belgeleyin.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Baskalarindan sahiplendigimiz ve bizim dedigimiz geleneklerimiz yoktur.Beni karsitlikla sucladiginiza göre heralde sizin elinizde Nevruz'un Kürt bayrami olduguna dair belgeler vardir.Ben Türk bayrami oldugunu belgelerim sizde olmadigini belgeleyin.

 

 

saygilarla

 

Kimseyi karsitlikla sucladigim falan yok ben size kurtler baskalarina ait hangi orf adetlerini kendi adetlerini aldilar diye sordum sizin yaziniza karsin siz bana kalkip Nevruzu ornek veriyorsunuz bilmedigimiz birseyi soyleyin dedim kalkmis belgelerin varmi diyorsunuz Nevruzun kimin bayrami oldugu beni ilgilendirmiyor ayni topraklarda yasayan insanlar ister istemez birbirlerinin orfunden adetinden etkilenirler bu cok dogaldir Merak ediyorum nasil belgeleyeceksiniz Turkler Nevruz bizim diyor Kurtler nevruz bizim diyor Araplara sorsan Nevruz bizim diyorlar Iranlilara sorsan onlarda Bizim diyor Eee bu nevruz kimin .. Baskalarindan sahiplendigimiz geleneklerimiz yok diyorsunuz Beyaz gelinlik giyme adeti nereden gelmistir yada Yilbasi kutlamalari veya sunu sorayim cay icme kulturu ? Demem sudurki insanlar guzel gordukleri seyleri bir sekilde kendi kulturlerine orflerine adetlerine dahil etmektedirler bu onceleride vardi ve var olacakta..

Gönderi tarihi:

Kimseyi karsitlikla sucladigim falan yok ben size kurtler baskalarina ait hangi orf adetlerini kendi adetlerini aldilar diye sordum sizin yaziniza karsin siz bana kalkip Nevruzu ornek veriyorsunuz bilmedigimiz birseyi soyleyin dedim kalkmis belgelerin varmi diyorsunuz Nevruzun kimin bayrami oldugu beni ilgilendirmiyor ayni topraklarda yasayan insanlar ister istemez birbirlerinin orfunden adetinden etkilenirler bu cok dogaldir Merak ediyorum nasil belgeleyeceksiniz Turkler Nevruz bizim diyor Kurtler nevruz bizim diyor Araplara sorsan Nevruz bizim diyorlar Iranlilara sorsan onlarda Bizim diyor Eee bu nevruz kimin .. Baskalarindan sahiplendigimiz geleneklerimiz yok diyorsunuz Beyaz gelinlik giyme adeti nereden gelmistir yada Yilbasi kutlamalari veya sunu sorayim cay icme kulturu ? Demem sudurki insanlar guzel gordukleri seyleri bir sekilde kendi kulturlerine orflerine adetlerine dahil etmektedirler bu onceleride vardi ve var olacakta..

 

Beyaz gelinlik veya yilbasi veyahutta cay icme kültürünü baskalairndan almis olabiliriz ama bunlar bizim geleneklerimizdir diye bir iddiamiz yoktur.Almak kullanmak baskadir sahiplenmek baskadir.Araplar veya Iranli'larin bugüne kadar NEVRUZ'u kutladiklarina sahit olmadik.Ama Ortaasya Türk Cumhuriyetlerinde heryil büyük bir coskuyla kutlanir Nevruz.Ve Nevruz'un Türk gelenegi oldugu ise tüm tarihlerde yazilidir.Türkiye'de yasaklanmis olmasi siyasete ve ideolojiye alet edilmis olmasindandir ve de yanlisti bu yasaklama.Ayrica siz bana hangi örf ve adetler diye sorunca bende size tek bir örnekle yanit verdim.Kürtlerin Nevruzu kutlamalarina karsi degiliz,Kürtleri kendimizdende ayirmiyoruz,ayirmadikta.Onlar israrla kendilerini ayirmaya calisiyorlar.

 

 

saygilarla

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.