Φ _asi_ Gönderi tarihi: 24 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 24 Ekim , 2009 Osmanlı Dönemi 1515 Yılında Maraş ve çevresi Osmanlılar tarafından fethedildi. Ancak Dulkadiroğulları Beyliği'ne hemen son verilmedi. Yavuz Sultan Selim Dulkadir topraklarının idaresini Şehsuvaroğlu Ali Bey'e verdi. Ali Bey'in Dulkadir Beyi mi yoksa Osmanlı Devleti'nin bir valisi mi olduğu açıkça belli değildi. Şehsuvaroğlu Ali Bey, Maraş ve Elbistan civandan asker toplayarak Yavuz'un Memluklular üzerine yaptığı seferlere katıldı. 1516 yılında Nizip civanda Mercidabık Savaşında, Osmanlı ordusu Memluklu ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı. Memlük Sultanı Kansu Gavri yenilginin üzüntüsünden öldü. Onun yerine Tomanbay Memluklu Sultanı oldu. Ali Bey bu savaşın kazanılmasında büyük kahramanlıklar gösterdi. Antep ve çevresinin Osmanlı topraklana katılmasında etkili oldu. Ali Bey, Osmanlı ordusunun Suriye ve Mısır'a seferi sırasında Osmanlılara kılavuzluk yaptı. 1517 yıllarında Kahire önlerinde Ridaniye Savaşı'nın kazanılmasında büyük rol oynayan Ali Bey, Yavuz'un güvenini kazandı. Yavuz Sultan Selim, Memluklu Sultanı Tomanbay yakalanınca onu Ali Bey'e teslim etti. Ali Bey'in babası Şehsuvar, Kahire'nin Babü'z-Züveyle'de idam edilmişti. Babasının intikamını almak isteyen Ali Bey, Tomanbay'ı aynı yerde idam ettirdi. Mısır seferi dönüşünde Yavuz İstanbul'a giderken Ali Bey de Maraş'a döndü. Beyliğin merkezini Maraş'tan tekrar Elbistan'a taşıyan Ali Bey, kendisini bağımsız bir devletin hükümdarı gibi görerek Osmanlı Devleti ile dostça geçindi. Osmanlıların her yerde yardımına koştu. 1519 yılında eski Dulkadir toprakları olan Bozok (Yozgat)'da ortaya çıkan Celâl'in Osmanlılara karşı isyanını bastırarak, Celâl ve adamlarını ortadan kaldırdı. 1521 tarihinde Suriye'de Osmanlı Devleti'ne karşı Memluklu Devleti'ni yeniden kurmak için Canberdi Gazali büyük bir isyan başlatmıştı.Bu isyanı bastırmakla görevlendirilen Osmanlı komutanı Ferhat Paşa'yı beklemeden Canberdi Gazali'nin üzerine yürüyen Ali Bey, onu mağlup ederek katletti. Bu durum Ferhat Paşa'nın Ali Bey'i kıskanmasına ve rahatsız olmasına neden oldu. Ali Bey Osmanlılara bağlılık göstermesine rağmen kendini bir hanedan gibi görüyordu. Osmanlı Devleti ise onu bir sancak beyi olarak kabul ediyordu. Mısır ve Suriye'yi fetheden Osmanlıların toprakları arasında bağımsız bir devleti kabul etmesi asla mümkün değildi. Dulkadirli topraklarında Ali Bey'in bazı uygulamalarından rahatsız olan halkın, Padişaha şikayetleri üzerine, Osmanlı, Devleti, teftiş memurları gönderdi. Ali Bey içişlerine karışıldığını düşünerek gönderilen müfettişleri derhal katlettirdi. Bu olay iki taraf arasında bardağı taşıran son damla oldu. Ali Bey'i kıskanan ve ona muhalif olan Ferhat Paşa, Kanuni'den, onun katline dair bir ferman aldı. İran seferi bahanesiyle Tokat'a çağırtılan Ali Bey, Artukova'da (Artova) oğulları ile birlikte 1522'de katledildi. Böylece Dulkadiroğuları Beyliği tamamen Osmanlılara bağlandı. Dulkadiroğulları Beyliği topraklarına bağlı olan Maraş ve Bozok ayrı ayrı bağımsız sancak haline getirildi. 