Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2009 15 yıl Türkye'de Kürt vatandaslarimizi haklarini arama konusunda genelde söyle bir görüs hakim sürmekte. Onlarin ülkeyi bölmek icin dis güclerin destegiyle ellerine silah alip daga ciktiklarini ve sehirleride kana buladiklarini söyleniyor. Kürt'lere haklarini neden demokratik yoldan baris yoluyla aramadiklari sorulur. Ve gene Kürt'lere demokratik yoldan bir cok haklarinin verilmis olacagi iddaa edilir. Simdi sormak gerekir. Bakin Osmanli dönemini unutursak, cumhuriyetin kurulusundan günümüze kadar Alevi vatandaslarimiz esit yurttaslik muamelesi talebinde bulunuyorlar ve bunlari yaparkende her zaman demokratik mücadeleyi benimsemislerdir. Ve hatta nem dönem her defasinda devletin önde gelenleri Alevi vatandaslarimizin Cumhuriyet'in teminati ve vazgecilmez destekcileri olarak lanse edilmistir. Diger taraftan bakiyoruz 85 yidir devam eden hak arama mücadelelerinde gözle gürülür bir ilerleme yok. Onlarin en temel ihtiyaclari olan ibadet yerlerini dahi resmen tanimamisiz, cocuklarina zorla sunni inanca göre hazirlanmisn din dersleri veriyoruz gene köylerine zorla camii yaptirildigi gibi bir de sunni mezhebine ait olan imamla tayin ediyoruz. TBMM'de ki hemen hemen her parti Alevi vatandaslarin isteklerinin hakli oldugunu dile getiriyorlar ve ahatta AKP iktidari bir de "Alevi acilimi" adi altinda bazi girisimlerde (göstermelik) bulunuyor. Ama bunca destege ragmen her sey gene eski tas eski hamam. Gecensene Ankara'da bir milyona yakin insanla isteklerini demokratrik yoldan dile getirdiler ve bir yil sonra, yani dün gene bu sefer Istanbul'da ayni isteklerini dile getirdiler. Sonuc olarak bakildiginda Alevi vatandaslarimiz silaha sarilmadan, "bölücülük" yapmadan dogal olan esit vatandaslaik haklari icin mücadele ediyorlar ama halaen her sey daha oldugu yerde. Bu bazdab baktigimiz zaman, Kürt vatandaslarimizin hak arama yöntemlerini yadirgamamak gerekli. Türkiye asla barsicil yönden, ndi iradesiyle haklarini gasp ettigi vatandaslarinin haklarini geri verecek bir ergenlige sahip degil. Bu anlayis bizde Osmanli'dan miras kalmistir. Dünkü büyük yürüyüs ile haberi asagida alintiladim ve bakin Alevi vatandaslarimiz neler söylüyorlar. "'Can'lar Kadıköy'de toplandı FOTOĞRAF: SERKAN OCAK 08/11/2009 01:34 Alevi Bektaşi Fedarasyonu öncülüğünde yapılan 'Ayrımcılığa karşı Eşit Yurttaşlık Hakkı' mitingine binlerce kişi katıldı Alevi Bektaşi Fedarasyonu öncülüğünde "Ayrımcılığa karşı Eşit Yurttaşlık Hakkı" adı altında mitinge katılan binlerce kişi Kadıköy'de toplandı. Haydarpaşa Numune hastanesi ve Tepe natılıus alışveriş merkezi önünde saat 11.00 toplanan gruplar mitingin düzenleneceği Kadıköy İskele Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti. Grubun önünde yürüyen Alevi Bektaşi Fedarasyonu Başkanı Ali Balkız, Kadıköy’de bugün 1 milyon kişi toplanacağını belirterek "Görüyorsunuz mahşeri bir kalabalık var “ diye konuştu. Mitinge katılanlar rıhtım caddesi üzerinde kurulan platformun çevresinde toplandı. Platformdan çalınan müzik eşliğinde mitinge başlandı. Güvenlik güçleri mitingde herhangi bir olumsuzluk yaşanmaması için geniş çaplı güvenlik önlemi aldı. Mitinge katılanlar tek tek aranarak miting alanına girdi.Ayrıca havadan da polis helikopteri mitingi takip etti. Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız şunları söyledi: Sevgili Canlar; Varto’dan, Kırklareli’den, Ordu-Gürgentepe’den, Hatay- Samandağı’ndan, Pendik’ten, Alibeyköy, Avcılardan tüm Türkiye’den, tüm İstanbul’dan, buraya bu meydana koşup gelen sevgili canlar; Kuzey Irak’tan, İran’dan, İngiltere, Fransa, Almanya, tüm Avrupa’dan, Kıbrıs’tan buraya, bu meydana koşup gelen sevgili canlar; Buhara, Samerkent, Horasan, Mezepotamya, Dersim, Sulucakarahöyük’ten güvercin olup bu meydana konan sevgili canlar; Siyasi partilerimizin değerli başkanları, temsilcileri, değerli milletvekilleri, belediye başkanları, DİSK’in, KESK’in, TMMOB, TTB, İHD, İHV’nın değerli başkanları, yöneticileri üyeleri; Bizlere, doğayı ve toplumu, evrimi ve devrimi anlatan öğreten değerli bilim insanları, Bizlere doğayı ve toplumu yorumlayıp yeniden yaratan değerli sanatçılar, Fabrikalardan işçiler, okullardan öğrenciler, kahvelerden emekliler, mutfaklardan ev hanımları, Deniz Gezmiş’in, Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya, Erdal Eren’nin ser verip sır vermeyen devrimcilerin yoldaşları, Hepiniz hoş geldiniz. Alevi Bektaşi Federasyonu adına hepinizi muhabbetle selamlıyorum. Çağrımıza yanıt verdiniz geldiniz, hoş geldiniz. Tam 364 gün sonra yeniden beraberiz. 9 Kasım 2008 tarihinde, Ankara’da yine birlikteydik. O gün orada barışın diliyle konuşmuş, güvercinler uçurmuş, sevgili Ferhat Tunç Kürtçe şarkılar söylerken, Alevi gençleri Türk bayrakları sallayarak halaylar çekmiş semahlar dönmüştü. Böyle bir ortamda temel taleplerimizi sıralamıştık. Demiştik ki; - Diyanet İşleri Başkanlığı Kaldırılsın, - Zorunlu Din Dersleri Kaldırılsın, - Cemevlerimiz Yasal Statüye Kavuşsun, - Alevi Köylerine Cami yapma Politikalarından vazgeçilsin, bu köylere atanmış olan imam ve müezzinler geri çekilsin, - Madımak Müze Olsun ve - Başta Hacıbektaş Dergahı olmak üzere, elimizden alınıp, el konulmuş olan, kendi kutsal mekanlarımız, biz; gerçek sahiplerine iade edilsin. Tam bir yıl önce, “Artık, Dilekçe Devri Bitti, Bundan Böyle Meydanlarda Konuşacağız” tespitini yaparak seslenmiştik. Hâlâ aynı noktada, bıraktığımız yerdeyiz. O sesi herkes duydu. Alevi Bektaşiler, büyük bir moral kazandı. Derneklerimiz ve vakıflarımıza üye olanların sayısı misliyle arttı. Alevilerin kendilerini saklama, sakınma, gizleme, günleri geride kaldı. Dünya cağında övünebilecekleri, gurur ve onur duyabilecekleri, bir inanç, kültür, felsefe ve yaşam anlayışına sahip oldukların sakınmadan ifade edebilecekleri günler başladı. Başka neler oldu? Dileğimiz bu sesi, parlamento’nun da duyması idi. Nitekim; CHP, MHP ve AKP; kendi anlayışları çerçevesinde konuya dair sözler söylediler. Herkes kendince bir söz söyledi. O sözlerin hiçbiri bizim sözümüz değildi. Biz; laiklik, demokrasi, insan hakları, eşit yurttaşlık hakkı, yaşam hakkı, emeğin, emekçinin hakkı, örgütlenme özgürlüğü, düşünceyi ifade özgürlüğü derken onlar kendi anlayışları çerçevesinde sözler söylediler… Boş sözler…. Somuta dair bir anlam ifade etmeyen, hayatta, gerçekte bir karşılığı olmayan boş sözler. Muhalefet partileri bir yana; AKP; temel taleplerimize dair; bu süre içinde başta AİHM olmak üzere, Danıştay ve Bölge İdare Mahkemelerinin kararlarını uygulayamaz mıydı? - Madımak Oteli’ni Müze yapamaz mıydı? - Alevi Köylerine atanmış olan Sünni İmam ve müezzinleri geri çağıramaz mıydı? - Aleviliği ve Alevileri de güya görüyor ve anlıyorum diye başlattığı, TRT Muharrem Ayı Programlarında, hayatlarını Alevileri asimile etmeye adamış