1537 yıllında Dulkadir Eyaleti kuruldu. Maraş merkez olmak üzere Antep, Sis ve Bozok da bu eyalete sancak olarak bağlandı. Maraş'ın Osmanlı topraklarına katılmasından sonra burada görev yapan Osmanlı idarecilerine karşı sık sık isyanlar çıktı. 1526 yılında Şöklenoğlu Musa isyanı oldu. Bu isyanın arkasında Atmaca adlı bir kişi vardı. Etrafına topladığı insanlarla isyan etti. Atmaca, Karaman Beylerbeyi Hürrem Paşa'yı yenilgiye uğrattı. Sivas Beylerbeyi Hüseyin Paşa da Atmaca karşısında mağlup oldu. Oldukça kapsamlı olarak ortaya çıkan bu isyana Dulkadirlilerden birçok insan katıldı. Atmaca isyanının bastırılmasından sonra Dulkadirli ailesinden Zünunoğlu ayaklandı. Zünunoğlu Osmanlılara yenilerek İran'a kaçtı. Aynı yıllarda Maraş ve Elbistan çevresinde, Kalender Çelebi, etrafına 30.000 kişi toplayarak büyük bir isyan çıkardı. Topraklan ellerinden alınmış Dulkadirlilerden birçok insan bu isyana katıldı. Sadrazam İbrahim Paşa, Dulkadirlilere eski dirliklerinin verileceğini vaat ederek bu isyanın bastırılmasını sağladı. Yavuz Sultan Selim 1514 yılında Çaldıran Zaferi'ni kazandıktan sonra, Doğubeyazıd civarındaki Türkmen aşiretlerinden Bayazıdlı ailesini Maraş'a yerleştirdi. Bu aile Maraş'a yerleştikten sonra Dulkadirliler ile Bayazıdlılar arasında büyük çekişmeler oldu. Osmanlı Devleti'nin desteğini elde eden Bayazıdlı ailesi Maraş tarihinde önemli rol oynadı. Bu aileden birçok kişi Maraş'ın idaresinde etkili oldu. Ailenin lideri İskender Bey'e Çavuşbaşılık rütbesi verilmesi ile Maraş'ta bu ailenin nüfuzu uzun yıllar devam etti. Bayazıdlı ailesinden birçok kişi gerek Maraş'ta, gerekse Osmanlı ülkesinin diğer yerlerinde önemli görevler üstlendiler. Dulkadir ailesi ise tamamen devlet idaresinden tasfiye edilemedi. Bu sebeple iki nüfuzlu aile arasındaki çekişme XIX. yüzyıla kadar devam etti. Dulkadiroğulları döneminde Maraş ve Elbistan, beyliğin önemli merkezlerindendi. Bu yüzden bu iki şehirde önemli siyasi, ekonomik ve kültürel gelişmeler oldu. Ancak Maraş ve Elbistan, Osmanlı topraklarına katıldıktan sonra diğer Anadolu şehirlerinden biri haline geldi ve eski stratejik önemini kaybetti. Kanuni döneminde Maraş bölgesinde birçok isyan hareketleri görüldü. Bilhassa Celâli İsyanları olarak adlandırılan bu ayaklanmalar bölgenin tahrip olmasına neden oldu. Bu yüzden yıkılan ve harap hale gelen Maraş Kalesi, Kanuni zamanında önemli bir onarım geçirdi. 1570 yılında, Osmanlı ordusunun Kıbrıs seferine Maraş Beylerbeyi Mustafa Paşa da katıldı. Mustafa Paşa, Maraş'tan topladığı askerler, ve 500 süvari ile Magosa istikametine gönderildi. Kıbrıs'ın fethi için Maraş'tan götürülen askerler önemli başarılar kazandılar. Kıbrıs'ın fethinden sonra Anadolu diğer şehirlerden olduğu gibi Maraş'tan da Türkler adaya yerleştirildi. Anadolu'dan Kıbrıs'a yerleşen Türkler ikamet ettikleri yerlere, geldikleri yerlerin adlarını verdiler. Adaya ilk çıkan Maraşlı göçmenler, Magosa Limanı'nın hemen güneyine yerleşerek bugünkü Maraş şehrine isimlerini verdiler. XVI. Yüzyılın sonları ile XVII. yüzyıl başlarında Büyük Celâli karışıklığı olarak adlandırılan isyanlar sırasında, Maraş bölgesinde de birçok olaylar meydana geldi. 1599'da çıkan Karayazıcı isyanı sırasında Maraş bölgesi eşkıyanın eline geçti. Maraş'ı ele geçiren Karayazıcı, şehri yakıp yıkarak Urfa'ya doğru kaçtı. Sokulluzade Hasan Paşa, Karayazıcı'nın adamlarını Göksun ve Elbistan arasında etkisiz hale getirdi. Bu savaşta isyancıların sayısı 30.000'i buluyordu. Bu nedenle isyanlar sırasında şehirler ve köyler boşaldı. Can güvenliği kalmayan halk ya dağlara kaçtı ya da Celâlilere katılmak zorunda kaldı. Hatta 1602 yılında Erzurum Beylerbeyi Mehmet Paşa, İstanbul'a yolladığı arzda Maraş halkından olup da topraklarını terk ederek Çıldır, Kars ve Gürcistan'a doğru kaçan büyük bir kalabalık olduğunu bildirdi. 1606 yılında Kuyucu Murat Paşa, Celâli isyanlarını bastırmakla görevlendirilince, Maraş Beylerbeyi de ona yardımda bulundu. Celâlilerin ileri gelenlerinden Canbulatoğlu etrafında toplanan isyancılar Amik Ovası'nda etkisiz hale getirildi. Maraş bölgesinde etkili olan isyanlardan biri de Kalender Çelebi isyanıydı. 1608 yılında, Kalender Çelebi Maraş ve Göksun civarına geldi. Kuyucu Murat Paşa, Göksun Boğazı'nda Kalender Çelebi'yi ağır bir yenilgiye uğrattı. 1622 yılında Maraş Türkmenlerinden Trablusşam Valisi Seyfioğlu Yusuf Paşa, Genç Osman'ının katledilmesini bahane ederek isyan etti. IV. Murat döneminde Maraş bölgesinde meydana gelen olaylardan biri de Abaza Mehmet Paşa isyanına Maraş Beylerbeyi Kalavun Yusuf Paşa'nın katılmasıydı. Abaza Mehmet Paşa'nın bu isyanı, devletle barışıp anlaşması ile sona erdi. 1654'de Seydi Ahmet Paşa Maraş valisi olarak atandı. Sadrazam İbşir Paşa tarafından kışkırtılan Ahmet Paşa daha sonra Anadolu valiliğine atandı. 1657'de Maraş valiliğine atanan Şam valisi Siyavuş Mustafa Paşa, Sadrazam olmak için çeşitli entrikalar çevirdi. Bu yüzden Köprülü Mehmet Paşa onu valilikten azlederek İstanbul'da idam ettirdi. Köprülü Mehmet Paşa, İsmail Paşa'yı Maraş'a göndererek burada asayiş ve düzeni yeniden sağlandı. Maraş'ın dağlık Zeytun bölgesinde bulunan Ermenilerin isyan etmeleri sebebiyle üzerlerine, 1780'de Maraş Valisi Ömer Paşa gönderildi. Zeytun'u kuşatan Ömer Paşa Ermenilerle girdiği çatışmada Şehit oldu. 1782 yılında Maraş valiliğine atanan Ali Paşa Ermenilerle yaptığı çatışmada geri çekilmek zorunda kaldı. 1808 yılında Maraş valiliğine Kalender Paşa atandı. Kalender Paşa Zeytun eşkıyasını etkisiz hale getirerek bölgede düzeni sağladı. Bayazıdlı ailesinden olan Kalander Paşa, daha sonra bu görevinden alındı. Bir müddet sonra affedilen Kalender Paşa, Kuşadası Muhafızlığı'na atandı ve 1822 yılında öldü. Kalender Paşa'dan sonra Maraş valiliğine Ahmet Şerif Paşa ve bundan sonra da Derviş Hasan Paşa atandı.1879 yılında Maraş civarındaki Zeytun Ermenilerinin isyanı üzerine, Yozgat Ayanı Çapanoğlu Celâl Mahmut Paşa, Ermenilerin üzerine kuvvet gönderdi ise de bir sonuç alınamadı. 