devşirme ilahiyatçı ve diyanetçilerin yalakalıklarına bir son veremez miydi? TRT, her dönem bir iktidarın borazanı olmuştur. Şimdi de AKP’nin borazanı. İlaveten Diyanetin sesi oldu. TRT’nin hangi ekranını, hangi programını, hangi gün izlerseniz izleyin; kültür- sanat, magazin, eğlence, spor, siyaset, ekonomi, moda bütün programlarına bakın ; yoğun bir din propagandası göreceksiniz. Muharrem Ayı gelince de Alevileri Sünnileştirme gayreti… TRT ,devletin televizyonu. Bizim paralarımızla kuruldu. Bizim paralarımızla yaşıyor. Tarafsız, bilimsel, gerçekçi, eşitlikçi, çağdaş bir TRT’ye ne zaman kavuşacağız?... Fenerle aydınlatılmış deniz kadar günahı olanlar, RTÜK başında oturmaya daha ne kadar devam edecekler? Daha çokça soru sorabiliriz. AKP bunların hiçbirini yapmadı. Bunları yapmak yerine, kendi Aleviliğini ve Alevilerini yaratma, türetme yoluna gitti. Kendince bir Alevilik tanımı yaparak, bizleri ortadan ikiye yarmaya çalıştı. İşin içine para pul katarak, kimi paragözleri, Hızırpaşa sofrasına davet ederek, evimizin içine ateş düşürmeye çalıştı. Bunlarla yetinmedi bir de; “Alevi Açılımı”, “Alevi Çalıştayı” adı altında bir süreç başlattı. Baştan reddetmek yerine; “ya doğruysa?...” diye değerlendirdik. Ama süreç içerisinde gördük ki; - İpe un seriyorlar, - İşi sulandırıyorlar, - İşi soğutuyorlar; gaz alıyorlar, balans ayarı yapıyorlar, - Direncimizi kırmaya; - Bizleri Alevilik tanımı üzerinde bölmeye çalışıyorlar, - Hızırpaşaları harekete geçirerek 5.kol faaliyeti yürütüyorlar. Sayın Başbakan’a şunu söylemek isteriz; Bu iş kapalı kapılar arkasında çözülmez. Dolmabahçe sarayında hiç çözülmez. İşte meydan, işte Aleviler, işte Alevilerin dostları… Sünni kardeşlerimiz burada, aydınlar burada, işçiler-emekçiler, öğrenciler burada, Sivas, Gazi, Maraş, Çorum, 1 Mayıs Şehitleri burada. Onların huzurunda söz veriyoruz ki; bu işin peşini bırakmayacağız. Katılımcı, çoğulcu demokrasiden bahsedenler, partilerini diktatör mantığıyla yönetiyorlar. Kendi seçtikleri tarafından seçiliyorlar. Kendi evinde demokrat olmayanlar, partilerinde, mecliste demokrat olabilirler mi? Değiştirin bakalım şu Anayasayı, partiler yasasını, seçim yasasını…Barajınızı kaldırın bakalım…Neler oluyor. Bin bir çiçekli bahçe olan bu güzel ülkemizde devlet; Anayasada, kağıt üzerinde yazıldığı biçimiyle değil, evrensel anlamda, bütün kurum ve kurallarıyla, gerçekten demokrat, gerçekten laik, gerçekten sosyal, gerçekten eşitlikçi ve özgürlükçü, gerçekten insan haklarına dayalı bir yapıya kavuşuncaya dek “barış”, “barış”, “barış” sloganlarımızla mücadele etmeye devam edeceğiz. Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin şu sözü herkesçe bilinir: “İncinsen de İncitme…” Bu sözün derin anlamını öncelikle biz Aleviler herkesten çok daha iyi biliriz. Ama be birader; İncitile incitile şamar oğlanına döndük. Bize incitmeyi öğretmeyin. Gelecek yıl okullar açıldığında çocuklarımıza “din dersine girmeyin, boykot edin” çağrısında bulunmaya mecbur etmeyin. Şahkulu, Karacaahmet, Erikli Baba gibi kira ödeyerek iğreti bir biçimde durduğumuz dergahlarımızda kira kontratlarını yırtma zorunda bırakmayın. Bizler hak aramasını pirimiz Pir Sultanımızdan öğrendik. Onun onurlu sonunu kendi sonumuz yaparız, ama bilin ki, ne o çerağın sönmesine izin veririz, ne de o sazı yere bırakırız. Böyle biline. Gerçeğin demine hü… Aşk ile"
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.