1835-1839 yıllan arasında Maraş valiliği görevinde Bayazıd oğullarından Kalender Paşa'nın oğlu Süleyman Paşa bulunmaktaydı. Bunun zamanında Osmanlı Devleti'ne isyan eden Mehmet Ali Paşa'nın oğlu İbrahim Paşa Maraş'ı ele geçirdi. Antep üzerinden, Kapıçam mıntıkasından Maraş'a giren İbrahim Paşa 40.000 kadar askerle Maraş'a girerek burayı işgal etti. 79 ay kadar Maraş'ta kalan İbrahim Paşa'nın zamanında Maraş'ta güvenlik sağlandı. İbrahim Paşa yapılan anlaşma sonucu Maraş'tan çekilerek Mısır'a döndü. Bundan sonra Maraş Eyaleti iptal edilerek bir kaza haline getirildi. Ancak Maraş'ın idari yapısında sık sık değişiklikler devam etti. Bu dönemde Maraş şehri bir ara kaza haline getirilip Adana Eyaleti'ne ve daha sonra Halep Eyaleti'ne bağlandı. Bir ara müstakil sancak oldu. Fırka-i İslahiye zamanında da kısa bir süre eyalet haline getirildi. Münip Paşa, 1852-1853 yılları arasında Maraş valiliği görevinde bulundu. Onun zamanında mahkeme, meclis idaresi ve tapu dairesi kuruldu. Yine Zeytun Ermenileri isyan etti. Maraş valiliğinde bulunan İşkodralı Mustafa Paşa, Ermenilerin üzerine asker göndermesine rağmen bir netice alınamadı. 1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanı'nın getirdiği yenilikler ve gelişmeler ülkenin birçok yerinde uygulanmaya başlandı.Müslümanlar ve gayrimüslimler 1856'da ilan edilen Islahat Fermanı ile eşit hale geldiler. Ancak kendilerine geniş imtiyazlar tanınan gayrimüslimler, Osmanlı ülkesinin her tarafında istedikleri şekilde sosyal, ticari, ekonomik ve dini faaliyetlerde bulundular. Buna karşılık Müslümanlar Islahat Fermanı'na tepki gösterdiler. 1856 Islahat Fermanı'na tepki olarak Maraş halkı isyan etti. Bu isyanda on bin kişi hükümet binasına yürüdü. İsyan sırasında aşırı derecede ülkesinin çıkarını savunan ve Türklere hakaret eden İngiliz Konsolos Vekili Hoca Guermani ile eşi öldürüldü. Bu yüzden Maraş mutasarrıfı Münip Paşa görevden alındı ve olayın failleri yargılanmak üzere Adana'ya gönderildi. İsyan sırasında İngiliz ve Ermenilerin yaptıklarına tahammül edemeyen Maraşlılar, iki nüfuzlu aile arasındaki çekişme yüzünden büyük sıkıntılar çektiler. Bu arada Kırım Savaşı'nın otorite boşluğundan istifade eden Tecirlü aşireti de Ahmet Paşa ve Kerim Bey öncülüğünde şehri bastı. Maraş'ın ileri gelen aileleri ile devlet görevlileri arasında anlaşmazlık ortaya çıktı. Devlet idaresinin zayıflığı nedeniyle ortaya çıkan bu isyanda bir kısım insanlar Zeytun Ermeni eşkıyasını Maraş'a çağırdılar. 500-600 kişilik Ermeni eşkıyası Maraş'ı basarak halkı yağmaladılar. Şehirde altı gün kalan Ermeniler büyük tahribat yaptılar. Bu olayı bastırmak üzere Maraş Mutasarraflığı'na Hurşid Paşa atandı. isyana karışan Bayazıdlı beyleri kaçtılar ve onlardan sadece Kerim Bey tutuklandı. Bir süre sonra da Bâb-ı Ali'ye yapılan baskılarla Hurşid Paşa görevden alındı. 1860 ' da Maraş mutasarrıflığı'na Aziz paşa atandı. bu arada Zeytun Ermenileri Fransa Cumhurbaşkanı III. Napolyon ' a başvurarak Kilikya Dağlarında 70.000 silahlı adamları olduğunu addia etti ve böylece bağımsızlıklarının sağlanması için yardım istediler. Amaçları sayılarını fazla göstererek bağımsızlık taleplerini ortaya koymak ve Dünya kamuoyunu Osmanlı, aleyhine yönlendirmekti. Maraş valiliğine Aziz Paşanın yerine 1862 yılında Aşir Paşa atandı. Aşir Paşa, Ermenilerin saldırıları ile bozulan asayişi yeniden sağlayarak yolları ve köprüleri tamir ettirdi. Ancak bu sırada Maraş'ta bir kıtlık ve arkasından da kolera salgını ortaya Çıktı. 10.000 kişinin ölümüne neden olan bu salgında Maraş Mutasarrıfı Aşir Paşa da vefat etti. 1853 yılında Kırım Savaşı sırasında devletin asker sıkıntısı çekmesi sebebi ile Adana, Maraş ve Kazan dağları arasında kalan bölgedeki aşiretlerden asker talep edilmişti. Ancak bu istek bölgedeki aşiretlerin devlete isyan etmeleri nedeniyle gerçekleşemedi. Savaştan sonra Osmanlı Hükümeti hem orduya yeni asker kaynakları temin etmek, hem de bölgeyi itaat altına alıp güvenliği sağlamak, böylece eşkıyalığa son vermek, vergileri düzenli bir şekilde almak ve birçok karışıklığa yol açan konargöçerleri yerleşik hayata geçirip ziraata teşvik etmek için 1865'te Fırka-i İslahiye birliğini kurdu. 1853 yılında Kırım Savaşı sırasında devletin asker sıkıntısı çekmesi sebebi ile Adana, Maraş ve Kazan dağları arasında kalan bölgedeki aşiretlerden asker talep edilmişti. Ancak bu istek bölgedeki aşiretlerin devlete isyan etmeleri nedeniyle gerçekleşemedi. Savaştan sonra Osmanlı Hükümeti hem orduya yeni asker kaynakları temin etmek, hem de bölgeyi itaat altına alıp güvenliği sağlamak, böylece eşkıyalığa son vermek, vergileri düzenli bir şekilde almak ve birçok karışıklığa yol açan konargöçerleri yerleşik hayata geçirip ziraata teşvik etmek için 1865'te Fırka-i İslahiye birliğini kurdu. Veysi Paşa 1869 yılında Maraş mutasarrıflığı'na atandı. Bundan sonra sırasıyla Tevfik Paşa, Naşit Paşa ve Kozan Mutasarrıfı Aslan Paşa, Maraş mutasarrıflığına atandı. Aslan Paşa zamanında Maraş'ta Maarif Teşkilatı kuruldu ve ilk Rüşdiye Mektebi açıldı. Osmanlı Devleti, müttefikleri Almanya, Avusturya-Macaristan imparatorluğu ve Bulgaristan'ın I.Dünya Savaşı'ndan çekilmeleri sonucunda, tek başına İtilaf Devletlerine karşı koyamayacağını anlayarak ateşkes istemek zorunda kaldı. Bunun üzerine Osmanlı Devleti, itilaf Devletleri ile 30 Ekim 1918'de Mondros Ateşkes Antlaşması'nı imzaladı. Mondros Ateşkes Antlaşması'nın yedinci maddesi, İtilaf Devletlerine, güvenlikleri gereğince, gerekli gördükleri stratejik yerleri işgal etme hakkını tanımakta idi. Bu madde gereğince Adana, Maraş, Urfa, Antep ve Antakya yöresi İngilizler tarafından işgal edildi. Suriye üzerinden bu bölgeleri işgale başlayan İngiliz askerleri, buradaki Ermenileri de bölgeye gelmeye teşvik etti. Daha sonra İngilizlerle Fransızlar arasında yapılan anlaşma sonucunda; Suriye ile Adana, Maraş, Urfa, Antep ve Antakya yöreleri Fransız işgaline bırakıldı. Fransızlar Ermenileri kendi ordularında kullanmak, onların desteğini sağlamak ve bölgede hakimiyet kurmak için Ermenileri bölgeye yerleştirmeye başladılar. Türklerden intikam almak amacıyla Fransız ordusuna katılan Ermeniler Maraş bölgesine gelmeye başladılar. Bölgeye gelen Ermenilerin sayısı 150.000 kişiyi geçmekte idi. Maraş'ın Fransız işgali döneminde Ermeniler, Fransız'larla işbirliği yaparak Türk halkına akıl almaz mezalimde bulundular ve Milli Mücadelenin ilk kıvılcımı olan savaş 11 Şubat 1920'de Fransız'ların şehri terk etmeleri ile sona ermiştir. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.